Açıköğretim Ders Notları

Türk İslam Edebiyatı Dersi 7. Ünite Sorularla Öğrenelim

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Türk İslam Edebiyatı Dersi 7. Ünite Sorularla Öğrenelim için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Allah Teala İle İlgili Edebi Türler

1. Soru

Allah’la ilgili edebi türlerin ilki olan ve “Allah’ın güzel isimleri” anlamına gelen kelime nedir?

Cevap

Allah’la ilgili edebî türlerden ilki Esmâ-ı hüsnâ ya da Arapça söyleyişle
Esmâü’l-hüsnâlar’dır. En güzel isimler anlamına gelen bu isim tamlaması
“Allah’ın Güzel İsimleri” anlamıyla edebiyatımızda bir tür olarak kabul
edilmiştir.


2. Soru

Allah’ın kullarına kendisine güzel isimleriyle dua etmelerini gerektiğini söylediği sure ve ayet nedir?

Cevap

“En güzel isimler Allah’ındır. O’na o isimlerle dua edin. O’nun isimleri
konusunda eğriliğe sapanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasını göreceklerdir.” (Araf 7/180).


3. Soru

Esmâ-ı Hüsnâ Havâssı ne demektir?

Cevap

Birer Esmâ-ı hüsna şerhleri olan ve bu türde verilen mensur eserlerde isimlerin anlamları detaylı olarak verilmektedir. Bu tür eserlerde, “Esmâ-ı Hüsnâ Havâssı” olarak da nitelenen, hangi ismin hangi bir faydaya yönelik olduğu belirtilen özelliklerinden bahsedilmektedir. Müslümanların herhangi bir isteklerini Allah’a arzedip dua ederlerken bu isteklerini karşılayan İsim ile dua etmeleri tavsiye olunmaktadır. Bu eserlerin bazılarında duadaki beklentinin karşılığı olan Allah’ın İsmi’nin günde kaç kez okunacağı belirtilirken bazılarında da hangi vakitte okunması gerektiğine işaret edilmektedir.


4. Soru

Allah’ın güzel isimleriyle ilgili eserlerde, bol rızık isteyen birinin ne yapması tavsiye edilir? 

Cevap

Bol rızık isteğinde bulunan bir müslümanın günde 308 defa erRezzâk ismini okuması tavsiye edilir.


5. Soru

Seyyid Süleyman Hüseynî’nin Kenzü’l-Havâss isimli eserinin aslında bir sihir ve büyü kitabı olmasına rağmen halk arasında çok bilinen bir kitap olmasının sebebi nedir?

Cevap

Tasavvuf ve tarikatlarda Esmâ-ı hüsnâ zikrine çok önem verilmekte olduğu gibi, hangi ismin hangi durumda okunacağı meselesi halk arasında da oldukça yaygındır. Dert ve sıkıntılardan kurtulmak, eşler arasında sevginin
meydana gelmesi, çocuk, makam, rütbe, zenginlik sahibi olmak ve benzeri
birçok konuda insanların birçoğu bu isimlerle Allah’a yakarmaktadırlar. Aslında bir sihir ve büyü kitabı olmakla birlikte içerisinde Esmâ-ı hüsnâ havâssının da yer aldığı Seyyid Süleyman Hüseynî’nin Kenzü’l-Havâss isimli eseri
bundan dolayı halk arasında yaygın olarak okunan kitaplardan birisidir.


6. Soru

Arapça ve Türkçe yazılmış Esma-i hüsna eserler ile Farsça yazılmış Esma-i hüsna eserler arasındaki fark nedir?

Cevap

Farsça olarak da mensur ve manzum Esmâ-i hüsnâlar yazılmıştır. Ancak,
Arapça ve Türkçe mensur ve manzum Esmâ-i hüsnâlar, oldukça hacimli ve
muhtevalı olmalarına mukabil, Farsça yazılanlar kısa ve hacimsiz ve daha
çok manzum olarak yazılmışlardır. Mensur ve manzum olmak üzere Farsça
altı tane eser bulunmaktadır.


