Açıköğretim Ders Notları

Türk İdare Tarihi Dersi 7. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Türk İdare Tarihi Dersi 7. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Iı. Meşrutiyet Dönemi’Nde (1908-1918) Yönetim Yapısı

Jo¨n Tu¨rkler

19. yu¨zyıl bas¸larından itibaren hem Avrupa hem de Osmanlı’daki statu¨ko kars¸ıtı, ilerici ve liberal gruplar bu isimle nitelendirilmis¸tir.

Jo¨n Tu¨rkler olarak adlandırılan Abdu¨lhamid muhalifleri o¨nce Askeri^ Tıbbiye’de o¨rgu¨tlenmis¸ sonrasında toplumun degˆis¸ik kesimlerinden de taraftar kazanmıs¸lardır.

Askeri Tıbbiye’deki do¨rt genc¸, Fransız I·htilali’nin yu¨zu¨ncu¨ yılında, c¸o¨zu¨lme su¨recine bir c¸o¨zu¨m olarak, Osmanlı vatandas¸larının anayasa ve parlamento etrafında bir araya getirme fikri ile “I·ttihadi Osmani” yani “Osmanlı Birligˆi” adını verdikleri bir o¨rgu¨t kurdular.

1895 yılında Paris’te Mes¸veret isimli bir gazete c¸ıkaran Ahmed Rıza’nın temasa gec¸mesi ile o¨rgu¨tu¨n ismi “Osmanlı Terakki ve I·ttihat Cemiyeti” olarak degˆis¸ti. Hu¨ku¨metin yaptıgˆı kovus¸turmalar neticesinde o¨rgu¨tu¨n bazı u¨yeleri Paris’e kac¸arak Jo¨n Tu¨rk hareketine o¨ncu¨lu¨k ettiler.

1902 yılına kadar c¸es¸itli etnik unsurlardan olus¸an ve bu nedenle go¨ru¨s¸ ayrılıkları bulunan Jo¨n Tu¨rk o¨rgu¨tlerinin ortak yo¨nleri s¸unlardır:

a. Anayasanın tekrar yu¨ru¨rlu¨gˆe konması, meclisin tekrar ac¸ılması ve etnik unsurlara es¸it haklar sagˆlanması gerektigˆi kanısındadırlar.

b. Osmanlı’nın birligˆini “Osmanlılık” kavramını temel alarak vurgulamıs¸lardır.

c. Abdu¨lhamit rejimine kars¸ı eylem olarak sadece nes¸riyat/propaganda u¨retmis¸lerdir.

d. Kitleler ile bagˆları yoktur.

1902 yılındaki Jo¨n Tu¨rk kongresinde Prens Sabahattin’in adem-i merkeziyetc¸i du¨s¸u¨nceleri ve azınlık gruplara kars¸ı tavizka^r tutumu ve yakınlıgˆına kars¸ı Ahmed Rıza Bey’in hos¸nutsuzlugˆu go¨ru¨s¸ ayrılıklarını belirginles¸mis¸tir. Ahmed Rıza Bey ve c¸evresi bu gruplarından tamamen ayrılmıs¸tır.

Jo¨n Tu¨rk Kongresi’nin ertesinde Osmanlı Terakki veI·ttihat Cemiyeti 41 madde ve bir ekten olus¸an bir program yayınlamıs¸tır.

Prens Sebahattin fikirlerini yansıtan ve 1906 yılında yayınlanan programın ilk ve ikinci maddeleriyle devlet idaresinin, adem-i merkeziyet ve yetki genis¸ligˆi ilkelerine dayanarak ve yine vilayet meclisleri kanalıyla yapılacagˆı ilan ediliyordu.

Selanik merkezli Osmanlı Hu¨rriyet Cemiyeti, Ahmed Rıza grubu ile yakınlas¸mıs¸ ve 1907 yılında cemiyet ismini “Terakki ve I·ttihat” olarak degˆis¸tirmis¸tir. Aynı yıl du¨zenlenen I·kinci Jo¨n Tu¨rk Kongresi’nde cemiyet ortak hedeflerini s¸o¨yle belirlemis¸tir:

a. Mevcut hu¨ku¨metin du¨s¸u¨ru¨lmesi

b. Anayasanın yu¨ru¨rlu¨gˆe koyulması

c. Parlamentonun ac¸ılması.

Jo¨n Tu¨rkler, pozitivist okulun kurucularının fikirlerinden etkilenmis¸ler, Osmanlı’nın sorunlarının bilimsel yo¨ntemlerle c¸o¨zu¨mlenebilecegˆi kanısında olmus¸lar, ancak sec¸kinci bir yaklas¸ımla halka edilgen bir rol bic¸mis¸lerdir.

Sec¸kincilik, Jo¨n Tu¨rker’de Fransız sosyolog Gustave Le Bon’un fikirleriyle gu¨c¸lenmis¸tir. Kuvvetli hu¨ku¨met ve askeriyenin o¨nemi fikirleri Jo¨n Tu¨rklerin aklındaki devlet kavramını go¨stermektedir.

