Osmanlı Devletinde Dinin Devlet İşlerine Karismasi ve Yıkılışı

Emirhan

New Member
Katılım
24 Mar 2013
Mesajlar
1,001
Beğeniler
0
Puanları
0
#1
Osmanlı imparatorluğunda dini kuralların ön plana çıkması 1517'de halifeliğin gelmesi ile başlamıştır. 16. yüzyılda bu yapının devlette bir etkisi yoktu. Bu sırada dinin ön plana çıkarılması daha çok şeklen olup, İslam dünyasına hükmetmek arzusundan kaynaklanıyordu.

17. yüzyıldan itibaren Osmanlı devlet yönetimi zayıflayıp güçsüzleşmeye başlayınca devlet otoritesini güçlendirmek için din kullanılmaya başlandı. Teokrasi (dini kurallara dayalı idare) devleti etkisi altına aldı. Askeri temeller üzerine kurulmuş olan devlet teokratik monarşik yapıya büründü. Bundan sonra devlet ve toplum hayatına büyük ölçüde dinsel ilkeler egemen olmaya başladı.

17. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti’nde din artık devlet ile içiçe geçmiş ve her alanda egemen duruma gelmişti.
Bu dönemde devletin başında bulunan, topluma yön veren padişahların ülkeyi Tanrı adına yönettikleri kabul edilmiştir. Devlet yönetiminde padişahın en yakını Şeyhülislam, Kadılar ve Sadrazamdı.

Şeyhülislam; ülkede yapılan işlerin "İslam dinine uygun olup, olmadığına" ilişkin karar verir, bunlara da Fetva denirdi. Osmanlı Türkleri kendilerini her şeyden önce Müslüman sayardı. Kendilerini İslamlık ile özdeş görmüşlerdi.
Osmanlı İmp.luğu toprakları : “Memaliki İslam“ (İslam memleketleri)
Hükümdarı : Padişah-ı İslam,
Ordusu : Asakiri İslam (İslam ordusu)
Dini başkanı : Şeyhülislam olarak adlandırılırdı.

Taassup: Akıl ve bilim reddedilerek körü körüne inanma anlamına gelen bu düşünce şekli imparatorlukta tüm kurumların zaman içinde yozlaşmasına ve saçma, sapan kurallarla yönetilmesine neden olmuştur.

Ulema Sınıfının Yeniliklere Karşı Çıkması: Kadılar aynı zamanda din bilgini idiler. Din bilginleri de "alim" sıfatına sahip idi. Çoğunluğu "ulema" idi. Ulemanın ayrıcalıkları arasında, vergi vermemek, ölüm cezasına çarptırılmamak, keyfi haciz kanununa tabi olmamak gibi hususlar vardı. Bu imtiyazdan dolayı ulema, ülkedeki tüm eğitim, öğretimi tekeline almıştı. Diğer taraftan da bu ayrıcalıklarını kaybetmemek için, görüşüne sunulan yeniliklere karşı çıkar olmuştu.

Tarikatlar: Bu dönemden itibaren giderek yaygınlaşan Tarikatlar, toplumsal hayatı olduğu kadar yönetime de etki etmeye başladı. Tarikat Şeyhleri halk üzerinde, yönetim üzerinde tam bir otorite kurdu. Halbuki, gerçek İslamiyet’te Ruhban sınıfı yani Allah ile kul arasına girmeye yetkili bir sınıf yoktur. Kimse Allah adına kural koyamaz, Allah ile kul arasına giremezdi. Dini, günlük yaşantı ve politikaya alet edemezdi. Buna rağmen, kendilerini dini konuda yetkili gören bu gruptaki insanlar, devletin tüm işlerinde din kurallarını uygulayarak devleti kısa bir sürede çökmeye doğru sürüklemişlerdir.

Köyden kente göç, işsizlik, eğitimin bozulması: 16. asrın sonlarına doğru taşrada devlet otoritesinin zayıflaması üzerine, köyden kente göçlerde büyük artış meydana gelmiştir. Göçü zorunlu kılan sebeplerin başında ise "Celali fesadı" diye tabir edilen "eşkıyalık olayları" yer almıştır. Kente göç eden halk, bazen şehre kabul edilmemiş, kentin dışına yerleşmek zorunda kalmış, bu da beraberinde çarpık yapılaşmayı getirmiştir. İşsizlik artınca "medreselere olan ilgi ve talep çoğalmış, pek çok yerde medreseler açılmış, bilgisiz , cahil öğretim üyeleri ile eğitim ve öğretim yürütülmeye çalışılmıştır. Bilimsel zihniyetten uzaklaşan Osmanlı toplumu, zaman içinde taassubun batağına saplanmıştır.

