Açıköğretim Ders Notları

Yönetim ve Organizasyon 1 Dersi 4. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Yönetim ve Organizasyon 1 Dersi 4. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Klasik, Neoklasik, Modern Yönetim

Giriş

Yönetim biliminin gelişmesi dörde ayrılır.

  • Bilimsel Öncesi Dönem (1880’den öncesi)
  • Bilimsel Yönetim Dönemi
  • Neo Klasik Yönetim İnsan İlişkileri Yaklaşımları
  • Modern Yönetim
    • Sistem Yaklaşımı
    • Modern Yönetim

Klasik Yönetime Nasıl Gelindi?

Yönetimin bir disiplin olarak ortaya çıkması 19.yy’ın başlarına kadar uzanmaktadır. Ancak yönetimi anlayabilmek için tarihsel çerçevede bugüne kadar yapılan çalışmaları incelememiz gerekmektedir. Bu ise geçmişten dersler çıkararak geleceğe yönelik hata payımızı azaltacaktır. Etrafımızdaki işletmeleri incelediğimizde çeşitli yönlerden yönetim teorilerini uyguladıklarını görürüz. Kimi işletmeler insan davranışları üzerinde durup sistem yaklaşımını benimserlerken kimi işletmeler ise üretim halatı üzerinde duran klasik yönetim uygulamaktadır.

Yönetim Teorisini Belirleyen Güçler

En etkili olan yönetim teorisini belirleyen bir takım güçler bulunmaktadır. Bunlar;

  • Sosyal Güçler: Değerler, ihtiyaçlar ve normlar insan davranışlarını etkilemekte ve sosyal güçler olarak yönetim teorisinin gelişmesinde etkili olmaktadır.
  • Politik Güçler: İşletme yönetimlerini yakından ilgilendiren hukuksal açıdan ve devlet politikalarından oluşur.
  • Ekonomik Güçler: Ekonomik trendler ve her türlü kaynağın elde edilmesi olarak tanımlanabilir.
  • Teknolojik Güçler: Bilgilerin zamanında ulaşması ve bilgi teknolojilerindeki gelişmelerin dikkate alınmasıdır.
  • Global Güçler: Doymuş iç pazarların yanında dış pazarlara açılmak ve bunu yaparken de kaliteden ödün vermeden kalitenin artması için uğraşmak verimliği artırmak ve maliyetleri düşürmek gibi faktörleri sayabiliriz.

Klasik Yönetim Öncesi Gelişmeler

Bu dönemdeki çalışmalar M.Ö. 5000 yılına kadar dayanan köklü bir tarihsel arka plana dayanmaktadır.

Endüstri Devrimi: 18.yy. başlarında ortaya çıkan çeşitli olaylar yönetim teorisinin gelişiminde önemli bir paya sahiptir. Yönetim teorisinin gelişmesinde kuşkusuz sanayi devrimi etkili olmuştur. Üretim tekniklerindeki ve ekonomik doktrindeki değişmelerle birlikte İngiltere bir tarım ülkesi olmaktan çıkmış ve bir sanayi toplumu haline dönüşmeye başlamıştır. Yönetimin bilimsel kazanması ise James Watt ve Matthew Robinson’un bulduğu buhar makinası ile olmuştur. Buhar makinasının bulunmasıyla fabrika sistemi gelişme sürecine girmiştir.

Klasik yönetim hareketinin ortaya çıkışı bazı düşünürleri inceleyerek daha iyi anlaşılabilir;

  • Charles Babbage (1792-1871): 1822 yılında mekanik hesap makineleri ile ilgili buluşuyla tanındı ve Babbage üretimin etkililiği üzerinde durdu. Çeşitli örgütlerdeki yönetim sorunlarının çözümü ile ilgilendi. Verimliliğin artmasında katkıda bulunan çalışanlara kârdan pay verilmesini önerdi.
  • Robert Owen (1771-1858): Örgütlerde insan kaynakları üzerinde durmuştur. Owen’un fabrikası verimlilikte örnek olmuştur ve birçok yenilikleri beraberinde getirmiştir. Yüksek asgari ücret, çalışma saatlerinin azaltılması, yemek yardımı yapılması ve dinlenme merkezinin açılması.

Bilimsel Yönetim Hareketi

Bilimsel yönetim hareketini daha iyi anlayabilmek için bu yönetime katkıları olan düşünürler incelemek faydalı olacaktır.

Frederick Winslow Taylor – Taylor’un Görüşleri: Taylor (1856-1915) Pennslvania Germantown’da meşhur bir avukatın oğlu olarak dünyaya geldi. Taylor, bilimsel yönetimin babası olarak bilinmektedir. Taylor özellikle çalıştığı fabrikalarda verimlilik konusunda hiç çalışma yapılmadığı görmüş ve işçiler ile işletme sahipleri arasındaki ilişkileri incelemiştir. Taylor, çalıştığı fabrikalarda işçilerin kaytarma mekanizmasına başvurduğunu gözlemlemiş ve kaytarma azaltıldığı ölçüde verimliliğin artacağına inanıyordur. Ancak bunu ikiye ayırmakta kişinin kendi doğasından gelen kaytarmaya doğal kaytarma demekteydi. Bunun yanı sıra işi hafife alma eğilimini ise sistematik kaytarma olarak nitelendirmekteydi. Ona göre sistematik kaytarma evrensel, karmaşık ve bireylerle, gruplarlar olan ilişkileri dayanmaktadır.

