Açıköğretim Ders Notları

Tefsir Dersi 4. Ünite Sorularla Öğrenelim

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Tefsir Dersi 4. Ünite Sorularla Öğrenelim için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Mülk Suresi

1. Soru

Mülk suresinin künyesi nedir?

Cevap

Mekke’de inmiştir, 30 ayettir. Mushaftaki sıraya göre 67., iniş sırasına göre
ise 77. suredir. Surenin fasıla harfleri (?? ?? ?(dur. Sure, adını ilk ayette geçen
ve egemenlik/hükümranlık anlamına gelen “el-Mülk” kelimesinden almaktadır. Diğer önemli isimleri ise, Vâkiye/Koruyucu, Münciye/Kurtarıcı,
Mânia/Engelleyen, Mennâa/Çokça engelleyen, Mücâdile/Tartışıp savunandır.
Halk arasında daha çok, “Tebâreke” şeklinde bilinir. Surenin ana konusu,
Allah’ın varlığı, bilgisi, gücü ve kudretiyle insanın bu Aşkın Varlığa karşı
vereceği hesap şuurundan uzak oluşudur.


2. Soru

Mülk suresinin sebeb-i nuzulü nedir? 

Cevap

Kaynaklarda, Mülk suresinin nüzul sebebi bağlamında 13 ve 28. ayetleri
hakkında şu bilgiler yer almaktadır:
1. 13. ayetle ilgili olarak İbn Abbas’tan şöyle bir rivayet aktarılmaktadır: Bu
ayet, müşrikler hakkında inmiştir. Çünkü onlar, Allah Rasulü (s.a.v.)
hakkında ileri geri konuşuyorlardı. Cebrail, onların neler konuştuğunu
ona haber verdi. Onlar birbirlerine, “Muhammed’in Rabbi duymasın diye
sözünüzü gizlice söyleyin!” diyorlardı.
2. 28. ayetin ise, Mekkeli müşriklerin Allah’ın Peygamberinin ve
Müslümanların yok olmaları, ölmeleri için beddua etmeleri üzere nazil
olduğu bildirilmektedir.


3. Soru

Surede geçen önemli kavramlar hangileridir?

Cevap

  • Tebâreke
  • Yedullah
  • Hazene
  • Se’îr

4. Soru

Surede geçen ‘’tebâreke’’ kavramıyla anlatılmak
istenen nedir?

Cevap

Bu fiil, Kur’ân-ı Kerîm’de dokuz yerde (A’râf
7/154; Mü’minûn 23/14; Furkân 25/1, 10, 61; Ğâfir 40/64;
Zuhruf 43/85; Rahmân 55/78; Mülk 67/1) geçmektedir.
Bunların hepsinde tebâreke fiilinin öznesi, Allah’tır.
Kelimenin asıl manasında, kalıcılık ve süreklilik vardır.
Fiilin kök anlamı, devenin çöküp yere yerleşmesi, kuşun
suyun üstüne konmasıdır. Yüce Allah, her türlü faydayı,
yararı yaratması ve onları kalıcı kılması nedeniyle
tebâreke fiiliyle nitelendirilmiştir. Kelime daha sonra yüce
olmak, münezzeh olmak, hayır ve uğur dilemek
anlamlarında kullanılmıştır.


5. Soru

Surede ‘’Yedullah(Allah’ın eli)’’ kavramı neyi ifade
eder?

Cevap

İslâm bilginleri, özellikle kelamcılar arasında tartışılan önemli konular
arasında, Allah Teâlâ’nın cisim olup olmadığı meselesi yer almaktadır. Bu
hususta ele alınan mevzulardan biri de, “Allah’ın eli” kavramıdır.
Müşebbihe ve Mücessime gibi kelam mezhepleri bunu olduğu gibi, zâhiri
üzere yorumlarken, Ehl-i Sünnet mezhepleri bu ifadeyi tevil edip buna,
“Allah’ın gücü” anlamını vermişlerdir.


6. Soru

Surede geçen ‘’hazene’’kavramı neyi ifade eder?

Cevap

Hazene, hâzin isminin çoğuludur.
Cehennemliklerin cezalandırılmasıyla, cennetliklerin
ödüllendirilmesiyle görevli olan meleklere denir. Bu
kelime, Zümer 39/71. ayette cehennem, 73. ayette ise
cennet görevlileri için kullanılmıştır.


7. Soru

Surede geçen’’Se’îr’’ kavramı ile ne anlatılmıştır?

Cevap

Kur’ân-ı Kerîm’i anlamaya yardımcı olan
ilimlerden biri de Vücûh ve Nazâir’dir. Bunların ilki olan
Vücûh, bir kelimenin farklı ayetlerde birden fazla anlama,
diğeri, Nazâir ise, farklı kelimelerin aynı anlama gelmesini
ifade etmektedir. Yüce Kitabımızda insanların öteki
dünyada cezalarını çekecekleri yerden söz edilirken
buranın ismi hakkında cehennem (örn.: Bakara 2/206)
dışında, cahîm (örn.: Bakara 2/119), hâviye (Kâria 101/9),
nâr (örn.: Bakara 2/39), hutame (örn.: Hümeze 104/4),
lezâ (Meâric 70/15), saîr (örn.: Enbiyâ 21/4), sakar (örn.:
Kamer 54/48) kelimeleri kullanılır. İşte farklı kelimelerin
aynı anlama gelmesine nezair denmektedir ki “se’îr”
kelimesi böyledir. Bunlardan hâviye ve lezâ, Kur’ân-ı
Kerîm’de birer kez geçmiştir.


8. Soru

Mülk suresinin ilk üç ayetinde Allah’ın hangi
özelliklerinden bahsedilmektedir?