Sosyal Darwinizm, Charles Darwin’in du¨s¸u¨ncelerinin 1870’lerden itibaren sosyal bilimlere uyarlanması ile ulas¸ılan bakıs¸ ac¸ısıdır. Jo¨n Tu¨rkler fazla bic¸imsel bir devlet anlayıs¸ını ve organik bir yapıyı kabul etmemis¸lerdir.

20. yy bas¸larında gu¨c¸lenen “Hukuk Devleti” kavramının etkisiyle Jo¨n Tu¨rkler, “gu¨c¸lu¨ devlet” prensibini hararetle desteklemis¸lerdir. Osmanlı’nın mevcut hiyerars¸ik yapısını degˆis¸tirerek, en u¨st toplum katmanına “mektepli elit”lerin yerles¸mesi gerektigˆini iddia etmis¸lerdir.

Jo¨n Tu¨rkler, dini yo¨neticiler ve ayanlar gibi kesimlerin olus¸turdugˆu ikincil grupların devlet ile toplum arasında yer almaması gerektigˆi kanısındadırlar.

Hu¨rriyet’in I·lanı: Kaos & Savas¸

Hu¨rriyetin ilanından sonra, “hu¨rriyet” kavramı ayrılıkc¸ı azınlıklar tarafından “bagˆımsızlık” olarak yorumlanmıs¸ ve Jo¨n Tu¨rkler arasındaki fikir ayrılıklarının keskinles¸mesi ile rejimin temel ilkeleri anlas¸ılamamıs¸ ve yerles¸memis¸tir.

23/24 Temmuz 1908 aks¸amı Kanun-i Esasi ikinci defa ilan olunmus¸tur.

31 Mart isyanı, gu¨nu¨mu¨z takvimiyle 13 Nisan gu¨nu¨ gerc¸ekles¸en ve ittihatc¸ılara kars¸ı, statu¨ko yanlısı bir bas¸kaldırıdır. 31 Mart’tan sonra hu¨ku¨met Kanun-i Esasi yeniden du¨zenlemis¸tir. Bu du¨zenleme ile;

a. Rejimin agˆırlık merkezi yasamaya kaydırılmıs¸tır.

b. Sultanın go¨revleri yeniden tanımlanmıs¸tır.

c. Basın, kis¸i, toplanma hu¨rriyetiyle evrakın gizliligˆine vurgu yapılmıs¸tır.

d. Sadrazam ve S¸eyhu¨lislamın sec¸imi meclise onayı ise saraya verilmis¸tir.

e. Nazırların meclise kars¸ı yu¨ku¨mlu¨ oldukları belirtilmis¸tir.

f. Kanun-i muvakkat yani gec¸ici kanunun karar ve tasdik s¸artları belirlenmis¸tir.

g. Meclis feshinin kos¸ulları belirlenmis¸tir.

h. Kanun teklif ve onay su¨reci takvime bagˆlanmıs¸tır.

i. Ayan ve saray vetosunun o¨nu¨ kapatılmıs¸tır.

1911 sonbaharına gelindigˆinde, I·ttihatc¸ılar kurulus¸ilkelerinden verdikleri o¨du¨nler sonucunda, kendi ic¸inde bo¨lu¨nmu¨s¸ durumdadırlar. Yerel sec¸imleri Hu¨rriyet veI·tilaf’a kaybetmis¸ ve Anayasanın yo¨nu¨nu¨ tekrar saraya c¸evirme du¨s¸u¨ncesiyle, parlamentonun statu¨su¨nu¨ 1876 tarihine geri c¸evirmis¸ ve u¨lkeyi yeniden sec¸imlere go¨tu¨rmu¨s¸tu¨r. Yeni kurulan I·ttihatc¸ı parlamento, meclis feshini sadrazamın teklifi ve sarayın onayına bırakmıs¸tır. Aynı yıl ittihatc¸ı parlamento dagˆıtılmıs¸tır.

I·ttihatc¸ılar, kurulus¸ ilkelerinden uzaklas¸arak anayasayı mevcudiyetlerini sagˆlamlas¸tırmak amacıyla su¨rekli degˆis¸tirmis¸ler, 1913 yılında bir darbe yapmıs¸lardır. 1918’de yaptıkları bir du¨zenlemeyle de mes¸rutiyet fiilen bitmis¸tir.

Mes¸rutiyet Hu¨ku¨metleri ve Osmanlı Bu¨rokrasisi

Said Pas¸a Hu¨ku¨meti, anayasayı yu¨ru¨rlu¨gˆe koyan hu¨ku¨mettir, ancak u¨yeleri padis¸ah tarafından belirlenmis¸tir ve sadece iki hafta iktidarda kalmıs¸tır.

I·ttihatc¸ıların destegˆiyle kurulan Kamil Pas¸a hu¨ku¨meti yapısal reformlara giris¸mis¸ ancak reformlar destegˆini kaybetmesine neden olmus¸ ve 13 S¸ubat 1909 da gensoru ile du¨s¸u¨ru¨lmu¨s¸tu¨r.

Hu¨seyin Hilmi Pas¸a Hu¨ku¨meti, Kamil Pas¸a’nın bas¸lattıgˆı ekonomik degˆis¸imi su¨rdu¨rmu¨s¸ Devletin tu¨m birimleri sıkı bir mali disipline bagˆlanmıs¸tır ancak memur maas¸larındaki kesintiler ve is¸ten c¸ıkarmalar hos¸kars¸ılanmamıs¸ ve ayaklanmada payı olmus¸tur.

