Açıköğretim Ders Notları

Türkiye Selçuklu Tarihi Dersi 5. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Türkiye Selçuklu Tarihi Dersi 5. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Akkoyunlular

Kuruluş

Moğol istilası sırasında konar-göçer Türkmenler ve Akkoyunlu hanedanının dayanağı Bayındır boyu Doğu Anadolu’ya gelmiştir. Burada diğer Türkmenler ile Moğol-İlhanlı hakimiyetinde kalmışlardır. Konar-göçer Türkmenler güz mevsiminde Memlük sınırı boylarına doğru hareketleniyor ve orada kışlıyorlardı. XIV. Yüzyılın başlarında Moğol hakimiyetinin çözülmeye başlamasıyla Anadolu’daki aşiretler arasında çatışmalar çıkmıştır. Bu sırada, Sivas ve çevresine hakim olan Eratnalılar ile Mardin ve çevresine hakim olan Artuklular da çöküş dönemine girmişlerdi.

Tur Ali Bey (1340-1363)

Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türkmenleri Moğol aşiretlerinin çatışmalarında iki rakip kuvvettiler. Moğolların Doğu Anadolu’yu boşaltarak İran ve Azerbaycan’ın verimli topraklara çekilmesi üzerine Akkoyunlu Türkmenleri Artuklularla işbirliği içine girerek Diyarbakır bölgesinde birçok kaleye hakim oldular. Bu esnada Akkoyunluların başında Tur Ali Bey bulunduğu için Tur Aliler olarak bilinmekteydiler. Diyarbakır’da oturan Tur Ali Bey 30000 kişilik adamları ile Gazan Han’ın yaptığı seferlere katılmış ve büyük başarılara imza atmıştır.

Bayburt hakimi Mahmud ve Erzincan hakimi Ahi Ayna Bey ile kuvvetlerini birleştiren Tur Ali Bey 1348 yılında Trabzon üzerine sefer düzenledi. Bunun üzerine Trabzon imparatoru III. Aleksios Akkoyunlu tehdidinden kurtulabilmek için kızı Maria’yı Tur Ali Bey’in oğlu Kutlu Bey ile evlendirerek akrabalık kurdu.

İlhanlı hakimiyetinin çökmesinden sonra Karakoyunlular Celayirlilerin, Akkoyunlular da Sutaylıların hakimiyeti benimsemişlerdi. Sutaylıların egemenliği sona erince Akkoyunlular Artuklular ile ittifak oldu. Tur Ali Bey’in 1362’deki ölümünden sonra tahta Fahrettin Kutlu Bey oturdu.

Kutlu Bey (1363-1389)

Kutlu Bey zamanında Karakoyunlular Musul’dan Erzuruma kadar olan sahayı hakimiyeti altına alırken, Kutlu Bey’in yanında yer aldığı Eretna emirlerinden Mutahharten Erzincan ve Bayburt’u ele geçirmişti. Kutlu Bey nüfusu Erzincan-Bayburt hattının güneyine doğru yaymaya çalıştı ve Palu, Kiğı ve Ergani’yi ele geçirdi. 1389’da ölen Kutlu Bey’in cenazesi Bayburt’un Sinor köyüne defnedildi.

Pir Ahmet Bey(1389-1403)

Kutlu Bey öldüğünde oğullarından Ahmed, Palu’yu yönetiyordu. Pir Ali, Kiğı’ya, Kara Osman ise Diyarbekir’in kuzey batısındaki Ergani’ye hâkim idi, ki bu kentler Pasin’den Kiğı’ya, Ergani ve Palu üzerinden Berriye’ye uzanan en önemli göç yollarından birini kontrol etmekteydi. Ruha (Urfa) ile Rakka arasında bulunan Dögerlerle ilişkilerin bozulmasının ve bir kısım Döger cemaatlerinin Karakoyunluların yanında yer almasının bir sebebi de bu idi. Ancak, Erzurum yaylalarına çıkmak mecburiyetinde olan Dögerlere mensup bazı cemaatler ise tâbiî olarak Akkoyunlularla ittifak halindeydiler.

