Açıköğretim Ders Notları

Tefsir Tarihi ve Usulü Dersi 5. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Tefsir Tarihi ve Usulü Dersi 5. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Temel Tefsir Yöntemleri

Giriş

Kur’ân’ ı anlama ve yorumlamada birçok eğilim ve yöntemden söz etmek mümkündür. Maksada ulaşmada yöntemin büyük önemi vardır. Kur’ân da dâhil her kitabı okuyup anlamanın ve yorumlamanın bir yöntemi bulunmaktadır. Yöntem bireyi hata yapmaktan ve keyfi davranmaktan korur. Müfessirler ortaya koydukları tefsîrlerde temelde iki tür yönteme dayanmışlardır. Bunlar rivâyet ve dirâyet tefsîr yöntemleridir. Rivâyet tefsîr yöntemi bağımlı ve nakilci bir niteliği öne çıkarırken; dirâyet tefsîr yöntemi öznel, ictihadî ve serbest bir yaklaşımı çağrıştırmaktadır.

Rivâyet Tefsir Yöntemi

Müfessirler tefsîr etmek istedikleri âyet hakkında başta Hz. Peygamber (sav) olmak üzere, öncelikle kendilerinden önceki nesillerin neler söylediğini dikkate almışlardır. Bu hareket tarzında vahyin nüzul kaynağına yakın olmanın önemli olduğu kabul edilmiş, kaynağa yakınlık tefsîrdeki isabetin kuvvetli bir gerekçesi sayılmıştır.

Rivayet Tefsirinin Tanımı

Rivâyet sözlükte, birini su kaynağına götürmek ve su içirmek gibi anlamlara gelir. Buna göre rivâyet, bir kaynağa gitmek, başka bir ifadeyle nakle dayanmak demektir. Terim olarak ise “Kur’ân’ı Kur’ân, Hz. Peygamber (sav)’in sünneti ve selefin açıklamaları ile tefsîr etmek” diye tanımlamak mümkündür. Rivâyet tefsîrine bu yüzden me’sûr veya nakli tefsîr de denilmektedir.

Rivâyet Tefsirinin Tarihî Gelişimi

Hz. Peygamber (sav)’in, Kur’ân’ın tamamını olmasa da bir kısmını tefsîr ettiği bilinmektedir. Hz. Peygamber (sav)’in vefatının ardından ortaya çıkan meselelere çözüm bulma yolunda Sahabîler, gerek Hz. Peygamber (sav)’den duydukları açıklamaları, gerekse vahyin ortamına vakıf olmaları neticesinde oluşan kendi görüş ve çıkarımlarını sonraki nesillere aktarmışlardır. Daha sonra gelen tâbiîn tabakası da, sahabe neslinin yaptığı gibi, Hz. Peygamber (sav) ve sahabeden gelen nakillere kendi rey ve içtihatlarını ilave ederek sonraki nesillere, yani Tebei Tâbiîn tabakasına nakletmişlerdir.

Rivâyet Tefsîr Yöntemine İlişkin Uygulamalar

Kur’ân’ın Kur’ân’la Tefsîri: Kur’ân’da bir yerde kapalı olan bir husus, bir başka yerde açıklanmış olabilmektedir. Âlimler arasında “Kur’ân kendi kendisini tefsir eder” sözü meşhurdur. Kur’ân’ın kendisini tefsîr etmesinin çeşitli şekilleri vardır. Bazen Kur’ân’daki mutlak bir ifade istisna, sebebini zikretmek, tahsis etmek veya içeriğini bir başka yerde açıklamak suretiyle kayıtlı hale gelmektedir. Yine bazen ism-i mevsul, ism-i işaret veya zamir gibi müphem ifadeler de başka bir âyette açıklanabilmektedir. Bazen de Kur’ân’daki garib bir kelime bir başka yerde izah edilebilmektedir.

