Açıköğretim Ders Notları

Türkiye´nin Kültürel Mirası 1 Dersi 5. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Türkiye´nin Kültürel Mirası 1 Dersi 5. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Dünya Mirasında Türkiye: Safranbolu

Dünya Mirasında Türkiye: Safranbolu

Geleneksel ev plan tipleri, ahşap mimarlık, geleneksel yaşam biçimi, büyük tipi, yaşamın katlar arasında bölünmesi, yazlık ve kışlık yaşama biçimi ve bunun ev mimarlığına yansıması, kapalı ekonomi gibi kavramların öğrenilmesinde yardımcı olmuştur. Adeta 100-150 yıllık geçmişimize bir ayna tutmuştur.

Safranbolu Evini Oluşturan Etkenler

Önemli kültür merkezlerine olan yakınlık, kültür, coğrafya ve topografya, kentin geçmişi ve iklim mimarlığı etkisi altına alır. Tarım, hayvancılık gibi üretim biçimleri de evi şekillendirir. Yaşam biçimi, toplumsal yaşam, din ve ekonomi biçim üzerinde ağırlığını hissettirir. Alınan dış etkilerin süresi yine ev kültürünü belirleyen faktörler içindedir.

Coğrafya açısından 400-600 metre yüksekliğindedir. Çevresindeki dağların yükseklikleri 1000-1700 metre arasında değişir. Kışlık içinden geçen dereler, zemini oyup küçük bir kanyon oluşturmuşlardır. Şehir bu kanyon içinde korunmuş olarak kışı geçirir. kara ve deniz iklimi etkisiyle çok soğuk kışlar ve kurak yazlar yaşamaz ama yine de kışın ortalama 25 gün kar altındadır.

En sıcak aylar temmuz, ağustos, en soğuk aylar ocak, şubat, marttır. Sıcaklık değişimleri ortalama max. +40 0 C ile ortalama min. -10 0 C arasındadır. En çok yağış ocak, şubat ve haziran düşer. Ortalama nem oranı %60 dır.

Tarih te Paflagonya olarak anılır. Höyükler, tümülüsler, kaya mezarları ve bazı kabartmalar bölgenin arkeolojisini yansıtır. Safranbolu’nun eski isimleri arasında Germia, Flaviopolis, Dadybra, Teodorapolis, Safranpolis isimleri bulunur. Safranbolu ilk kez Danişmentliler Dönemi’nde 12. yüzyılda Türklerin eline geçmiştir. Bizans Dönemi’nde bugün Ulu Camii olarak anılan yapının Aya Stefanos Kilisesi, Eski Cami’nin ise, adı bilinmeyen bir Bizans kilisesi olabileceği düşünülmektedir. Eski Cami belki de Candaroğlu Süleyman Paşa tarafından 14. yüzyılda camiye çevrilmiş olabilir. Osmanlı Dönemi’nde Cinci Hoca ve Köprülü Mehmet Paşa, Safranbolu’da eserler bırakmıştır

Ekonomi geleneksel yaşama biçiminin gereği olan kapalı ekonomide evler kendi yiyeceklerini kendileri üretir. Yazlık evin geniş bahçelerinde her tür sebze ve meyve, hem taze olarak tüketilmek hem de işlenerek kışın kullanılmak amacıyla üretilir. Bunların dışında küçük el sanatları çarşı bölgesinde yer alır. Ticaret, hem toptan hem perakende olarak yapılır. Hayvancılık, kerestecilik, yemenicilik, safran toptan uğraşlar içindedir. İthal malların kent içinde ve çevre pazarlarda satılması ayrı bir gelir kaynağıdır. Kapalı ekonomi sayesinde temel masraflar azaldığından ticaret yoluyla elde edilen kazanç artı değer olarak birikir.

Yaşama Biçimi kışlık ve tarzı ile doğayla uyum içindedir. Kışları vadi içinde korunmuş olan insanlar baharın başlamasıyla Bağlar bölgesine taşınırlar. Safranbolu’da geleneksel yaşam biçiminde aile içinde yaşlılar, çocuklar ve eşleri kalmamış aile bireyleri güvencededir. Aile düzeninde yazılmamış hakları ve güvenceleri vardır. Böylece hem ekonomik hem de toplumsal bakımdan önemli bir sorun çözülmüştür.

Yerleşme Düzeni

Şehir kesimi 1500 metrelik bir alan içindedir. Şehir, Akçasu ve Gümüş derelerinin birleştiği üçgen içinde yer alır. Ayrıca bu derelerin vadi ve yamaçları üzerinde evler bulunur. Şehir’in her yamaç ve ayrı bir görünüm izlenir.

Yol boyunca değişik noktalardan aynı yerleşme grubu başka başka görünür. Vadi genişlikleri çok fazla olmadığından detayları izlenirken bütün mahalle de bir seferde algılanabilir. Evlerin boyut ve biçimleri birbirine yakındır.

Çatılar, hep dört yöne eğimli ve oluklu kiremit kaplıdır. Pencereler hep boyuttadır. Böylece sadece topografyanın verdiği değişiklikler içinde bir düzen algılanır. Toplum ve ticaret yapılarıyla çarşı merkezidir. Hemen kenarında tabakhane bulunur.

Bağlar bölgesi, Şehir’den uzakta az eğimli bir plato üzerindedir. Burada geniş bahçelerden dolayı parseller Şehir’dekinin birkaç katıdır. Yollar yüksek bahçe duvarları arasından kıvrılarak gider.

