Açıköğretim Ders Notları

Türk İdare Tarihi Dersi 6. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Türk İdare Tarihi Dersi 6. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Iı. Abdülhamid Döneminde (1876-1908) Yönetim Yapısı

GI·RI·S¸

II. Abdu¨lhamid Agˆustos 1876 tarihinde 34. Osmanlı padis¸ahı olarak tahta otururken, Tanzimat’ın kendisine bırakmıs¸ oldugˆu iki ac¸mazla yu¨zles¸mek zorunda kalmıs¸tır. Bunlardan ilki, 1808 tarihinden itibaren tu¨m Rumeli topraklarını tehdit eden Balkan milliyetc¸iligˆi, digˆeri devletin degˆil reform planlarını gerc¸ekles¸tirmek, rutin is¸lemlerini dahi yapmaktan alıkoyan mali iflas idi (1875 moratoryumu). Balkan milliyetc¸iligˆi o¨nce anayasa daha sonra da parlamento gibi kurumları Osmanlı siyasal sistemine ekleyip gec¸ici bir rejim degˆis¸ikligˆine yol ac¸mıs¸tır. Kral ve parlamento barındıran, I·ngiltere’de aynı adla anılan bir siyasal sitem olan Westminster modeli benzeri bir modelle tas¸rada yerel idare kurulmasını ve Osmanlı mali itibarını yok etmesi amac¸lı 1881 Du¨yu¨n idaresi, 1883 Reji olamk u¨zere Osmanlı borc¸larını tahsil etmek amac¸lı kurulan emperyal idareler kurulmus¸tur. Ayrıca Osmanlı mali bu¨rokrasisi, kendini du¨nya sistemine uyarlayacak u¨retim arac¸ları ya da reform planları gelis¸tiremedigˆinden kendisini o¨nce vergisini toplayamayan sonunda da borcunu o¨deyemeyen bir u¨lke durumuna du¨s¸u¨nu¨lerek bagˆımlılık ilis¸kilerine go¨re go¨mu¨lmu¨s¸tu¨r. Mali kararlarını alamayan, tas¸rasına hu¨kmedemeyen devlet ic¸erisinde kendine has bir otoriter a^da^b (istibda^d), 1890’lardan itibaren etkisini artıracak ve mevcut bu¨rokratik ku¨ltu¨ru¨n bu¨rokratik ku¨ltu¨rde do¨nu¨s¸u¨me ugˆratmıs¸tır.

Balkan Milliyetc¸iligˆi

I·stanbul’daki kamuoyu cos¸kuyla yeni padis¸ahlarının tahta oturma to¨renlerini izlerken, digˆer yanda merakla ve daha c¸ok o¨fkeyle devam etmekte olan Sırbistan-Karadagˆ bo¨lgesindeki savas¸ları takip etmekteydi. Cogˆrafyadaki ayrılıkc¸ı hareketler yu¨z yılın do¨nu¨mu¨nde filizlenmis¸ ve u¨c¸ c¸eyrek asır sonunda Osmanlı Rumeli ordularını teyakkuza gec¸irecek seviyeye ulas¸mıs¸tır. Fransız I·htilali’nin kıvılcımları, Rusya’nın yayılmacı emelleriyle ilk defa Sırbistan’da alevlenmis¸ ve 1829’da (Edirne Barıs¸ı) ic¸is¸lerinde bagˆımsızlık kazanmıs¸lardır.

Balkanlardaki rahatsızlıklar 1875’e kadar Girit’in o¨zerkligˆi (1868) dıs¸ında aynı c¸izgide devam etmis¸ fakat 1875’te bas¸layan Bosna-Hersek isyanı ile bo¨lgede yeni bir do¨neme gec¸ilmis¸tir. Ba^bıa^li kendisini bir anda Balkanlar sathına yayılan genis¸ bir isyan dalgasının tam ortasında buldu. Osmanlı ordusu Osmanlı ordusu her ne kadar bas¸arılı manevralarla isyanları kontrol altına almayı bas¸armıs¸larsa da I·ngiltere, Rusya ve Avusturya devletlerinden gelen yogˆun reform baskıları kars¸ısında Ba^bıa^li; isyanların benzer nedenlerden kaynaklandıgˆını ac¸ıklayarak c¸o¨zu¨mu¨n anayasadan gec¸tigˆini ilan etti (23 Aralık 1876).

Anayasal Monars¸iye Gec¸is¸: Kanun-i Esasi

Kanun-i Esasi’yi, Balkanlarda yas¸anan sorunlar ve bunun u¨zerinden Avrupa devletlerinin Ba^bıa^li’yi sıkıs¸tırmasına verilen bir cevap olarak go¨rmek, su¨recin sadece bir yu¨zu¨nu¨ olus¸turmaktadır. Digˆer yu¨zu¨nde Tanzimat reformlarıyla Osmanlı aydınları arasında anayasa fikrinin 1860’lardan itibaren popu¨lerlik kazanması yatmaktadır. Genc¸ Osmanlılar olarak adlandırılan, ic¸erisinde Namık Kemal ve Ziya Pas¸a gibi bu¨rokratları/aydınları barındıran grup, yaptıkları yayınlarla hem mevcut rejimi eles¸tiriyor hem de anayasanın erdemlerinden bahsediyorlardı.

Anayasa akımının devlet organlarındaki sembol ismi Mithat Pas¸a hazırlanacak anayasayla parc¸alanmanın o¨nu¨nu¨n alınacagˆı ve imparatorlugˆa barıs¸ getirilecegˆine inanıyordu. Bu du¨s¸u¨nceyle anayasa hazırlık c¸alıs¸malarınabas¸kanlık eden Mithat Pas¸a, hazırladıgˆı metni yu¨ru¨rlu¨gˆe koyan sadrazam olarak da adını demokrasi tarihine yazdıracaktı.

Kanun-i Esasi’nin yapı tas¸ları : Anayasanın ilk maddesinde devletin yapısı tanımlanmıs¸ ve ic¸erdigˆivilayetler, bo¨lgeler (memalik ve kıtaat) ve ayrıcalıklı beldelerle (eyala^t-i mu¨mtaze) hic¸bir sebeple ayrılık kabul etmez bir bu¨tu¨n oldugˆu belirtilmis¸tir. 3, 4, 5 ve 6. Maddelerle devletin s¸ekli ac¸ıklanmıs¸tır. Egemenligˆin u¨c¸ organından ilki yani yu¨ru¨tme padis¸aha bırakılmıs¸tır. U¨stelik yaptıgˆı is¸lerden sorumlu tutulmadıgˆı gibi kis¸iligˆinin kutsallıgˆı ayrıca belirtilmis¸tir.