Kur’ân’ın Rivayetle Tefsîri:

  • Hz. Peygamber (sav)’in Tefsîri: Hz. Peygamber (sav)’in Kur’ân’a karşı teblîğ ve tebyîn olmak üzere iki temel görevi vardır. Gelen vahyi noksansız olarak insanlara ulaştırmış ve onu ihtiyaç durumuna göre açıklamıştır.
  • Sahabe Tefsîri: sahabe, vahye, vahyin iniş yerlerine, vahyi önceleyen tarihi olay ve şartlara şahitlik etmiş olan mümtaz insanlardır. Ayrıca kendi düşünceleriyle ulaşamayacakları bilgileri Hz. Peygamber (sav)’den duymuş olmaları da her an mümkün olan bir durumdur.
  • Tâbiûn Tefsîri: Yeni Müslüman olan kimselerin önceki kültür, medeniyet, örf ve adetlerini İslâm toplumuna aktarmaları sonucunda sosyal, kültürel ve dini bir karışma ortaya çıkmıştı. Hz. Peygamber (sav) ve sahabe zamanında gündemde olmayan birtakım konuların konuşulmasına sebep olmuş ve bunlara İslâmî çözümlerin bulunmasını gerekli kılmıştır.

Rivâyet Tefsirinin Zaaf Noktaları

Rivâyet tefsîri konseptinde sadece Hz. Peygamber (sav)’e veya sahabeye ait görüşler değil, aynı zamanda tâbiîn ve sonraki nesillere ait görüşler de yer almaktadır. Hatta Ehl-i kitap kültürüne ait bilgiler de bu tefsîr çeşidi içinde değerlendirilmektedir. Bahsedilen bu meselelerde rivâyet tefsîrinin zaaf noktaları, eleştiriye açık yönleri ortaya çıkmaktadır. Bu hususları üç maddede toplamak mümkündür:

  • Tefsîrde uydurma haberlerin çok olması.
  • İsnatların hazfedilerek sadece metinlerin yer alması.
  • İsrailiyata dair haberlerin tefsîre karışması.

Bazı Rivâyet Tefsirlerinin Tanıtımı

Meşhur olan rivâyet tefsîrlerinden bazıları şunlardır: İbn Cerîr et-Taberî, Câmiu’l-Beyân an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân; İbn Ebî Hâtim, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm; Ebû’l-Leys esSemerkandi, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm; Ebû İshâk esSa’lebî, el-Keşf ve’l-Beyân an Te’vîli’l-Kur’ân; Ebû Muhammed el-Hüseyin el-Begavî, Meâlimu’t-Tenzîl; Ebu’l-Fidâ İsmâîl İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm; Ebû Zeyd Abdurrahmân es-Seâlibî, el-Cevâhiru’l-Hisân fî Tefsîri’l-Kur’ân; Celâleddîn es-Suyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr fî Tefsîri’l-Me’sûr.

  • Taberi ve Tefsiri: Rivâyet tefsîr ekolünün mümtaz siması Muhammed b. Cerîr et-Taberî’nin yetiştiği üçüncü asır, İslâmî ilimlerin gelişme çağıdır. Taberî mücerred ve müstakil rey ile Kur’ân’ı tefsîr etmekten kaçınmış, aksine davrananları da uyarmıştır.
  • Ebu’l-Leys es-Semerkandî ve Tefsîri: Ebu’l-Leys es-Semerkandî ismiyle meşhur olmuş rivâyet müfessirimizin tam adı Nasr b. Muhammed b. Ahmed b. İbrâhim’dir. Orta büyüklükte bir hacme, açık ve akıcı bir dile sahip olan Tefsiru’lKur’âni’l-Azim adlı eser, Ebû Ubeyde Ma’mer b. el-Müsennâ’dan sıklıkla alıntılar yapmış, nüzul sebepleri, kıraat farklılıkları ve nesih konularına ağırlık vermiş, aynı zamanda tasavvufî-işârî tefsîr ekolün ilk örneklerinden kabul edilmiş, itikada dair görüşleri Maturidilik paralelinde olmuştur.
  • Begavî ve Tefsîri: Tam adı Ebû Muhammed elHuseyn b. Mes’ud el-Ferrâ eş-Şâfiî el-Begavîdir. Begavî tefsîrinin hemen her sayfasında hadiste bir otorite olduğunu, yaptığı tespit ve yorumlarla göstermektedir. Müellif âyetleri açıklama konusunda diğer âyetlerden ve hadislerden faydalanır. Merfu, mevkuf ve maktu haberlere sıklıkla rastlanır. Bazen râviler ve isnadları hakkında da hükümler verir.
  • İbn Kesîr Ve Tefsîri: İbn Kesîr ismiyle meşhur olmuş müfessirin tam adı İmâduddin Ebu’l-Fidâ İsmail b. Ömer b. Kesîr’dir. İbn Kesîr’e göre tefsîr yollarının en güzeli Kur’ân’ı Kur’ân ile tefsîr etmektir. Şayet bu şekilde tefsîr etmekten âciz kalınırsa onu sünnet ile tefsîr etmek gerekir. Sadece re’ye dayanarak Kur’ân’ı tefsîr etmekten sakınmak lazımdır. Bu yüzden bazı selef âlimleri anlayamadıkları âyetleri tefsîr etmemişlerdir.