31 Mart olayından sonra, Zaptiye Nezareti kaldırılarak yerine mu¨lkiye ve hukuk mezunu personelle donatılan Emniyet-i Umumiye Mu¨du¨rlu¨gˆu¨ kurulmus¸ ve Da^hiliye Nezareti’nde bir teftis¸ birimi olus¸turulmus¸, kapı ka^hyalıgˆı birimi dagˆıtılmıs¸tır.

Meclis c¸ogˆunlugˆunu kaybeden I·ttihatc¸ılar, sistemi yeniden kurgulamak istemis¸ ve Hilmi Pas¸a Hu¨ku¨metinin du¨s¸u¨ru¨lerek Hakkı Pas¸a Hu¨ku¨meti’nin kurulmasını sagˆlamıs¸lardır.

Hakkı Pas¸a Hu¨ku¨meti bu¨tc¸e yapmakta zorlanmıs¸, o¨zellikle ic¸ gu¨venlik sorunları nedeniyle jandarma reformuna mesai ve kaynak ayırmaya c¸alıs¸mıs¸tır. Tes¸kilat Kanunu ve Memurlar Kanunu meclisin ısrarına ragˆmen keyfiyet sergilenerek c¸ıkartılmamıs¸tır.

Hakkı Pas¸a hu¨ku¨meti do¨neminde ittihatc¸ıların partizan tutumu, itilafc¸ı- ittihatc¸ı c¸ekis¸mesini keskinles¸tirmis¸ siyasi kamplas¸manın tu¨m topluma yayılmasına neden olmus¸tur. Trablusgarp Savas¸ı’nın bas¸laması sonrasında bu hu¨ku¨metin c¸ekilmesi ile reformların gelecegˆi tehlikeye du¨s¸mu¨s¸tu¨r.

Sonrasında kurulan Said Pas¸a Hu¨ku¨meti, ittihatc¸ı etkiden azade oldugˆunu ima eden bir hu¨ku¨mettir. Mali denetim, nizamiye mahkemeleri ve medrese mu¨fredatları programında yer almıs¸ ancak reformlar ic¸in vakit ve kaynak bulunamamıs¸tır. I·tilafc¸ı – I·ttihatc¸ı c¸atıs¸ması bu do¨nemde de su¨rmu¨s¸, Said Pas¸a ve I·ttihatc¸ılar 1912 Temmuz’unda gerc¸ekles¸tirilen bir darbe ile iktidardan uzaklas¸tırılmıs¸tır.

Sonrasında iktidara gelen, Gazi Ahmet ve Kamil Pas¸a Hu¨ku¨metleri memurlar u¨zerinde kurdukları baskı ile ittihatc¸ılarla aralarındaki gerginligˆi daha da arttırmıs¸lardır.

1913 Ocagˆına kalan perde arkasında kalan Cemiyet, Mahmut S¸evket Pas¸a Hu¨ku¨metinin kurulması ile iktidarı dogˆrudan eline almıs¸tır. Kamu alanında Arapc¸anın serbest bırakılmasının da aralarında oldugˆu birc¸ok reform hayata gec¸irilmis¸tir. Sulh ha^kimleri yasası ve Vilayet Kanunu bu do¨nemde c¸ıkarılmıs¸tır. Bu do¨nemde itilafc¸ılara bu¨rokratik makamlar teklif edilerek giderilmeye c¸alıs¸ılmasına ragˆmen, 12 Haziran’da S¸evket Pas¸a’nın suikast ile katledilmesi, I·tilafc¸ılar ve ittihatc¸ılar arasındaki husumetin su¨rdu¨gˆu¨nu¨ go¨stermektedir.

Sonrasında, ittihatc¸ıların ısrarla arkasında durdugˆu Said Halim Pas¸a Hu¨ku¨meti kurulmus¸tur. Osmanlı topraklarının tu¨mu¨ altı mu¨fettis¸lik bo¨lgesine ayrılmıs¸tır. Batılı devletler bu idari birimlerin yabancı uzmanlar denetiminde tes¸kilatlanmasını istemis¸ler, Batı Anadolu’da zirai kalkınma ic¸in yabancı uzman getirilmesi ve Dogˆu Anadolu’da demir yolu ins¸ası projesi Batılı devletlerin vetosuyla kars¸ılas¸mıs¸tır. Kasım 1914’te Osmanlı Du¨nya Savas¸ına girerken hu¨ku¨met, geneli ve sonucu etkilemeyen ku¨c¸u¨k c¸aplı reformlar ic¸erisindedir.

II. Mes¸rutiyet Yo¨netiminin Yapı Tas¸ları

Sultan : II. Mes¸rutiyet do¨neminde yo¨netimin bas¸ı Sultan idi. Hu¨ku¨mdarın yetkileri, anayasanın ilgili maddeleriyle sınırlanmıs¸tı.

