Açıköğretim Ders Notları

Uygarlık Tarihi 1 Dersi 1. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Uygarlık Tarihi 1 Dersi 1. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Dünyanın Oluşumu Ve Tarih Öncesi Çağlar

Evren, Dünya ve Canlıların Oluşumu

Big Bang ( Büyük Patlama ) adı verilen teoriye göre evren, yaklaşık 15 milyar yıl önce saf enerjiden oluşan küçük, yoğun ve sıcak bir noktanın giderek büyümesiyle oluşmuştur.

Madde giderek yoğunlaşmış ve yer çekimi sayesinde dev kütleler haline gelerek galaksileri meydana getirmiştir. Bizim güneş sistemimiz ise Samanyolu galaksisindeki orta boy bir yıldızın etrafında oluşmuştur.

Güneş’in yörüngesindeki gezegenlerden biri olan Dünya, bir gaz ve toz bulutunun gittikçe küçülmesiyle meydana gelmiştir. Isı ve basınç nedeniyle maddeler katmanlaşmış ve dış yüzey zamanla soğuyarak Litosfer adı verilen yer kabuğunu oluşturmuştur. Bu yüzeyde zamanla canlılık için uygun ortam oluşmuştur.

Yaklaşık 4 milyar yıl önce inorganik bileşimlerden ilk organik moleküller ortaya çıkmıştır. Daha sonra ise ilk basit tek hücreli organizmalar oluşmuştur; bu organizma yığınlarının kum ve balçıkla kaplanıp zamanla taşlaşmasıyla oluşmuş fosil kalıntıları bulunmaktadır. Daha sonra ise çok hücreli canlılar evrimleşmiştir.

Yaklaşık 570 milyon yıl önce ( Paleozoyik Zaman ) ani ve hızlı çok hücreli organizma artışı yaşanmış ( Kambriyen Patlama ), böylece bitkiler ve hayvanlar dünyayı sarmaya başlamışlardır. Daha sonra ( Mezozoyik Zaman ) dinozorlar ve memeliler evrimleşmiş, dünyaya düşen bir meteorun yarattığı iklimsel değişiklikler nedeniyle dinozorların soyu tükenince memeli hayvanların sayısı ve tür çeşitliliğinde bir artış olmuştur ( Senoyozik Zaman ).

Pangea olarak isimlendirilen dünya üzerindeki tek ve dev kıta yaklaşık 200 milyon yıl önce parçalanmaya başlamış ve Laurasia ( kuzey ) ile Gondwana ( güney ) olmak üzere ikiye bölünmüştür (S:5, Resim 1.1). Kıtaların parçalanması ile oluşan coğrafi değişkenlik, canlıların evrimi ve çeşitlenmesi bakımından önemli bir itici güç olmuştur.

Zoolojik sınıflandırma içerisinde, temel biyolojik özellikleri ve genetik yapısındaki benzerlikler nedeniyle insanın da üyesi olduğu primatlar, ilk önce 55 milyon yıl önce ortaya çıkmışlar ve ortak bir kökenden evrilerek farklı türler oluşturmuşlardır.

Primatlar takımının, hominidler ailesi içerisinde bir tribus ( kategori) olan hominini, insanı ve insanın atalarını kapsar. Homininleri diğer primatlardan ayıran en önemli özellik bipedalizm, yani iki ayak üzerinde dik duruş ve hareket biçimidir. İlk homininlere ait en eski fosil kalıntılar 4.4 milyon öncesine aittir ve genellikle güney, doğu ve kuzey Afrika’da bulunmuşlardır.

Üç Çağ Sistemi ve Tarih Öncesi Çağlar

Tarih yazımı, yazının bulunmasıyla başlar ve yazının bulunuşundan önceki toplumlara ait dönem tarih öncesi ( prehistorya ) olarak adlandırılır. Bununla birlikte, tarih öncesi ve erken tarihi çağlarda araç gereç yapımında kullanılan ham maddeler esas alınarak isimlendirilen Üç Çağ Sistemi isimli bir sınıflandırma yöntemi daha bulunmaktadır. Bu çağlar şöyle sıralanmaktadır: Taş Çağı, Tunç Çağı, Demir Çağı. Bu evrelerden Taş Çağı, Paleolitik (Eski Taş Çağı), Mezolitik (Orta Taş Çağı) ve Neolitik (Yeni Taş Çağı) olarak üçe ayrılır. Bazı arkeolojik buluntular nedeniyle, Neolitik ve Tunç Çağı arasına Kalkolitik (Bakır Çağı) evresinin eklenmesi gerekmiştir.

Yazının keşfinden sonraki tarihi çağlardaki yazılı belgeler önemli bilgi kaynakları oluştururken, her zaman yeterli olmayabilirler. Bu sebeple, bazı arkeolojik ve arkeometrik tarihleme yöntemleri geliştirilmiştir. Tabakalama ve tipoloji arkeolojik tarihleme yöntemleri olurken, Karbon 14, Potasyom-argon ve Termolüminesans ise arkeometrik yöntemlerdir.

Paleolitik Çağ (G.Ö 2.500.000-12.000)

İnsan eliyle yapılmış ilk ürünler olan taş aletlerin ortaya çıktığı çağdır. Bu dönemde çakmak taşı, diğer işlenebilir taşlar, hayvan kemikleri ve boynuzlarla yapılan, el baltası, taş bıçak, kazıyıcı, ok ve mızrak uçları gibi aletler en eski teknolojiyi temsil eder.

Paleolitik Çağ insanları avcılık ve toplayıcılıkla geçinen göçebe toplumlardı. İlk yerleşimlerin ortaya çıkmaya başladığı Mezolitik veya Epipaleolitik Çağ’ın başlamasıyla sona eren Paleotilik Çağ üç evreye ayrılmaktadır: Alt Paleolitik, Orta Paleolitik ve Üst Paleolitik .

