Açıköğretim Ders Notları

Amerikan Dış Politikası Dersi 1. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Amerikan Dış Politikası Dersi 1. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Uluslararası Sistemde Amerika Birleşik Devletleri (Abd)

ABD ve Uluslararası Sistem

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), uluslararası sistemdeki konumu, gücü, etkisi ve katılım derecesi nedeniyle süper güç olan bir devlettir. 20 yüzyıldaki uluslararası ilişkiler performansı ve bu performansın sonuçları itibarı ile uluslararası sistemin oluşumunda, şekillenmesinde ve işleyişinde çok büyük rol oynamıştır.

ABD Dış Politikasının Güç Kaynakları

ABD’nin uluslararasındaki sistemde elde ettiği başarısında önemli katkıları olan iki ana faktör vardır. Bu faktörler aşağıda sıralanmıştır:

  • Somut ve soyut güç kaynakları
  • Kendi geliştirdiği dış politika stratejileri

Uluslararası ilişkiler disiplinini oluşturan tartışmaların bir çoğu ABD’nin dış politikalarından etkilenmiştir. ABD, Avrupalı devletlerin sömürgelerinden gelişerek ortaya çıkan bir devlet olması sebebiyle Avrupa’daki tüm gelişmeleri kendine yansıtmıştır ve ABD, Avrupa’nın güçlendiği 16. yüzyıldan itibaren güçlenmiştir. ABD’nin somut güç kaynakları aşağıda sıralanmıştır:

  • Ülke büyüklüğü
  • Jeopolitik konumu
  • Doğal kaynakları
  • Nüfus büyüklüğü
  • Ordunun büyüklüğü
  • Ekonomik üretimi
  • Teknoloji gelişmişliği

ABD’nin soyut güç kaynakları ise sahip olduğu değerler ve ilkelerdir. Bu özelliklerin bir kısmı aşağıda sıralanmıştır:

  • Devlet modeli
  • Başkanlık sistemi
  • Liberal değerler
  • Dış politikaları

ABD dış politikasına katkı sağlayan en önemli konular aşağıda sıralanmıştır: •

  • başkanlık sistemi,
  • jeopolitik konumu,
  • askeri ve ekonomik üretimin sürekli artmasıdır.

Başkanlık sistemi 51 eyaletin bir yandan özgürlüğünü garanti altına alır ve bir yandan da birlikte hareket etmesini sağlar. Jeopolitik konumu sayesinde ABD dünyanın önemli bir kısmından ayrıdır. Komşularının güçlü olmaması ABD’nin istikrarını ve güvenliğini olumsuz olarak etkilememiştir. ABD’nin sahip olduğu doğal kaynaklar ve Avrupa’dan edindiği teknoloji üretimin artmasında önemli rol oynamıştır. ABD 2000’li yıllara kadar dünyadaki toplam üretimin yüzde 50’sini tek başına yapmıştır. Sahip olduğu askeri güç dış politikaya önemli katkılar yapmıştır. ABD sahip olduğu liberal ideolojiyi ve yönetim tarzını dünyaya yaymaya çalışmıştır. Liberalizmin insan hakları, özgürlükler, demokrasi, para ekonomisi ve kendi kendini yönetmek gibi idealleri ABD’nin imajını dünya çapında güçlendirmiştir.

ABD’nin dış politika stratejileri tarihsel olarak üçe ayrılabilir. Stratejiler aşağıda sıralanmıştır:

  • Yalnızcılık
  • Güç dengesi
  • Angajman

Yalnızcılık ABD’nin, Avrupa’daki olumsuz gelişmelerden kendisini koruması ve izole etmesidir. Güç dengesi stratejisi, ABD’nin dünyadaki diğer güçleri de dikkate alarak dengeler oluşturması ve bu amaç için ittifaklar kurmuştur ve uluslararası örgütlerin kurulmasına öncülük etmiştir. Angajman stratejisi ise ABD’nin dünyadaki birçok ülke ile ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel bağlar kurarak uluslararası sistemi şekillendirmesidir.

