Açıköğretim Ders Notları

Çevre Sosyolojisi Dersi 3. Ünite Sorularla Öğrenelim

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Çevre Sosyolojisi Dersi 3. Ünite Sorularla Öğrenelim için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Çevresel Süreçlerin Ve Çevresel Sorunların Küreselleşmesi

1. Soru

XX. Yüzyılın son çeyreğinde endüstrileşme eğilimine giren sanayileşme sürecinin hız kazandığı ve çevre sorunlarının da hızla arttığı ülkeler hangileridir?

Cevap

XX. Yüzyılın son çeyreğinde, Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerine ek olarak Güney Amerika ve Güney ve Doğu Asya ülkeleri de hızlı bir endüstrileşme eğilimine girmişlerdir. Bu bağlamda sanayileşme sürecinin hız kazandığı ve çevre sorunlarının da hızla arttığı ülkeler olarak Çin, Hindistan, Rusya, Güney Kore ve hatta Türkiye sayılabilir. Bu ülkelerden sadece Çin ve Hindistan dünya nüfusunun yaklaşık 1/3’ünü oluşturmuş olduğundan, bu ülkelerde ortaya çıkacak olan çevre sorunlarından dünya nüfusunun önemli bir kısmı doğrudan etkilenmiş olacağı kaçınılmazdır. Bu bağlamda bu ülkelerin hızla endüstrileşmesi ve artan refah düzeyiyle birlikte bu ülkelerde fosil yakıt kullanımının da hızla artması bu ülkelerin sera gazları üretimine olan katkıları dolayısıyla küresel ısınmaya olan katkıları da aynı oranda artmıştır.


2. Soru

Ozon tabakasının incelmesinin etkileri nelerdir?

Cevap

Ozon tabakasındaki incelme, atmosferde kloroflorokarbon gazlarının yoğunlaşması sonucu ozon tabakası incelir. Ozon tabakası güneşten gelen ultraviole ışınları filtre ettiğinden, bunun zararlı etkilerini de önlemektedir. Ozon tabakasında ortaya çıkacak incelme ultraviole ışınlar filtre edilmeden yeryüzüne ulaştığnda insan sağlığı üzerinde birçok zararlı etkiler ortaya çıkabilir.


3. Soru

Montreal Protokolü ne zaman ve nerede imzalanmıştır?

Cevap

16 Eylül 1987’de, 150’den fazla ülkenin temsilcileri, Kanada’nın Montreal kentinde toplanmışlar ve ozon tabakasında incelmeye yol açan maddelerin üretimi ve kullanımı konusunda Montreal Protokolü’nü imzalamışlardır. Montreal Protokolü, klorofloro karbon üretimini ve kullanımını düzenleyen uluslararası kesin kurallar getirmiştir.


4. Soru

Montreal Protokolü’nden sonra Ozon tabakasındaki incelme hangi boyuttadır?

Cevap

Klorofloro karbonların üretim ve kullanımında düşüşün gerçekleşmesi aşamasında devlet yetkilileri ve sivil toplum örgütleri çok yakın bir işbirliği içinde olmuşlardır. Bu, uluslararası toplumun, bir küresel sorunun çözümü konusunda gösterdiği önemli bir başarı olarak değerlendirilebilir. Ancak bu olumlu gelişme fazla uzun sürmemiş, klorofloro karbon gazlarının üretimi yeniden artış göstermiş ve 2000’li yıllarda ozon tabakasındaki incelme yeniden tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Ozon tabakasında incelme dolayısıyla klorofloro karbon emisyonları istikrarsız bir seyir izlemekte, zaman zaman azalmakta, zaman zaman artmaktadır. Ancak bu kontrol altına alınabilir bir küresel çevresel sorun olarak görülmektedir. Özellikle bu gazların en sık kullanıldığı, ısıtma ve soğutma teknolojileri ve deodorantların üretimi klorofloro karbon kullanımını gerektirmeyen teknolojilere dönüştürülmüş ve böylelikle klorofloro karbon gazlarının üretimi, dolayısıyla da ozon tabakasındaki incelmenin kontrol altına alınabilmesi mümkün olabilmiştir.


5. Soru

Asit yağmurları nedir?

Cevap

Asit yağmurları, endüstriyel bacalardan çıkan zehirli gazların atmosferde yoğunlaşması ve havanın nemiyle birleşerek yakıcı asite dönüşmesi ve yeryüzüne ulaşmasıdır.


6. Soru

Küresel ısınma nedir ne zaman belirgin hale gelmiştir?

Cevap

Küresel ısınma, atmosferdeki karbon emisyonlarının yarattığı diğer bir çevresel sorundur. Küresel ısınma XX. Yüzyılın son çeyreğinde belirgin hale gelmeye başlamış olan en bilinen, en yaygın ve etkili küresel çevre sorunu olarak kabul edilmektedir.


7. Soru

Sera etkisi nedir?

Cevap

Sera etkisi, endüstriyel bacalardan ve otomobil egzozlarından çıkan karbondioksit ve karbonmonoksit gibi gazların atmosferde birikerek, güneşten gelen ışınların geriye yansımasını önleyerek adeta bir sera etkisi yaratmasıdır.


8. Soru

Küresel ısınmayı oluşturan süreçler nelerdir?

Cevap

Küresel ısınmayı oluşturan süreçler şu şekilde açıklanabilir. ‹İlkin fosil yakıtların enerji kaynağı olarak kullanımı sonucunda, karbon mono oksit (CO) ve karbon dioksit (CO2) başta olmak üzere sera etkisi yaratan gazlarının atmosferde birikmesi sonucunda sera etkisi oluşur. Sera etkisi sonucunda yer kabuğunun ısı genel düzeyi yükselir bunun sonucunda küresel ısınma oluşur. En son olarak da küresel ısınma sonucunda küresel iklim değişikliği oluşur.


9. Soru

Küresel iklim değişikliği, küresel ısınma sonucu neler meydana gelir?

Cevap

Küresel iklim değişikliği, küresel ısınma sonucu iklimlerin değişmesi, kışların daha yağışlı ve soğuk, yazların daha kurak ve sıcak geçmesidir. Küresel ısınma ve küresel iklim değişikliği sonucunda buzullar erimeye, denizler genel seviyesi yükselmeye, kuraklıklar artmaya, biyoçeşitlilik azalmaya, kıyı alanları sular altında kalmaya başlar.


10. Soru

Kyoto protokolü ne zaman ve nerede kabul edilmiştir?

Cevap

1997 yılında Japonya’nın Kyoto Kentinde Birleşmiş Milletler iklim Değişikliği Zirvesi toplanmıştır. Bu zirve sonucunda, sera etkisi yaratan gazların üretimini sınırlandırmak amacına yönelik olarak Kyoto Protokolü kabul edilmiştir. Bu protokol sera etkisi yaratan gazların üretimini sınırlandırmak amacıyla oluşturulmuş olmasına rağmen çok başarılı olduğu söylenemez. Bunun temel nedeni endüstrileşmiş batılı ülkelerin sera gazı üretiminde bir azaltmaya gitmeye yanaşmamalarıdır.


11. Soru

En büyük sera gazı üreticisi ülke hangisidir?

Cevap

En büyük sera gazı üreticisi ülke ABD’dir. Dünya atmosferine enjekte edilen sera gazlarının yaklaşık % 25’ini ABD üretmektedir.


12. Soru

BRICS ülkeleri hangi ülkelerin kısaltmasıdır?

Cevap

BRICS ülkeleri olarak adlandırılan Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika (BRICS, söz konusu ülkelerin isimlerinin İngilizce yazılışlarının ilk harflerinden oluşan bir kısaltmadır) gibi ülkelerin hızla sanayileşmeleriyle birlikte, bu ülkeler de ciddi ölçüde sera gazı emisyonu yaratan ülkeler arasına girmişlerdir.


13. Soru

Küresel ısınmanın önüne geçilmesi için neler yapılmalıdır? 

Cevap

Küresel ısınmanın önüne geçilmesi mutlaka sera gazları üretiminin sınırlandırılmasına bağlıdır. Endüstride, konutlarda, ulaşımda ve diğer üretim alanlarında öncelikle sera gazları salınımına yol açan fosil yakıt (kömür, petrol, doğal gaz) kullanımından vaz geçilerek; sera gazı salınımına yol açmayan, fosil yakıtlar dışında güneş, hidrojen, biyo kütle, rüzgar gibi alternatif enerji kaynaklarına yönelmek gerekmektedir. Bu enerji kaynakları henüz fosil yakıtlar kadar verimli, yaygın ve etkili olarak kullanılabilir durumda değildirler. Bu enerji kaynaklarının verimli, yaygın ve etkili bir şekilde kullanılabilmesi için, teknolojilerinin geliştirilmesi ve görece satın alınabilir bir fiyattan piyasada satın alınabilir olması gerekmektedir.


14. Soru

Bir çevresel sorun olan nükleer enerjini bilinen riskleri nelerdir?