Günümüzden yaklaşık 2.5 milyon yıl ilâ 200 bin yıl öncesini kapsayan Alt Paleolitik dönemde Homo habilis (ve Homo rudolfensis), Homo erectus (ve Homo ergaster) ve ilk insanlar yaşamışlardır.

Homo genusunun ilk üyesi yani ilk insan türü olan Homo habilis , günümüzden 2.5 ilâ 1.5 milyon yıl öncesinde Güney ve Doğu Afrika’da yaşamıştır. İnsan elinden çıkan ilk taş aletleri yapmışlardır bu sebeple Homo habilis “becerikli insan” anlamına gelmektedir. Ortalama 1.3 metre boyundadırlar ve beyin hacimler oldukça küçüktür.

Homo erectus ise günümüzden 1.9 milyon yıl öncesinden 100 bin yıl öncesine kadar yaşamış bir insan türüdür. Afrika’da evrimleştikleri ve daha sonra Asya ve Avrupa’ya doğru yayıldıkları kabul edilmektedir. Beyin hacimleri Homo habilislere göre biraz daha büyüktür ve bölgesel farklılıklar göstermekle birlikte boyları ortalama 1.60-1.70 m civarındadır. Büyük beyin yapıları, gelişmiş alet teknolojileri ve büyük hayvanları avladıkları örgütlü grup avcılığı yaptıklarına dair bulunan kanıtlar nedeniyle iletişim becerilerinin gelişmiş olduğu düşünülmekte, hatta büyük ihtimalle konuşabildikleri varsayılmaktadır. Homo erectuslar aynı zamanda ateşi bilinçli olarak kullanan ilk türdür.

Günümüzden 500 bin ilâ 200 bin yıl öncesine tarihlenen Homo heidelbergensis fosilleri Avrupa, Asya ve Afrika’da bulunmuştur. Beyin hacimleri modern insanınki ile neredeyse aynıdır.

Günümüzden yaklaşık 200 bin ilâ 40 bin yıl öncesinde yaşanmış olan zaman dilimine Orta Paleolitik Dönem adı verilir. Homo neanderthalensisler bu dönemde yaşamıştır.

Homo neanderthalensis veya neandertal insanı olarak adlandırılan insanların fosilleri Avrupa, Yakın Doğu ve Orta Asya’da bulunmuştur. Buzul Çağ’da yaşamış olan Neandertallerin anatomik yapıları, soğuk iklime uyum sağladıklarını gösterir. Beyin hacimleri modern insanlarınki kadar büyüktür, boylarıysa ortalama 1.55-1.60 m’dir. Neandertaller ilk defa ölülerini gömmüş olan insanlardır. Bu davranış, yaşamı ve ölümü düşündüklerini, ölüme bir anlam yüklediklerini ve ölen yakınlarına özen gösterdiklerini göstermektedir. Yüksek beyin hacimli, hem alet teknolojileri hem de manevi dünyaları gelişmiş, Buzul Çağ’ın zor koşullarında hayatta kalmış ve günümüzden yaklaşık 30 bin yıl öncesine kadar yaşamış olan bu türün soyunun neden tükendiği bilinmemektedir.

Fosiller üzerinde yapılan DNA’nın analizleri, Neandertal insanları ile Homo sapiensin iki ayrı tür olduğunu ortaya koymuştur. Neandertaller ortadan kalkarken Homo sapiensler dünyadaki tek insan türü haline gelmiştir.

Günümüzden yaklaşık 40 bin ilâ 12 bin yıl önceki döneme Üst Paleolitik Dönem adı verilir.

Son insan türü olan Homo sapiens, bugün dünya üzerinde yaşayan tüm insanların üyesi olduğu türdür. Sıcak iklimde yaşamaya uygun bir beden yapısına sahiptirler. Kökenlerini açıklayan iki ayrı model bulunmaktadır: Afrika’dan çıkış modeli ve çok merkezli evrim modeli. İlk teoriye göre Homo sapiensler yaklaşık 200 ilâ 150 bin yıl önce Afrika’da ortaya çıkmış ve daha sonra Afrika dışına yayılmıştır. Hem anatomik yapıları hem de kültürel özellikleri nedeniyle bulundukları ortama daha kolay uyum sağlayabildikleri için Homo neanderthalensislerin yerini almışlardır. Çok merkezli evrim modeline göre ise Homo sapienslerin kökeni 2 milyon yıl öncesine dayanmaktadır. Bu teoriye göre ilk insanlar Afrika, Asya ve Avrupa’ya yayılmış ve bulundukları yerlerde geçirdikleri bölgesel evrim süreçleri sonunda Neandertaller ve Homo sapiensler ortaya çıkmıştır.

En eski Homo sapiens fosilleri Afrika’da bulunmuştur ve günümüzden yaklaşık 130 bin ilâ 100 bin yıl öncesine tarihlendirilmektedir. Bu buluntular Afrika’dan çıkış modelini destekler. Ortadoğu’daki fosiller 90 bin yıl öncesine, Avrupa’dakilerse 40 bin yıl öncesine aittir.

Homo sapiensler yaklaşık 50-60 bin yıl önce Avustralya kıtasına, 20 bin ilâ 15 bin yıl öncesinde ise Amerika kıtasına göç etmişlerdir. O dönemde deniz seviyesinin düşük olması bu geçişleri kolaylaştırmıştır.

Üst Paleolitik Dönem’de alet türleri ve kullanılan malzeme çeşitliliği artmıştır. Öyle ki bunlar sanatsal ürünleri de kapsar hale geldikleri için teknolojiden çok kültür olarak adlandırılmaya başlanmıştır.