ABD’nin Kuruluşu ve Dünyaya Yayılması

ABD’nin dış politikasına tarihsel açıdan bakıldığı zaman sürekli gelişen, geliştikçe yayılan ve yayıldıkça dünyayı şekillendiren bir performans görülür. ABD’nin modern dönemde ortaya çıkışının temelinde Avrupa devletleri vardır. Amerika kıtasının keşfi ile başlayan iki yüzyıl içeresinde Avrupa devletleri Amerika kıtasını sömürgeleştirilmiştir. İngilizlerin koloni sayıları 13’e kadar çıkmıştır.

Avrupalılar, sömürgeleşme dönemimde bir yandan kendi dini, kültürel, siyasi ve ekonomik çıkarlarını yerleştirmeye çalışırken diğer yandan yerel halkı asimile etmeye çalışmışlarıdır. Sömürgeci ülkeler tarım ve sanayide çalıştırmak amacıyla Afrika’dan ve Latin Amerika’dan köleler getirmiştir. İngiliz koloniler diğer kolonilere göre daha özgür ve gelişmişlerdi ve bu ilerlemelerin sonucu olarak İngiltere’ye karşı kendi kendilerini yönetmek için ekonomik ve askeri imkanları elde ettiler. İngiltere ve Fransa arasında gerçekleşen 7 yıl savaşları sonucunda İngiltere’nin kolonilerden daha fazla vergi istemesi sonucunda koloniler bağımsızlık savaşına başlamışlardır. Bu dönemde İngiltere’ye karşı olan devletler kolonilere askeri destek vermişleridir. Kolonilerin askeri malzemelerinin yüzde 90 Fransa’dan gelmiştir. Kolonilerin bağımsızlığı 1783 yılında kazanılmıştır.

Koloniler bağımsızlığını kazandıktan sonra kendilerini İngiltere’den ve hatta diğer Avrupa devletlerinden farklı olarak görmüşlerdir ve bağımsız bir siyasi aktör olmuşlardır. Dünya tarihindeki ilk federal anayasa ABD anayasasıdır ve sonuçları itibarı ile dünyada yeni bir dönem başlatmıştır. Anayasanın Haklar Bildirgesi ABD’nin dünyada öne çıkmasına katkıda bulunmuştur.

ABD’nin iç ve dış politikaları Avrupa ile etkileşim içinde olmuştur. Ayrıca Latin Amerika Pasifik ülkeleri ile ticari ilişkiler geliştirmiştir. ABD, İngiltere ve Fransa arasında Napolyon savaşları döneminde tarafsız kalmıştır ve her iki ülke ile ekonomik ilişkilerini geliştirmiştir. Başkanlardan Washington’un ve Jefferson’ın tarafsız kalma politikası ABD’nin güçlenmesine ve ticaretini geliştirmesine katkı sağlamıştır ve ABD’yi hızla zenginleşmiştir. ABD’nin ticaret ağları Akdeniz’e kadar uzanmıştır. Bu zenginliğin sonucu olarak da Fransa’dan Louisiana’yı 15 milyon dolara satın almışlardır. ABD yönetiminin dengeli bir dış politika izlemesi kendi içerişinde birliğinin sağlandığının bir kanıtıdır. ABD, Avrupa’nın kendi ve komşu ülkelerinin iç işlerine karışmasını istemiyordu. Bu strateji sayesinde hızla topraklarını genişlettiler. ABD antisömürgeci politikalar izleyerek bölge ülkelerinin sempatisini kazanmıştır ve onlar üzerindeki etki alanını genişletmiştir.

ABD’nin hızla yayılması içlerinde büyük bir anlaşmazlığa dönüştü ve iç savaşa yol açtı. Güneyliler köle ticaretinin devam etmesini savunurken kuzeyliler köleliğin kaldırılmasını savunuyorlardı. Bu savaştan, Kuzeyliler Başkan Lincoln’ un izlediği başarılı iç ve dış politika sayesinde galip çıkmıştır. İç savaş sonrasında ABD her alanda daha da gelişerek dünyada önemli bir yere sahip olmuştur. İç savaş sonrasında teknolojik, askeri alandaki ilerlemeler ABD’nin dünyanın uzak köşelerine doğru yayılmasına neden olmuştur. Ayrıca ABD Alaska ve Midway adalarını satın alarak topraklarının genişlemesine devam etmiştir.

