Açıköğretim Ders Notları

Kentleşme ve Konut Politikaları Dersi 7. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Kentleşme ve Konut Politikaları Dersi 7. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Gecekondu

Gecekondu

Gecekondunun ne olduğu hem kanunda hem de sosyolojik yönden tanımlanmaktadır. Hukuki açıdan gecekondu, 775 sayılı Gecekondu Kanununun ikinci maddesinde:

  • Bina; imar ve yapı işlerini düzenleyen mevzuata ve genel hükümlere bağlı kalmaksızın kendisine ait olmayan arazi veya arsalar üzerine sahibinin rızası alınmaksızın izinsiz olarak inşa edilmiş olacaktır.
  • Bina; mülkiyeti kendisine ait olmayan arazi ve arsalar üzerine yapılmış olacaktır.
  • Bina; mülkiyeti başkasına ait olan arazi ve arsalar üzerine sahibinin rızası alınmadan ve izinsiz yapılmış olacaktır.

Kanuna göre bu nitelikleri taşıyan binalar gece kondu olarak kabul edilmektedir. Bu tür yapılar da “ kaçak yapılaşma ” olarak değerlendirilmektedir. Çünkü bu binalar imar ve yapı işlerini düzenleyen mevzuata aykırıdır.

Sosyolojik açıdan gecekondu tanımı da hukuki tanımlara sosyolojik unsurlar eklenerek yapılır. Buna göre “gecekondu; bir takım kişililerin genellikle kendilerinin olmayan topraklar üzerinde, kısa zamanda izinsiz, imar mevzuatına aykırı ve sağlık şartlarından yoksun olarak yapılmış veya yaptırılmıştır”. Bu tanımda görüldüğü¨ gibi “sağlık şartlarından yoksun olmak” yapıların gecekondu şeklinde isimlendirilmesine etki etmektedir.

Sosyal yönüyle gecekondu sakinleri ne köylü ne de kentli yaşamının içinde yer almaz. Köylülükle kentlilik arasında kalmışlardır. Gecekondularda yaşayan insanlar tarım ve hayvancılıkla uğraşmaz ve farklı iş kollarında çalışabilir. Giyim, kuşam değişmekle birlikte beslenme ve yaşam açısından köy alışkanlıkları devam etmekte, sağlık açısından da yetersizlikler söz konusudur. Bu nedenle de gecekondu; köy ailesiyle kent ailesi arasında bir geçiş olarak görülmektedir.

Gecekonduların Doğuş Sebepleri

Gecekondulaşmanın başlıca sebeplerinden biri kente olan göçtür. Göç miktarı arttıkça yerel yönetimlerin ihtiyaç duyulan konut sıkıntısını karşılamaları gerekmektedir. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde konut arzının göç miktarını karşılamaması, sosyal ve ekonomik olarak yetersiz kalınması zorunlu olarak gecekondulaşmaya yönlendirmektedir. Gecekondulaşmanın sebebi olarak; kentlere göçün fazla olması, göçenlerin dar gelirli olmaları, belediyelerin ve toplu konut idaresinin konut talebini karşılayamaması, kent çevresinde yeterli konut alanının olmaması, göç edenlerin kent yaşamıyla ilgili sosyal ve kültürel düzeyde olmamaları sayılabilir.

Türkiye’de 1945 yılından itibaren kent çevrelerinde görülen gecekondulaşma ilk başlarda geçici bir durum olarak görülmüştür. Giderek sanayi ve ticaretin artması, işkolları ve bu alanlardaki uzmanlaşmalarla birlikte daha fazla işgücü kente göçü arttırmıştır. Özellikle kente yeni iş imkânları ve kazanç için gelen dar gelirli ailelerin yüksek fiyatlarla kent merkezlerindeki konutlara yerleşmesi mümkün değildir. Gecekonduların ucuz olma sebepleri;

  • Konut inşasında insan gücüne ödenen ücretin hiç olmaması veya çok az olması,
  • İnşaatta ucuz ve düşük kaliteli malzeme kullanılması,
  • Üzerinde inşaat yapılacak arsa için hiç ödeme yapılmaması veya çok az ödeme yapılmasıdır.

