Açıköğretim Ders Notları

Turizm Sosyolojisi Dersi 7. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Turizm Sosyolojisi Dersi 7. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Küreselleşme Ve Turizm

Küreselleşme Nedir?

Küreselleşmenin anlaşılabilmesi için; küreselleşmenin temel özellikleri, küreselleşmenin olumlu ve olumsuz etkileri, küreselleşmenin turizm üzerindeki etkisi gibi konulara değinmek gerekmektedir.

Küreselleşmenin Temel Özellikleri

Küreselleşme, belirli tarihsel koşulların ortaya çıkması sonucu, gelişen iletişim ve ulaşım teknolojilerinin de katkısıyla dünya sisteminin politik, ekonomik ve sosyal alanda köklü bir dönüşüm geçirmesini ifade etmektedir. Öncelikle küreselleşmenin nedenlerine baktığımızda, en temel neden tarihsel bağlamdır.

1945’te II. Dünya Savaşı’nın bitmesiyle ortaya çıkan çift kutuplu uluslararası yapı Soğuk Savaş olarak adlandırılmaktadır. 1970’lerden itibaren uluslararası barışın yerleşmesi ve ulusal ekonomilerin yeniden inşa sürecini tamamlamasıyla birlikte Soğuk Savaş döneminde bir yumuşama meydana geldi. Bu yumuşama, ulusal ekonomilerin dışa açılmasını, ulus-devlet sınırlarının sermaye, mallar ve insanların hareketliliğine izin verecek biçimde zayıflamasını ve daha önce bloklar içinde gerçekleşen uluslararası ilişkilerin küresel düzlemde gerçekleşmesine yol açtı.

Tarihsel bağlam dışında, küreselleşmenin bir başka nedeni de ulaşım ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerdir. Ulaşım açısından baktığımızda, uçak teknolojilerinin gelişmesi, yaygınlaşması ve ucuzlaması artık daha fazla insanın bu teknolojilerden faydalanabileceği anlamına gelmekteydi. İletişim teknolojileri açısından değerlendirdiğimizde ise en dikkat çekici gelişme bilişim teknolojilerindeki gelişme ve bunun yaygınlaşmasıdır. Öncelikle daha fazla insan bilgisayar kullanmakta, dolayısıyla bilişimdeki gelişmelere hızlı bir biçimde ulaşabilmektedir. İkinci olarak internetin yaygınlaşması toplumları birbirine yakınlaştırmakta, aynı zamanda bir bilgi akışı yaratmaktadır. Castells, bu gelişmeleri bilgi çağı ve ağ toplumu kavramlarıyla açıklamaktadır. Ağ toplumu, bireylerin artık yerel ya da ulusal kimlik unsurlarıyla değil ağdaki yerleriyle tanımlandığım, birey ve ağ arasında sürekli bir karşılıklı ilişki olduğunu ifade etmektedir.

Küreselleşmeyi politik, ekonomik ve sosyal dönüşümleri açısından değerlendirmek sonuçları anlamak açısından kolaylık sağlayacaktır. Politik açıdan bakıldığında küreselleşme artan sermaye ve insan hareketliliği ve bilgi toplumunun ortaya çıkması ile ulus-devletlerin ulusal çıkarlara dayalı ve kendi sınırları içindeki gücünü azaltmıştır. Artık daha fazla ülke, küresel ekonomik örgütlenmenin bir parçası olmak ve küresel piyasalardaki üretim ilişkilerinde yer almak adına egemenliklerinden taviz vermektedir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları, göçmen işçilerin artması, ihracat ve ithalatın artması ve bu yapı içinde yalnızca malların değil aynı zamanda hizmetlerin de metalaşması ulus devletlerin küresel gelişmeleri içselleştirmelerine örnek teşkil etmektedir. Buna bağlı olarak küreselleşmenin en önemli ekonomik sonucu, küresel piyasaların bütünleşmesi ve üretim ilişkilerinin ulusal piyasalardan çıkıp küresel piyasalara yayılmasıdır. Sermaye yatırımları üretim maliyetlerinin daha düşük olduğu, özellikle ucuz ve korunmasız iş gücünün bulunduğu alanlara doğru kaymaktadır. Bu kayış daha çok erken sanayileşmiş merkez ülkelerden gelişmekte olan çevre ülkelere doğru yönelmektedir.

Küreselleşmenin en önemli boyutu bireyleri doğrudan etkilediği için toplumsal hayatta ortaya çıkmıştır. Öncelikle ulusal sınırların zayıflamasına karşılık ekonomik ilişkilerin her düzeyde belirleyici olması, köklü bir toplumsal dönüşüme yol açmıştır. Bilginin daha kolay ulaşılır olması, kültürler ve toplumlar arası etkileşimi artırmıştır. Artan insan hareketliliği de bu etkileşimde rol oynamıştır. Bunun yanı sıra küresel piyasaların bütünleşmesi, malların ve hizmetlerin yerkürenin tüm piyasa alanlarına yayılmasına neden olmuş ve buna karşılık bir küresel tüketim toplumu ortaya çıkmıştır.