Taylor’un Bilimsel Yönetim İlkeleri: Taylor’a göre;

  • Yönetimin amacı işçinin daha iyi çalışmasını sağlamak ve kaytarma mekanizmasını en aşağı seviyeye indirmek,
  • Bilimsel araştırma yöntemleri kullanmak,
  • Yapılacak işlerin belirlenmesi ve yönetim sorumluluğunda olan bazı işlerin işçilerden alınması gerekmektedir.

Yönetim Süreci Yaklaşımı

Bu yaklaşımı geliştiren Fransız maden mühendisi Henri Fayol’dur. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için sayfa 73’teki tabloyu inceleyebilirsiniz.

Bürokrasi Yaklaşımı

Weber’in Görüşleri: Max Weber tarafından geliştirilen bürokrasi yaklaşımı, örgütlenme açısından ele alınmış ve büyük işletmelerin yönetimi üzerinde düşünülmüştür.

Bürokrasi Tanımı ve Mahiyeti: Weber’e göre bürokrasiden çok yarar sağlayabilmek için;

  • İleri derecede uzmanlaşma,
  • Yetkilerin açık seçik belirlenmesi,
  • Yönetim ile ilgili kararların yazılı hale getirilmesi,
  • Profesyonel görev bilinci,
  • Teknik yeteneklere göre çalışanlara görev verilmesi

Weber’in Yetki Kavramı: Weber’in yetki kavramı, geleneksel bir mevkide olana itaat edilmesi gerekliliği olan geleneksel yetkiye, belirli bir kişinin etrafındakilere nazaran olağanüstü kutsallığı ve kahramanlığı olarak nitelendirilen karizmatik yetkiye ve son olarak ise seçimle kazanılan yetki olan ussal yetkiye dayanır.

Neo Klasik Yönetim

İnsanın öneminin ortaya çıkarıldığı bir teoridir.

İnsan İlişkileri Yaklaşımının Tanımı ve Temel Kavramları

Bu yaklaşım, örgüt içinde insan davranışlarının incelenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. İnsan ilişkileri yaklaşımının temel kavramları;

  • İnsanların birbirinden farklı olduğunu ifade eden “bireysel farklılıklar”,
  • İnsanların hem biyolojik hem sosyal hem de psikolojik özelliklere sahip olduğunu söyleyen “bir bütün olarak insan”,
  • Davranışların bir amaca yönelik bulunduğunu ve davranışların güdülenmiş olduğu temel kavramına dayanan “davranışlar”,
  • Örgütün insana ihtiyacı olduğu kadar insanın da örgüte ihtiyacı olduğunu belirten “insan ve örgütün karşılıklı bağımlılıkları”
  • Örgütlerin sosyal birer sistem olduğunu vurgulayan “örgütün sosyal bir sistemdir” kavramlardır.
  • Ayrıca bir diğer kavram da insan ilişkileri yaklaşımının dayandığı örgüt modeli ile ilgilidir. Buna göre insan ilişkileri yaklaşımı “sosyal sistem” modeline dayanır. Sosyal sistem modelini oluşturan kavramlar:
  • Teknik örgüt
  • Beşeri örgüt
  • Birey
  • Sosyal örgüt
  • Biçimsel örgüt
  • Biçimsel olmayan örgüt

İnsan İlişkileri Yaklaşımındaki Önemli Araştırmalar

Hawthorne Araştırmaları ve Elton Mayo: Hawthorne bölgesinde 1924-1933 yılları arasında Western Electric İşletmesinin Chicago’nun banliyösü olan Cicero’daki tesislerinde yapılan çalışmalar bir bakıma “insan ilişkileri” hareketinin başlangıcı olmuştur. Bu çalışmaların yapılması başta Elton Mayo olmak üzere Fritz Roethlisberger ve William Dickson tarafından yapılmıştır. Hawthorne araştırmaları çeşitli araştırmaları kapsayan başlıca üç araştırmadan oluşmaktadır.

Işıklandırma Deneyleri: Işıklandırma ile verimlilik arasında bir ilişkinin var olup olmadığı araştırılmıştır. Üç ayrı atölyede yapılan deneyde ışıklandırmanın azaltılmasına rağmen verimliliğin düşmediği gözlenmiştir. Deney ve kontrol grubu oluşturularak yeniden yapılan deneyde yine bir değişiklik gözlenememiştir. Araştırmada verimliliğin sürekli yükselmesi deneye tabi tutulan işçilerin üzerlerinde bir araştırma yapıldığını bilmelerinden ileri geliyordu. Bu durum literatüre “Hawthorne etkisi” olarak geçmiştir.

Röle Montaj Odası Deneyleri: İşçiler gerçekten yoruluyorlar mı? Dinlenme molaları verilmeli mi? Çalışma saatlerinin azaltılması arzulanan bir durum mudur? İşçilerin işlerine ve işletmeye karşı tutumları nedir? Üretim öğleden sonra neden düşüyor? İş araçlarının değiştirilmesinin etkileri nelerdir? Gibi sorunlara yanıt aranmıştır.

