Açıköğretim Ders Notları

Uluslararası İktisat Dersi 7. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Uluslararası İktisat Dersi 7. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Dış Ödemeler Dengesi Ve Ödemeler Bilançosunda Denge Mekanizmaları

Ödemeler Dengesi

Ödemeler Dengesinin Tanımı

TCMB tanımına göre ödemeler dengesi , bir ekonomide yerleşik kişilerin (merkezî hükûmet, bankalar, gerçek ve tüzel kişi ve kuruluşlar) diğer ekonomilerde yerleşik kişiler (yurt dışında yerleşikler) ile belli bir dönem içinde yapmış oldukları ekonomik işlemlerin sistematik kayıtlarını elde etmek üzere hazırlanan istatistiki bir rapordur.

Ekonomik işlemler , mal, hizmet ve gelirle ilgili işlemleri, finansal varlık ve yükümlülüklerle ilgili işlemleri, bir ekonomide yerleşik kişilerden diğer bir ekonomide yerleşik kişilere karşılıksız olarak reel veya mali/finansal kaynakların sağlandığı transferleri kapsamaktadır. Ekonomi , bir ülkeyi, bir federal devleti, bir şehri, bir ekonomik birliği veya bölgesel bir ekonomik grubu ifade etmektedir. Yerleşikler ise bir ekonomide bir yıldan fazla süre ile devamlı ve düzenli olarak ikamet eden, o ekonomi içinde faaliyette olan kurum ve kişilerdir.

Ödemeler Dengesi Kayıt İlkeleri

Çift Kayıt İlkesi: Uluslararası işlemler, alacak işlemleri ve borç işlemleri şeklinde sınıflandırılmaktadır. Alacak işlemleri , yabancılardan ödeme kabulü içeren işlemlerdir. Borç işlemleri yabancılara ödeme gerektiren işlemlerdir. Alacak işlemleri, ödemeler bilançosunda artı (+) işaretle yer alırken borç işlemleri eksi (-) işaretle kaydedilmektedir. Mal ve hizmet ihracatı, yabancılardan sağlanan hediyeler gibi tek taraflı transferler ve sermaye girişleri yabancılardan ödeme kabulü içerdiğinden birer alacak işlemidir ve ödemeler dengesinde artı işaretle yer almaktadır. Diğer taraftan, mal ve hizmet ithalatı, yabancılara sağlanan hediyeler ve benzeri diğer tek taraflı transferler ile sermaye çıkışları yabancılara ödeme gerektirdiğinden birer borç işlemidir ve ödemeler dengesinde eksi işaretle yer almaktadır.

Çift-kayıt ilkesi, her bir uluslararası işlem tutarının biri alacak, diğeri borç olacak şekilde iki kez kayıt edilmesi esasına dayanmaktadır. Bunun nedeni, genellikle her bir işlemin iki yönünün bulunmasıdır. Çift-kayıt ilkesine göre bir işlem, bir hesabın alacak veya borç kısmına kaydedildikten sonra bir başka hesabın ters tarafına kaydedilerek denkleştirilmektedir. Böylece ödemeler dengesinde muhasebe yönüyle denge sağlanmaktadır. Özetlemek gerekirse, çift-kayıt ilkesine göre ödemeler dengesinin alacak işlemlerinin toplamı borç işlemlerinin toplamına eşit olmak zorundadır.

Mülkiyet Değişimi İlkesi: Çift-kayıt ilkesi çerçevesinde ekonomik işlemlerin alacak ve borç kayıtları mülkiyet değişiminin gerçekleştiği anda yapılmaktadır.

Piyasa Değeri İlkesi: Ekonomik işlemlerin değerlendirilmesinde piyasa fiyatları kullanılmaktadır. Piyasa fiyatı, işlemin gerçekleştiği ve alıcı ile satıcının almaya ve satmaya razı oldukları fiyat olarak tanımlanabilir.

Ödemeler Dengesi Hesapları

Cari İşlemler Hesabı’nda mal, hizmet ve gelir gibi reel kaynaklarla ilgili işlemler, Sermaye ve Finans Hesabı’nda da reel kaynakların finansmanını sağlayan işlemler yer almaktadır.

Cari İşlemler Hesabı

Cari İşlemler Hesabı , kendi içinde dört alt hesaba ayrılmaktadır. Bu hesaplar Mal Ticareti, Hizmet Ticareti, Gelirler ve Cari Transferler Hesapları’dır. Cari İşlemler Hesabı açığı cari açık, fazlası ise cari fazla olarak adlandırılmaktadır.

Mal Ticareti Hesabı bir ülkenin ihracat ya da ithalatını yaptığı tüm malları kapsamaktadır. Mal ithalatı eksi (-) işareti ile borçlar kısmına kaydedilirken mal ihracatı artı (+) işareti ile alacaklar kısmına kaydedilmektedir. Mal ithalat ve ihracatının göstermiş olduğu denge dış ticaret dengesi olarak adlandırılmaktadır. İthalat tutarının ihracat tutarını aşması durumunda dış ticaret açığı, ihracat tutarının ithalat tutarını aşması durumunda dış ticaret fazlası oluşmaktadır.

Hizmet Ticareti Hesabı’nda bir ülkenin diğer ülkeler ile gerçekleştirdiği hizmet ticareti ile ilgili gelir ve giderler kaydedilmektedir. Hizmet Ticareti Hesabı’nda taşımacılık, turizm, haberleşme hizmetleri, inşaat hizmetleri, sigorta hizmetleri, finansal hizmetler, bilgisayar ve bilgi hizmetleri, patent ve lisans komisyonları, ticari ve ticaret bağlantılı diğer hizmetler, finansal kiralama hizmetleri, çeşitli teknik hizmetler, kişisel, kültürel ve eğlence hizmetleri ile resmî hizmetler ile ilgili gelir ve giderler yer almaktadır.

Gelirler Hesabı’nda farklı ülke yerleşikleri arasında yapılan ücret ödemeleri ile doğrudan yatırımlar, portföy yatırımları ve diğer yatırımlardan kaynaklanan gelir ödemeleri yer almaktadır.

Cari Transferler Hesabı’nda ekonomiye karşılığında bir kaynak transferi olmadan mal, hizmet veya para girişi yaşanması durumunda ilgili işlem kaydedilmektedir. Cari Transferler Hesabı, resmî veya özel bağışları, hibeleri, yardımları ve işçi dövizlerini kapsamaktadır. Yabancı ülke yerleşiği statüsünde bulunan işçilerin ülkeye gönderdikleri dövizler karşılıksız transfer niteliğinde olup, Cari Transferler Hesabı’na kaydedilmektedir.