7. Soru

Türk edebiyatında Esma-i hüsna eserlere verilen önemin yüksek olduğunun kanıtları nelerdir?

Cevap

Arapça, Farsça ve Türkçe’de manzum olarak yazılan Esmâ-ı hüsnâ otuza yakındır ve bunların üçte ikisi Türkçe yazılmıştır. Bu da Türk edebiyatında bu türe gösterilen
ilgi açısından dikkate değer bir noktadır. Her ne kadar sayı belirtsek de yapılacak yeni araştırmalarla bu türdeki eser sayısının artacağına kuşku yoktur.


8. Soru

Arapça Esma-i hüsna eserleri arasında ilk akla gelenler nelerdir?

Cevap

Arapça olan mensur eserlerden Gazâlî’nin (ö. 1111), Maksadu’l-Esnâ fî
Şerhi Esmâillâhi’l-Hüsnâ’sı, Beyzâvî’nin (ö. 1286), Müntehe’l-Münâ fî Şerhi
Esmâillâhi’l-Hüsnâ’sı, Fahreddîn Râzî’nin (ö. 1209), Levâmiu’l-Beyyinât
Şerhu Esmâillâhi Teâlâ ve’s-Sıfât’ı ilk akla gelenlerdendir.


9. Soru

Türkçe ilk manzum Esma-i Hüsna eserleri arasında yer alan eser nedir ve kime aittir?

Cevap

İbn Îsâ Saruhânî’nin Şerhu Esmâi’l-Hüsnâ isimli eseri, Türkçe ilk manzum Esmâ-ı hüsnâlar arasında yer alır. 


10. Soru

Allah’la ilgili edebi eserler arasında yer alan tevhidler neyi konu alır?

Cevap

Allah’ın birliği ve yüceliği konusunda yazılan manzûm ve mensûr eserlere
tevhîd denir.


11. Soru

Manzum tevhidlerin özellikleri nelerdir?

Cevap

Manzum tevhîdler, çoğunlukla kasîde, gazel, mesnevî nazım şekilleriyle
yazılmıştır. Tevhîderde işlenen konular, âyet ve hadislerden alıntılar yapılarak veya bu iki ana kaynaktan faydalanılarak kaleme alınmışlardır.


12. Soru

Özellikle İran ve Anadolu şâirlerinde, kâinâtın yaratılış nedeni olarak ele alınan mesele ve dayanağı nedir?

Cevap

“Kenz-i mahfî” terkibi bir kudsî hadiste geçmektedir ki bu hadis şöyledir: “Hz. Dâvûd (a.s), Allah’a: “Yâ Rabbi! Lime halakte’l-halka / Ey
Allahım! Bu mevcûdâtı niçin yaratttın?” der. Cenâb-ı Allah Hz. Davud’un
bu sorusuna: “Küntü kenzen mahfiyyen fe-ahbebtü en u‘rafe, fe-halaktü’lhalka li-u‘rafe” diye cevap verir. Ehl-i tasavvuf’a göre: “Ben, gizli bir hazîne idim, bilinmek ve tanınmak istedim. Bu yüzden de, bilinmem ve tanınmam için bütün varlıkları yarattım.” anlamına gelen bu kudsî hadisin dayanağı, “Ben, cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım”
(Zâriyât: 51/56) anlamındaki âyettir.
Bu kudsî hadîsten hareketle, özellikle İran ve Anadolu şâirlerinde, kâinâtın yaratılış nedeni olarak “Allah’ın kendi güzelliğini temâşâ ve yokluk
aynasında tecellî etmesi” sonucu mevcudatın var oluşu inancı önem
arzeder.


13. Soru

Tevhîdlerde Allah’ın varlığı ve birliği ile kainatın yaratılış sebebi dışında yer alan ve işlenen diğer esas ve konular nelerdir?