Meclis-i Vu¨kela^ : Hu¨rriyet’in ilanından sonra nezaretler yeni bas¸tan ele alınmıs¸ ve bu degˆis¸im Meclis-i Vu¨kela^nın yapısına da yansıtılmıs¸tı. I·mparatorlugˆun sonuna kadar degˆis¸iklik go¨stermekle beraber Meclis-i Vu¨kela^ toplam on iki nazırdan olus¸acaktı; Sadrazam, fieyhu¨lislam, Hariciye, Harbiye, Adliye ve Mezahip Nazırı, fiura-yı Devlet Reisi, Da^hiliye, Maliye, Maarif, Nafia, Ticaret ve Ziraat, Evkaf, Posta-Telgraf-Telefon Nazırı. Nazırlar, Meclis-i Vu¨kelada temsil edilenler ve edilmeyenler olarak ikiye ayrılır ve girmeyenler genellikle da^hil olanlara bagˆlı olup nezaret unvanı tas¸ısa da (mu¨du¨r-i umu^mi) olarak isimlendirilirlerdi.

Mu¨stes¸ar : Nazırların en bu¨yu¨k yardımcıları mu¨stes¸arlardı.

Sada^ret : Sadrazam, Heyet-i Vu¨kela’nın reisi ve nazırların muhatabı olarak kendisinden sorulan konuları, egˆer mu¨zakere veya saray onayı gerektirmiyorsa dogˆrudan; mu¨zakereye ihtiyacı olup onay gerekenleri padis¸ah mu¨hru¨yle (iradei seniyye) tebligˆ ve uygulamaya koyardı.

Maliye Nezareti : II. Mes¸rutiyet’in ilanından hemen sonra mali merkeziles¸me adına Ru¨sumat Emaneti ve Posta- Telgraf Mu¨du¨rlu¨gˆu¨ de Maliye Nezaretine bagˆlanmıs¸tı. Mali is¸lerle ilgisi olan bir digˆer kurum da Defter-i Hakani Mu¨du¨rlu¨gˆu¨ydu¨. I·lk defa Kanuni Sultan Su¨leyman zamanında arazi tespitleri ic¸in kadastro komisyonları kurulmus¸tu. Komisyonların c¸alıs¸malarına da “kuyud-ı hakaniye” adı verilmis¸ti.

Da^hiliye Nezareti : II. Mes¸rutiyet’in ilanından sonra bas¸latılan tensikatla kurum go¨zden gec¸irilmis¸ ve merkez tes¸kilatı s¸u birimlerden olus¸turulmus¸tu; mu¨stes¸arlık dıs¸ında muhaberat-ı umu^miye dairesi, s¸ifre, evrak kalemleri, muhasebe idaresi, hukuk mu¨s¸avirligˆi, muhacirin, matbuat, memurin, hapishaneler, nu¨fus, sicill-i ahval idareleri, Haremeyn tercu¨manlıgˆı, mu¨lkiye mu¨fettis¸ligˆi.

Mes¸rutiyet Tas¸rası : Osmanlı tas¸rası, vilayet u¨nitesi etrafında yapılandırılmıs¸tı. Her vilayette Da^hiliye Nezaretine bagˆlı bir vali bulunurdu. Benzer s¸ekilde digˆer nezaretlerin temsilcileri de valinin alt personeli olarak yerlerini almıs¸tı. Buna go¨re defterdar maliyenin, maarif mu¨du¨ru¨ Maarif Nezaretinin ve istinaf ha^kimi, Adliye Nezaretinin tas¸radaki ajanlarıydı. Tas¸radaki yapının digˆer akto¨ru¨ askerlerdi. I·mparatorluk askeri^ anlamda yedi bo¨lgeye ayrılmıs¸tı. Tas¸ra tes¸kilatının zirvesinde, merkezin ajanı olarak da tarif edilen vali bulunuyordu.

Vilayet I·dare Meclisinin go¨revleri ise kabaca idari ve yargı olarak ayrıs¸tırılabilir. I·dari go¨revleri de yine kendi ic¸erisinde mu¨lki, beledi ve mali is¸levlerine ayrılmıs¸tı. Yargı go¨revleri ise birey ve devlet arasındaki ilis¸kilerde ortaya c¸ıkacak sorunlar c¸erc¸evesinde tanımlanmıs¸tı. Ancak o¨zellikle son kertede I·dare Meclislerinin go¨revinin “danıs¸ma” oldugˆu belirtilmelidir.

Vilayet Genel Meclisi ise ikisi Mu¨slim ve ikisi gayrimu¨slim olmak u¨zere her livadan sec¸ilmis¸ u¨yelerden olus¸uyordu. Meclisin toplantı su¨resi kırk gu¨nu¨ gec¸emezdi. Bu su¨re zarfında, vilayeti liva, kaza ve sancaklara bagˆlayacak yolların yapımı veya bakımı, kamu binalarının ins¸ası, zirai ve ticari tes¸ebbu¨slerin desteklenmesi, vilayet vergilerinin iyiles¸tirilmesi gibi konular hakkında mu¨zakerelerde bulunurlardı.

Belediyeyle ilgili ilk yasal du¨zenlemeler, Tanzimat Do¨nemi’nde bas¸lamıs¸tır. 1908 Devrimi’ni takip eden aylarda payitaht halkı, belediye u¨yelerini sec¸mek ic¸in ilk defa olarak sandık bas¸ına gitmis¸lerdi.

