Açıköğretim Ders Notları

Kentleşme ve Konut Politikaları Dersi 2. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Kentleşme ve Konut Politikaları Dersi 2. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Kentleşmenin Etkileri Ve Kent Planlaması

Kentleşmenin Etkileri

Son yıllarda aşırı derecede kalabalıklaşan kentler, sağladıkları imkanlarla beraber birtakım sorunları da ortaya çıkarmıştır. Bunlar sırasıyla;

  • Kalabalıklaşma maliyeti,
  • Kira ve arsa fiyatlarında artış,
  • Gecekondulaşma,
  • Maliyetlerin artışı.

Sıralanan bu sorunların yanı sıra kentleşmenin yararları şu şekilde sıralanabilir;

  • Daha fazla yaşam alanı sağlaması,
  • Enerji etkinliğinin yükselmesi,
  • Etkili katı atık yönetim sistemleri,
  • Daha iyi sosyal olanaklar.

Çevre kirliliği genel olarak insanların her türlü faaliyetleri sonucu suda, toprakta ve havada meydana gelen olumsuz gelişmelerle ekolojik dengenin bozulması ve böylece ortaya çıkan kötü koku, zehirlilik, radyasyon, gürültü, hava kirliliği ve istenmeyen diğer sonuçlar olarak tanımlanabilir. Meydana gelen çevresel problemlerin plansız kentleşme ve sanayileşmeyle ilgili olduğu belirlenmiştir. Çevre üzerindeki tahribatın asıl nedeni plansız kentleşmedir. Kentleşmenin çevre üzerinde tahribatı üç şekilde meydana gelmektedir. Bunlar sırasıyla;

  • Doğal yaşam alanlarının yerleşim alanlarına dönüşmesi,
  • Aşırı doğal kaynak çıkarımı ve tüketimi,
  • Atıkların dünya tabakaları üzerindeki etkisi.

Kentleşme, çevre üzerindeki fiziksel bozulmaların yanında insan psikolojisini de olumsuz yönde etkileyebilir. Bunun sonucunda da insanların çalışma verimini ve yaşama isteğini düşürebilmektedir.

Kent Planlaması

Planlama, gelecekte gerçekleştirilecek faaliyetlerle ilgili çeşitli alternatiflerin belirlenmesi ve bu alternatifler arasından seçim yapılmasını gerektiren bir kararlar sistemidir. Kentler sürekli nüfus artışı ve kent dışından buralara göç nedeniyle büyümektedir. Büyüyen bu kentlerin sorunları ortaya çıktıkça bunları çözümleyici planlama yapmak ve ileride doğması olası problemleri önceden önlemek için planlama yapmak gerekir. Kent planlamasında klasik ve modern yaklaşımlar vardır.

Klasik kentçilik görüşü planlamayı, bilgi toplama; planı hazırlama ve uygulama şeklinde üç evreli olarak kabul eder. Kapsamlı kent planlaması, kentin fiziki gelişmesini önemli ölçüde etkileyen faktörleri dikkate alarak gelecekte ulaşılacak olan boyutlarla ilgili hedefleri tespit eden planlama faaliyetidir.

Modern yaklaşımda kentler bir sistem anlayışı içinde incelenir. Sistem, düzenli olarak birbirini etkileyen ve birbirlerine bağımlı birimlerden oluşan grubun meydana getirdiği uyumlu bir bütündür. Kent yönetim sistemi bir bütün olarak düşünülürse, sistem içinde işleyen farklı şube müdürlükleri birer alt sistem oluştururlar ve bunlar arasındaki koordinasyon da alt-üst sistem planlamasıyla sağlanır. Sistem yaklaşımının, kent planlamasında kullanılmasının dayandığı sebepler şu noktalarda toplanabilir.

  • Kentçilik, fiziki plan çizimi haricinde iktisadi, sosyal, kültürel ve siyasi değişkenlerin etkisindedir.
  • Kent planlaması, kısa dönemli konuların planlamasını kapsayacak şekle dönüşmektedir.
  • Gelişmekte olan ülkelerde kent planlamasında merkezi otorite karar verici konumda olduğundan sistem -alt sistem yaklaşımı en uygun çözüm şeklidir.
  • Kentçilikle ilgili politika belirleme sorunlarında, yeni çözümleme tekniklerinin geliştirilmesi kent planlamasına sistem kavramını dahil etmiştir.

Kent Planlamasının Evreleri

Kent planlama evreleri bilgi toplama, planın formüle edilmesi ve planın uygulanması ve denetlenmesi evrelerinden oluşur.

