Açıköğretim Ders Notları

Türkiye´de Demokrasi Ve Parlemento Tarihi Dersi 5. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Türkiye´de Demokrasi Ve Parlemento Tarihi Dersi 5. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Çok Partili Sistemden Tek Parti Egemenliğine Geçiş

Serbest Cumhuriyet Partisi’nin Kurulması

Terakkiperver Cumhuriyet Partisi’nin 1925’te kapatılmasıyla, Türkiye yeniden tek partili düzene dönmüştür. Bu süreçte, CHP’ye ve hükümetine karşı eleştiriler dinmemiştir. İçte ve dışta hükümete yönelik artan eleştiriler sonucunda Serbest Cumhuriyet Partisi’nin kurulması sağlanmıştır. Avrupa’nın Türkiye’deki yönetimi diktatörlük olarak tanımlaması en önemli dış nedendir. Ancak, SCP’nin kurulmasını asıl iç nedenler sağlamıştır. Cumhuriyet yönetiminin siyasal, toplumsal ve hukuksal devrimlerle gerçekleştirdiği değişim geniş halk kitleleri tarafından benimsenmemişti. 1929’da başlayan ekonomik bunalımla beraber hoşnutsuzluk giderek artmıştı. Öte yandan, halk istek ve şikayetlerini CHP üst yönetimine ulaştırmakta da zorluk yaşıyordu. Bunların sonucunda, Mustafa Kemal Paşa çözümü yeni bir partinin kurulmasında buldu. Partinin başkanlığı için hükümetin devletçi politikalarını desteklemeyen Fethi Bey tercih edildi. Mustafa Kemal Paşa, liberal bir siyaset izleyecek olan partinin adını Serbest Cumhuriyet Partisi olarak belirledi. Fethi Bey de Mustafa Kemal Paşa’dan tarafsız ve adil kalacağı konusunda güvence aldı. SCP parti programıyla, Laiklik, Cumhuriyetçilik ve Milliyetçilik ilkelerini benimsiyordu. Vergilerin hafifletileceği, devlet gelirlerinin yararlı işlerde kullanılacağı, ekonomide liberal bir politika izleneceği, yabancı sermayenin önünün açılacağı, rüşvet ve suistimallerle mücadele edileceği sözünü veriyordu.

SCP, tam bir uzlaşma ile kuruldu. Cumhurbaşkanı, CHP’ye muhalefet eden bazı vekilleri (örneğin Ağaoğlu Ahmet), kız kardeşi Makbule Hanımı, Nuri Conker gibi kendine yakın isimleri de SCP üyesi yaptı. SCP’nin görevi iktidarı denetlemek ve etkin muhalefet yapmaktı. Fethi Bey’in amacının iktidar olması, partiler arasındaki ılımlı havayı giderek sertleştirdi.

İktidar ile muhalefetin arasındaki ilişkinin sertleşmesinin bazı temel nedenleri vardı. Öncelikle, devrimleri benimsemeyip ancak bunu o güne dek dillendirememiş geniş bir kesim bulunuyordu. Ekonomik bunalım ve kendi kendine yetme siyasetinden vazgeçmeyen iktidarın yeni vergiler düzenlemesiyle yoksul sayısı giderek artmıştı ve Fethi Bey’in iktidara aday olduğunu açıklaması partiler arası ılımlı ilişkiyi sonlandırmıştı. SCP’lilerin devrimleri benimsemediği, fesi ve Arap harflerini geri getireceği Fethi Bey tarafından “iftira” olarak değerlendirildi. Ancak CHP’liler, SCP’yi devrim karşıtlarını toplamak ve irticai tehlike oluşturmakla suçladılar. SCP destekçisi Yarın ve Son Posta gazetelerinin yayınları da gerginliği arttırdı. Örgütlenmesi tamamlanmamış SCP kuruluşundan bir ay sonra, belediye seçimlerinde 502 seçim çevresinden 22’sini kazandı. Cumhurbaşkanı eşit koşullardaki genel seçimlerin SCP tarafından kazanılabileceğini gördü ve ağırlığını CHP’den yana koydu. Cumhurbaşkanının tarafsızlığını bozması sonucunda, SCP yöneticileri Mustafa Kemal Paşa ile karşı karşıya gelmek istemediler ve 17 Kasım 1930’da partilerini kapattılar. SCP yalnız yoksul halkın değil devrim karşıtı kesimin de toplandığı nokta olmuştu. CHP’nin politikalarına sert eleştiriler yapmaları ve halkın kısa zamanda desteğini almaları partinin sonunu getirdi. Böylece, 17 Kasım 1930’da SCP’nin kendi yöneticileri tarafından kapatılması ve 21 Aralık’ta da Ahali Cumhuriyet Partisi’nin kapatılmasıyla Türkiye’de çok partili demokrasi ikinci kez sonlanmış oldu.

Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki Gelişmeler

Sivas Kongresi’nde örgütlenen, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin siyasal parti haline dönüşmesiyle kurulan CHP, Türkiye’nin en köklü ve en uzun tarihsel birikimi olan partisidir.

Atatürk Dönemi Parti Kurultayları, Program ve Tüzükleri

1923 Tüzüğü

CHP, çok partili siyasal yaşama (1946’ya) dek yedi büyük kurultay toplamıştır. 1919, 1927, 1931, 1935, 1939, 1943 kurultayları olağan, 1938 kurultayı olağanüstü kurultaylardır. İlk kurultay 1919’daki Sivas Kongresi olarak kabul edilmektedir, ilk tüzüğü ise 1923’te hazırlanmıştır. Tüzük, 106 madde ve bir ekten oluşturulmuştur. Parti, ulus egemenliği, yasa üstünlüğü ve halkçılık esasları temellerine oturtulmuştur. Bu tüzükte, TBMM’nin ikinci döneminde bir değişiklik yapılmış ve milletvekili adaylarını belirleme ve ilan etme yetkisi Genel Başkan’a verilmiştir.

1927 Büyük Kurultayı

Atatürk’ün “Büyük Nutku”, “Cumhuriyet Halk Fırkası Nizamnamesi” ve “Umumi Riyasetin Beyannamesi” bu kurultayın en önemli belgeleridir. Tarihe “Nutuk/Söylev” olarak geçen konuşmasında Mustafa Kemal, 1918’den 1927’ye kadar geçen dokuz yıllık dönemi ele almıştır. Bu dönem, üç devreye ayrılır; Kuvayı Milliye (1919-1920), TBMM Hükümeti (1920-1923) ve Türkiye Cumhuriyeti (1923-1927). İlk evrede geçen olaylar Söylev’in büyük bir kısmını oluşturur. Metnin tamamı ya Mustafa Kemal tarafından yazılmış ya da dikte ettirilmiştir.

Bu kurultayın bir diğer önemi, CHP’nin tüzüğünü biraz daha genişletmesi ve devrimlere paralel olarak ideolojisini belirlemesidir. Tüzüğün esaslar kısmındaki dört ilkeye açıklama getirilmiş ve partinin milliyetçi, cumhuriyetçi ve halkçı bir siyasi cemiyet olduğu vurgulanmıştır. 1927 Tüzüğü partinin ilkelerini ilk kez saymasının yanında devletin yönetim şeklinin cumhuriyet olduğunu da saptamıştır. Bu tüzük, partiyi tek partili düzene hazırlayan bir nitelik taşımaktadır.

1931 Büyük Kurultayı

1927 Kurultayı’ndan sonra Türkiye Cumhuriyeti büyük siyasal, toplumsal değişimler geçirmiştir. Şeyh Sait İsyanı’nın sebep olduğu Takrir-i Sükun Dönemi 1929’a dek sürmüştür. Devrim kanunları ile sosyal yapı büyük bir değişim geçirmiştir. 1931 seçimleri ile Türkiye’de tek partili siyasal hayat yerleşmiştir. Ancak CHP, SCP tecrübesiyle yapısal bir değişime gitmiş ve halkın dileklerini dinlemek ve öneriler sunmak için bir komisyon oluşturmuştur.

1931’deki kurultayda “Genel Başkanlık”, “Daimi Genel Başkanlık” olarak tanımlanmış ve Daimi Başkanın Mustafa Kemal Paşa olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca, parti müfettişliği ve mutemetlikler kaldırılmıştır. Yeni bir parti programı da belirtilmiş ve Mustafa Kemal’in saydığı altı ilke bu programa dahil edilmiştir. Bu kurultayın ardından partiye halkevleri açma görevi de verilmiştir.

1935 Büyük Kurultayı ve İdeolojik Yapının Tamamlanması

Bu kurultay, Atatürk’ün katıldığı son kurultaydır. Esaslar bölümü 1931 Kurultayı ile neredeyse aynıdır. Sadece parti üyeliğini ve parti disiplinini güçlendirmeye yönelik bazı eklemeler yapılmıştır. Dördüncü büyük kurultayın 13 Mayıs tarihindeki toplantısında, Kemalizm ilk kez CHP programına girmiştir. Partinin esaslarının Kemalizm prensipleri olduğu saptanmış ve esaslar ise “Vatan, Ulus, Devletin Esas Kuramı ve Kamusal Haklar” olmak üzere dört öğeyle temellendirilmiştir.

Kemalizm’in Anayasal Nitelik Kazanması

CHP’nin ana vasıfları olan altı ilke, 1937’de Anayasaya alınmış ve devletin nitelikleri haline getirilmiştir. Oy birliği ile Türkiye Devleti’nin cumhuriyetçi, halkçı, milliyetçi, devletçi, devrimci ve laik olduğu saptanmıştır.