Cevap

Bir çevresel sorun olarak nükleer riskin iki somut görünümü söz konusudur. Bunlardan ilki nükleer teknolojinin silah olarak kullanılması yani nükleer bomba ve nükleer başlıklı füzelerdir. Bu bağlamda nükleer bombanın kullanıldığı Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerinde, nükleer bombanın kullanımından sonra ortaya çıkan nükleer serpintinin etkisiyle ortaya çıkan sağlık sorunları halen devam etmektedir. Nükleer teknoloji konusundaki asıl risk bu teknolojinin enerji kaynağı olarak kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Nükleer enerjinin riski aslında, riskinin hesaplanabilir olmamasından kaynaklanmaktadır ve bu risk aslen herhangi bir nedenden kaynaklanabilecek olan bir nükleer kaza sonucu oluşacak olan nükleer serpinti riski ve nükleer atıkların depolanmasından kaynaklanabilecek olan risklerdir. Bir nükleer serpinti ortaya çıktığında çok büyük bir olasılıkla bunu durdurmak ve geri çevirmek mümkün değildir. Dolayısıyla bir nükleer serpinti ortaya çıktığında bunun yaratacağı etkileri önlemek mümkün değildir.


15. Soru

En bilinen ve etkileri en yaygın olan nükleer santral kazaları hangileridir?

Cevap

En bilinen ve etkileri en yaygın olanları, ABD’nin New York Eyaletinde meydana gelen Three Miles Irelad nükleer santral kazası, Rusya’da meydana gelen Çernobil nükleer santral kazası ve en son olarak Japonya’da depremi sonrasında meydana gelen Fukişima nükleer santral kazasıdır.


16. Soru

Dünya ekosistemi nedir?

Cevap

Küresel çevre sorunlarından bir diğeri biyo-çeşitliliğin azalmasıdır. Dünyada biyolojik açıdan bakıldığında milyonlarca bitki ve hayvan türü olduğu bilinmektedir. Dünyadaki ekolojik dengeyi de aslında bu biyo-çeşitlilik sağlamaktadır. Bu anlamda dünyada var olan tüm organik ve inorganik maddeler yani canlı ve cansız varlıklar bir araya gelerek dünya ekosistemini oluştururlar.


17. Soru

Kuraklık nedir?

Cevap

Kuraklık öncelikle yağışların azalmasıyla ulaşılabilir su kaynaklarının azalmasını, daha somut olarak içme, kullanma ve sulama suyuna ulaşılabilirliğin zorlaşmasını ifade eder. Bunun sonucunda görülecek en somut ve riskli sonuç öncelikle içme suyu olmak üzere kullanma suyu ve tarımsal sulama suyunun giderek azalması ve ulaşılabilirliğinin zorlaşmasıdır.


18. Soru

Çölleşme nedir?

Cevap

Çölleşme genel yağış oranının giderek azalması sonucunda, topraktaki tüm yaşamsal fonksiyonların giderek azalması ve yok olmasını ifade eder. Toprak kuraklığın sonucunda tüm yaşamsal fonksiyonlarını yitirerek kumullaşmaya başlar, bu tam çölleşme durumunu ifade eder. Özellikle verimli tarım alanlarında çölleşmenin artması, tarımsal ürünlerin üretiminde azalmalara ve bunun sonucunda ortaya çıkacak olan beslenme yetersizlikleri hatta açlıkların yaygınlaşmasına yol açar.


19. Soru

III. Dünya Ülkeleri denilen ve çoğunlukla Afrika ülkelerinden oluşan ülkelerde açlık ve yoksulluğun sebebi nedir?

Cevap

Birçok çevresel sorunun bir sonucu olarak III. Dünya Ülkeleri denilen ve çoğunlukla Afrika ülkelerinden oluşan ülkelerde açlık ve yoksulluk hızla artmakta ve yaygınlaşmaktadır. Bunun ötesinde III. Dünya Ülkelerinde görülen yoksulluğun asıl nedeni, gelişmiş batı toplumlarının aşırı ve hatta gereksiz tüketime dayalı olan yaşam biçimidir denilebilir.


20. Soru

Bazı Afrika ülkeleri en temel tarımsal üretim araçlarını neden üretememektedir?

Cevap

Ülkelerin içinde bulunduğu yoksulluk koşullarına üretim açısından bakıldığında ise bu ülkelerin, traktör gibi görece teknolojik tarımsal mekanizasyona dayalı araçlar bir yana; tarımsal üretim için gerekli olan en temel üretim araçları olan kazma, kürek, çapa, tırmık gibi araçlarından bile yoksundurlar. Çünkü bazı Afrika ülkeleri bu en temel tarımsal üretim araçlarını bile üretecek temel teknolojilere yeterince sahip değillerdir. Bunun yanı sıra üretim için gerekli olan bilgi birikimi ve üretim organizasyonundan da yoksundurlar. Söz konusu ülkeler, kuraklıktan ve temel üretim araçlarına yeterli ölçüde sahip olamamalarından dolayı, buğday gibi en temel tarımsal ürünleri bile yeterince üretememektedirler.


1. Soru

XX. Yüzyılın son çeyreğinde endüstrileşme eğilimine giren sanayileşme sürecinin hız kazandığı ve çevre sorunlarının da hızla arttığı ülkeler hangileridir?

XX. Yüzyılın son çeyreğinde endüstrileşme eğilimine giren sanayileşme sürecinin hız kazandığı ve çevre sorunlarının da hızla arttığı ülkeler hangileridir?

XX. Yüzyılın son çeyreğinde endüstrileşme eğilimine giren sanayileşme sürecinin hız kazandığı ve çevre sorunlarının da hızla arttığı ülkeler hangileridir?

XX. Yüzyılın son çeyreğinde endüstrileşme eğilimine giren sanayileşme sürecinin hız kazandığı ve çevre sorunlarının da hızla arttığı ülkeler hangileridir?

XX. Yüzyılın son çeyreğinde endüstrileşme eğilimine giren sanayileşme sürecinin hız kazandığı ve çevre sorunlarının da hızla arttığı ülkeler hangileridir?

Cevap

XX. Yüzyılın son çeyreğinde, Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerine ek olarak Güney Amerika ve Güney ve Doğu Asya ülkeleri de hızlı bir endüstrileşme eğilimine girmişlerdir. Bu bağlamda sanayileşme sürecinin hız kazandığı ve çevre sorunlarının da hızla arttığı ülkeler olarak Çin, Hindistan, Rusya, Güney Kore ve hatta Türkiye sayılabilir. Bu ülkelerden sadece Çin ve Hindistan dünya nüfusunun yaklaşık 1/3’ünü oluşturmuş olduğundan, bu ülkelerde ortaya çıkacak olan çevre sorunlarından dünya nüfusunun önemli bir kısmı doğrudan etkilenmiş olacağı kaçınılmazdır. Bu bağlamda bu ülkelerin hızla endüstrileşmesi ve artan refah düzeyiyle birlikte bu ülkelerde fosil yakıt kullanımının da hızla artması bu ülkelerin sera gazları üretimine olan katkıları dolayısıyla küresel ısınmaya olan katkıları da aynı oranda artmıştır.

XX. Yüzyılın son çeyreğinde, Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerine ek olarak Güney Amerika ve Güney ve Doğu Asya ülkeleri de hızlı bir endüstrileşme eğilimine girmişlerdir. Bu bağlamda sanayileşme sürecinin hız kazandığı ve çevre sorunlarının da hızla arttığı ülkeler olarak Çin, Hindistan, Rusya, Güney Kore ve hatta Türkiye sayılabilir. Bu ülkelerden sadece Çin ve Hindistan dünya nüfusunun yaklaşık 1/3’ünü oluşturmuş olduğundan, bu ülkelerde ortaya çıkacak olan çevre sorunlarından dünya nüfusunun önemli bir kısmı doğrudan etkilenmiş olacağı kaçınılmazdır. Bu bağlamda bu ülkelerin hızla endüstrileşmesi ve artan refah düzeyiyle birlikte bu ülkelerde fosil yakıt kullanımının da hızla artması bu ülkelerin sera gazları üretimine olan katkıları dolayısıyla küresel ısınmaya olan katkıları da aynı oranda artmıştır.

XX. Yüzyılın son çeyreğinde, Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerine ek olarak Güney Amerika ve Güney ve Doğu Asya ülkeleri de hızlı bir endüstrileşme eğilimine girmişlerdir. Bu bağlamda sanayileşme sürecinin hız kazandığı ve çevre sorunlarının da hızla arttığı ülkeler olarak Çin, Hindistan, Rusya, Güney Kore ve hatta Türkiye sayılabilir. Bu ülkelerden sadece Çin ve Hindistan dünya nüfusunun yaklaşık 1/3’ünü oluşturmuş olduğundan, bu ülkelerde ortaya çıkacak olan çevre sorunlarından dünya nüfusunun önemli bir kısmı doğrudan etkilenmiş olacağı kaçınılmazdır. Bu bağlamda bu ülkelerin hızla endüstrileşmesi ve artan refah düzeyiyle birlikte bu ülkelerde fosil yakıt kullanımının da hızla artması bu ülkelerin sera gazları üretimine olan katkıları dolayısıyla küresel ısınmaya olan katkıları da aynı oranda artmıştır.

XX. Yüzyılın son çeyreğinde, Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerine ek olarak Güney Amerika ve Güney ve Doğu Asya ülkeleri de hızlı bir endüstrileşme eğilimine girmişlerdir. Bu bağlamda sanayileşme sürecinin hız kazandığı ve çevre sorunlarının da hızla arttığı ülkeler olarak Çin, Hindistan, Rusya, Güney Kore ve hatta Türkiye sayılabilir. Bu ülkelerden sadece Çin ve Hindistan dünya nüfusunun yaklaşık 1/3’ünü oluşturmuş olduğundan, bu ülkelerde ortaya çıkacak olan çevre sorunlarından dünya nüfusunun önemli bir kısmı doğrudan etkilenmiş olacağı kaçınılmazdır. Bu bağlamda bu ülkelerin hızla endüstrileşmesi ve artan refah düzeyiyle birlikte bu ülkelerde fosil yakıt kullanımının da hızla artması bu ülkelerin sera gazları üretimine olan katkıları dolayısıyla küresel ısınmaya olan katkıları da aynı oranda artmıştır.