Cevap

a. Egemenliğin elinde olması. Egemenliğin sadece burada değil, Yüce Kitabın başka yerlerinde de Allah’a ait olduğu görülür. Örneğin Zümer suresinin 6. ayetinde, “İşte Allah, Rabbiniz (budur), bütün egemenlik Ona aittir” diye buyurularak her türlü hükümranlığın Allah’a ait olduğu bildirilmektedir. Bu kavram, dar anlamda da Allah için kullanılmaktadır. Örneğin Hac 22/56. ayette, “İşte o gün egemenlik Allah’a aittir” denilerek kıyamet gününde sözü geçecek yegâne varlığın, Allah olduğu  belirtilmektedir. b. Her şeye gücü yetmesi. Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’ın güç ve kuvvetini ifade etmede en çok kullanılan sıfatlardan biri, kadîr kelimesidir. Söz konusu sıfat, bu surede olduğu gibi, çoğunlukla “her şeye gücü yetendir” şeklinde  kullanılmaktadır. Aynı kökten gelen diğer bir sözcük ise, ?kâdirdir. Kur’ân’da ilk sıfatın 45, ikincisinin ise tekil ve çoğul kullanımıyla 12 kere yer aldığı görülmektedir. Bu sıfatlar, Allah’ın yaratması, diriltmesi, cezalandırması gibi konuların anlatıldığı yerlerde geçmektedir. c. Hayatı ve ölümü yaratması. Allah, kitabında yarattığı birçok şeyden yeri geldikçe bahseder. Göklerin, yerin, insanların, cinlerin vb. varlıkların yaratılmasına zaman zaman değinir. Ancak yaratılanlar arasında sadece bu surede yaratıldığından bir kez söz edilen iki varlık, ölüm ve hayattır. Ayette sözcük dizimine bakıldığında, önce ölümün, sonra hayatın geldiği görülmektedir. Müfessirler bu sıralama üzerinde çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir. Bunların içinde en makul olanı, ölümün ilk olarak söylenerek insanların dikkatini buna çekmek, hayatı ona göre yaşamayı teşvik etmek şeklinde olandır. Bu ayette üzerinde durulması gereken asıl nokta, yaratılışın hangi amaç için olduğudur. Burada insanların ve cinlerin yaratılış gayelerini bildiren Zâriyat 51/56. ayeti hatırlamak yerinde olacaktır. Yüce Allah, bu ayette şöyle buyurmaktadır: “Ben, insanları ve cinleri yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım.” Şüphesiz en iyi davranış, Allah’ın rızasını kazandıran davranıştır. Davranış, hareket ve eylemlerin en kutlusu, elbette geniş ve dar anlamıyla ibadetlerdir. Ancak ayetin son kısmı, “O, çok güçlü, çok bağışlayıcıdır” cümlesi, insanın dikkatini ve heyecanını canlı tutmakta, bir yandan ibadette gevşek olmamayı hatırlatmakta, öte yandan ibadetler yapılırken meydana gelebilecek hata ve kusurların bağışlanacağını haber vermektedir. Böylece İslâm’ın ana ilklerinden biri olan umut ile korku arasında (beyne’l-havf ve’rreca) durmayı salık vermektedir. d. Yedi kat göğü birbiriyle uyumlu yaratması.


9. Soru

Bu surede geçen ‘’tıbak ‘’sözünün anlamı ile ilgili
müfessirlerin düşünceleri ne olmuştur?

Cevap

Tıbâk kelimesi, tabak veya tabaka isminin
çoğuludur. Buna göre anlam, Allah tabaka tabaka yedi gök
yaratmıştır, şeklinde olur. db. Tıbâk kelimesi, tâbaka
fiilinin masdarıdır. Bu yoruma göre ise anlam, Allah yedi
göğü tabaka tabaka olarak yarattı, demektir. Göklerin
yaratılması ifade edilirken bu sözcüğün seçilmesi, bu kadar büyük varlığın yaratılmasının yanında onun düzenli
ve ahenkli olmasına dikkat çekmek içindir.


10. Soru

Mülk suresinin 6 ve 11.ayetlerinin meali nedir?

Cevap

6. Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı
vardır. Orası, ne kötü dönüş yeridir! 7. İçine atıldıkları
zaman, o kaynarken, onun gürleyişini duyarlar. 8. (O),
hemen hemen öfkeden patlayacak bir hale gelir. İçine bir
grup atıldığı zaman, her defasında onun bekçileri onlara,
“Size, bir korkutucu/uyarıcı gelmedi mi?” diye sorarlar. 9.
“Evet doğrusu bize, bir korkutucu/uyarıcı geldi. Fakat biz
ona inanmadık, onu yalanladık ve ‘Allah, hiçbir şey
indirmedi, siz büyük bir yanlışlık ve aldanış içindesiniz’
dedik” derler. 10. “Eğer biz, söz dinleyen ve aklını güzel
kullanan kimseler olsaydık, (bu) çılgın ateşin içinde
olmazdık” derler. 11. İşte günahlarını itiraf ettiler. O halde
kahrolsun (o) çılgın ateşin içindekiler!


11. Soru

6.Ayette ‘’Rablerini inkar edenler’’ sözü ile anlatılmak
istenen nedir?

Cevap

6. ayette karşımıza Kur’ân-ı Kerîm’in hoş
üsluplarından biri çıkmaktadır. Bu, bi-rabbihim ifadesinde
ortaya çıkan, Allah’ın herkesin Rabbi olduğu gerçeğidir.
İnkâr edenler her ne kadar Allah’ı kendi rableri olarak
kabul etmeseler de Yüce Kitap bi-rabbihim ifadesiyle,
Allah’ın herkesin olduğu gibi o münkirlerin de Rabbi
olduğuna işaret etmektedir. Ayrıca cehennemin bir
cezalandırma yeri olduğu bilinmektedir. “Cehennem
azabı” denerek, buradaki cezanın ve karşılığın, ne derece
korkunç olduğuna bir ima bulunmaktadır. Ayetin sonunda,
“Orası, ne kötü dönüş yeridir!” buyurularak, cümlenin
mefhum-ı muhalifinden, “dönülecek iyi bir yerin” olduğu
ihsas edilmektedir.