Kentlere kırsaldan göç edenler düşük gelirli işlerde çalışmaktadırlar. Kendilerine güven verecek her şeye büyük bir önem vermektedirler. Bu güvenin en önemli göstergesi başlarını sokabilecekleri bir gecekondu yapmaktır. Tanıdıklarının yakınında, anlaşabileceği diğer insanlarla birlikte olsa da başkalarının arazileri üzerinde olması her an yıktırılma tehlikesini taşımaktadır. Bu da olumsuz bir psikoloji yaratmaktadır. Tüm bunlar gecekonduların sosyal ve psikolojik sebeplerini ortaya koymaktadır.

Gecekondularla İlgili Alınacak Önlemler

Gecekondularla ilgili sorunların uzun veya kısa süreli önlemlerle çözülmesi “gecekondu politikasını” meydana getirir. Gecekondularla ilgili sorunlar ekonomik, sosyal, kent bilim ve kültürle ilgili sorunlardır.

Ekonomik sorunlar; gecekonduda yaşayanların çalışma ve iş edinmeleriyle ilgili sorunlardır.

  • Sosyal sorunlar; gecekonduda yaşayanların kent toplumuna uyum sağlayabilmek için sosyal değerlerde meydana gelen değişmelere uyma zorunluluğunun ortaya çıkardığı sorunlardır.
  • Kentçilik sorunları ise; daha çok gecekondunun yapıldığı arazinin mülkiyeti, plansız gelişim, çarpık yapılaşma ve kamu hizmetlerinden yararlanma durumuyla ilgili sorunlardır.
  • Kültür sorunları ise; şehir dışı yerleşme alanlarındaki kente göç eden ve gecekonduya yerleşen kimselerin kent kültürüne uyum sağlama çabalarından doğan sorunlardır.

Ne kentli ne de köylü olanların oluşturduğu bu kültür lümpen kültürü adı verilmektedir. Aynı zamanda hem kır kültürünü hem de kent kültürünü reddederek kimliksiz bir kültür olarak ortaya çıkmaktadır. Daha çok gecekondular ve çevresinde çıkan bu kültür ve olumsuzlukların giderilmesi için etkin bir gecekondu politikası gerekmektedir.

Mevcut Gecekondu Kanunu, sorunları sadece kent bilim açısından ele aldığı için gecekondu sorununu çözmekten uzaktır. Sorunun ekonomik, sosyal ve kültürel yönünü göz ardı edilmektedir. Gecekondu Kanunu kent bilim açısından sorunun çözümünün üç şekilde olacağını kabul eder.

İmar ve Islah Önlemleri: Belediyelerin sınırlarını belirlediği gecekondu bölgelerinin İmar ve İskân Bakanlığının denetiminde yine belediyelerce imar ve ıslah edilmesi,

Tasfiye Önlemleri: Islah edilemeyecek yerlerin belirlenerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığının (Bayındırlık ve İskân Bakanlığının) denetiminde yine belediyelerce boşaltılması,

Caydırıcı Önlemler: Hazine ve kamu arazilerine yapılacak izinsiz yapıların yapımının önlenmesi, yapılanların belediye veya zabıta tarafından yıktırılmasıdır.

Gecekondulaşmanın nedenlerinden biri de iç göçlerdir. Bu göç köylerden kentlere yöneliktir. Kentlere göç eden bu tarımla uğraşan nüfus artışının gerilemesine yol açmaktadır. Çünkü tarım da sanayi gibi ekonomik hayatın vazgeçilmez bir parçasıdır. Bu nedenle tarıma dayalı nüfusun göçünün önlenmesinde tarım politikalarının başarısı önemlidir. Tarımın gelişmesi aynı zamanda da ülke nüfusunun faydasına yönelik çabalardır.

Kentleşmeye etkisi şüphesiz olan tarım sektörü ve köy yerleşme alanları ile kentler arasındaki ekonomik, sosyal ve demografik dengeyi devam ettirebilmek için düşünülecek önlemler sırasıyla şunlardır:

  • Toprak ve tarım reformu,
  • Kooperatifleşme,
  • Merkez köylerdir.

İç göçü düzenleme aracı olarak toprak ve tarım reformu, arazi ile onu işleyen insan arasındaki bütün ilişkileri iyileştirmek amacıyla, devlet tarafından alınan her türlü önlem ve uygulamayı kapsar. Bu açıdan tarım ve toprak reformu ile toplumun, ekonomik ve sosyal açıdan refah seviyesini olumlu yönde etkileyecek önlemler demeti anlatılmaktadır. Bu önlemler demeti içerisinde köylerde yaşayan kimselerin yaşadıkları yerlerden ayrılmadan sosyal ve ekonomik önlemlerle hayat ve refah seviyelerinin artırılması yer alır.