XX. Yüzyılın son çeyreğinde, Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerine ek olarak Güney Amerika ve Güney ve Doğu Asya ülkeleri de hızlı bir endüstrileşme eğilimine girmişlerdir. Bu bağlamda sanayileşme sürecinin hız kazandığı ve çevre sorunlarının da hızla arttığı ülkeler olarak Çin, Hindistan, Rusya, Güney Kore ve hatta Türkiye sayılabilir. Bu ülkelerden sadece Çin ve Hindistan dünya nüfusunun yaklaşık 1/3’ünü oluşturmuş olduğundan, bu ülkelerde ortaya çıkacak olan çevre sorunlarından dünya nüfusunun önemli bir kısmı doğrudan etkilenmiş olacağı kaçınılmazdır. Bu bağlamda bu ülkelerin hızla endüstrileşmesi ve artan refah düzeyiyle birlikte bu ülkelerde fosil yakıt kullanımının da hızla artması bu ülkelerin sera gazları üretimine olan katkıları dolayısıyla küresel ısınmaya olan katkıları da aynı oranda artmıştır.

2. Soru

Ozon tabakasının incelmesinin etkileri nelerdir?

Cevap

Ozon tabakasındaki incelme, atmosferde kloroflorokarbon gazlarının yoğunlaşması sonucu ozon tabakası incelir. Ozon tabakası güneşten gelen ultraviole ışınları filtre ettiğinden, bunun zararlı etkilerini de önlemektedir. Ozon tabakasında ortaya çıkacak incelme ultraviole ışınlar filtre edilmeden yeryüzüne ulaştığnda insan sağlığı üzerinde birçok zararlı etkiler ortaya çıkabilir.

Ozon tabakasındaki incelme, atmosferde kloroflorokarbon gazlarının yoğunlaşması sonucu ozon tabakası incelir. Ozon tabakası güneşten gelen ultraviole ışınları filtre ettiğinden, bunun zararlı etkilerini de önlemektedir. Ozon tabakasında ortaya çıkacak incelme ultraviole ışınlar filtre edilmeden yeryüzüne ulaştığnda insan sağlığı üzerinde birçok zararlı etkiler ortaya çıkabilir.

3. Soru

Montreal Protokolü ne zaman ve nerede imzalanmıştır?

Montreal Protokolü ne zaman ve nerede imzalanmıştır?

Montreal Protokolü ne zaman ve nerede imzalanmıştır?

Montreal Protokolü ne zaman ve nerede imzalanmıştır?

Montreal Protokolü ne zaman ve nerede imzalanmıştır?

Cevap

16 Eylül 1987’de, 150’den fazla ülkenin temsilcileri, Kanada’nın Montreal kentinde toplanmışlar ve ozon tabakasında incelmeye yol açan maddelerin üretimi ve kullanımı konusunda Montreal Protokolü’nü imzalamışlardır. Montreal Protokolü, klorofloro karbon üretimini ve kullanımını düzenleyen uluslararası kesin kurallar getirmiştir.

16 Eylül 1987’de, 150’den fazla ülkenin temsilcileri, Kanada’nın Montreal kentinde toplanmışlar ve ozon tabakasında incelmeye yol açan maddelerin üretimi ve kullanımı konusunda Montreal Protokolü’nü imzalamışlardır. Montreal Protokolü, klorofloro karbon üretimini ve kullanımını düzenleyen uluslararası kesin kurallar getirmiştir.

16 Eylül 1987’de, 150’den fazla ülkenin temsilcileri, Kanada’nın Montreal kentinde toplanmışlar ve ozon tabakasında incelmeye yol açan maddelerin üretimi ve kullanımı konusunda Montreal Protokolü’nü imzalamışlardır. Montreal Protokolü, klorofloro karbon üretimini ve kullanımını düzenleyen uluslararası kesin kurallar getirmiştir.

16 Eylül 1987’de, 150’den fazla ülkenin temsilcileri, Kanada’nın Montreal kentinde toplanmışlar ve ozon tabakasında incelmeye yol açan maddelerin üretimi ve kullanımı konusunda Montreal Protokolü’nü imzalamışlardır. Montreal Protokolü, klorofloro karbon üretimini ve kullanımını düzenleyen uluslararası kesin kurallar getirmiştir.

16 Eylül 1987’de, 150’den fazla ülkenin temsilcileri, Kanada’nın Montreal kentinde toplanmışlar ve ozon tabakasında incelmeye yol açan maddelerin üretimi ve kullanımı konusunda Montreal Protokolü’nü imzalamışlardır. Montreal Protokolü, klorofloro karbon üretimini ve kullanımını düzenleyen uluslararası kesin kurallar getirmiştir.

4. Soru

Montreal Protokolü’nden sonra Ozon tabakasındaki incelme hangi boyuttadır?

Montreal Protokolü’nden sonra Ozon tabakasındaki incelme hangi boyuttadır?

Montreal Protokolü’nden sonra Ozon tabakasındaki incelme hangi boyuttadır?

Montreal Protokolü’nden sonra Ozon tabakasındaki incelme hangi boyuttadır?

Montreal Protokolü’nden sonra Ozon tabakasındaki incelme hangi boyuttadır?

Cevap

Klorofloro karbonların üretim ve kullanımında düşüşün gerçekleşmesi aşamasında devlet yetkilileri ve sivil toplum örgütleri çok yakın bir işbirliği içinde olmuşlardır. Bu, uluslararası toplumun, bir küresel sorunun çözümü konusunda gösterdiği önemli bir başarı olarak değerlendirilebilir. Ancak bu olumlu gelişme fazla uzun sürmemiş, klorofloro karbon gazlarının üretimi yeniden artış göstermiş ve 2000’li yıllarda ozon tabakasındaki incelme yeniden tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Ozon tabakasında incelme dolayısıyla klorofloro karbon emisyonları istikrarsız bir seyir izlemekte, zaman zaman azalmakta, zaman zaman artmaktadır. Ancak bu kontrol altına alınabilir bir küresel çevresel sorun olarak görülmektedir. Özellikle bu gazların en sık kullanıldığı, ısıtma ve soğutma teknolojileri ve deodorantların üretimi klorofloro karbon kullanımını gerektirmeyen teknolojilere dönüştürülmüş ve böylelikle klorofloro karbon gazlarının üretimi, dolayısıyla da ozon tabakasındaki incelmenin kontrol altına alınabilmesi mümkün olabilmiştir.

Klorofloro karbonların üretim ve kullanımında düşüşün gerçekleşmesi aşamasında devlet yetkilileri ve sivil toplum örgütleri çok yakın bir işbirliği içinde olmuşlardır. Bu, uluslararası toplumun, bir küresel sorunun çözümü konusunda gösterdiği önemli bir başarı olarak değerlendirilebilir. Ancak bu olumlu gelişme fazla uzun sürmemiş, klorofloro karbon gazlarının üretimi yeniden artış göstermiş ve 2000’li yıllarda ozon tabakasındaki incelme yeniden tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Ozon tabakasında incelme dolayısıyla klorofloro karbon emisyonları istikrarsız bir seyir izlemekte, zaman zaman azalmakta, zaman zaman artmaktadır. Ancak bu kontrol altına alınabilir bir küresel çevresel sorun olarak görülmektedir. Özellikle bu gazların en sık kullanıldığı, ısıtma ve soğutma teknolojileri ve deodorantların üretimi klorofloro karbon kullanımını gerektirmeyen teknolojilere dönüştürülmüş ve böylelikle klorofloro karbon gazlarının üretimi, dolayısıyla da ozon tabakasındaki incelmenin kontrol altına alınabilmesi mümkün olabilmiştir.

Klorofloro karbonların üretim ve kullanımında düşüşün gerçekleşmesi aşamasında devlet yetkilileri ve sivil toplum örgütleri çok yakın bir işbirliği içinde olmuşlardır. Bu, uluslararası toplumun, bir küresel sorunun çözümü konusunda gösterdiği önemli bir başarı olarak değerlendirilebilir. Ancak bu olumlu gelişme fazla uzun sürmemiş, klorofloro karbon gazlarının üretimi yeniden artış göstermiş ve 2000’li yıllarda ozon tabakasındaki incelme yeniden tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Ozon tabakasında incelme dolayısıyla klorofloro karbon emisyonları istikrarsız bir seyir izlemekte, zaman zaman azalmakta, zaman zaman artmaktadır. Ancak bu kontrol altına alınabilir bir küresel çevresel sorun olarak görülmektedir. Özellikle bu gazların en sık kullanıldığı, ısıtma ve soğutma teknolojileri ve deodorantların üretimi klorofloro karbon kullanımını gerektirmeyen teknolojilere dönüştürülmüş ve böylelikle klorofloro karbon gazlarının üretimi, dolayısıyla da ozon tabakasındaki incelmenin kontrol altına alınabilmesi mümkün olabilmiştir.