Sermaye ve Finans Hesabı

Sermaye Hesabı’na bağışlanan borçlar ve göçmen transferleri gibi sermaye transferleri ile üretilmeyen ve finansal olmayan varlıklar kaydedilmektedir. Üretilmeyen ve finansal olmayan varlıklar; kara parçası gibi maddi varlıklar ile imtiyaz, telif, ticari marka, kira ve lisans benzeri transfer edilebilir sözleşmeler gibi maddi olmayan varlıklardır.

Finans Hesabı beş alt hesap kalemine ayrılmaktadır. Bu alt kalemler; doğrudan yatırımlar, portföy yatırımları, finansal türevler, diğer yatırımlar ve rezerv varlıklardır.

Doğrudan Yatırımlar Doğrudan yatırım, yatırımcının yerleşik olduğu ekonomi dışındaki bir ekonomide gerçekleştirdiği uzun vadeli yatırımı göstermektedir. Yatırımın doğrudan yatırım kabul edilmesi için yatırımcının kuruluşun sermeyesinde % 10’dan daha fazla paya sahip olması veya yönetiminde söz sahibi olması gerekmektedir.

Portföy yatırımları , menkul değerlere yapılan yatırımlardır. Portföy yatırımlarında yatırımcı, yerleşik şirket üzerinde yönetim veya denetim hakkına sahip değildir. Yerleşik şirket portföy yatırımlarıyla uluslararası piyasalardan finansman sağlamaktadır. Portföy yatırımlarında ülkeye sadece sermaye girişi yaşanmakta, yeni teknoloji girişi veya işletmecilik bilgisi transferi söz konusu olmamaktadır.

Finansal türevler dayanağı olduğu varlığın değerine bağlı fakat ilgili varlıktan bağımsız olarak alınıp satılabilen finansal varlıklardır.

Diğer yatırımlar hesabında ticari krediler, nakit krediler, döviz mevcutları, mevduat hesapları ve diğer varlık ve yükümlülükler kaydedilmektedir.

Rezerv Varlıklar , ülkenin merkez bankasının yönetiminde olan parasal altın, özel çekme hakları (Special Drawing Rights-SDR), IMF nezdindeki rezerv pozisyonu, ve diğer döviz rezervleri ve diğer alacak haklarıdır.

Rezerv Varlıklar istatistiklerinin ayrı bir başlık altında incelenmesi, ödemeler dengesi açıklarının ve fazlalarının dengelenmesi açısından önem taşımaktadır.

Net Hata ve Noksan (NHN) Hesabı

Çift-kayıt ilkesine göre ödemeler dengesini ilgilendiren her işlem içeriği gereği ilgili hesaba kaydedilmekte ve karşılığında da bir başka hesaba karşı kayıt yapılması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle Cari İşlemler Hesabı’nın daima Sermaye ve Finans Hesabı’na eşit olacak şekilde muhasebeleştirilmesi gerekmektedir. Ancak ekonomik işlemlere ait veriler farklı kaynaklardan elde edilmekte ve bu durum da ölçme, değerleme ve kayıt zamanlarında farklılıklar yaratmaktadır. Bu nedenle ortaya çıkan farklar Net Hata ve Noksan Hesabı’na yansıtılmakta ve böylece hesaplarda alacak ve borç dengesi sağlanmış olmaktadır.

Sonuç itibarıyla şu eşitlik sağlanmak zorundadır:

Ödemeler Dengesi = Cari İşlemler Hesabı + Sermaye ve Finans Hesabı + Net Hata ve Noksan Hesabı + Rezerv Varlıklar Hesabı = 0

Ödemeler Dengesi Açığı ve Fazlası

Ödemeler dengesi açığı, ülkenin ödemeler dengesinde yer alan otonom işlem giderlerinin otonom işlem gelirlerinden fazla olması durumunu, ödemeler dengesi fazlası ise otonom işlem gelirlerinin otonom işlem giderlerinden fazla olması durumunu ifade fazla etmektedir. Ödemeler dengesi açığı dış açık, ödemeler dengesi fazlası ise dış fazla olarak adlandırılmaktadır.

Ödemeler dengesinin sağlanabilmesi için cari açığın Sermaye ve Finans Hesabı fazlası ile cari fazlanın ise Sermaye ve Finans Hesabı açığı ile dengelenmesi gerekmektedir. Dengesizlik durumunda, rezervlerde oluşan azalış ödemeler dengesi açığını, artış ise ödemeler dengesi fazlasını göstermektedir.

Ödemeler Dengesi Açıklarının Nedenleri

Ödemeler dengesi açıklarının başlıca nedenleri; hızlı büyüme sürecine girilmesi, harcama genişletici politikalar uygulanması, ulusal paranın aşırı değerlenmesine yol açan döviz kuru politikası izlenmesi, ekonomideki dalgalanmalar, ithal girdi fiyatlarındaki artışlar ve üretimde verimliliğin artırılamamasıdır.

Tasarruf-Yatırım Eşitliği ve Cari İşlemler Hesabı Dengesi

Bilindiği gibi kapalı bir ekonomide ulusal tasarruflar (S) yatırımlara (I) eşittir: I = S

S = Özel tasarruflar + Kamu tasarrufları

I = Özel yatırımlar + Kamu yatırımları

Açık bir ekonomide ise ulusal tasarruflar yatırımlara eşit olmak zorunda değildir. Yatırımların finansmanında yabancı tasarruflar da kullanılabilir. Toplam yatırımların ulusal tasarrufları aşması ekonominin gelirinden fazla harcama yapması anlamı taşımaktadır.

Toplam Yatırımlar = Ulusal Tasarruflar + Yabancı Tasarruflar

Ulusal tasarrufların yatırımları karşılamakta yetersiz kalması Cari İşlemler Hesabı açığını (cari açık CA) doğurmaktadır. Diğer bir ifade ile Cari İşlemler Hesabı’ndaki açık, ulusal tasarruflar ile yatırımlar arasındaki farktır: CA = S – I

Cari İşlemler Hesabı açığı aşağıdaki şekilde de ifade edilebilir:

CA = Yabancı Tasarruflar

Bütçe Dengesi ve Cari İşlemler Hesabı Dengesi

Bilindiği gibi dışa açık bir ekonomide millî gelir dengesi aşağıdaki gibidir:

Y = C + I + G + (X – M)

Millî geliri arttıran ve azaltan unsurlar bir arada yazıldığında eşitlik aşağıdaki gibi olacaktır:

I + G + X = S + T + M

İlaveler yatırımlar (I), kamu harcamaları (G) ve ihracat (X) artışı millî geliri (Y) artırmaktadır. Sızıntılar tasarruflar (S), vergiler (T) ve ithalat (M) artışı millî geliri azaltmaktadır.