ABD-İspanya savaşından sonra ABD Latin Amerika’da olan etkisini arttırmaya başlamıştır. ABD bütün dünyada olan ticaretini artırtmaya yönelik politikalar izlemiştir. ABD’nin Orta Amerika’daki etkisi kendi içerisinde emperyalizm tartışmalarına yol açmıştır. Fakat bu tartışmalar ABD’nin yayılmacılığını etkilememiştir.

Dünya Düzeni Kurma Çabaları

20. yüzyılın başlarında ABD bir dünya gücü haline gelmişti. ABD yayılmacılığı sadece askeri güce dayalı politikalar üzerinden değil aynı zamanda ABD’nin savunduğu değerler üzerinden gerçekleşmekteydi. ABD dünya savaşlarında büyük rol oynamıştır ve Dünyanın şekillenmesinde kendi değerlerini kullanmıştır.

ABD 1. Dünya Savaşının başlarında tarafsız kalma politikasını uygulamaya karar vermişti ve savaşan devletler ile ticaret yapıyordu. Fakat İngiltere ve Fransa ile olan ticareti artarken Almanya ile olan ticaretini azaltarak aslında tarafsız bir politika izlemiyordu. Almanya bu durumdan dolayı ABD ticaret gemilerini batırdı ve Meksika’ya bir telgraf çekerek ABD’ye karşı savaşması durumunda destek vereceğini söyledi. Bu durumdan dolayı ABD 1. Dünya savaşına katılma kararı almıştır. ABD 2 milyon kişiyi Avrupa’ya göndermiştir. Müttefik devletlere silah, cephane ve mali kaynak desteğinde bulunmuştur.

ABD Başkanı Wilson devletler arasındaki savaşın önlenmesi için öneriler getirdi. Bunlar ulusların kendi kaderini tayin hakkı ve müşterek güvenlik sisteminin kurulmasıdır. Milletler Cemiyetine katılma oylamasında Senatodan hayır kararı çıkması ABD’nin tekrar yalnızcılık politikasına dönmesini sağlamıştır.

Dünya savaşları arasında kalan dönemde ABD dünyadaki üretimin yüzde 50’sinden fazlasını tek başına yapıyordu ve ticaretini 2 kat daha artırtmıştı. 2. Dünya Savaşının başlarında ABD tarafsız kalmıştır fakat İngiltere’ye de her türlü yardımı yapmıştır. ABD Başkanı Roosevelt ile İngiltere Başkanı Churchill savaşından başından itibaren görüşmeye başlamıştır ve savaş sonrası düzenin nasıl kurulacağı hakkında stratejiler belirlenmiştir. ABD, Japonya’nın yaptığı askeri saldırı sonucunda 2. Dünya Savaşına katıldı. ABD ve Sovyetler Birliği Almanya’ya karşı işbirliği yaptılar. Fakat daha savaş bitmeden iki ülke arasında derin görüş ayrılıkları ortaya çıktı. 2. Dünya savaşında sonra dünyada liberal değerlere dayalı bir düzen kurulmaya başlandı ve ABD’nin angajman stratejisi ile birlikte uluslararası örgütler kurulmaya başlandı.

ABD, Sovyetler Birliğinin yayılmasını önlemek amacıyla Avrupa’nın askeri ve ekonomik örgütlenmelerine destek verdi ve NATO’nun kurulmasına öncülük etti. ABD, yeni düzenin korunması için hem gizli hem de açık birçok farklı niteliklerde operasyon yapmıştır. ABD ve Sovyetlerin yayılmaya devam etmek istemeleri Avrupa’da Hem ABD aleyhine hem de Sovyetler aleyhine tepkiler oluşmasına neden olmuştur. ABD ve Sovyetlerin silahlanma yarışına girmeleri dünyayı büyük bir riske atmıştı.

ABD’nin uyguladığı Vietnam politikası başarılı olmamış ve yüksek miktarda kayıplar verdirtmiştir Bu savaş sonrasında bazı ülkelerde Amerika sempatisi azalmaya başlamıştır.

Arapların uyguladığı petrol ambargosu ABD ekonomisine ciddi zararlar verdi. Bunun üzerine ABD İsrail’e baskılar yaparak Arap-İsrail savaşının bitmesine yardımcı oldu. ABD yönetimi, Arap devletleri ile ekonomik ve siyasi diyaloğunu geliştirerek ticaretini de hızla artırdı. ABD yönetimi Çin’e olan ilişkilerini geliştirerek hem Pasifikte hem de Araplarla olan ilişkilerini geliştirerek Orta Doğu’da yeni bir bahar havası yarattı.