Günümüzden yaklaşık 35 bin yıl öncesinden itibaren insanlık tarihinin ilk sanatsal ürünleri ortaya çıkmıştır. Önemli resimlerin bulunduğu mağaralardan bazıları şunlardır: Lascaux (Fransa), Niaux (Fransa), Trois Freres (Fransa) ve Altamira (İspanya) . Bu mağaraların ulaşılması güç iç kısımlarına doğal ve gerçekçi biçimde resmedilmiş av hayvanlarının yanı sıra çeşitli geometrik şekiller bulunmaktadır. Hangi amaçla yapıldıkları ve neyi simgeledikleri bilinmemekle birlikte, bazı araştırmacılar bu resimlerin bir tür av büyüsü için yapıldığını öne sürmektedir.

32 bin yıl öncesinden itibaren yaygın olarak üretilmiş olan fil dişinden ve kilden heykelcikler de vardır. Göğüsleri, kalçaları ve karın kısmı abartılı biçimde betimlenen fakat yüzleri işlenmemiş olan kadın figürlerinin (Örn; Willendorf Venüsü ve Dolni Venüsü ) ana tanrıçaları ve doğurganlığı simgelediği düşünülse de, bu tür yorumlar üzerinde bilim dünyasının bir fikir birliği bulunmamaktadır.

Mezolitik (Epipaleolitik) Çağ (G.Ö 12.000-10.000)

Orta Taş Çağı olarak da anılan bu dönem Paleolitik ve Neolitik arasındaki bir geçiş evresidir. Buzul Çağları’nın bitişiyle birlikte yaşanan iklimdeki belirgin ısınma ve bunun beraberinde gelen ekolojik değişikliklere uyum sağlayan o dönemin insanları yerleşik hayata geçmeye başlamışlardır. Avrupa’da yaşanan Orta Taş Çağı’na Mezolitik, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’dekine Epipalolitik adı verilir.

Mezolitik : Buzulların Avrupa’nın kuzeyine doğru çekilmesi ile açılan yeni alanlara doğru yayılan insanlar avcı-toplayıcı olarak geçinmeye devam etmişlerdir. Özellikle besin kaynaklarının bol olduğu su kenarlarına sabit, kalıcı yerleşimler kurulmuş, balıkçılık gelişmiştir.

Epipaleolitik: Yaklaşık 12 bin yıl önce, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz çevresinde görülen sıcak ve yağışlı iklim, başta arpa ve buğday olmak üzere birçok yabani tahıl türünün bol miktarda yetişmesini sağlamıştır. Bu tahıllar önemli besin kaynakları haline gelince, insanlar bunları toplayıp depolayabilmek için yerleşik hayata geçmek zorunda kalmışlardır. Epipaleolitik Çap yerleşmelerinde yapılan kazılarda hem yabani tahıl toplayıcılığını ve avcılığın sürdüğünü gösteren kalıntılar bulunmuştur.

Epipaleolitik’in en önemli aşaması, Doğu Akdeniz bölgesinde yaklaşık 12 bin ilâ 10 bin yıl öncesindeki topluluklara özgü bir kültürel evre olan Natufyen’dir. Natufyen’in en önemli özelliği, birbirine çok benzeyen yapılardan oluşan, yaklaşık 200-300 kişilik ilk köy yerleşimlerinin ortaya çıkmasıdır.

Neolitik Çağ (İ.Ö 10.000-5.500)

Yeni Taş Çağı veya Cilalı Taş Çağı olarak da adlandırılan Neolitik Çağ, taş aletlerdeki yeniliklerden ziyade, tarımın başladığı ve hayvanların evcilleştirildiği bir kültür evresi olarak tanımlanır.

Neolitik Çağ’ın ortalarında çanak çömlek yapımı başladığı için bu dönem iki evreye ayrılır: Çanak Çömleksiz Neolitik ve Çanak Çömlekli Neolitik.

Çanak Çömleksiz Neolitik yerleşimleri, yabani tahıl toplayıcılığının ve avcılığın sürdürüldüğü Natufyen yerleşimlerinin devamıdır. Bir geçiş dönemi olarak kabul edilebilir.

Tarımın geliştiği ilk yer, Orta Doğu’da verimli hilal adı verilen bölge olmasına rağmen, daha sonra dünyanın başka yerlerinde birbirinden bağımsız olarak tarıma geçilmiştir. Günümüzden 10.000 yıl önce tarıma başlayan Ortadoğu’da arpa, buğday; 8.000 yıl önce başlayan Güneydoğu Asya’da pirinç ve 5.000 yıl önce başlayan Amerika’da mısır tarıma alınan ilk bitkilerdir.

Yoğun tahıl toplayıcılığına dayalı Epipaleolitik yerleşimler, yavaş yavaş tarımsal üretime geçerek Neolitik yerleşimlere dönüşmüştür.

Yerleşik yaşam, tarımın keşfinden önce başlamıştır. Yabani tahıl toplayıcılığı insanları yerleşik yaşama zorlamış, ilk köylerin oluşmasından sonra artan nüfusu beslemekte yetersiz kalmış olmalıdır. Böylece insanlar besin sorununa çözüm bulmak için yabani bitkileri denetim almayı keşfederek tahıllarını kendileri üretmeye başlamışlardır. Yabani tahılların bol miktarda bulunması ve insanların bunları topluyor olması, tarımın keşfinde en önemli etkendir.

Neolitik Çağ, üretici ekonomiye geçişin çağıdır. Tarım sayesinde yiyecek üretiminin başlaması insanlık tarihinde bir devrim olarak nitelendirildiği için bu çağdaki gelişmeler Neolitik Devrim olarak anılır.