Klorofloro karbonların üretim ve kullanımında düşüşün gerçekleşmesi aşamasında devlet yetkilileri ve sivil toplum örgütleri çok yakın bir işbirliği içinde olmuşlardır. Bu, uluslararası toplumun, bir küresel sorunun çözümü konusunda gösterdiği önemli bir başarı olarak değerlendirilebilir. Ancak bu olumlu gelişme fazla uzun sürmemiş, klorofloro karbon gazlarının üretimi yeniden artış göstermiş ve 2000’li yıllarda ozon tabakasındaki incelme yeniden tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Ozon tabakasında incelme dolayısıyla klorofloro karbon emisyonları istikrarsız bir seyir izlemekte, zaman zaman azalmakta, zaman zaman artmaktadır. Ancak bu kontrol altına alınabilir bir küresel çevresel sorun olarak görülmektedir. Özellikle bu gazların en sık kullanıldığı, ısıtma ve soğutma teknolojileri ve deodorantların üretimi klorofloro karbon kullanımını gerektirmeyen teknolojilere dönüştürülmüş ve böylelikle klorofloro karbon gazlarının üretimi, dolayısıyla da ozon tabakasındaki incelmenin kontrol altına alınabilmesi mümkün olabilmiştir.

Klorofloro karbonların üretim ve kullanımında düşüşün gerçekleşmesi aşamasında devlet yetkilileri ve sivil toplum örgütleri çok yakın bir işbirliği içinde olmuşlardır. Bu, uluslararası toplumun, bir küresel sorunun çözümü konusunda gösterdiği önemli bir başarı olarak değerlendirilebilir. Ancak bu olumlu gelişme fazla uzun sürmemiş, klorofloro karbon gazlarının üretimi yeniden artış göstermiş ve 2000’li yıllarda ozon tabakasındaki incelme yeniden tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Ozon tabakasında incelme dolayısıyla klorofloro karbon emisyonları istikrarsız bir seyir izlemekte, zaman zaman azalmakta, zaman zaman artmaktadır. Ancak bu kontrol altına alınabilir bir küresel çevresel sorun olarak görülmektedir. Özellikle bu gazların en sık kullanıldığı, ısıtma ve soğutma teknolojileri ve deodorantların üretimi klorofloro karbon kullanımını gerektirmeyen teknolojilere dönüştürülmüş ve böylelikle klorofloro karbon gazlarının üretimi, dolayısıyla da ozon tabakasındaki incelmenin kontrol altına alınabilmesi mümkün olabilmiştir.

5. Soru

Asit yağmurları nedir?

Cevap

Asit yağmurları, endüstriyel bacalardan çıkan zehirli gazların atmosferde yoğunlaşması ve havanın nemiyle birleşerek yakıcı asite dönüşmesi ve yeryüzüne ulaşmasıdır.

Asit yağmurları, endüstriyel bacalardan çıkan zehirli gazların atmosferde yoğunlaşması ve havanın nemiyle birleşerek yakıcı asite dönüşmesi ve yeryüzüne ulaşmasıdır.

Asit yağmurları, endüstriyel bacalardan çıkan zehirli gazların atmosferde yoğunlaşması ve havanın nemiyle birleşerek yakıcı asite dönüşmesi ve yeryüzüne ulaşmasıdır.

Asit yağmurları, endüstriyel bacalardan çıkan zehirli gazların atmosferde yoğunlaşması ve havanın nemiyle birleşerek yakıcı asite dönüşmesi ve yeryüzüne ulaşmasıdır.

6. Soru

Küresel ısınma nedir ne zaman belirgin hale gelmiştir?

Cevap

Küresel ısınma, atmosferdeki karbon emisyonlarının yarattığı diğer bir çevresel sorundur. Küresel ısınma XX. Yüzyılın son çeyreğinde belirgin hale gelmeye başlamış olan en bilinen, en yaygın ve etkili küresel çevre sorunu olarak kabul edilmektedir.

Küresel ısınma, atmosferdeki karbon emisyonlarının yarattığı diğer bir çevresel sorundur. Küresel ısınma XX. Yüzyılın son çeyreğinde belirgin hale gelmeye başlamış olan en bilinen, en yaygın ve etkili küresel çevre sorunu olarak kabul edilmektedir.

Küresel ısınma, atmosferdeki karbon emisyonlarının yarattığı diğer bir çevresel sorundur. Küresel ısınma XX. Yüzyılın son çeyreğinde belirgin hale gelmeye başlamış olan en bilinen, en yaygın ve etkili küresel çevre sorunu olarak kabul edilmektedir.

Küresel ısınma, atmosferdeki karbon emisyonlarının yarattığı diğer bir çevresel sorundur. Küresel ısınma XX. Yüzyılın son çeyreğinde belirgin hale gelmeye başlamış olan en bilinen, en yaygın ve etkili küresel çevre sorunu olarak kabul edilmektedir.

Küresel ısınma, atmosferdeki karbon emisyonlarının yarattığı diğer bir çevresel sorundur. Küresel ısınma XX. Yüzyılın son çeyreğinde belirgin hale gelmeye başlamış olan en bilinen, en yaygın ve etkili küresel çevre sorunu olarak kabul edilmektedir.

7. Soru

Sera etkisi nedir?

Cevap

Sera etkisi, endüstriyel bacalardan ve otomobil egzozlarından çıkan karbondioksit ve karbonmonoksit gibi gazların atmosferde birikerek, güneşten gelen ışınların geriye yansımasını önleyerek adeta bir sera etkisi yaratmasıdır.

Sera etkisi, endüstriyel bacalardan ve otomobil egzozlarından çıkan karbondioksit ve karbonmonoksit gibi gazların atmosferde birikerek, güneşten gelen ışınların geriye yansımasını önleyerek adeta bir sera etkisi yaratmasıdır.

8. Soru

Küresel ısınmayı oluşturan süreçler nelerdir?

Küresel ısınmayı oluşturan süreçler nelerdir?

Küresel ısınmayı oluşturan süreçler nelerdir?

Küresel ısınmayı oluşturan süreçler nelerdir?

Küresel ısınmayı oluşturan süreçler nelerdir?

Cevap

Küresel ısınmayı oluşturan süreçler şu şekilde açıklanabilir. ‹İlkin fosil yakıtların enerji kaynağı olarak kullanımı sonucunda, karbon mono oksit (CO) ve karbon dioksit (CO2) başta olmak üzere sera etkisi yaratan gazlarının atmosferde birikmesi sonucunda sera etkisi oluşur. Sera etkisi sonucunda yer kabuğunun ısı genel düzeyi yükselir bunun sonucunda küresel ısınma oluşur. En son olarak da küresel ısınma sonucunda küresel iklim değişikliği oluşur.

Küresel ısınmayı oluşturan süreçler şu şekilde açıklanabilir. ‹İlkin fosil yakıtların enerji kaynağı olarak kullanımı sonucunda, karbon mono oksit (CO) ve karbon dioksit (CO2) başta olmak üzere sera etkisi yaratan gazlarının atmosferde birikmesi sonucunda sera etkisi oluşur. Sera etkisi sonucunda yer kabuğunun ısı genel düzeyi yükselir bunun sonucunda küresel ısınma oluşur. En son olarak da küresel ısınma sonucunda küresel iklim değişikliği oluşur.

Küresel ısınmayı oluşturan süreçler şu şekilde açıklanabilir. ‹İlkin fosil yakıtların enerji kaynağı olarak kullanımı sonucunda, karbon mono oksit (CO) ve karbon dioksit (CO2) başta olmak üzere sera etkisi yaratan gazlarının atmosferde birikmesi sonucunda sera etkisi oluşur. Sera etkisi sonucunda yer kabuğunun ısı genel düzeyi yükselir bunun sonucunda küresel ısınma oluşur. En son olarak da küresel ısınma sonucunda küresel iklim değişikliği oluşur.

Küresel ısınmayı oluşturan süreçler şu şekilde açıklanabilir. ‹İlkin fosil yakıtların enerji kaynağı olarak kullanımı sonucunda, karbon mono oksit (CO) ve karbon dioksit (CO2) başta olmak üzere sera etkisi yaratan gazlarının atmosferde birikmesi sonucunda sera etkisi oluşur. Sera etkisi sonucunda yer kabuğunun ısı genel düzeyi yükselir bunun sonucunda küresel ısınma oluşur. En son olarak da küresel ısınma sonucunda küresel iklim değişikliği oluşur.

Küresel ısınmayı oluşturan süreçler şu şekilde açıklanabilir. ‹İlkin fosil yakıtların enerji kaynağı olarak kullanımı sonucunda, karbon mono oksit (CO) ve karbon dioksit (CO2) başta olmak üzere sera etkisi yaratan gazlarının atmosferde birikmesi sonucunda sera etkisi oluşur. Sera etkisi sonucunda yer kabuğunun ısı genel düzeyi yükselir bunun sonucunda küresel ısınma oluşur. En son olarak da küresel ısınma sonucunda küresel iklim değişikliği oluşur.

9. Soru

Küresel iklim değişikliği, küresel ısınma sonucu neler meydana gelir?

Küresel iklim değişikliği, küresel ısınma sonucu neler meydana gelir?

Küresel iklim değişikliği, küresel ısınma sonucu neler meydana gelir?

Küresel iklim değişikliği, küresel ısınma sonucu neler meydana gelir?