Dirayet Tefsir Yöntemi

Bu ekol, başlangıçta yoktur ve daha önceki dönemlerde olmayan çeşitli meselelerin ortaya çıkmasıyla beraber başlamış, bir anlamda ihtiyaçtan doğmuştur. Dirâyet tefsîrini rivâyet tefsîrinden ayıran en belirgin özellik, müfessirin çeşitli yollarla elde ettiği bilgi ve birikimi neticesinde oluşan kanaatine yer vermesidir. Dirâyet tefsîrinde müfessir, rivâyet müfessirine oranla çok daha aktif ve teyakkuz durumundadır. Dirâyet müfessiri nassların desteğiyle ortaya koyduğu yorumun Kur’ân lafızlarının zahiri manalarına, Kur’ân bütünlüğüne ve sahih rivâyetlere ters düşmemesine dikkat etmelidir.

Dirâyet Tefsîrinin Tanımı

Dirâyet tefsîri ise müfessirin dil, edebiyat, tarih, mantık ve müsbet bilim gibi alanlara kendi bilgi birikimini de katarak Kur’ân’ı tefsîr etmesi olarak tanımlanabilir.

Dirâyet Tefsirinin Esasları

Rivâyet tefsîri verileri yanında dil, edebiyat, mantık ve diğer ilimler doğrultusunda oluşan görüş ve çıkarımlara göre tefsîr yapan bir dirâyet bağlıdır: Müteşabih alana ait hususiyetlerin farkında olmak, Yorumlarında delil ve karineye dayanmak, kişisel ve subjektif yorum yapmaktan kaçınmak,Mezhep taassubundan uzak durmak, Delilsiz olarak Allah’ın muradı konusunda kesin yargıya varmamak.

Dirâyet müfessirinin Kur’ân’da üç çeşit ilim olduğunu ve bunların da kesin olarak bilinemeyeceğini hatırdan uzak tutmaması gerekir. Bunlar şu üç alandır: Allah (cc)’ın zatı, sıfatları ve gaybi konular alan, Allah (cc)’ın Peygamberine bildirdiği alan, Allah (cc)’ın Peygamberini tebliğ etmeğe memur ettiği alan.

Dirâyet Müfessirinin Uygulayacağı Yöntem

Dirâyet tefsîrcisi manayı önce Kur’ân’da, bulamadığı takdirde sünnette araması gerekir. Mana sünnette de bulunamadığında sahabe kavline müracaat edilmelidir. Müfessir âyetin doyurucu yorumunu bu kaynaklarda bulamadığı takdirde rey ve içtihat yoluna başvurmalıdır.

Bazı Dirâyet Tefsirlerinin Tanıtımı

Meşhur dirâyet tefsîrlerinden bazıları şunlardır: Zemahşerî, el-Keşşâf an Hakâiki’t-Tenzîl; Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb; Kâdî Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl ve Esrâru’t-Te’vîl; Nesefî, Medâriku’t-Tenzîl ve Hakâiku’tTe’vîl; Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît; Hatîb Şirbînî, esSirâcu’l-Münîr; Ebussuûd, İrşâdu’l-Akli’s-Selîm; Âlûsî, Rûhu’l-Meâni fî Tefsîri’l-Kur’âni’l-Azîm; Reşid Rızâ, Tefsîru’l-Menâr; Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili.