Jo¨n Tu¨rkler

19. yu¨zyıl bas¸larından itibaren hem Avrupa hem de Osmanlı’daki statu¨ko kars¸ıtı, ilerici ve liberal gruplar bu isimle nitelendirilmis¸tir.

Jo¨n Tu¨rkler olarak adlandırılan Abdu¨lhamid muhalifleri o¨nce Askeri^ Tıbbiye’de o¨rgu¨tlenmis¸ sonrasında toplumun degˆis¸ik kesimlerinden de taraftar kazanmıs¸lardır.

Askeri Tıbbiye’deki do¨rt genc¸, Fransız I·htilali’nin yu¨zu¨ncu¨ yılında, c¸o¨zu¨lme su¨recine bir c¸o¨zu¨m olarak, Osmanlı vatandas¸larının anayasa ve parlamento etrafında bir araya getirme fikri ile “I·ttihadi Osmani” yani “Osmanlı Birligˆi” adını verdikleri bir o¨rgu¨t kurdular.

1895 yılında Paris’te Mes¸veret isimli bir gazete c¸ıkaran Ahmed Rıza’nın temasa gec¸mesi ile o¨rgu¨tu¨n ismi “Osmanlı Terakki ve I·ttihat Cemiyeti” olarak degˆis¸ti. Hu¨ku¨metin yaptıgˆı kovus¸turmalar neticesinde o¨rgu¨tu¨n bazı u¨yeleri Paris’e kac¸arak Jo¨n Tu¨rk hareketine o¨ncu¨lu¨k ettiler.

1902 yılına kadar c¸es¸itli etnik unsurlardan olus¸an ve bu nedenle go¨ru¨s¸ ayrılıkları bulunan Jo¨n Tu¨rk o¨rgu¨tlerinin ortak yo¨nleri s¸unlardır:

a. Anayasanın tekrar yu¨ru¨rlu¨gˆe konması, meclisin tekrar ac¸ılması ve etnik unsurlara es¸it haklar sagˆlanması gerektigˆi kanısındadırlar.

b. Osmanlı’nın birligˆini “Osmanlılık” kavramını temel alarak vurgulamıs¸lardır.

c. Abdu¨lhamit rejimine kars¸ı eylem olarak sadece nes¸riyat/propaganda u¨retmis¸lerdir.

d. Kitleler ile bagˆları yoktur.

1902 yılındaki Jo¨n Tu¨rk kongresinde Prens Sabahattin’in adem-i merkeziyetc¸i du¨s¸u¨nceleri ve azınlık gruplara kars¸ı tavizka^r tutumu ve yakınlıgˆına kars¸ı Ahmed Rıza Bey’in hos¸nutsuzlugˆu go¨ru¨s¸ ayrılıklarını belirginles¸mis¸tir. Ahmed Rıza Bey ve c¸evresi bu gruplarından tamamen ayrılmıs¸tır.

Jo¨n Tu¨rk Kongresi’nin ertesinde Osmanlı Terakki veI·ttihat Cemiyeti 41 madde ve bir ekten olus¸an bir program yayınlamıs¸tır.

Prens Sebahattin fikirlerini yansıtan ve 1906 yılında yayınlanan programın ilk ve ikinci maddeleriyle devlet idaresinin, adem-i merkeziyet ve yetki genis¸ligˆi ilkelerine dayanarak ve yine vilayet meclisleri kanalıyla yapılacagˆı ilan ediliyordu.

Selanik merkezli Osmanlı Hu¨rriyet Cemiyeti, Ahmed Rıza grubu ile yakınlas¸mıs¸ ve 1907 yılında cemiyet ismini “Terakki ve I·ttihat” olarak degˆis¸tirmis¸tir. Aynı yıl du¨zenlenen I·kinci Jo¨n Tu¨rk Kongresi’nde cemiyet ortak hedeflerini s¸o¨yle belirlemis¸tir:

a. Mevcut hu¨ku¨metin du¨s¸u¨ru¨lmesi

b. Anayasanın yu¨ru¨rlu¨gˆe koyulması

c. Parlamentonun ac¸ılması.

Jo¨n Tu¨rkler, pozitivist okulun kurucularının fikirlerinden etkilenmis¸ler, Osmanlı’nın sorunlarının bilimsel yo¨ntemlerle c¸o¨zu¨mlenebilecegˆi kanısında olmus¸lar, ancak sec¸kinci bir yaklas¸ımla halka edilgen bir rol bic¸mis¸lerdir.

Sec¸kincilik, Jo¨n Tu¨rker’de Fransız sosyolog Gustave Le Bon’un fikirleriyle gu¨c¸lenmis¸tir. Kuvvetli hu¨ku¨met ve askeriyenin o¨nemi fikirleri Jo¨n Tu¨rklerin aklındaki devlet kavramını go¨stermektedir.

Sosyal Darwinizm, Charles Darwin’in du¨s¸u¨ncelerinin 1870’lerden itibaren sosyal bilimlere uyarlanması ile ulas¸ılan bakıs¸ ac¸ısıdır. Jo¨n Tu¨rkler fazla bic¸imsel bir devlet anlayıs¸ını ve organik bir yapıyı kabul etmemis¸lerdir.