Cevap

Tevhîdlerde yer alan ve işlenen diğer esas ve konuları şu şekilde sıralamak mümkündür:
Vahdet-i vücûd (varlıkta birlik) inancına göre, kâinâtta var olan her şey
vehim, hayal, aynadaki akis ve gölgeler gibidir.
Kâinât, Allah’tan bir nişan ve alâmettir. Eserden müessire (cüz’den
kül’e) intikâl edip, kesrette vahdeti (çoklukta birlik), mahlûkta Hâlık’ı idrâk
etmeli, anlamalıdır.
Allah, akıl sahipleri tarafından bilinir fakat, gözlerden gizlenmişdir. Onu
dünya gözüyle görmek mümkün değildir. Bunun delîli: “Gözler onu görmez,
o gözleri görür; O latîf (gözle görülmez veya lûtuf sahibi), her şeyi haber
alandır.” (En’am: 6/103) anlamındaki âyettir.
Allah’ın zâtı idrâk edilemez ve buna insan güç yetiremez. İnsan aklı onu
anlamaktan âcizdir. Hz. Ebû Bekir’in, “el-aczü an-derki’l-idrâki idrâkü ” mısrâında çok açık bir şekilde, beşer aklının Allah’ın zâtını idrâk etmekten âciz
olduğu ifâde edilmektedir.


14. Soru

“(O), her şeyin yaratıcısıdır.” (En’am, 6/102) ve “O, öyle Allah’tır ki ondan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilir. O, çok esirgeyen, çok acıyandır.” (Haşr, 59/22) ayetler Tevhidlerde işlenen hangi konuya delildir?

Cevap

Allah mülkün sâhibi, şehâdet ve gayb âleminin Hâlık’ıdır. Bunun delîli,
şu iki âyettir: “(O), her şeyin yaratıcısıdır.” (En’am, 6/102) ve “O, öyle Allah’tır ki ondan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilir. O, çok
esirgeyen, çok acıyandır.” (Haşr, 59/22)


15. Soru

Mutasavvıf şâirlerin tevhîdlerinde, daha ön planda olan mesele nedir?

Cevap

Mutasavvıf şâirlerin tevhîdlerinde, göze çarpan hususlar ise, daha çok
vahdet-i vücûd’la ilgilidir.
O, öyle bir “Vahdet denizi”dir ki, onun dalgaları (isim ve sıfatlarının tecellîleri) hiçbir zaman kesilmez. Çokluk (kesret), işte bu tecellîlerden, zorunlu olarak ortaya çıkmıştır. “Göklerde ve yerde bulunanlar (her şeyi) ondan isterler (çünkü tüm varlıklarını ona borçludurlar). O, her gün (her an) yeni bir
iştedir (kimilerini yaratırken, kimilerini öldürür, her ân hayatı tâzeler, bir hâli
giderir, başka hâller getirir).” (Rahmân, 55/29) âyeti bunun açık delîlidir.


16. Soru

Münâcât kelime olarak ne anlama gelir?

Cevap

Münâcât, kelime olarak “fısıldamak, kulağa söylemek, iki kişi arasında geçen
gizli konuşma” anlamları taşımaktadır


17. Soru

Münâcât kelimesinin tasavvuftaki anlamı nedir?

Cevap

Münâcât aslında kulun acziyetini ifade halidir. Kişinin yüce Allah karşısında kulluğunun farkında olarak, edeple kendi eksiklik ve noksanlığını itiraf edip Allah’tan kısık bir
sesle yardım istemesidir.


18. Soru

Münâcâtar ile tevhidler arasındaki fark nedir?

Cevap

Allah’la ilgili edebî bir nazım türü olan münâcâtlar, tevhîdlerle benzerlik
göstermesine rağmen aralarında bazı farklılıklar da bulunmaktadır.
Tevhîdlerde Allah’ın zât ve sıfatlarından, yüceliğinden ve kudretinden bahsedilirken münâcâtlarda kulun hatalı, kusurlu ve aciz olduğu vurgulanarak
Allah’tan yardım isteği ön plana çıkar.