Sokaklar eğer uzun bir yol oluşturuyorsa topografyanın yatay çizgilerini takip etmeye çalışır. Yatay sokakları birbirine bağlayan yollar ise kısa, yokuş veya merdivenlidir. Topografya değişken olduğundan yatay sokaklar da ona uyarak kıvrıla kıvrıla gider.

Sokaklar genellikle iki yanı yüklü bir atın geçmesine uygun genişlikte yapılmıştır. Yolun ortası kenarlarından daha alçaktır. Böylece yağmur suyu ortadan akar, kapılardan içeri girmez.Sokakların köşe başları dönüşü rahatlatmak için pahlanmıştır. Bağlardaki yollar biraz daha düzdür.

Ev Osmanlının gittiği pek çok yerde beğenilerek yerel halk tarafından da uygulanmıştır. Türk yöneticilerin uyguladığı tipitir. Türk evinin esas yapım sistemi ahşap çatkıdır. Alt kat yolun biçimine uyar. Alt katta oturulmaz, depo, kiler, hayvan barınağı, işlikler buradadır. Evin esas planı üst katta oluşur. Üst katlar dik açılı bir düzen gösterir. Alt ve üst kat arasında bulunan ara katların tavanları, daha çok günlük çalışma alanı ve kışlık kat olduklarından daha alçaktır. Çatısı dört yana eğimlidir. Zemin kat sokağın çizgisine uyarken, üst kat bazen ara katla beraber aynı düzende yükselir, bazen ara kat ve üst kat birbirinden bağımsız olarak planda yerini alır.

Ev Tipleri

  • Açık Sofalı Evler: Türk evinin ilk ve özgün örnekleri açık sofalıdır. Batı Anadolu’da hâlâ yer yer rastladığımız açık sofalı evlerden Safranbolu Bağlar’da birkaç örnek kalmıştır.
  • Kapalı Sofalı Evler: Büyük ve görkemli evlerin yapıldığı dönemde sofa ya köşede veya ortada ama dışarıya kapalı duvarların arkasındadır. Orta sofa (Eyvan) çoğu kez odaların arasına girer.
  • Zemin Kat: Zemin kat, bir yanda sokak, diğer yanda bahçelerle eğer bitişik düzende ise, arka bahçe ile ilişkilidir. Kapının açıldığı alan hayat adını alır. Zemini toprak, ender olarak da taş kaplı olabilmektedir.
    Hayatın bir ya da iki yanı bahçeye bakar. Burada üst katı taşıyan dikmeler yerden 60-80 cm yükselmiş bir taş üstüne otururlar. İki direk arasına kor denir ve bahna adı verilen duvar üstüne kışlık odunlar dizilir. Bahnadan tavana kadar olan boşluğun dış yüzünde düşey veya çapraz giliste denilen kafesler bulunur.

Sofa hayattan çıkan merdiven üst katındadır. Sofaya çardak denir. Sofa evin köşesinde veya ortasında olabilir. Sofa odalar arası bir ulaşım alanı olduğu kadar, içinde veya eyvanlarında ailenin oturduğu bir toplantı yeridir.

Odalar ın kareye yakın oldukları görülür. İki oda arasına sofanın uzantısı eyvan girerek odaları birbirinden ayırır. Safranbolu’da odaya içeri denir. Bu terim biraz incelendiğinde Anadolu’da yaygın olarak kullanıldığı anlaşılır. İçeri karşıtı sofa, dışarıyı temsil eder. Bu, dışarının aslında dış dünya yani açık sofa olduğunun da bir işaretidir. İçeri teriminin kullanılması ayrıca, ilk evlerin açık sofalı olduğunun da bir kanıtıdır.

Odanın çoğunlukla iki duvarı pencerelidir. Genellikle her duvarda üç pencere bulunur. Odaya bakan yüzünde çiçeklik denilen yarım yuvarlak bir niş ve oyma denilen küçük nişler bulunabilir. Ocak sağır duvarda yer alır yani dışa açılmayan kerpiçten yapılmış kalın bir duvardır. Girişin yan tarafında kalır. Oda tavanı giriş bölümü dışında odanın esas bölümünü örter. Tekne tavan denilen orta bölümü daha yükseltilmiş tavanlar Safranbolu’da çok görülür.

Mutfak için gerekli kaplar dolaplarda durur. O bakımdan dolaplar biraz daha büyük olabilir. Yemek pişirmek için gerekli temel malzemelerden yağ, un, salça, tuz, pirinç, bulgur, şeker az miktarda ocakbaşı dolabında bulunurlar. Bu maddelerin esas saklandığı yer ambar ve kilerdir. Ambar çoğunlukla zemin kattadır ama kiler mutfağa yakın bir yerde olabilmektedir. Kilerlik denilen kilerde bulunan bir teldolabında günlük yemek, süt, yoğurt, yağ, peynir, kıyma saklanır.

Yemek her odada ve sofada yenilebilir. Aile yemeğini mutfakta yer. Kalabalık olduğu zaman sofaya da yemek düzeneği kurulabilir. Yemek yerde yenir. Sofra çevresine minderler konulur; ya herkese peşkir verilir veya uzun bir peşkir sofrayı çevreler. Yabancı misafirler için eğer harem ve selamlıklı bir ev düzeni varsa ya servisi evin genç erkekleri yapar veya dönme dolap denilen döner bir dolabın raflarına konan yemekler haremden selamlığa ulaştırılır.