20. yy bas¸larında gu¨c¸lenen “Hukuk Devleti” kavramının etkisiyle Jo¨n Tu¨rkler, “gu¨c¸lu¨ devlet” prensibini hararetle desteklemis¸lerdir. Osmanlı’nın mevcut hiyerars¸ik yapısını degˆis¸tirerek, en u¨st toplum katmanına “mektepli elit”lerin yerles¸mesi gerektigˆini iddia etmis¸lerdir.

Jo¨n Tu¨rkler, dini yo¨neticiler ve ayanlar gibi kesimlerin olus¸turdugˆu ikincil grupların devlet ile toplum arasında yer almaması gerektigˆi kanısındadırlar.

Hu¨rriyet’in I·lanı: Kaos & Savas¸

Hu¨rriyetin ilanından sonra, “hu¨rriyet” kavramı ayrılıkc¸ı azınlıklar tarafından “bagˆımsızlık” olarak yorumlanmıs¸ ve Jo¨n Tu¨rkler arasındaki fikir ayrılıklarının keskinles¸mesi ile rejimin temel ilkeleri anlas¸ılamamıs¸ ve yerles¸memis¸tir.

23/24 Temmuz 1908 aks¸amı Kanun-i Esasi ikinci defa ilan olunmus¸tur.

31 Mart isyanı, gu¨nu¨mu¨z takvimiyle 13 Nisan gu¨nu¨ gerc¸ekles¸en ve ittihatc¸ılara kars¸ı, statu¨ko yanlısı bir bas¸kaldırıdır. 31 Mart’tan sonra hu¨ku¨met Kanun-i Esasi yeniden du¨zenlemis¸tir. Bu du¨zenleme ile;

a. Rejimin agˆırlık merkezi yasamaya kaydırılmıs¸tır.

b. Sultanın go¨revleri yeniden tanımlanmıs¸tır.

c. Basın, kis¸i, toplanma hu¨rriyetiyle evrakın gizliligˆine vurgu yapılmıs¸tır.

d. Sadrazam ve S¸eyhu¨lislamın sec¸imi meclise onayı ise saraya verilmis¸tir.

e. Nazırların meclise kars¸ı yu¨ku¨mlu¨ oldukları belirtilmis¸tir.

f. Kanun-i muvakkat yani gec¸ici kanunun karar ve tasdik s¸artları belirlenmis¸tir.

g. Meclis feshinin kos¸ulları belirlenmis¸tir.

h. Kanun teklif ve onay su¨reci takvime bagˆlanmıs¸tır.

i. Ayan ve saray vetosunun o¨nu¨ kapatılmıs¸tır.

1911 sonbaharına gelindigˆinde, I·ttihatc¸ılar kurulus¸ilkelerinden verdikleri o¨du¨nler sonucunda, kendi ic¸inde bo¨lu¨nmu¨s¸ durumdadırlar. Yerel sec¸imleri Hu¨rriyet veI·tilaf’a kaybetmis¸ ve Anayasanın yo¨nu¨nu¨ tekrar saraya c¸evirme du¨s¸u¨ncesiyle, parlamentonun statu¨su¨nu¨ 1876 tarihine geri c¸evirmis¸ ve u¨lkeyi yeniden sec¸imlere go¨tu¨rmu¨s¸tu¨r. Yeni kurulan I·ttihatc¸ı parlamento, meclis feshini sadrazamın teklifi ve sarayın onayına bırakmıs¸tır. Aynı yıl ittihatc¸ı parlamento dagˆıtılmıs¸tır.

I·ttihatc¸ılar, kurulus¸ ilkelerinden uzaklas¸arak anayasayı mevcudiyetlerini sagˆlamlas¸tırmak amacıyla su¨rekli degˆis¸tirmis¸ler, 1913 yılında bir darbe yapmıs¸lardır. 1918’de yaptıkları bir du¨zenlemeyle de mes¸rutiyet fiilen bitmis¸tir.

Mes¸rutiyet Hu¨ku¨metleri ve Osmanlı Bu¨rokrasisi

Said Pas¸a Hu¨ku¨meti, anayasayı yu¨ru¨rlu¨gˆe koyan hu¨ku¨mettir, ancak u¨yeleri padis¸ah tarafından belirlenmis¸tir ve sadece iki hafta iktidarda kalmıs¸tır.

I·ttihatc¸ıların destegˆiyle kurulan Kamil Pas¸a hu¨ku¨meti yapısal reformlara giris¸mis¸ ancak reformlar destegˆini kaybetmesine neden olmus¸ ve 13 S¸ubat 1909 da gensoru ile du¨s¸u¨ru¨lmu¨s¸tu¨r.

Hu¨seyin Hilmi Pas¸a Hu¨ku¨meti, Kamil Pas¸a’nın bas¸lattıgˆı ekonomik degˆis¸imi su¨rdu¨rmu¨s¸ Devletin tu¨m birimleri sıkı bir mali disipline bagˆlanmıs¸tır ancak memur maas¸larındaki kesintiler ve is¸ten c¸ıkarmalar hos¸kars¸ılanmamıs¸ ve ayaklanmada payı olmus¸tur.