Yukarıdaki eşitlik aşağıdaki gibi yeniden yazılabilir:

(I – S) + (G – T) = (M – X)

(Özel yatırım ve özel tasarruf farkı) + (Bütçe açığı) = (Dış Ticaret Açığı)

Bu eşitlik bir ekonominin net borçlanmasını göstermektedir. Buna göre, bir hükûmet dış ticaret açığını (M – X) veya hizmetlerin ve cari transferlerin eklenmesi ile daha geniş anlamda cari açığı gidermek için; Bütçe açığını (G – T) azaltmak ve/veya özel tasarrufları artırmak (S > I) zorundadır. Buradan, cari açığın nedeninin bütçe açığı veya özel sektör tasarruf yetersizliği olduğu sonucu çıkmaktadır. Bir ekonomide aynı anda hem bütçe açığı hem de cari işlemler açığı söz konusu olması durumu ikiz açıklar adı verilmektedir.

Ödemeler Dengesi Denge Mekanizmaları

Ödemeler dengesi denge mekanizmaları; otomatik denkleşme mekanizmaları ve dış denkleştirme politikaları başlıkları altında incelenmektedir.

Otomatik Denkleşme Mekanizmaları

Otomatik denkleşme mekanizmaları dış dengenin kendiliğinden sağlanmasını dalgalı döviz kuru sistemi, fiyat-altın para akımı mekanizması, millî gelirin değişimi ve parasalcı yaklaşımla açıklamaktadır.

Dalgalı Döviz Kuru Sistemi ve Dış Denge

Dalgalı döviz kuru sisteminde döviz kuru, dışarıdan herhangi bir müdahale olmaksızın döviz piyasasında döviz arzı ve talebi tarafından belirlenmektedir. Dalgalı döviz kuru sistemini benimsemiş bir ekonomide herhangi bir nedenle dış açık veya dış fazla oluşması durumunda ilgili dengesizlik döviz kurundaki değişiklik nedeniyle kendiliğinden giderilmektedir.

Fiyat-Altın Para Akımı Mekanizması ve Dış Denge

Klasik denkleşme mekanizması olarak da adlandırılır. Yirminci yüzyılın başlarına kadar dünyada altın para standardı geçerli idi. Dış açık durumunda ülkeden altın çıkışı, dış fazla durumunda ise ülkeye altın girişi gerçekleşmekte idi. Dış açık veren bir ekonomide açık altın ihracı ile karşılanacaktır. Ülkeden altın çıkışı sonucunda para arzı çıkan altın miktarı kadar azalacaktır. Çünkü standarda göre ulusal paraların tam altın karşılığı bulunmaktadır. Para arzının azalması fiyatlar genel düzeyini düşürecek ve böylece ihracat artacak, ithalat azalacaktır. İhracatın artmasının nedeni fiyatlar genel düzeyindeki düşüşle birlikte ihraç mallarının döviz cinsinden ucuzlamasıdır. İhraç malları döviz cinsinden ucuzlarken ithal malları döviz cinsinden pahalılaşmaktadır. Bu nedenle ihracat artmakta ve ithalat azalmaktadır. Böylece dış açık kendiliğinden kapanmakta ve dış denge otomatik olarak sağlanmaktadır.

Milli Gelirin Değişimi ve Dış Denge

Keynesyen millî gelir teorisine dayanmaktadır. mekanizması ile açıklamaktadır. Bazı temel varsayımlara dayanmaktadır. Bu varsayımlar; ülkede sabit kur sisteminin geçerli olması, fiyatlar genel düzeyinin, ücretlerin ve faiz oranının sabit olması varsayımlarıdır.

İlgili yaklaşıma göre dış açık veren bir ekonomide tüketiciler yerli mallar değil, ithal mallar talep etmektedir. Bu nedenle ekonomide ithal malların ağırlığı artarken, yerli malların üretimi azalacaktır. Yerli malların üretiminin azalması ihracatı da azaltacaktır. Üretimdeki azalma, millî gelirde çarpan katsayısı kadar azalış yaratacaktır. Millî gelirdeki azalma ise ithalatı marjinal ithalat eğilimi kadar azaltacaktır. Diğer taraftan milli gelirin azalmasıyla birlikte iç talep de azalacak, böylece yurt içi üretim ihracata yönelecektir. Millî gelirdeki düşüş, ülkedeki fiyatlar genel düzeyini de düşürecek ve böylece ihraç malları dış piyasalarda rekabet gücü kazanacaktır. Sonuç itibarıyla ithalatta marjinal ithalat eğilimi oranında ortaya çıkan azalış ve ihracattaki artış ile dış açık kendiliğinden kapanacaktır.

Parasalcı Yaklaşım ve Dış Denge

Parasalcı yaklaşıma göre, ekonomideki bütün sorunların nedeni para arzı ile para talebi arasındaki dengesizliktir. Para arzı ile para talebi arasındaki denge bozulduğunda dış denge de bozulmaktadır. Fakat para arzı ile talebi arasında denge oluştuğunda dış denge de kendiliğinden oluşmaktadır.

Parasalcı yaklaşım sabit döviz kuru sisteminde geçerlidir. Dış açık veren bir ekonomide döviz talebinin döviz arzını aşması nedeniyle döviz kuru yükselme eğilimine girmekte, fakat sabit döviz kuru sistemi nedeniyle merkez bankası bu yükselişe izin vermemekte ve açığı piyasaya döviz sürerek kapatmaktadır. Merkez bankası piyasaya döviz sürerken karşılığında ulusal para çekmekte, yani para arzını azaltmaktadır. Para talebi sabitken para arzının azalması karşısında hane halkı ve firmalar reel para talebindeki azalmayı önlemek için harcamalarını azaltmaktadır. Harcamaların azalması demek, yerli ve ithal tüm varlıklara talebin azalması demektir. İthal varlıklara talebin azalması döviz talebini azaltmakta ve böylece dış açık otomatik olarak giderilmektedir.

Dış Denkleştirme Politikaları

Sabit Döviz Kuru Sistemi ve Dış Denge

Sabit döviz kuru sisteminde döviz kuru hükûmet tarafından belirlenmektedir. Sabit döviz kuru sisteminde döviz kurunun yükseltilmesi sonucunda ulusal paranın değer kaybetmesine devalüasyon, düşürülmesi sonucunda değer kazanmasına ise revalüasyon denmektedir. Dış açık veren ve sabit döviz kuru sistemini benimsemiş bir ekonomi için devalüasyon bir dış denkleştirme politikası seçeneği olabilmektedir. Diğer taraftan dış fazla veren bir ekonomide de revalüasyona başvurulabilmektedir.

Devalüasyonla ulusal para yabancı paralar karşısında değer kaybettiği için ithalat daha pahalı hâle gelmektedir. Diğer taraftan ulusal paranın değer kaybı, ihraç ürünlerine rekabet gücü kazandırmakta ve böylece ihracat artmaktadır. Bir taraftan ihracattaki artış, diğer taraftan ithalattaki azalış dış açığın kapatılması sonucunu doğurmaktadır.