12. Soru

7.ayet ile cehennemin nasıl bir yer olduğundan
bahseder?

Cevap

7. ayet, cehennem ve cehennemlikleri
anlatmaktadır. Anlaşıldığına göre, günahkârlar ve
isyankârlar, oraya kendi istekleriyle girmeyeceklerdir.
Yüklemin edilgen olarak, 
,kullanılması şeklinde
bize bu sonucu düşündürtmektedir. Ayrıca buradan
anladığımız diğer bir husus da, insanların orada duyu
organlarını yitirmeyecekleri, oradaki azabı bütün
boyutlarıyla hissedecekleridir. Görülecek azabın ne denli
dehşetli olduğu, cehennemin kaynaması, fokurdaması ve
bu esnada çıkardığı korkunç sesten anlaşılmaktadır. Ayette
geçen “şehiyk” kelimesi, rahatsız edici ve insana ürküntü
veren sesi ifade etmek için kullanılmıştır. Kelimenin
anlamı, eşeğin anırmasıdır. Bunun cehennemin mi yoksa
cehennemliklerin sesi mi olduğu hususunda görüş ayrılığı
vardır. Fakat çoğunluğa göre bu ses, cehenneme atılanların
değil, cehennemin kendisinin çıkardığı sestir. Ayet,
cehennemdeki azabın dehşetini haber vermektedir. Korku
filmlerindeki ses efektlerini düşündüğümüzde, o zaten
dayanılmaz olan azabın ne kadar korkunç olacağı bu
ifadeyle gayet açık bir şekilde ortaya konmuştur.


13. Soru

Mülk Suresinin 12.ayetinin bize anlattığı nedir?

Cevap

Çünkü o Rablerine gıyaben saygı besleyenler yok
mu, muhakkak ki bağışlanma ve büyük ödül onlar içindir.
Cenab-ı Allah, kendisini tanıttıktan sonra inkârcıları ve
onlara hazırlanan cezayı haber vermektedir. Ardından
kendisini Rab olarak kabul edenlerin en baskın
özelliklerini zikrederek bunları neyin beklediğini
söylemektedir. Bu ayetin ifadesine göre Müslümanların en
önemli özelliği, gayba iman etmektir. Bu durum Kur’ân-ı
Kerîm’de çeşitli yerlerde zikredilmektedir. Müttaki
Müslümanların niteliklerinin anlatıldığı Bakara 2/3. ayette
ilk zikredilen özellik, gayba imandır. Çünkü diğer bütün
iman konuları ve ibadetler ona bağlıdır. Bu ayette geçen
haşyet kelimesi, imanın daha üst bir hali, eyleme ve ruha
dönüşmüş halidir. Saygı beslemek, saygı duymak, bir
varlığı üstün ve değerli kabul ettikten sonra
gerçekleşebilir. Enbiyâ 21/49; Fâtır 35/18; Yâsîn 36/11;
Kâf 50/33. ayetlerde de, müminlerin bu özelliklerinden
söz edilmektedir. Yüce Allah bu kulları için iki şey
hazırlamıştır: Bağışlanma ve büyük bir ödül. Bunların
sıralanmasında da bir incelik vardır. Bağışlanma vardır,
çünkü insanlar Allah’a karşı olan sorumluluklarında ne
kadar dikkatli ve gayretli davranırlarsa davransınlar,
mutlaka eksik ve noksan bir şey kalacaktır. Allah,
kullarının davranışlarına bir bütün olarak bakmakta,
onların iyi niyetlerini aramakta, ona göre değerlendirmede
bulunmaktadır. Bu ifade aynı zamanda, ne kadar ibadet
ederseniz edin, size ihsan edilen nimetlerin hakkını
ödeyemezsiniz, anlamını da ihtiva etmektedir. Ödül değil
de, “büyük bir ödül” denmesi, bunun sıradan bir şey
olmadığını çağrıştırmaktadır. Bunun ne olduğu konusunda
bize Beyine (98/8) suresinin son ayeti yardımcı
olmaktadır. O ayette müminlere ebedi olarak adn
cennetlerinde kalacakları haber verilmekte, ardından
Allah’ın onlardan, onların da Allah’tan razı olduğu
bildirilmekte, son olarak bunun, “Rabbine saygı duyan”
kimse için olduğu belirtilmektedir. Buna göre büyük ödül,
Allah’ın bu kullardan razı olmasıdır.


14. Soru

13 ve 14 .ayetler bize nasıl bir mesaj vermektedir?

Cevap

Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun. Çünkü
O, bütün kalplerin künhünü bilir. 14. O yaratan, bilmez
mi? O, latîftir (en ince, en gizli işleri bütün inceliğiyle çok
kolay bilendir), habîrdir (her şeyden haberdar olandır).


15. Soru

15.ayetteki ‘’o yaratanın rızkından yiyin’’ifadesi ile
anlatılmak istenen nedir?

Cevap

Allah Teâlâ, surenin 3. ayetinde yedi göğü
ahenkli bir şekilde yarattığını haber vermişti. Burada ise,
insanların yaşam alanı olan yeryüzünün “yaşanabilir”
(zelûl) bir yer olduğuna dikkat çekmektedir. Hem baştaki
hem de bu ayette Allah’ın yaratıcılığının niteliği, dünyanın
insan için yaşanabilir bir ortam olması ön plana
çıkmaktadır. Yüce Yaratıcı, dünyayı insan hayatının
devam edebileceği bir özellikte ve güzellikte yaratmıştır.
Birçok ayette vurgulanan gemilerin, nehirlerin, güneşin,
ayın kısacası göklerdeki ve yerdeki her şeyin insanların
hizmetini sunulması, teshîr (Örn: Lokmân 31/20; Câsiye 45/12), hep buna işaret etmektedir. Cenab-ı Allah
insanlara, orada gezinin, onun nimetlerinden yiyin diye
çağrıda bulunarak bunun test edilmesini istemektedir.
Yürümek, gezmek hayatın varlığı ve sürekliliği için
yaşamsal bir öneme sahiptir. İnsan ve hayat için neresinin
daha uygun, daha verimli olduğu ancak gezilip görülerek
anlaşılabilir. “Yüksek yerlerinde yürüyün” cümlesinden,
dünyaya, hayata, olaylara tepeden, uzaktan bakın da
yaşamınızı ona göre tanzim edin de anlaşılabilir.
Yürümekten kasıt, turistik bir yürüyüş değil, hayatı
sürdürebilecek eylemlerde bulunmak, gözlem yapmak,
çalışmaktır. Elmalılı gibi bazı müfessirler, burada
coğrafya ilmini öğrenmeye bir teşvik olduğu sonucunu
çıkarmışlardır. Ayrıca dünya ve dünyanın içinde bulunan
her şey, tüm insanlığın ortak mirasıdır. Bütün toplumlar,
bunları müşterek ve adil bir şekilde paylaşmalıdır