İkinci Röle Montaj Odası Deneyleri: Bu deneyler 5 işçinin üretime dayalı teşvikli grup ücret sistemi açmıştır. İkinci röle montaj grubu deneyinde bu konu araştırılmıştır. Deneyde küçük gruplar kurulmasının önemli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Deneyin sonuçları ile ilgili kitabınızın 77. Sayfasındaki tablo 4.1’i inceleyiniz.

Mika Yarma Test Odası Deneyleri: Burada teşvik edici ücret sisteminin sonuçları karıştırıcı etkisinden arınmış, sadece “sosyal çevre koşulları” değişkenini kapsayan yeni bir deney yapılmıştır. Bu deney de Röle Montaj Odası Deneyi gibi çalışanın verimliliğini ölçmede değişen iş koşullarını araştırmak için yapılmıştır. Sonuçta küçük grubun üretim üzerinde etkisi olduğu görülmüştür. Ancak ücretleri küçük grubun üretimine dayanmadığı için küçük grubun etkisi birinci Röle Montaj Odası Deneyinde olduğu gibi büyük olmamıştır. Deneyin sonuçları ile ilgili kitabınızın 77. sayfasındaki tablo 4.2’yi inceleyiniz.

Seri Bağlama Gözlem Odası: Sosyal grupların davranışlarının gözlemine ve grup üyelerinin tavır ve tutumlarına ilişkin Hawthorne’da yapılan son araştırma Seri Bağlama Gözlem Odası Deneyidir. Bu deneyde sadece erkek işçiler yer almıştır (telleri saran işçiler, telleri lehimleyen işçiler, işleri kontrol eden elemanlar). Sonuç olarak Seri Bağlama Gözlem Odası incelemeli sosyal örgüt konusunda aydınlatıcı rol oynamış ve sosyal örgütün önemini ortaya çıkarmıştır.

Hawthorne Araştırmalarının Bulguları: Çalışan kişilerle ilgili bulgular:

  • Klasiklerin ortaya koyduğu “akılcı ekonomik” insan modelinin geçerli olmadığı ortaya çıkmıştır.
  • Grup içinde çalışan kişiler gruplar aracılığıyla ihtiyaçlarını giderirler.
  • Çalışanların değişikliklere karşı her zaman mantıki tepkiler göstermesi mümkün değildir. Duygusal faktörler, değer hükümleri ve değişikliğin onlar için taşıdığı anlamı dikkate almak gerekir.

Örgütle ilgili bulgular:

  • Örgütler arasında karşılıklı bağımlılık bulunan “sosyal bir sistemdir”,
  • Örgütlerin iki önemli fonksiyonu vardır:
    • Mal ve hizmet yaratmak,
    • Örgütte çalışan kişilere tatminler sağlamaktır.
  • Örgütler bir sosyal sistemi olduğu kadar “his ve duygular” sistemidir.

Harwood Araştırmaları: Çalışma 2. Dünya Savaşı’nın sonlarında yapılmıştır ve küçük gruplar incelenmeye çalışılmıştır. İşletmedeki model değişikliği nedeniyle işçi şikâyetleri, işe geç gelmeler, devamsızlıklar, işten ayrılmalar gibi sorunlar nedeniyle yapılmış bir araştırmadır. İşletmede değişimden kaynaklı sorunları en aza indirmek için kontrol grubu, kısmi katılma metodu ve tam katılma metodu olmak üzere üç grup oluşturulmuştur. Araştırmalar sonucunda işçiler planlama ve karar almaya katıldıklarında değişmeye kendilerini tehdit eden bir olay görmemeye başlamışlardır. Ayrıca işçilerin kararlara katılması işçilerin işe karşı daha istekli olmaları sonucunu yaratmıştır.

Tavistock Enstitüsü Kömür Ocakları Araştırması: Kömür çıkartmada uygulanan teçhizat ve yöntem değişikliklerin işçiler üzerindeki etkileri belirlenmeye çalışılmıştır. İşletmedeki gruplar arasında ileri derecede dayanışma vardı. Grup ilişkileri ve grup üyeleri arasındaki dayanışma iş dışında da devam ediyordu. Getirilen yeni sistem küçük grupları kaldırması nedeniyle duygusal gerilime yol açtığı gibi işin miktar ve kalitesini de etkilemiştir.

Modern Yönetim Teorisi

Sistem Yaklaşımı

Teorinin en önemli özelliği analitik bir temele sahip olmasıdır. Sistem yaklaşımı biyolog Von Bertalanffy’nin 1920’lerde başlattığı, “Genel Sistem Teorisinden kaynaklanmaktadır.

Sistem Nedir?: Sistem gerçekler, ilkeler ve doktrinlerin belli bir düşünce ve bilgi alanında düzenli ve kapsamlı bir şekilde bir bütün oluşturmasıdır. Bir başka tanım ise şöyledir: Sistem birbirleri arasında ve birbirlerinin nitelikleri arasında ilişkiler olan bir nesneler dizisidir.

Sistemin Özellikleri:

Sistemler açık veya kapalı sistem olabilir. Çevre ile ilişkisi olmayan ve etkileşimi bulunmayan sistemlere kapalı sistemler denir.

  • Açık sistem yaşamak için dış çevreyle ilişki kurmalıdır.
  • Her sistemde bir amaç ve amaçlar vardır.
  • Sistemler çevreyle ilişki kurarlar.
  • Sistemde geri bildirim ilişkisi vardır.
  • Sistemin kesin sınırları yoktur.
  • Sistemin alt sistemleri vardır.
  • Sistemde “entropi” görülür. Bu kavrama göre bir sistemde faaliyetlerin bozulması, dengenin kaybolması, karmaşıklık ve aksamaların belirmesi ve sonunda sistemin faaliyetlerinin durması yönünde bir eğilim vardır.