İran Şah’ının yıkılması ve Sovyetlerin Afganistan’ı işgal etmesi ABD yönetimi zora soktu ve bir başka petrol krizi yaşandı. Bu durumdan sonra ABD askeri harcamalarını artırdı ve Basra körfezinde oluşabilecek tehditlere karşılık verileceğini ilan etti. Başkan Reagan askeri harcamaları iki katına çıkardı ve birçok ülkeye askeri müdahalede bulundu. Reagan, Sovyetlere karşı savaşan güçlere destek vererek Sovyetlerin yayılmacılığı engellemek istedi. ABD yönetimi Çin ve Japonya ile ilişkilerini geliştirmiş fakat ticaretleri açık vermeye başlayınca ticaretler askıya alınmıştır. Başkan Reagan’ın atak politikası Sovyetlerin çöküşünü hızlandırmıştır. Bunun sonucunda Sovyet lider Gorbaçev, ABD ile görüşmelere başlamış ve iki ülke arasında silahsızlanma antlaşması imzalanmıştır. Başkan Reagan 45 yıllık soğuk savaşı bitirerek yeni bir düzenin kurulmasına öncülük etmiştir.

Sovyetlerin dağılması ile birlikte ABD tek süper güç haline gelmişti ve yayılmacı politikasını daha da artırmıştı. Başkan Bush döneminden başlayarak ABD askeri gücünü yaygınlaştırmaya başladı. ABD dünyada olan sorunların Birlemiş Milletler aracılığı ile çözülebileceği gibi beklenti ortaya çıkarmıştı. Bu anlayış içerinde ABD birçok ülkeye askeri operasyonlar yapmıştır.

ABD yönetimi Soğuk Savaş sonrasında NATO’nun görev tanımı değiştirdi. ABD, Rusya ile olan ilişkilerini geliştirdi. Komşu olan ülkeler ile serbest ticaret antlaşması imzaladı. Asya ülkeleri ile ticaret antlaşmaları imzaladı.

ABD’nin yapmış olduğu operasyonlarda kendi reel politik çıkarlarını düşünmesi, uluslararası boyutta anlaşmazlıklara neden oldu. ABD’nin operasyonları beklenen sonuçları veremedi ve daha büyük sorunlara neden oldu.

Clinton döneminde ABD diğer ülkeler ile olan işbirliğini ve diyaloglarını artırtmaya karar verdi. Bu politikası barışın oluşumunda büyük katkı sağladı. Başkan Clinton dönemimde küreselleşme süreci yaygınlaştı. Clinton Arapİsrail ilişkilerinin düzelmesi için uğraşlar verdi.

ABD yönetiminde silah, petrol ve Yahudi lobilerinin etkilerini artırması ile birlikte bu lobiler Başkanlık seçimlerinde Başkan Bush’un oğlunu desteklediler. 11 Eylül 2001 krizi sonrasında ABD iç ve dış politikası radikal bir biçimde değişime uğradı.

ABD Başkanı Bush terörün doğduğu ülkelere karşı mücadele etmek istedi ve dünyaya “ya bizimlesin ya da terörle” şeklinde çağrı yaptı. Daha sonra Sırasıyla Afganistan ve Irak savaşları yapıldı. ABD askeri gücünü kullanarak tüm Orta Doğu’yu tekrar şekillendirmek istiyordu. ABD’nin Irak’a yaptığı askeri operasyon sonrasında dünya çapında saygınlığı azaldı. ABD çok büyük ekonomik ve askeri kayıplar verdi. Irak savaşı Orta Doğu bölgesinin karışmasına ve Arap-İsrail krizinin derinleşmesine neden oldu.

Başkan Obama döneminde Irak’tan askerler çekildi. Olumsuz olan imajın düzelmesi için politikalar oluşturulmaya başlandı. Obama dünya barışı için çalışmalar yaptı. El Kaide lideri Obama zamanında öldürüldü ve Obama’ya büyük bir prestij kazandırdı. İran ile diyalog kurarak İslam ülkeleri ile arasını düzeltmeye çalıştı. Obama döneminde ABD, Orta Doğu’da yaşanmakta olan Arap baharına müdahil olmayarak geri planda durmayı tercih etti. ABD, Irak’tan sonra başka bir ülkeye asker göndermemiştir.