Cevap

Küresel iklim değişikliği, küresel ısınma sonucu iklimlerin değişmesi, kışların daha yağışlı ve soğuk, yazların daha kurak ve sıcak geçmesidir. Küresel ısınma ve küresel iklim değişikliği sonucunda buzullar erimeye, denizler genel seviyesi yükselmeye, kuraklıklar artmaya, biyoçeşitlilik azalmaya, kıyı alanları sular altında kalmaya başlar.

Küresel iklim değişikliği, küresel ısınma sonucu iklimlerin değişmesi, kışların daha yağışlı ve soğuk, yazların daha kurak ve sıcak geçmesidir. Küresel ısınma ve küresel iklim değişikliği sonucunda buzullar erimeye, denizler genel seviyesi yükselmeye, kuraklıklar artmaya, biyoçeşitlilik azalmaya, kıyı alanları sular altında kalmaya başlar.

Küresel iklim değişikliği, küresel ısınma sonucu iklimlerin değişmesi, kışların daha yağışlı ve soğuk, yazların daha kurak ve sıcak geçmesidir. Küresel ısınma ve küresel iklim değişikliği sonucunda buzullar erimeye, denizler genel seviyesi yükselmeye, kuraklıklar artmaya, biyoçeşitlilik azalmaya, kıyı alanları sular altında kalmaya başlar.

Küresel iklim değişikliği, küresel ısınma sonucu iklimlerin değişmesi, kışların daha yağışlı ve soğuk, yazların daha kurak ve sıcak geçmesidir. Küresel ısınma ve küresel iklim değişikliği sonucunda buzullar erimeye, denizler genel seviyesi yükselmeye, kuraklıklar artmaya, biyoçeşitlilik azalmaya, kıyı alanları sular altında kalmaya başlar.

10. Soru

Kyoto protokolü ne zaman ve nerede kabul edilmiştir?

Cevap

1997 yılında Japonya’nın Kyoto Kentinde Birleşmiş Milletler iklim Değişikliği Zirvesi toplanmıştır. Bu zirve sonucunda, sera etkisi yaratan gazların üretimini sınırlandırmak amacına yönelik olarak Kyoto Protokolü kabul edilmiştir. Bu protokol sera etkisi yaratan gazların üretimini sınırlandırmak amacıyla oluşturulmuş olmasına rağmen çok başarılı olduğu söylenemez. Bunun temel nedeni endüstrileşmiş batılı ülkelerin sera gazı üretiminde bir azaltmaya gitmeye yanaşmamalarıdır.

1997 yılında Japonya’nın Kyoto Kentinde Birleşmiş Milletler iklim Değişikliği Zirvesi toplanmıştır. Bu zirve sonucunda, sera etkisi yaratan gazların üretimini sınırlandırmak amacına yönelik olarak Kyoto Protokolü kabul edilmiştir. Bu protokol sera etkisi yaratan gazların üretimini sınırlandırmak amacıyla oluşturulmuş olmasına rağmen çok başarılı olduğu söylenemez. Bunun temel nedeni endüstrileşmiş batılı ülkelerin sera gazı üretiminde bir azaltmaya gitmeye yanaşmamalarıdır.

1997 yılında Japonya’nın Kyoto Kentinde Birleşmiş Milletler iklim Değişikliği Zirvesi toplanmıştır. Bu zirve sonucunda, sera etkisi yaratan gazların üretimini sınırlandırmak amacına yönelik olarak Kyoto Protokolü kabul edilmiştir. Bu protokol sera etkisi yaratan gazların üretimini sınırlandırmak amacıyla oluşturulmuş olmasına rağmen çok başarılı olduğu söylenemez. Bunun temel nedeni endüstrileşmiş batılı ülkelerin sera gazı üretiminde bir azaltmaya gitmeye yanaşmamalarıdır.

1997 yılında Japonya’nın Kyoto Kentinde Birleşmiş Milletler iklim Değişikliği Zirvesi toplanmıştır. Bu zirve sonucunda, sera etkisi yaratan gazların üretimini sınırlandırmak amacına yönelik olarak Kyoto Protokolü kabul edilmiştir. Bu protokol sera etkisi yaratan gazların üretimini sınırlandırmak amacıyla oluşturulmuş olmasına rağmen çok başarılı olduğu söylenemez. Bunun temel nedeni endüstrileşmiş batılı ülkelerin sera gazı üretiminde bir azaltmaya gitmeye yanaşmamalarıdır.

1997 yılında Japonya’nın Kyoto Kentinde Birleşmiş Milletler iklim Değişikliği Zirvesi toplanmıştır. Bu zirve sonucunda, sera etkisi yaratan gazların üretimini sınırlandırmak amacına yönelik olarak Kyoto Protokolü kabul edilmiştir. Bu protokol sera etkisi yaratan gazların üretimini sınırlandırmak amacıyla oluşturulmuş olmasına rağmen çok başarılı olduğu söylenemez. Bunun temel nedeni endüstrileşmiş batılı ülkelerin sera gazı üretiminde bir azaltmaya gitmeye yanaşmamalarıdır.

11. Soru

En büyük sera gazı üreticisi ülke hangisidir?

En büyük sera gazı üreticisi ülke hangisidir?

En büyük sera gazı üreticisi ülke hangisidir?

En büyük sera gazı üreticisi ülke hangisidir?

En büyük sera gazı üreticisi ülke hangisidir?

Cevap

En büyük sera gazı üreticisi ülke ABD’dir. Dünya atmosferine enjekte edilen sera gazlarının yaklaşık % 25’ini ABD üretmektedir.

En büyük sera gazı üreticisi ülke ABD’dir. Dünya atmosferine enjekte edilen sera gazlarının yaklaşık % 25’ini ABD üretmektedir.

En büyük sera gazı üreticisi ülke ABD’dir. Dünya atmosferine enjekte edilen sera gazlarının yaklaşık % 25’ini ABD üretmektedir.

En büyük sera gazı üreticisi ülke ABD’dir. Dünya atmosferine enjekte edilen sera gazlarının yaklaşık % 25’ini ABD üretmektedir.

En büyük sera gazı üreticisi ülke ABD’dir. Dünya atmosferine enjekte edilen sera gazlarının yaklaşık % 25’ini ABD üretmektedir.

12. Soru

BRICS ülkeleri hangi ülkelerin kısaltmasıdır?

BRICS ülkeleri hangi ülkelerin kısaltmasıdır?

BRICS ülkeleri hangi ülkelerin kısaltmasıdır?

BRICS ülkeleri hangi ülkelerin kısaltmasıdır?

BRICS ülkeleri hangi ülkelerin kısaltmasıdır?

Cevap

BRICS ülkeleri olarak adlandırılan Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika (BRICS, söz konusu ülkelerin isimlerinin İngilizce yazılışlarının ilk harflerinden oluşan bir kısaltmadır) gibi ülkelerin hızla sanayileşmeleriyle birlikte, bu ülkeler de ciddi ölçüde sera gazı emisyonu yaratan ülkeler arasına girmişlerdir.

BRICS ülkeleri olarak adlandırılan Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika (BRICS, söz konusu ülkelerin isimlerinin İngilizce yazılışlarının ilk harflerinden oluşan bir kısaltmadır) gibi ülkelerin hızla sanayileşmeleriyle birlikte, bu ülkeler de ciddi ölçüde sera gazı emisyonu yaratan ülkeler arasına girmişlerdir.

BRICS ülkeleri olarak adlandırılan Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika (BRICS, söz konusu ülkelerin isimlerinin İngilizce yazılışlarının ilk harflerinden oluşan bir kısaltmadır) gibi ülkelerin hızla sanayileşmeleriyle birlikte, bu ülkeler de ciddi ölçüde sera gazı emisyonu yaratan ülkeler arasına girmişlerdir.

BRICS ülkeleri olarak adlandırılan Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika (BRICS, söz konusu ülkelerin isimlerinin İngilizce yazılışlarının ilk harflerinden oluşan bir kısaltmadır) gibi ülkelerin hızla sanayileşmeleriyle birlikte, bu ülkeler de ciddi ölçüde sera gazı emisyonu yaratan ülkeler arasına girmişlerdir.

BRICS ülkeleri olarak adlandırılan Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika (BRICS, söz konusu ülkelerin isimlerinin İngilizce yazılışlarının ilk harflerinden oluşan bir kısaltmadır) gibi ülkelerin hızla sanayileşmeleriyle birlikte, bu ülkeler de ciddi ölçüde sera gazı emisyonu yaratan ülkeler arasına girmişlerdir.

13. Soru

Küresel ısınmanın önüne geçilmesi için neler yapılmalıdır? 

Cevap

Küresel ısınmanın önüne geçilmesi mutlaka sera gazları üretiminin sınırlandırılmasına bağlıdır. Endüstride, konutlarda, ulaşımda ve diğer üretim alanlarında öncelikle sera gazları salınımına yol açan fosil yakıt (kömür, petrol, doğal gaz) kullanımından vaz geçilerek; sera gazı salınımına yol açmayan, fosil yakıtlar dışında güneş, hidrojen, biyo kütle, rüzgar gibi alternatif enerji kaynaklarına yönelmek gerekmektedir. Bu enerji kaynakları henüz fosil yakıtlar kadar verimli, yaygın ve etkili olarak kullanılabilir durumda değildirler. Bu enerji kaynaklarının verimli, yaygın ve etkili bir şekilde kullanılabilmesi için, teknolojilerinin geliştirilmesi ve görece satın alınabilir bir fiyattan piyasada satın alınabilir olması gerekmektedir.