19. Soru

Ne ilmim var ne tâatim ne gücüm var ne tâkatim
Meğer kıla inayetin yüzümüzü ak Çalab’ım
Rahîm dürür senin adın Rahîmliği bize dedin
Mürşidlerin müjdeledi “Lâ taknetû” hitap nedir

Yunus Emre yukarıdaki şiiriyle, bir kul olarak insanın hangi vazifesini anlatmıştır?

Cevap

Bir kul olarak insan, ibadetlerine güvenmemeli, daima korku ve ümit arasında olmalıdır. Çünkü “Allah’ın rahmetinden ümit kesmemek” bir mü’minin
uyması gereken kurallardandır. Eğer Allah’ın rahmet ve mağfireti olmazsa
kulun durumu perişandır. Yunus Emre bu hususu şiirinde şöyle anlatır.

Ne ilmim var ne tâatim ne gücüm var ne tâkatim
Meğer kıla inayetin yüzümüzü ak Çalab’ım
Rahîm dürür senin adın Rahîmliği bize dedin
Mürşidlerin müjdeledi “Lâ taknetû” hitap nedir


20. Soru

Zaîfiz, güçsüzüz biz, el
Elindir, kol kolun, Tanrı’m!
Ne oldurmak murâd etsen
Yeter bir tek “ol!”un Tanrı’m

Arif Nihat Asya yukarıdaki münâcâtında kulun Allah karşısındaki hangi durumunu işlemiştir?

Cevap

Yegâne Ganiyy-i Mutlak olan sadece Allah’tır. Kul, daima zayıf, aciz ve
ihtiyaç sahibidir. Yüce Allah karşısında insan aczini itiraf etmeli, geçmiş günahlarına pişmanlık duymalı ve bir daha yapmamaya karar vererek, tövbe ve
istiğfar etmelidir. Çünkü veren odur ve o dilemedikçe hiçbir şey meydana
gelmez.
Arif Nihat Asya da bir münâcâtında bu durumu şöyle ifade eder
Zaîfiz, güçsüzüz biz, el
Elindir, kol kolun, Tanrı’m!
Ne oldurmak murâd etsen
Yeter bir tek “ol!”un Tanrı’m


1. Soru

Allah’la ilgili edebi türlerin ilki olan ve “Allah’ın güzel isimleri” anlamına gelen kelime nedir?

Cevap

Allah’la ilgili edebî türlerden ilki Esmâ-ı hüsnâ ya da Arapça söyleyişle
Esmâü’l-hüsnâlar’dır. En güzel isimler anlamına gelen bu isim tamlaması
“Allah’ın Güzel İsimleri” anlamıyla edebiyatımızda bir tür olarak kabul
edilmiştir.

2. Soru

Allah’ın kullarına kendisine güzel isimleriyle dua etmelerini gerektiğini söylediği sure ve ayet nedir?

Cevap

“En güzel isimler Allah’ındır. O’na o isimlerle dua edin. O’nun isimleri
konusunda eğriliğe sapanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasını göreceklerdir.” (Araf 7/180).

3. Soru

Esmâ-ı Hüsnâ Havâssı ne demektir?

Cevap

Birer Esmâ-ı hüsna şerhleri olan ve bu türde verilen mensur eserlerde isimlerin anlamları detaylı olarak verilmektedir. Bu tür eserlerde, “Esmâ-ı Hüsnâ Havâssı” olarak da nitelenen, hangi ismin hangi bir faydaya yönelik olduğu belirtilen özelliklerinden bahsedilmektedir. Müslümanların herhangi bir isteklerini Allah’a arzedip dua ederlerken bu isteklerini karşılayan İsim ile dua etmeleri tavsiye olunmaktadır. Bu eserlerin bazılarında duadaki beklentinin karşılığı olan Allah’ın İsmi’nin günde kaç kez okunacağı belirtilirken bazılarında da hangi vakitte okunması gerektiğine işaret edilmektedir.

4. Soru

Allah’ın güzel isimleriyle ilgili eserlerde, bol rızık isteyen birinin ne yapması tavsiye edilir? 