31 Mart olayından sonra, Zaptiye Nezareti kaldırılarak yerine mu¨lkiye ve hukuk mezunu personelle donatılan Emniyet-i Umumiye Mu¨du¨rlu¨gˆu¨ kurulmus¸ ve Da^hiliye Nezareti’nde bir teftis¸ birimi olus¸turulmus¸, kapı ka^hyalıgˆı birimi dagˆıtılmıs¸tır.

Meclis c¸ogˆunlugˆunu kaybeden I·ttihatc¸ılar, sistemi yeniden kurgulamak istemis¸ ve Hilmi Pas¸a Hu¨ku¨metinin du¨s¸u¨ru¨lerek Hakkı Pas¸a Hu¨ku¨meti’nin kurulmasını sagˆlamıs¸lardır.

Hakkı Pas¸a Hu¨ku¨meti bu¨tc¸e yapmakta zorlanmıs¸, o¨zellikle ic¸ gu¨venlik sorunları nedeniyle jandarma reformuna mesai ve kaynak ayırmaya c¸alıs¸mıs¸tır. Tes¸kilat Kanunu ve Memurlar Kanunu meclisin ısrarına ragˆmen keyfiyet sergilenerek c¸ıkartılmamıs¸tır.

Hakkı Pas¸a hu¨ku¨meti do¨neminde ittihatc¸ıların partizan tutumu, itilafc¸ı- ittihatc¸ı c¸ekis¸mesini keskinles¸tirmis¸ siyasi kamplas¸manın tu¨m topluma yayılmasına neden olmus¸tur. Trablusgarp Savas¸ı’nın bas¸laması sonrasında bu hu¨ku¨metin c¸ekilmesi ile reformların gelecegˆi tehlikeye du¨s¸mu¨s¸tu¨r.

Sonrasında kurulan Said Pas¸a Hu¨ku¨meti, ittihatc¸ı etkiden azade oldugˆunu ima eden bir hu¨ku¨mettir. Mali denetim, nizamiye mahkemeleri ve medrese mu¨fredatları programında yer almıs¸ ancak reformlar ic¸in vakit ve kaynak bulunamamıs¸tır. I·tilafc¸ı – I·ttihatc¸ı c¸atıs¸ması bu do¨nemde de su¨rmu¨s¸, Said Pas¸a ve I·ttihatc¸ılar 1912 Temmuz’unda gerc¸ekles¸tirilen bir darbe ile iktidardan uzaklas¸tırılmıs¸tır.

Sonrasında iktidara gelen, Gazi Ahmet ve Kamil Pas¸a Hu¨ku¨metleri memurlar u¨zerinde kurdukları baskı ile ittihatc¸ılarla aralarındaki gerginligˆi daha da arttırmıs¸lardır.

1913 Ocagˆına kalan perde arkasında kalan Cemiyet, Mahmut S¸evket Pas¸a Hu¨ku¨metinin kurulması ile iktidarı dogˆrudan eline almıs¸tır. Kamu alanında Arapc¸anın serbest bırakılmasının da aralarında oldugˆu birc¸ok reform hayata gec¸irilmis¸tir. Sulh ha^kimleri yasası ve Vilayet Kanunu bu do¨nemde c¸ıkarılmıs¸tır. Bu do¨nemde itilafc¸ılara bu¨rokratik makamlar teklif edilerek giderilmeye c¸alıs¸ılmasına ragˆmen, 12 Haziran’da S¸evket Pas¸a’nın suikast ile katledilmesi, I·tilafc¸ılar ve ittihatc¸ılar arasındaki husumetin su¨rdu¨gˆu¨nu¨ go¨stermektedir.

Sonrasında, ittihatc¸ıların ısrarla arkasında durdugˆu Said Halim Pas¸a Hu¨ku¨meti kurulmus¸tur. Osmanlı topraklarının tu¨mu¨ altı mu¨fettis¸lik bo¨lgesine ayrılmıs¸tır. Batılı devletler bu idari birimlerin yabancı uzmanlar denetiminde tes¸kilatlanmasını istemis¸ler, Batı Anadolu’da zirai kalkınma ic¸in yabancı uzman getirilmesi ve Dogˆu Anadolu’da demir yolu ins¸ası projesi Batılı devletlerin vetosuyla kars¸ılas¸mıs¸tır. Kasım 1914’te Osmanlı Du¨nya Savas¸ına girerken hu¨ku¨met, geneli ve sonucu etkilemeyen ku¨c¸u¨k c¸aplı reformlar ic¸erisindedir.

II. Mes¸rutiyet Yo¨netiminin Yapı Tas¸ları

Sultan : II. Mes¸rutiyet do¨neminde yo¨netimin bas¸ı Sultan idi. Hu¨ku¨mdarın yetkileri, anayasanın ilgili maddeleriyle sınırlanmıs¸tı.