Küreselleşmenin Olumlu ve Olumsuz Etkileri

Öncelikle teknolojik gelişmeler ve bunların kitlesel kullanımı sonucu bilgi toplumunun ortaya çıkışı olumlu bir gelişmedir. Bunun yanı sıra merkez ülkelerden kaynaklanan ve çevre ülkelere yönelik sermaye yatırımları, gelişmekte olan ülkelerde iş imkânları yaratmış, bu ülkelerin yerli sermayeleri için bilgi ve teknoloji transferi yaratmış, genel olarak ülke ekonomilerinin büyümesine görece katkıda bulunmuştur.

Olumsuz etkilere baktığımızda ise ekonomik bütünleşme sonucu gelişmekte olan ülkelerde ortaya çıkan istihdam olanaklarının büyük oranda sömürüye dayandığını, bu iş alanlarında çalışanların düşük ücretler karşılığı, güvencesiz çalışarak aslında merkez ülkelerin çok uluslu şirketlerine kâr sağladığı görülmektedir. Bu anlamda küreselleşme hem bireyler arası hem ülkeler arası eşitsizliği artıran bir süreçtir.

Küreselleşmenin Turizm Üzerindeki Etkisi

Bu etkileri politik, ekonomik ve sosyal dönüşümlere paralel olarak açıklamak uygun olacaktır. Politik yönden bakıldığında ulus-devletlerin sınırlarının önemini yitirmesi, insan hareketliliğine dayalı turizm etkinliklerinin de yaygınlaşmasına ve turizm piyasasının büyümesine yol açmıştır.

Küreselleşmenin turizm üzerindeki ekonomik etkilerine baktığımızda küresel piyasaların bütünleşmesi bu yekpare yapı içindeki rekabeti de artırmaktadır. Birçok ülke ekonomisi, küresel turizm piyasasında rekabet edebilmek adına hem destinasyon sayısını artırmakta hem de turizm ürünlerini ve hizmetlerini çeşitlendirmeye çalışmaktadır. Bunun yanı sıra, küresel turizm piyasasına katılımın bir başka boyutu gelişmiş ülkelerin turizm işletmelerinin gelişmekte olan ülkelerde yaptığı yatırımlardır.

Küresel turizmin yaygınlaşması yerel kültür ve toplumsal hayat açısından da önemli dönüşümler yaratmaktadır. Öncelikle yerel kültürler küresel turizm piyasasının taleplerini karşılamak için daha fazla üretim yapmak zorunda kalmakta, bu nedenle özgünlükleri tehdit altına girmektedir. İkinci olarak daha önce geleneksel ekonomik sektörlerde çalışan yerel nüfus modern turizm sektöründe çalışmaya başlamakta, bu da toplumsal düzende, cinsiyet ilişkilerinde ve hatta aile yapılarında değişimlere neden olmaktadır.

Küresel Piyasa Ağının Yerele Etkisi

Küresel Tüketim Kültürünün Yükselişi

Küresel tüketim toplumu, küresel piyasaların bütünleşmesiyle birlikte artan sermaye ve malların hareketliliği sonucu bireylerin giderek daha fazla tüketime odaklanması şeklinde ortaya çıktı. Bu odaklanma, bireylerin ihtiyacından fazla hatta ekonomik olarak karşılayabileceğinden de fazla tüketmesi anlamına gelmekteydi. Kapitalist sistem, ürün çeşitliliği, tasarım, markalaşma, pazarlama ve benzeri işletme teknikleriyle bireylerin daha fazla tüketmesine yol açtı. Bu tüketim odaklı yaşam biçimi, küresel piyasalarda bir talep sürekliliği sağlayarak sermayenin kârlılığının da sürmesini sağladı. Dolayısıyla, bireyler aslında kendi ihtiyaçları için değil, küresel piyasanın devamlılığı için tüketir oldu.

Küresel tüketim toplumu 1980 sonrası atılım yaparak dünya turizm piyasasının en önemli aktörlerinden biri olan Türkiye’de de etkisini göstermektedir. Zamanında “küçük sahil kasabası” olarak tanımlanan Ege kıyıları, bugün otantik varlıklarını fazlasıyla tüketmiş, yapılaşmanın kurbanı olmuş ve karşılayabileceğinden fazla turistin akınına uğramasından dolayı doğal kaynaklarını da tüketmiştir. Kuşadası, Marmaris, Bodrum Türkiye turizminde küresel tüketim eğilimlerinden doğrudan etkilenmiş ve aşırı metalaşma sonucu doğal ve kültürel kaynaklarını kısa zamanda yok etmiştir.