ABD ve Uluslararası Sistem

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), uluslararası sistemdeki konumu, gücü, etkisi ve katılım derecesi nedeniyle süper güç olan bir devlettir. 20 yüzyıldaki uluslararası ilişkiler performansı ve bu performansın sonuçları itibarı ile uluslararası sistemin oluşumunda, şekillenmesinde ve işleyişinde çok büyük rol oynamıştır.

ABD Dış Politikasının Güç Kaynakları

ABD’nin uluslararasındaki sistemde elde ettiği başarısında önemli katkıları olan iki ana faktör vardır. Bu faktörler aşağıda sıralanmıştır:

  • Somut ve soyut güç kaynakları
  • Kendi geliştirdiği dış politika stratejileri

Uluslararası ilişkiler disiplinini oluşturan tartışmaların bir çoğu ABD’nin dış politikalarından etkilenmiştir. ABD, Avrupalı devletlerin sömürgelerinden gelişerek ortaya çıkan bir devlet olması sebebiyle Avrupa’daki tüm gelişmeleri kendine yansıtmıştır ve ABD, Avrupa’nın güçlendiği 16. yüzyıldan itibaren güçlenmiştir. ABD’nin somut güç kaynakları aşağıda sıralanmıştır:

  • Ülke büyüklüğü
  • Jeopolitik konumu
  • Doğal kaynakları
  • Nüfus büyüklüğü
  • Ordunun büyüklüğü
  • Ekonomik üretimi
  • Teknoloji gelişmişliği

ABD’nin soyut güç kaynakları ise sahip olduğu değerler ve ilkelerdir. Bu özelliklerin bir kısmı aşağıda sıralanmıştır:

  • Devlet modeli
  • Başkanlık sistemi
  • Liberal değerler
  • Dış politikaları

ABD dış politikasına katkı sağlayan en önemli konular aşağıda sıralanmıştır: •

  • başkanlık sistemi,
  • jeopolitik konumu,
  • askeri ve ekonomik üretimin sürekli artmasıdır.

Başkanlık sistemi 51 eyaletin bir yandan özgürlüğünü garanti altına alır ve bir yandan da birlikte hareket etmesini sağlar. Jeopolitik konumu sayesinde ABD dünyanın önemli bir kısmından ayrıdır. Komşularının güçlü olmaması ABD’nin istikrarını ve güvenliğini olumsuz olarak etkilememiştir. ABD’nin sahip olduğu doğal kaynaklar ve Avrupa’dan edindiği teknoloji üretimin artmasında önemli rol oynamıştır. ABD 2000’li yıllara kadar dünyadaki toplam üretimin yüzde 50’sini tek başına yapmıştır. Sahip olduğu askeri güç dış politikaya önemli katkılar yapmıştır. ABD sahip olduğu liberal ideolojiyi ve yönetim tarzını dünyaya yaymaya çalışmıştır. Liberalizmin insan hakları, özgürlükler, demokrasi, para ekonomisi ve kendi kendini yönetmek gibi idealleri ABD’nin imajını dünya çapında güçlendirmiştir.

ABD’nin dış politika stratejileri tarihsel olarak üçe ayrılabilir. Stratejiler aşağıda sıralanmıştır:

  • Yalnızcılık
  • Güç dengesi
  • Angajman

Yalnızcılık ABD’nin, Avrupa’daki olumsuz gelişmelerden kendisini koruması ve izole etmesidir. Güç dengesi stratejisi, ABD’nin dünyadaki diğer güçleri de dikkate alarak dengeler oluşturması ve bu amaç için ittifaklar kurmuştur ve uluslararası örgütlerin kurulmasına öncülük etmiştir. Angajman stratejisi ise ABD’nin dünyadaki birçok ülke ile ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel bağlar kurarak uluslararası sistemi şekillendirmesidir.

ABD’nin Kuruluşu ve Dünyaya Yayılması

ABD’nin dış politikasına tarihsel açıdan bakıldığı zaman sürekli gelişen, geliştikçe yayılan ve yayıldıkça dünyayı şekillendiren bir performans görülür. ABD’nin modern dönemde ortaya çıkışının temelinde Avrupa devletleri vardır. Amerika kıtasının keşfi ile başlayan iki yüzyıl içeresinde Avrupa devletleri Amerika kıtasını sömürgeleştirilmiştir. İngilizlerin koloni sayıları 13’e kadar çıkmıştır.