Cevap

Bol rızık isteğinde bulunan bir müslümanın günde 308 defa erRezzâk ismini okuması tavsiye edilir.

5. Soru

Seyyid Süleyman Hüseynî’nin Kenzü’l-Havâss isimli eserinin aslında bir sihir ve büyü kitabı olmasına rağmen halk arasında çok bilinen bir kitap olmasının sebebi nedir?

Cevap

Tasavvuf ve tarikatlarda Esmâ-ı hüsnâ zikrine çok önem verilmekte olduğu gibi, hangi ismin hangi durumda okunacağı meselesi halk arasında da oldukça yaygındır. Dert ve sıkıntılardan kurtulmak, eşler arasında sevginin
meydana gelmesi, çocuk, makam, rütbe, zenginlik sahibi olmak ve benzeri
birçok konuda insanların birçoğu bu isimlerle Allah’a yakarmaktadırlar. Aslında bir sihir ve büyü kitabı olmakla birlikte içerisinde Esmâ-ı hüsnâ havâssının da yer aldığı Seyyid Süleyman Hüseynî’nin Kenzü’l-Havâss isimli eseri
bundan dolayı halk arasında yaygın olarak okunan kitaplardan birisidir.

6. Soru

Arapça ve Türkçe yazılmış Esma-i hüsna eserler ile Farsça yazılmış Esma-i hüsna eserler arasındaki fark nedir?

Cevap

Farsça olarak da mensur ve manzum Esmâ-i hüsnâlar yazılmıştır. Ancak,
Arapça ve Türkçe mensur ve manzum Esmâ-i hüsnâlar, oldukça hacimli ve
muhtevalı olmalarına mukabil, Farsça yazılanlar kısa ve hacimsiz ve daha
çok manzum olarak yazılmışlardır. Mensur ve manzum olmak üzere Farsça
altı tane eser bulunmaktadır.

7. Soru

Türk edebiyatında Esma-i hüsna eserlere verilen önemin yüksek olduğunun kanıtları nelerdir?

Cevap

Arapça, Farsça ve Türkçe’de manzum olarak yazılan Esmâ-ı hüsnâ otuza yakındır ve bunların üçte ikisi Türkçe yazılmıştır. Bu da Türk edebiyatında bu türe gösterilen
ilgi açısından dikkate değer bir noktadır. Her ne kadar sayı belirtsek de yapılacak yeni araştırmalarla bu türdeki eser sayısının artacağına kuşku yoktur.

8. Soru

Arapça Esma-i hüsna eserleri arasında ilk akla gelenler nelerdir?

Cevap

Arapça olan mensur eserlerden Gazâlî’nin (ö. 1111), Maksadu’l-Esnâ fî
Şerhi Esmâillâhi’l-Hüsnâ’sı, Beyzâvî’nin (ö. 1286), Müntehe’l-Münâ fî Şerhi
Esmâillâhi’l-Hüsnâ’sı, Fahreddîn Râzî’nin (ö. 1209), Levâmiu’l-Beyyinât
Şerhu Esmâillâhi Teâlâ ve’s-Sıfât’ı ilk akla gelenlerdendir.

9. Soru

Türkçe ilk manzum Esma-i Hüsna eserleri arasında yer alan eser nedir ve kime aittir?

Cevap

İbn Îsâ Saruhânî’nin Şerhu Esmâi’l-Hüsnâ isimli eseri, Türkçe ilk manzum Esmâ-ı hüsnâlar arasında yer alır. 

10. Soru

Allah’la ilgili edebi eserler arasında yer alan tevhidler neyi konu alır?

Cevap

Allah’ın birliği ve yüceliği konusunda yazılan manzûm ve mensûr eserlere
tevhîd denir.

11. Soru

Manzum tevhidlerin özellikleri nelerdir?

Cevap

Manzum tevhîdler, çoğunlukla kasîde, gazel, mesnevî nazım şekilleriyle
yazılmıştır. Tevhîderde işlenen konular, âyet ve hadislerden alıntılar yapılarak veya bu iki ana kaynaktan faydalanılarak kaleme alınmışlardır.