Durumsallık Yaklaşımı

Daha önceki klasik ve neo-klasik yönetim teorilerini reddetmek yerine yönetim konusuna başka açıdan bakar.

Durumsallık Yaklaşımının Tanımı: Klasik yönetim anlayışı Taylor ile başlamış ve neo-klasikler tarafından geliştirilmiştir. Ancak ne bürokrasi ne de katılımcı yönetim yaklaşımı etkin bir örgüt yapısı için yeterli olmamıştır. Durumsallık yaklaşımı yönetimin evrenselliğini kabul etmemekte ve her zaman bütün faaliyetleri yönetmek için tek bir “en iyi yol” olmadığını belirtmektedir. Çevredeki değişmelere göre yönetim sistemleri değişecektir. Yöneticilerin de bu değişmelere ayak uydurması gerekmektedir. Durumsallık yaklaşımı sistem yaklaşımına dayanmakta ve sistem yaklaşımını benimseyenler tabii ve fiziksel bilimlerden yararlanarak bütün sistemleri kapsayacak genel bir sistem tanımı geliştirmektedirler. Sistem yaklaşımı ile örgüt alt sistemlere ayrılmakta ve alt sistemlerden de daha alt sistemlere ayrılabilmektedir.

İç faktörler kadar dış faktörler de dikkate alınarak yönetim sorunları durumsallık yaklaşımı ile daha kolay çözülebilir (Sayfa 82’deki şekil 4.2 ve 83’teki şekil 4.3’ü inceleyiniz).

Örgüt Yapısı İle İlgili Genel Bir Model ve Yaklaşımı

Klasik ve neo-klasik yaklaşımlar her koşulda uygulanabilecek bazı ilkeler üzerinde durmuşlardır. Durumsallık yaklaşımında ise değişik koşullarda nasıl bir davranış gerektiği üzerinde durulmuştur. Durumsallık yaklaşımına göre koşullara bağlı olarak farklı davranışlar gerekmektedir. Bu konuya en iyi örnek “matriks örgüttür”.

Durumsallık Yaklaşımında Örgüt ile Teknolojinin İlişkisi

Teknoloji değiştikçe örgütlerde de önemli değişmeler gözlenmektedir. Aynı zamanda örgütlerin etkin ve verimli çalışmaları da kullandıkları teknoloji ile yakından ilgilidir.

Joan Woodward’ın Araştırması: Durumsallık yaklaşımının ilk önemli araştırmasıdır. Woodward örgütleri tiplerine göre (karizmatik, geleneksel, bürokratik, organik, mekanik) değil özelliklerine göre sınıflandırmaktadır. Bunlar arasında en üst ile alt kademe arasında kaç kademe olduğu, yönetim alanı, görevlerin belirlenmesi ve fonksiyonların uzmanlar arasında dağılımı yer almaktadır. Araştırmanın amacı uzmanlaşma, yönetim alanı gibi konularda klasik yönetimin ortaya koymuş olduğu ilkeleri araştırmaktır. Woodward klasiklerinin görüşlerini doğrulayan bulgulara rastlanmayınca kullanılan teknoloji ile örgüt yapısını inceleme yoluna gitmiştir.

James Thompson’un Çalışmaları (Teknoloji İle İlgili): Thompson’a göre kullanılan temel teknoloji örgütün yapısını belirleyen önemli unsurlardandır. Thompson’un teknoloji tanımındaki en önemli nokta teknolojinin öngördüğü karşılıklı bağımlılık ve faaliyetlerin koordinasyonu ve denetimidir. Thompson’a göre üç ayrı teknoloji tipi vardır:

  • Bağlı teknoloji: Daha çok yoğun üretim ile otomobil endüstrisi ve alet üreten işletmelerde görülmektedir. Bu teknoloji sisteminin özelliği bir malın üretimi için tamamlanmasında bir dizi bağlılık olmasıdır.
  • Çözümleyici teknoloji: Birbiriyle ilişki kurmak isteyenleri birbirine bağlar. Aracı teknolojinin zor tarafı bağlı teknolojide olduğu gibi işin yapılmasının bir önceki işe bağlı olmasından değil, standart yöntemlerle ve yaygın bir alanda çalışma zorunluluğundan doğmaktadır.
  • Yoğun teknoloji: Birçok tekniğin bir arada kullanılması ve bir işle ilgili bütün faaliyetlerin birbirlerini etkilemesi söz konusudur. Yoğun teknoloji ısmarlama bir teknolojidir ve matriks örgüt yapısına daha fazla uyar. Thompson’ın teknoloji sınıflandırmasında bir sonraki grup bir öncekini içerebilir.

Tavistock Enstitüsü Çalışmaları: Durumsallık yaklaşımında sosyo-teknik sistem yaklaşımı açısından önemli çalışmalardan biri Eric Trist ve arkadaşları tarafından İngiltere’de Tavistock Beşeri İlişkileri Enstitüsü’nde yapılan araştırmalardır. Teknolojinin sosyal örgütler üzerindeki etkileri incelenmiştir. Trist ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada, incelemeler örgütün teknik sisteminin mevcut sosyal sistemler olan karşılıklı ilişkilerine dayanıyordu.