  • Razı ve Tefsîri: Fahreddîn Râzî, naklî, aklî ve tabiat ilimlerinde derin kültür sahibi olan büyük bir âlimdir. Râzî, Mefâtihu’l-Gayb adlı tefsîrin metodunu, Fâtiha sûresinin tefsîrini yaparken ortaya koymuş, diğer sûreleri de belirlediği esaslara göre tefsîr etmiştir. Sûrelerin başlangıçlarında, o sûreden elde edilecek faydaları kaydeder.
  • Kâdî Beydâvî ve Tefsîri: Tam adı Abdullah b. Ömer b. Muhammed Nâsiruddîn Beydâvî’dir. Beydâvî tefsîri, meselelerin çok detayına inmez, kısa ve etkili bir şekilde ele aldığı meselenin faydalı yönlerini verir. Bazen sarf, nahiv, lügat, mantık, kırâat, tarih, kelâm gibi konulara çok kısa ve özlü bir şekilde değinir.
  • Nesefî ve Tefsîri: Tam adı Ebu’l-Berekât Abdullah b. Ahmed en-Nesefîdir. Nesefî tefsîri, dirâyet tefsîri olmakla beraber, rivâyete de yer vermiştir. Özellikle İbn Abbas’tan gelen tefsîr açıklamalarını aktarmıştır. Ayrıca diğer müfessir, sahabe, tâbiîn ve sonrakilerden de nakillerde bulunmuştur.
  • Ebussuûd ve Tefsîri: Tam adı Ebussuud Muhammed b. Muhammed b. Mustafa İskilîbî İmâdî’dir. Tefsîrde âyetlerin Kur’ân, hadis ve sebeb-i nüzul ile tefsîrine önem atfedilmiştir. Ayrıca nesh, muhkem-müteşabih, kıssalar, fıkıh, kelâm, lügat, nahiv, belagat, i’câz, kırâat, isrâiliyat, şiirle istişhad gibi konulara da yer verilmiştir.
  • Âlûsî ve Tefsîri: Müfessir ve müceddid olarak kabul edilen Âlûsî’nin tam adı Ebu’s-Senâ Şihâbuddin Mahmud’tur. Fıkıhta Şafiî mezhebine bağlı olmakla birlikte, birçok meselede Hanefî mezhebine uymuş, hatta bir süre Bağdat’ın Hanefî müftüsü olmuştur.

Giriş

Kur’ân’ ı anlama ve yorumlamada birçok eğilim ve yöntemden söz etmek mümkündür. Maksada ulaşmada yöntemin büyük önemi vardır. Kur’ân da dâhil her kitabı okuyup anlamanın ve yorumlamanın bir yöntemi bulunmaktadır. Yöntem bireyi hata yapmaktan ve keyfi davranmaktan korur. Müfessirler ortaya koydukları tefsîrlerde temelde iki tür yönteme dayanmışlardır. Bunlar rivâyet ve dirâyet tefsîr yöntemleridir. Rivâyet tefsîr yöntemi bağımlı ve nakilci bir niteliği öne çıkarırken; dirâyet tefsîr yöntemi öznel, ictihadî ve serbest bir yaklaşımı çağrıştırmaktadır.

Rivâyet Tefsir Yöntemi

Müfessirler tefsîr etmek istedikleri âyet hakkında başta Hz. Peygamber (sav) olmak üzere, öncelikle kendilerinden önceki nesillerin neler söylediğini dikkate almışlardır. Bu hareket tarzında vahyin nüzul kaynağına yakın olmanın önemli olduğu kabul edilmiş, kaynağa yakınlık tefsîrdeki isabetin kuvvetli bir gerekçesi sayılmıştır.

Rivayet Tefsirinin Tanımı

Rivâyet sözlükte, birini su kaynağına götürmek ve su içirmek gibi anlamlara gelir. Buna göre rivâyet, bir kaynağa gitmek, başka bir ifadeyle nakle dayanmak demektir. Terim olarak ise “Kur’ân’ı Kur’ân, Hz. Peygamber (sav)’in sünneti ve selefin açıklamaları ile tefsîr etmek” diye tanımlamak mümkündür. Rivâyet tefsîrine bu yüzden me’sûr veya nakli tefsîr de denilmektedir.