Kutlu Bey’in ölümünü fırsat bilen Erzincan beyi Mutaharten Akkoyunlu topraklarına saldırarak yağma ve talanda bulundu. Buna karşılık Pir Ahmet, büyük bir kuvvet toplayarak Mutaharten’i ağır bir yenilgiye uğrattı. Mutaharten yaralı olarak Erzincan’a çekildi ve Karakoyunlulardan yardım istedi. Karakoyunlu Mehmet Bey, Mutaharten ile kuvvetlerini birleştirerek Akkoyunluların üzerine yürüdü. Pir Ahmet savaşı kaybedip Kadı Burhaneddin’e sığındı. Bir müddet onun yanında kaldıktan sonra ülkesine döndü.

1389’da Karakoyunlu tahtına oturan Kara Yusuf tekrar Mutaharten ile işbirliği yaparak Akkoyunlulara saldırdı ancak savaşı Akkoyunlular kazandı. 1394’te Kadı Burhanettin ile birlikte Erzincan’a sefere çıkan Ahmet Bey Bayburt ve çevresine 1395 yılında hakim oldu.

Kara Yülük Osman Bey (1403-1435)

Ahmet Bey’in kardeşi Kara Yülük Osman Bey isyan ederek Kemah’ı ele geçirse de, Kadı Burhaneddin saldırarak orayı geri almıştır. Ancak daha sonra Kara Yülük Osman Bey Sivas yakınlarında giriştiği savaşta Kadı Burhaneddin’i öldürttü. Bu durumdan rahatsız olan Sivaslılar Osmanlı sultanı Yıldırım Bayezid’ten yardım istediler. Bunun üzerine Süleyman Çelebi, Kara Yülük Osman Bey’e karşı galip geldi ve Sivas, Tokat ve Kayseri Osmanlı’nın eline geçti. Kara Yülük Osman Bey Memlüklere sığındı ancak hız kesmeyen Osmanlılar Memlüklere ait olan Elbistan, Malatya ve Divriği’yi ele geçirdi.

Kara Yülük Osman Bey, Osmanlılara karşı Timur’dan yardım istedi. 1400 yılında Timur’un Anadolu seferine katılan Kara Yülük Osman Bey, Ankara Savaşında bizzat bulundu ve Suleyman Çelebi’yi bozguna uğrattı. Timur, Kara Yülük Osman Bey’in bu hizmetine karşılık Amid’i ona verdi. Timur aynı zamanda Pir Ali ve Pir Ahmet’i yakalatıp hapsetti.

Kara Yülük 1421’de Ruha’yı, 1424’te Tercil ve Silvan’ı, 1429’da Erzincan’ı, 1432’de Çemişezek’i aldı. Böylece Akkoyunlu aşiret reisleri Diyarbekir ve çevresinde önemsiz, küçük bir beylikten, varlıkları Kahire, Herat ve Bursa’da işitilen güçlü bir devlet durumuna yükselmeye başladılar. Kara Yülük Osman Bey, 1421 ve 1429’da Şahruh’un Karakoyunlularla yaptığı savaşlara katılmıştı. 1435’te Şahruh’un Azerbaycan üzerine yaptığı sefer sırasında Karakoyunlu İskender Bey’e geri çekilme izni vermedi. Ancak, Karakoyunlu İskender ile Erzurum yakınlarında giriştiği savaşta ağır bir yenilgiye uğradı. Yaralı olarak geldiği Erzurum’da vefat etti.

Ali Bey (1435-1438)

Ali Bey tahta geçtiğinde kardeşi Hamza’nın muhalefeti ile karşılaştı. O, durumunu kuvvetlendirmek için kızını Şahruh’un oğluyla evlendirmek suretiyle Timurlularla akrabalık kurdu. Kardeşi Hamza Bey’e karşı koyamayan Ali Bey geri çekildi.