Kanun-i Esasi her ne kadar 1924 yılına kadar uygulamada kalan bir kanun olarak belirtilirse de II. Abdu¨lhamid Do¨nemi’ndeki o¨mru¨ son derece kısa olmus¸tur. 1877 Ocak ayında genel sec¸imlere gidilmis¸ ve 80 Mu¨slu¨man, 50 gayrimu¨slimden olus¸an parlamento, kapılarını 19 Mart 1877’de ac¸mıs¸tır. I·lk do¨nemin c¸alıs¸ma su¨resi son derece kısa olmus¸ ve u¨c¸ buc¸uk ay sonra 28 Haziran 1877’de tatil edilmis¸tir. I·kinci defa parlamento toplanmadan o¨nce yeniden sec¸ime gidilmis¸ ve yeni mebuslarla meclis c¸alıs¸malarına 13 Aralık 1877’de bas¸lamıs¸ ancak Rusya ile devam eden savas¸ neden go¨sterilerek padis¸ah tarafından 14 S¸ubat 1878’de otuz yıllık bir tatile c¸ıkarılmıs¸tır.

Tanzimat S¸ehzadesi I·stibda^d Padis¸ahı: II. Abdu¨lhamid

Sultan Hamid, ko¨klu¨ batılılas¸ma hareketlerinin demir aldıgˆı Gu¨lhane Hattı’ndan u¨c¸ yıl sonra 22 Eylu¨l 1842’de C¸ıragˆan Sarayı’nda Sultan Abdu¨lmecid’in sekizinci c¸ocugˆu, ikinci ogˆlu olarak du¨nyaya geldi. Saraydaki digˆer akranları gibi bes¸ yas¸ına basar basmaz Topkapı Sarayı’ndaki s¸ehzade mektebine go¨nderilir. Burada Arapc¸a, Farsc¸a, Fransızca derslerinin yanı sıra Devlet olaylarını kayıt altına almak amacıyla kurulan Vakanu¨vis Divanı-ı Hu¨mayn2 a bagˆlı bir kalem olarak go¨rev yapan vakanu¨vis Lu¨tfi Efendi’den tarih dersleri alır. Sosyal bilimlerden ziyade matematigˆe merakı vardır.

Asırların alıs¸ılmıs¸lıgˆını ortadan kaldıran olayların ilki 1863 digˆeri 1867’de yas¸anır ve s¸ehzade Hamid devir padis¸ahı Abdu¨laziz’in maiyetinde o¨nce Mısır’a daha sonra da Avrupa’ya seyahate gider. Avrupa seyahati vesilesiyle Fransa, I·ngiltere, Almanya ve Avusturya saraylarına girer, c¸agˆın bu¨yu¨k s¸ehirlerini dolas¸ır, u¨nlu¨leriyle tanıs¸ır. Gezinin kendisinde bıraktıgˆı estetik izler, hem kendi mu¨zik zevkinde (klasik mu¨zik, opera tutkusu gibi) hem de Yıldız Sarayı mimarisinde ac¸ıkc¸a go¨ru¨lecektir. Bundan daha o¨nemlisi Dogˆu ve Batı medeniyetleri arasındaki uc¸urum, s¸ehzadeyi dehs¸ete du¨s¸u¨rmu¨s¸ imparatorlugˆun en az yu¨z yıl geride kaldıgˆını s¸as¸kınlıkla itiraf etmis¸tir. Kısaca genc¸s¸ehzade c¸ok da parlak olmayan egˆitimiyle Tanzimat Do¨nemi olaylarını yakından tetkik ederken, bir bakıma sakıncalı ve yakınında bulunduracagˆı kis¸ileri de tanıma s¸ansı yakalamıs¸tır. Yıldız’daki sarayı bu tecru¨beler ıs¸ıgˆında gu¨rbu¨zles¸irken, idare ilkeleri yine aynı deneyimler su¨zgecinden gec¸erek uygulamaya koymaya bas¸layacaktı.

Liberalizmden Muhafazakarlıgˆa : 1877-78 Rus Savas¸ı sonrasında devletin Balkanlardaki topraklarının neredeyse yarı yarıya azalması, zaten iflas kararı almıs¸ hazinenin agˆır bir savas¸ tazminatını kars¸ılamak zorunda bırakılması ve Rus ordusunun I·stanbul’a kadar ilerlemesi genc¸ sultanı o¨ncekilerden c¸ok farklı politikalar izlemeye sevk etmis¸tir. Prof. Akarlı bunları do¨rt bas¸lık altında toplamıs¸tır:

  1. Tarafsızlık temelinde bir dıs¸ politika izlemek
  2. Mali itibarın tekrar kazanılması ic¸in u¨retim-vergi kaynaklarını gelis¸tirmek
  3. O¨zellikle egˆitim kanalıyla Mu¨slu¨man beldelerin devlete sıkıca bagˆlanmasını sagˆlamak
  4. Adalet ve gu¨venlik kurumlarının gelis¸tirilmesiyle devlet ile halk arasında sagˆlam bir bagˆ olus¸turmak.

Yıldız Saray-ı Hu¨mayu^nu : C¸ıragˆan 1843, Dolmabahc¸e ise 1856 yılında tamamlanarak saray mensuplarının kullanımına sunulmus¸tur. Dolmabahc¸e, babası ve amcası gibi genc¸ sultanın da en o¨nemli yas¸am alanıdır. Yine de Abdu¨lhamid genc¸ligˆinde oldugˆu gibi saltanatında da resmi^ muayedeler dıs¸ında vaktinin bu¨yu¨k bir kısmını kız kardes¸lerinin yalılarında, C¸ıragˆan Sarayı’nda ve Yıldız Ko¨s¸ku¨’nde gec¸irmekteydi. O¨zellikle 93 Harbi devam ederken daha uzun kalmaya bas¸ladıgˆı Yıldız Ko¨s¸ku¨’ne savas¸tan sonra daimi bir s¸ekilde yerles¸mis¸tir.

Osmanlı ordusu o¨zellikle II. Mahmud Do¨nemi’nde birc¸ok degˆis¸ikligˆe ugˆramıs¸tır. Tahta c¸ıkıs¸ının ilk gu¨nlerinde Alemdar’ın c¸abaları sonucu Sekban-ı Cedid ordusu kurulmus¸ ancak Yenic¸eri isyanı ile bu yeni ordu kaldırılmıs¸tı. 1825 yılında kurulan Es¸kinci Ocagˆı, Yenic¸erilerin ilgası ile kapatılmıs¸ ve kaynakları kurulan Asa^kir-i Mansu^re-i Muhammedi^ye ordusuna aktarılmıs¸tır.