Meclis-i Vu¨kela^ : Hu¨rriyet’in ilanından sonra nezaretler yeni bas¸tan ele alınmıs¸ ve bu degˆis¸im Meclis-i Vu¨kela^nın yapısına da yansıtılmıs¸tı. I·mparatorlugˆun sonuna kadar degˆis¸iklik go¨stermekle beraber Meclis-i Vu¨kela^ toplam on iki nazırdan olus¸acaktı; Sadrazam, fieyhu¨lislam, Hariciye, Harbiye, Adliye ve Mezahip Nazırı, fiura-yı Devlet Reisi, Da^hiliye, Maliye, Maarif, Nafia, Ticaret ve Ziraat, Evkaf, Posta-Telgraf-Telefon Nazırı. Nazırlar, Meclis-i Vu¨kelada temsil edilenler ve edilmeyenler olarak ikiye ayrılır ve girmeyenler genellikle da^hil olanlara bagˆlı olup nezaret unvanı tas¸ısa da (mu¨du¨r-i umu^mi) olarak isimlendirilirlerdi.

Mu¨stes¸ar : Nazırların en bu¨yu¨k yardımcıları mu¨stes¸arlardı.

Sada^ret : Sadrazam, Heyet-i Vu¨kela’nın reisi ve nazırların muhatabı olarak kendisinden sorulan konuları, egˆer mu¨zakere veya saray onayı gerektirmiyorsa dogˆrudan; mu¨zakereye ihtiyacı olup onay gerekenleri padis¸ah mu¨hru¨yle (iradei seniyye) tebligˆ ve uygulamaya koyardı.

Maliye Nezareti : II. Mes¸rutiyet’in ilanından hemen sonra mali merkeziles¸me adına Ru¨sumat Emaneti ve Posta- Telgraf Mu¨du¨rlu¨gˆu¨ de Maliye Nezaretine bagˆlanmıs¸tı. Mali is¸lerle ilgisi olan bir digˆer kurum da Defter-i Hakani Mu¨du¨rlu¨gˆu¨ydu¨. I·lk defa Kanuni Sultan Su¨leyman zamanında arazi tespitleri ic¸in kadastro komisyonları kurulmus¸tu. Komisyonların c¸alıs¸malarına da “kuyud-ı hakaniye” adı verilmis¸ti.

Da^hiliye Nezareti : II. Mes¸rutiyet’in ilanından sonra bas¸latılan tensikatla kurum go¨zden gec¸irilmis¸ ve merkez tes¸kilatı s¸u birimlerden olus¸turulmus¸tu; mu¨stes¸arlık dıs¸ında muhaberat-ı umu^miye dairesi, s¸ifre, evrak kalemleri, muhasebe idaresi, hukuk mu¨s¸avirligˆi, muhacirin, matbuat, memurin, hapishaneler, nu¨fus, sicill-i ahval idareleri, Haremeyn tercu¨manlıgˆı, mu¨lkiye mu¨fettis¸ligˆi.

Mes¸rutiyet Tas¸rası : Osmanlı tas¸rası, vilayet u¨nitesi etrafında yapılandırılmıs¸tı. Her vilayette Da^hiliye Nezaretine bagˆlı bir vali bulunurdu. Benzer s¸ekilde digˆer nezaretlerin temsilcileri de valinin alt personeli olarak yerlerini almıs¸tı. Buna go¨re defterdar maliyenin, maarif mu¨du¨ru¨ Maarif Nezaretinin ve istinaf ha^kimi, Adliye Nezaretinin tas¸radaki ajanlarıydı. Tas¸radaki yapının digˆer akto¨ru¨ askerlerdi. I·mparatorluk askeri^ anlamda yedi bo¨lgeye ayrılmıs¸tı. Tas¸ra tes¸kilatının zirvesinde, merkezin ajanı olarak da tarif edilen vali bulunuyordu.

Vilayet I·dare Meclisinin go¨revleri ise kabaca idari ve yargı olarak ayrıs¸tırılabilir. I·dari go¨revleri de yine kendi ic¸erisinde mu¨lki, beledi ve mali is¸levlerine ayrılmıs¸tı. Yargı go¨revleri ise birey ve devlet arasındaki ilis¸kilerde ortaya c¸ıkacak sorunlar c¸erc¸evesinde tanımlanmıs¸tı. Ancak o¨zellikle son kertede I·dare Meclislerinin go¨revinin “danıs¸ma” oldugˆu belirtilmelidir.

Vilayet Genel Meclisi ise ikisi Mu¨slim ve ikisi gayrimu¨slim olmak u¨zere her livadan sec¸ilmis¸ u¨yelerden olus¸uyordu. Meclisin toplantı su¨resi kırk gu¨nu¨ gec¸emezdi. Bu su¨re zarfında, vilayeti liva, kaza ve sancaklara bagˆlayacak yolların yapımı veya bakımı, kamu binalarının ins¸ası, zirai ve ticari tes¸ebbu¨slerin desteklenmesi, vilayet vergilerinin iyiles¸tirilmesi gibi konular hakkında mu¨zakerelerde bulunurlardı.

Belediyeyle ilgili ilk yasal du¨zenlemeler, Tanzimat Do¨nemi’nde bas¸lamıs¸tır. 1908 Devrimi’ni takip eden aylarda payitaht halkı, belediye u¨yelerini sec¸mek ic¸in ilk defa olarak sandık bas¸ına gitmis¸lerdi.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.