Hamza Bey (1438-1444)

Hamza Bey Akkoyunlu tahtına oturduktan sonra öncelikle, Mardin’e saldıran Karakoyunlu İsfahan Bey’i mağlup etti (1437). Daha sonra kardeşi Yakup Beyin elinde bulunan Erzincan’ı aldı (1439). Ali Bey’in oğlu Cihangir’den Urfa’yı almak için başarısız bir sefer düzenledi. Onun 1444’te vefatı üzerine Akkoyunluların başına Cihangir geçti.

Cihangir Bey (1444-1453)

Cihangir Bey tahta geçtiğinde Uzun Hasan Bey onu desteklese de Karakoyunlulara karşı çarpışması Uzun Hasan’ın Türkmenler üzerindeki prestijini artırmıştır. Cihangir’in Karakoyunlu Cihanşah ile anlaşma yaparak ona bağlanmasının ardından Uzun Hasan tek başına Karakoyunlulara karşı mücadeleye başladı ve 1452’de Diyarbakır’ı aldı. Karakoyunlu Cihan Şah’ın Diyarbakır’a saldırması ve bozguna uğraması sonucu Cihangir Bey’in emrindeki askerler Uzun Hasan’a bağlandılar. Daha sonra Cihangir Bey’de Uzun Hasan’a bağlandığını bildirdi.

Uzun Hasan Bey (1453-1478)

Uzun Hasan Bey, devletini genişletme faaliyetlerine girişti. 1458’de Dulkadirlileri mağlup etti. 1459’da ise Gürcistan üzerine sefer yaparak onlara ait altı kaleyi zapt etti. Dönüşte Eğil beylerine son vererek bölgede hakimiyetini kurdu. Osmanlılara karşı Karamanoğulları, İsfendiyaroğulları, Trabzon Rum Devleti ve Venediklilerle ittifak kurmaya çalıştı. Trabzon Rum İmparatoru IV. Yuannis’in kızı Despina ile evlenerek akrabalık bağı kurdu. 1460’ta Osmanlıların elinde bulunan Koyulhisar’ı topraklarına kattı. Fatih Sultan Mehmet Akkoyunlu tehlikesini ortadan kaldırmak için 1460’ta büyük bir orduyla yola çıktı, Uzun Hasan’ın barış teklifine olumlu yanıt vermesine karşın 1461’de Trabzon’u fethetti. Uzun Hasan, Osmanlıların Trabzon’un fethiyle meşgul olmasını fırsat bilerek 1462’te Gürcistan üzerine yeni bir sefer düzenledi. Dönüşte Hısn-ı Keyfa (Hasankeyf) şehrini ele geçirerek Eyyubî Devleti’ne son verdi. Uzun Hasan Bey’in Hasankeyf’i (Hısn-ı Keyfa) alması bölgenin önemli ticaret merkezlerinin denetimini ve göç yolları üzerindeki hâkimiyetini de pekiştirdi. 1465’te ise Dulkadirlilerin elinde bulunan Harput’u ele geçirdi.

1467 yılında en büyük düşmanı Karakoyunlu Cihanşah üzerine yürüyen Uzun Hasan Bey, ani bir baskınla onu öldürdü. Ertesi yıl Karakoyunlu Hasan Ali’yi Hemedan yakınlarında bozguna uğratarak Karakoyunlu topraklarının önemli bir bölümünü ele geçirdi. Kısa zaman içinde Karakoyunlu beylerini ard arda yenip Karakoyunlu Devleti’ne son verdi. 1471’de Muş, 1472’de Ahlat ve Cizre, 1473’te Bitlis Akkoyunlulara bağlandı. Böylece Akkoyunlu ülkesi Sivas’tan Horasan’a kadar genişlemiş oldu. Akkoyunluların, Erzurum’dan Diyarbekir, Ruha ve Diyar-ı Mudar’a doğru uzanan kuzey-güney koridoruna tam hâkimiyet kurmaları, doğu-batı transit ticaretinden geniş ölçüde istifade etmelerini sağlıyordu. Doğu-batı ticaretinde, değişim yapan mallar Akkoyunlu ülkesinden gelip-gidiyordu. Bunlardan alınan vergiler önemli bir gelir kaynağı idi. Ticarî hayat şehir ve kasabalarda belli bir nizama kavuşturulmuştu.