Saray Tes¸kilatı

Yıldız’daki tes¸kilatlanmada Topkapı ve Dolmabahc¸e’de kars¸ılas¸tıgˆımız go¨rev dagˆılımına sadık kalınarak, Mabeyn (resmi^) ve Harem (hususi) daireleri ekseninde kurumlas¸maya gidilmis¸ti. Harem dairesinde Gazne saray idaresinden beri go¨ru¨len esvabc¸ı bas¸lılık, ibriktarbas¸lılık ve kilercibas¸lılık gibi sultanın o¨zel hayatını du¨zenleyen bir hizmetka^rlar ordusu bulunmaktaydı. Mabeyn dairesi, sultanın yo¨netim mizacı geregˆi gittikc¸e genis¸lemis¸ hatta Ba^bıa^li efendileri prosedu¨rel is¸lemler ic¸in bile bas¸ka^tibinkapısını as¸ındırmaya bas¸lamıs¸lardı. Mabeyn’nin tepesinde tamamen onursal bir makam olarak sivrilen Mabeyn mu¨s¸irligˆi bulunmaktaydı.

Mabeyn-i Hu¨mayun Mu¨s¸irligˆi : Gerek sultana yakınlıgˆı gerek askeri^ nu¨fuzu ve gerekse Plevne kahramanı Osman Pas¸a gibi mares¸al tarafından doldurulması bakımından ıs¸ıltılı bir makam izlenimi verse de tu¨m bunlar kayıt u¨zerindeydi.

Serya^ver (Ya^ver-i Ekrem) : Mabeyn mu¨s¸irligˆinin altında yer almasına kars¸ın seryaverin sorumlu oldugˆu kis¸i padis¸ahtı. O¨ncesinde yaver sayısı 4-5 civarında olup tek ru¨tbe sahibi kis¸i pas¸a unvanlı seryaverken, Abdu¨lhamid’le beraber kadro sayısı u¨c¸ yu¨zlere ulas¸mıs¸ ve pek c¸ok ferik ve liva ru¨tbeli kurmaylar da^hil edilmis¸ti. Sayılarının artıs¸ıyla beraber do¨nu¨s¸u¨mlu¨ s¸ekilde sarayda hazır bulunmaları istenmis¸ti. Aslında yaverlik, sultanların saray dıs¸ı etkinliklerine es¸lik etmesi amacıyla (bir tu¨r kis¸isel muhafızlık) ihdas edilmis¸ti.

Bu¨yu¨k Mabeyn : Sarayın sembol binasıydı. Saray’ın ana kapısından (koltuk kapısı) girildigˆinde hemen sagˆda yer alan ka^rgi^r, zarif bina, yeni do¨nemde imparatorlugˆun tes¸rifa^t yu¨ku¨nu¨ u¨stlenmis¸ti. U¨c¸ katlı binanın alt katı hademelere, ikinci katı mabeyn personeline ve en u¨st katındaysa sultana ait odalar mevcuttu. Mabeyn Dairesi; bas¸mabeynci ve ikinci mabeynci idaresinde tes¸kilatlanmıs¸toplam 7-8 kis¸ilik bir ofisti. Ofisin en o¨nemli fonksiyonu isminin de c¸agˆrıs¸tırdıgˆı u¨zere padis¸ah ve bu¨rokratlar arasındaki ilis¸kiyi koordine etmekti. So¨z konusu is¸in ic¸erigˆine bakıldıgˆında devlet adamlarının bizatihi padis¸ahla olan go¨ru¨s¸melerini sagˆlamaktan yazıs¸malarınyu¨ru¨tu¨lmesine kadar birtakım sorumluluklar bulunuyordu.

Bas¸kita^bet dairesi : I·lk Tu¨rk-I·slam devletlerinden beri sultana bagˆlı c¸alıs¸an kanc¸ılarya ofisinin belki de en bu¨yu¨gˆu¨ ve en yetkilisi Sultan Abdu¨lhamid’le beraber organize edilmis¸ti. O¨ncesinin bir bas¸ka^tip ve onun yardımcısı 3-4 memurdan ibaret olan daire, yeni sultan ve onun yo¨netim tarzıyla hızla bu¨yu¨mu¨s¸ (seneler ic¸inde sayısı degˆis¸en 20-30 kadar memur) adeta her bir nezaretin mu¨kellef oldugˆu is¸leri u¨stlenmis¸ti. Dairenin bas¸ında bas¸ka^tip unvanlı bir yetkili bulunurdu.

Hususi s¸ifre dairesi ve telgrafhane : Bas¸kitabete bagˆlı olmakla beraber tamamen sultanın kontrolu¨ndeki bir digˆer oda, Hususi s¸ifre Dairesi’ydi. “Hususi” olması Abdu¨lhamid’in yo¨netim tarzından kaynaklanıyordu. Yazıs¸malar ic¸in vilayet idarecilerine ve dıs¸ temsilcilere o¨zel s¸ifreler (miftah) dagˆıtılırken, Abdu¨lhamid kendisi ic¸inayrıca s¸ifreler vererek bir anlamda kitabeti aradan c¸ıkarmıs¸, meselelerle bizzat ilgilenmeye bas¸lamıs¸tı. Sultanın bu¨rokratlarla olan yazıs¸maları bir anlamda kayıt dıs¸ına c¸ıkarmıs¸ olması, sadece sadareti degˆil dogˆrudan kendisinin sec¸tigˆi mabeyn efendilerine dahi gu¨venmedigˆini go¨stermekteydi.

Mabeyn-i Hu¨mayun Mu¨tercimleri : Abdu¨lhamid Do¨nemi’nde hem kadro hem is¸lev bakımından do¨nu¨s¸u¨me ugˆrayan bir digˆer go¨revliler grubu da tercu¨manlardı. O¨ncesinde bas¸mabeynciye bagˆlı iken sultanın is¸leri dogˆrudan u¨stlenmesiyle so¨z konusu memurların konumu yeniden tanımlanmıs¸tı. Sayısı yirmileri bulan tercu¨manlar sadece du¨nya gazetelerinden (ama o¨zellikle Batılı) devletle ilgili haberleri c¸evirmezler aynı zamanda sultanın ilgisine mazhar (polisiye romanlar gibi) eserleri de Tu¨rkc¸u¨’ye aktarırlardı.