Küresel Hizmet Standartları ve Yerel Kültüre Etkisi

Küreselleşme ve turizm arasındaki ilişkiyi açıklarken küresel ve yerel düzeyler arasındaki ikilem uygun bir başlangıç noktası olacaktır. Özellikle merkez ülkelerin çok uluslu şirketlerinin güdümünde olan küresel piyasa ilişkileri yaygınlaştıkça yerel piyasalar da bu küresel ağın bir parçası olurlar. Bu durumda küresel piyasaların işlemesinde ve düzenlenmesinde kullanılan yöntemler, iş ilişkileri, çalışma koşulları, üretim biçimleri ve ürünün piyasaya aktarımı birbirine benzemek zorunda kalır.

Turizm alanındaki küresel ve yerel ikilemine bakacak olursak bu karşıtlığın farklı alanlarda ve farklı biçimlerde kendini gösterdiğini söyleyebiliriz. Öncelikle dışarıdan gelen küresel sermayenin ya da büyük sermayenin yerel düzeydeki yatırımları oradaki toplumsal ilişkileri ve ekonomik yapıyı değiştirir. Turizm gelişmesi hem bölgedeki tarım ekonomisini tehdit etmekte hem de yerel halkın mekânsal ve ekonomik yönden dışlanmasına yol açmaktadır. İkinci olarak küçük yerleşim yerlerine yönelik yabancı turist akını yine toplumsal ilişkilerin, geleneklerin ve kültürel değerlerin değişmesine neden olur. Turizmin geliştiği birçok bölgede suç oranlarının artması, toplumsal çatışma ve ahlaki çöküntü gibi sorunların öne çıkması buna bir örnektir. Üçüncü olarak küresel turizm piyasasına eklemlenmek adına yerel kültürün metalaşması bir değer kaybına ve yozlaşmaya neden olur.

Dolaylı bir sonuç olmakla beraber bir bölgede turizmin gelişmesi aynı zamanda bu bölgenin göç alması anlamına da gelmektedir. Uluslararası emekli göçü yabancı göçmenlerin artmasına neden olurken turizme dayalı iş olanaklarının artması da iç göçe neden olur. Göç sonucu ortaya çıkan çok kültürlü yapı yerel kültürün değişiminde bir dönüm noktası teşkil eder.

Turizm çalışmalarında küresel ve yerel ikilemi farklı yaklaşımlarla açıklanmaktadır. Bunlardan birincisi daha çok antropolojik bir yaklaşım olan ev-sahibi konuk ilişkisidir. Buna göre yerel halk ve turistlerin turizm alanında karşılaşması her iki grup için de belli sosyal ve kültürel değişimler anlamına gelmektedir. İkinci bir yaklaşım, yerel halkın değişime bakışını değerlendiren “yerel halkın algılama analizi”dir. Yerel halk, her zaman turizm gelişimini kabullenmeyebilir; dahası farklı mekanizmalarla direniş dahi gösterebilir.

Yerel Turizmde Gelir Kaçışı Sorunu (Leakage Problem)

Küreselleşmenin yerel turizm için yarattığı en temel sorun, gelir kaçışı sorunudur. En basit haliyle turizm gelirlerinin başka ülkelere kaybı anlamına gelmektedir. Gelir kaçışı sorunu farklı nedenlerden kaynaklanmaktadır. Birinci neden, turizm yatırımlarının yerli sermaye yerine yabancı sermaye tarafından yapılmasıdır. Yabancı sermaye hem kendi anaparasını karşılamak hem de kâr etmek hedefinde olduğu için turizm gelirlerinin yerel halka yansıması gibi bir sorumluluk taşımaz. İkinci olarak devletler, yabancı yatırımı artırmak için vergi indirimi, kaynak tahsisi gibi avantajlar sağlarlar. Bu sayede ekonomik büyüme ve istihdam sağlarken kardan vazgeçerler. Bunun yanı sıra, küresel turizmin düzenlenmesinde büyük rol oynayan tur operatörleri ve havayolu şirketleri gelir kaçışı sorununun en önemli belirleyicileridir. Günümüzde küresel turizm pastasından pay almak isteyen her hangi bir turizm destinasyonu uluslararası çalışan tur operatörlerinin hizmet ağlarından faydalanmak, örneğin paket turların içinde yer almak zorundadır. Bu da gelirlerinin bir bölümünü bu tur operatörlerine devretmeleri anlamına gelmektedir. Son olarak turizm işletmelerinin kullandıkları veya pazarladıkları bir takım ürünleri ithal etmeleri de gelir kaybına yol açmaktadır. Özellikle ekonomileri turizme dayalı ada destinasyonları, yiyecek, içki ve hediyelik eşyaları ithal ederken büyük bir gelir kaybı yaşamaktadırlar.