Rivâyet Tefsirinin Tarihî Gelişimi

Hz. Peygamber (sav)’in, Kur’ân’ın tamamını olmasa da bir kısmını tefsîr ettiği bilinmektedir. Hz. Peygamber (sav)’in vefatının ardından ortaya çıkan meselelere çözüm bulma yolunda Sahabîler, gerek Hz. Peygamber (sav)’den duydukları açıklamaları, gerekse vahyin ortamına vakıf olmaları neticesinde oluşan kendi görüş ve çıkarımlarını sonraki nesillere aktarmışlardır. Daha sonra gelen tâbiîn tabakası da, sahabe neslinin yaptığı gibi, Hz. Peygamber (sav) ve sahabeden gelen nakillere kendi rey ve içtihatlarını ilave ederek sonraki nesillere, yani Tebei Tâbiîn tabakasına nakletmişlerdir.

Rivâyet Tefsîr Yöntemine İlişkin Uygulamalar

Kur’ân’ın Kur’ân’la Tefsîri: Kur’ân’da bir yerde kapalı olan bir husus, bir başka yerde açıklanmış olabilmektedir. Âlimler arasında “Kur’ân kendi kendisini tefsir eder” sözü meşhurdur. Kur’ân’ın kendisini tefsîr etmesinin çeşitli şekilleri vardır. Bazen Kur’ân’daki mutlak bir ifade istisna, sebebini zikretmek, tahsis etmek veya içeriğini bir başka yerde açıklamak suretiyle kayıtlı hale gelmektedir. Yine bazen ism-i mevsul, ism-i işaret veya zamir gibi müphem ifadeler de başka bir âyette açıklanabilmektedir. Bazen de Kur’ân’daki garib bir kelime bir başka yerde izah edilebilmektedir.

Kur’ân’ın Rivayetle Tefsîri:

  • Hz. Peygamber (sav)’in Tefsîri: Hz. Peygamber (sav)’in Kur’ân’a karşı teblîğ ve tebyîn olmak üzere iki temel görevi vardır. Gelen vahyi noksansız olarak insanlara ulaştırmış ve onu ihtiyaç durumuna göre açıklamıştır.
  • Sahabe Tefsîri: sahabe, vahye, vahyin iniş yerlerine, vahyi önceleyen tarihi olay ve şartlara şahitlik etmiş olan mümtaz insanlardır. Ayrıca kendi düşünceleriyle ulaşamayacakları bilgileri Hz. Peygamber (sav)’den duymuş olmaları da her an mümkün olan bir durumdur.
  • Tâbiûn Tefsîri: Yeni Müslüman olan kimselerin önceki kültür, medeniyet, örf ve adetlerini İslâm toplumuna aktarmaları sonucunda sosyal, kültürel ve dini bir karışma ortaya çıkmıştı. Hz. Peygamber (sav) ve sahabe zamanında gündemde olmayan birtakım konuların konuşulmasına sebep olmuş ve bunlara İslâmî çözümlerin bulunmasını gerekli kılmıştır.

Rivâyet Tefsirinin Zaaf Noktaları

Rivâyet tefsîri konseptinde sadece Hz. Peygamber (sav)’e veya sahabeye ait görüşler değil, aynı zamanda tâbiîn ve sonraki nesillere ait görüşler de yer almaktadır. Hatta Ehl-i kitap kültürüne ait bilgiler de bu tefsîr çeşidi içinde değerlendirilmektedir. Bahsedilen bu meselelerde rivâyet tefsîrinin zaaf noktaları, eleştiriye açık yönleri ortaya çıkmaktadır. Bu hususları üç maddede toplamak mümkündür:

  • Tefsîrde uydurma haberlerin çok olması.
  • İsnatların hazfedilerek sadece metinlerin yer alması.
  • İsrailiyata dair haberlerin tefsîre karışması.

Bazı Rivâyet Tefsirlerinin Tanıtımı

Meşhur olan rivâyet tefsîrlerinden bazıları şunlardır: İbn Cerîr et-Taberî, Câmiu’l-Beyân an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân; İbn Ebî Hâtim, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm; Ebû’l-Leys esSemerkandi, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm; Ebû İshâk esSa’lebî, el-Keşf ve’l-Beyân an Te’vîli’l-Kur’ân; Ebû Muhammed el-Hüseyin el-Begavî, Meâlimu’t-Tenzîl; Ebu’l-Fidâ İsmâîl İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm; Ebû Zeyd Abdurrahmân es-Seâlibî, el-Cevâhiru’l-Hisân fî Tefsîri’l-Kur’ân; Celâleddîn es-Suyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr fî Tefsîri’l-Me’sûr.