Avrupalılar, sömürgeleşme dönemimde bir yandan kendi dini, kültürel, siyasi ve ekonomik çıkarlarını yerleştirmeye çalışırken diğer yandan yerel halkı asimile etmeye çalışmışlarıdır. Sömürgeci ülkeler tarım ve sanayide çalıştırmak amacıyla Afrika’dan ve Latin Amerika’dan köleler getirmiştir. İngiliz koloniler diğer kolonilere göre daha özgür ve gelişmişlerdi ve bu ilerlemelerin sonucu olarak İngiltere’ye karşı kendi kendilerini yönetmek için ekonomik ve askeri imkanları elde ettiler. İngiltere ve Fransa arasında gerçekleşen 7 yıl savaşları sonucunda İngiltere’nin kolonilerden daha fazla vergi istemesi sonucunda koloniler bağımsızlık savaşına başlamışlardır. Bu dönemde İngiltere’ye karşı olan devletler kolonilere askeri destek vermişleridir. Kolonilerin askeri malzemelerinin yüzde 90 Fransa’dan gelmiştir. Kolonilerin bağımsızlığı 1783 yılında kazanılmıştır.

Koloniler bağımsızlığını kazandıktan sonra kendilerini İngiltere’den ve hatta diğer Avrupa devletlerinden farklı olarak görmüşlerdir ve bağımsız bir siyasi aktör olmuşlardır. Dünya tarihindeki ilk federal anayasa ABD anayasasıdır ve sonuçları itibarı ile dünyada yeni bir dönem başlatmıştır. Anayasanın Haklar Bildirgesi ABD’nin dünyada öne çıkmasına katkıda bulunmuştur.

ABD’nin iç ve dış politikaları Avrupa ile etkileşim içinde olmuştur. Ayrıca Latin Amerika Pasifik ülkeleri ile ticari ilişkiler geliştirmiştir. ABD, İngiltere ve Fransa arasında Napolyon savaşları döneminde tarafsız kalmıştır ve her iki ülke ile ekonomik ilişkilerini geliştirmiştir. Başkanlardan Washington’un ve Jefferson’ın tarafsız kalma politikası ABD’nin güçlenmesine ve ticaretini geliştirmesine katkı sağlamıştır ve ABD’yi hızla zenginleşmiştir. ABD’nin ticaret ağları Akdeniz’e kadar uzanmıştır. Bu zenginliğin sonucu olarak da Fransa’dan Louisiana’yı 15 milyon dolara satın almışlardır. ABD yönetiminin dengeli bir dış politika izlemesi kendi içerişinde birliğinin sağlandığının bir kanıtıdır. ABD, Avrupa’nın kendi ve komşu ülkelerinin iç işlerine karışmasını istemiyordu. Bu strateji sayesinde hızla topraklarını genişlettiler. ABD antisömürgeci politikalar izleyerek bölge ülkelerinin sempatisini kazanmıştır ve onlar üzerindeki etki alanını genişletmiştir.

ABD’nin hızla yayılması içlerinde büyük bir anlaşmazlığa dönüştü ve iç savaşa yol açtı. Güneyliler köle ticaretinin devam etmesini savunurken kuzeyliler köleliğin kaldırılmasını savunuyorlardı. Bu savaştan, Kuzeyliler Başkan Lincoln’ un izlediği başarılı iç ve dış politika sayesinde galip çıkmıştır. İç savaş sonrasında ABD her alanda daha da gelişerek dünyada önemli bir yere sahip olmuştur. İç savaş sonrasında teknolojik, askeri alandaki ilerlemeler ABD’nin dünyanın uzak köşelerine doğru yayılmasına neden olmuştur. Ayrıca ABD Alaska ve Midway adalarını satın alarak topraklarının genişlemesine devam etmiştir.

ABD-İspanya savaşından sonra ABD Latin Amerika’da olan etkisini arttırmaya başlamıştır. ABD bütün dünyada olan ticaretini artırtmaya yönelik politikalar izlemiştir. ABD’nin Orta Amerika’daki etkisi kendi içerisinde emperyalizm tartışmalarına yol açmıştır. Fakat bu tartışmalar ABD’nin yayılmacılığını etkilememiştir.