Küresel Turizmin Özellikleri

Yeni Turizm Türleri

Küreselleşme sonucunda ortaya çıkan tüm yeni turizm türleri alternatif turizm kavramı altında birleştirilebilir. Alternatif turizm, deniz-kum-güneş temelli kitle turizminin dışında kalan, kitlesel olmayan ve farklı talepler sonucu ortaya çıkan tüm turizm türlerini kapsamaktadır. Örneğin sağlık turizmi, hem kaplıca ve spa turizmi gibi doğal termal kaynakların sağlık için kullanımını içermekte hem de tedavi odaklı seyahatleri de kapsamaktadır.

Yeni Bir Turist Anlayışı

Turizmde olduğu gibi turistlerde de bir farklılaşma söz konusudur. Bu farklılaşmanın kaynaklarından birincisi, küresel yapı içerisinde gelir dağılımının giderek bozulması ve bireylerin sosyo-ekonomik koşullarının çeşitliliğidir. İkincisi ise, artan bilgi akışları sonucu bireylerin kendi yaşam biçimlerine uygun turizm anlayışları geliştirmeleridir.

Mekân, Kültür, Tüketim: Turizmin Yeniden İnşası

Destinasyonun Tanımlanması

Bir bölgenin ya da herhangi bir yerleşim alanının turizm destinasyonu olarak tanımlanması için öncelikle turizm piyasasında pazarlanacak doğal veya kültürel kaynaklara sahip olması gerekmektedir. Bunun yanı sıra, turizm destinasyonu turistlerin tatilleri ve seyahatleri sırasında temel gereksinimlerini karşılayacak altyapıya sahip olmaları anlamına gelmektedir. Bu altyapı yollar, oteller, restoranlar, eğlence yerleri ve bunun yanı sıra bu alanlarda verilen hizmetleri tamamlayıcı başka altyapı unsurları da içerir.

Metalaşma Sürecinin Tehditleri

Metalaşma terimi, bir takım mallar ve hizmetlerin piyasada tüketimi için üretilmesi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla üretilen bu tür mallar ve hizmetler, para karşılığı alınıp satılabilmektedir. Turizmde metalaşma farklı biçimlerde gerçekleşmektedir. Öncelikle doğal ve kültürel kaynaklar turistlerin tüketimine sunulduğunda metalaşmaktadır. Bu tür kaynaklar kapasitelerinden fazla tüketildiğinde geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurmaktadır. Bu nedenle doğal ve kültürel kaynakların turizm aracılığıyla metalaşması tamamen tükenmeleri anlamına gelmektedir. Bunun bir örneği denizlerin kirlenmesidir.

Küresel Turizmde Planlama ve Yönetim

Kârlılık ve Sürdürülebilirlik İkilemi

Küreselleşme sürecinin turizm üzerindeki en önemli etkisi, sınırsız bir metalaşma sonucu küresel turizm piyasasının bütünleşmesi ve bu kapitalist düzen içerisinde merkez ülkelerin çok uluslu şirketlerinin kârlarını en yüksek düzeye çıkarma adına, çevre ülkelerin topraklarını, doğal ve kültürel kaynaklarını, aynı zamanda iş gücünü kullanması anlamına gelmektedir. Sermayenin kârlılık beklentisinin dizginlenmesi ve turizmin gerek kaynaklarından gerekse ekonomik getirisinden gelecek nesillerin de yararlanabilmesi için alınabilecek bir takım önlemler bulunmaktadır. Bu önlemlerin değerlendirildiği yaklaşım genel olarak sürdürülebilir kalkınma, daha özel olarak sürdürülebilir turizm olarak adlandırılmaktadır. Sürdürülebilir kalkınma doğal kaynakların en etkin biçimde kullanılarak erişilen ekonomik büyüme hedefidir.

Sürdürülebilir turizm anlayışına bir örnek olarak dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yaygınlaşmakta olan “yavaş şehir” (citta slow) anlayışını ele alabiliriz. Yavaş şehrin öncelikli hedefi turizmin gelişmesini denetim altında tutmak ve turizmden kaynaklanan sosyal ve ekonomik gelişmenin yerel halka ulaşmasını garanti altına almaktır. Türkiye’nin ilk yavaş şehri olan İzmir’in Seferihisar ilçesi sürdürülebilir turizm için çok başarılı bir örnektir.

Ekonomik Aktörler ve Politik Aktörler: İş Birliği mi Rekabet mi?

Küreselleşme bağlamında turizmde merkez ülkelerin çok uluslu şirketleri hegemonya konumundadır. Buna karşılık, yerel aktörler kendi çıkarlarını temsil eden bir ideoloji etrafından örgütlenmeli ve bağımsız bir söylem geliştirmelidirler. Devletin görevi ise küresel ve yerel arasındaki ideoloji ve söylem farklarını uzlaştıracak bir zemin hazırlamak, bu anlamda tarafsız bir ara bulucu olarak dengeyi sağlamaktır. Küresel bağlamda turizm ancak böyle bir örgütsel yapı içinde etkin ve gerçek anlamda sürdürülebilir olacaktır.