Giriş

Yönetim biliminin gelişmesi dörde ayrılır.

  • Bilimsel Öncesi Dönem (1880’den öncesi)
  • Bilimsel Yönetim Dönemi
  • Neo Klasik Yönetim İnsan İlişkileri Yaklaşımları
  • Modern Yönetim
    • Sistem Yaklaşımı
    • Modern Yönetim

Klasik Yönetime Nasıl Gelindi?

Yönetimin bir disiplin olarak ortaya çıkması 19.yy’ın başlarına kadar uzanmaktadır. Ancak yönetimi anlayabilmek için tarihsel çerçevede bugüne kadar yapılan çalışmaları incelememiz gerekmektedir. Bu ise geçmişten dersler çıkararak geleceğe yönelik hata payımızı azaltacaktır. Etrafımızdaki işletmeleri incelediğimizde çeşitli yönlerden yönetim teorilerini uyguladıklarını görürüz. Kimi işletmeler insan davranışları üzerinde durup sistem yaklaşımını benimserlerken kimi işletmeler ise üretim halatı üzerinde duran klasik yönetim uygulamaktadır.

Yönetim Teorisini Belirleyen Güçler

En etkili olan yönetim teorisini belirleyen bir takım güçler bulunmaktadır. Bunlar;

  • Sosyal Güçler: Değerler, ihtiyaçlar ve normlar insan davranışlarını etkilemekte ve sosyal güçler olarak yönetim teorisinin gelişmesinde etkili olmaktadır.
  • Politik Güçler: İşletme yönetimlerini yakından ilgilendiren hukuksal açıdan ve devlet politikalarından oluşur.
  • Ekonomik Güçler: Ekonomik trendler ve her türlü kaynağın elde edilmesi olarak tanımlanabilir.
  • Teknolojik Güçler: Bilgilerin zamanında ulaşması ve bilgi teknolojilerindeki gelişmelerin dikkate alınmasıdır.
  • Global Güçler: Doymuş iç pazarların yanında dış pazarlara açılmak ve bunu yaparken de kaliteden ödün vermeden kalitenin artması için uğraşmak verimliği artırmak ve maliyetleri düşürmek gibi faktörleri sayabiliriz.

Klasik Yönetim Öncesi Gelişmeler

Bu dönemdeki çalışmalar M.Ö. 5000 yılına kadar dayanan köklü bir tarihsel arka plana dayanmaktadır.

Endüstri Devrimi: 18.yy. başlarında ortaya çıkan çeşitli olaylar yönetim teorisinin gelişiminde önemli bir paya sahiptir. Yönetim teorisinin gelişmesinde kuşkusuz sanayi devrimi etkili olmuştur. Üretim tekniklerindeki ve ekonomik doktrindeki değişmelerle birlikte İngiltere bir tarım ülkesi olmaktan çıkmış ve bir sanayi toplumu haline dönüşmeye başlamıştır. Yönetimin bilimsel kazanması ise James Watt ve Matthew Robinson’un bulduğu buhar makinası ile olmuştur. Buhar makinasının bulunmasıyla fabrika sistemi gelişme sürecine girmiştir.

Klasik yönetim hareketinin ortaya çıkışı bazı düşünürleri inceleyerek daha iyi anlaşılabilir;

  • Charles Babbage (1792-1871): 1822 yılında mekanik hesap makineleri ile ilgili buluşuyla tanındı ve Babbage üretimin etkililiği üzerinde durdu. Çeşitli örgütlerdeki yönetim sorunlarının çözümü ile ilgilendi. Verimliliğin artmasında katkıda bulunan çalışanlara kârdan pay verilmesini önerdi.
  • Robert Owen (1771-1858): Örgütlerde insan kaynakları üzerinde durmuştur. Owen’un fabrikası verimlilikte örnek olmuştur ve birçok yenilikleri beraberinde getirmiştir. Yüksek asgari ücret, çalışma saatlerinin azaltılması, yemek yardımı yapılması ve dinlenme merkezinin açılması.

Bilimsel Yönetim Hareketi

Bilimsel yönetim hareketini daha iyi anlayabilmek için bu yönetime katkıları olan düşünürler incelemek faydalı olacaktır.

Frederick Winslow Taylor – Taylor’un Görüşleri: Taylor (1856-1915) Pennslvania Germantown’da meşhur bir avukatın oğlu olarak dünyaya geldi. Taylor, bilimsel yönetimin babası olarak bilinmektedir. Taylor özellikle çalıştığı fabrikalarda verimlilik konusunda hiç çalışma yapılmadığı görmüş ve işçiler ile işletme sahipleri arasındaki ilişkileri incelemiştir. Taylor, çalıştığı fabrikalarda işçilerin kaytarma mekanizmasına başvurduğunu gözlemlemiş ve kaytarma azaltıldığı ölçüde verimliliğin artacağına inanıyordur. Ancak bunu ikiye ayırmakta kişinin kendi doğasından gelen kaytarmaya doğal kaytarma demekteydi. Bunun yanı sıra işi hafife alma eğilimini ise sistematik kaytarma olarak nitelendirmekteydi. Ona göre sistematik kaytarma evrensel, karmaşık ve bireylerle, gruplarlar olan ilişkileri dayanmaktadır.