Dünya Düzeni Kurma Çabaları

20. yüzyılın başlarında ABD bir dünya gücü haline gelmişti. ABD yayılmacılığı sadece askeri güce dayalı politikalar üzerinden değil aynı zamanda ABD’nin savunduğu değerler üzerinden gerçekleşmekteydi. ABD dünya savaşlarında büyük rol oynamıştır ve Dünyanın şekillenmesinde kendi değerlerini kullanmıştır.

ABD 1. Dünya Savaşının başlarında tarafsız kalma politikasını uygulamaya karar vermişti ve savaşan devletler ile ticaret yapıyordu. Fakat İngiltere ve Fransa ile olan ticareti artarken Almanya ile olan ticaretini azaltarak aslında tarafsız bir politika izlemiyordu. Almanya bu durumdan dolayı ABD ticaret gemilerini batırdı ve Meksika’ya bir telgraf çekerek ABD’ye karşı savaşması durumunda destek vereceğini söyledi. Bu durumdan dolayı ABD 1. Dünya savaşına katılma kararı almıştır. ABD 2 milyon kişiyi Avrupa’ya göndermiştir. Müttefik devletlere silah, cephane ve mali kaynak desteğinde bulunmuştur.

ABD Başkanı Wilson devletler arasındaki savaşın önlenmesi için öneriler getirdi. Bunlar ulusların kendi kaderini tayin hakkı ve müşterek güvenlik sisteminin kurulmasıdır. Milletler Cemiyetine katılma oylamasında Senatodan hayır kararı çıkması ABD’nin tekrar yalnızcılık politikasına dönmesini sağlamıştır.

Dünya savaşları arasında kalan dönemde ABD dünyadaki üretimin yüzde 50’sinden fazlasını tek başına yapıyordu ve ticaretini 2 kat daha artırtmıştı. 2. Dünya Savaşının başlarında ABD tarafsız kalmıştır fakat İngiltere’ye de her türlü yardımı yapmıştır. ABD Başkanı Roosevelt ile İngiltere Başkanı Churchill savaşından başından itibaren görüşmeye başlamıştır ve savaş sonrası düzenin nasıl kurulacağı hakkında stratejiler belirlenmiştir. ABD, Japonya’nın yaptığı askeri saldırı sonucunda 2. Dünya Savaşına katıldı. ABD ve Sovyetler Birliği Almanya’ya karşı işbirliği yaptılar. Fakat daha savaş bitmeden iki ülke arasında derin görüş ayrılıkları ortaya çıktı. 2. Dünya savaşında sonra dünyada liberal değerlere dayalı bir düzen kurulmaya başlandı ve ABD’nin angajman stratejisi ile birlikte uluslararası örgütler kurulmaya başlandı.

ABD, Sovyetler Birliğinin yayılmasını önlemek amacıyla Avrupa’nın askeri ve ekonomik örgütlenmelerine destek verdi ve NATO’nun kurulmasına öncülük etti. ABD, yeni düzenin korunması için hem gizli hem de açık birçok farklı niteliklerde operasyon yapmıştır. ABD ve Sovyetlerin yayılmaya devam etmek istemeleri Avrupa’da Hem ABD aleyhine hem de Sovyetler aleyhine tepkiler oluşmasına neden olmuştur. ABD ve Sovyetlerin silahlanma yarışına girmeleri dünyayı büyük bir riske atmıştı.

ABD’nin uyguladığı Vietnam politikası başarılı olmamış ve yüksek miktarda kayıplar verdirtmiştir Bu savaş sonrasında bazı ülkelerde Amerika sempatisi azalmaya başlamıştır.

Arapların uyguladığı petrol ambargosu ABD ekonomisine ciddi zararlar verdi. Bunun üzerine ABD İsrail’e baskılar yaparak Arap-İsrail savaşının bitmesine yardımcı oldu. ABD yönetimi, Arap devletleri ile ekonomik ve siyasi diyaloğunu geliştirerek ticaretini de hızla artırdı. ABD yönetimi Çin’e olan ilişkilerini geliştirerek hem Pasifikte hem de Araplarla olan ilişkilerini geliştirerek Orta Doğu’da yeni bir bahar havası yarattı.