12. Soru

Özellikle İran ve Anadolu şâirlerinde, kâinâtın yaratılış nedeni olarak ele alınan mesele ve dayanağı nedir?

Cevap

“Kenz-i mahfî” terkibi bir kudsî hadiste geçmektedir ki bu hadis şöyledir: “Hz. Dâvûd (a.s), Allah’a: “Yâ Rabbi! Lime halakte’l-halka / Ey
Allahım! Bu mevcûdâtı niçin yaratttın?” der. Cenâb-ı Allah Hz. Davud’un
bu sorusuna: “Küntü kenzen mahfiyyen fe-ahbebtü en u‘rafe, fe-halaktü’lhalka li-u‘rafe” diye cevap verir. Ehl-i tasavvuf’a göre: “Ben, gizli bir hazîne idim, bilinmek ve tanınmak istedim. Bu yüzden de, bilinmem ve tanınmam için bütün varlıkları yarattım.” anlamına gelen bu kudsî hadisin dayanağı, “Ben, cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım”
(Zâriyât: 51/56) anlamındaki âyettir.
Bu kudsî hadîsten hareketle, özellikle İran ve Anadolu şâirlerinde, kâinâtın yaratılış nedeni olarak “Allah’ın kendi güzelliğini temâşâ ve yokluk
aynasında tecellî etmesi” sonucu mevcudatın var oluşu inancı önem
arzeder.

13. Soru

Tevhîdlerde Allah’ın varlığı ve birliği ile kainatın yaratılış sebebi dışında yer alan ve işlenen diğer esas ve konular nelerdir?

Cevap

Tevhîdlerde yer alan ve işlenen diğer esas ve konuları şu şekilde sıralamak mümkündür:
Vahdet-i vücûd (varlıkta birlik) inancına göre, kâinâtta var olan her şey
vehim, hayal, aynadaki akis ve gölgeler gibidir.
Kâinât, Allah’tan bir nişan ve alâmettir. Eserden müessire (cüz’den
kül’e) intikâl edip, kesrette vahdeti (çoklukta birlik), mahlûkta Hâlık’ı idrâk
etmeli, anlamalıdır.
Allah, akıl sahipleri tarafından bilinir fakat, gözlerden gizlenmişdir. Onu
dünya gözüyle görmek mümkün değildir. Bunun delîli: “Gözler onu görmez,
o gözleri görür; O latîf (gözle görülmez veya lûtuf sahibi), her şeyi haber
alandır.” (En’am: 6/103) anlamındaki âyettir.
Allah’ın zâtı idrâk edilemez ve buna insan güç yetiremez. İnsan aklı onu
anlamaktan âcizdir. Hz. Ebû Bekir’in, “el-aczü an-derki’l-idrâki idrâkü ” mısrâında çok açık bir şekilde, beşer aklının Allah’ın zâtını idrâk etmekten âciz
olduğu ifâde edilmektedir.

14. Soru

“(O), her şeyin yaratıcısıdır.” (En’am, 6/102) ve “O, öyle Allah’tır ki ondan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilir. O, çok esirgeyen, çok acıyandır.” (Haşr, 59/22) ayetler Tevhidlerde işlenen hangi konuya delildir?

Cevap

Allah mülkün sâhibi, şehâdet ve gayb âleminin Hâlık’ıdır. Bunun delîli,
şu iki âyettir: “(O), her şeyin yaratıcısıdır.” (En’am, 6/102) ve “O, öyle Allah’tır ki ondan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilir. O, çok
esirgeyen, çok acıyandır.” (Haşr, 59/22)

15. Soru

Mutasavvıf şâirlerin tevhîdlerinde, daha ön planda olan mesele nedir?