Uzun Hasan Bey’in Karamanoğulları topraklarında nüfuz sahibi olmaya çalışması, Trabzon’un fethini önleme gayretleri, Osmanlılara karşı Venediklilerle ittifaka girişmesi, hatta Osmanlı topraklarına zaman zaman taarruz etmesi, bu devlet ile ilişkileri savaş noktasına getirdi. Akkoyunlular, Otlukbeli Savaşı’nda (1473) büyük kayıpların yanı sıra Osmanlılara üç binden fazla esir verdiler. Uzun Hasan’ın oğlu Zeynel Bey de bu savaşta öldü. Uzun Hasan Bey devletin merkezini Diyarbekir’den Tebriz’e taşıdı. Bundan sonra hemen bütün cephelerde savunmaya geçen Uzun Hasan Bey birkaç kez Gürcistan üzerine sefer düzenlemekten başka Tebriz’den ayrılmadı. Burada, devletin merkezîleşme çabaları yüksek bir kültürün gelişmesini sağladı. Ancak, bir yandan, Akkoyunlu aşiretleri arasında meydana gelen gerginliklerin çözümlenememesi, diğer yandan Sûfî propagandalarının önlenememesi devletin çöküşünü yavaş yavaş hazırlamaya başladı.

Çöküş

Uzun Hasan Bey’in 1478’de Tebriz’de ölümünden sonra çocukları arasında taht mücadeleleri patlak verdi. Altı oğlundan biri olan Sultan Halil idareyi kısa süreli olarak ele aldı. Fakat onun kardeşlerinden Maksud’u öldürtmesi üzerine harekete geçen Yakup Bey, devleti yeniden toparlamaya çalıştı. Akkoyunluların zayıf durumundan istifade etmek isteyen Memlük Sultanı Kayıtbey’in gönderdiği orduyu perişan etti (1481). Gürcistan üzerine başarılı bir sefer düzenledi. Yakup Bey’in ölümünden sonra Musullu, Pürnek, Bicanlu, Kaçar gibi aşiretler iktidar kavgalarında bizzat yer aldılar.

Önce küçük yaşta olmasına rağmen Baysungur Akkoyunlu tahtına geçirildi (1490). Ancak onun atabeyi olan Sufî Halil Bey’in sert bir yönetim tesis etmesinden rahatsız olan diğer beyler Alıncak kalesinde hapiste bulunan Uzun Hasan’ın torunu Rüstem Bey’in etrafında toplandılar (1492). Rüstem’in beş yıllık saltanatı da iç karışıklıklarla geçti. 1496 yılında bazı aşiret reislerinin daveti üzerine İstanbul’da bulunan Uzun Hasan’ın torunu ve II. Bayezid’in damadı Göde Ahmet Bey Akkoyunlu ülkesine gelerek tahta oturdu (1496). İstanbul’da Osmanlılar’da gördüğü merkezi yapılanma devlet düzenini Akkoyunlu ülkesinde uygulamaya çalıştı. Göde Ahmed Bey buna karşı çıkan bazı aşiret reislerini bertaraf ettiyse de bu mücadele esnasında kendisi de maktul düştü.

Bundan sonra Muhammedî Mirza, Sultan Elvend ve Sultan Murad arasında taht mücadeleleri baş gösterdi. Muhammedî Mirza’nın ölümü üzerine Akkoyunlu Devleti Murad ile Elvend arasında paylaştırıldı (1471). Buna göre Diyarbekir, Azerbaycan ve Erran Elvend’in; Irakeyn, Kirman ve Fars da Murad’ın hâkimiyetinde kaldı. Bundan faydalanan Şah İsmail müridleri ile birlikte önce Tebriz’e yürüyerek Elvend Bey’i yendi (1501). Burada, On iki İmam adına hutbe okutup para bastırdı; şahlığını ilan etti. Böylece Safevî Devleti kurulmuş oldu. Murad Bey ise 1503’te Hemedan yakınlarında Şah İsmail’e yenildi. Daha sonra Akkoyunlu ileri gelenleri Osmanlıya sığındı.