Taylor’un Bilimsel Yönetim İlkeleri: Taylor’a göre;

  • Yönetimin amacı işçinin daha iyi çalışmasını sağlamak ve kaytarma mekanizmasını en aşağı seviyeye indirmek,
  • Bilimsel araştırma yöntemleri kullanmak,
  • Yapılacak işlerin belirlenmesi ve yönetim sorumluluğunda olan bazı işlerin işçilerden alınması gerekmektedir.

Yönetim Süreci Yaklaşımı

Bu yaklaşımı geliştiren Fransız maden mühendisi Henri Fayol’dur. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için sayfa 73’teki tabloyu inceleyebilirsiniz.

Bürokrasi Yaklaşımı

Weber’in Görüşleri: Max Weber tarafından geliştirilen bürokrasi yaklaşımı, örgütlenme açısından ele alınmış ve büyük işletmelerin yönetimi üzerinde düşünülmüştür.

Bürokrasi Tanımı ve Mahiyeti: Weber’e göre bürokrasiden çok yarar sağlayabilmek için;

  • İleri derecede uzmanlaşma,
  • Yetkilerin açık seçik belirlenmesi,
  • Yönetim ile ilgili kararların yazılı hale getirilmesi,
  • Profesyonel görev bilinci,
  • Teknik yeteneklere göre çalışanlara görev verilmesi

Weber’in Yetki Kavramı: Weber’in yetki kavramı, geleneksel bir mevkide olana itaat edilmesi gerekliliği olan geleneksel yetkiye, belirli bir kişinin etrafındakilere nazaran olağanüstü kutsallığı ve kahramanlığı olarak nitelendirilen karizmatik yetkiye ve son olarak ise seçimle kazanılan yetki olan ussal yetkiye dayanır.

Neo Klasik Yönetim

İnsanın öneminin ortaya çıkarıldığı bir teoridir.

İnsan İlişkileri Yaklaşımının Tanımı ve Temel Kavramları

Bu yaklaşım, örgüt içinde insan davranışlarının incelenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. İnsan ilişkileri yaklaşımının temel kavramları;

  • İnsanların birbirinden farklı olduğunu ifade eden “bireysel farklılıklar”,
  • İnsanların hem biyolojik hem sosyal hem de psikolojik özelliklere sahip olduğunu söyleyen “bir bütün olarak insan”,
  • Davranışların bir amaca yönelik bulunduğunu ve davranışların güdülenmiş olduğu temel kavramına dayanan “davranışlar”,
  • Örgütün insana ihtiyacı olduğu kadar insanın da örgüte ihtiyacı olduğunu belirten “insan ve örgütün karşılıklı bağımlılıkları”
  • Örgütlerin sosyal birer sistem olduğunu vurgulayan “örgütün sosyal bir sistemdir” kavramlardır.
  • Ayrıca bir diğer kavram da insan ilişkileri yaklaşımının dayandığı örgüt modeli ile ilgilidir. Buna göre insan ilişkileri yaklaşımı “sosyal sistem” modeline dayanır. Sosyal sistem modelini oluşturan kavramlar:
  • Teknik örgüt
  • Beşeri örgüt
  • Birey
  • Sosyal örgüt
  • Biçimsel örgüt
  • Biçimsel olmayan örgüt

İnsan İlişkileri Yaklaşımındaki Önemli Araştırmalar

Hawthorne Araştırmaları ve Elton Mayo: Hawthorne bölgesinde 1924-1933 yılları arasında Western Electric İşletmesinin Chicago’nun banliyösü olan Cicero’daki tesislerinde yapılan çalışmalar bir bakıma “insan ilişkileri” hareketinin başlangıcı olmuştur. Bu çalışmaların yapılması başta Elton Mayo olmak üzere Fritz Roethlisberger ve William Dickson tarafından yapılmıştır. Hawthorne araştırmaları çeşitli araştırmaları kapsayan başlıca üç araştırmadan oluşmaktadır.

Işıklandırma Deneyleri: Işıklandırma ile verimlilik arasında bir ilişkinin var olup olmadığı araştırılmıştır. Üç ayrı atölyede yapılan deneyde ışıklandırmanın azaltılmasına rağmen verimliliğin düşmediği gözlenmiştir. Deney ve kontrol grubu oluşturularak yeniden yapılan deneyde yine bir değişiklik gözlenememiştir. Araştırmada verimliliğin sürekli yükselmesi deneye tabi tutulan işçilerin üzerlerinde bir araştırma yapıldığını bilmelerinden ileri geliyordu. Bu durum literatüre “Hawthorne etkisi” olarak geçmiştir.

Röle Montaj Odası Deneyleri: İşçiler gerçekten yoruluyorlar mı? Dinlenme molaları verilmeli mi? Çalışma saatlerinin azaltılması arzulanan bir durum mudur? İşçilerin işlerine ve işletmeye karşı tutumları nedir? Üretim öğleden sonra neden düşüyor? İş araçlarının değiştirilmesinin etkileri nelerdir? Gibi sorunlara yanıt aranmıştır.

İkinci Röle Montaj Odası Deneyleri: Bu deneyler 5 işçinin üretime dayalı teşvikli grup ücret sistemi açmıştır. İkinci röle montaj grubu deneyinde bu konu araştırılmıştır. Deneyde küçük gruplar kurulmasının önemli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Deneyin sonuçları ile ilgili kitabınızın 77. Sayfasındaki tablo 4.1’i inceleyiniz.