Komisyonlar : nezaretleri aradan c¸ıkarmak, idareyi dogˆrudan ele almak amacıyla olus¸turulan saray merkezli aygıtlardı. Birinci bas¸kanı padis¸ah olan komisyonun asıl go¨revi saraydan askeri^ is¸lerle ilgili go¨nderilen raporları incelemekti. Bunun yanında birtakım bayındırlık ihalelerinin (liman, demir yolu ins¸ası gibi) askeri^ bakımdan go¨ru¨s¸u¨lmesi ve olası savas¸ senaryoları, komisyonun gu¨ndem maddeleriydi. Emeklilikle ilgili ilk c¸alıs¸malar, memur maas¸larını kayda degˆer s¸ekilde du¨zenleyen 1880 tarihli yasaya dayanır. 1884 tarihli Memurin-i Mu¨lkiye Terakki ve Tekau¨d Kararnamesi ise emeklilik da^hil Osmanlı memurunun o¨zlu¨k haklarıyla ilgili milat kabul edilebilecek ilkeleri ic¸ermekteydi. Yine de yasalar ve ilk adımlar gu¨nu¨n gerc¸eklerini go¨rmemize engellememelidir. Osmanlı sivil-asker bu¨rokrasisini olus¸turan askeri^, mu¨lki ve ilmiye hiyerars¸isinin sadece kendi personeline hizmet veren emekli (tekau¨d) sandıkları vardı. Kaldı ki so¨z konusu sandıklar tu¨m nezaret personelini kapsamadıgˆı ic¸in sıhhiye tekau¨d, hicaz demir yolu tekau¨d gibi personelinin haklarını korumak ic¸in tes¸kilatlanmıs¸ ilave sandık tes¸kilatları ortaya c¸ıkmıs¸tı.

I·stibdad Aygıtları: Jurnal ve Sansu¨r : HafiyyeTes¸kilatı’nın kurulus¸u, 1876 o¨ncesine gitmekle beraber yasal du¨zenleme ve kurumlas¸ma bagˆlamında esas gelis¸me Sultan Hamid Do¨nemi’nde go¨ru¨lmu¨s¸tu¨r. Kagˆıt u¨zerinde Zaptiyye Nezareti’ne bagˆlı olsa da hu¨nka^ra bagˆlı c¸alıs¸maktaydı.

Ba^bıa^li

III. Selim’in ac¸tıgˆı kapı sayesinde Batı u¨lkelerinde bulunan ve kendi deneyimleri ıs¸ıgˆında imparatorlukları ile Avrupa u¨lkeleri arasında olus¸an uc¸urumu tes¸his eden Osmanlı bu¨rokratları, o¨zellikle II. Mahmut’tan itibaren reform politikalarının radikal bir s¸ekilde degˆis¸mesine o¨ncu¨lu¨k etmis¸, bu kapsamda kendi mevcudiyetlerini de sagˆlama alan birtakım prensip ve ilkelerin de mu¨mku¨n oldugˆunca yerles¸mesine c¸alıs¸mıs¸lardı.

Bas¸vekil : II. Mahmut tarafından ilk defa getirilmis¸ Bas¸vekil payesi, sivil bu¨rokrasinin su¨reci kontrol etmesi ile tekrar Sadrazam olarak tekrar uygulamaya konulmus¸tur.

Maliye Nezareti : II. Mahmud tarafından ihdas edilen, Tanzimat Do¨nemi’nde bu¨yu¨me go¨steren ve Kanun-i Esasi’nin malum 40. maddesi ile kurumsal ve is¸levsel boyutları tanımlanan nezaret, o¨zellikle 1877 yılında modern bu¨rokratik o¨rgu¨tlerden alınan s¸ablonlara go¨re yapılandırıldıgˆında, Osmanlı bu¨rokrasisinin seyrine ha^kim olacak kadar merkezi^ bir konuma yu¨kselmis¸ti. 1296 (1877) tarihli nizamname, maliye tes¸kilatını iki ana eksen u¨zerinde kurgulamıs¸tı. Bunlardan ilki merkez, ikincisi ise c¸evre (mu¨lhak) tes¸kilatıydı.

Hariciye Nezareti : II. Abdu¨lhamid Do¨nemi’nde tes¸kilat bakımından gelis¸me go¨steren ancak kurumsal saygınlık bakımından as¸ınmalara ugˆrayan digˆer bir devlet organı da Hariciye Nezareti’ydi. O¨zellikle Tercu¨me Odası ile bas¸ta gelecegˆin sadrazamları olmak u¨zere birc¸ok devlet ricalini yetis¸tiren kurum, “devr-i istibdad” da yetkilerin Yıldız’da toplanması sonucunda icra degˆil, tipik bir istis¸are organına do¨nu¨s¸mu¨s¸tu¨r.

Da^hiliye Nezareti : II. Mahmud Do¨nemi’nin sonlarında c¸ic¸eklenen nezaret o¨rgu¨tlenmesi ic¸erisinde kurulan (1836- 1837) ancak Tanzimat bu¨rokratlarının yukarıda bahsedilen politikalarının kurbanı olarak yetkileri Sadaret’e devredilen tes¸kilat, Sultan Abdu¨lhamid iktidarında yeniden organize edilmis¸, nazır ataması gerc¸ekles¸tirilerek bir kere daha kurulmus¸tu (1877). Yıldız merkezli yapılanma ve tas¸radaki otonom idarelerin vilayet sisteminin aleyhine artıs¸ına kars¸ın Abdu¨lhamid iktidarının sonunda nezaret ic¸erisinde 18 ana u¨nite altında toplanabilecek hiyerars¸ik bir o¨rgu¨tlenme, gelis¸menin en ac¸ık go¨stergesiydi. Ayrıca harcama istatistikleri go¨z o¨nu¨ne alındıgˆında da Maliye Nezareti’nden sonra sivil bu¨rokrasinin en bu¨yu¨k bu¨tc¸e paydasına sahip nezaretiydi. Bu¨rokratik kadroların bu¨yu¨k bir kısmını ic¸ermesine ve en o¨nemli karar organlarını ic¸inde barındırmasına ragˆmen Da^hiliye Nezaretinin bir c¸alıs¸ma yo¨netmeligˆinin bulunmayıs¸ı kurumun tanımlanmasını ve de ic¸yapısının analizini oldukc¸a zorlas¸tırmıs¸tır.

1908 tarihli devlet yıllarına go¨re nezaret s¸u birimlerden olus¸maktaydı; bas¸ta nazır ve yardımcısı mu¨stes¸ar olmak u¨zere: 1-Tesri-i muamelat ve Islahat Komisyonu 2- Mektubi Kalemi 3- Evrak Kalemi 4- Muhasebe Kalemi 5- Matbuat-ı Dahiliye Mu¨du¨riyeti 6- Vilayat Kalemi 7- Hesabat Kalemi 8- Kuyudat Kalemi 9- I·statistik Kalemi 10- Evrak Kalemi 11- Vukuat Kalemi 12- Mu¨rur Kalemi13- Pasaport Kalemi 14- Dahiliye Nezareti Mu¨bayaat Komisyonu 15- Sicil-i Ahval S¸ubesi 16- Kapı Kethu¨daları 17- Komisyon-u Mahsus ve 18- Komisyon Kalemi.

Osmanlı Tas¸rası : Da^hiliye Nezaretinin tekrar kurulurken yu¨ru¨rlu¨gˆe sokulan idare-i Umumiye-i Vilayat Talimatnamesi ile 1864 ve 1871 idare-i Umumiye-i Vilayat Nizamnameleri yeniden go¨zden gec¸irilmis¸ti. Abdu¨lhamid Do¨nemi’nin sonunda toplam otuz iki vilayet bulunmaktaydı.