Parti-Devlet Bütünleşmesi

CHP’nin ideolojik yapısına anayasal nitelik verilmesiyle başlayan süreç giderek güçlenmiştir. Ertesi gün, Recep Peker Parti Genel Sekreterliğinden alınmış, bu görevi İsmet İnönü üstlenmiştir.

İsmet İnönü Döneminde Yapılan Kurultaylar

1938 I. CHP Olağanüstü Kurultayı

Atatürk’ün vefatı üzerine, TBMM cumhurbaşkanlığına İsmet İnönü’yü seçti. Bu kurultayla, Mustafa Kemal “ebedi başkan” olarak anılırken, İsmet İnönü “değişmez başkan” sıfatıyla Genel Başkanlığa getirildi. Değişmez Genel Başkanlığa getirilen İsmet İnönü, 1930’lu yıllardaki totaliter rejimlerin başkanları tarafından kullanılan “Milli şef” unvanıyla anılmaya başlandı. İnönü için ilk kez Ali Naci Karacan tarafından kullanılan bu tanımlama giderek yaygınlık kazandı. Ne var ki “Milli şeflik” kurumunun CHP’nin temel ilkeleriyle özellikle de halkçı ve devrimci yönleriyle bağdaşması olanaksızdı. Ülkenin etkisi altında bulunduğu iç ve dış koşullarla birlikte I. Olağanüstü Kurultayda, kurultay üyelerinin değişmez genel başkanlık konusuna hiç itiraz etmemeleri de bu unvanın kullanılmasında etkili olmuştu.

1939 Büyük Kurultayı

CHP’nin beşinci kurultayıdır, 29 Mayıs 1939’da Ankara’da toplanmıştır. Programda büyük değişiklikler bulunmamaktadır. En önemli yenilik “köy eğitmenleri” konusudur. Böylece, köy enstitülerinin temeli atılmıştır. Atatürk’ün ulusal ve halkçı eğitim anlayışı doğrultusunda alınan bu karar gereğince; ilköğretimin yaygınlaştırılmasını sağlamak amacıyla öğretmen gönderilmesine olanak bulunmayan köylerin öğretim ve eğitim işlerinde köylüye rehberlik etmek üzere köy eğitmenleri istihdam edilmesi kararlaştırılmıştır. Böylece Köy Enstitüleri’nin de temeli atılmıştır. Kurultay, halkevlerinin yanı sıra halkodalarının açılmasını da programına almıştır.

1943 Büyük Kurultayı

Tek parti dönemi içinde toplanan son kurultaydır. Kurultay’da daha çok ulusal savunma ve dış ilişkiler konularına ağırlık verilmiştir. Yeni bir tüzük ve program kabul edilmiştir. İlk kez partinin amacı belirtilmiştir. 1939 Tüzüğü’nde var olan seçim yasasının yenileneceğine dair hükme, yasa 1942’de çıkarıldığı için bu tüzükte yer verilmemiş, Milliyetçilik, Devletçilik ve Laiklik ilkelerinin tanımlamalarına eklemeler yapılmıştır. Parti programı oldukça kısadır ve Dünya Savaşı’nın etkileri bu programa yansımıştır.

Sivil Toplum ve Siyasi İktidar İlişkisi

Türk Ocakları’nın CHP ile Birleşmesi

1908 Meşrutiyeti ile ortaya atılan “Türkçülük”, 1911’de “Türk Yurdu” ile dernekleşmiştir. Necip Asım, Veled Çelebi, Mehmet Emin gibi aydınlar Türk kültürünün özgün yapısını ve zenginliğini ortaya koymak için çaba sarf ederken “Genç Kalemler” çevresinde toplanan Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin ve Ali Canip ise edebiyat ve dil alanında milliyetçiliğe yönelmişlerdi. İkinci önemli dernek ise “Türk Ocağı” olmuştur. Türk Ocakları ülkede ulusal bilincin doğması ve güçlenmesi için etkili olmuşlardır. Zaferden sonra da etkinliklerine devam eden ocaklar 1931’de CHP’ye katılmıştır. Devrim düşüncesini ve devrimin getirdiği aydınlanmayı Türk Ocakları ile ülke düzeyine yaygınlaştıramayacağını gören Türkiye Cumhuriyeti bu işlevi yerine getirmek üzere Halkevlerini kurmuştur.