Tarımdan hemen sonra gerçekleşen en önemli yenilik, hayvanların evcilleştirilmesidir. Köpek ilk evcilleştirilen hayvandır ( Mezolitik Çağ ). Beslenme amacıyla ise ilk önce koyun, keçi, domuz ve sığır evcilleştirilmiştir. Evcilleştirme süreci, daha çok süt, daha kaliteli yün, daha fazla et veren ve kolay evcilleşebilen uysal hayvanların seçilmesi ve üretilmesiyle gerçekleşmiştir. Evcil hayvan sayısı artana kadar avcılık yaygın olarak devam etmiştir.

Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ’ın başlarındaki, üstleri dallarla örtülüp çamurla sıvanan dairesel yapılı kulübelerin yerine dikdörtgen planlı, içinde mutfak ve kiler işlevi gören ayrı alanların olduğu evler ortaya çıkmıştır. Bu evlerle birlikte düzenli bir yerleşim modeline sahip, içinde tapınak veya kutsal mekanları da olan köyler oluşmuştur.

Bu dönemde ölüler genellikle evlerinin tabanlarına, cenin pozisyonda, çeşitli taşlar ve süs eşyaları ile birlikte gömülüyorlardı.

Obsidyen, Neolitik dönemde alet yapımında bir ham madde olarak yoğun biçimde kullanılmış, geniş bir coğrafyada ticareti yapılmıştır. Isıtılıp dövülerek şekillendirilen bakır da bu dönemde kullanılmaya başlanmıştır.

Çanak Çömlekli Neolitik Çağ, artık besin üretimine dayalı ekonominin tamamen yerleşmiş olduğunu ve avcılıktoplayıcılığın terk edildiğini ifade eder. Bu dönemde yapılan tarım, sadece yağmura bağlı kuru tarımdır, sulama sistemi ve saban, döven gibi tarım aletleri yoktur.

Bu dönemde taş temelli, kerpiç duvarlı, çok odalı ve yeni eklemeler ile genişletilebilen evler ortaya çıkmıştır. Jeriko ve Jarmo gibi yerleşimlerin etrafına sur duvarları ve hendekler yapılmıştır. Bu uygulama, gerektirdiği toplu emek gücü ve bununla bağlantılı ileri toplumsal örgütlenmeyi göstermesi açısından önemlidir. Bu dönem yerleşimlerinden bazıları 5 ilâ 10 bin kişilik nüfusa sahiptir. Neolitik Çağ’ın sonuna doğru ölülerin ev tabanına gömülmesi geleneği ortadan kalkmış, yerleşim yeri dışına gömülmeye başlanmıştır.

Çanak Çömlekli Neolitik; Um-Dabagiye evresi, Hassuna evresi ve Samarra evresi olarak üç aşamaya ayrılır. Bunlar İ.Ö. 6000 ile 5000 arasında Kuzey Mezopotamya bölgesinde ortaya çıkan gelişmiş köy kültürlerini temsil eder.

Kalkolitik Çağ (İ.Ö 5.500/5.000-3.500)

Kalkolitik Çağ (Bakır Çağ), yaklaşık olarak İ.Ö. 5.500/5.000 yıllarında başlar ve Tunç Çağı’nın başlaması ile birlikte sona erer. Erken, Orta ve Son Kalkolitik olarak üç evreye ayrılır.

Kalkolitik Çağ’ın en önemli özelliği, köylerin kentlere dönüşmesi ve tarımcı köy toplumlarından kent devletlerin doğmasıdır. Bu dönemde bölgeler arasında sosyoekonomik açıdan farklılaşmalar ortaya çıkmış, ekonomik çıkar bölgeleri oluşmuştur. Ekonomisi tahıl tarımına dayalı toplumlarda kuraklık kıtlık riski yarattığından, bu bölgelerde artı ürün üretmek ve bunları depolamak önemli hale gelmiştir. Daha kuzeydeki Güneydoğu Anadolu bölgesine göre daha kurak ve besin kaynakları sınırlı bir bölge olan Mezopotamya’da yapılan kuru tarım nüfusu beslemeye yetmemiş, böylece ilk sulamalı tarıma burada geçilmiştir. Üretimin planlaması, su kanalları yapımındaki iş gücü, elde edilen ürünlerin toplanması ve bunların korunması büyük ölçüde bir organizasyon gerektirmiştir.

Üretilen ürünlerin dinî bir merkezde toplanıp sonra halka dağıtılması şeklinde işleyen bir sistem olan tapınak ekonomisi, Kalkolitik Çağ’da kurumsallaşmıştır. Üretimi tapınaklar ve rahipler kontrol etmesi, toplumda üreten ve üretimi kontrol edenler arasındaki ayrımı belirginleştirmiş ve net bir tabakalaşma ortaya çıkarmıştır. Böylece toplumsal hayata bir çeşitlilik gelmiş, yeni bir toplum modeli belirmeye başlamıştır. Sulu tarım, artı ürün ve sosyal dinamizmle birlikte Mezopotamya’daki nüfus artmıştır. Gerekli maden, taş, yün, bitki veya besin gibi maddelerin başka bölgelerden karşılanması deniz ve akarsu ticaretini de gelişmiştir. Ayrıca bu dönemde bakır madenciliği önem kazanmıştır.

Uygarlığın Doğuşu

Yerleşik yaşama geçiş, tarımın başlaması, artı ürünün üretilmesi ve kent devletlerin ortaya çıkışı, uygarlığın doğuşunu hazırlayan temel nedenler olarak sıralanabilir. Tarihsel açıdan uygarlık; devlet, üretim ve iş gücünün denetimi, toplumsal tabakalaşma, mesleki uzmanlaşma, anıtsal yapılar, yazı ve büyük nüfuslu yerleşimler gibi gelişmeler bütünüdür. Ekonomik, siyasal, askerî ve yasal konuların bir sisteme oturtulmasını sağlayan ilk devlet organizasyonlarının ortaya çıkması ile uygarlığın başladığı kabul edilmektedir.