Küreselleşme Nedir?

Küreselleşmenin anlaşılabilmesi için; küreselleşmenin temel özellikleri, küreselleşmenin olumlu ve olumsuz etkileri, küreselleşmenin turizm üzerindeki etkisi gibi konulara değinmek gerekmektedir.

Küreselleşmenin Temel Özellikleri

Küreselleşme, belirli tarihsel koşulların ortaya çıkması sonucu, gelişen iletişim ve ulaşım teknolojilerinin de katkısıyla dünya sisteminin politik, ekonomik ve sosyal alanda köklü bir dönüşüm geçirmesini ifade etmektedir. Öncelikle küreselleşmenin nedenlerine baktığımızda, en temel neden tarihsel bağlamdır.

1945’te II. Dünya Savaşı’nın bitmesiyle ortaya çıkan çift kutuplu uluslararası yapı Soğuk Savaş olarak adlandırılmaktadır. 1970’lerden itibaren uluslararası barışın yerleşmesi ve ulusal ekonomilerin yeniden inşa sürecini tamamlamasıyla birlikte Soğuk Savaş döneminde bir yumuşama meydana geldi. Bu yumuşama, ulusal ekonomilerin dışa açılmasını, ulus-devlet sınırlarının sermaye, mallar ve insanların hareketliliğine izin verecek biçimde zayıflamasını ve daha önce bloklar içinde gerçekleşen uluslararası ilişkilerin küresel düzlemde gerçekleşmesine yol açtı.

Tarihsel bağlam dışında, küreselleşmenin bir başka nedeni de ulaşım ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerdir. Ulaşım açısından baktığımızda, uçak teknolojilerinin gelişmesi, yaygınlaşması ve ucuzlaması artık daha fazla insanın bu teknolojilerden faydalanabileceği anlamına gelmekteydi. İletişim teknolojileri açısından değerlendirdiğimizde ise en dikkat çekici gelişme bilişim teknolojilerindeki gelişme ve bunun yaygınlaşmasıdır. Öncelikle daha fazla insan bilgisayar kullanmakta, dolayısıyla bilişimdeki gelişmelere hızlı bir biçimde ulaşabilmektedir. İkinci olarak internetin yaygınlaşması toplumları birbirine yakınlaştırmakta, aynı zamanda bir bilgi akışı yaratmaktadır. Castells, bu gelişmeleri bilgi çağı ve ağ toplumu kavramlarıyla açıklamaktadır. Ağ toplumu, bireylerin artık yerel ya da ulusal kimlik unsurlarıyla değil ağdaki yerleriyle tanımlandığım, birey ve ağ arasında sürekli bir karşılıklı ilişki olduğunu ifade etmektedir.

Küreselleşmeyi politik, ekonomik ve sosyal dönüşümleri açısından değerlendirmek sonuçları anlamak açısından kolaylık sağlayacaktır. Politik açıdan bakıldığında küreselleşme artan sermaye ve insan hareketliliği ve bilgi toplumunun ortaya çıkması ile ulus-devletlerin ulusal çıkarlara dayalı ve kendi sınırları içindeki gücünü azaltmıştır. Artık daha fazla ülke, küresel ekonomik örgütlenmenin bir parçası olmak ve küresel piyasalardaki üretim ilişkilerinde yer almak adına egemenliklerinden taviz vermektedir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları, göçmen işçilerin artması, ihracat ve ithalatın artması ve bu yapı içinde yalnızca malların değil aynı zamanda hizmetlerin de metalaşması ulus devletlerin küresel gelişmeleri içselleştirmelerine örnek teşkil etmektedir. Buna bağlı olarak küreselleşmenin en önemli ekonomik sonucu, küresel piyasaların bütünleşmesi ve üretim ilişkilerinin ulusal piyasalardan çıkıp küresel piyasalara yayılmasıdır. Sermaye yatırımları üretim maliyetlerinin daha düşük olduğu, özellikle ucuz ve korunmasız iş gücünün bulunduğu alanlara doğru kaymaktadır. Bu kayış daha çok erken sanayileşmiş merkez ülkelerden gelişmekte olan çevre ülkelere doğru yönelmektedir.

Küreselleşmenin en önemli boyutu bireyleri doğrudan etkilediği için toplumsal hayatta ortaya çıkmıştır. Öncelikle ulusal sınırların zayıflamasına karşılık ekonomik ilişkilerin her düzeyde belirleyici olması, köklü bir toplumsal dönüşüme yol açmıştır. Bilginin daha kolay ulaşılır olması, kültürler ve toplumlar arası etkileşimi artırmıştır. Artan insan hareketliliği de bu etkileşimde rol oynamıştır. Bunun yanı sıra küresel piyasaların bütünleşmesi, malların ve hizmetlerin yerkürenin tüm piyasa alanlarına yayılmasına neden olmuş ve buna karşılık bir küresel tüketim toplumu ortaya çıkmıştır.