Halkevleri’nin Kuruluşu, Amaç ve İşlevi

CHP yöneticileri; Mustafa Kemal Paşa’nın 20 Nisan 1931’de yayınladığı bildirisinde belirtilen “Halkçılık, Milliyetçilik ve İnkılâpçılık” ilkelerinin halk arasında yayılmasını, halkın bu yönde eğitilmesini ve özellikle Cumhuriyetin emanet edildiği gençlerin bu ilkeleri içtenlikle benimsemelerini zorunlu görüyordu. Ziya Gevher Etili başkanlığında kurulan bir heyete de “Halkevleri Ana Talimatnamesi”ni hazırlama görevi verildi. İlk Halkevi, 1932’de Ankara’da eski Türk Ocağı binasında açıldı. CHP’nin Halkevleri ile tüm yurttaşlara kucak açması Atatürk tarafından sosyal ve kültürel bir devrim olarak nitelendirildi. Giderek sayıları artan Halkevleri, eğitim, kültür ve sosyal dayanışma kurumu oldu. Yurttaşların rahatça girip çıkabildiği, suyu, elektriği ya da aydınlatma araçları bulunan ısıtılmış mekânlarıyla örnek birer yapı, okuma salonu ya da yeri bulunan bir kitaplık, güncel gazetelerin ve süreli yayınların okunabildiği, radyo dinleme olanaklarının bulunduğu, konferansların, toplantıların, sinema gösterilerinin, tiyatro, halk oyunları, konser, balo, anma törenleri ile kutlamaların yapıldığı birer kültür kurumları oldu. Okuma yazma kursları düzenlenerek, çeşitli alanlarda spor etkinlikleri yapılarak, sağlık kurallarını öğretmeye ve uygulamaya dönük eğitimler verilerek halk sağlığı ve eğitimi yönünde öncü kurumlar oldu. Çevre ve köy araştırmaları, yoksullara ve hastalara yardım faaliyetleri düzenlenerek yurttaşlar arasında sosyal dayanışma sağlanmasına öncülük etti. Halkevleri aynı zamanda bölgeyi her yönüyle inceleyen araştırma ve derlemeleri içeren dergiler de yayınladı.

Siyasal Katılımın Genişletilmesi

1931 Seçimleri ve Bağımsızların Meclis’e Gelmeleri

1931’e girerken Türkiye birçok olumsuzlukla karşı karşıya kaldı. Dünyayı etkisi altına alan ekonomik bunalım hissedilmeye başlandı, SCP’nin kapatılmasıyla ülke tek parti sistemine devam etmek zorunda kaldı ve Menemen’de yaşanan olay sebebiyle siyasal ve toplumsal gerginlik oluştu. Mustafa Kemal bu olumsuzlukların halk üzerindeki etkisini görebilmek amacıyla üç aylık bir geziye çıktı ve ardından izlenimlerini yazdı. 5 Mart 1931’de TBMM seçim kararı aldı ve CHP 22 seçim bölgesinden gerekli olandan daha az sayıda aday göstererek CHP’li olmayan kimi adayların TBMM’de olmasına yöneldi. Böylece 20 bağımsız milletvekili TBMM’de yer aldı.

Hukuk Alanında Kadın-Erkek Eşitliğinin Sağlanması

Belediyeler Yasası ile 1930’da seçme ve seçilme konusunda kadın-erkek ayrımı kaldırıldı. İkinci adım 1933’te atıldı ve Türk kadınına muhtar ve ihtiyar heyeti seçme ve seçilme hakkı tanındı. 1934’te ise 22 yaşını doldurmuş kadın/erkek her Türk’ün milletvekili seçme hakkına sahip olduğu ve milletvekili seçilebileceği kanun ivedilikle çıkarıldı.

İkinci Dünya Savaşı ve Tek Parti Dönemi’nin Sona Ermesi

Türkiye Cumhuriyeti, 1941-1942 yılları arasında savaşan her iki tarafla ilişkilerini sürdürerek yansızlığını korudu. 1943’te Almaların Stalingrad’da yenilmesi ile müttefiklerin Türkiye üzerindeki baskısı arttı. Türkiye, tarafsızlığını korumakla birlikte müttefiklere iyice yanaştı. Türkiye, 2 Ağustos 1944’te Almanya ile siyasal ve ekonomik tüm ilişkileri kesti. Sovyet Rusya’nın Balkanlardaki girişimleri ve müttefiklerin 1 Mart 1945’ten önce Almanya’ya savaş ilân eden ülkelerin San Fransisco Konferansı’na katılabileceğini belirten muhtırasını da dikkate alarak 23 Şubat 1945’te Almanya ve Japonya’ya savaş ilân etti. 27 Şubat 1945’te Birleşmiş Milletler Bildirisi’ni imzaladı ve böylece batının demokratik ülkeleri arasında yer almasını sağlayan adımlarını hızlandırmış oldu. Önce Milli Kalkınma Partisi’nin ardından Demokrat Parti’nin 1946’da Türk siyasal yaşamında yer almasının ardından 1950’de yapılan seçimler sonrasında kansız olarak iktidarı Demokrat Parti’ye teslim ederek muhalefet görevini üstlendi.