Devalüasyonun dış denge üzerindeki etkisi iki ayrı yaklaşımla incelenmektedir. İlgili yaklaşımlar; esneklik yaklaşımı ve toplam harcama (massetme) yaklaşımıdır.

Devalüasyon ve Esneklik Yaklaşımı: Devalüasyondan ihraç malları dış talebini arttırması ve ithal malları iç talebini azaltması beklenmektedir. Devalüasyonun bu iki etkiyi yaratabilmesi ve sonuç itibarıyla dış ticaret dengesini sağlayabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır. Bu koşullar, ithal mallar talebinin fiyat esnekliği ile ihraç mallar talebinin fiyat esnekliği ile ilgilidir.

Marshall-Lerner koşulu olarak adlandırılan esneklik koşuluna göre devalüasyonun dış ticaret dengesini sağlayabilmesi için ithal malları iç talebinin fiyat esnekliği ile (D M ) ile ihraç malları dış talebinin fiyat esnekliği (D X ) toplamı bire eşit veya birden büyük olmalıdır.

Devalüasyonun dış ticaret dengesi üzerindeki etkisinde zaman faktörü de önemli rol oynamaktadır. Bilindiği gibi, kısa dönemde talebin fiyat esnekliği düşüktür. Aynı durum, ithal malları iç talebi ve ihraç malları dış talebinin fiyat esneklikleri için de geçerlidir. Dolayısıyla kısa dönemde ithal malları iç talebinin fiyat esnekliği düşük olduğu için ithalat hacmi hemen daralamaz. Aynı şekilde, kısa dönemde ihraç malları dış talebinin fiyat esnekliği de düşük olduğu için ihracat hacmi hemen artamaz. Devalüasyondan sonra aynı miktarda fakat daha düşük fiyatla ihracat yapılırken aynı miktarda fakat daha yüksek fiyattan ithalat yapılır. Sonuç itibarıyla, devalüasyondan sonra kısa dönemde dış ticaret dengesi daha da bozulur; ancak uzun dönemde bir iyileşme sağlanır. Devalüasyonun kısa dönemde başarısız, uzun dönemde başarılı olacağını ileri süren hipoteze J Eğrisi Hipotezi adı verilmektedir.

Devalüasyon ve Toplam Harcama (Massetme) Yaklaşımı: Toplam harcama yaklaşımına göre bir ekonomide toplam harcamalar reel üretime eşitse o ekonomide ödemeler dengesi açığı veya fazlası sorunu yoktur. Eğer bir ekonomide yerli mal ve ithal mal talebini içeren toplam harcamalar reel üretimden fazlaysa ilgili ekonominin ürettiğinden fazla harcama yaptığı sonucu ortaya çıkmaktadır.

Ekonomi eksik istihdamdaysa, reel üretim artırılarak toplam harcamaları karşılaması ve bu yolla ödemeler dengesinin sağlanması mümkün olabilir. Reel üretimi artırabilmek için devalüasyona da başvurulabilir. Bilindiği gibi, devalüasyon sonucunda ithalat azalır ve ihracatın artması beklenir. Reel üretim, ithal ikamesi malların ve ihraç mallarının üretimindeki artış nedeniyle artar. Böylece artan reel üretim toplam harcamaları karşılar ve ödemeler dengesi sağlanmış olur. Fakat ekonomi tam istihdamdaysa devalüasyon ile ödemeler dengesini sağlamak mümkün olmaz.

Harcama Değiştiren Politikalar ve Dış Denge

Harcama değiştiren politikalar, hükûmetlerin dış dengeyi sağlamak üzere başvurdukları para ve maliye politikalarıdır.

Ödemeler dengesi açık veren bir ekonomide merkez bankası para politikası araçlarını kullanarak para arzını azaltır. Para arzının azalması, faiz oranlarını yükselterek yatırımların azalmasına neden olur. Yatırımların azalması ise çarpan etkisiyle millî geliri azaltıcı bir etki yaratarak ithalatın azalması sonucunu doğurur. İthalatı azalan bir ekonomide dış ticaret dengesi iyileşir ve Cari İşlemler Hesabı açığı ortadan kalkar. Diğer taraftan, faiz oranlarının yükselmesi ülkeye sermaye girişini hızlandırır ve böylece Sermaye ve Finans Hesabı iyileşir. Sonuç itibarıyla daraltıcı (sıkı) para politikası uygulaması hem Cari İşlemler Hesabı hem de Sermaye ve Finans Hesabı’nı iyileştirerek ödemeler dengesi açığını ortadan kaldırır.

Ödemeler dengesi açık veren bir ekonomide hükûmet harcamaları azaltmak amacıyla, örneğin vergi oranlarını arttırarak, hükûmet harcamalarını veya transfer harcamalarını azaltarak daraltıcı maliye politikası uygular. Bu yolla millî gelir azalır. Milli gelirin azalması ithalatı azaltarak dış ticaret dengesini ve dolayısıyla Cari İşlemler Hesabı’nı iyileştirir.

Milli gelirin azalması para talebini de azaltarak faiz oranlarının düşmesine neden olur. Faiz oranlarının düşmesi ülkeden sermaye çıkışına neden olur. Bu nedenle Sermaye ve Finans Hesabı açık verir. Sonuç itibarıyla, daraltıcı maliye politikası uygulaması Cari İşlemler Hesabı’nı olumlu, Sermaye ve Finans Hesabı’nı olumsuz etkiler. Bu durumda daraltıcı maliye politikasının dış denge üzerindeki etkisinin net olmadığı anlaşılmaktadır. Hangi etki büyükse dış denge o etkiye göre şekillenecektir.

Harcama Kaydıran Politikalar ve Dış Denge

Harcama kaydıran politikalar, hükûmetlerin harcamaları ithal mallardan yerli mallara kaydırmaya yönelik olarak uyguladıkları politikalardır. Başlıca harcama kaydıran politika araçları; ithalat tarifeleri, tarife dışı kısıtlamalar ve kambiyo denetimleridir.

İthalat tarifeleri ithal edilen mal üzerinden alınan vergilerdir. Tarife dışı kısıtlamalar kotaları, ihracat sübvansiyonları, gönüllü ihracat kısıtlamaları vb.’den oluşur. Kambiyo denetimleri , ülke dışına döviz çıkışının engellenmesi veya sınırlandırılmasıdır.

Diğer Politikalar ve Dış Denge

Dış denge üzerinde etkili olan diğer politikalar döviz kazandırıcı politikalardır. Dış dengenin sağlanması için harcamaların kontrolü veya düzenlenmesi kadar döviz kazandırıcı işlemlerin teşviki de önemlidir. Hükûmetler döviz gelirlerini artırmaya yönelik olarak mal ve hizmet ihracatını teşvik edebilir, ülkeye sermaye girişini artırmak için çeşitli teşvik düzenlemeleri geliştirebilir.