16. Soru

16 ve 18.ayetlerde müşrikler ile ilgili hangi durumlar
izah edilir?

Cevap

Bu ayet grubunda, Allah’ı ve peygamberini inkâr
eden müşriklere, daha önce yaşayan kâfir toplumların
başına gelen azaplar hatırlatılarak kendilerine çeki düzen
vermeleri istenmektedir. Nimetler, ihsanlar ve ikramlar
zikredilmiş, bunlara karşı şükür beklendiği ifade
edilmiştir. Hal ve hareketlerini değiştirmeyenlerin
başlarına gelecekler, daha önce aynı tutum ve davranışı
sergileyenlerin başlarına gelenlerden farklı olmayacaktır.
16. ve 17. ayetler, müteşabih ayetlerdendir. “O
gökyüzündekinden” ifadesinden, Allah kastedilmektedir.
Ancak bundan, onun gökte oturduğu, orada yaşadığı
sonucu, çıkmaz. Çünkü O, zamandan ve mekândan
münezzehtir. Zaman ve mekân, sadece yaratılmışlara
mahsustur. Yüce Allah, kitabını insanların kullandığı dil
ve üslupla indirdiğinden, onların üslup ve kullanımlarını
dikkate alarak böyle söylemiştir. O, yüce bir varlık olduğundan, semâ da yüceliği içerdiğinden, böyle bir
anlatım tercih edilmiştir. Başka bir yoruma göre de
Araplar, Allah’ın gökyüzünde olduğunu kabul etmekteydi.
Allah da onlara, kendi tasavvurlarına uygun bir tarzda
hitap etmiştir.


17. Soru

21.ayette Allah’ın ‘’rezzak’’sıfatından nasıl bahseder?

Cevap

21. ayet, Yüce Allah’ın başka bir sıfatını, Onun
Rezzâk, rızk verici niteliğini ön plana çıkarmaktadır. O
(c.c.), her vesileyle kendini hatırlatmakta, insanın
yaşamasına imkân veren her şeyin kendisi tarafından
sağlandığına dikkat çekmektedir. Ayette geçen “rızkını
keserse” ifadesinden, bütün rızkın Ona ait olduğunu ve
rızkı elde etmede bazı vesile olan unsurlar ve araçlar
bulunsa da mutlak rızık verenin O olduğunu bilmeliyiz.
Ayrıca kesilecek olan şeyin, dar anlamdaki rızık
olmadığını, bunun bütün yaşam imkânları olduğunu
anlamak daha doğru bir yaklaşımdır.


18. Soru

Mülk suresinin 25 ve 26.ayetlerinin açıklaması nedir?

Cevap

Bir de, “Sözünüzde doğruysanız, bu
(bahsettiğiniz) vaat, ne zaman (gerçekleşecek)?” diyorlar.
26. De ki: “O bilgi, ancak Allah’ın katındadır. Ben sadece
açık açık anlatan, uyarıp korkutan (bir peygamber)im.”


19. Soru

27.ayetin anlamı nedir ve bu ayette ,’’yüzlerin
kötüleşmesi ‘’olarak hangi durumdan bahsedilmiştir?

Cevap

Derken vakit gelip de onu yakından
gördüklerinde, o inkâr edenlerin yüzleri kötüleşiverdi.
“(İşte) bu, sizin kendisini isteyip durduğunuz şeydir”
denilir. Bu ayet, kâfirlerin karşı çıktıkları,
gerçekleşeceğini reddettikleri azabı bir gün çok yakından
göreceklerini, onun dehşetinden olağanüstü derecede bir
korkuya kapılacaklarını, bu sebeple psikolojilerinin
yüzlerine nasıl yansıyacağını haber vermektedir. Ayetin
bu ilk bölümü, 25. ayette alaylı bir şekilde sordukları
azabın ne zaman gerçekleşeceği sorusuna bir cevaptır.
Ayette ifade edilen “yüzlerin kötüleşmesi”, daha azaba
uğramadan, onu gördüklerinde, ne hale geldiklerini
anlatmaktadır. Azaba uğradıklarında halleri nice olacaktır!
Son kısmı ise, onların istediklerinin bir gün vuku
bulacağını bildirmektedir. Burası, “Rabbimiz! Bizim
payımızı hesap gününden önce ver!” (Sâd 38/16) ayetinde
ifade edilen manaya uygun düşmektedir.


20. Soru

Mülk suresinin 28 ve 30.ayetlerinin meali nedir?

Cevap

De ki: “Söyleyin bakayım, Allah beni ve
beraberimdekileri yok etse veya bize merhamet edip acısa,
(her iki durumda da) kâfirleri can yakan azaptan
kurtaracak olan kimdir?” 29. De ki: “O, Rahman’dır. İşte
biz, Ona iman ettik, Ona dayanmaktayız. Kimin açık bir
yanılgı ve sapıklık içinde olduğunu yakında bileceksiniz.”
30. De ki: “Söyleyin bakayım, sabaha kadar suyunuz batıp
yok oluverirse, size kim bir kaynak suyu getirebilir?”