Serbest Cumhuriyet Partisi’nin Kurulması

Terakkiperver Cumhuriyet Partisi’nin 1925’te kapatılmasıyla, Türkiye yeniden tek partili düzene dönmüştür. Bu süreçte, CHP’ye ve hükümetine karşı eleştiriler dinmemiştir. İçte ve dışta hükümete yönelik artan eleştiriler sonucunda Serbest Cumhuriyet Partisi’nin kurulması sağlanmıştır. Avrupa’nın Türkiye’deki yönetimi diktatörlük olarak tanımlaması en önemli dış nedendir. Ancak, SCP’nin kurulmasını asıl iç nedenler sağlamıştır. Cumhuriyet yönetiminin siyasal, toplumsal ve hukuksal devrimlerle gerçekleştirdiği değişim geniş halk kitleleri tarafından benimsenmemişti. 1929’da başlayan ekonomik bunalımla beraber hoşnutsuzluk giderek artmıştı. Öte yandan, halk istek ve şikayetlerini CHP üst yönetimine ulaştırmakta da zorluk yaşıyordu. Bunların sonucunda, Mustafa Kemal Paşa çözümü yeni bir partinin kurulmasında buldu. Partinin başkanlığı için hükümetin devletçi politikalarını desteklemeyen Fethi Bey tercih edildi. Mustafa Kemal Paşa, liberal bir siyaset izleyecek olan partinin adını Serbest Cumhuriyet Partisi olarak belirledi. Fethi Bey de Mustafa Kemal Paşa’dan tarafsız ve adil kalacağı konusunda güvence aldı. SCP parti programıyla, Laiklik, Cumhuriyetçilik ve Milliyetçilik ilkelerini benimsiyordu. Vergilerin hafifletileceği, devlet gelirlerinin yararlı işlerde kullanılacağı, ekonomide liberal bir politika izleneceği, yabancı sermayenin önünün açılacağı, rüşvet ve suistimallerle mücadele edileceği sözünü veriyordu.

SCP, tam bir uzlaşma ile kuruldu. Cumhurbaşkanı, CHP’ye muhalefet eden bazı vekilleri (örneğin Ağaoğlu Ahmet), kız kardeşi Makbule Hanımı, Nuri Conker gibi kendine yakın isimleri de SCP üyesi yaptı. SCP’nin görevi iktidarı denetlemek ve etkin muhalefet yapmaktı. Fethi Bey’in amacının iktidar olması, partiler arasındaki ılımlı havayı giderek sertleştirdi.

İktidar ile muhalefetin arasındaki ilişkinin sertleşmesinin bazı temel nedenleri vardı. Öncelikle, devrimleri benimsemeyip ancak bunu o güne dek dillendirememiş geniş bir kesim bulunuyordu. Ekonomik bunalım ve kendi kendine yetme siyasetinden vazgeçmeyen iktidarın yeni vergiler düzenlemesiyle yoksul sayısı giderek artmıştı ve Fethi Bey’in iktidara aday olduğunu açıklaması partiler arası ılımlı ilişkiyi sonlandırmıştı. SCP’lilerin devrimleri benimsemediği, fesi ve Arap harflerini geri getireceği Fethi Bey tarafından “iftira” olarak değerlendirildi. Ancak CHP’liler, SCP’yi devrim karşıtlarını toplamak ve irticai tehlike oluşturmakla suçladılar. SCP destekçisi Yarın ve Son Posta gazetelerinin yayınları da gerginliği arttırdı. Örgütlenmesi tamamlanmamış SCP kuruluşundan bir ay sonra, belediye seçimlerinde 502 seçim çevresinden 22’sini kazandı. Cumhurbaşkanı eşit koşullardaki genel seçimlerin SCP tarafından kazanılabileceğini gördü ve ağırlığını CHP’den yana koydu. Cumhurbaşkanının tarafsızlığını bozması sonucunda, SCP yöneticileri Mustafa Kemal Paşa ile karşı karşıya gelmek istemediler ve 17 Kasım 1930’da partilerini kapattılar. SCP yalnız yoksul halkın değil devrim karşıtı kesimin de toplandığı nokta olmuştu. CHP’nin politikalarına sert eleştiriler yapmaları ve halkın kısa zamanda desteğini almaları partinin sonunu getirdi. Böylece, 17 Kasım 1930’da SCP’nin kendi yöneticileri tarafından kapatılması ve 21 Aralık’ta da Ahali Cumhuriyet Partisi’nin kapatılmasıyla Türkiye’de çok partili demokrasi ikinci kez sonlanmış oldu.

Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki Gelişmeler

Sivas Kongresi’nde örgütlenen, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin siyasal parti haline dönüşmesiyle kurulan CHP, Türkiye’nin en köklü ve en uzun tarihsel birikimi olan partisidir.

Atatürk Dönemi Parti Kurultayları, Program ve Tüzükleri

1923 Tüzüğü

CHP, çok partili siyasal yaşama (1946’ya) dek yedi büyük kurultay toplamıştır. 1919, 1927, 1931, 1935, 1939, 1943 kurultayları olağan, 1938 kurultayı olağanüstü kurultaylardır. İlk kurultay 1919’daki Sivas Kongresi olarak kabul edilmektedir, ilk tüzüğü ise 1923’te hazırlanmıştır. Tüzük, 106 madde ve bir ekten oluşturulmuştur. Parti, ulus egemenliği, yasa üstünlüğü ve halkçılık esasları temellerine oturtulmuştur. Bu tüzükte, TBMM’nin ikinci döneminde bir değişiklik yapılmış ve milletvekili adaylarını belirleme ve ilan etme yetkisi Genel Başkan’a verilmiştir.

1927 Büyük Kurultayı

Atatürk’ün “Büyük Nutku”, “Cumhuriyet Halk Fırkası Nizamnamesi” ve “Umumi Riyasetin Beyannamesi” bu kurultayın en önemli belgeleridir. Tarihe “Nutuk/Söylev” olarak geçen konuşmasında Mustafa Kemal, 1918’den 1927’ye kadar geçen dokuz yıllık dönemi ele almıştır. Bu dönem, üç devreye ayrılır; Kuvayı Milliye (1919-1920), TBMM Hükümeti (1920-1923) ve Türkiye Cumhuriyeti (1923-1927). İlk evrede geçen olaylar Söylev’in büyük bir kısmını oluşturur. Metnin tamamı ya Mustafa Kemal tarafından yazılmış ya da dikte ettirilmiştir.

Bu kurultayın bir diğer önemi, CHP’nin tüzüğünü biraz daha genişletmesi ve devrimlere paralel olarak ideolojisini belirlemesidir. Tüzüğün esaslar kısmındaki dört ilkeye açıklama getirilmiş ve partinin milliyetçi, cumhuriyetçi ve halkçı bir siyasi cemiyet olduğu vurgulanmıştır. 1927 Tüzüğü partinin ilkelerini ilk kez saymasının yanında devletin yönetim şeklinin cumhuriyet olduğunu da saptamıştır. Bu tüzük, partiyi tek partili düzene hazırlayan bir nitelik taşımaktadır.

1931 Büyük Kurultayı

1927 Kurultayı’ndan sonra Türkiye Cumhuriyeti büyük siyasal, toplumsal değişimler geçirmiştir. Şeyh Sait İsyanı’nın sebep olduğu Takrir-i Sükun Dönemi 1929’a dek sürmüştür. Devrim kanunları ile sosyal yapı büyük bir değişim geçirmiştir. 1931 seçimleri ile Türkiye’de tek partili siyasal hayat yerleşmiştir. Ancak CHP, SCP tecrübesiyle yapısal bir değişime gitmiş ve halkın dileklerini dinlemek ve öneriler sunmak için bir komisyon oluşturmuştur.

1931’deki kurultayda “Genel Başkanlık”, “Daimi Genel Başkanlık” olarak tanımlanmış ve Daimi Başkanın Mustafa Kemal Paşa olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca, parti müfettişliği ve mutemetlikler kaldırılmıştır. Yeni bir parti programı da belirtilmiş ve Mustafa Kemal’in saydığı altı ilke bu programa dahil edilmiştir. Bu kurultayın ardından partiye halkevleri açma görevi de verilmiştir.

1935 Büyük Kurultayı ve İdeolojik Yapının Tamamlanması

Bu kurultay, Atatürk’ün katıldığı son kurultaydır. Esaslar bölümü 1931 Kurultayı ile neredeyse aynıdır. Sadece parti üyeliğini ve parti disiplinini güçlendirmeye yönelik bazı eklemeler yapılmıştır. Dördüncü büyük kurultayın 13 Mayıs tarihindeki toplantısında, Kemalizm ilk kez CHP programına girmiştir. Partinin esaslarının Kemalizm prensipleri olduğu saptanmış ve esaslar ise “Vatan, Ulus, Devletin Esas Kuramı ve Kamusal Haklar” olmak üzere dört öğeyle temellendirilmiştir.

Kemalizm’in Anayasal Nitelik Kazanması

CHP’nin ana vasıfları olan altı ilke, 1937’de Anayasaya alınmış ve devletin nitelikleri haline getirilmiştir. Oy birliği ile Türkiye Devleti’nin cumhuriyetçi, halkçı, milliyetçi, devletçi, devrimci ve laik olduğu saptanmıştır.