Mika Yarma Test Odası Deneyleri: Burada teşvik edici ücret sisteminin sonuçları karıştırıcı etkisinden arınmış, sadece “sosyal çevre koşulları” değişkenini kapsayan yeni bir deney yapılmıştır. Bu deney de Röle Montaj Odası Deneyi gibi çalışanın verimliliğini ölçmede değişen iş koşullarını araştırmak için yapılmıştır. Sonuçta küçük grubun üretim üzerinde etkisi olduğu görülmüştür. Ancak ücretleri küçük grubun üretimine dayanmadığı için küçük grubun etkisi birinci Röle Montaj Odası Deneyinde olduğu gibi büyük olmamıştır. Deneyin sonuçları ile ilgili kitabınızın 77. sayfasındaki tablo 4.2’yi inceleyiniz.

Seri Bağlama Gözlem Odası: Sosyal grupların davranışlarının gözlemine ve grup üyelerinin tavır ve tutumlarına ilişkin Hawthorne’da yapılan son araştırma Seri Bağlama Gözlem Odası Deneyidir. Bu deneyde sadece erkek işçiler yer almıştır (telleri saran işçiler, telleri lehimleyen işçiler, işleri kontrol eden elemanlar). Sonuç olarak Seri Bağlama Gözlem Odası incelemeli sosyal örgüt konusunda aydınlatıcı rol oynamış ve sosyal örgütün önemini ortaya çıkarmıştır.

Hawthorne Araştırmalarının Bulguları: Çalışan kişilerle ilgili bulgular:

  • Klasiklerin ortaya koyduğu “akılcı ekonomik” insan modelinin geçerli olmadığı ortaya çıkmıştır.
  • Grup içinde çalışan kişiler gruplar aracılığıyla ihtiyaçlarını giderirler.
  • Çalışanların değişikliklere karşı her zaman mantıki tepkiler göstermesi mümkün değildir. Duygusal faktörler, değer hükümleri ve değişikliğin onlar için taşıdığı anlamı dikkate almak gerekir.

Örgütle ilgili bulgular:

  • Örgütler arasında karşılıklı bağımlılık bulunan “sosyal bir sistemdir”,
  • Örgütlerin iki önemli fonksiyonu vardır:
    • Mal ve hizmet yaratmak,
    • Örgütte çalışan kişilere tatminler sağlamaktır.
  • Örgütler bir sosyal sistemi olduğu kadar “his ve duygular” sistemidir.

Harwood Araştırmaları: Çalışma 2. Dünya Savaşı’nın sonlarında yapılmıştır ve küçük gruplar incelenmeye çalışılmıştır. İşletmedeki model değişikliği nedeniyle işçi şikâyetleri, işe geç gelmeler, devamsızlıklar, işten ayrılmalar gibi sorunlar nedeniyle yapılmış bir araştırmadır. İşletmede değişimden kaynaklı sorunları en aza indirmek için kontrol grubu, kısmi katılma metodu ve tam katılma metodu olmak üzere üç grup oluşturulmuştur. Araştırmalar sonucunda işçiler planlama ve karar almaya katıldıklarında değişmeye kendilerini tehdit eden bir olay görmemeye başlamışlardır. Ayrıca işçilerin kararlara katılması işçilerin işe karşı daha istekli olmaları sonucunu yaratmıştır.

Tavistock Enstitüsü Kömür Ocakları Araştırması: Kömür çıkartmada uygulanan teçhizat ve yöntem değişikliklerin işçiler üzerindeki etkileri belirlenmeye çalışılmıştır. İşletmedeki gruplar arasında ileri derecede dayanışma vardı. Grup ilişkileri ve grup üyeleri arasındaki dayanışma iş dışında da devam ediyordu. Getirilen yeni sistem küçük grupları kaldırması nedeniyle duygusal gerilime yol açtığı gibi işin miktar ve kalitesini de etkilemiştir.

Modern Yönetim Teorisi

Sistem Yaklaşımı

Teorinin en önemli özelliği analitik bir temele sahip olmasıdır. Sistem yaklaşımı biyolog Von Bertalanffy’nin 1920’lerde başlattığı, “Genel Sistem Teorisinden kaynaklanmaktadır.

Sistem Nedir?: Sistem gerçekler, ilkeler ve doktrinlerin belli bir düşünce ve bilgi alanında düzenli ve kapsamlı bir şekilde bir bütün oluşturmasıdır. Bir başka tanım ise şöyledir: Sistem birbirleri arasında ve birbirlerinin nitelikleri arasında ilişkiler olan bir nesneler dizisidir.

Sistemin Özellikleri:

Sistemler açık veya kapalı sistem olabilir. Çevre ile ilişkisi olmayan ve etkileşimi bulunmayan sistemlere kapalı sistemler denir.

  • Açık sistem yaşamak için dış çevreyle ilişki kurmalıdır.
  • Her sistemde bir amaç ve amaçlar vardır.
  • Sistemler çevreyle ilişki kurarlar.
  • Sistemde geri bildirim ilişkisi vardır.
  • Sistemin kesin sınırları yoktur.
  • Sistemin alt sistemleri vardır.
  • Sistemde “entropi” görülür. Bu kavrama göre bir sistemde faaliyetlerin bozulması, dengenin kaybolması, karmaşıklık ve aksamaların belirmesi ve sonunda sistemin faaliyetlerinin durması yönünde bir eğilim vardır.