Yiyecek Üretimi bahçe ürünleri hem zamanında tüketilir hem de kışlık olarak saklanır. Saklama işlemi kurutma, pekmez, pestil, ezme, reçel, salça, turşu hazırlama şeklindedir. Kurutma daha çok dilimlenmiş meyvalardan yapıldığı gibi patlıcan, biber, fasulye, bamya gibi taze sebzeler de kurutulur. Buğdaydan su değirmenlerinde elde edilen unla yayım denilen erişte, para makarna kesilerek kurutulur ve torbalarda saklanır. Evin vazgeçilmez çorbası tarhana da yapımı oldukça zahmetli bir uğraş olurdu. Sütten peynir ve yağ elde edilir. Yağı alınan yoğurdun kalan ayranı torbalardan süzülerek tepsiye dizilir ve kurutulur buna keş denir

Depolama büyük ambara pirinç, buğday, mısır, bulgur, ceviz, badem, un, kepek, arpa gibi çok miktarda olan maddeler çuval içinde konur. Küçük ambarda ise az miktarda olan yiyecek maddeleri depolanır. Ayrıca kilerde de küçük bir ambar ve dolaplar vardır. Evde kullanılan eşya ve giysilerin depolanması için odalarda yüklük ve dolaplar vardır.

Türk odasında mobilya olmaması, odanın çok işlevli olmasını sağlamıştır. Mobilya hareketli olup, dolapta saklanır, gerektiğinde ortaya çıkarılır, sonra gene yerine kaldırılır. İşte bu eşyalardan birisi Türk’ün yük olarak gördüğü yataktır. Göçebelik döneminden gelen bu terim evde karşılığını yüklük denilen dolapta bulur.

Yüklük dolaptan daha geniş, katlanmış bir yatağın sığacağı boyutta bir dolaptır. Bazı değerli eşyalar, elbiseler, çeşitli kumaşlar, örtüler yine bohça içinde kilitli sandıklara konulur. Sandıklar da göç geleneğinin bir parçasıdır.

Temizlik , Çamaşır eskiden dere kenarında ya da ark suyu ile yazlık evin bahçesinde veya çıkma suyu olan evlerin çamaşırhanesi veya mahalle çamaşırlıklarında yıkanırdı. Dere kenarında üstü aşınarak yuvarlaklaşmış geysi kayası denilen taşlar üzerinde tokaçla yıkanırdı.

Isınma kış aylarında oturulan Şehir bölümü vadiler içinde soğuk rüzgarlara kapalı bir yerleşmeydi. Böylece soğuğa karşı ilk önlem alınmış oluyordu. Kışın gündüz oturulan kat daha alçak tavanlı olan orta kattır. Mutfak da devamlı yanan ocağı ile sıcak bir mekândır. Evlerin kerpiç dolgusu iyi bir yalıtım sağlıyordu. Kapıların dolaylı girişleri ve kışın asılan kalın perdeler odayı sıcak tutuyordu.

Ocaklar

  • Külâhlı Ocaklar: Ocağın ahşap davlumbazı üzerinde ahşaptan yarım koni biçiminde dilimli bir külâh tavana doğru yükselir. Alt bölümde ise yaşmak dediğimiz ahşap bir peçe, kemer biçiminde dilimli olarak yapılmıştır.
  • Oymalı Ocaklar: Davlumbaz ocağa paralel olarak 15-20 cm çıkma yapar. Davlumbaz raf hizasına kadar devam eder, yüzeyinde bir veya iki sıra oyma denilen ahşap nişler vardır.
  • Çiçeklikli Ocaklar: Diğerlerinin tersine ocak taştan yapılmıştır. Taş davlumbazın altı barok kemerli üstü raflıdır. Rafın üstünde çiçekliğe benzer bir niş bulunur. Bu ocak tipi daha geç dönemde yapılmaya başlanmıştır. Zaten bu ocaklara Frenk ocağı da denilmektedir

Pencereler le ev dışarıya açılır. Dış dünyayı, manzarayı, sokağı görür. Hava, ışık, koku alır, sıcağı, soğuğu, rüzgarı hisseder. evi korumak için tersine dışarıya kapanır. Halk evlerinde pencereler camsız olup soğuk havalarda kepenkler pencereyi kapatıyordu. Pencere camı dediğimiz düz cam o tarihlerde Venedik ve Dubrovnik’ten geliyor ve ancak cami ve saraylarda kullanılabiliyordu.

Kepenkler kapalıyken ışık almak üzere pencerelerin üstündeki duvara açılmış küçük deliklerden faydalanılıyordu. Safranbolu’da pencereler sedir yastığının üst kenarından başlar ve rafa kadar davam eder. Pencereyi oluşturan ögeler, camlı çerçeveler, kepenkler, parmaklıklar ve kafeslerdir. Camlı çerçeveler altta bir birim üstte iki birim olarak bölünmüştür. Toplam altı birimin altta ikisi, üstte de dördü beraber açılır.

Kepenkler (Kara kapak) pencerelerin en iyi koruyucusudur Özellikle kışlık ve yazlık yaşama biçiminde evler yarıyıl boş kaldığından bu düzen evin korunmasında da önemli bir tasarımdır. Kepenkler bir veya iki parça ince tahtanın arkadan iki kuşağa çakılmasıyla oluşur. Tahta ince olunca çalışıp bükülmesi daha az olur ve liflere ters yönde konulan iki kuşak da bu dönmeyi engeller. Kara kapakları açık veya kapalı tutmaya yarayan çok iyi tasarlanmış düzenekler vardır. Kapağı açık tutan demir kola yel demiri denir.