Küresel ısınmanın önüne geçilmesi mutlaka sera gazları üretiminin sınırlandırılmasına bağlıdır. Endüstride, konutlarda, ulaşımda ve diğer üretim alanlarında öncelikle sera gazları salınımına yol açan fosil yakıt (kömür, petrol, doğal gaz) kullanımından vaz geçilerek; sera gazı salınımına yol açmayan, fosil yakıtlar dışında güneş, hidrojen, biyo kütle, rüzgar gibi alternatif enerji kaynaklarına yönelmek gerekmektedir. Bu enerji kaynakları henüz fosil yakıtlar kadar verimli, yaygın ve etkili olarak kullanılabilir durumda değildirler. Bu enerji kaynaklarının verimli, yaygın ve etkili bir şekilde kullanılabilmesi için, teknolojilerinin geliştirilmesi ve görece satın alınabilir bir fiyattan piyasada satın alınabilir olması gerekmektedir.

Küresel ısınmanın önüne geçilmesi mutlaka sera gazları üretiminin sınırlandırılmasına bağlıdır. Endüstride, konutlarda, ulaşımda ve diğer üretim alanlarında öncelikle sera gazları salınımına yol açan fosil yakıt (kömür, petrol, doğal gaz) kullanımından vaz geçilerek; sera gazı salınımına yol açmayan, fosil yakıtlar dışında güneş, hidrojen, biyo kütle, rüzgar gibi alternatif enerji kaynaklarına yönelmek gerekmektedir. Bu enerji kaynakları henüz fosil yakıtlar kadar verimli, yaygın ve etkili olarak kullanılabilir durumda değildirler. Bu enerji kaynaklarının verimli, yaygın ve etkili bir şekilde kullanılabilmesi için, teknolojilerinin geliştirilmesi ve görece satın alınabilir bir fiyattan piyasada satın alınabilir olması gerekmektedir.

Küresel ısınmanın önüne geçilmesi mutlaka sera gazları üretiminin sınırlandırılmasına bağlıdır. Endüstride, konutlarda, ulaşımda ve diğer üretim alanlarında öncelikle sera gazları salınımına yol açan fosil yakıt (kömür, petrol, doğal gaz) kullanımından vaz geçilerek; sera gazı salınımına yol açmayan, fosil yakıtlar dışında güneş, hidrojen, biyo kütle, rüzgar gibi alternatif enerji kaynaklarına yönelmek gerekmektedir. Bu enerji kaynakları henüz fosil yakıtlar kadar verimli, yaygın ve etkili olarak kullanılabilir durumda değildirler. Bu enerji kaynaklarının verimli, yaygın ve etkili bir şekilde kullanılabilmesi için, teknolojilerinin geliştirilmesi ve görece satın alınabilir bir fiyattan piyasada satın alınabilir olması gerekmektedir.

Küresel ısınmanın önüne geçilmesi mutlaka sera gazları üretiminin sınırlandırılmasına bağlıdır. Endüstride, konutlarda, ulaşımda ve diğer üretim alanlarında öncelikle sera gazları salınımına yol açan fosil yakıt (kömür, petrol, doğal gaz) kullanımından vaz geçilerek; sera gazı salınımına yol açmayan, fosil yakıtlar dışında güneş, hidrojen, biyo kütle, rüzgar gibi alternatif enerji kaynaklarına yönelmek gerekmektedir. Bu enerji kaynakları henüz fosil yakıtlar kadar verimli, yaygın ve etkili olarak kullanılabilir durumda değildirler. Bu enerji kaynaklarının verimli, yaygın ve etkili bir şekilde kullanılabilmesi için, teknolojilerinin geliştirilmesi ve görece satın alınabilir bir fiyattan piyasada satın alınabilir olması gerekmektedir.

14. Soru

Bir çevresel sorun olan nükleer enerjini bilinen riskleri nelerdir?

Bir çevresel sorun olan nükleer enerjini bilinen riskleri nelerdir?

Bir çevresel sorun olan nükleer enerjini bilinen riskleri nelerdir?

Bir çevresel sorun olan nükleer enerjini bilinen riskleri nelerdir?

Bir çevresel sorun olan nükleer enerjini bilinen riskleri nelerdir?

Cevap

Bir çevresel sorun olarak nükleer riskin iki somut görünümü söz konusudur. Bunlardan ilki nükleer teknolojinin silah olarak kullanılması yani nükleer bomba ve nükleer başlıklı füzelerdir. Bu bağlamda nükleer bombanın kullanıldığı Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerinde, nükleer bombanın kullanımından sonra ortaya çıkan nükleer serpintinin etkisiyle ortaya çıkan sağlık sorunları halen devam etmektedir. Nükleer teknoloji konusundaki asıl risk bu teknolojinin enerji kaynağı olarak kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Nükleer enerjinin riski aslında, riskinin hesaplanabilir olmamasından kaynaklanmaktadır ve bu risk aslen herhangi bir nedenden kaynaklanabilecek olan bir nükleer kaza sonucu oluşacak olan nükleer serpinti riski ve nükleer atıkların depolanmasından kaynaklanabilecek olan risklerdir. Bir nükleer serpinti ortaya çıktığında çok büyük bir olasılıkla bunu durdurmak ve geri çevirmek mümkün değildir. Dolayısıyla bir nükleer serpinti ortaya çıktığında bunun yaratacağı etkileri önlemek mümkün değildir.

Bir çevresel sorun olarak nükleer riskin iki somut görünümü söz konusudur. Bunlardan ilki nükleer teknolojinin silah olarak kullanılması yani nükleer bomba ve nükleer başlıklı füzelerdir. Bu bağlamda nükleer bombanın kullanıldığı Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerinde, nükleer bombanın kullanımından sonra ortaya çıkan nükleer serpintinin etkisiyle ortaya çıkan sağlık sorunları halen devam etmektedir. Nükleer teknoloji konusundaki asıl risk bu teknolojinin enerji kaynağı olarak kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Nükleer enerjinin riski aslında, riskinin hesaplanabilir olmamasından kaynaklanmaktadır ve bu risk aslen herhangi bir nedenden kaynaklanabilecek olan bir nükleer kaza sonucu oluşacak olan nükleer serpinti riski ve nükleer atıkların depolanmasından kaynaklanabilecek olan risklerdir. Bir nükleer serpinti ortaya çıktığında çok büyük bir olasılıkla bunu durdurmak ve geri çevirmek mümkün değildir. Dolayısıyla bir nükleer serpinti ortaya çıktığında bunun yaratacağı etkileri önlemek mümkün değildir.

Bir çevresel sorun olarak nükleer riskin iki somut görünümü söz konusudur. Bunlardan ilki nükleer teknolojinin silah olarak kullanılması yani nükleer bomba ve nükleer başlıklı füzelerdir. Bu bağlamda nükleer bombanın kullanıldığı Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerinde, nükleer bombanın kullanımından sonra ortaya çıkan nükleer serpintinin etkisiyle ortaya çıkan sağlık sorunları halen devam etmektedir. Nükleer teknoloji konusundaki asıl risk bu teknolojinin enerji kaynağı olarak kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Nükleer enerjinin riski aslında, riskinin hesaplanabilir olmamasından kaynaklanmaktadır ve bu risk aslen herhangi bir nedenden kaynaklanabilecek olan bir nükleer kaza sonucu oluşacak olan nükleer serpinti riski ve nükleer atıkların depolanmasından kaynaklanabilecek olan risklerdir. Bir nükleer serpinti ortaya çıktığında çok büyük bir olasılıkla bunu durdurmak ve geri çevirmek mümkün değildir. Dolayısıyla bir nükleer serpinti ortaya çıktığında bunun yaratacağı etkileri önlemek mümkün değildir.

Bir çevresel sorun olarak nükleer riskin iki somut görünümü söz konusudur. Bunlardan ilki nükleer teknolojinin silah olarak kullanılması yani nükleer bomba ve nükleer başlıklı füzelerdir. Bu bağlamda nükleer bombanın kullanıldığı Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerinde, nükleer bombanın kullanımından sonra ortaya çıkan nükleer serpintinin etkisiyle ortaya çıkan sağlık sorunları halen devam etmektedir. Nükleer teknoloji konusundaki asıl risk bu teknolojinin enerji kaynağı olarak kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Nükleer enerjinin riski aslında, riskinin hesaplanabilir olmamasından kaynaklanmaktadır ve bu risk aslen herhangi bir nedenden kaynaklanabilecek olan bir nükleer kaza sonucu oluşacak olan nükleer serpinti riski ve nükleer atıkların depolanmasından kaynaklanabilecek olan risklerdir. Bir nükleer serpinti ortaya çıktığında çok büyük bir olasılıkla bunu durdurmak ve geri çevirmek mümkün değildir. Dolayısıyla bir nükleer serpinti ortaya çıktığında bunun yaratacağı etkileri önlemek mümkün değildir.

Bir çevresel sorun olarak nükleer riskin iki somut görünümü söz konusudur. Bunlardan ilki nükleer teknolojinin silah olarak kullanılması yani nükleer bomba ve nükleer başlıklı füzelerdir. Bu bağlamda nükleer bombanın kullanıldığı Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerinde, nükleer bombanın kullanımından sonra ortaya çıkan nükleer serpintinin etkisiyle ortaya çıkan sağlık sorunları halen devam etmektedir. Nükleer teknoloji konusundaki asıl risk bu teknolojinin enerji kaynağı olarak kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Nükleer enerjinin riski aslında, riskinin hesaplanabilir olmamasından kaynaklanmaktadır ve bu risk aslen herhangi bir nedenden kaynaklanabilecek olan bir nükleer kaza sonucu oluşacak olan nükleer serpinti riski ve nükleer atıkların depolanmasından kaynaklanabilecek olan risklerdir. Bir nükleer serpinti ortaya çıktığında çok büyük bir olasılıkla bunu durdurmak ve geri çevirmek mümkün değildir. Dolayısıyla bir nükleer serpinti ortaya çıktığında bunun yaratacağı etkileri önlemek mümkün değildir.