1. Soru

Mülk suresinin künyesi nedir?

Cevap

Mekke’de inmiştir, 30 ayettir. Mushaftaki sıraya göre 67., iniş sırasına göre
ise 77. suredir. Surenin fasıla harfleri (?? ?? ?(dur. Sure, adını ilk ayette geçen
ve egemenlik/hükümranlık anlamına gelen “el-Mülk” kelimesinden almaktadır. Diğer önemli isimleri ise, Vâkiye/Koruyucu, Münciye/Kurtarıcı,
Mânia/Engelleyen, Mennâa/Çokça engelleyen, Mücâdile/Tartışıp savunandır.
Halk arasında daha çok, “Tebâreke” şeklinde bilinir. Surenin ana konusu,
Allah’ın varlığı, bilgisi, gücü ve kudretiyle insanın bu Aşkın Varlığa karşı
vereceği hesap şuurundan uzak oluşudur.

2. Soru

Mülk suresinin sebeb-i nuzulü nedir? 

Cevap

Kaynaklarda, Mülk suresinin nüzul sebebi bağlamında 13 ve 28. ayetleri
hakkında şu bilgiler yer almaktadır:
1. 13. ayetle ilgili olarak İbn Abbas’tan şöyle bir rivayet aktarılmaktadır: Bu
ayet, müşrikler hakkında inmiştir. Çünkü onlar, Allah Rasulü (s.a.v.)
hakkında ileri geri konuşuyorlardı. Cebrail, onların neler konuştuğunu
ona haber verdi. Onlar birbirlerine, “Muhammed’in Rabbi duymasın diye
sözünüzü gizlice söyleyin!” diyorlardı.
2. 28. ayetin ise, Mekkeli müşriklerin Allah’ın Peygamberinin ve
Müslümanların yok olmaları, ölmeleri için beddua etmeleri üzere nazil
olduğu bildirilmektedir.

3. Soru

Surede geçen önemli kavramlar hangileridir?

Cevap

  • Tebâreke
  • Yedullah
  • Hazene
  • Se’îr
4. Soru

Surede geçen ‘’tebâreke’’ kavramıyla anlatılmak
istenen nedir?

Cevap

Bu fiil, Kur’ân-ı Kerîm’de dokuz yerde (A’râf
7/154; Mü’minûn 23/14; Furkân 25/1, 10, 61; Ğâfir 40/64;
Zuhruf 43/85; Rahmân 55/78; Mülk 67/1) geçmektedir.
Bunların hepsinde tebâreke fiilinin öznesi, Allah’tır.
Kelimenin asıl manasında, kalıcılık ve süreklilik vardır.
Fiilin kök anlamı, devenin çöküp yere yerleşmesi, kuşun
suyun üstüne konmasıdır. Yüce Allah, her türlü faydayı,
yararı yaratması ve onları kalıcı kılması nedeniyle
tebâreke fiiliyle nitelendirilmiştir. Kelime daha sonra yüce
olmak, münezzeh olmak, hayır ve uğur dilemek
anlamlarında kullanılmıştır.

5. Soru

Surede ‘’Yedullah(Allah’ın eli)’’ kavramı neyi ifade
eder?

Cevap

İslâm bilginleri, özellikle kelamcılar arasında tartışılan önemli konular
arasında, Allah Teâlâ’nın cisim olup olmadığı meselesi yer almaktadır. Bu
hususta ele alınan mevzulardan biri de, “Allah’ın eli” kavramıdır.
Müşebbihe ve Mücessime gibi kelam mezhepleri bunu olduğu gibi, zâhiri
üzere yorumlarken, Ehl-i Sünnet mezhepleri bu ifadeyi tevil edip buna,
“Allah’ın gücü” anlamını vermişlerdir.

6. Soru

Surede geçen ‘’hazene’’kavramı neyi ifade eder?

Cevap

Hazene, hâzin isminin çoğuludur.
Cehennemliklerin cezalandırılmasıyla, cennetliklerin
ödüllendirilmesiyle görevli olan meleklere denir. Bu
kelime, Zümer 39/71. ayette cehennem, 73. ayette ise
cennet görevlileri için kullanılmıştır.

7. Soru

Surede geçen’’Se’îr’’ kavramı ile ne anlatılmıştır?

Cevap

Kur’ân-ı Kerîm’i anlamaya yardımcı olan
ilimlerden biri de Vücûh ve Nazâir’dir. Bunların ilki olan
Vücûh, bir kelimenin farklı ayetlerde birden fazla anlama,
diğeri, Nazâir ise, farklı kelimelerin aynı anlama gelmesini
ifade etmektedir. Yüce Kitabımızda insanların öteki
dünyada cezalarını çekecekleri yerden söz edilirken
buranın ismi hakkında cehennem (örn.: Bakara 2/206)
dışında, cahîm (örn.: Bakara 2/119), hâviye (Kâria 101/9),
nâr (örn.: Bakara 2/39), hutame (örn.: Hümeze 104/4),
lezâ (Meâric 70/15), saîr (örn.: Enbiyâ 21/4), sakar (örn.:
Kamer 54/48) kelimeleri kullanılır. İşte farklı kelimelerin
aynı anlama gelmesine nezair denmektedir ki “se’îr”
kelimesi böyledir. Bunlardan hâviye ve lezâ, Kur’ân-ı
Kerîm’de birer kez geçmiştir.

8. Soru

Mülk suresinin ilk üç ayetinde Allah’ın hangi
özelliklerinden bahsedilmektedir?