Pencere Korkuluğu pencerenin dış yüzünde cam ile kara kapak arasında kalır. Çoğunlukla pencerenin yarısını örter. Korkuluklar çoğunlukla tornada biçimlenmiş çubuklardan oluştuğu gibi, testere ile oyulmuş tahta kayıtlardan da örnekler vardır.

Kafesler Safranbolu’da muşabak (Arapça müşebbek’ten) denilen kafesler sokağa kadınların görünmeden bakmasını sağlayan ögelerdir. Cumhuriyet’ten sonra çoğu sökülüp atıldığından bugüne çok az örnek kalmıştır.

Çatılar ve Saçaklar evi yağmur, kar ve güneşten koruyan çatı ve onun ev dışındaki devamı kısımdır. Çatının dış kenarı her zaman yataydır. Evde yapılar çıkmalar genellikle bu düz saçak içinde kalır. Çatının da evdeki girinti çıkıntılara uyması ancak geç dönemde çinko levhaların kullanılmasıyla uygulama alanı bulmuştur.

Saçağın dış duvara uyduğu geç dönemlerde çıkma yapan sofa eyvanının cephesi alınlıklıdır. Saçaklarda saçak altı kaplaması yoktur. Çatının taşıyıcıları görünür. dere yoktur. Yağmur kiremitlerden aşağı akar. Kiremitlerin saçak ucundan düşmemesi için yelkovan tahtası denilen bir tahtaya kiremitler dayanır. Saçaklar köşelerde yuvarlatılmıştır.

Yapım Yöntemleri geleneksel Türk evi hem taş, tuğla ve kerpiç hem de ahşap malzeme ile yapılmıştır. Yapı temeli taştır. Safranbolu’da temel 100-150 cm kadar derine iner. Temel genişliği 80-100 cm arasındadır. Duvar çamur harçla örülür. Köşelere özen gösterilir ve büyük taşlar kullanılır. Taş duvar metrede bir sıra ince bir tahta veya çamın sar deniler kabuk altındaki kısmı 15 cm eninde üç sıra serilerek takviye edilir. Zemin kat duvarı yatay olarak ahşap bir tabanla çevrilir. Bunun üzerine döşeme kirişleri yerleştirilir. Onun üzerine de üst katın dikmeleri oturtulur. Esas bağlayıcı olarak elde yapılmış kare kesitli büyük çiviler kullanılır. Dikmeler tabana 3-4 çivi ile bağlanır.

Çatma tekniği oldukça gelişmiştir. Köşelerde yanlamalar depreme karşı konulmuşlardır. Ana dikmeler daha kalın ve başlıklıdır. Ara dikmeler daha ince olur. Çatma araları çoğunlukla kerpiçle doldurulur.

Çatılar oturtma yöntemiyle yapılmıştır. Mahya genellikle evin biçimi kareye yakın olduğundan kısadır. Dört eğik mahya evin köşelerine ulaşır. Mahya, dikmelerle aşağıdaki taşıyıcı duvara oturur. Mertekler eğik mahyadan saçağa doğru açılarak yelpaze biçiminde yerleştirilmiştir. Evin çatma aralarının dolgusu yapıldıktan, döşemesi, tavanı, pencere, kapıları takıldıktan sonra dış ve iç sıvası yapılır. Kaba sıva için samanlı çamur harç kullanılır. Sıva 2-3 cm kalınlığında yapılır ve kuruyup çatlaması beklenir. Daha sonra sandık harcı denilen kireçli bir sıva hazırlanır. Sönmemiş kireç sandık denilen bir tekne içinde az su ile söndürülür, bu sırada kireç parçalanır.

Bezeme ahşap, malzeme olarak oldukça uyum sağlamıştır. Safranbolu’da da ahşap bezemeleri görüyoruz ancak aşırı bir bezeme anlayışı yoktur. Birleştirme yoluyla yapılan bezemeler ya geçme ya da çivi ile ahşap kayıt ve tablaların değişik desenlerde bir araya getirilmesiyle elde edilir. Kalemişi denilen bezeme türü kalem denilen fırça ile boyayarak yapılır. Boyama yüzeyi Safranbolu’da sıvalı iç veya dış duvar yüzeyidir.

Değişim ve Koruma

Avrupa malı sanayi ürünlerinin ithalatı, Safranbolu’nun el yapımı ürünlerini durdurmuştur. Daha albenili, daha ucuz ve kolay sunulan bu ürünler pazarı ele geçirmiştir. Artık üretim yerine ithal edilmiş ürünleri satmak daha akılcı olmuştur. Geleneksel aile biçimi de dışarıya okumaya, çalışmaya giden gençler yüzünden değişmiş aile küçülmüştür. Önce Şehir ve Bağlar arasındaki 1500 metrelik Hastarla denilen boş arazi, sonra kentin kenarındaki yamaçlar ve boşluklar apartmanlaşmaya başladı. İmkânı olanlar en azından kış aylarını daha konforlu olan bu apartman dairelerinde geçirmeye başladılar.

Hâl böyle iken UNESCO tarafından 1975 yılı, Avrupa Mimarlık Mirası Yılı ilan edildi ve Türkiye ilk kez bu etkinliği Safranbolu’da uyguladı. Safranbolu evlerinin önemi, güzelliği ve korunması konuşulur oldu. Bu etkinlikler her yıl Safranbolu Haftası olarak onlarca yıl kutlandı. Safranbolu’nun koruma imar planı yapıldı. Yeni enerji kaynakları, yeni güçler, yeni seri üretim biçimleri, çabuk haberleşme ve ulaşım araçları özellikle ekonomiyi, arkasından toplumsal yaşam biçimini, kentleri çok kısa sayılabilecek bir sürede değiştirmiştir.