Kuruluş

Moğol istilası sırasında konar-göçer Türkmenler ve Akkoyunlu hanedanının dayanağı Bayındır boyu Doğu Anadolu’ya gelmiştir. Burada diğer Türkmenler ile Moğol-İlhanlı hakimiyetinde kalmışlardır. Konar-göçer Türkmenler güz mevsiminde Memlük sınırı boylarına doğru hareketleniyor ve orada kışlıyorlardı. XIV. Yüzyılın başlarında Moğol hakimiyetinin çözülmeye başlamasıyla Anadolu’daki aşiretler arasında çatışmalar çıkmıştır. Bu sırada, Sivas ve çevresine hakim olan Eratnalılar ile Mardin ve çevresine hakim olan Artuklular da çöküş dönemine girmişlerdi.

Tur Ali Bey (1340-1363)

Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türkmenleri Moğol aşiretlerinin çatışmalarında iki rakip kuvvettiler. Moğolların Doğu Anadolu’yu boşaltarak İran ve Azerbaycan’ın verimli topraklara çekilmesi üzerine Akkoyunlu Türkmenleri Artuklularla işbirliği içine girerek Diyarbakır bölgesinde birçok kaleye hakim oldular. Bu esnada Akkoyunluların başında Tur Ali Bey bulunduğu için Tur Aliler olarak bilinmekteydiler. Diyarbakır’da oturan Tur Ali Bey 30000 kişilik adamları ile Gazan Han’ın yaptığı seferlere katılmış ve büyük başarılara imza atmıştır.

Bayburt hakimi Mahmud ve Erzincan hakimi Ahi Ayna Bey ile kuvvetlerini birleştiren Tur Ali Bey 1348 yılında Trabzon üzerine sefer düzenledi. Bunun üzerine Trabzon imparatoru III. Aleksios Akkoyunlu tehdidinden kurtulabilmek için kızı Maria’yı Tur Ali Bey’in oğlu Kutlu Bey ile evlendirerek akrabalık kurdu.

İlhanlı hakimiyetinin çökmesinden sonra Karakoyunlular Celayirlilerin, Akkoyunlular da Sutaylıların hakimiyeti benimsemişlerdi. Sutaylıların egemenliği sona erince Akkoyunlular Artuklular ile ittifak oldu. Tur Ali Bey’in 1362’deki ölümünden sonra tahta Fahrettin Kutlu Bey oturdu.

Kutlu Bey (1363-1389)

Kutlu Bey zamanında Karakoyunlular Musul’dan Erzuruma kadar olan sahayı hakimiyeti altına alırken, Kutlu Bey’in yanında yer aldığı Eretna emirlerinden Mutahharten Erzincan ve Bayburt’u ele geçirmişti. Kutlu Bey nüfusu Erzincan-Bayburt hattının güneyine doğru yaymaya çalıştı ve Palu, Kiğı ve Ergani’yi ele geçirdi. 1389’da ölen Kutlu Bey’in cenazesi Bayburt’un Sinor köyüne defnedildi.

Pir Ahmet Bey(1389-1403)

Kutlu Bey öldüğünde oğullarından Ahmed, Palu’yu yönetiyordu. Pir Ali, Kiğı’ya, Kara Osman ise Diyarbekir’in kuzey batısındaki Ergani’ye hâkim idi, ki bu kentler Pasin’den Kiğı’ya, Ergani ve Palu üzerinden Berriye’ye uzanan en önemli göç yollarından birini kontrol etmekteydi. Ruha (Urfa) ile Rakka arasında bulunan Dögerlerle ilişkilerin bozulmasının ve bir kısım Döger cemaatlerinin Karakoyunluların yanında yer almasının bir sebebi de bu idi. Ancak, Erzurum yaylalarına çıkmak mecburiyetinde olan Dögerlere mensup bazı cemaatler ise tâbiî olarak Akkoyunlularla ittifak halindeydiler.