15. Soru

En bilinen ve etkileri en yaygın olan nükleer santral kazaları hangileridir?

En bilinen ve etkileri en yaygın olan nükleer santral kazaları hangileridir?

En bilinen ve etkileri en yaygın olan nükleer santral kazaları hangileridir?

En bilinen ve etkileri en yaygın olan nükleer santral kazaları hangileridir?

En bilinen ve etkileri en yaygın olan nükleer santral kazaları hangileridir?

Cevap

En bilinen ve etkileri en yaygın olanları, ABD’nin New York Eyaletinde meydana gelen Three Miles Irelad nükleer santral kazası, Rusya’da meydana gelen Çernobil nükleer santral kazası ve en son olarak Japonya’da depremi sonrasında meydana gelen Fukişima nükleer santral kazasıdır.

En bilinen ve etkileri en yaygın olanları, ABD’nin New York Eyaletinde meydana gelen Three Miles Irelad nükleer santral kazası, Rusya’da meydana gelen Çernobil nükleer santral kazası ve en son olarak Japonya’da depremi sonrasında meydana gelen Fukişima nükleer santral kazasıdır.

En bilinen ve etkileri en yaygın olanları, ABD’nin New York Eyaletinde meydana gelen Three Miles Irelad nükleer santral kazası, Rusya’da meydana gelen Çernobil nükleer santral kazası ve en son olarak Japonya’da depremi sonrasında meydana gelen Fukişima nükleer santral kazasıdır.

En bilinen ve etkileri en yaygın olanları, ABD’nin New York Eyaletinde meydana gelen Three Miles Irelad nükleer santral kazası, Rusya’da meydana gelen Çernobil nükleer santral kazası ve en son olarak Japonya’da depremi sonrasında meydana gelen Fukişima nükleer santral kazasıdır.

En bilinen ve etkileri en yaygın olanları, ABD’nin New York Eyaletinde meydana gelen Three Miles Irelad nükleer santral kazası, Rusya’da meydana gelen Çernobil nükleer santral kazası ve en son olarak Japonya’da depremi sonrasında meydana gelen Fukişima nükleer santral kazasıdır.

16. Soru

Dünya ekosistemi nedir?

Dünya ekosistemi nedir?

Dünya ekosistemi nedir?

Dünya ekosistemi nedir?

Dünya ekosistemi nedir?

Cevap

Küresel çevre sorunlarından bir diğeri biyo-çeşitliliğin azalmasıdır. Dünyada biyolojik açıdan bakıldığında milyonlarca bitki ve hayvan türü olduğu bilinmektedir. Dünyadaki ekolojik dengeyi de aslında bu biyo-çeşitlilik sağlamaktadır. Bu anlamda dünyada var olan tüm organik ve inorganik maddeler yani canlı ve cansız varlıklar bir araya gelerek dünya ekosistemini oluştururlar.

Küresel çevre sorunlarından bir diğeri biyo-çeşitliliğin azalmasıdır. Dünyada biyolojik açıdan bakıldığında milyonlarca bitki ve hayvan türü olduğu bilinmektedir. Dünyadaki ekolojik dengeyi de aslında bu biyo-çeşitlilik sağlamaktadır. Bu anlamda dünyada var olan tüm organik ve inorganik maddeler yani canlı ve cansız varlıklar bir araya gelerek dünya ekosistemini oluştururlar.

Küresel çevre sorunlarından bir diğeri biyo-çeşitliliğin azalmasıdır. Dünyada biyolojik açıdan bakıldığında milyonlarca bitki ve hayvan türü olduğu bilinmektedir. Dünyadaki ekolojik dengeyi de aslında bu biyo-çeşitlilik sağlamaktadır. Bu anlamda dünyada var olan tüm organik ve inorganik maddeler yani canlı ve cansız varlıklar bir araya gelerek dünya ekosistemini oluştururlar.

Küresel çevre sorunlarından bir diğeri biyo-çeşitliliğin azalmasıdır. Dünyada biyolojik açıdan bakıldığında milyonlarca bitki ve hayvan türü olduğu bilinmektedir. Dünyadaki ekolojik dengeyi de aslında bu biyo-çeşitlilik sağlamaktadır. Bu anlamda dünyada var olan tüm organik ve inorganik maddeler yani canlı ve cansız varlıklar bir araya gelerek dünya ekosistemini oluştururlar.

Küresel çevre sorunlarından bir diğeri biyo-çeşitliliğin azalmasıdır. Dünyada biyolojik açıdan bakıldığında milyonlarca bitki ve hayvan türü olduğu bilinmektedir. Dünyadaki ekolojik dengeyi de aslında bu biyo-çeşitlilik sağlamaktadır. Bu anlamda dünyada var olan tüm organik ve inorganik maddeler yani canlı ve cansız varlıklar bir araya gelerek dünya ekosistemini oluştururlar.

17. Soru

Kuraklık nedir?

Cevap

Kuraklık öncelikle yağışların azalmasıyla ulaşılabilir su kaynaklarının azalmasını, daha somut olarak içme, kullanma ve sulama suyuna ulaşılabilirliğin zorlaşmasını ifade eder. Bunun sonucunda görülecek en somut ve riskli sonuç öncelikle içme suyu olmak üzere kullanma suyu ve tarımsal sulama suyunun giderek azalması ve ulaşılabilirliğinin zorlaşmasıdır.

Kuraklık öncelikle yağışların azalmasıyla ulaşılabilir su kaynaklarının azalmasını, daha somut olarak içme, kullanma ve sulama suyuna ulaşılabilirliğin zorlaşmasını ifade eder. Bunun sonucunda görülecek en somut ve riskli sonuç öncelikle içme suyu olmak üzere kullanma suyu ve tarımsal sulama suyunun giderek azalması ve ulaşılabilirliğinin zorlaşmasıdır.

Kuraklık öncelikle yağışların azalmasıyla ulaşılabilir su kaynaklarının azalmasını, daha somut olarak içme, kullanma ve sulama suyuna ulaşılabilirliğin zorlaşmasını ifade eder. Bunun sonucunda görülecek en somut ve riskli sonuç öncelikle içme suyu olmak üzere kullanma suyu ve tarımsal sulama suyunun giderek azalması ve ulaşılabilirliğinin zorlaşmasıdır.

Kuraklık öncelikle yağışların azalmasıyla ulaşılabilir su kaynaklarının azalmasını, daha somut olarak içme, kullanma ve sulama suyuna ulaşılabilirliğin zorlaşmasını ifade eder. Bunun sonucunda görülecek en somut ve riskli sonuç öncelikle içme suyu olmak üzere kullanma suyu ve tarımsal sulama suyunun giderek azalması ve ulaşılabilirliğinin zorlaşmasıdır.

Kuraklık öncelikle yağışların azalmasıyla ulaşılabilir su kaynaklarının azalmasını, daha somut olarak içme, kullanma ve sulama suyuna ulaşılabilirliğin zorlaşmasını ifade eder. Bunun sonucunda görülecek en somut ve riskli sonuç öncelikle içme suyu olmak üzere kullanma suyu ve tarımsal sulama suyunun giderek azalması ve ulaşılabilirliğinin zorlaşmasıdır.

18. Soru

Çölleşme nedir?

Cevap

Çölleşme genel yağış oranının giderek azalması sonucunda, topraktaki tüm yaşamsal fonksiyonların giderek azalması ve yok olmasını ifade eder. Toprak kuraklığın sonucunda tüm yaşamsal fonksiyonlarını yitirerek kumullaşmaya başlar, bu tam çölleşme durumunu ifade eder. Özellikle verimli tarım alanlarında çölleşmenin artması, tarımsal ürünlerin üretiminde azalmalara ve bunun sonucunda ortaya çıkacak olan beslenme yetersizlikleri hatta açlıkların yaygınlaşmasına yol açar.

Çölleşme genel yağış oranının giderek azalması sonucunda, topraktaki tüm yaşamsal fonksiyonların giderek azalması ve yok olmasını ifade eder. Toprak kuraklığın sonucunda tüm yaşamsal fonksiyonlarını yitirerek kumullaşmaya başlar, bu tam çölleşme durumunu ifade eder. Özellikle verimli tarım alanlarında çölleşmenin artması, tarımsal ürünlerin üretiminde azalmalara ve bunun sonucunda ortaya çıkacak olan beslenme yetersizlikleri hatta açlıkların yaygınlaşmasına yol açar.

Çölleşme genel yağış oranının giderek azalması sonucunda, topraktaki tüm yaşamsal fonksiyonların giderek azalması ve yok olmasını ifade eder. Toprak kuraklığın sonucunda tüm yaşamsal fonksiyonlarını yitirerek kumullaşmaya başlar, bu tam çölleşme durumunu ifade eder. Özellikle verimli tarım alanlarında çölleşmenin artması, tarımsal ürünlerin üretiminde azalmalara ve bunun sonucunda ortaya çıkacak olan beslenme yetersizlikleri hatta açlıkların yaygınlaşmasına yol açar.