Cevap

Mutasavvıf şâirlerin tevhîdlerinde, göze çarpan hususlar ise, daha çok
vahdet-i vücûd’la ilgilidir.
O, öyle bir “Vahdet denizi”dir ki, onun dalgaları (isim ve sıfatlarının tecellîleri) hiçbir zaman kesilmez. Çokluk (kesret), işte bu tecellîlerden, zorunlu olarak ortaya çıkmıştır. “Göklerde ve yerde bulunanlar (her şeyi) ondan isterler (çünkü tüm varlıklarını ona borçludurlar). O, her gün (her an) yeni bir
iştedir (kimilerini yaratırken, kimilerini öldürür, her ân hayatı tâzeler, bir hâli
giderir, başka hâller getirir).” (Rahmân, 55/29) âyeti bunun açık delîlidir.

16. Soru

Münâcât kelime olarak ne anlama gelir?

Cevap

Münâcât, kelime olarak “fısıldamak, kulağa söylemek, iki kişi arasında geçen
gizli konuşma” anlamları taşımaktadır

17. Soru

Münâcât kelimesinin tasavvuftaki anlamı nedir?

Cevap

Münâcât aslında kulun acziyetini ifade halidir. Kişinin yüce Allah karşısında kulluğunun farkında olarak, edeple kendi eksiklik ve noksanlığını itiraf edip Allah’tan kısık bir
sesle yardım istemesidir.

18. Soru

Münâcâtar ile tevhidler arasındaki fark nedir?

Cevap

Allah’la ilgili edebî bir nazım türü olan münâcâtlar, tevhîdlerle benzerlik
göstermesine rağmen aralarında bazı farklılıklar da bulunmaktadır.
Tevhîdlerde Allah’ın zât ve sıfatlarından, yüceliğinden ve kudretinden bahsedilirken münâcâtlarda kulun hatalı, kusurlu ve aciz olduğu vurgulanarak
Allah’tan yardım isteği ön plana çıkar.

19. Soru

Ne ilmim var ne tâatim ne gücüm var ne tâkatim
Meğer kıla inayetin yüzümüzü ak Çalab’ım
Rahîm dürür senin adın Rahîmliği bize dedin
Mürşidlerin müjdeledi “Lâ taknetû” hitap nedir

Yunus Emre yukarıdaki şiiriyle, bir kul olarak insanın hangi vazifesini anlatmıştır?

Cevap

Bir kul olarak insan, ibadetlerine güvenmemeli, daima korku ve ümit arasında olmalıdır. Çünkü “Allah’ın rahmetinden ümit kesmemek” bir mü’minin
uyması gereken kurallardandır. Eğer Allah’ın rahmet ve mağfireti olmazsa
kulun durumu perişandır. Yunus Emre bu hususu şiirinde şöyle anlatır.

Ne ilmim var ne tâatim ne gücüm var ne tâkatim
Meğer kıla inayetin yüzümüzü ak Çalab’ım
Rahîm dürür senin adın Rahîmliği bize dedin
Mürşidlerin müjdeledi “Lâ taknetû” hitap nedir

20. Soru

Zaîfiz, güçsüzüz biz, el
Elindir, kol kolun, Tanrı’m!
Ne oldurmak murâd etsen
Yeter bir tek “ol!”un Tanrı’m

Arif Nihat Asya yukarıdaki münâcâtında kulun Allah karşısındaki hangi durumunu işlemiştir?

Cevap

Yegâne Ganiyy-i Mutlak olan sadece Allah’tır. Kul, daima zayıf, aciz ve
ihtiyaç sahibidir. Yüce Allah karşısında insan aczini itiraf etmeli, geçmiş günahlarına pişmanlık duymalı ve bir daha yapmamaya karar vererek, tövbe ve
istiğfar etmelidir. Çünkü veren odur ve o dilemedikçe hiçbir şey meydana
gelmez.
Arif Nihat Asya da bir münâcâtında bu durumu şöyle ifade eder
Zaîfiz, güçsüzüz biz, el
Elindir, kol kolun, Tanrı’m!
Ne oldurmak murâd etsen
Yeter bir tek “ol!”un Tanrı’m

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.