Kutlu Bey’in ölümünü fırsat bilen Erzincan beyi Mutaharten Akkoyunlu topraklarına saldırarak yağma ve talanda bulundu. Buna karşılık Pir Ahmet, büyük bir kuvvet toplayarak Mutaharten’i ağır bir yenilgiye uğrattı. Mutaharten yaralı olarak Erzincan’a çekildi ve Karakoyunlulardan yardım istedi. Karakoyunlu Mehmet Bey, Mutaharten ile kuvvetlerini birleştirerek Akkoyunluların üzerine yürüdü. Pir Ahmet savaşı kaybedip Kadı Burhaneddin’e sığındı. Bir müddet onun yanında kaldıktan sonra ülkesine döndü.

1389’da Karakoyunlu tahtına oturan Kara Yusuf tekrar Mutaharten ile işbirliği yaparak Akkoyunlulara saldırdı ancak savaşı Akkoyunlular kazandı. 1394’te Kadı Burhanettin ile birlikte Erzincan’a sefere çıkan Ahmet Bey Bayburt ve çevresine 1395 yılında hakim oldu.

Kara Yülük Osman Bey (1403-1435)

Ahmet Bey’in kardeşi Kara Yülük Osman Bey isyan ederek Kemah’ı ele geçirse de, Kadı Burhaneddin saldırarak orayı geri almıştır. Ancak daha sonra Kara Yülük Osman Bey Sivas yakınlarında giriştiği savaşta Kadı Burhaneddin’i öldürttü. Bu durumdan rahatsız olan Sivaslılar Osmanlı sultanı Yıldırım Bayezid’ten yardım istediler. Bunun üzerine Süleyman Çelebi, Kara Yülük Osman Bey’e karşı galip geldi ve Sivas, Tokat ve Kayseri Osmanlı’nın eline geçti. Kara Yülük Osman Bey Memlüklere sığındı ancak hız kesmeyen Osmanlılar Memlüklere ait olan Elbistan, Malatya ve Divriği’yi ele geçirdi.

Kara Yülük Osman Bey, Osmanlılara karşı Timur’dan yardım istedi. 1400 yılında Timur’un Anadolu seferine katılan Kara Yülük Osman Bey, Ankara Savaşında bizzat bulundu ve Suleyman Çelebi’yi bozguna uğrattı. Timur, Kara Yülük Osman Bey’in bu hizmetine karşılık Amid’i ona verdi. Timur aynı zamanda Pir Ali ve Pir Ahmet’i yakalatıp hapsetti.

Kara Yülük 1421’de Ruha’yı, 1424’te Tercil ve Silvan’ı, 1429’da Erzincan’ı, 1432’de Çemişezek’i aldı. Böylece Akkoyunlu aşiret reisleri Diyarbekir ve çevresinde önemsiz, küçük bir beylikten, varlıkları Kahire, Herat ve Bursa’da işitilen güçlü bir devlet durumuna yükselmeye başladılar. Kara Yülük Osman Bey, 1421 ve 1429’da Şahruh’un Karakoyunlularla yaptığı savaşlara katılmıştı. 1435’te Şahruh’un Azerbaycan üzerine yaptığı sefer sırasında Karakoyunlu İskender Bey’e geri çekilme izni vermedi. Ancak, Karakoyunlu İskender ile Erzurum yakınlarında giriştiği savaşta ağır bir yenilgiye uğradı. Yaralı olarak geldiği Erzurum’da vefat etti.

Ali Bey (1435-1438)

Ali Bey tahta geçtiğinde kardeşi Hamza’nın muhalefeti ile karşılaştı. O, durumunu kuvvetlendirmek için kızını Şahruh’un oğluyla evlendirmek suretiyle Timurlularla akrabalık kurdu. Kardeşi Hamza Bey’e karşı koyamayan Ali Bey geri çekildi.

Hamza Bey (1438-1444)

Hamza Bey Akkoyunlu tahtına oturduktan sonra öncelikle, Mardin’e saldıran Karakoyunlu İsfahan Bey’i mağlup etti (1437). Daha sonra kardeşi Yakup Beyin elinde bulunan Erzincan’ı aldı (1439). Ali Bey’in oğlu Cihangir’den Urfa’yı almak için başarısız bir sefer düzenledi. Onun 1444’te vefatı üzerine Akkoyunluların başına Cihangir geçti.