Evren, Dünya ve Canlıların Oluşumu

Big Bang ( Büyük Patlama ) adı verilen teoriye göre evren, yaklaşık 15 milyar yıl önce saf enerjiden oluşan küçük, yoğun ve sıcak bir noktanın giderek büyümesiyle oluşmuştur.

Madde giderek yoğunlaşmış ve yer çekimi sayesinde dev kütleler haline gelerek galaksileri meydana getirmiştir. Bizim güneş sistemimiz ise Samanyolu galaksisindeki orta boy bir yıldızın etrafında oluşmuştur.

Güneş’in yörüngesindeki gezegenlerden biri olan Dünya, bir gaz ve toz bulutunun gittikçe küçülmesiyle meydana gelmiştir. Isı ve basınç nedeniyle maddeler katmanlaşmış ve dış yüzey zamanla soğuyarak Litosfer adı verilen yer kabuğunu oluşturmuştur. Bu yüzeyde zamanla canlılık için uygun ortam oluşmuştur.

Yaklaşık 4 milyar yıl önce inorganik bileşimlerden ilk organik moleküller ortaya çıkmıştır. Daha sonra ise ilk basit tek hücreli organizmalar oluşmuştur; bu organizma yığınlarının kum ve balçıkla kaplanıp zamanla taşlaşmasıyla oluşmuş fosil kalıntıları bulunmaktadır. Daha sonra ise çok hücreli canlılar evrimleşmiştir.

Yaklaşık 570 milyon yıl önce ( Paleozoyik Zaman ) ani ve hızlı çok hücreli organizma artışı yaşanmış ( Kambriyen Patlama ), böylece bitkiler ve hayvanlar dünyayı sarmaya başlamışlardır. Daha sonra ( Mezozoyik Zaman ) dinozorlar ve memeliler evrimleşmiş, dünyaya düşen bir meteorun yarattığı iklimsel değişiklikler nedeniyle dinozorların soyu tükenince memeli hayvanların sayısı ve tür çeşitliliğinde bir artış olmuştur ( Senoyozik Zaman ).

Pangea olarak isimlendirilen dünya üzerindeki tek ve dev kıta yaklaşık 200 milyon yıl önce parçalanmaya başlamış ve Laurasia ( kuzey ) ile Gondwana ( güney ) olmak üzere ikiye bölünmüştür (S:5, Resim 1.1). Kıtaların parçalanması ile oluşan coğrafi değişkenlik, canlıların evrimi ve çeşitlenmesi bakımından önemli bir itici güç olmuştur.

Zoolojik sınıflandırma içerisinde, temel biyolojik özellikleri ve genetik yapısındaki benzerlikler nedeniyle insanın da üyesi olduğu primatlar, ilk önce 55 milyon yıl önce ortaya çıkmışlar ve ortak bir kökenden evrilerek farklı türler oluşturmuşlardır.

Primatlar takımının, hominidler ailesi içerisinde bir tribus ( kategori) olan hominini, insanı ve insanın atalarını kapsar. Homininleri diğer primatlardan ayıran en önemli özellik bipedalizm, yani iki ayak üzerinde dik duruş ve hareket biçimidir. İlk homininlere ait en eski fosil kalıntılar 4.4 milyon öncesine aittir ve genellikle güney, doğu ve kuzey Afrika’da bulunmuşlardır.

Üç Çağ Sistemi ve Tarih Öncesi Çağlar

Tarih yazımı, yazının bulunmasıyla başlar ve yazının bulunuşundan önceki toplumlara ait dönem tarih öncesi ( prehistorya ) olarak adlandırılır. Bununla birlikte, tarih öncesi ve erken tarihi çağlarda araç gereç yapımında kullanılan ham maddeler esas alınarak isimlendirilen Üç Çağ Sistemi isimli bir sınıflandırma yöntemi daha bulunmaktadır. Bu çağlar şöyle sıralanmaktadır: Taş Çağı, Tunç Çağı, Demir Çağı. Bu evrelerden Taş Çağı, Paleolitik (Eski Taş Çağı), Mezolitik (Orta Taş Çağı) ve Neolitik (Yeni Taş Çağı) olarak üçe ayrılır. Bazı arkeolojik buluntular nedeniyle, Neolitik ve Tunç Çağı arasına Kalkolitik (Bakır Çağı) evresinin eklenmesi gerekmiştir.

Yazının keşfinden sonraki tarihi çağlardaki yazılı belgeler önemli bilgi kaynakları oluştururken, her zaman yeterli olmayabilirler. Bu sebeple, bazı arkeolojik ve arkeometrik tarihleme yöntemleri geliştirilmiştir. Tabakalama ve tipoloji arkeolojik tarihleme yöntemleri olurken, Karbon 14, Potasyom-argon ve Termolüminesans ise arkeometrik yöntemlerdir.

Paleolitik Çağ (G.Ö 2.500.000-12.000)

İnsan eliyle yapılmış ilk ürünler olan taş aletlerin ortaya çıktığı çağdır. Bu dönemde çakmak taşı, diğer işlenebilir taşlar, hayvan kemikleri ve boynuzlarla yapılan, el baltası, taş bıçak, kazıyıcı, ok ve mızrak uçları gibi aletler en eski teknolojiyi temsil eder.

Paleolitik Çağ insanları avcılık ve toplayıcılıkla geçinen göçebe toplumlardı. İlk yerleşimlerin ortaya çıkmaya başladığı Mezolitik veya Epipaleolitik Çağ’ın başlamasıyla sona eren Paleotilik Çağ üç evreye ayrılmaktadır: Alt Paleolitik, Orta Paleolitik ve Üst Paleolitik .