Bilgi toplama evresinde, planlamanın başarısı için, fiziki, ekonomik, sosyal ve mekan ile ilgili problemlerin doğru tespit edilmesi gerekir. Toplanacak bilgiler beş noktada gruplandırılabilir.

  • Fiziki
  • Ekonomik
  • Sosyal
  • Hukuki
  • Mali

Planın formüle edilmesi evresinde, bilgi toplama evresine dayanılarak planın şekillendirilmesi ve kesinlik kazanması sağlanır. Planın içeriği;

  • Çeşitli amaçlar için ayrılan imar bölgelerini,
  • Birinci, ikinci, üçüncü derecede ulaştırma sistemlerini, kamuya ait bina ve alanları,
  • Alt yapı tesislerini,
  • Sosyal ve kültürel ihtiyaçların karşılanacağı yerleri, göstermelidir.

Planın uygulanması ve denetimi evresinde planların hazırlanması kadar uygulanması ve denetlenmesi de önem taşır. Uygulama sırasında hedeflere ulaşılmaya çalışılır. Mahalli otoritelerin hedeflere ulaşabilmesi için çeşitli açılardan-mali, personel, malzeme ve tesis gibi-yeterli kaynaklara sahip olması gerekir. Kent planları ile bölge ve iktisadi kalkınma planları arasında bir hiyerarşi bulunur. Bu hiyerarşi, hem kalkınma planlarının gerçekleşme şansını artıracağı için vardır; hem de bütün planlama faaliyetlerinin geleceğe dönük olması sebebiyle vardır.

Türkiye’de Kent Planlaması

Avrupa’da 1848 yılından önce kent planlaması kavramı başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğuna oldukça sınırlı bir şekilde gelmiştir. 1842 yılında Moltke, kentle ilgili imar kararlarında bulunduğu İstanbul’un ilk imar planını tamamlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk imar mevzuatı 1848 tarihli “Ebniye Nizamnamesi” Moltke’ye öncülük etmiştir. 1882 tarihli “ Ebniye Kanunu” tarafından yürürlükten kaldırılmıştır. Ebniye Kanunu, Osmanlı İmparatorluğunun ilk imar kanunu olup, belediyelerin imar faaliyetleriyle ilgili düzenlemelere yer verdiği gibi imara yeni açılacak arazi sahiplerinin mükellefiyetlerini de belirtmekteydi. Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul’un imarı için komisyonlar kurulmuştur. Cumhuriyet ilanından sonra Kurtuluş savaşının hasarları giderilmeye çalışılmış fakat kent imar planları kanun olarak yürürlüğe girmemiştir. Bu dönem kent planlamasında “plansız dönem 1923- 1928”olarak kabul edilmiştir.1928 den sonra bütün belediyelerin imar planı yapma zorunluluğu getirilmiştir.1958 de kent planlamasını yönlendirecek merkezi bir örgüt oluşturulmaya başlandı. En son olarak 3 Mayıs 1985 tarihinde 3194 sayılı İmar Kanunu çıkarılmıştır.

3 Mayıs 1985 tarihinde kabul edilen İmar Kanunu ile planların hazırlanması ve kabulü yetkisi belediyelere devredilmiştir.

Kanunda amaçları düzenleyen bir hüküm yoktur. Ancak 1. Maddeye bağlı kalınarak, planlamanın yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun oluşumun amaçlandığı söylenebilir. Türkiye planlama yönünden sekiz bölgeye ayrılmıştır.

Bu bölgeler şunlardır:

  • Marmara Bölgesi
  • Ege Bölgesi
  • Orta Anadolu Bölgesi
  • Antalya Bölgesi
  • Çukurova Bölgesi
  • Batı Karadeniz Bölgesi
  • Doğu Karadeniz Bölgesi
  • Doğu Anadolu Bölgesi

İmar Planı; yöre halkının yaşam ve çalışma koşullarını, mevcut ve sağlanabilecek olanaklar ölçüsünde en iyi çözüm yollarını bulmak için nazım ve uygulama planı olarak düzenlenip onaylanmış planlara denir.

Nazım İmar Planı; Bölge ve çevre düzeni planlarına uygun olarak mevcut haritalar üzerine, varsa kadastral durumu işlenmiş çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme ve yön büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi konuları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporda açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan planıdır.

Uygulama İmar Planı; Tasdikli haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır.

Çevre Düzeni Planı; ülke ve bölge plan kararlarına uygun olarak konut, sanayi, tarım, turizm, ulaşım gibi yerleşme ve arazi kullanılması kararlarını belirleyen planlardır.