GI·RI·S¸

II. Abdu¨lhamid Agˆustos 1876 tarihinde 34. Osmanlı padis¸ahı olarak tahta otururken, Tanzimat’ın kendisine bırakmıs¸ oldugˆu iki ac¸mazla yu¨zles¸mek zorunda kalmıs¸tır. Bunlardan ilki, 1808 tarihinden itibaren tu¨m Rumeli topraklarını tehdit eden Balkan milliyetc¸iligˆi, digˆeri devletin degˆil reform planlarını gerc¸ekles¸tirmek, rutin is¸lemlerini dahi yapmaktan alıkoyan mali iflas idi (1875 moratoryumu). Balkan milliyetc¸iligˆi o¨nce anayasa daha sonra da parlamento gibi kurumları Osmanlı siyasal sistemine ekleyip gec¸ici bir rejim degˆis¸ikligˆine yol ac¸mıs¸tır. Kral ve parlamento barındıran, I·ngiltere’de aynı adla anılan bir siyasal sitem olan Westminster modeli benzeri bir modelle tas¸rada yerel idare kurulmasını ve Osmanlı mali itibarını yok etmesi amac¸lı 1881 Du¨yu¨n idaresi, 1883 Reji olamk u¨zere Osmanlı borc¸larını tahsil etmek amac¸lı kurulan emperyal idareler kurulmus¸tur. Ayrıca Osmanlı mali bu¨rokrasisi, kendini du¨nya sistemine uyarlayacak u¨retim arac¸ları ya da reform planları gelis¸tiremedigˆinden kendisini o¨nce vergisini toplayamayan sonunda da borcunu o¨deyemeyen bir u¨lke durumuna du¨s¸u¨nu¨lerek bagˆımlılık ilis¸kilerine go¨re go¨mu¨lmu¨s¸tu¨r. Mali kararlarını alamayan, tas¸rasına hu¨kmedemeyen devlet ic¸erisinde kendine has bir otoriter a^da^b (istibda^d), 1890’lardan itibaren etkisini artıracak ve mevcut bu¨rokratik ku¨ltu¨ru¨n bu¨rokratik ku¨ltu¨rde do¨nu¨s¸u¨me ugˆratmıs¸tır.

Balkan Milliyetc¸iligˆi

I·stanbul’daki kamuoyu cos¸kuyla yeni padis¸ahlarının tahta oturma to¨renlerini izlerken, digˆer yanda merakla ve daha c¸ok o¨fkeyle devam etmekte olan Sırbistan-Karadagˆ bo¨lgesindeki savas¸ları takip etmekteydi. Cogˆrafyadaki ayrılıkc¸ı hareketler yu¨z yılın do¨nu¨mu¨nde filizlenmis¸ ve u¨c¸ c¸eyrek asır sonunda Osmanlı Rumeli ordularını teyakkuza gec¸irecek seviyeye ulas¸mıs¸tır. Fransız I·htilali’nin kıvılcımları, Rusya’nın yayılmacı emelleriyle ilk defa Sırbistan’da alevlenmis¸ ve 1829’da (Edirne Barıs¸ı) ic¸is¸lerinde bagˆımsızlık kazanmıs¸lardır.

Balkanlardaki rahatsızlıklar 1875’e kadar Girit’in o¨zerkligˆi (1868) dıs¸ında aynı c¸izgide devam etmis¸ fakat 1875’te bas¸layan Bosna-Hersek isyanı ile bo¨lgede yeni bir do¨neme gec¸ilmis¸tir. Ba^bıa^li kendisini bir anda Balkanlar sathına yayılan genis¸ bir isyan dalgasının tam ortasında buldu. Osmanlı ordusu Osmanlı ordusu her ne kadar bas¸arılı manevralarla isyanları kontrol altına almayı bas¸armıs¸larsa da I·ngiltere, Rusya ve Avusturya devletlerinden gelen yogˆun reform baskıları kars¸ısında Ba^bıa^li; isyanların benzer nedenlerden kaynaklandıgˆını ac¸ıklayarak c¸o¨zu¨mu¨n anayasadan gec¸tigˆini ilan etti (23 Aralık 1876).

Anayasal Monars¸iye Gec¸is¸: Kanun-i Esasi

Kanun-i Esasi’yi, Balkanlarda yas¸anan sorunlar ve bunun u¨zerinden Avrupa devletlerinin Ba^bıa^li’yi sıkıs¸tırmasına verilen bir cevap olarak go¨rmek, su¨recin sadece bir yu¨zu¨nu¨ olus¸turmaktadır. Digˆer yu¨zu¨nde Tanzimat reformlarıyla Osmanlı aydınları arasında anayasa fikrinin 1860’lardan itibaren popu¨lerlik kazanması yatmaktadır. Genc¸ Osmanlılar olarak adlandırılan, ic¸erisinde Namık Kemal ve Ziya Pas¸a gibi bu¨rokratları/aydınları barındıran grup, yaptıkları yayınlarla hem mevcut rejimi eles¸tiriyor hem de anayasanın erdemlerinden bahsediyorlardı.

Anayasa akımının devlet organlarındaki sembol ismi Mithat Pas¸a hazırlanacak anayasayla parc¸alanmanın o¨nu¨nu¨n alınacagˆı ve imparatorlugˆa barıs¸ getirilecegˆine inanıyordu. Bu du¨s¸u¨nceyle anayasa hazırlık c¸alıs¸malarınabas¸kanlık eden Mithat Pas¸a, hazırladıgˆı metni yu¨ru¨rlu¨gˆe koyan sadrazam olarak da adını demokrasi tarihine yazdıracaktı.

Kanun-i Esasi’nin yapı tas¸ları : Anayasanın ilk maddesinde devletin yapısı tanımlanmıs¸ ve ic¸erdigˆivilayetler, bo¨lgeler (memalik ve kıtaat) ve ayrıcalıklı beldelerle (eyala^t-i mu¨mtaze) hic¸bir sebeple ayrılık kabul etmez bir bu¨tu¨n oldugˆu belirtilmis¸tir. 3, 4, 5 ve 6. Maddelerle devletin s¸ekli ac¸ıklanmıs¸tır. Egemenligˆin u¨c¸ organından ilki yani yu¨ru¨tme padis¸aha bırakılmıs¸tır. U¨stelik yaptıgˆı is¸lerden sorumlu tutulmadıgˆı gibi kis¸iligˆinin kutsallıgˆı ayrıca belirtilmis¸tir.