Cevap

a. Egemenliğin elinde olması. Egemenliğin sadece burada değil, Yüce Kitabın başka yerlerinde de Allah’a ait olduğu görülür. Örneğin Zümer suresinin 6. ayetinde, “İşte Allah, Rabbiniz (budur), bütün egemenlik Ona aittir” diye buyurularak her türlü hükümranlığın Allah’a ait olduğu bildirilmektedir. Bu kavram, dar anlamda da Allah için kullanılmaktadır. Örneğin Hac 22/56. ayette, “İşte o gün egemenlik Allah’a aittir” denilerek kıyamet gününde sözü geçecek yegâne varlığın, Allah olduğu  belirtilmektedir. b. Her şeye gücü yetmesi. Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’ın güç ve kuvvetini ifade etmede en çok kullanılan sıfatlardan biri, kadîr kelimesidir. Söz konusu sıfat, bu surede olduğu gibi, çoğunlukla “her şeye gücü yetendir” şeklinde  kullanılmaktadır. Aynı kökten gelen diğer bir sözcük ise, ?kâdirdir. Kur’ân’da ilk sıfatın 45, ikincisinin ise tekil ve çoğul kullanımıyla 12 kere yer aldığı görülmektedir. Bu sıfatlar, Allah’ın yaratması, diriltmesi, cezalandırması gibi konuların anlatıldığı yerlerde geçmektedir. c. Hayatı ve ölümü yaratması. Allah, kitabında yarattığı birçok şeyden yeri geldikçe bahseder. Göklerin, yerin, insanların, cinlerin vb. varlıkların yaratılmasına zaman zaman değinir. Ancak yaratılanlar arasında sadece bu surede yaratıldığından bir kez söz edilen iki varlık, ölüm ve hayattır. Ayette sözcük dizimine bakıldığında, önce ölümün, sonra hayatın geldiği görülmektedir. Müfessirler bu sıralama üzerinde çeşitli görüşler ileri sürmüşlerdir. Bunların içinde en makul olanı, ölümün ilk olarak söylenerek insanların dikkatini buna çekmek, hayatı ona göre yaşamayı teşvik etmek şeklinde olandır. Bu ayette üzerinde durulması gereken asıl nokta, yaratılışın hangi amaç için olduğudur. Burada insanların ve cinlerin yaratılış gayelerini bildiren Zâriyat 51/56. ayeti hatırlamak yerinde olacaktır. Yüce Allah, bu ayette şöyle buyurmaktadır: “Ben, insanları ve cinleri yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım.” Şüphesiz en iyi davranış, Allah’ın rızasını kazandıran davranıştır. Davranış, hareket ve eylemlerin en kutlusu, elbette geniş ve dar anlamıyla ibadetlerdir. Ancak ayetin son kısmı, “O, çok güçlü, çok bağışlayıcıdır” cümlesi, insanın dikkatini ve heyecanını canlı tutmakta, bir yandan ibadette gevşek olmamayı hatırlatmakta, öte yandan ibadetler yapılırken meydana gelebilecek hata ve kusurların bağışlanacağını haber vermektedir. Böylece İslâm’ın ana ilklerinden biri olan umut ile korku arasında (beyne’l-havf ve’rreca) durmayı salık vermektedir. d. Yedi kat göğü birbiriyle uyumlu yaratması.

9. Soru

Bu surede geçen ‘’tıbak ‘’sözünün anlamı ile ilgili
müfessirlerin düşünceleri ne olmuştur?

Cevap

Tıbâk kelimesi, tabak veya tabaka isminin
çoğuludur. Buna göre anlam, Allah tabaka tabaka yedi gök
yaratmıştır, şeklinde olur. db. Tıbâk kelimesi, tâbaka
fiilinin masdarıdır. Bu yoruma göre ise anlam, Allah yedi
göğü tabaka tabaka olarak yarattı, demektir. Göklerin
yaratılması ifade edilirken bu sözcüğün seçilmesi, bu kadar büyük varlığın yaratılmasının yanında onun düzenli
ve ahenkli olmasına dikkat çekmek içindir.

10. Soru

Mülk suresinin 6 ve 11.ayetlerinin meali nedir?

Cevap

6. Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı
vardır. Orası, ne kötü dönüş yeridir! 7. İçine atıldıkları
zaman, o kaynarken, onun gürleyişini duyarlar. 8. (O),
hemen hemen öfkeden patlayacak bir hale gelir. İçine bir
grup atıldığı zaman, her defasında onun bekçileri onlara,
“Size, bir korkutucu/uyarıcı gelmedi mi?” diye sorarlar. 9.
“Evet doğrusu bize, bir korkutucu/uyarıcı geldi. Fakat biz
ona inanmadık, onu yalanladık ve ‘Allah, hiçbir şey
indirmedi, siz büyük bir yanlışlık ve aldanış içindesiniz’
dedik” derler. 10. “Eğer biz, söz dinleyen ve aklını güzel
kullanan kimseler olsaydık, (bu) çılgın ateşin içinde
olmazdık” derler. 11. İşte günahlarını itiraf ettiler. O halde
kahrolsun (o) çılgın ateşin içindekiler!

11. Soru

6.Ayette ‘’Rablerini inkar edenler’’ sözü ile anlatılmak
istenen nedir?

Cevap

6. ayette karşımıza Kur’ân-ı Kerîm’in hoş
üsluplarından biri çıkmaktadır. Bu, bi-rabbihim ifadesinde
ortaya çıkan, Allah’ın herkesin Rabbi olduğu gerçeğidir.
İnkâr edenler her ne kadar Allah’ı kendi rableri olarak
kabul etmeseler de Yüce Kitap bi-rabbihim ifadesiyle,
Allah’ın herkesin olduğu gibi o münkirlerin de Rabbi
olduğuna işaret etmektedir. Ayrıca cehennemin bir
cezalandırma yeri olduğu bilinmektedir. “Cehennem
azabı” denerek, buradaki cezanın ve karşılığın, ne derece
korkunç olduğuna bir ima bulunmaktadır. Ayetin sonunda,
“Orası, ne kötü dönüş yeridir!” buyurularak, cümlenin
mefhum-ı muhalifinden, “dönülecek iyi bir yerin” olduğu
ihsas edilmektedir.

12. Soru

7.ayet ile cehennemin nasıl bir yer olduğundan
bahseder?