Tarım ve Toprak Reformu önlemlerin neler olması gerektiği konusunda Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatıyla Milletlerarası Çalışma Teşkilatı’nın ortaklaşa hazırladıkları bir raporda özellikle şu noktalar konumuz açısından önem taşımaktadır:

  • Tarımla uğraşan nüfusun göçebelik ve işsizlik gibi sebepler dolayısıyla “Hareketlerine” son verilmesi ve belirli tarım alanlarına yerleştirilerek güvenliklerinin sağlanması.
  • Gıda, konut, sağlık, eğitim, eğlence, ulaşım, kültür ve diğer asgari hayat seviyesi elemanlarına göre bir seviyenin tespiti ve tarım toplumunun bu seviyenin üzerine çıkartılmasının hedef alınması.

Toprak ve Tarım Reformları başarıya ulaşırsa kentlerdeki hizmet sektörlerine iş bulmak için gitmeye kararlı işgücünü¨ bulundukları yerdeki iş alanlarında istihdam etmek mümkündür. Toprak ve tarım reformları uygulama sonuçlarının özellikle kent dağılımına da etki etmesi, kent ile köy arasında bu açıdan ortaya çıkabilecek dengesizliği de giderecektir.

İç göçü düzenleme aracı olarak merkez köyler oluşturulmaktadır. Kamu hizmetleri arasında yer alan veya devletin yerine getirmekle yükümlü olduğu görevlerden eğitim, sağlık, kültür, ulaşım, konut gibi çeşitli hizmetler, kentlerde gerçekleştiği oranda köylere götürülmemektedir. Bu hizmetler çeşitli sebeplerden dolayı gerçekleşmemektedir. Bu sebepler:

  • Köy yerleşim birimlerinin dağınık olması nedeniyle hizmetlerin götürülmesi ekonomik değil hem de devlet bütçesine ağır yükler getirmektedir.
  • Köy yerleşim alanlarına bu hizmetleri götürecek ve genelleştirecek personelin kalifiye düzeyi ve sayıları yetersiz olmasıdır.

Bu sorunlar nedeniyle merkezi bir yerleşme alanında bu hizmetlerin götürülmesiyle çözüm sağlanabileceği düşünülmüştür. Bu düşüncenin uygulamaya geçirilmesi, buralardaki kamu hizmetlerinin yürütülmesindeki etkinliği artırması ve köylerin kalkınma ortamını hazırlama gibi faydaları da vardır.

Kent Yenilenmesi

Kent yenilemesi yeni bir olgu değildir. 19. Yüzyıldan itibaren kentlere fonksiyon kazandırmak amacıyla uygulanmaktadır. Günümüzde de kentsel dönüşüm projeleriyle birlikte giderek üzerinde daha fazla durulmaktadır.

Kentlerin yenilenmesi ve geliştirilmeleriyle, köhnemiş konut ve sanayi bölgelerindeki büyük parsellerin bir araya getirilmesi için mevcut binaların tasfiyesi, yeni bina yapacaklara cazip gelebilecek şartlarla parseller sağlanması gibi fiziki açıdan düzenleme, başta gelen amaçtır. Özellikle gecekondu bölgelerinde ve gelişmesi durmuş kent kısımlarında yapılacak yenileme ve geliştirme çalışmaları, kentlere yeni bir görünüm ve yaşam imkânı kazandıracağı gibi ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlara da çözüm getirecek bir yoldur.

Kent yenilemenin önemli ekonomik kazanımları sağlayabilmesi için yapılması gerekenler şunlardır:

  • Kent yenilemesiyle ilgili olarak fiziki düzenleme içerisinde ne gibi tesisler yapılacak ve yenilenecek; bunlar nerelere yerleştirilecek,
  • Kent yenilemesinin “maliyeti” ne olacaktır.

Bunları doğru biçimde gerçekleştirebilmek için de şu sorulara yanıt aranmalıdır.

  • Kent yenileme planıyla diğer toplum kalkınma planları ve bölge planları arasında nasıl bir ilişki vardır?
  • Kent yenileme programı, toplumun ekonomik refahını nasıl etkileyecektir?

Kent yenilemesi konusunda belirtilen görüşlerin uygulama sorumluluğu, her ne kadar merkezi idareyle mahalli idare arasında paylaşılmış ise de sorumluluğun ağırlığı, kentteki mahalli idarelerdir.