Dünya Mirasında Türkiye: Safranbolu

Geleneksel ev plan tipleri, ahşap mimarlık, geleneksel yaşam biçimi, büyük tipi, yaşamın katlar arasında bölünmesi, yazlık ve kışlık yaşama biçimi ve bunun ev mimarlığına yansıması, kapalı ekonomi gibi kavramların öğrenilmesinde yardımcı olmuştur. Adeta 100-150 yıllık geçmişimize bir ayna tutmuştur.

Safranbolu Evini Oluşturan Etkenler

Önemli kültür merkezlerine olan yakınlık, kültür, coğrafya ve topografya, kentin geçmişi ve iklim mimarlığı etkisi altına alır. Tarım, hayvancılık gibi üretim biçimleri de evi şekillendirir. Yaşam biçimi, toplumsal yaşam, din ve ekonomi biçim üzerinde ağırlığını hissettirir. Alınan dış etkilerin süresi yine ev kültürünü belirleyen faktörler içindedir.

Coğrafya açısından 400-600 metre yüksekliğindedir. Çevresindeki dağların yükseklikleri 1000-1700 metre arasında değişir. Kışlık içinden geçen dereler, zemini oyup küçük bir kanyon oluşturmuşlardır. Şehir bu kanyon içinde korunmuş olarak kışı geçirir. kara ve deniz iklimi etkisiyle çok soğuk kışlar ve kurak yazlar yaşamaz ama yine de kışın ortalama 25 gün kar altındadır.

En sıcak aylar temmuz, ağustos, en soğuk aylar ocak, şubat, marttır. Sıcaklık değişimleri ortalama max. +40 0 C ile ortalama min. -10 0 C arasındadır. En çok yağış ocak, şubat ve haziran düşer. Ortalama nem oranı %60 dır.

Tarih te Paflagonya olarak anılır. Höyükler, tümülüsler, kaya mezarları ve bazı kabartmalar bölgenin arkeolojisini yansıtır. Safranbolu’nun eski isimleri arasında Germia, Flaviopolis, Dadybra, Teodorapolis, Safranpolis isimleri bulunur. Safranbolu ilk kez Danişmentliler Dönemi’nde 12. yüzyılda Türklerin eline geçmiştir. Bizans Dönemi’nde bugün Ulu Camii olarak anılan yapının Aya Stefanos Kilisesi, Eski Cami’nin ise, adı bilinmeyen bir Bizans kilisesi olabileceği düşünülmektedir. Eski Cami belki de Candaroğlu Süleyman Paşa tarafından 14. yüzyılda camiye çevrilmiş olabilir. Osmanlı Dönemi’nde Cinci Hoca ve Köprülü Mehmet Paşa, Safranbolu’da eserler bırakmıştır

Ekonomi geleneksel yaşama biçiminin gereği olan kapalı ekonomide evler kendi yiyeceklerini kendileri üretir. Yazlık evin geniş bahçelerinde her tür sebze ve meyve, hem taze olarak tüketilmek hem de işlenerek kışın kullanılmak amacıyla üretilir. Bunların dışında küçük el sanatları çarşı bölgesinde yer alır. Ticaret, hem toptan hem perakende olarak yapılır. Hayvancılık, kerestecilik, yemenicilik, safran toptan uğraşlar içindedir. İthal malların kent içinde ve çevre pazarlarda satılması ayrı bir gelir kaynağıdır. Kapalı ekonomi sayesinde temel masraflar azaldığından ticaret yoluyla elde edilen kazanç artı değer olarak birikir.

Yaşama Biçimi kışlık ve tarzı ile doğayla uyum içindedir. Kışları vadi içinde korunmuş olan insanlar baharın başlamasıyla Bağlar bölgesine taşınırlar. Safranbolu’da geleneksel yaşam biçiminde aile içinde yaşlılar, çocuklar ve eşleri kalmamış aile bireyleri güvencededir. Aile düzeninde yazılmamış hakları ve güvenceleri vardır. Böylece hem ekonomik hem de toplumsal bakımdan önemli bir sorun çözülmüştür.

Yerleşme Düzeni

Şehir kesimi 1500 metrelik bir alan içindedir. Şehir, Akçasu ve Gümüş derelerinin birleştiği üçgen içinde yer alır. Ayrıca bu derelerin vadi ve yamaçları üzerinde evler bulunur. Şehir’in her yamaç ve ayrı bir görünüm izlenir.

Yol boyunca değişik noktalardan aynı yerleşme grubu başka başka görünür. Vadi genişlikleri çok fazla olmadığından detayları izlenirken bütün mahalle de bir seferde algılanabilir. Evlerin boyut ve biçimleri birbirine yakındır.

Çatılar, hep dört yöne eğimli ve oluklu kiremit kaplıdır. Pencereler hep boyuttadır. Böylece sadece topografyanın verdiği değişiklikler içinde bir düzen algılanır. Toplum ve ticaret yapılarıyla çarşı merkezidir. Hemen kenarında tabakhane bulunur.

Bağlar bölgesi, Şehir’den uzakta az eğimli bir plato üzerindedir. Burada geniş bahçelerden dolayı parseller Şehir’dekinin birkaç katıdır. Yollar yüksek bahçe duvarları arasından kıvrılarak gider.

Sokaklar eğer uzun bir yol oluşturuyorsa topografyanın yatay çizgilerini takip etmeye çalışır. Yatay sokakları birbirine bağlayan yollar ise kısa, yokuş veya merdivenlidir. Topografya değişken olduğundan yatay sokaklar da ona uyarak kıvrıla kıvrıla gider.