Günümüzden yaklaşık 2.5 milyon yıl ilâ 200 bin yıl öncesini kapsayan Alt Paleolitik dönemde Homo habilis (ve Homo rudolfensis), Homo erectus (ve Homo ergaster) ve ilk insanlar yaşamışlardır.

Homo genusunun ilk üyesi yani ilk insan türü olan Homo habilis , günümüzden 2.5 ilâ 1.5 milyon yıl öncesinde Güney ve Doğu Afrika’da yaşamıştır. İnsan elinden çıkan ilk taş aletleri yapmışlardır bu sebeple Homo habilis “becerikli insan” anlamına gelmektedir. Ortalama 1.3 metre boyundadırlar ve beyin hacimler oldukça küçüktür.

Homo erectus ise günümüzden 1.9 milyon yıl öncesinden 100 bin yıl öncesine kadar yaşamış bir insan türüdür. Afrika’da evrimleştikleri ve daha sonra Asya ve Avrupa’ya doğru yayıldıkları kabul edilmektedir. Beyin hacimleri Homo habilislere göre biraz daha büyüktür ve bölgesel farklılıklar göstermekle birlikte boyları ortalama 1.60-1.70 m civarındadır. Büyük beyin yapıları, gelişmiş alet teknolojileri ve büyük hayvanları avladıkları örgütlü grup avcılığı yaptıklarına dair bulunan kanıtlar nedeniyle iletişim becerilerinin gelişmiş olduğu düşünülmekte, hatta büyük ihtimalle konuşabildikleri varsayılmaktadır. Homo erectuslar aynı zamanda ateşi bilinçli olarak kullanan ilk türdür.

Günümüzden 500 bin ilâ 200 bin yıl öncesine tarihlenen Homo heidelbergensis fosilleri Avrupa, Asya ve Afrika’da bulunmuştur. Beyin hacimleri modern insanınki ile neredeyse aynıdır.

Günümüzden yaklaşık 200 bin ilâ 40 bin yıl öncesinde yaşanmış olan zaman dilimine Orta Paleolitik Dönem adı verilir. Homo neanderthalensisler bu dönemde yaşamıştır.

Homo neanderthalensis veya neandertal insanı olarak adlandırılan insanların fosilleri Avrupa, Yakın Doğu ve Orta Asya’da bulunmuştur. Buzul Çağ’da yaşamış olan Neandertallerin anatomik yapıları, soğuk iklime uyum sağladıklarını gösterir. Beyin hacimleri modern insanlarınki kadar büyüktür, boylarıysa ortalama 1.55-1.60 m’dir. Neandertaller ilk defa ölülerini gömmüş olan insanlardır. Bu davranış, yaşamı ve ölümü düşündüklerini, ölüme bir anlam yüklediklerini ve ölen yakınlarına özen gösterdiklerini göstermektedir. Yüksek beyin hacimli, hem alet teknolojileri hem de manevi dünyaları gelişmiş, Buzul Çağ’ın zor koşullarında hayatta kalmış ve günümüzden yaklaşık 30 bin yıl öncesine kadar yaşamış olan bu türün soyunun neden tükendiği bilinmemektedir.

Fosiller üzerinde yapılan DNA’nın analizleri, Neandertal insanları ile Homo sapiensin iki ayrı tür olduğunu ortaya koymuştur. Neandertaller ortadan kalkarken Homo sapiensler dünyadaki tek insan türü haline gelmiştir.

Günümüzden yaklaşık 40 bin ilâ 12 bin yıl önceki döneme Üst Paleolitik Dönem adı verilir.

Son insan türü olan Homo sapiens, bugün dünya üzerinde yaşayan tüm insanların üyesi olduğu türdür. Sıcak iklimde yaşamaya uygun bir beden yapısına sahiptirler. Kökenlerini açıklayan iki ayrı model bulunmaktadır: Afrika’dan çıkış modeli ve çok merkezli evrim modeli. İlk teoriye göre Homo sapiensler yaklaşık 200 ilâ 150 bin yıl önce Afrika’da ortaya çıkmış ve daha sonra Afrika dışına yayılmıştır. Hem anatomik yapıları hem de kültürel özellikleri nedeniyle bulundukları ortama daha kolay uyum sağlayabildikleri için Homo neanderthalensislerin yerini almışlardır. Çok merkezli evrim modeline göre ise Homo sapienslerin kökeni 2 milyon yıl öncesine dayanmaktadır. Bu teoriye göre ilk insanlar Afrika, Asya ve Avrupa’ya yayılmış ve bulundukları yerlerde geçirdikleri bölgesel evrim süreçleri sonunda Neandertaller ve Homo sapiensler ortaya çıkmıştır.

En eski Homo sapiens fosilleri Afrika’da bulunmuştur ve günümüzden yaklaşık 130 bin ilâ 100 bin yıl öncesine tarihlendirilmektedir. Bu buluntular Afrika’dan çıkış modelini destekler. Ortadoğu’daki fosiller 90 bin yıl öncesine, Avrupa’dakilerse 40 bin yıl öncesine aittir.

Homo sapiensler yaklaşık 50-60 bin yıl önce Avustralya kıtasına, 20 bin ilâ 15 bin yıl öncesinde ise Amerika kıtasına göç etmişlerdir. O dönemde deniz seviyesinin düşük olması bu geçişleri kolaylaştırmıştır.

Üst Paleolitik Dönem’de alet türleri ve kullanılan malzeme çeşitliliği artmıştır. Öyle ki bunlar sanatsal ürünleri de kapsar hale geldikleri için teknolojiden çok kültür olarak adlandırılmaya başlanmıştır.