Gecekondu

Gecekondunun ne olduğu hem kanunda hem de sosyolojik yönden tanımlanmaktadır. Hukuki açıdan gecekondu, 775 sayılı Gecekondu Kanununun ikinci maddesinde:

  • Bina; imar ve yapı işlerini düzenleyen mevzuata ve genel hükümlere bağlı kalmaksızın kendisine ait olmayan arazi veya arsalar üzerine sahibinin rızası alınmaksızın izinsiz olarak inşa edilmiş olacaktır.
  • Bina; mülkiyeti kendisine ait olmayan arazi ve arsalar üzerine yapılmış olacaktır.
  • Bina; mülkiyeti başkasına ait olan arazi ve arsalar üzerine sahibinin rızası alınmadan ve izinsiz yapılmış olacaktır.

Kanuna göre bu nitelikleri taşıyan binalar gece kondu olarak kabul edilmektedir. Bu tür yapılar da “ kaçak yapılaşma ” olarak değerlendirilmektedir. Çünkü bu binalar imar ve yapı işlerini düzenleyen mevzuata aykırıdır.

Sosyolojik açıdan gecekondu tanımı da hukuki tanımlara sosyolojik unsurlar eklenerek yapılır. Buna göre “gecekondu; bir takım kişililerin genellikle kendilerinin olmayan topraklar üzerinde, kısa zamanda izinsiz, imar mevzuatına aykırı ve sağlık şartlarından yoksun olarak yapılmış veya yaptırılmıştır”. Bu tanımda görüldüğü¨ gibi “sağlık şartlarından yoksun olmak” yapıların gecekondu şeklinde isimlendirilmesine etki etmektedir.

Sosyal yönüyle gecekondu sakinleri ne köylü ne de kentli yaşamının içinde yer almaz. Köylülükle kentlilik arasında kalmışlardır. Gecekondularda yaşayan insanlar tarım ve hayvancılıkla uğraşmaz ve farklı iş kollarında çalışabilir. Giyim, kuşam değişmekle birlikte beslenme ve yaşam açısından köy alışkanlıkları devam etmekte, sağlık açısından da yetersizlikler söz konusudur. Bu nedenle de gecekondu; köy ailesiyle kent ailesi arasında bir geçiş olarak görülmektedir.

Gecekonduların Doğuş Sebepleri

Gecekondulaşmanın başlıca sebeplerinden biri kente olan göçtür. Göç miktarı arttıkça yerel yönetimlerin ihtiyaç duyulan konut sıkıntısını karşılamaları gerekmektedir. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde konut arzının göç miktarını karşılamaması, sosyal ve ekonomik olarak yetersiz kalınması zorunlu olarak gecekondulaşmaya yönlendirmektedir. Gecekondulaşmanın sebebi olarak; kentlere göçün fazla olması, göçenlerin dar gelirli olmaları, belediyelerin ve toplu konut idaresinin konut talebini karşılayamaması, kent çevresinde yeterli konut alanının olmaması, göç edenlerin kent yaşamıyla ilgili sosyal ve kültürel düzeyde olmamaları sayılabilir.

Türkiye’de 1945 yılından itibaren kent çevrelerinde görülen gecekondulaşma ilk başlarda geçici bir durum olarak görülmüştür. Giderek sanayi ve ticaretin artması, işkolları ve bu alanlardaki uzmanlaşmalarla birlikte daha fazla işgücü kente göçü arttırmıştır. Özellikle kente yeni iş imkânları ve kazanç için gelen dar gelirli ailelerin yüksek fiyatlarla kent merkezlerindeki konutlara yerleşmesi mümkün değildir. Gecekonduların ucuz olma sebepleri;

  • Konut inşasında insan gücüne ödenen ücretin hiç olmaması veya çok az olması,
  • İnşaatta ucuz ve düşük kaliteli malzeme kullanılması,
  • Üzerinde inşaat yapılacak arsa için hiç ödeme yapılmaması veya çok az ödeme yapılmasıdır.

Kentlere kırsaldan göç edenler düşük gelirli işlerde çalışmaktadırlar. Kendilerine güven verecek her şeye büyük bir önem vermektedirler. Bu güvenin en önemli göstergesi başlarını sokabilecekleri bir gecekondu yapmaktır. Tanıdıklarının yakınında, anlaşabileceği diğer insanlarla birlikte olsa da başkalarının arazileri üzerinde olması her an yıktırılma tehlikesini taşımaktadır. Bu da olumsuz bir psikoloji yaratmaktadır. Tüm bunlar gecekonduların sosyal ve psikolojik sebeplerini ortaya koymaktadır.