Kanun-i Esasi her ne kadar 1924 yılına kadar uygulamada kalan bir kanun olarak belirtilirse de II. Abdu¨lhamid Do¨nemi’ndeki o¨mru¨ son derece kısa olmus¸tur. 1877 Ocak ayında genel sec¸imlere gidilmis¸ ve 80 Mu¨slu¨man, 50 gayrimu¨slimden olus¸an parlamento, kapılarını 19 Mart 1877’de ac¸mıs¸tır. I·lk do¨nemin c¸alıs¸ma su¨resi son derece kısa olmus¸ ve u¨c¸ buc¸uk ay sonra 28 Haziran 1877’de tatil edilmis¸tir. I·kinci defa parlamento toplanmadan o¨nce yeniden sec¸ime gidilmis¸ ve yeni mebuslarla meclis c¸alıs¸malarına 13 Aralık 1877’de bas¸lamıs¸ ancak Rusya ile devam eden savas¸ neden go¨sterilerek padis¸ah tarafından 14 S¸ubat 1878’de otuz yıllık bir tatile c¸ıkarılmıs¸tır.

Tanzimat S¸ehzadesi I·stibda^d Padis¸ahı: II. Abdu¨lhamid

Sultan Hamid, ko¨klu¨ batılılas¸ma hareketlerinin demir aldıgˆı Gu¨lhane Hattı’ndan u¨c¸ yıl sonra 22 Eylu¨l 1842’de C¸ıragˆan Sarayı’nda Sultan Abdu¨lmecid’in sekizinci c¸ocugˆu, ikinci ogˆlu olarak du¨nyaya geldi. Saraydaki digˆer akranları gibi bes¸ yas¸ına basar basmaz Topkapı Sarayı’ndaki s¸ehzade mektebine go¨nderilir. Burada Arapc¸a, Farsc¸a, Fransızca derslerinin yanı sıra Devlet olaylarını kayıt altına almak amacıyla kurulan Vakanu¨vis Divanı-ı Hu¨mayn2 a bagˆlı bir kalem olarak go¨rev yapan vakanu¨vis Lu¨tfi Efendi’den tarih dersleri alır. Sosyal bilimlerden ziyade matematigˆe merakı vardır.

Asırların alıs¸ılmıs¸lıgˆını ortadan kaldıran olayların ilki 1863 digˆeri 1867’de yas¸anır ve s¸ehzade Hamid devir padis¸ahı Abdu¨laziz’in maiyetinde o¨nce Mısır’a daha sonra da Avrupa’ya seyahate gider. Avrupa seyahati vesilesiyle Fransa, I·ngiltere, Almanya ve Avusturya saraylarına girer, c¸agˆın bu¨yu¨k s¸ehirlerini dolas¸ır, u¨nlu¨leriyle tanıs¸ır. Gezinin kendisinde bıraktıgˆı estetik izler, hem kendi mu¨zik zevkinde (klasik mu¨zik, opera tutkusu gibi) hem de Yıldız Sarayı mimarisinde ac¸ıkc¸a go¨ru¨lecektir. Bundan daha o¨nemlisi Dogˆu ve Batı medeniyetleri arasındaki uc¸urum, s¸ehzadeyi dehs¸ete du¨s¸u¨rmu¨s¸ imparatorlugˆun en az yu¨z yıl geride kaldıgˆını s¸as¸kınlıkla itiraf etmis¸tir. Kısaca genc¸s¸ehzade c¸ok da parlak olmayan egˆitimiyle Tanzimat Do¨nemi olaylarını yakından tetkik ederken, bir bakıma sakıncalı ve yakınında bulunduracagˆı kis¸ileri de tanıma s¸ansı yakalamıs¸tır. Yıldız’daki sarayı bu tecru¨beler ıs¸ıgˆında gu¨rbu¨zles¸irken, idare ilkeleri yine aynı deneyimler su¨zgecinden gec¸erek uygulamaya koymaya bas¸layacaktı.

Liberalizmden Muhafazakarlıgˆa : 1877-78 Rus Savas¸ı sonrasında devletin Balkanlardaki topraklarının neredeyse yarı yarıya azalması, zaten iflas kararı almıs¸ hazinenin agˆır bir savas¸ tazminatını kars¸ılamak zorunda bırakılması ve Rus ordusunun I·stanbul’a kadar ilerlemesi genc¸ sultanı o¨ncekilerden c¸ok farklı politikalar izlemeye sevk etmis¸tir. Prof. Akarlı bunları do¨rt bas¸lık altında toplamıs¸tır:

  1. Tarafsızlık temelinde bir dıs¸ politika izlemek
  2. Mali itibarın tekrar kazanılması ic¸in u¨retim-vergi kaynaklarını gelis¸tirmek
  3. O¨zellikle egˆitim kanalıyla Mu¨slu¨man beldelerin devlete sıkıca bagˆlanmasını sagˆlamak
  4. Adalet ve gu¨venlik kurumlarının gelis¸tirilmesiyle devlet ile halk arasında sagˆlam bir bagˆ olus¸turmak.

Yıldız Saray-ı Hu¨mayu^nu : C¸ıragˆan 1843, Dolmabahc¸e ise 1856 yılında tamamlanarak saray mensuplarının kullanımına sunulmus¸tur. Dolmabahc¸e, babası ve amcası gibi genc¸ sultanın da en o¨nemli yas¸am alanıdır. Yine de Abdu¨lhamid genc¸ligˆinde oldugˆu gibi saltanatında da resmi^ muayedeler dıs¸ında vaktinin bu¨yu¨k bir kısmını kız kardes¸lerinin yalılarında, C¸ıragˆan Sarayı’nda ve Yıldız Ko¨s¸ku¨’nde gec¸irmekteydi. O¨zellikle 93 Harbi devam ederken daha uzun kalmaya bas¸ladıgˆı Yıldız Ko¨s¸ku¨’ne savas¸tan sonra daimi bir s¸ekilde yerles¸mis¸tir.

Osmanlı ordusu o¨zellikle II. Mahmud Do¨nemi’nde birc¸ok degˆis¸ikligˆe ugˆramıs¸tır. Tahta c¸ıkıs¸ının ilk gu¨nlerinde Alemdar’ın c¸abaları sonucu Sekban-ı Cedid ordusu kurulmus¸ ancak Yenic¸eri isyanı ile bu yeni ordu kaldırılmıs¸tı. 1825 yılında kurulan Es¸kinci Ocagˆı, Yenic¸erilerin ilgası ile kapatılmıs¸ ve kaynakları kurulan Asa^kir-i Mansu^re-i Muhammedi^ye ordusuna aktarılmıs¸tır.