Parti-Devlet Bütünleşmesi

CHP’nin ideolojik yapısına anayasal nitelik verilmesiyle başlayan süreç giderek güçlenmiştir. Ertesi gün, Recep Peker Parti Genel Sekreterliğinden alınmış, bu görevi İsmet İnönü üstlenmiştir.

İsmet İnönü Döneminde Yapılan Kurultaylar

1938 I. CHP Olağanüstü Kurultayı

Atatürk’ün vefatı üzerine, TBMM cumhurbaşkanlığına İsmet İnönü’yü seçti. Bu kurultayla, Mustafa Kemal “ebedi başkan” olarak anılırken, İsmet İnönü “değişmez başkan” sıfatıyla Genel Başkanlığa getirildi. Değişmez Genel Başkanlığa getirilen İsmet İnönü, 1930’lu yıllardaki totaliter rejimlerin başkanları tarafından kullanılan “Milli şef” unvanıyla anılmaya başlandı. İnönü için ilk kez Ali Naci Karacan tarafından kullanılan bu tanımlama giderek yaygınlık kazandı. Ne var ki “Milli şeflik” kurumunun CHP’nin temel ilkeleriyle özellikle de halkçı ve devrimci yönleriyle bağdaşması olanaksızdı. Ülkenin etkisi altında bulunduğu iç ve dış koşullarla birlikte I. Olağanüstü Kurultayda, kurultay üyelerinin değişmez genel başkanlık konusuna hiç itiraz etmemeleri de bu unvanın kullanılmasında etkili olmuştu.

1939 Büyük Kurultayı

CHP’nin beşinci kurultayıdır, 29 Mayıs 1939’da Ankara’da toplanmıştır. Programda büyük değişiklikler bulunmamaktadır. En önemli yenilik “köy eğitmenleri” konusudur. Böylece, köy enstitülerinin temeli atılmıştır. Atatürk’ün ulusal ve halkçı eğitim anlayışı doğrultusunda alınan bu karar gereğince; ilköğretimin yaygınlaştırılmasını sağlamak amacıyla öğretmen gönderilmesine olanak bulunmayan köylerin öğretim ve eğitim işlerinde köylüye rehberlik etmek üzere köy eğitmenleri istihdam edilmesi kararlaştırılmıştır. Böylece Köy Enstitüleri’nin de temeli atılmıştır. Kurultay, halkevlerinin yanı sıra halkodalarının açılmasını da programına almıştır.

1943 Büyük Kurultayı

Tek parti dönemi içinde toplanan son kurultaydır. Kurultay’da daha çok ulusal savunma ve dış ilişkiler konularına ağırlık verilmiştir. Yeni bir tüzük ve program kabul edilmiştir. İlk kez partinin amacı belirtilmiştir. 1939 Tüzüğü’nde var olan seçim yasasının yenileneceğine dair hükme, yasa 1942’de çıkarıldığı için bu tüzükte yer verilmemiş, Milliyetçilik, Devletçilik ve Laiklik ilkelerinin tanımlamalarına eklemeler yapılmıştır. Parti programı oldukça kısadır ve Dünya Savaşı’nın etkileri bu programa yansımıştır.

Sivil Toplum ve Siyasi İktidar İlişkisi

Türk Ocakları’nın CHP ile Birleşmesi

1908 Meşrutiyeti ile ortaya atılan “Türkçülük”, 1911’de “Türk Yurdu” ile dernekleşmiştir. Necip Asım, Veled Çelebi, Mehmet Emin gibi aydınlar Türk kültürünün özgün yapısını ve zenginliğini ortaya koymak için çaba sarf ederken “Genç Kalemler” çevresinde toplanan Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin ve Ali Canip ise edebiyat ve dil alanında milliyetçiliğe yönelmişlerdi. İkinci önemli dernek ise “Türk Ocağı” olmuştur. Türk Ocakları ülkede ulusal bilincin doğması ve güçlenmesi için etkili olmuşlardır. Zaferden sonra da etkinliklerine devam eden ocaklar 1931’de CHP’ye katılmıştır. Devrim düşüncesini ve devrimin getirdiği aydınlanmayı Türk Ocakları ile ülke düzeyine yaygınlaştıramayacağını gören Türkiye Cumhuriyeti bu işlevi yerine getirmek üzere Halkevlerini kurmuştur.