Ödemeler Dengesi

Ödemeler Dengesinin Tanımı

TCMB tanımına göre ödemeler dengesi , bir ekonomide yerleşik kişilerin (merkezî hükûmet, bankalar, gerçek ve tüzel kişi ve kuruluşlar) diğer ekonomilerde yerleşik kişiler (yurt dışında yerleşikler) ile belli bir dönem içinde yapmış oldukları ekonomik işlemlerin sistematik kayıtlarını elde etmek üzere hazırlanan istatistiki bir rapordur.

Ekonomik işlemler , mal, hizmet ve gelirle ilgili işlemleri, finansal varlık ve yükümlülüklerle ilgili işlemleri, bir ekonomide yerleşik kişilerden diğer bir ekonomide yerleşik kişilere karşılıksız olarak reel veya mali/finansal kaynakların sağlandığı transferleri kapsamaktadır. Ekonomi , bir ülkeyi, bir federal devleti, bir şehri, bir ekonomik birliği veya bölgesel bir ekonomik grubu ifade etmektedir. Yerleşikler ise bir ekonomide bir yıldan fazla süre ile devamlı ve düzenli olarak ikamet eden, o ekonomi içinde faaliyette olan kurum ve kişilerdir.

Ödemeler Dengesi Kayıt İlkeleri

Çift Kayıt İlkesi: Uluslararası işlemler, alacak işlemleri ve borç işlemleri şeklinde sınıflandırılmaktadır. Alacak işlemleri , yabancılardan ödeme kabulü içeren işlemlerdir. Borç işlemleri yabancılara ödeme gerektiren işlemlerdir. Alacak işlemleri, ödemeler bilançosunda artı (+) işaretle yer alırken borç işlemleri eksi (-) işaretle kaydedilmektedir. Mal ve hizmet ihracatı, yabancılardan sağlanan hediyeler gibi tek taraflı transferler ve sermaye girişleri yabancılardan ödeme kabulü içerdiğinden birer alacak işlemidir ve ödemeler dengesinde artı işaretle yer almaktadır. Diğer taraftan, mal ve hizmet ithalatı, yabancılara sağlanan hediyeler ve benzeri diğer tek taraflı transferler ile sermaye çıkışları yabancılara ödeme gerektirdiğinden birer borç işlemidir ve ödemeler dengesinde eksi işaretle yer almaktadır.

Çift-kayıt ilkesi, her bir uluslararası işlem tutarının biri alacak, diğeri borç olacak şekilde iki kez kayıt edilmesi esasına dayanmaktadır. Bunun nedeni, genellikle her bir işlemin iki yönünün bulunmasıdır. Çift-kayıt ilkesine göre bir işlem, bir hesabın alacak veya borç kısmına kaydedildikten sonra bir başka hesabın ters tarafına kaydedilerek denkleştirilmektedir. Böylece ödemeler dengesinde muhasebe yönüyle denge sağlanmaktadır. Özetlemek gerekirse, çift-kayıt ilkesine göre ödemeler dengesinin alacak işlemlerinin toplamı borç işlemlerinin toplamına eşit olmak zorundadır.

Mülkiyet Değişimi İlkesi: Çift-kayıt ilkesi çerçevesinde ekonomik işlemlerin alacak ve borç kayıtları mülkiyet değişiminin gerçekleştiği anda yapılmaktadır.

Piyasa Değeri İlkesi: Ekonomik işlemlerin değerlendirilmesinde piyasa fiyatları kullanılmaktadır. Piyasa fiyatı, işlemin gerçekleştiği ve alıcı ile satıcının almaya ve satmaya razı oldukları fiyat olarak tanımlanabilir.

Ödemeler Dengesi Hesapları

Cari İşlemler Hesabı’nda mal, hizmet ve gelir gibi reel kaynaklarla ilgili işlemler, Sermaye ve Finans Hesabı’nda da reel kaynakların finansmanını sağlayan işlemler yer almaktadır.

Cari İşlemler Hesabı

Cari İşlemler Hesabı , kendi içinde dört alt hesaba ayrılmaktadır. Bu hesaplar Mal Ticareti, Hizmet Ticareti, Gelirler ve Cari Transferler Hesapları’dır. Cari İşlemler Hesabı açığı cari açık, fazlası ise cari fazla olarak adlandırılmaktadır.

Mal Ticareti Hesabı bir ülkenin ihracat ya da ithalatını yaptığı tüm malları kapsamaktadır. Mal ithalatı eksi (-) işareti ile borçlar kısmına kaydedilirken mal ihracatı artı (+) işareti ile alacaklar kısmına kaydedilmektedir. Mal ithalat ve ihracatının göstermiş olduğu denge dış ticaret dengesi olarak adlandırılmaktadır. İthalat tutarının ihracat tutarını aşması durumunda dış ticaret açığı, ihracat tutarının ithalat tutarını aşması durumunda dış ticaret fazlası oluşmaktadır.

Hizmet Ticareti Hesabı’nda bir ülkenin diğer ülkeler ile gerçekleştirdiği hizmet ticareti ile ilgili gelir ve giderler kaydedilmektedir. Hizmet Ticareti Hesabı’nda taşımacılık, turizm, haberleşme hizmetleri, inşaat hizmetleri, sigorta hizmetleri, finansal hizmetler, bilgisayar ve bilgi hizmetleri, patent ve lisans komisyonları, ticari ve ticaret bağlantılı diğer hizmetler, finansal kiralama hizmetleri, çeşitli teknik hizmetler, kişisel, kültürel ve eğlence hizmetleri ile resmî hizmetler ile ilgili gelir ve giderler yer almaktadır.

Gelirler Hesabı’nda farklı ülke yerleşikleri arasında yapılan ücret ödemeleri ile doğrudan yatırımlar, portföy yatırımları ve diğer yatırımlardan kaynaklanan gelir ödemeleri yer almaktadır.

Cari Transferler Hesabı’nda ekonomiye karşılığında bir kaynak transferi olmadan mal, hizmet veya para girişi yaşanması durumunda ilgili işlem kaydedilmektedir. Cari Transferler Hesabı, resmî veya özel bağışları, hibeleri, yardımları ve işçi dövizlerini kapsamaktadır. Yabancı ülke yerleşiği statüsünde bulunan işçilerin ülkeye gönderdikleri dövizler karşılıksız transfer niteliğinde olup, Cari Transferler Hesabı’na kaydedilmektedir.

Sermaye ve Finans Hesabı

Sermaye Hesabı’na bağışlanan borçlar ve göçmen transferleri gibi sermaye transferleri ile üretilmeyen ve finansal olmayan varlıklar kaydedilmektedir. Üretilmeyen ve finansal olmayan varlıklar; kara parçası gibi maddi varlıklar ile imtiyaz, telif, ticari marka, kira ve lisans benzeri transfer edilebilir sözleşmeler gibi maddi olmayan varlıklardır.