Küreselleşmenin Olumlu ve Olumsuz Etkileri

Öncelikle teknolojik gelişmeler ve bunların kitlesel kullanımı sonucu bilgi toplumunun ortaya çıkışı olumlu bir gelişmedir. Bunun yanı sıra merkez ülkelerden kaynaklanan ve çevre ülkelere yönelik sermaye yatırımları, gelişmekte olan ülkelerde iş imkânları yaratmış, bu ülkelerin yerli sermayeleri için bilgi ve teknoloji transferi yaratmış, genel olarak ülke ekonomilerinin büyümesine görece katkıda bulunmuştur.

Olumsuz etkilere baktığımızda ise ekonomik bütünleşme sonucu gelişmekte olan ülkelerde ortaya çıkan istihdam olanaklarının büyük oranda sömürüye dayandığını, bu iş alanlarında çalışanların düşük ücretler karşılığı, güvencesiz çalışarak aslında merkez ülkelerin çok uluslu şirketlerine kâr sağladığı görülmektedir. Bu anlamda küreselleşme hem bireyler arası hem ülkeler arası eşitsizliği artıran bir süreçtir.

Küreselleşmenin Turizm Üzerindeki Etkisi

Bu etkileri politik, ekonomik ve sosyal dönüşümlere paralel olarak açıklamak uygun olacaktır. Politik yönden bakıldığında ulus-devletlerin sınırlarının önemini yitirmesi, insan hareketliliğine dayalı turizm etkinliklerinin de yaygınlaşmasına ve turizm piyasasının büyümesine yol açmıştır.

Küreselleşmenin turizm üzerindeki ekonomik etkilerine baktığımızda küresel piyasaların bütünleşmesi bu yekpare yapı içindeki rekabeti de artırmaktadır. Birçok ülke ekonomisi, küresel turizm piyasasında rekabet edebilmek adına hem destinasyon sayısını artırmakta hem de turizm ürünlerini ve hizmetlerini çeşitlendirmeye çalışmaktadır. Bunun yanı sıra, küresel turizm piyasasına katılımın bir başka boyutu gelişmiş ülkelerin turizm işletmelerinin gelişmekte olan ülkelerde yaptığı yatırımlardır.

Küresel turizmin yaygınlaşması yerel kültür ve toplumsal hayat açısından da önemli dönüşümler yaratmaktadır. Öncelikle yerel kültürler küresel turizm piyasasının taleplerini karşılamak için daha fazla üretim yapmak zorunda kalmakta, bu nedenle özgünlükleri tehdit altına girmektedir. İkinci olarak daha önce geleneksel ekonomik sektörlerde çalışan yerel nüfus modern turizm sektöründe çalışmaya başlamakta, bu da toplumsal düzende, cinsiyet ilişkilerinde ve hatta aile yapılarında değişimlere neden olmaktadır.

Küresel Piyasa Ağının Yerele Etkisi

Küresel Tüketim Kültürünün Yükselişi

Küresel tüketim toplumu, küresel piyasaların bütünleşmesiyle birlikte artan sermaye ve malların hareketliliği sonucu bireylerin giderek daha fazla tüketime odaklanması şeklinde ortaya çıktı. Bu odaklanma, bireylerin ihtiyacından fazla hatta ekonomik olarak karşılayabileceğinden de fazla tüketmesi anlamına gelmekteydi. Kapitalist sistem, ürün çeşitliliği, tasarım, markalaşma, pazarlama ve benzeri işletme teknikleriyle bireylerin daha fazla tüketmesine yol açtı. Bu tüketim odaklı yaşam biçimi, küresel piyasalarda bir talep sürekliliği sağlayarak sermayenin kârlılığının da sürmesini sağladı. Dolayısıyla, bireyler aslında kendi ihtiyaçları için değil, küresel piyasanın devamlılığı için tüketir oldu.

Küresel tüketim toplumu 1980 sonrası atılım yaparak dünya turizm piyasasının en önemli aktörlerinden biri olan Türkiye’de de etkisini göstermektedir. Zamanında “küçük sahil kasabası” olarak tanımlanan Ege kıyıları, bugün otantik varlıklarını fazlasıyla tüketmiş, yapılaşmanın kurbanı olmuş ve karşılayabileceğinden fazla turistin akınına uğramasından dolayı doğal kaynaklarını da tüketmiştir. Kuşadası, Marmaris, Bodrum Türkiye turizminde küresel tüketim eğilimlerinden doğrudan etkilenmiş ve aşırı metalaşma sonucu doğal ve kültürel kaynaklarını kısa zamanda yok etmiştir.