Sokaklar genellikle iki yanı yüklü bir atın geçmesine uygun genişlikte yapılmıştır. Yolun ortası kenarlarından daha alçaktır. Böylece yağmur suyu ortadan akar, kapılardan içeri girmez.Sokakların köşe başları dönüşü rahatlatmak için pahlanmıştır. Bağlardaki yollar biraz daha düzdür.

Ev Osmanlının gittiği pek çok yerde beğenilerek yerel halk tarafından da uygulanmıştır. Türk yöneticilerin uyguladığı tipitir. Türk evinin esas yapım sistemi ahşap çatkıdır. Alt kat yolun biçimine uyar. Alt katta oturulmaz, depo, kiler, hayvan barınağı, işlikler buradadır. Evin esas planı üst katta oluşur. Üst katlar dik açılı bir düzen gösterir. Alt ve üst kat arasında bulunan ara katların tavanları, daha çok günlük çalışma alanı ve kışlık kat olduklarından daha alçaktır. Çatısı dört yana eğimlidir. Zemin kat sokağın çizgisine uyarken, üst kat bazen ara katla beraber aynı düzende yükselir, bazen ara kat ve üst kat birbirinden bağımsız olarak planda yerini alır.

Ev Tipleri

  • Açık Sofalı Evler: Türk evinin ilk ve özgün örnekleri açık sofalıdır. Batı Anadolu’da hâlâ yer yer rastladığımız açık sofalı evlerden Safranbolu Bağlar’da birkaç örnek kalmıştır.
  • Kapalı Sofalı Evler: Büyük ve görkemli evlerin yapıldığı dönemde sofa ya köşede veya ortada ama dışarıya kapalı duvarların arkasındadır. Orta sofa (Eyvan) çoğu kez odaların arasına girer.
  • Zemin Kat: Zemin kat, bir yanda sokak, diğer yanda bahçelerle eğer bitişik düzende ise, arka bahçe ile ilişkilidir. Kapının açıldığı alan hayat adını alır. Zemini toprak, ender olarak da taş kaplı olabilmektedir.
    Hayatın bir ya da iki yanı bahçeye bakar. Burada üst katı taşıyan dikmeler yerden 60-80 cm yükselmiş bir taş üstüne otururlar. İki direk arasına kor denir ve bahna adı verilen duvar üstüne kışlık odunlar dizilir. Bahnadan tavana kadar olan boşluğun dış yüzünde düşey veya çapraz giliste denilen kafesler bulunur.

Sofa hayattan çıkan merdiven üst katındadır. Sofaya çardak denir. Sofa evin köşesinde veya ortasında olabilir. Sofa odalar arası bir ulaşım alanı olduğu kadar, içinde veya eyvanlarında ailenin oturduğu bir toplantı yeridir.

Odalar ın kareye yakın oldukları görülür. İki oda arasına sofanın uzantısı eyvan girerek odaları birbirinden ayırır. Safranbolu’da odaya içeri denir. Bu terim biraz incelendiğinde Anadolu’da yaygın olarak kullanıldığı anlaşılır. İçeri karşıtı sofa, dışarıyı temsil eder. Bu, dışarının aslında dış dünya yani açık sofa olduğunun da bir işaretidir. İçeri teriminin kullanılması ayrıca, ilk evlerin açık sofalı olduğunun da bir kanıtıdır.

Odanın çoğunlukla iki duvarı pencerelidir. Genellikle her duvarda üç pencere bulunur. Odaya bakan yüzünde çiçeklik denilen yarım yuvarlak bir niş ve oyma denilen küçük nişler bulunabilir. Ocak sağır duvarda yer alır yani dışa açılmayan kerpiçten yapılmış kalın bir duvardır. Girişin yan tarafında kalır. Oda tavanı giriş bölümü dışında odanın esas bölümünü örter. Tekne tavan denilen orta bölümü daha yükseltilmiş tavanlar Safranbolu’da çok görülür.

Mutfak için gerekli kaplar dolaplarda durur. O bakımdan dolaplar biraz daha büyük olabilir. Yemek pişirmek için gerekli temel malzemelerden yağ, un, salça, tuz, pirinç, bulgur, şeker az miktarda ocakbaşı dolabında bulunurlar. Bu maddelerin esas saklandığı yer ambar ve kilerdir. Ambar çoğunlukla zemin kattadır ama kiler mutfağa yakın bir yerde olabilmektedir. Kilerlik denilen kilerde bulunan bir teldolabında günlük yemek, süt, yoğurt, yağ, peynir, kıyma saklanır.

Yemek her odada ve sofada yenilebilir. Aile yemeğini mutfakta yer. Kalabalık olduğu zaman sofaya da yemek düzeneği kurulabilir. Yemek yerde yenir. Sofra çevresine minderler konulur; ya herkese peşkir verilir veya uzun bir peşkir sofrayı çevreler. Yabancı misafirler için eğer harem ve selamlıklı bir ev düzeni varsa ya servisi evin genç erkekleri yapar veya dönme dolap denilen döner bir dolabın raflarına konan yemekler haremden selamlığa ulaştırılır.