Saray Tes¸kilatı

Yıldız’daki tes¸kilatlanmada Topkapı ve Dolmabahc¸e’de kars¸ılas¸tıgˆımız go¨rev dagˆılımına sadık kalınarak, Mabeyn (resmi^) ve Harem (hususi) daireleri ekseninde kurumlas¸maya gidilmis¸ti. Harem dairesinde Gazne saray idaresinden beri go¨ru¨len esvabc¸ı bas¸lılık, ibriktarbas¸lılık ve kilercibas¸lılık gibi sultanın o¨zel hayatını du¨zenleyen bir hizmetka^rlar ordusu bulunmaktaydı. Mabeyn dairesi, sultanın yo¨netim mizacı geregˆi gittikc¸e genis¸lemis¸ hatta Ba^bıa^li efendileri prosedu¨rel is¸lemler ic¸in bile bas¸ka^tibinkapısını as¸ındırmaya bas¸lamıs¸lardı. Mabeyn’nin tepesinde tamamen onursal bir makam olarak sivrilen Mabeyn mu¨s¸irligˆi bulunmaktaydı.

Mabeyn-i Hu¨mayun Mu¨s¸irligˆi : Gerek sultana yakınlıgˆı gerek askeri^ nu¨fuzu ve gerekse Plevne kahramanı Osman Pas¸a gibi mares¸al tarafından doldurulması bakımından ıs¸ıltılı bir makam izlenimi verse de tu¨m bunlar kayıt u¨zerindeydi.

Serya^ver (Ya^ver-i Ekrem) : Mabeyn mu¨s¸irligˆinin altında yer almasına kars¸ın seryaverin sorumlu oldugˆu kis¸i padis¸ahtı. O¨ncesinde yaver sayısı 4-5 civarında olup tek ru¨tbe sahibi kis¸i pas¸a unvanlı seryaverken, Abdu¨lhamid’le beraber kadro sayısı u¨c¸ yu¨zlere ulas¸mıs¸ ve pek c¸ok ferik ve liva ru¨tbeli kurmaylar da^hil edilmis¸ti. Sayılarının artıs¸ıyla beraber do¨nu¨s¸u¨mlu¨ s¸ekilde sarayda hazır bulunmaları istenmis¸ti. Aslında yaverlik, sultanların saray dıs¸ı etkinliklerine es¸lik etmesi amacıyla (bir tu¨r kis¸isel muhafızlık) ihdas edilmis¸ti.

Bu¨yu¨k Mabeyn : Sarayın sembol binasıydı. Saray’ın ana kapısından (koltuk kapısı) girildigˆinde hemen sagˆda yer alan ka^rgi^r, zarif bina, yeni do¨nemde imparatorlugˆun tes¸rifa^t yu¨ku¨nu¨ u¨stlenmis¸ti. U¨c¸ katlı binanın alt katı hademelere, ikinci katı mabeyn personeline ve en u¨st katındaysa sultana ait odalar mevcuttu. Mabeyn Dairesi; bas¸mabeynci ve ikinci mabeynci idaresinde tes¸kilatlanmıs¸toplam 7-8 kis¸ilik bir ofisti. Ofisin en o¨nemli fonksiyonu isminin de c¸agˆrıs¸tırdıgˆı u¨zere padis¸ah ve bu¨rokratlar arasındaki ilis¸kiyi koordine etmekti. So¨z konusu is¸in ic¸erigˆine bakıldıgˆında devlet adamlarının bizatihi padis¸ahla olan go¨ru¨s¸melerini sagˆlamaktan yazıs¸malarınyu¨ru¨tu¨lmesine kadar birtakım sorumluluklar bulunuyordu.

Bas¸kita^bet dairesi : I·lk Tu¨rk-I·slam devletlerinden beri sultana bagˆlı c¸alıs¸an kanc¸ılarya ofisinin belki de en bu¨yu¨gˆu¨ ve en yetkilisi Sultan Abdu¨lhamid’le beraber organize edilmis¸ti. O¨ncesinin bir bas¸ka^tip ve onun yardımcısı 3-4 memurdan ibaret olan daire, yeni sultan ve onun yo¨netim tarzıyla hızla bu¨yu¨mu¨s¸ (seneler ic¸inde sayısı degˆis¸en 20-30 kadar memur) adeta her bir nezaretin mu¨kellef oldugˆu is¸leri u¨stlenmis¸ti. Dairenin bas¸ında bas¸ka^tip unvanlı bir yetkili bulunurdu.

Hususi s¸ifre dairesi ve telgrafhane : Bas¸kitabete bagˆlı olmakla beraber tamamen sultanın kontrolu¨ndeki bir digˆer oda, Hususi s¸ifre Dairesi’ydi. “Hususi” olması Abdu¨lhamid’in yo¨netim tarzından kaynaklanıyordu. Yazıs¸malar ic¸in vilayet idarecilerine ve dıs¸ temsilcilere o¨zel s¸ifreler (miftah) dagˆıtılırken, Abdu¨lhamid kendisi ic¸inayrıca s¸ifreler vererek bir anlamda kitabeti aradan c¸ıkarmıs¸, meselelerle bizzat ilgilenmeye bas¸lamıs¸tı. Sultanın bu¨rokratlarla olan yazıs¸maları bir anlamda kayıt dıs¸ına c¸ıkarmıs¸ olması, sadece sadareti degˆil dogˆrudan kendisinin sec¸tigˆi mabeyn efendilerine dahi gu¨venmedigˆini go¨stermekteydi.

Mabeyn-i Hu¨mayun Mu¨tercimleri : Abdu¨lhamid Do¨nemi’nde hem kadro hem is¸lev bakımından do¨nu¨s¸u¨me ugˆrayan bir digˆer go¨revliler grubu da tercu¨manlardı. O¨ncesinde bas¸mabeynciye bagˆlı iken sultanın is¸leri dogˆrudan u¨stlenmesiyle so¨z konusu memurların konumu yeniden tanımlanmıs¸tı. Sayısı yirmileri bulan tercu¨manlar sadece du¨nya gazetelerinden (ama o¨zellikle Batılı) devletle ilgili haberleri c¸evirmezler aynı zamanda sultanın ilgisine mazhar (polisiye romanlar gibi) eserleri de Tu¨rkc¸u¨’ye aktarırlardı.

Komisyonlar : nezaretleri aradan c¸ıkarmak, idareyi dogˆrudan ele almak amacıyla olus¸turulan saray merkezli aygıtlardı. Birinci bas¸kanı padis¸ah olan komisyonun asıl go¨revi saraydan askeri^ is¸lerle ilgili go¨nderilen raporları incelemekti. Bunun yanında birtakım bayındırlık ihalelerinin (liman, demir yolu ins¸ası gibi) askeri^ bakımdan go¨ru¨s¸u¨lmesi ve olası savas¸ senaryoları, komisyonun gu¨ndem maddeleriydi. Emeklilikle ilgili ilk c¸alıs¸malar, memur maas¸larını kayda degˆer s¸ekilde du¨zenleyen 1880 tarihli yasaya dayanır. 1884 tarihli Memurin-i Mu¨lkiye Terakki ve Tekau¨d Kararnamesi ise emeklilik da^hil Osmanlı memurunun o¨zlu¨k haklarıyla ilgili milat kabul edilebilecek ilkeleri ic¸ermekteydi. Yine de yasalar ve ilk adımlar gu¨nu¨n gerc¸eklerini go¨rmemize engellememelidir. Osmanlı sivil-asker bu¨rokrasisini olus¸turan askeri^, mu¨lki ve ilmiye hiyerars¸isinin sadece kendi personeline hizmet veren emekli (tekau¨d) sandıkları vardı. Kaldı ki so¨z konusu sandıklar tu¨m nezaret personelini kapsamadıgˆı ic¸in sıhhiye tekau¨d, hicaz demir yolu tekau¨d gibi personelinin haklarını korumak ic¸in tes¸kilatlanmıs¸ ilave sandık tes¸kilatları ortaya c¸ıkmıs¸tı.