  • Taberi ve Tefsiri: Rivâyet tefsîr ekolünün mümtaz siması Muhammed b. Cerîr et-Taberî’nin yetiştiği üçüncü asır, İslâmî ilimlerin gelişme çağıdır. Taberî mücerred ve müstakil rey ile Kur’ân’ı tefsîr etmekten kaçınmış, aksine davrananları da uyarmıştır.
  • Ebu’l-Leys es-Semerkandî ve Tefsîri: Ebu’l-Leys es-Semerkandî ismiyle meşhur olmuş rivâyet müfessirimizin tam adı Nasr b. Muhammed b. Ahmed b. İbrâhim’dir. Orta büyüklükte bir hacme, açık ve akıcı bir dile sahip olan Tefsiru’lKur’âni’l-Azim adlı eser, Ebû Ubeyde Ma’mer b. el-Müsennâ’dan sıklıkla alıntılar yapmış, nüzul sebepleri, kıraat farklılıkları ve nesih konularına ağırlık vermiş, aynı zamanda tasavvufî-işârî tefsîr ekolün ilk örneklerinden kabul edilmiş, itikada dair görüşleri Maturidilik paralelinde olmuştur.
  • Begavî ve Tefsîri: Tam adı Ebû Muhammed elHuseyn b. Mes’ud el-Ferrâ eş-Şâfiî el-Begavîdir. Begavî tefsîrinin hemen her sayfasında hadiste bir otorite olduğunu, yaptığı tespit ve yorumlarla göstermektedir. Müellif âyetleri açıklama konusunda diğer âyetlerden ve hadislerden faydalanır. Merfu, mevkuf ve maktu haberlere sıklıkla rastlanır. Bazen râviler ve isnadları hakkında da hükümler verir.
  • İbn Kesîr Ve Tefsîri: İbn Kesîr ismiyle meşhur olmuş müfessirin tam adı İmâduddin Ebu’l-Fidâ İsmail b. Ömer b. Kesîr’dir. İbn Kesîr’e göre tefsîr yollarının en güzeli Kur’ân’ı Kur’ân ile tefsîr etmektir. Şayet bu şekilde tefsîr etmekten âciz kalınırsa onu sünnet ile tefsîr etmek gerekir. Sadece re’ye dayanarak Kur’ân’ı tefsîr etmekten sakınmak lazımdır. Bu yüzden bazı selef âlimleri anlayamadıkları âyetleri tefsîr etmemişlerdir.

Dirayet Tefsir Yöntemi

Bu ekol, başlangıçta yoktur ve daha önceki dönemlerde olmayan çeşitli meselelerin ortaya çıkmasıyla beraber başlamış, bir anlamda ihtiyaçtan doğmuştur. Dirâyet tefsîrini rivâyet tefsîrinden ayıran en belirgin özellik, müfessirin çeşitli yollarla elde ettiği bilgi ve birikimi neticesinde oluşan kanaatine yer vermesidir. Dirâyet tefsîrinde müfessir, rivâyet müfessirine oranla çok daha aktif ve teyakkuz durumundadır. Dirâyet müfessiri nassların desteğiyle ortaya koyduğu yorumun Kur’ân lafızlarının zahiri manalarına, Kur’ân bütünlüğüne ve sahih rivâyetlere ters düşmemesine dikkat etmelidir.

Dirâyet Tefsîrinin Tanımı

Dirâyet tefsîri ise müfessirin dil, edebiyat, tarih, mantık ve müsbet bilim gibi alanlara kendi bilgi birikimini de katarak Kur’ân’ı tefsîr etmesi olarak tanımlanabilir.

Dirâyet Tefsirinin Esasları

Rivâyet tefsîri verileri yanında dil, edebiyat, mantık ve diğer ilimler doğrultusunda oluşan görüş ve çıkarımlara göre tefsîr yapan bir dirâyet bağlıdır: Müteşabih alana ait hususiyetlerin farkında olmak, Yorumlarında delil ve karineye dayanmak, kişisel ve subjektif yorum yapmaktan kaçınmak,Mezhep taassubundan uzak durmak, Delilsiz olarak Allah’ın muradı konusunda kesin yargıya varmamak.