Cihangir Bey (1444-1453)

Cihangir Bey tahta geçtiğinde Uzun Hasan Bey onu desteklese de Karakoyunlulara karşı çarpışması Uzun Hasan’ın Türkmenler üzerindeki prestijini artırmıştır. Cihangir’in Karakoyunlu Cihanşah ile anlaşma yaparak ona bağlanmasının ardından Uzun Hasan tek başına Karakoyunlulara karşı mücadeleye başladı ve 1452’de Diyarbakır’ı aldı. Karakoyunlu Cihan Şah’ın Diyarbakır’a saldırması ve bozguna uğraması sonucu Cihangir Bey’in emrindeki askerler Uzun Hasan’a bağlandılar. Daha sonra Cihangir Bey’de Uzun Hasan’a bağlandığını bildirdi.

Uzun Hasan Bey (1453-1478)

Uzun Hasan Bey, devletini genişletme faaliyetlerine girişti. 1458’de Dulkadirlileri mağlup etti. 1459’da ise Gürcistan üzerine sefer yaparak onlara ait altı kaleyi zapt etti. Dönüşte Eğil beylerine son vererek bölgede hakimiyetini kurdu. Osmanlılara karşı Karamanoğulları, İsfendiyaroğulları, Trabzon Rum Devleti ve Venediklilerle ittifak kurmaya çalıştı. Trabzon Rum İmparatoru IV. Yuannis’in kızı Despina ile evlenerek akrabalık bağı kurdu. 1460’ta Osmanlıların elinde bulunan Koyulhisar’ı topraklarına kattı. Fatih Sultan Mehmet Akkoyunlu tehlikesini ortadan kaldırmak için 1460’ta büyük bir orduyla yola çıktı, Uzun Hasan’ın barış teklifine olumlu yanıt vermesine karşın 1461’de Trabzon’u fethetti. Uzun Hasan, Osmanlıların Trabzon’un fethiyle meşgul olmasını fırsat bilerek 1462’te Gürcistan üzerine yeni bir sefer düzenledi. Dönüşte Hısn-ı Keyfa (Hasankeyf) şehrini ele geçirerek Eyyubî Devleti’ne son verdi. Uzun Hasan Bey’in Hasankeyf’i (Hısn-ı Keyfa) alması bölgenin önemli ticaret merkezlerinin denetimini ve göç yolları üzerindeki hâkimiyetini de pekiştirdi. 1465’te ise Dulkadirlilerin elinde bulunan Harput’u ele geçirdi.

1467 yılında en büyük düşmanı Karakoyunlu Cihanşah üzerine yürüyen Uzun Hasan Bey, ani bir baskınla onu öldürdü. Ertesi yıl Karakoyunlu Hasan Ali’yi Hemedan yakınlarında bozguna uğratarak Karakoyunlu topraklarının önemli bir bölümünü ele geçirdi. Kısa zaman içinde Karakoyunlu beylerini ard arda yenip Karakoyunlu Devleti’ne son verdi. 1471’de Muş, 1472’de Ahlat ve Cizre, 1473’te Bitlis Akkoyunlulara bağlandı. Böylece Akkoyunlu ülkesi Sivas’tan Horasan’a kadar genişlemiş oldu. Akkoyunluların, Erzurum’dan Diyarbekir, Ruha ve Diyar-ı Mudar’a doğru uzanan kuzey-güney koridoruna tam hâkimiyet kurmaları, doğu-batı transit ticaretinden geniş ölçüde istifade etmelerini sağlıyordu. Doğu-batı ticaretinde, değişim yapan mallar Akkoyunlu ülkesinden gelip-gidiyordu. Bunlardan alınan vergiler önemli bir gelir kaynağı idi. Ticarî hayat şehir ve kasabalarda belli bir nizama kavuşturulmuştu.