I·stibdad Aygıtları: Jurnal ve Sansu¨r : HafiyyeTes¸kilatı’nın kurulus¸u, 1876 o¨ncesine gitmekle beraber yasal du¨zenleme ve kurumlas¸ma bagˆlamında esas gelis¸me Sultan Hamid Do¨nemi’nde go¨ru¨lmu¨s¸tu¨r. Kagˆıt u¨zerinde Zaptiyye Nezareti’ne bagˆlı olsa da hu¨nka^ra bagˆlı c¸alıs¸maktaydı.

Ba^bıa^li

III. Selim’in ac¸tıgˆı kapı sayesinde Batı u¨lkelerinde bulunan ve kendi deneyimleri ıs¸ıgˆında imparatorlukları ile Avrupa u¨lkeleri arasında olus¸an uc¸urumu tes¸his eden Osmanlı bu¨rokratları, o¨zellikle II. Mahmut’tan itibaren reform politikalarının radikal bir s¸ekilde degˆis¸mesine o¨ncu¨lu¨k etmis¸, bu kapsamda kendi mevcudiyetlerini de sagˆlama alan birtakım prensip ve ilkelerin de mu¨mku¨n oldugˆunca yerles¸mesine c¸alıs¸mıs¸lardı.

Bas¸vekil : II. Mahmut tarafından ilk defa getirilmis¸ Bas¸vekil payesi, sivil bu¨rokrasinin su¨reci kontrol etmesi ile tekrar Sadrazam olarak tekrar uygulamaya konulmus¸tur.

Maliye Nezareti : II. Mahmud tarafından ihdas edilen, Tanzimat Do¨nemi’nde bu¨yu¨me go¨steren ve Kanun-i Esasi’nin malum 40. maddesi ile kurumsal ve is¸levsel boyutları tanımlanan nezaret, o¨zellikle 1877 yılında modern bu¨rokratik o¨rgu¨tlerden alınan s¸ablonlara go¨re yapılandırıldıgˆında, Osmanlı bu¨rokrasisinin seyrine ha^kim olacak kadar merkezi^ bir konuma yu¨kselmis¸ti. 1296 (1877) tarihli nizamname, maliye tes¸kilatını iki ana eksen u¨zerinde kurgulamıs¸tı. Bunlardan ilki merkez, ikincisi ise c¸evre (mu¨lhak) tes¸kilatıydı.

Hariciye Nezareti : II. Abdu¨lhamid Do¨nemi’nde tes¸kilat bakımından gelis¸me go¨steren ancak kurumsal saygınlık bakımından as¸ınmalara ugˆrayan digˆer bir devlet organı da Hariciye Nezareti’ydi. O¨zellikle Tercu¨me Odası ile bas¸ta gelecegˆin sadrazamları olmak u¨zere birc¸ok devlet ricalini yetis¸tiren kurum, “devr-i istibdad” da yetkilerin Yıldız’da toplanması sonucunda icra degˆil, tipik bir istis¸are organına do¨nu¨s¸mu¨s¸tu¨r.

Da^hiliye Nezareti : II. Mahmud Do¨nemi’nin sonlarında c¸ic¸eklenen nezaret o¨rgu¨tlenmesi ic¸erisinde kurulan (1836- 1837) ancak Tanzimat bu¨rokratlarının yukarıda bahsedilen politikalarının kurbanı olarak yetkileri Sadaret’e devredilen tes¸kilat, Sultan Abdu¨lhamid iktidarında yeniden organize edilmis¸, nazır ataması gerc¸ekles¸tirilerek bir kere daha kurulmus¸tu (1877). Yıldız merkezli yapılanma ve tas¸radaki otonom idarelerin vilayet sisteminin aleyhine artıs¸ına kars¸ın Abdu¨lhamid iktidarının sonunda nezaret ic¸erisinde 18 ana u¨nite altında toplanabilecek hiyerars¸ik bir o¨rgu¨tlenme, gelis¸menin en ac¸ık go¨stergesiydi. Ayrıca harcama istatistikleri go¨z o¨nu¨ne alındıgˆında da Maliye Nezareti’nden sonra sivil bu¨rokrasinin en bu¨yu¨k bu¨tc¸e paydasına sahip nezaretiydi. Bu¨rokratik kadroların bu¨yu¨k bir kısmını ic¸ermesine ve en o¨nemli karar organlarını ic¸inde barındırmasına ragˆmen Da^hiliye Nezaretinin bir c¸alıs¸ma yo¨netmeligˆinin bulunmayıs¸ı kurumun tanımlanmasını ve de ic¸yapısının analizini oldukc¸a zorlas¸tırmıs¸tır.

1908 tarihli devlet yıllarına go¨re nezaret s¸u birimlerden olus¸maktaydı; bas¸ta nazır ve yardımcısı mu¨stes¸ar olmak u¨zere: 1-Tesri-i muamelat ve Islahat Komisyonu 2- Mektubi Kalemi 3- Evrak Kalemi 4- Muhasebe Kalemi 5- Matbuat-ı Dahiliye Mu¨du¨riyeti 6- Vilayat Kalemi 7- Hesabat Kalemi 8- Kuyudat Kalemi 9- I·statistik Kalemi 10- Evrak Kalemi 11- Vukuat Kalemi 12- Mu¨rur Kalemi13- Pasaport Kalemi 14- Dahiliye Nezareti Mu¨bayaat Komisyonu 15- Sicil-i Ahval S¸ubesi 16- Kapı Kethu¨daları 17- Komisyon-u Mahsus ve 18- Komisyon Kalemi.

Osmanlı Tas¸rası : Da^hiliye Nezaretinin tekrar kurulurken yu¨ru¨rlu¨gˆe sokulan idare-i Umumiye-i Vilayat Talimatnamesi ile 1864 ve 1871 idare-i Umumiye-i Vilayat Nizamnameleri yeniden go¨zden gec¸irilmis¸ti. Abdu¨lhamid Do¨nemi’nin sonunda toplam otuz iki vilayet bulunmaktaydı.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.