Gecekondularla İlgili Alınacak Önlemler

Gecekondularla ilgili sorunların uzun veya kısa süreli önlemlerle çözülmesi “gecekondu politikasını” meydana getirir. Gecekondularla ilgili sorunlar ekonomik, sosyal, kent bilim ve kültürle ilgili sorunlardır.

Ekonomik sorunlar; gecekonduda yaşayanların çalışma ve iş edinmeleriyle ilgili sorunlardır.

  • Sosyal sorunlar; gecekonduda yaşayanların kent toplumuna uyum sağlayabilmek için sosyal değerlerde meydana gelen değişmelere uyma zorunluluğunun ortaya çıkardığı sorunlardır.
  • Kentçilik sorunları ise; daha çok gecekondunun yapıldığı arazinin mülkiyeti, plansız gelişim, çarpık yapılaşma ve kamu hizmetlerinden yararlanma durumuyla ilgili sorunlardır.
  • Kültür sorunları ise; şehir dışı yerleşme alanlarındaki kente göç eden ve gecekonduya yerleşen kimselerin kent kültürüne uyum sağlama çabalarından doğan sorunlardır.

Ne kentli ne de köylü olanların oluşturduğu bu kültür lümpen kültürü adı verilmektedir. Aynı zamanda hem kır kültürünü hem de kent kültürünü reddederek kimliksiz bir kültür olarak ortaya çıkmaktadır. Daha çok gecekondular ve çevresinde çıkan bu kültür ve olumsuzlukların giderilmesi için etkin bir gecekondu politikası gerekmektedir.

Mevcut Gecekondu Kanunu, sorunları sadece kent bilim açısından ele aldığı için gecekondu sorununu çözmekten uzaktır. Sorunun ekonomik, sosyal ve kültürel yönünü göz ardı edilmektedir. Gecekondu Kanunu kent bilim açısından sorunun çözümünün üç şekilde olacağını kabul eder.

İmar ve Islah Önlemleri: Belediyelerin sınırlarını belirlediği gecekondu bölgelerinin İmar ve İskân Bakanlığının denetiminde yine belediyelerce imar ve ıslah edilmesi,

Tasfiye Önlemleri: Islah edilemeyecek yerlerin belirlenerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığının (Bayındırlık ve İskân Bakanlığının) denetiminde yine belediyelerce boşaltılması,

Caydırıcı Önlemler: Hazine ve kamu arazilerine yapılacak izinsiz yapıların yapımının önlenmesi, yapılanların belediye veya zabıta tarafından yıktırılmasıdır.

Gecekondulaşmanın nedenlerinden biri de iç göçlerdir. Bu göç köylerden kentlere yöneliktir. Kentlere göç eden bu tarımla uğraşan nüfus artışının gerilemesine yol açmaktadır. Çünkü tarım da sanayi gibi ekonomik hayatın vazgeçilmez bir parçasıdır. Bu nedenle tarıma dayalı nüfusun göçünün önlenmesinde tarım politikalarının başarısı önemlidir. Tarımın gelişmesi aynı zamanda da ülke nüfusunun faydasına yönelik çabalardır.

Kentleşmeye etkisi şüphesiz olan tarım sektörü ve köy yerleşme alanları ile kentler arasındaki ekonomik, sosyal ve demografik dengeyi devam ettirebilmek için düşünülecek önlemler sırasıyla şunlardır:

  • Toprak ve tarım reformu,
  • Kooperatifleşme,
  • Merkez köylerdir.

İç göçü düzenleme aracı olarak toprak ve tarım reformu, arazi ile onu işleyen insan arasındaki bütün ilişkileri iyileştirmek amacıyla, devlet tarafından alınan her türlü önlem ve uygulamayı kapsar. Bu açıdan tarım ve toprak reformu ile toplumun, ekonomik ve sosyal açıdan refah seviyesini olumlu yönde etkileyecek önlemler demeti anlatılmaktadır. Bu önlemler demeti içerisinde köylerde yaşayan kimselerin yaşadıkları yerlerden ayrılmadan sosyal ve ekonomik önlemlerle hayat ve refah seviyelerinin artırılması yer alır.