Uzun Hasan Bey’in Karamanoğulları topraklarında nüfuz sahibi olmaya çalışması, Trabzon’un fethini önleme gayretleri, Osmanlılara karşı Venediklilerle ittifaka girişmesi, hatta Osmanlı topraklarına zaman zaman taarruz etmesi, bu devlet ile ilişkileri savaş noktasına getirdi. Akkoyunlular, Otlukbeli Savaşı’nda (1473) büyük kayıpların yanı sıra Osmanlılara üç binden fazla esir verdiler. Uzun Hasan’ın oğlu Zeynel Bey de bu savaşta öldü. Uzun Hasan Bey devletin merkezini Diyarbekir’den Tebriz’e taşıdı. Bundan sonra hemen bütün cephelerde savunmaya geçen Uzun Hasan Bey birkaç kez Gürcistan üzerine sefer düzenlemekten başka Tebriz’den ayrılmadı. Burada, devletin merkezîleşme çabaları yüksek bir kültürün gelişmesini sağladı. Ancak, bir yandan, Akkoyunlu aşiretleri arasında meydana gelen gerginliklerin çözümlenememesi, diğer yandan Sûfî propagandalarının önlenememesi devletin çöküşünü yavaş yavaş hazırlamaya başladı.

Çöküş

Uzun Hasan Bey’in 1478’de Tebriz’de ölümünden sonra çocukları arasında taht mücadeleleri patlak verdi. Altı oğlundan biri olan Sultan Halil idareyi kısa süreli olarak ele aldı. Fakat onun kardeşlerinden Maksud’u öldürtmesi üzerine harekete geçen Yakup Bey, devleti yeniden toparlamaya çalıştı. Akkoyunluların zayıf durumundan istifade etmek isteyen Memlük Sultanı Kayıtbey’in gönderdiği orduyu perişan etti (1481). Gürcistan üzerine başarılı bir sefer düzenledi. Yakup Bey’in ölümünden sonra Musullu, Pürnek, Bicanlu, Kaçar gibi aşiretler iktidar kavgalarında bizzat yer aldılar.

Önce küçük yaşta olmasına rağmen Baysungur Akkoyunlu tahtına geçirildi (1490). Ancak onun atabeyi olan Sufî Halil Bey’in sert bir yönetim tesis etmesinden rahatsız olan diğer beyler Alıncak kalesinde hapiste bulunan Uzun Hasan’ın torunu Rüstem Bey’in etrafında toplandılar (1492). Rüstem’in beş yıllık saltanatı da iç karışıklıklarla geçti. 1496 yılında bazı aşiret reislerinin daveti üzerine İstanbul’da bulunan Uzun Hasan’ın torunu ve II. Bayezid’in damadı Göde Ahmet Bey Akkoyunlu ülkesine gelerek tahta oturdu (1496). İstanbul’da Osmanlılar’da gördüğü merkezi yapılanma devlet düzenini Akkoyunlu ülkesinde uygulamaya çalıştı. Göde Ahmed Bey buna karşı çıkan bazı aşiret reislerini bertaraf ettiyse de bu mücadele esnasında kendisi de maktul düştü.

Bundan sonra Muhammedî Mirza, Sultan Elvend ve Sultan Murad arasında taht mücadeleleri baş gösterdi. Muhammedî Mirza’nın ölümü üzerine Akkoyunlu Devleti Murad ile Elvend arasında paylaştırıldı (1471). Buna göre Diyarbekir, Azerbaycan ve Erran Elvend’in; Irakeyn, Kirman ve Fars da Murad’ın hâkimiyetinde kaldı. Bundan faydalanan Şah İsmail müridleri ile birlikte önce Tebriz’e yürüyerek Elvend Bey’i yendi (1501). Burada, On iki İmam adına hutbe okutup para bastırdı; şahlığını ilan etti. Böylece Safevî Devleti kurulmuş oldu. Murad Bey ise 1503’te Hemedan yakınlarında Şah İsmail’e yenildi. Daha sonra Akkoyunlu ileri gelenleri Osmanlıya sığındı.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.