Finans Hesabı beş alt hesap kalemine ayrılmaktadır. Bu alt kalemler; doğrudan yatırımlar, portföy yatırımları, finansal türevler, diğer yatırımlar ve rezerv varlıklardır.

Doğrudan Yatırımlar Doğrudan yatırım, yatırımcının yerleşik olduğu ekonomi dışındaki bir ekonomide gerçekleştirdiği uzun vadeli yatırımı göstermektedir. Yatırımın doğrudan yatırım kabul edilmesi için yatırımcının kuruluşun sermeyesinde % 10’dan daha fazla paya sahip olması veya yönetiminde söz sahibi olması gerekmektedir.

Portföy yatırımları , menkul değerlere yapılan yatırımlardır. Portföy yatırımlarında yatırımcı, yerleşik şirket üzerinde yönetim veya denetim hakkına sahip değildir. Yerleşik şirket portföy yatırımlarıyla uluslararası piyasalardan finansman sağlamaktadır. Portföy yatırımlarında ülkeye sadece sermaye girişi yaşanmakta, yeni teknoloji girişi veya işletmecilik bilgisi transferi söz konusu olmamaktadır.

Finansal türevler dayanağı olduğu varlığın değerine bağlı fakat ilgili varlıktan bağımsız olarak alınıp satılabilen finansal varlıklardır.

Diğer yatırımlar hesabında ticari krediler, nakit krediler, döviz mevcutları, mevduat hesapları ve diğer varlık ve yükümlülükler kaydedilmektedir.

Rezerv Varlıklar , ülkenin merkez bankasının yönetiminde olan parasal altın, özel çekme hakları (Special Drawing Rights-SDR), IMF nezdindeki rezerv pozisyonu, ve diğer döviz rezervleri ve diğer alacak haklarıdır.

Rezerv Varlıklar istatistiklerinin ayrı bir başlık altında incelenmesi, ödemeler dengesi açıklarının ve fazlalarının dengelenmesi açısından önem taşımaktadır.

Net Hata ve Noksan (NHN) Hesabı

Çift-kayıt ilkesine göre ödemeler dengesini ilgilendiren her işlem içeriği gereği ilgili hesaba kaydedilmekte ve karşılığında da bir başka hesaba karşı kayıt yapılması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle Cari İşlemler Hesabı’nın daima Sermaye ve Finans Hesabı’na eşit olacak şekilde muhasebeleştirilmesi gerekmektedir. Ancak ekonomik işlemlere ait veriler farklı kaynaklardan elde edilmekte ve bu durum da ölçme, değerleme ve kayıt zamanlarında farklılıklar yaratmaktadır. Bu nedenle ortaya çıkan farklar Net Hata ve Noksan Hesabı’na yansıtılmakta ve böylece hesaplarda alacak ve borç dengesi sağlanmış olmaktadır.

Sonuç itibarıyla şu eşitlik sağlanmak zorundadır:

Ödemeler Dengesi = Cari İşlemler Hesabı + Sermaye ve Finans Hesabı + Net Hata ve Noksan Hesabı + Rezerv Varlıklar Hesabı = 0

Ödemeler Dengesi Açığı ve Fazlası

Ödemeler dengesi açığı, ülkenin ödemeler dengesinde yer alan otonom işlem giderlerinin otonom işlem gelirlerinden fazla olması durumunu, ödemeler dengesi fazlası ise otonom işlem gelirlerinin otonom işlem giderlerinden fazla olması durumunu ifade fazla etmektedir. Ödemeler dengesi açığı dış açık, ödemeler dengesi fazlası ise dış fazla olarak adlandırılmaktadır.

Ödemeler dengesinin sağlanabilmesi için cari açığın Sermaye ve Finans Hesabı fazlası ile cari fazlanın ise Sermaye ve Finans Hesabı açığı ile dengelenmesi gerekmektedir. Dengesizlik durumunda, rezervlerde oluşan azalış ödemeler dengesi açığını, artış ise ödemeler dengesi fazlasını göstermektedir.

Ödemeler Dengesi Açıklarının Nedenleri

Ödemeler dengesi açıklarının başlıca nedenleri; hızlı büyüme sürecine girilmesi, harcama genişletici politikalar uygulanması, ulusal paranın aşırı değerlenmesine yol açan döviz kuru politikası izlenmesi, ekonomideki dalgalanmalar, ithal girdi fiyatlarındaki artışlar ve üretimde verimliliğin artırılamamasıdır.

Tasarruf-Yatırım Eşitliği ve Cari İşlemler Hesabı Dengesi

Bilindiği gibi kapalı bir ekonomide ulusal tasarruflar (S) yatırımlara (I) eşittir: I = S

S = Özel tasarruflar + Kamu tasarrufları

I = Özel yatırımlar + Kamu yatırımları

Açık bir ekonomide ise ulusal tasarruflar yatırımlara eşit olmak zorunda değildir. Yatırımların finansmanında yabancı tasarruflar da kullanılabilir. Toplam yatırımların ulusal tasarrufları aşması ekonominin gelirinden fazla harcama yapması anlamı taşımaktadır.

Toplam Yatırımlar = Ulusal Tasarruflar + Yabancı Tasarruflar

Ulusal tasarrufların yatırımları karşılamakta yetersiz kalması Cari İşlemler Hesabı açığını (cari açık CA) doğurmaktadır. Diğer bir ifade ile Cari İşlemler Hesabı’ndaki açık, ulusal tasarruflar ile yatırımlar arasındaki farktır: CA = S – I

Cari İşlemler Hesabı açığı aşağıdaki şekilde de ifade edilebilir:

CA = Yabancı Tasarruflar

Bütçe Dengesi ve Cari İşlemler Hesabı Dengesi

Bilindiği gibi dışa açık bir ekonomide millî gelir dengesi aşağıdaki gibidir:

Y = C + I + G + (X – M)

Millî geliri arttıran ve azaltan unsurlar bir arada yazıldığında eşitlik aşağıdaki gibi olacaktır:

I + G + X = S + T + M

İlaveler yatırımlar (I), kamu harcamaları (G) ve ihracat (X) artışı millî geliri (Y) artırmaktadır. Sızıntılar tasarruflar (S), vergiler (T) ve ithalat (M) artışı millî geliri azaltmaktadır.