Cevap

7. ayet, cehennem ve cehennemlikleri
anlatmaktadır. Anlaşıldığına göre, günahkârlar ve
isyankârlar, oraya kendi istekleriyle girmeyeceklerdir.
Yüklemin edilgen olarak, 
,kullanılması şeklinde
bize bu sonucu düşündürtmektedir. Ayrıca buradan
anladığımız diğer bir husus da, insanların orada duyu
organlarını yitirmeyecekleri, oradaki azabı bütün
boyutlarıyla hissedecekleridir. Görülecek azabın ne denli
dehşetli olduğu, cehennemin kaynaması, fokurdaması ve
bu esnada çıkardığı korkunç sesten anlaşılmaktadır. Ayette
geçen “şehiyk” kelimesi, rahatsız edici ve insana ürküntü
veren sesi ifade etmek için kullanılmıştır. Kelimenin
anlamı, eşeğin anırmasıdır. Bunun cehennemin mi yoksa
cehennemliklerin sesi mi olduğu hususunda görüş ayrılığı
vardır. Fakat çoğunluğa göre bu ses, cehenneme atılanların
değil, cehennemin kendisinin çıkardığı sestir. Ayet,
cehennemdeki azabın dehşetini haber vermektedir. Korku
filmlerindeki ses efektlerini düşündüğümüzde, o zaten
dayanılmaz olan azabın ne kadar korkunç olacağı bu
ifadeyle gayet açık bir şekilde ortaya konmuştur.

13. Soru

Mülk Suresinin 12.ayetinin bize anlattığı nedir?

Cevap

Çünkü o Rablerine gıyaben saygı besleyenler yok
mu, muhakkak ki bağışlanma ve büyük ödül onlar içindir.
Cenab-ı Allah, kendisini tanıttıktan sonra inkârcıları ve
onlara hazırlanan cezayı haber vermektedir. Ardından
kendisini Rab olarak kabul edenlerin en baskın
özelliklerini zikrederek bunları neyin beklediğini
söylemektedir. Bu ayetin ifadesine göre Müslümanların en
önemli özelliği, gayba iman etmektir. Bu durum Kur’ân-ı
Kerîm’de çeşitli yerlerde zikredilmektedir. Müttaki
Müslümanların niteliklerinin anlatıldığı Bakara 2/3. ayette
ilk zikredilen özellik, gayba imandır. Çünkü diğer bütün
iman konuları ve ibadetler ona bağlıdır. Bu ayette geçen
haşyet kelimesi, imanın daha üst bir hali, eyleme ve ruha
dönüşmüş halidir. Saygı beslemek, saygı duymak, bir
varlığı üstün ve değerli kabul ettikten sonra
gerçekleşebilir. Enbiyâ 21/49; Fâtır 35/18; Yâsîn 36/11;
Kâf 50/33. ayetlerde de, müminlerin bu özelliklerinden
söz edilmektedir. Yüce Allah bu kulları için iki şey
hazırlamıştır: Bağışlanma ve büyük bir ödül. Bunların
sıralanmasında da bir incelik vardır. Bağışlanma vardır,
çünkü insanlar Allah’a karşı olan sorumluluklarında ne
kadar dikkatli ve gayretli davranırlarsa davransınlar,
mutlaka eksik ve noksan bir şey kalacaktır. Allah,
kullarının davranışlarına bir bütün olarak bakmakta,
onların iyi niyetlerini aramakta, ona göre değerlendirmede
bulunmaktadır. Bu ifade aynı zamanda, ne kadar ibadet
ederseniz edin, size ihsan edilen nimetlerin hakkını
ödeyemezsiniz, anlamını da ihtiva etmektedir. Ödül değil
de, “büyük bir ödül” denmesi, bunun sıradan bir şey
olmadığını çağrıştırmaktadır. Bunun ne olduğu konusunda
bize Beyine (98/8) suresinin son ayeti yardımcı
olmaktadır. O ayette müminlere ebedi olarak adn
cennetlerinde kalacakları haber verilmekte, ardından
Allah’ın onlardan, onların da Allah’tan razı olduğu
bildirilmekte, son olarak bunun, “Rabbine saygı duyan”
kimse için olduğu belirtilmektedir. Buna göre büyük ödül,
Allah’ın bu kullardan razı olmasıdır.

14. Soru

13 ve 14 .ayetler bize nasıl bir mesaj vermektedir?

Cevap

Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun. Çünkü
O, bütün kalplerin künhünü bilir. 14. O yaratan, bilmez
mi? O, latîftir (en ince, en gizli işleri bütün inceliğiyle çok
kolay bilendir), habîrdir (her şeyden haberdar olandır).

15. Soru

15.ayetteki ‘’o yaratanın rızkından yiyin’’ifadesi ile
anlatılmak istenen nedir?

Cevap

Allah Teâlâ, surenin 3. ayetinde yedi göğü
ahenkli bir şekilde yarattığını haber vermişti. Burada ise,
insanların yaşam alanı olan yeryüzünün “yaşanabilir”
(zelûl) bir yer olduğuna dikkat çekmektedir. Hem baştaki
hem de bu ayette Allah’ın yaratıcılığının niteliği, dünyanın
insan için yaşanabilir bir ortam olması ön plana
çıkmaktadır. Yüce Yaratıcı, dünyayı insan hayatının
devam edebileceği bir özellikte ve güzellikte yaratmıştır.
Birçok ayette vurgulanan gemilerin, nehirlerin, güneşin,
ayın kısacası göklerdeki ve yerdeki her şeyin insanların
hizmetini sunulması, teshîr (Örn: Lokmân 31/20; Câsiye 45/12), hep buna işaret etmektedir. Cenab-ı Allah
insanlara, orada gezinin, onun nimetlerinden yiyin diye
çağrıda bulunarak bunun test edilmesini istemektedir.
Yürümek, gezmek hayatın varlığı ve sürekliliği için
yaşamsal bir öneme sahiptir. İnsan ve hayat için neresinin
daha uygun, daha verimli olduğu ancak gezilip görülerek
anlaşılabilir. “Yüksek yerlerinde yürüyün” cümlesinden,
dünyaya, hayata, olaylara tepeden, uzaktan bakın da
yaşamınızı ona göre tanzim edin de anlaşılabilir.
Yürümekten kasıt, turistik bir yürüyüş değil, hayatı
sürdürebilecek eylemlerde bulunmak, gözlem yapmak,
çalışmaktır. Elmalılı gibi bazı müfessirler, burada
coğrafya ilmini öğrenmeye bir teşvik olduğu sonucunu
çıkarmışlardır. Ayrıca dünya ve dünyanın içinde bulunan
her şey, tüm insanlığın ortak mirasıdır. Bütün toplumlar,
bunları müşterek ve adil bir şekilde paylaşmalıdır