Halkevleri’nin Kuruluşu, Amaç ve İşlevi

CHP yöneticileri; Mustafa Kemal Paşa’nın 20 Nisan 1931’de yayınladığı bildirisinde belirtilen “Halkçılık, Milliyetçilik ve İnkılâpçılık” ilkelerinin halk arasında yayılmasını, halkın bu yönde eğitilmesini ve özellikle Cumhuriyetin emanet edildiği gençlerin bu ilkeleri içtenlikle benimsemelerini zorunlu görüyordu. Ziya Gevher Etili başkanlığında kurulan bir heyete de “Halkevleri Ana Talimatnamesi”ni hazırlama görevi verildi. İlk Halkevi, 1932’de Ankara’da eski Türk Ocağı binasında açıldı. CHP’nin Halkevleri ile tüm yurttaşlara kucak açması Atatürk tarafından sosyal ve kültürel bir devrim olarak nitelendirildi. Giderek sayıları artan Halkevleri, eğitim, kültür ve sosyal dayanışma kurumu oldu. Yurttaşların rahatça girip çıkabildiği, suyu, elektriği ya da aydınlatma araçları bulunan ısıtılmış mekânlarıyla örnek birer yapı, okuma salonu ya da yeri bulunan bir kitaplık, güncel gazetelerin ve süreli yayınların okunabildiği, radyo dinleme olanaklarının bulunduğu, konferansların, toplantıların, sinema gösterilerinin, tiyatro, halk oyunları, konser, balo, anma törenleri ile kutlamaların yapıldığı birer kültür kurumları oldu. Okuma yazma kursları düzenlenerek, çeşitli alanlarda spor etkinlikleri yapılarak, sağlık kurallarını öğretmeye ve uygulamaya dönük eğitimler verilerek halk sağlığı ve eğitimi yönünde öncü kurumlar oldu. Çevre ve köy araştırmaları, yoksullara ve hastalara yardım faaliyetleri düzenlenerek yurttaşlar arasında sosyal dayanışma sağlanmasına öncülük etti. Halkevleri aynı zamanda bölgeyi her yönüyle inceleyen araştırma ve derlemeleri içeren dergiler de yayınladı.

Siyasal Katılımın Genişletilmesi

1931 Seçimleri ve Bağımsızların Meclis’e Gelmeleri

1931’e girerken Türkiye birçok olumsuzlukla karşı karşıya kaldı. Dünyayı etkisi altına alan ekonomik bunalım hissedilmeye başlandı, SCP’nin kapatılmasıyla ülke tek parti sistemine devam etmek zorunda kaldı ve Menemen’de yaşanan olay sebebiyle siyasal ve toplumsal gerginlik oluştu. Mustafa Kemal bu olumsuzlukların halk üzerindeki etkisini görebilmek amacıyla üç aylık bir geziye çıktı ve ardından izlenimlerini yazdı. 5 Mart 1931’de TBMM seçim kararı aldı ve CHP 22 seçim bölgesinden gerekli olandan daha az sayıda aday göstererek CHP’li olmayan kimi adayların TBMM’de olmasına yöneldi. Böylece 20 bağımsız milletvekili TBMM’de yer aldı.

Hukuk Alanında Kadın-Erkek Eşitliğinin Sağlanması

Belediyeler Yasası ile 1930’da seçme ve seçilme konusunda kadın-erkek ayrımı kaldırıldı. İkinci adım 1933’te atıldı ve Türk kadınına muhtar ve ihtiyar heyeti seçme ve seçilme hakkı tanındı. 1934’te ise 22 yaşını doldurmuş kadın/erkek her Türk’ün milletvekili seçme hakkına sahip olduğu ve milletvekili seçilebileceği kanun ivedilikle çıkarıldı.

İkinci Dünya Savaşı ve Tek Parti Dönemi’nin Sona Ermesi

Türkiye Cumhuriyeti, 1941-1942 yılları arasında savaşan her iki tarafla ilişkilerini sürdürerek yansızlığını korudu. 1943’te Almaların Stalingrad’da yenilmesi ile müttefiklerin Türkiye üzerindeki baskısı arttı. Türkiye, tarafsızlığını korumakla birlikte müttefiklere iyice yanaştı. Türkiye, 2 Ağustos 1944’te Almanya ile siyasal ve ekonomik tüm ilişkileri kesti. Sovyet Rusya’nın Balkanlardaki girişimleri ve müttefiklerin 1 Mart 1945’ten önce Almanya’ya savaş ilân eden ülkelerin San Fransisco Konferansı’na katılabileceğini belirten muhtırasını da dikkate alarak 23 Şubat 1945’te Almanya ve Japonya’ya savaş ilân etti. 27 Şubat 1945’te Birleşmiş Milletler Bildirisi’ni imzaladı ve böylece batının demokratik ülkeleri arasında yer almasını sağlayan adımlarını hızlandırmış oldu. Önce Milli Kalkınma Partisi’nin ardından Demokrat Parti’nin 1946’da Türk siyasal yaşamında yer almasının ardından 1950’de yapılan seçimler sonrasında kansız olarak iktidarı Demokrat Parti’ye teslim ederek muhalefet görevini üstlendi.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.