Tarım ve Toprak Reformu önlemlerin neler olması gerektiği konusunda Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatıyla Milletlerarası Çalışma Teşkilatı’nın ortaklaşa hazırladıkları bir raporda özellikle şu noktalar konumuz açısından önem taşımaktadır:

  • Tarımla uğraşan nüfusun göçebelik ve işsizlik gibi sebepler dolayısıyla “Hareketlerine” son verilmesi ve belirli tarım alanlarına yerleştirilerek güvenliklerinin sağlanması.
  • Gıda, konut, sağlık, eğitim, eğlence, ulaşım, kültür ve diğer asgari hayat seviyesi elemanlarına göre bir seviyenin tespiti ve tarım toplumunun bu seviyenin üzerine çıkartılmasının hedef alınması.

Toprak ve Tarım Reformları başarıya ulaşırsa kentlerdeki hizmet sektörlerine iş bulmak için gitmeye kararlı işgücünü¨ bulundukları yerdeki iş alanlarında istihdam etmek mümkündür. Toprak ve tarım reformları uygulama sonuçlarının özellikle kent dağılımına da etki etmesi, kent ile köy arasında bu açıdan ortaya çıkabilecek dengesizliği de giderecektir.

İç göçü düzenleme aracı olarak merkez köyler oluşturulmaktadır. Kamu hizmetleri arasında yer alan veya devletin yerine getirmekle yükümlü olduğu görevlerden eğitim, sağlık, kültür, ulaşım, konut gibi çeşitli hizmetler, kentlerde gerçekleştiği oranda köylere götürülmemektedir. Bu hizmetler çeşitli sebeplerden dolayı gerçekleşmemektedir. Bu sebepler:

  • Köy yerleşim birimlerinin dağınık olması nedeniyle hizmetlerin götürülmesi ekonomik değil hem de devlet bütçesine ağır yükler getirmektedir.
  • Köy yerleşim alanlarına bu hizmetleri götürecek ve genelleştirecek personelin kalifiye düzeyi ve sayıları yetersiz olmasıdır.

Bu sorunlar nedeniyle merkezi bir yerleşme alanında bu hizmetlerin götürülmesiyle çözüm sağlanabileceği düşünülmüştür. Bu düşüncenin uygulamaya geçirilmesi, buralardaki kamu hizmetlerinin yürütülmesindeki etkinliği artırması ve köylerin kalkınma ortamını hazırlama gibi faydaları da vardır.

Kent Yenilenmesi

Kent yenilemesi yeni bir olgu değildir. 19. Yüzyıldan itibaren kentlere fonksiyon kazandırmak amacıyla uygulanmaktadır. Günümüzde de kentsel dönüşüm projeleriyle birlikte giderek üzerinde daha fazla durulmaktadır.

Kentlerin yenilenmesi ve geliştirilmeleriyle, köhnemiş konut ve sanayi bölgelerindeki büyük parsellerin bir araya getirilmesi için mevcut binaların tasfiyesi, yeni bina yapacaklara cazip gelebilecek şartlarla parseller sağlanması gibi fiziki açıdan düzenleme, başta gelen amaçtır. Özellikle gecekondu bölgelerinde ve gelişmesi durmuş kent kısımlarında yapılacak yenileme ve geliştirme çalışmaları, kentlere yeni bir görünüm ve yaşam imkânı kazandıracağı gibi ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlara da çözüm getirecek bir yoldur.

Kent yenilemenin önemli ekonomik kazanımları sağlayabilmesi için yapılması gerekenler şunlardır:

  • Kent yenilemesiyle ilgili olarak fiziki düzenleme içerisinde ne gibi tesisler yapılacak ve yenilenecek; bunlar nerelere yerleştirilecek,
  • Kent yenilemesinin “maliyeti” ne olacaktır.

Bunları doğru biçimde gerçekleştirebilmek için de şu sorulara yanıt aranmalıdır.

  • Kent yenileme planıyla diğer toplum kalkınma planları ve bölge planları arasında nasıl bir ilişki vardır?
  • Kent yenileme programı, toplumun ekonomik refahını nasıl etkileyecektir?

Kent yenilemesi konusunda belirtilen görüşlerin uygulama sorumluluğu, her ne kadar merkezi idareyle mahalli idare arasında paylaşılmış ise de sorumluluğun ağırlığı, kentteki mahalli idarelerdir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.