Durumsallık Yaklaşımı

Daha önceki klasik ve neo-klasik yönetim teorilerini reddetmek yerine yönetim konusuna başka açıdan bakar.

Durumsallık Yaklaşımının Tanımı: Klasik yönetim anlayışı Taylor ile başlamış ve neo-klasikler tarafından geliştirilmiştir. Ancak ne bürokrasi ne de katılımcı yönetim yaklaşımı etkin bir örgüt yapısı için yeterli olmamıştır. Durumsallık yaklaşımı yönetimin evrenselliğini kabul etmemekte ve her zaman bütün faaliyetleri yönetmek için tek bir “en iyi yol” olmadığını belirtmektedir. Çevredeki değişmelere göre yönetim sistemleri değişecektir. Yöneticilerin de bu değişmelere ayak uydurması gerekmektedir. Durumsallık yaklaşımı sistem yaklaşımına dayanmakta ve sistem yaklaşımını benimseyenler tabii ve fiziksel bilimlerden yararlanarak bütün sistemleri kapsayacak genel bir sistem tanımı geliştirmektedirler. Sistem yaklaşımı ile örgüt alt sistemlere ayrılmakta ve alt sistemlerden de daha alt sistemlere ayrılabilmektedir.

İç faktörler kadar dış faktörler de dikkate alınarak yönetim sorunları durumsallık yaklaşımı ile daha kolay çözülebilir (Sayfa 82’deki şekil 4.2 ve 83’teki şekil 4.3’ü inceleyiniz).

Örgüt Yapısı İle İlgili Genel Bir Model ve Yaklaşımı

Klasik ve neo-klasik yaklaşımlar her koşulda uygulanabilecek bazı ilkeler üzerinde durmuşlardır. Durumsallık yaklaşımında ise değişik koşullarda nasıl bir davranış gerektiği üzerinde durulmuştur. Durumsallık yaklaşımına göre koşullara bağlı olarak farklı davranışlar gerekmektedir. Bu konuya en iyi örnek “matriks örgüttür”.

Durumsallık Yaklaşımında Örgüt ile Teknolojinin İlişkisi

Teknoloji değiştikçe örgütlerde de önemli değişmeler gözlenmektedir. Aynı zamanda örgütlerin etkin ve verimli çalışmaları da kullandıkları teknoloji ile yakından ilgilidir.

Joan Woodward’ın Araştırması: Durumsallık yaklaşımının ilk önemli araştırmasıdır. Woodward örgütleri tiplerine göre (karizmatik, geleneksel, bürokratik, organik, mekanik) değil özelliklerine göre sınıflandırmaktadır. Bunlar arasında en üst ile alt kademe arasında kaç kademe olduğu, yönetim alanı, görevlerin belirlenmesi ve fonksiyonların uzmanlar arasında dağılımı yer almaktadır. Araştırmanın amacı uzmanlaşma, yönetim alanı gibi konularda klasik yönetimin ortaya koymuş olduğu ilkeleri araştırmaktır. Woodward klasiklerinin görüşlerini doğrulayan bulgulara rastlanmayınca kullanılan teknoloji ile örgüt yapısını inceleme yoluna gitmiştir.

James Thompson’un Çalışmaları (Teknoloji İle İlgili): Thompson’a göre kullanılan temel teknoloji örgütün yapısını belirleyen önemli unsurlardandır. Thompson’un teknoloji tanımındaki en önemli nokta teknolojinin öngördüğü karşılıklı bağımlılık ve faaliyetlerin koordinasyonu ve denetimidir. Thompson’a göre üç ayrı teknoloji tipi vardır:

  • Bağlı teknoloji: Daha çok yoğun üretim ile otomobil endüstrisi ve alet üreten işletmelerde görülmektedir. Bu teknoloji sisteminin özelliği bir malın üretimi için tamamlanmasında bir dizi bağlılık olmasıdır.
  • Çözümleyici teknoloji: Birbiriyle ilişki kurmak isteyenleri birbirine bağlar. Aracı teknolojinin zor tarafı bağlı teknolojide olduğu gibi işin yapılmasının bir önceki işe bağlı olmasından değil, standart yöntemlerle ve yaygın bir alanda çalışma zorunluluğundan doğmaktadır.
  • Yoğun teknoloji: Birçok tekniğin bir arada kullanılması ve bir işle ilgili bütün faaliyetlerin birbirlerini etkilemesi söz konusudur. Yoğun teknoloji ısmarlama bir teknolojidir ve matriks örgüt yapısına daha fazla uyar. Thompson’ın teknoloji sınıflandırmasında bir sonraki grup bir öncekini içerebilir.

Tavistock Enstitüsü Çalışmaları: Durumsallık yaklaşımında sosyo-teknik sistem yaklaşımı açısından önemli çalışmalardan biri Eric Trist ve arkadaşları tarafından İngiltere’de Tavistock Beşeri İlişkileri Enstitüsü’nde yapılan araştırmalardır. Teknolojinin sosyal örgütler üzerindeki etkileri incelenmiştir. Trist ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada, incelemeler örgütün teknik sisteminin mevcut sosyal sistemler olan karşılıklı ilişkilerine dayanıyordu.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.