Yiyecek Üretimi bahçe ürünleri hem zamanında tüketilir hem de kışlık olarak saklanır. Saklama işlemi kurutma, pekmez, pestil, ezme, reçel, salça, turşu hazırlama şeklindedir. Kurutma daha çok dilimlenmiş meyvalardan yapıldığı gibi patlıcan, biber, fasulye, bamya gibi taze sebzeler de kurutulur. Buğdaydan su değirmenlerinde elde edilen unla yayım denilen erişte, para makarna kesilerek kurutulur ve torbalarda saklanır. Evin vazgeçilmez çorbası tarhana da yapımı oldukça zahmetli bir uğraş olurdu. Sütten peynir ve yağ elde edilir. Yağı alınan yoğurdun kalan ayranı torbalardan süzülerek tepsiye dizilir ve kurutulur buna keş denir

Depolama büyük ambara pirinç, buğday, mısır, bulgur, ceviz, badem, un, kepek, arpa gibi çok miktarda olan maddeler çuval içinde konur. Küçük ambarda ise az miktarda olan yiyecek maddeleri depolanır. Ayrıca kilerde de küçük bir ambar ve dolaplar vardır. Evde kullanılan eşya ve giysilerin depolanması için odalarda yüklük ve dolaplar vardır.

Türk odasında mobilya olmaması, odanın çok işlevli olmasını sağlamıştır. Mobilya hareketli olup, dolapta saklanır, gerektiğinde ortaya çıkarılır, sonra gene yerine kaldırılır. İşte bu eşyalardan birisi Türk’ün yük olarak gördüğü yataktır. Göçebelik döneminden gelen bu terim evde karşılığını yüklük denilen dolapta bulur.

Yüklük dolaptan daha geniş, katlanmış bir yatağın sığacağı boyutta bir dolaptır. Bazı değerli eşyalar, elbiseler, çeşitli kumaşlar, örtüler yine bohça içinde kilitli sandıklara konulur. Sandıklar da göç geleneğinin bir parçasıdır.

Temizlik , Çamaşır eskiden dere kenarında ya da ark suyu ile yazlık evin bahçesinde veya çıkma suyu olan evlerin çamaşırhanesi veya mahalle çamaşırlıklarında yıkanırdı. Dere kenarında üstü aşınarak yuvarlaklaşmış geysi kayası denilen taşlar üzerinde tokaçla yıkanırdı.

Isınma kış aylarında oturulan Şehir bölümü vadiler içinde soğuk rüzgarlara kapalı bir yerleşmeydi. Böylece soğuğa karşı ilk önlem alınmış oluyordu. Kışın gündüz oturulan kat daha alçak tavanlı olan orta kattır. Mutfak da devamlı yanan ocağı ile sıcak bir mekândır. Evlerin kerpiç dolgusu iyi bir yalıtım sağlıyordu. Kapıların dolaylı girişleri ve kışın asılan kalın perdeler odayı sıcak tutuyordu.

Ocaklar

  • Külâhlı Ocaklar: Ocağın ahşap davlumbazı üzerinde ahşaptan yarım koni biçiminde dilimli bir külâh tavana doğru yükselir. Alt bölümde ise yaşmak dediğimiz ahşap bir peçe, kemer biçiminde dilimli olarak yapılmıştır.
  • Oymalı Ocaklar: Davlumbaz ocağa paralel olarak 15-20 cm çıkma yapar. Davlumbaz raf hizasına kadar devam eder, yüzeyinde bir veya iki sıra oyma denilen ahşap nişler vardır.
  • Çiçeklikli Ocaklar: Diğerlerinin tersine ocak taştan yapılmıştır. Taş davlumbazın altı barok kemerli üstü raflıdır. Rafın üstünde çiçekliğe benzer bir niş bulunur. Bu ocak tipi daha geç dönemde yapılmaya başlanmıştır. Zaten bu ocaklara Frenk ocağı da denilmektedir

Pencereler le ev dışarıya açılır. Dış dünyayı, manzarayı, sokağı görür. Hava, ışık, koku alır, sıcağı, soğuğu, rüzgarı hisseder. evi korumak için tersine dışarıya kapanır. Halk evlerinde pencereler camsız olup soğuk havalarda kepenkler pencereyi kapatıyordu. Pencere camı dediğimiz düz cam o tarihlerde Venedik ve Dubrovnik’ten geliyor ve ancak cami ve saraylarda kullanılabiliyordu.

Kepenkler kapalıyken ışık almak üzere pencerelerin üstündeki duvara açılmış küçük deliklerden faydalanılıyordu. Safranbolu’da pencereler sedir yastığının üst kenarından başlar ve rafa kadar davam eder. Pencereyi oluşturan ögeler, camlı çerçeveler, kepenkler, parmaklıklar ve kafeslerdir. Camlı çerçeveler altta bir birim üstte iki birim olarak bölünmüştür. Toplam altı birimin altta ikisi, üstte de dördü beraber açılır.

Kepenkler (Kara kapak) pencerelerin en iyi koruyucusudur Özellikle kışlık ve yazlık yaşama biçiminde evler yarıyıl boş kaldığından bu düzen evin korunmasında da önemli bir tasarımdır. Kepenkler bir veya iki parça ince tahtanın arkadan iki kuşağa çakılmasıyla oluşur. Tahta ince olunca çalışıp bükülmesi daha az olur ve liflere ters yönde konulan iki kuşak da bu dönmeyi engeller. Kara kapakları açık veya kapalı tutmaya yarayan çok iyi tasarlanmış düzenekler vardır. Kapağı açık tutan demir kola yel demiri denir.

Pencere Korkuluğu pencerenin dış yüzünde cam ile kara kapak arasında kalır. Çoğunlukla pencerenin yarısını örter. Korkuluklar çoğunlukla tornada biçimlenmiş çubuklardan oluştuğu gibi, testere ile oyulmuş tahta kayıtlardan da örnekler vardır.