İran Şah’ının yıkılması ve Sovyetlerin Afganistan’ı işgal etmesi ABD yönetimi zora soktu ve bir başka petrol krizi yaşandı. Bu durumdan sonra ABD askeri harcamalarını artırdı ve Basra körfezinde oluşabilecek tehditlere karşılık verileceğini ilan etti. Başkan Reagan askeri harcamaları iki katına çıkardı ve birçok ülkeye askeri müdahalede bulundu. Reagan, Sovyetlere karşı savaşan güçlere destek vererek Sovyetlerin yayılmacılığı engellemek istedi. ABD yönetimi Çin ve Japonya ile ilişkilerini geliştirmiş fakat ticaretleri açık vermeye başlayınca ticaretler askıya alınmıştır. Başkan Reagan’ın atak politikası Sovyetlerin çöküşünü hızlandırmıştır. Bunun sonucunda Sovyet lider Gorbaçev, ABD ile görüşmelere başlamış ve iki ülke arasında silahsızlanma antlaşması imzalanmıştır. Başkan Reagan 45 yıllık soğuk savaşı bitirerek yeni bir düzenin kurulmasına öncülük etmiştir.

Sovyetlerin dağılması ile birlikte ABD tek süper güç haline gelmişti ve yayılmacı politikasını daha da artırmıştı. Başkan Bush döneminden başlayarak ABD askeri gücünü yaygınlaştırmaya başladı. ABD dünyada olan sorunların Birlemiş Milletler aracılığı ile çözülebileceği gibi beklenti ortaya çıkarmıştı. Bu anlayış içerinde ABD birçok ülkeye askeri operasyonlar yapmıştır.

ABD yönetimi Soğuk Savaş sonrasında NATO’nun görev tanımı değiştirdi. ABD, Rusya ile olan ilişkilerini geliştirdi. Komşu olan ülkeler ile serbest ticaret antlaşması imzaladı. Asya ülkeleri ile ticaret antlaşmaları imzaladı.

ABD’nin yapmış olduğu operasyonlarda kendi reel politik çıkarlarını düşünmesi, uluslararası boyutta anlaşmazlıklara neden oldu. ABD’nin operasyonları beklenen sonuçları veremedi ve daha büyük sorunlara neden oldu.

Clinton döneminde ABD diğer ülkeler ile olan işbirliğini ve diyaloglarını artırtmaya karar verdi. Bu politikası barışın oluşumunda büyük katkı sağladı. Başkan Clinton dönemimde küreselleşme süreci yaygınlaştı. Clinton Arapİsrail ilişkilerinin düzelmesi için uğraşlar verdi.

ABD yönetiminde silah, petrol ve Yahudi lobilerinin etkilerini artırması ile birlikte bu lobiler Başkanlık seçimlerinde Başkan Bush’un oğlunu desteklediler. 11 Eylül 2001 krizi sonrasında ABD iç ve dış politikası radikal bir biçimde değişime uğradı.

ABD Başkanı Bush terörün doğduğu ülkelere karşı mücadele etmek istedi ve dünyaya “ya bizimlesin ya da terörle” şeklinde çağrı yaptı. Daha sonra Sırasıyla Afganistan ve Irak savaşları yapıldı. ABD askeri gücünü kullanarak tüm Orta Doğu’yu tekrar şekillendirmek istiyordu. ABD’nin Irak’a yaptığı askeri operasyon sonrasında dünya çapında saygınlığı azaldı. ABD çok büyük ekonomik ve askeri kayıplar verdi. Irak savaşı Orta Doğu bölgesinin karışmasına ve Arap-İsrail krizinin derinleşmesine neden oldu.

Başkan Obama döneminde Irak’tan askerler çekildi. Olumsuz olan imajın düzelmesi için politikalar oluşturulmaya başlandı. Obama dünya barışı için çalışmalar yaptı. El Kaide lideri Obama zamanında öldürüldü ve Obama’ya büyük bir prestij kazandırdı. İran ile diyalog kurarak İslam ülkeleri ile arasını düzeltmeye çalıştı. Obama döneminde ABD, Orta Doğu’da yaşanmakta olan Arap baharına müdahil olmayarak geri planda durmayı tercih etti. ABD, Irak’tan sonra başka bir ülkeye asker göndermemiştir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.