Yukarıdaki eşitlik aşağıdaki gibi yeniden yazılabilir:

(I – S) + (G – T) = (M – X)

(Özel yatırım ve özel tasarruf farkı) + (Bütçe açığı) = (Dış Ticaret Açığı)

Bu eşitlik bir ekonominin net borçlanmasını göstermektedir. Buna göre, bir hükûmet dış ticaret açığını (M – X) veya hizmetlerin ve cari transferlerin eklenmesi ile daha geniş anlamda cari açığı gidermek için; Bütçe açığını (G – T) azaltmak ve/veya özel tasarrufları artırmak (S > I) zorundadır. Buradan, cari açığın nedeninin bütçe açığı veya özel sektör tasarruf yetersizliği olduğu sonucu çıkmaktadır. Bir ekonomide aynı anda hem bütçe açığı hem de cari işlemler açığı söz konusu olması durumu ikiz açıklar adı verilmektedir.

Ödemeler Dengesi Denge Mekanizmaları

Ödemeler dengesi denge mekanizmaları; otomatik denkleşme mekanizmaları ve dış denkleştirme politikaları başlıkları altında incelenmektedir.

Otomatik Denkleşme Mekanizmaları

Otomatik denkleşme mekanizmaları dış dengenin kendiliğinden sağlanmasını dalgalı döviz kuru sistemi, fiyat-altın para akımı mekanizması, millî gelirin değişimi ve parasalcı yaklaşımla açıklamaktadır.

Dalgalı Döviz Kuru Sistemi ve Dış Denge

Dalgalı döviz kuru sisteminde döviz kuru, dışarıdan herhangi bir müdahale olmaksızın döviz piyasasında döviz arzı ve talebi tarafından belirlenmektedir. Dalgalı döviz kuru sistemini benimsemiş bir ekonomide herhangi bir nedenle dış açık veya dış fazla oluşması durumunda ilgili dengesizlik döviz kurundaki değişiklik nedeniyle kendiliğinden giderilmektedir.

Fiyat-Altın Para Akımı Mekanizması ve Dış Denge

Klasik denkleşme mekanizması olarak da adlandırılır. Yirminci yüzyılın başlarına kadar dünyada altın para standardı geçerli idi. Dış açık durumunda ülkeden altın çıkışı, dış fazla durumunda ise ülkeye altın girişi gerçekleşmekte idi. Dış açık veren bir ekonomide açık altın ihracı ile karşılanacaktır. Ülkeden altın çıkışı sonucunda para arzı çıkan altın miktarı kadar azalacaktır. Çünkü standarda göre ulusal paraların tam altın karşılığı bulunmaktadır. Para arzının azalması fiyatlar genel düzeyini düşürecek ve böylece ihracat artacak, ithalat azalacaktır. İhracatın artmasının nedeni fiyatlar genel düzeyindeki düşüşle birlikte ihraç mallarının döviz cinsinden ucuzlamasıdır. İhraç malları döviz cinsinden ucuzlarken ithal malları döviz cinsinden pahalılaşmaktadır. Bu nedenle ihracat artmakta ve ithalat azalmaktadır. Böylece dış açık kendiliğinden kapanmakta ve dış denge otomatik olarak sağlanmaktadır.

Milli Gelirin Değişimi ve Dış Denge

Keynesyen millî gelir teorisine dayanmaktadır. mekanizması ile açıklamaktadır. Bazı temel varsayımlara dayanmaktadır. Bu varsayımlar; ülkede sabit kur sisteminin geçerli olması, fiyatlar genel düzeyinin, ücretlerin ve faiz oranının sabit olması varsayımlarıdır.

İlgili yaklaşıma göre dış açık veren bir ekonomide tüketiciler yerli mallar değil, ithal mallar talep etmektedir. Bu nedenle ekonomide ithal malların ağırlığı artarken, yerli malların üretimi azalacaktır. Yerli malların üretiminin azalması ihracatı da azaltacaktır. Üretimdeki azalma, millî gelirde çarpan katsayısı kadar azalış yaratacaktır. Millî gelirdeki azalma ise ithalatı marjinal ithalat eğilimi kadar azaltacaktır. Diğer taraftan milli gelirin azalmasıyla birlikte iç talep de azalacak, böylece yurt içi üretim ihracata yönelecektir. Millî gelirdeki düşüş, ülkedeki fiyatlar genel düzeyini de düşürecek ve böylece ihraç malları dış piyasalarda rekabet gücü kazanacaktır. Sonuç itibarıyla ithalatta marjinal ithalat eğilimi oranında ortaya çıkan azalış ve ihracattaki artış ile dış açık kendiliğinden kapanacaktır.

Parasalcı Yaklaşım ve Dış Denge

Parasalcı yaklaşıma göre, ekonomideki bütün sorunların nedeni para arzı ile para talebi arasındaki dengesizliktir. Para arzı ile para talebi arasındaki denge bozulduğunda dış denge de bozulmaktadır. Fakat para arzı ile talebi arasında denge oluştuğunda dış denge de kendiliğinden oluşmaktadır.

Parasalcı yaklaşım sabit döviz kuru sisteminde geçerlidir. Dış açık veren bir ekonomide döviz talebinin döviz arzını aşması nedeniyle döviz kuru yükselme eğilimine girmekte, fakat sabit döviz kuru sistemi nedeniyle merkez bankası bu yükselişe izin vermemekte ve açığı piyasaya döviz sürerek kapatmaktadır. Merkez bankası piyasaya döviz sürerken karşılığında ulusal para çekmekte, yani para arzını azaltmaktadır. Para talebi sabitken para arzının azalması karşısında hane halkı ve firmalar reel para talebindeki azalmayı önlemek için harcamalarını azaltmaktadır. Harcamaların azalması demek, yerli ve ithal tüm varlıklara talebin azalması demektir. İthal varlıklara talebin azalması döviz talebini azaltmakta ve böylece dış açık otomatik olarak giderilmektedir.

Dış Denkleştirme Politikaları

Sabit Döviz Kuru Sistemi ve Dış Denge

Sabit döviz kuru sisteminde döviz kuru hükûmet tarafından belirlenmektedir. Sabit döviz kuru sisteminde döviz kurunun yükseltilmesi sonucunda ulusal paranın değer kaybetmesine devalüasyon, düşürülmesi sonucunda değer kazanmasına ise revalüasyon denmektedir. Dış açık veren ve sabit döviz kuru sistemini benimsemiş bir ekonomi için devalüasyon bir dış denkleştirme politikası seçeneği olabilmektedir. Diğer taraftan dış fazla veren bir ekonomide de revalüasyona başvurulabilmektedir.

Devalüasyonla ulusal para yabancı paralar karşısında değer kaybettiği için ithalat daha pahalı hâle gelmektedir. Diğer taraftan ulusal paranın değer kaybı, ihraç ürünlerine rekabet gücü kazandırmakta ve böylece ihracat artmaktadır. Bir taraftan ihracattaki artış, diğer taraftan ithalattaki azalış dış açığın kapatılması sonucunu doğurmaktadır.