Küresel Hizmet Standartları ve Yerel Kültüre Etkisi

Küreselleşme ve turizm arasındaki ilişkiyi açıklarken küresel ve yerel düzeyler arasındaki ikilem uygun bir başlangıç noktası olacaktır. Özellikle merkez ülkelerin çok uluslu şirketlerinin güdümünde olan küresel piyasa ilişkileri yaygınlaştıkça yerel piyasalar da bu küresel ağın bir parçası olurlar. Bu durumda küresel piyasaların işlemesinde ve düzenlenmesinde kullanılan yöntemler, iş ilişkileri, çalışma koşulları, üretim biçimleri ve ürünün piyasaya aktarımı birbirine benzemek zorunda kalır.

Turizm alanındaki küresel ve yerel ikilemine bakacak olursak bu karşıtlığın farklı alanlarda ve farklı biçimlerde kendini gösterdiğini söyleyebiliriz. Öncelikle dışarıdan gelen küresel sermayenin ya da büyük sermayenin yerel düzeydeki yatırımları oradaki toplumsal ilişkileri ve ekonomik yapıyı değiştirir. Turizm gelişmesi hem bölgedeki tarım ekonomisini tehdit etmekte hem de yerel halkın mekânsal ve ekonomik yönden dışlanmasına yol açmaktadır. İkinci olarak küçük yerleşim yerlerine yönelik yabancı turist akını yine toplumsal ilişkilerin, geleneklerin ve kültürel değerlerin değişmesine neden olur. Turizmin geliştiği birçok bölgede suç oranlarının artması, toplumsal çatışma ve ahlaki çöküntü gibi sorunların öne çıkması buna bir örnektir. Üçüncü olarak küresel turizm piyasasına eklemlenmek adına yerel kültürün metalaşması bir değer kaybına ve yozlaşmaya neden olur.

Dolaylı bir sonuç olmakla beraber bir bölgede turizmin gelişmesi aynı zamanda bu bölgenin göç alması anlamına da gelmektedir. Uluslararası emekli göçü yabancı göçmenlerin artmasına neden olurken turizme dayalı iş olanaklarının artması da iç göçe neden olur. Göç sonucu ortaya çıkan çok kültürlü yapı yerel kültürün değişiminde bir dönüm noktası teşkil eder.

Turizm çalışmalarında küresel ve yerel ikilemi farklı yaklaşımlarla açıklanmaktadır. Bunlardan birincisi daha çok antropolojik bir yaklaşım olan ev-sahibi konuk ilişkisidir. Buna göre yerel halk ve turistlerin turizm alanında karşılaşması her iki grup için de belli sosyal ve kültürel değişimler anlamına gelmektedir. İkinci bir yaklaşım, yerel halkın değişime bakışını değerlendiren “yerel halkın algılama analizi”dir. Yerel halk, her zaman turizm gelişimini kabullenmeyebilir; dahası farklı mekanizmalarla direniş dahi gösterebilir.

Yerel Turizmde Gelir Kaçışı Sorunu (Leakage Problem)

Küreselleşmenin yerel turizm için yarattığı en temel sorun, gelir kaçışı sorunudur. En basit haliyle turizm gelirlerinin başka ülkelere kaybı anlamına gelmektedir. Gelir kaçışı sorunu farklı nedenlerden kaynaklanmaktadır. Birinci neden, turizm yatırımlarının yerli sermaye yerine yabancı sermaye tarafından yapılmasıdır. Yabancı sermaye hem kendi anaparasını karşılamak hem de kâr etmek hedefinde olduğu için turizm gelirlerinin yerel halka yansıması gibi bir sorumluluk taşımaz. İkinci olarak devletler, yabancı yatırımı artırmak için vergi indirimi, kaynak tahsisi gibi avantajlar sağlarlar. Bu sayede ekonomik büyüme ve istihdam sağlarken kardan vazgeçerler. Bunun yanı sıra, küresel turizmin düzenlenmesinde büyük rol oynayan tur operatörleri ve havayolu şirketleri gelir kaçışı sorununun en önemli belirleyicileridir. Günümüzde küresel turizm pastasından pay almak isteyen her hangi bir turizm destinasyonu uluslararası çalışan tur operatörlerinin hizmet ağlarından faydalanmak, örneğin paket turların içinde yer almak zorundadır. Bu da gelirlerinin bir bölümünü bu tur operatörlerine devretmeleri anlamına gelmektedir. Son olarak turizm işletmelerinin kullandıkları veya pazarladıkları bir takım ürünleri ithal etmeleri de gelir kaybına yol açmaktadır. Özellikle ekonomileri turizme dayalı ada destinasyonları, yiyecek, içki ve hediyelik eşyaları ithal ederken büyük bir gelir kaybı yaşamaktadırlar.