16. Soru

16 ve 18.ayetlerde müşrikler ile ilgili hangi durumlar
izah edilir?

Cevap

Bu ayet grubunda, Allah’ı ve peygamberini inkâr
eden müşriklere, daha önce yaşayan kâfir toplumların
başına gelen azaplar hatırlatılarak kendilerine çeki düzen
vermeleri istenmektedir. Nimetler, ihsanlar ve ikramlar
zikredilmiş, bunlara karşı şükür beklendiği ifade
edilmiştir. Hal ve hareketlerini değiştirmeyenlerin
başlarına gelecekler, daha önce aynı tutum ve davranışı
sergileyenlerin başlarına gelenlerden farklı olmayacaktır.
16. ve 17. ayetler, müteşabih ayetlerdendir. “O
gökyüzündekinden” ifadesinden, Allah kastedilmektedir.
Ancak bundan, onun gökte oturduğu, orada yaşadığı
sonucu, çıkmaz. Çünkü O, zamandan ve mekândan
münezzehtir. Zaman ve mekân, sadece yaratılmışlara
mahsustur. Yüce Allah, kitabını insanların kullandığı dil
ve üslupla indirdiğinden, onların üslup ve kullanımlarını
dikkate alarak böyle söylemiştir. O, yüce bir varlık olduğundan, semâ da yüceliği içerdiğinden, böyle bir
anlatım tercih edilmiştir. Başka bir yoruma göre de
Araplar, Allah’ın gökyüzünde olduğunu kabul etmekteydi.
Allah da onlara, kendi tasavvurlarına uygun bir tarzda
hitap etmiştir.

17. Soru

21.ayette Allah’ın ‘’rezzak’’sıfatından nasıl bahseder?

Cevap

21. ayet, Yüce Allah’ın başka bir sıfatını, Onun
Rezzâk, rızk verici niteliğini ön plana çıkarmaktadır. O
(c.c.), her vesileyle kendini hatırlatmakta, insanın
yaşamasına imkân veren her şeyin kendisi tarafından
sağlandığına dikkat çekmektedir. Ayette geçen “rızkını
keserse” ifadesinden, bütün rızkın Ona ait olduğunu ve
rızkı elde etmede bazı vesile olan unsurlar ve araçlar
bulunsa da mutlak rızık verenin O olduğunu bilmeliyiz.
Ayrıca kesilecek olan şeyin, dar anlamdaki rızık
olmadığını, bunun bütün yaşam imkânları olduğunu
anlamak daha doğru bir yaklaşımdır.

18. Soru

Mülk suresinin 25 ve 26.ayetlerinin açıklaması nedir?

Cevap

Bir de, “Sözünüzde doğruysanız, bu
(bahsettiğiniz) vaat, ne zaman (gerçekleşecek)?” diyorlar.
26. De ki: “O bilgi, ancak Allah’ın katındadır. Ben sadece
açık açık anlatan, uyarıp korkutan (bir peygamber)im.”

19. Soru

27.ayetin anlamı nedir ve bu ayette ,’’yüzlerin
kötüleşmesi ‘’olarak hangi durumdan bahsedilmiştir?

Cevap

Derken vakit gelip de onu yakından
gördüklerinde, o inkâr edenlerin yüzleri kötüleşiverdi.
“(İşte) bu, sizin kendisini isteyip durduğunuz şeydir”
denilir. Bu ayet, kâfirlerin karşı çıktıkları,
gerçekleşeceğini reddettikleri azabı bir gün çok yakından
göreceklerini, onun dehşetinden olağanüstü derecede bir
korkuya kapılacaklarını, bu sebeple psikolojilerinin
yüzlerine nasıl yansıyacağını haber vermektedir. Ayetin
bu ilk bölümü, 25. ayette alaylı bir şekilde sordukları
azabın ne zaman gerçekleşeceği sorusuna bir cevaptır.
Ayette ifade edilen “yüzlerin kötüleşmesi”, daha azaba
uğramadan, onu gördüklerinde, ne hale geldiklerini
anlatmaktadır. Azaba uğradıklarında halleri nice olacaktır!
Son kısmı ise, onların istediklerinin bir gün vuku
bulacağını bildirmektedir. Burası, “Rabbimiz! Bizim
payımızı hesap gününden önce ver!” (Sâd 38/16) ayetinde
ifade edilen manaya uygun düşmektedir.

20. Soru

Mülk suresinin 28 ve 30.ayetlerinin meali nedir?

Cevap

De ki: “Söyleyin bakayım, Allah beni ve
beraberimdekileri yok etse veya bize merhamet edip acısa,
(her iki durumda da) kâfirleri can yakan azaptan
kurtaracak olan kimdir?” 29. De ki: “O, Rahman’dır. İşte
biz, Ona iman ettik, Ona dayanmaktayız. Kimin açık bir
yanılgı ve sapıklık içinde olduğunu yakında bileceksiniz.”
30. De ki: “Söyleyin bakayım, sabaha kadar suyunuz batıp
yok oluverirse, size kim bir kaynak suyu getirebilir?”

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.