Devalüasyonun dış denge üzerindeki etkisi iki ayrı yaklaşımla incelenmektedir. İlgili yaklaşımlar; esneklik yaklaşımı ve toplam harcama (massetme) yaklaşımıdır.

Devalüasyon ve Esneklik Yaklaşımı: Devalüasyondan ihraç malları dış talebini arttırması ve ithal malları iç talebini azaltması beklenmektedir. Devalüasyonun bu iki etkiyi yaratabilmesi ve sonuç itibarıyla dış ticaret dengesini sağlayabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır. Bu koşullar, ithal mallar talebinin fiyat esnekliği ile ihraç mallar talebinin fiyat esnekliği ile ilgilidir.

Marshall-Lerner koşulu olarak adlandırılan esneklik koşuluna göre devalüasyonun dış ticaret dengesini sağlayabilmesi için ithal malları iç talebinin fiyat esnekliği ile (D M ) ile ihraç malları dış talebinin fiyat esnekliği (D X ) toplamı bire eşit veya birden büyük olmalıdır.

Devalüasyonun dış ticaret dengesi üzerindeki etkisinde zaman faktörü de önemli rol oynamaktadır. Bilindiği gibi, kısa dönemde talebin fiyat esnekliği düşüktür. Aynı durum, ithal malları iç talebi ve ihraç malları dış talebinin fiyat esneklikleri için de geçerlidir. Dolayısıyla kısa dönemde ithal malları iç talebinin fiyat esnekliği düşük olduğu için ithalat hacmi hemen daralamaz. Aynı şekilde, kısa dönemde ihraç malları dış talebinin fiyat esnekliği de düşük olduğu için ihracat hacmi hemen artamaz. Devalüasyondan sonra aynı miktarda fakat daha düşük fiyatla ihracat yapılırken aynı miktarda fakat daha yüksek fiyattan ithalat yapılır. Sonuç itibarıyla, devalüasyondan sonra kısa dönemde dış ticaret dengesi daha da bozulur; ancak uzun dönemde bir iyileşme sağlanır. Devalüasyonun kısa dönemde başarısız, uzun dönemde başarılı olacağını ileri süren hipoteze J Eğrisi Hipotezi adı verilmektedir.

Devalüasyon ve Toplam Harcama (Massetme) Yaklaşımı: Toplam harcama yaklaşımına göre bir ekonomide toplam harcamalar reel üretime eşitse o ekonomide ödemeler dengesi açığı veya fazlası sorunu yoktur. Eğer bir ekonomide yerli mal ve ithal mal talebini içeren toplam harcamalar reel üretimden fazlaysa ilgili ekonominin ürettiğinden fazla harcama yaptığı sonucu ortaya çıkmaktadır.

Ekonomi eksik istihdamdaysa, reel üretim artırılarak toplam harcamaları karşılaması ve bu yolla ödemeler dengesinin sağlanması mümkün olabilir. Reel üretimi artırabilmek için devalüasyona da başvurulabilir. Bilindiği gibi, devalüasyon sonucunda ithalat azalır ve ihracatın artması beklenir. Reel üretim, ithal ikamesi malların ve ihraç mallarının üretimindeki artış nedeniyle artar. Böylece artan reel üretim toplam harcamaları karşılar ve ödemeler dengesi sağlanmış olur. Fakat ekonomi tam istihdamdaysa devalüasyon ile ödemeler dengesini sağlamak mümkün olmaz.

Harcama Değiştiren Politikalar ve Dış Denge

Harcama değiştiren politikalar, hükûmetlerin dış dengeyi sağlamak üzere başvurdukları para ve maliye politikalarıdır.

Ödemeler dengesi açık veren bir ekonomide merkez bankası para politikası araçlarını kullanarak para arzını azaltır. Para arzının azalması, faiz oranlarını yükselterek yatırımların azalmasına neden olur. Yatırımların azalması ise çarpan etkisiyle millî geliri azaltıcı bir etki yaratarak ithalatın azalması sonucunu doğurur. İthalatı azalan bir ekonomide dış ticaret dengesi iyileşir ve Cari İşlemler Hesabı açığı ortadan kalkar. Diğer taraftan, faiz oranlarının yükselmesi ülkeye sermaye girişini hızlandırır ve böylece Sermaye ve Finans Hesabı iyileşir. Sonuç itibarıyla daraltıcı (sıkı) para politikası uygulaması hem Cari İşlemler Hesabı hem de Sermaye ve Finans Hesabı’nı iyileştirerek ödemeler dengesi açığını ortadan kaldırır.

Ödemeler dengesi açık veren bir ekonomide hükûmet harcamaları azaltmak amacıyla, örneğin vergi oranlarını arttırarak, hükûmet harcamalarını veya transfer harcamalarını azaltarak daraltıcı maliye politikası uygular. Bu yolla millî gelir azalır. Milli gelirin azalması ithalatı azaltarak dış ticaret dengesini ve dolayısıyla Cari İşlemler Hesabı’nı iyileştirir.

Milli gelirin azalması para talebini de azaltarak faiz oranlarının düşmesine neden olur. Faiz oranlarının düşmesi ülkeden sermaye çıkışına neden olur. Bu nedenle Sermaye ve Finans Hesabı açık verir. Sonuç itibarıyla, daraltıcı maliye politikası uygulaması Cari İşlemler Hesabı’nı olumlu, Sermaye ve Finans Hesabı’nı olumsuz etkiler. Bu durumda daraltıcı maliye politikasının dış denge üzerindeki etkisinin net olmadığı anlaşılmaktadır. Hangi etki büyükse dış denge o etkiye göre şekillenecektir.

Harcama Kaydıran Politikalar ve Dış Denge

Harcama kaydıran politikalar, hükûmetlerin harcamaları ithal mallardan yerli mallara kaydırmaya yönelik olarak uyguladıkları politikalardır. Başlıca harcama kaydıran politika araçları; ithalat tarifeleri, tarife dışı kısıtlamalar ve kambiyo denetimleridir.

İthalat tarifeleri ithal edilen mal üzerinden alınan vergilerdir. Tarife dışı kısıtlamalar kotaları, ihracat sübvansiyonları, gönüllü ihracat kısıtlamaları vb.’den oluşur. Kambiyo denetimleri , ülke dışına döviz çıkışının engellenmesi veya sınırlandırılmasıdır.

Diğer Politikalar ve Dış Denge

Dış denge üzerinde etkili olan diğer politikalar döviz kazandırıcı politikalardır. Dış dengenin sağlanması için harcamaların kontrolü veya düzenlenmesi kadar döviz kazandırıcı işlemlerin teşviki de önemlidir. Hükûmetler döviz gelirlerini artırmaya yönelik olarak mal ve hizmet ihracatını teşvik edebilir, ülkeye sermaye girişini artırmak için çeşitli teşvik düzenlemeleri geliştirebilir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.