Küresel Turizmin Özellikleri

Yeni Turizm Türleri

Küreselleşme sonucunda ortaya çıkan tüm yeni turizm türleri alternatif turizm kavramı altında birleştirilebilir. Alternatif turizm, deniz-kum-güneş temelli kitle turizminin dışında kalan, kitlesel olmayan ve farklı talepler sonucu ortaya çıkan tüm turizm türlerini kapsamaktadır. Örneğin sağlık turizmi, hem kaplıca ve spa turizmi gibi doğal termal kaynakların sağlık için kullanımını içermekte hem de tedavi odaklı seyahatleri de kapsamaktadır.

Yeni Bir Turist Anlayışı

Turizmde olduğu gibi turistlerde de bir farklılaşma söz konusudur. Bu farklılaşmanın kaynaklarından birincisi, küresel yapı içerisinde gelir dağılımının giderek bozulması ve bireylerin sosyo-ekonomik koşullarının çeşitliliğidir. İkincisi ise, artan bilgi akışları sonucu bireylerin kendi yaşam biçimlerine uygun turizm anlayışları geliştirmeleridir.

Mekân, Kültür, Tüketim: Turizmin Yeniden İnşası

Destinasyonun Tanımlanması

Bir bölgenin ya da herhangi bir yerleşim alanının turizm destinasyonu olarak tanımlanması için öncelikle turizm piyasasında pazarlanacak doğal veya kültürel kaynaklara sahip olması gerekmektedir. Bunun yanı sıra, turizm destinasyonu turistlerin tatilleri ve seyahatleri sırasında temel gereksinimlerini karşılayacak altyapıya sahip olmaları anlamına gelmektedir. Bu altyapı yollar, oteller, restoranlar, eğlence yerleri ve bunun yanı sıra bu alanlarda verilen hizmetleri tamamlayıcı başka altyapı unsurları da içerir.

Metalaşma Sürecinin Tehditleri

Metalaşma terimi, bir takım mallar ve hizmetlerin piyasada tüketimi için üretilmesi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla üretilen bu tür mallar ve hizmetler, para karşılığı alınıp satılabilmektedir. Turizmde metalaşma farklı biçimlerde gerçekleşmektedir. Öncelikle doğal ve kültürel kaynaklar turistlerin tüketimine sunulduğunda metalaşmaktadır. Bu tür kaynaklar kapasitelerinden fazla tüketildiğinde geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurmaktadır. Bu nedenle doğal ve kültürel kaynakların turizm aracılığıyla metalaşması tamamen tükenmeleri anlamına gelmektedir. Bunun bir örneği denizlerin kirlenmesidir.

Küresel Turizmde Planlama ve Yönetim

Kârlılık ve Sürdürülebilirlik İkilemi

Küreselleşme sürecinin turizm üzerindeki en önemli etkisi, sınırsız bir metalaşma sonucu küresel turizm piyasasının bütünleşmesi ve bu kapitalist düzen içerisinde merkez ülkelerin çok uluslu şirketlerinin kârlarını en yüksek düzeye çıkarma adına, çevre ülkelerin topraklarını, doğal ve kültürel kaynaklarını, aynı zamanda iş gücünü kullanması anlamına gelmektedir. Sermayenin kârlılık beklentisinin dizginlenmesi ve turizmin gerek kaynaklarından gerekse ekonomik getirisinden gelecek nesillerin de yararlanabilmesi için alınabilecek bir takım önlemler bulunmaktadır. Bu önlemlerin değerlendirildiği yaklaşım genel olarak sürdürülebilir kalkınma, daha özel olarak sürdürülebilir turizm olarak adlandırılmaktadır. Sürdürülebilir kalkınma doğal kaynakların en etkin biçimde kullanılarak erişilen ekonomik büyüme hedefidir.

Sürdürülebilir turizm anlayışına bir örnek olarak dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yaygınlaşmakta olan “yavaş şehir” (citta slow) anlayışını ele alabiliriz. Yavaş şehrin öncelikli hedefi turizmin gelişmesini denetim altında tutmak ve turizmden kaynaklanan sosyal ve ekonomik gelişmenin yerel halka ulaşmasını garanti altına almaktır. Türkiye’nin ilk yavaş şehri olan İzmir’in Seferihisar ilçesi sürdürülebilir turizm için çok başarılı bir örnektir.

Ekonomik Aktörler ve Politik Aktörler: İş Birliği mi Rekabet mi?

Küreselleşme bağlamında turizmde merkez ülkelerin çok uluslu şirketleri hegemonya konumundadır. Buna karşılık, yerel aktörler kendi çıkarlarını temsil eden bir ideoloji etrafından örgütlenmeli ve bağımsız bir söylem geliştirmelidirler. Devletin görevi ise küresel ve yerel arasındaki ideoloji ve söylem farklarını uzlaştıracak bir zemin hazırlamak, bu anlamda tarafsız bir ara bulucu olarak dengeyi sağlamaktır. Küresel bağlamda turizm ancak böyle bir örgütsel yapı içinde etkin ve gerçek anlamda sürdürülebilir olacaktır.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.