Kafesler Safranbolu’da muşabak (Arapça müşebbek’ten) denilen kafesler sokağa kadınların görünmeden bakmasını sağlayan ögelerdir. Cumhuriyet’ten sonra çoğu sökülüp atıldığından bugüne çok az örnek kalmıştır.

Çatılar ve Saçaklar evi yağmur, kar ve güneşten koruyan çatı ve onun ev dışındaki devamı kısımdır. Çatının dış kenarı her zaman yataydır. Evde yapılar çıkmalar genellikle bu düz saçak içinde kalır. Çatının da evdeki girinti çıkıntılara uyması ancak geç dönemde çinko levhaların kullanılmasıyla uygulama alanı bulmuştur.

Saçağın dış duvara uyduğu geç dönemlerde çıkma yapan sofa eyvanının cephesi alınlıklıdır. Saçaklarda saçak altı kaplaması yoktur. Çatının taşıyıcıları görünür. dere yoktur. Yağmur kiremitlerden aşağı akar. Kiremitlerin saçak ucundan düşmemesi için yelkovan tahtası denilen bir tahtaya kiremitler dayanır. Saçaklar köşelerde yuvarlatılmıştır.

Yapım Yöntemleri geleneksel Türk evi hem taş, tuğla ve kerpiç hem de ahşap malzeme ile yapılmıştır. Yapı temeli taştır. Safranbolu’da temel 100-150 cm kadar derine iner. Temel genişliği 80-100 cm arasındadır. Duvar çamur harçla örülür. Köşelere özen gösterilir ve büyük taşlar kullanılır. Taş duvar metrede bir sıra ince bir tahta veya çamın sar deniler kabuk altındaki kısmı 15 cm eninde üç sıra serilerek takviye edilir. Zemin kat duvarı yatay olarak ahşap bir tabanla çevrilir. Bunun üzerine döşeme kirişleri yerleştirilir. Onun üzerine de üst katın dikmeleri oturtulur. Esas bağlayıcı olarak elde yapılmış kare kesitli büyük çiviler kullanılır. Dikmeler tabana 3-4 çivi ile bağlanır.

Çatma tekniği oldukça gelişmiştir. Köşelerde yanlamalar depreme karşı konulmuşlardır. Ana dikmeler daha kalın ve başlıklıdır. Ara dikmeler daha ince olur. Çatma araları çoğunlukla kerpiçle doldurulur.

Çatılar oturtma yöntemiyle yapılmıştır. Mahya genellikle evin biçimi kareye yakın olduğundan kısadır. Dört eğik mahya evin köşelerine ulaşır. Mahya, dikmelerle aşağıdaki taşıyıcı duvara oturur. Mertekler eğik mahyadan saçağa doğru açılarak yelpaze biçiminde yerleştirilmiştir. Evin çatma aralarının dolgusu yapıldıktan, döşemesi, tavanı, pencere, kapıları takıldıktan sonra dış ve iç sıvası yapılır. Kaba sıva için samanlı çamur harç kullanılır. Sıva 2-3 cm kalınlığında yapılır ve kuruyup çatlaması beklenir. Daha sonra sandık harcı denilen kireçli bir sıva hazırlanır. Sönmemiş kireç sandık denilen bir tekne içinde az su ile söndürülür, bu sırada kireç parçalanır.

Bezeme ahşap, malzeme olarak oldukça uyum sağlamıştır. Safranbolu’da da ahşap bezemeleri görüyoruz ancak aşırı bir bezeme anlayışı yoktur. Birleştirme yoluyla yapılan bezemeler ya geçme ya da çivi ile ahşap kayıt ve tablaların değişik desenlerde bir araya getirilmesiyle elde edilir. Kalemişi denilen bezeme türü kalem denilen fırça ile boyayarak yapılır. Boyama yüzeyi Safranbolu’da sıvalı iç veya dış duvar yüzeyidir.

Değişim ve Koruma

Avrupa malı sanayi ürünlerinin ithalatı, Safranbolu’nun el yapımı ürünlerini durdurmuştur. Daha albenili, daha ucuz ve kolay sunulan bu ürünler pazarı ele geçirmiştir. Artık üretim yerine ithal edilmiş ürünleri satmak daha akılcı olmuştur. Geleneksel aile biçimi de dışarıya okumaya, çalışmaya giden gençler yüzünden değişmiş aile küçülmüştür. Önce Şehir ve Bağlar arasındaki 1500 metrelik Hastarla denilen boş arazi, sonra kentin kenarındaki yamaçlar ve boşluklar apartmanlaşmaya başladı. İmkânı olanlar en azından kış aylarını daha konforlu olan bu apartman dairelerinde geçirmeye başladılar.

Hâl böyle iken UNESCO tarafından 1975 yılı, Avrupa Mimarlık Mirası Yılı ilan edildi ve Türkiye ilk kez bu etkinliği Safranbolu’da uyguladı. Safranbolu evlerinin önemi, güzelliği ve korunması konuşulur oldu. Bu etkinlikler her yıl Safranbolu Haftası olarak onlarca yıl kutlandı. Safranbolu’nun koruma imar planı yapıldı. Yeni enerji kaynakları, yeni güçler, yeni seri üretim biçimleri, çabuk haberleşme ve ulaşım araçları özellikle ekonomiyi, arkasından toplumsal yaşam biçimini, kentleri çok kısa sayılabilecek bir sürede değiştirmiştir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.