Günümüzden yaklaşık 35 bin yıl öncesinden itibaren insanlık tarihinin ilk sanatsal ürünleri ortaya çıkmıştır. Önemli resimlerin bulunduğu mağaralardan bazıları şunlardır: Lascaux (Fransa), Niaux (Fransa), Trois Freres (Fransa) ve Altamira (İspanya) . Bu mağaraların ulaşılması güç iç kısımlarına doğal ve gerçekçi biçimde resmedilmiş av hayvanlarının yanı sıra çeşitli geometrik şekiller bulunmaktadır. Hangi amaçla yapıldıkları ve neyi simgeledikleri bilinmemekle birlikte, bazı araştırmacılar bu resimlerin bir tür av büyüsü için yapıldığını öne sürmektedir.

32 bin yıl öncesinden itibaren yaygın olarak üretilmiş olan fil dişinden ve kilden heykelcikler de vardır. Göğüsleri, kalçaları ve karın kısmı abartılı biçimde betimlenen fakat yüzleri işlenmemiş olan kadın figürlerinin (Örn; Willendorf Venüsü ve Dolni Venüsü ) ana tanrıçaları ve doğurganlığı simgelediği düşünülse de, bu tür yorumlar üzerinde bilim dünyasının bir fikir birliği bulunmamaktadır.

Mezolitik (Epipaleolitik) Çağ (G.Ö 12.000-10.000)

Orta Taş Çağı olarak da anılan bu dönem Paleolitik ve Neolitik arasındaki bir geçiş evresidir. Buzul Çağları’nın bitişiyle birlikte yaşanan iklimdeki belirgin ısınma ve bunun beraberinde gelen ekolojik değişikliklere uyum sağlayan o dönemin insanları yerleşik hayata geçmeye başlamışlardır. Avrupa’da yaşanan Orta Taş Çağı’na Mezolitik, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’dekine Epipalolitik adı verilir.

Mezolitik : Buzulların Avrupa’nın kuzeyine doğru çekilmesi ile açılan yeni alanlara doğru yayılan insanlar avcı-toplayıcı olarak geçinmeye devam etmişlerdir. Özellikle besin kaynaklarının bol olduğu su kenarlarına sabit, kalıcı yerleşimler kurulmuş, balıkçılık gelişmiştir.

Epipaleolitik: Yaklaşık 12 bin yıl önce, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz çevresinde görülen sıcak ve yağışlı iklim, başta arpa ve buğday olmak üzere birçok yabani tahıl türünün bol miktarda yetişmesini sağlamıştır. Bu tahıllar önemli besin kaynakları haline gelince, insanlar bunları toplayıp depolayabilmek için yerleşik hayata geçmek zorunda kalmışlardır. Epipaleolitik Çap yerleşmelerinde yapılan kazılarda hem yabani tahıl toplayıcılığını ve avcılığın sürdüğünü gösteren kalıntılar bulunmuştur.

Epipaleolitik’in en önemli aşaması, Doğu Akdeniz bölgesinde yaklaşık 12 bin ilâ 10 bin yıl öncesindeki topluluklara özgü bir kültürel evre olan Natufyen’dir. Natufyen’in en önemli özelliği, birbirine çok benzeyen yapılardan oluşan, yaklaşık 200-300 kişilik ilk köy yerleşimlerinin ortaya çıkmasıdır.

Neolitik Çağ (İ.Ö 10.000-5.500)

Yeni Taş Çağı veya Cilalı Taş Çağı olarak da adlandırılan Neolitik Çağ, taş aletlerdeki yeniliklerden ziyade, tarımın başladığı ve hayvanların evcilleştirildiği bir kültür evresi olarak tanımlanır.

Neolitik Çağ’ın ortalarında çanak çömlek yapımı başladığı için bu dönem iki evreye ayrılır: Çanak Çömleksiz Neolitik ve Çanak Çömlekli Neolitik.

Çanak Çömleksiz Neolitik yerleşimleri, yabani tahıl toplayıcılığının ve avcılığın sürdürüldüğü Natufyen yerleşimlerinin devamıdır. Bir geçiş dönemi olarak kabul edilebilir.

Tarımın geliştiği ilk yer, Orta Doğu’da verimli hilal adı verilen bölge olmasına rağmen, daha sonra dünyanın başka yerlerinde birbirinden bağımsız olarak tarıma geçilmiştir. Günümüzden 10.000 yıl önce tarıma başlayan Ortadoğu’da arpa, buğday; 8.000 yıl önce başlayan Güneydoğu Asya’da pirinç ve 5.000 yıl önce başlayan Amerika’da mısır tarıma alınan ilk bitkilerdir.

Yoğun tahıl toplayıcılığına dayalı Epipaleolitik yerleşimler, yavaş yavaş tarımsal üretime geçerek Neolitik yerleşimlere dönüşmüştür.

Yerleşik yaşam, tarımın keşfinden önce başlamıştır. Yabani tahıl toplayıcılığı insanları yerleşik yaşama zorlamış, ilk köylerin oluşmasından sonra artan nüfusu beslemekte yetersiz kalmış olmalıdır. Böylece insanlar besin sorununa çözüm bulmak için yabani bitkileri denetim almayı keşfederek tahıllarını kendileri üretmeye başlamışlardır. Yabani tahılların bol miktarda bulunması ve insanların bunları topluyor olması, tarımın keşfinde en önemli etkendir.

Neolitik Çağ, üretici ekonomiye geçişin çağıdır. Tarım sayesinde yiyecek üretiminin başlaması insanlık tarihinde bir devrim olarak nitelendirildiği için bu çağdaki gelişmeler Neolitik Devrim olarak anılır.