Çölleşme genel yağış oranının giderek azalması sonucunda, topraktaki tüm yaşamsal fonksiyonların giderek azalması ve yok olmasını ifade eder. Toprak kuraklığın sonucunda tüm yaşamsal fonksiyonlarını yitirerek kumullaşmaya başlar, bu tam çölleşme durumunu ifade eder. Özellikle verimli tarım alanlarında çölleşmenin artması, tarımsal ürünlerin üretiminde azalmalara ve bunun sonucunda ortaya çıkacak olan beslenme yetersizlikleri hatta açlıkların yaygınlaşmasına yol açar.

Çölleşme genel yağış oranının giderek azalması sonucunda, topraktaki tüm yaşamsal fonksiyonların giderek azalması ve yok olmasını ifade eder. Toprak kuraklığın sonucunda tüm yaşamsal fonksiyonlarını yitirerek kumullaşmaya başlar, bu tam çölleşme durumunu ifade eder. Özellikle verimli tarım alanlarında çölleşmenin artması, tarımsal ürünlerin üretiminde azalmalara ve bunun sonucunda ortaya çıkacak olan beslenme yetersizlikleri hatta açlıkların yaygınlaşmasına yol açar.

19. Soru

III. Dünya Ülkeleri denilen ve çoğunlukla Afrika ülkelerinden oluşan ülkelerde açlık ve yoksulluğun sebebi nedir?

III. Dünya Ülkeleri denilen ve çoğunlukla Afrika ülkelerinden oluşan ülkelerde açlık ve yoksulluğun sebebi nedir?

III. Dünya Ülkeleri denilen ve çoğunlukla Afrika ülkelerinden oluşan ülkelerde açlık ve yoksulluğun sebebi nedir?

III. Dünya Ülkeleri denilen ve çoğunlukla Afrika ülkelerinden oluşan ülkelerde açlık ve yoksulluğun sebebi nedir?

III. Dünya Ülkeleri denilen ve çoğunlukla Afrika ülkelerinden oluşan ülkelerde açlık ve yoksulluğun sebebi nedir?

Cevap

Birçok çevresel sorunun bir sonucu olarak III. Dünya Ülkeleri denilen ve çoğunlukla Afrika ülkelerinden oluşan ülkelerde açlık ve yoksulluk hızla artmakta ve yaygınlaşmaktadır. Bunun ötesinde III. Dünya Ülkelerinde görülen yoksulluğun asıl nedeni, gelişmiş batı toplumlarının aşırı ve hatta gereksiz tüketime dayalı olan yaşam biçimidir denilebilir.

Birçok çevresel sorunun bir sonucu olarak III. Dünya Ülkeleri denilen ve çoğunlukla Afrika ülkelerinden oluşan ülkelerde açlık ve yoksulluk hızla artmakta ve yaygınlaşmaktadır. Bunun ötesinde III. Dünya Ülkelerinde görülen yoksulluğun asıl nedeni, gelişmiş batı toplumlarının aşırı ve hatta gereksiz tüketime dayalı olan yaşam biçimidir denilebilir.

Birçok çevresel sorunun bir sonucu olarak III. Dünya Ülkeleri denilen ve çoğunlukla Afrika ülkelerinden oluşan ülkelerde açlık ve yoksulluk hızla artmakta ve yaygınlaşmaktadır. Bunun ötesinde III. Dünya Ülkelerinde görülen yoksulluğun asıl nedeni, gelişmiş batı toplumlarının aşırı ve hatta gereksiz tüketime dayalı olan yaşam biçimidir denilebilir.

Birçok çevresel sorunun bir sonucu olarak III. Dünya Ülkeleri denilen ve çoğunlukla Afrika ülkelerinden oluşan ülkelerde açlık ve yoksulluk hızla artmakta ve yaygınlaşmaktadır. Bunun ötesinde III. Dünya Ülkelerinde görülen yoksulluğun asıl nedeni, gelişmiş batı toplumlarının aşırı ve hatta gereksiz tüketime dayalı olan yaşam biçimidir denilebilir.

Birçok çevresel sorunun bir sonucu olarak III. Dünya Ülkeleri denilen ve çoğunlukla Afrika ülkelerinden oluşan ülkelerde açlık ve yoksulluk hızla artmakta ve yaygınlaşmaktadır. Bunun ötesinde III. Dünya Ülkelerinde görülen yoksulluğun asıl nedeni, gelişmiş batı toplumlarının aşırı ve hatta gereksiz tüketime dayalı olan yaşam biçimidir denilebilir.

20. Soru

Bazı Afrika ülkeleri en temel tarımsal üretim araçlarını neden üretememektedir?

Bazı Afrika ülkeleri en temel tarımsal üretim araçlarını neden üretememektedir?

Bazı Afrika ülkeleri en temel tarımsal üretim araçlarını neden üretememektedir?

Bazı Afrika ülkeleri en temel tarımsal üretim araçlarını neden üretememektedir?

Bazı Afrika ülkeleri en temel tarımsal üretim araçlarını neden üretememektedir?

Cevap

Ülkelerin içinde bulunduğu yoksulluk koşullarına üretim açısından bakıldığında ise bu ülkelerin, traktör gibi görece teknolojik tarımsal mekanizasyona dayalı araçlar bir yana; tarımsal üretim için gerekli olan en temel üretim araçları olan kazma, kürek, çapa, tırmık gibi araçlarından bile yoksundurlar. Çünkü bazı Afrika ülkeleri bu en temel tarımsal üretim araçlarını bile üretecek temel teknolojilere yeterince sahip değillerdir. Bunun yanı sıra üretim için gerekli olan bilgi birikimi ve üretim organizasyonundan da yoksundurlar. Söz konusu ülkeler, kuraklıktan ve temel üretim araçlarına yeterli ölçüde sahip olamamalarından dolayı, buğday gibi en temel tarımsal ürünleri bile yeterince üretememektedirler.

Ülkelerin içinde bulunduğu yoksulluk koşullarına üretim açısından bakıldığında ise bu ülkelerin, traktör gibi görece teknolojik tarımsal mekanizasyona dayalı araçlar bir yana; tarımsal üretim için gerekli olan en temel üretim araçları olan kazma, kürek, çapa, tırmık gibi araçlarından bile yoksundurlar. Çünkü bazı Afrika ülkeleri bu en temel tarımsal üretim araçlarını bile üretecek temel teknolojilere yeterince sahip değillerdir. Bunun yanı sıra üretim için gerekli olan bilgi birikimi ve üretim organizasyonundan da yoksundurlar. Söz konusu ülkeler, kuraklıktan ve temel üretim araçlarına yeterli ölçüde sahip olamamalarından dolayı, buğday gibi en temel tarımsal ürünleri bile yeterince üretememektedirler.

Ülkelerin içinde bulunduğu yoksulluk koşullarına üretim açısından bakıldığında ise bu ülkelerin, traktör gibi görece teknolojik tarımsal mekanizasyona dayalı araçlar bir yana; tarımsal üretim için gerekli olan en temel üretim araçları olan kazma, kürek, çapa, tırmık gibi araçlarından bile yoksundurlar. Çünkü bazı Afrika ülkeleri bu en temel tarımsal üretim araçlarını bile üretecek temel teknolojilere yeterince sahip değillerdir. Bunun yanı sıra üretim için gerekli olan bilgi birikimi ve üretim organizasyonundan da yoksundurlar. Söz konusu ülkeler, kuraklıktan ve temel üretim araçlarına yeterli ölçüde sahip olamamalarından dolayı, buğday gibi en temel tarımsal ürünleri bile yeterince üretememektedirler.

Ülkelerin içinde bulunduğu yoksulluk koşullarına üretim açısından bakıldığında ise bu ülkelerin, traktör gibi görece teknolojik tarımsal mekanizasyona dayalı araçlar bir yana; tarımsal üretim için gerekli olan en temel üretim araçları olan kazma, kürek, çapa, tırmık gibi araçlarından bile yoksundurlar. Çünkü bazı Afrika ülkeleri bu en temel tarımsal üretim araçlarını bile üretecek temel teknolojilere yeterince sahip değillerdir. Bunun yanı sıra üretim için gerekli olan bilgi birikimi ve üretim organizasyonundan da yoksundurlar. Söz konusu ülkeler, kuraklıktan ve temel üretim araçlarına yeterli ölçüde sahip olamamalarından dolayı, buğday gibi en temel tarımsal ürünleri bile yeterince üretememektedirler.

Ülkelerin içinde bulunduğu yoksulluk koşullarına üretim açısından bakıldığında ise bu ülkelerin, traktör gibi görece teknolojik tarımsal mekanizasyona dayalı araçlar bir yana; tarımsal üretim için gerekli olan en temel üretim araçları olan kazma, kürek, çapa, tırmık gibi araçlarından bile yoksundurlar. Çünkü bazı Afrika ülkeleri bu en temel tarımsal üretim araçlarını bile üretecek temel teknolojilere yeterince sahip değillerdir. Bunun yanı sıra üretim için gerekli olan bilgi birikimi ve üretim organizasyonundan da yoksundurlar. Söz konusu ülkeler, kuraklıktan ve temel üretim araçlarına yeterli ölçüde sahip olamamalarından dolayı, buğday gibi en temel tarımsal ürünleri bile yeterince üretememektedirler.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.