Eğitim ve Öğretimin Dini İçerik Kazanması: Fen bilimlerinin eğitim-öğretimdeki rolü tamamen azaldı. Ulema, Osmanlı halkını, dogmatik bir millet haline getirdi. Böylece, kanunların ve müesseselerin hareketsizliğine, halkın zihni ve manevi hareketsizliği eklenmiş oluyordu.

Hukuk Düzeni: İslam dini, devlet işlerine giren bir yığın problem ile ilgileniyordu. Kur'anda gelecek hayatla ilgili dini emirler yanında miras, evlilik, mülkiyet hakkı, amme hukuku, ticaret ve ceza hukuku meselelerini ele alan bir hukuk sistemi anlatılıyordu. Osmanlı imparatorluğunun hukuk düzeninin temel kaynağı Kur'an olmuştur.

Toplum Düzeni: Dini otoriteler koydukları kaideler ile, başlık şeklini dahi dini emirlere göre tarif ediyordu. Böylece sarık, kutsal bir başlık olarak telakki edildi.

Sonuç olarak; Osmanlı devleti kuruluşundan itibaren üç asır yükseliş devrini; bir asır duraklama devrini iki asır da gerileme ve yıkılış devrini yaşadı.

OSMANLI DEVLETİ'NİN DURAKLAMA, GERİLEME VE YIKILIŞININ NEDENLERİ
a. İç Nedenler:
(1) Devlet idaresinde günün şartlarına uygun düzenlemelerin yapılmaması,
(2) Din-devlet işlerinin birbirine karışması, her davranışın dine uygun olup olmadığı noktasından hareketle (fetva) uygulanmaya konulması,
(3) Ulema sınıfının bağnaz ve tutucu düşüncesi ile her türlü yeniliğe karşı çıkması,
(4) Eğitim öğretimin yozlaşması, beşik ulemasının ortaya çıkışı,
(5) İmparatorluk içindeki etnik unsurların milliyetçilik fikriyle isyana kalkışmaları,
(6) Avrupa'daki teknolojik gelişmelere ayak uyduramayışı,
(7) Devlet adamlarının yetersizliği, rüşvet ve adam kayırmanın artması,
(8) Ordunun emir komuta dinlememesi, siyasete karışması,
(9) Devlet idaresinin bozulması ile ülkede iç isyanların, anarşi ve terörün artması,
(10) Köyden kente göç, tarım üretiminin azalması, Ekonomik alandaki bozukluklar,
(11) Kapitülasyonlar, ticari imtiyazlar, Para ayarının bozulması.
b. Dış Nedenler:
(1) Avrupa'nın Rönesans ve reformun etkisiyle bir devrim gerçekleştirmesi,
(2) Avrupa'daki gelişmelere karşılık; Osm. Devleti’nin yeniliklere sırt çevirmiş olması,
(3) Avrupa ordularının silah teknolojisi açısından büyük atılımlar gerçekleştirmesi,
(4) Coğrafya keşifleri ile Avrupa’nın ekonomik açıdan zenginleşmesi ve Osmanlı ülkesindeki hammaddelere büyük paralar ödeyerek bunları yurtdışına çıkarmaları neticesinde fiyat artışına sebep olması,
(5) Avrupa'dan Osmanlı ülkesine para akışının enflasyona sebep olması,
(6) Milliyetçilik fikirleri; çok uluslu olan Osmanlı Devleti’nin çöküşünü hızlandırması,
(7) Büyük devletlerin, Rusya'nın yayılmacı politikası, emperyalist(saldırgan) tutumları,
(8) Osmanlı ülkesinde açılmış olan misyoner okulların propagandaları,
(9) Boğazlar ve Şark (doğu) sorunu
(10) Osmanlı ülkesinin hammadde açısından zengin bir konumda olması,
(11) Deniz ticaret yollarının el değiştirmesi, İpek yolunun önemini kaybetmesi,

Sonuç olarak ; Osmanlı devleti bilim ve teknolojiden uzaklaşıp, taassuba gömülünce 16. yüzyıldan itibaren hızlı bir çözülmenin içerisine girmiştir. Siyasi, askeri, sosyal ve ekonomik alanlarda yozlaşma giderek artmış, otoritesini kaybeden devlet, tarikatlar yoluyla dini kullanarak otoritesini yeniden kazanmayı planladıysa da başarılı olamamıştır. Halkla-devlet, devletle-ordu arasındaki ilişkiler bozulmuş, Osmanlı Devleti’nde birlik ve beraberliğin sarsıldığını gören düşmanlar karşı saldırıya geçmekte gecikmemişler, içteki bozukluklara dışarından gelen saldırılar da eklenince üç kıtaya yayılmış olan devlet zamanla parçalanarak tarihe gömülmüştür.
 

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Son kaynaklar

Forum istatistikleri

Konular
2,554
Mesajlar
2,662
Kullanıcılar
868
Son üye
TommyUsesk
Üst