Tarımdan hemen sonra gerçekleşen en önemli yenilik, hayvanların evcilleştirilmesidir. Köpek ilk evcilleştirilen hayvandır ( Mezolitik Çağ ). Beslenme amacıyla ise ilk önce koyun, keçi, domuz ve sığır evcilleştirilmiştir. Evcilleştirme süreci, daha çok süt, daha kaliteli yün, daha fazla et veren ve kolay evcilleşebilen uysal hayvanların seçilmesi ve üretilmesiyle gerçekleşmiştir. Evcil hayvan sayısı artana kadar avcılık yaygın olarak devam etmiştir.

Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ’ın başlarındaki, üstleri dallarla örtülüp çamurla sıvanan dairesel yapılı kulübelerin yerine dikdörtgen planlı, içinde mutfak ve kiler işlevi gören ayrı alanların olduğu evler ortaya çıkmıştır. Bu evlerle birlikte düzenli bir yerleşim modeline sahip, içinde tapınak veya kutsal mekanları da olan köyler oluşmuştur.

Bu dönemde ölüler genellikle evlerinin tabanlarına, cenin pozisyonda, çeşitli taşlar ve süs eşyaları ile birlikte gömülüyorlardı.

Obsidyen, Neolitik dönemde alet yapımında bir ham madde olarak yoğun biçimde kullanılmış, geniş bir coğrafyada ticareti yapılmıştır. Isıtılıp dövülerek şekillendirilen bakır da bu dönemde kullanılmaya başlanmıştır.

Çanak Çömlekli Neolitik Çağ, artık besin üretimine dayalı ekonominin tamamen yerleşmiş olduğunu ve avcılıktoplayıcılığın terk edildiğini ifade eder. Bu dönemde yapılan tarım, sadece yağmura bağlı kuru tarımdır, sulama sistemi ve saban, döven gibi tarım aletleri yoktur.

Bu dönemde taş temelli, kerpiç duvarlı, çok odalı ve yeni eklemeler ile genişletilebilen evler ortaya çıkmıştır. Jeriko ve Jarmo gibi yerleşimlerin etrafına sur duvarları ve hendekler yapılmıştır. Bu uygulama, gerektirdiği toplu emek gücü ve bununla bağlantılı ileri toplumsal örgütlenmeyi göstermesi açısından önemlidir. Bu dönem yerleşimlerinden bazıları 5 ilâ 10 bin kişilik nüfusa sahiptir. Neolitik Çağ’ın sonuna doğru ölülerin ev tabanına gömülmesi geleneği ortadan kalkmış, yerleşim yeri dışına gömülmeye başlanmıştır.

Çanak Çömlekli Neolitik; Um-Dabagiye evresi, Hassuna evresi ve Samarra evresi olarak üç aşamaya ayrılır. Bunlar İ.Ö. 6000 ile 5000 arasında Kuzey Mezopotamya bölgesinde ortaya çıkan gelişmiş köy kültürlerini temsil eder.

Kalkolitik Çağ (İ.Ö 5.500/5.000-3.500)

Kalkolitik Çağ (Bakır Çağ), yaklaşık olarak İ.Ö. 5.500/5.000 yıllarında başlar ve Tunç Çağı’nın başlaması ile birlikte sona erer. Erken, Orta ve Son Kalkolitik olarak üç evreye ayrılır.

Kalkolitik Çağ’ın en önemli özelliği, köylerin kentlere dönüşmesi ve tarımcı köy toplumlarından kent devletlerin doğmasıdır. Bu dönemde bölgeler arasında sosyoekonomik açıdan farklılaşmalar ortaya çıkmış, ekonomik çıkar bölgeleri oluşmuştur. Ekonomisi tahıl tarımına dayalı toplumlarda kuraklık kıtlık riski yarattığından, bu bölgelerde artı ürün üretmek ve bunları depolamak önemli hale gelmiştir. Daha kuzeydeki Güneydoğu Anadolu bölgesine göre daha kurak ve besin kaynakları sınırlı bir bölge olan Mezopotamya’da yapılan kuru tarım nüfusu beslemeye yetmemiş, böylece ilk sulamalı tarıma burada geçilmiştir. Üretimin planlaması, su kanalları yapımındaki iş gücü, elde edilen ürünlerin toplanması ve bunların korunması büyük ölçüde bir organizasyon gerektirmiştir.

Üretilen ürünlerin dinî bir merkezde toplanıp sonra halka dağıtılması şeklinde işleyen bir sistem olan tapınak ekonomisi, Kalkolitik Çağ’da kurumsallaşmıştır. Üretimi tapınaklar ve rahipler kontrol etmesi, toplumda üreten ve üretimi kontrol edenler arasındaki ayrımı belirginleştirmiş ve net bir tabakalaşma ortaya çıkarmıştır. Böylece toplumsal hayata bir çeşitlilik gelmiş, yeni bir toplum modeli belirmeye başlamıştır. Sulu tarım, artı ürün ve sosyal dinamizmle birlikte Mezopotamya’daki nüfus artmıştır. Gerekli maden, taş, yün, bitki veya besin gibi maddelerin başka bölgelerden karşılanması deniz ve akarsu ticaretini de gelişmiştir. Ayrıca bu dönemde bakır madenciliği önem kazanmıştır.

Uygarlığın Doğuşu

Yerleşik yaşama geçiş, tarımın başlaması, artı ürünün üretilmesi ve kent devletlerin ortaya çıkışı, uygarlığın doğuşunu hazırlayan temel nedenler olarak sıralanabilir. Tarihsel açıdan uygarlık; devlet, üretim ve iş gücünün denetimi, toplumsal tabakalaşma, mesleki uzmanlaşma, anıtsal yapılar, yazı ve büyük nüfuslu yerleşimler gibi gelişmeler bütünüdür. Ekonomik, siyasal, askerî ve yasal konuların bir sisteme oturtulmasını sağlayan ilk devlet organizasyonlarının ortaya çıkması ile uygarlığın başladığı kabul edilmektedir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.