Dirâyet müfessirinin Kur’ân’da üç çeşit ilim olduğunu ve bunların da kesin olarak bilinemeyeceğini hatırdan uzak tutmaması gerekir. Bunlar şu üç alandır: Allah (cc)’ın zatı, sıfatları ve gaybi konular alan, Allah (cc)’ın Peygamberine bildirdiği alan, Allah (cc)’ın Peygamberini tebliğ etmeğe memur ettiği alan.

Dirâyet Müfessirinin Uygulayacağı Yöntem

Dirâyet tefsîrcisi manayı önce Kur’ân’da, bulamadığı takdirde sünnette araması gerekir. Mana sünnette de bulunamadığında sahabe kavline müracaat edilmelidir. Müfessir âyetin doyurucu yorumunu bu kaynaklarda bulamadığı takdirde rey ve içtihat yoluna başvurmalıdır.

Bazı Dirâyet Tefsirlerinin Tanıtımı

Meşhur dirâyet tefsîrlerinden bazıları şunlardır: Zemahşerî, el-Keşşâf an Hakâiki’t-Tenzîl; Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb; Kâdî Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl ve Esrâru’t-Te’vîl; Nesefî, Medâriku’t-Tenzîl ve Hakâiku’tTe’vîl; Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît; Hatîb Şirbînî, esSirâcu’l-Münîr; Ebussuûd, İrşâdu’l-Akli’s-Selîm; Âlûsî, Rûhu’l-Meâni fî Tefsîri’l-Kur’âni’l-Azîm; Reşid Rızâ, Tefsîru’l-Menâr; Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili.

  • Razı ve Tefsîri: Fahreddîn Râzî, naklî, aklî ve tabiat ilimlerinde derin kültür sahibi olan büyük bir âlimdir. Râzî, Mefâtihu’l-Gayb adlı tefsîrin metodunu, Fâtiha sûresinin tefsîrini yaparken ortaya koymuş, diğer sûreleri de belirlediği esaslara göre tefsîr etmiştir. Sûrelerin başlangıçlarında, o sûreden elde edilecek faydaları kaydeder.
  • Kâdî Beydâvî ve Tefsîri: Tam adı Abdullah b. Ömer b. Muhammed Nâsiruddîn Beydâvî’dir. Beydâvî tefsîri, meselelerin çok detayına inmez, kısa ve etkili bir şekilde ele aldığı meselenin faydalı yönlerini verir. Bazen sarf, nahiv, lügat, mantık, kırâat, tarih, kelâm gibi konulara çok kısa ve özlü bir şekilde değinir.
  • Nesefî ve Tefsîri: Tam adı Ebu’l-Berekât Abdullah b. Ahmed en-Nesefîdir. Nesefî tefsîri, dirâyet tefsîri olmakla beraber, rivâyete de yer vermiştir. Özellikle İbn Abbas’tan gelen tefsîr açıklamalarını aktarmıştır. Ayrıca diğer müfessir, sahabe, tâbiîn ve sonrakilerden de nakillerde bulunmuştur.
  • Ebussuûd ve Tefsîri: Tam adı Ebussuud Muhammed b. Muhammed b. Mustafa İskilîbî İmâdî’dir. Tefsîrde âyetlerin Kur’ân, hadis ve sebeb-i nüzul ile tefsîrine önem atfedilmiştir. Ayrıca nesh, muhkem-müteşabih, kıssalar, fıkıh, kelâm, lügat, nahiv, belagat, i’câz, kırâat, isrâiliyat, şiirle istişhad gibi konulara da yer verilmiştir.
  • Âlûsî ve Tefsîri: Müfessir ve müceddid olarak kabul edilen Âlûsî’nin tam adı Ebu’s-Senâ Şihâbuddin Mahmud’tur. Fıkıhta Şafiî mezhebine bağlı olmakla birlikte, birçok meselede Hanefî mezhebine uymuş, hatta bir süre Bağdat’ın Hanefî müftüsü olmuştur.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.