İmar Kanunu, nüfusu 10.000’i aşan yerleşmelerin imar planlarını yaptırmalarını zorunlu kılmıştır. Nüfusu 10.000’i aşmayan yerleşmelerde belediye meclisi buna karar verir. İmar kanunu ve ilgili yönetmeliklere uygun olarak hazırlanan imar planları, belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. Plan onay tarihinden itibaren bir ay ilan edilir. Bu süre içinde itiraz edilebilir. Belediye meclisi itirazları 15 gün içinde inceleyip kesin karara bağlar. Kesinleşen imar planlarının bir kopyası Çevre ve Şehircilik Bakanlığına (Bayındırlık ve İskan Bakanlığı) gönderilir.

İmar planlarında zorunlu hallerde bir değişiklik yapılabilmesi için:

  1. İmar planındaki durumu değişecek olan sosyal ve teknik altyapı alanlarındaki tesisi gerçekleştirecek ilgili yatırımcı Bakanlık ve kuruluşların görüşü alınacaktır.
  2. İmar planındaki bir sosyal ve teknik altyapı alanının kaldırılabilmesi ancak bu tesisin hizmet götürdüğü bölge içinde eşdeğer yeni bir alanın ayrılması suretiyle yapılır.

Bir kamu hizmetinin görülmesi amacı ile resmi bina ve tesisler için imar planlarında yer ayrılması veya bu amaçla değişiklik yapılması gerektiği takdirde, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, valilik kanalı ile ilgili belediyeye talimat verebilir veya gerekirse imar planının resmi bina ve tesislerle ilgili kısmını re’sen yapar ve onaylar. İmar Kanununa 20.6.1987 tarihinde eklenen bir hükümle İmar Planı konusunda belediyelere verilen bütün yetkilerin, Başbakanın onayı ile geçici olarak Bayındırlık ve İskan Bakanına verilmesi kabul edilmiştir.

Kentleşmenin Etkileri

Son yıllarda aşırı derecede kalabalıklaşan kentler, sağladıkları imkanlarla beraber birtakım sorunları da ortaya çıkarmıştır. Bunlar sırasıyla;

  • Kalabalıklaşma maliyeti,
  • Kira ve arsa fiyatlarında artış,
  • Gecekondulaşma,
  • Maliyetlerin artışı.

Sıralanan bu sorunların yanı sıra kentleşmenin yararları şu şekilde sıralanabilir;

  • Daha fazla yaşam alanı sağlaması,
  • Enerji etkinliğinin yükselmesi,
  • Etkili katı atık yönetim sistemleri,
  • Daha iyi sosyal olanaklar.

Çevre kirliliği genel olarak insanların her türlü faaliyetleri sonucu suda, toprakta ve havada meydana gelen olumsuz gelişmelerle ekolojik dengenin bozulması ve böylece ortaya çıkan kötü koku, zehirlilik, radyasyon, gürültü, hava kirliliği ve istenmeyen diğer sonuçlar olarak tanımlanabilir. Meydana gelen çevresel problemlerin plansız kentleşme ve sanayileşmeyle ilgili olduğu belirlenmiştir. Çevre üzerindeki tahribatın asıl nedeni plansız kentleşmedir. Kentleşmenin çevre üzerinde tahribatı üç şekilde meydana gelmektedir. Bunlar sırasıyla;

  • Doğal yaşam alanlarının yerleşim alanlarına dönüşmesi,
  • Aşırı doğal kaynak çıkarımı ve tüketimi,
  • Atıkların dünya tabakaları üzerindeki etkisi.

Kentleşme, çevre üzerindeki fiziksel bozulmaların yanında insan psikolojisini de olumsuz yönde etkileyebilir. Bunun sonucunda da insanların çalışma verimini ve yaşama isteğini düşürebilmektedir.

Kent Planlaması

Planlama, gelecekte gerçekleştirilecek faaliyetlerle ilgili çeşitli alternatiflerin belirlenmesi ve bu alternatifler arasından seçim yapılmasını gerektiren bir kararlar sistemidir. Kentler sürekli nüfus artışı ve kent dışından buralara göç nedeniyle büyümektedir. Büyüyen bu kentlerin sorunları ortaya çıktıkça bunları çözümleyici planlama yapmak ve ileride doğması olası problemleri önceden önlemek için planlama yapmak gerekir. Kent planlamasında klasik ve modern yaklaşımlar vardır.

Klasik kentçilik görüşü planlamayı, bilgi toplama; planı hazırlama ve uygulama şeklinde üç evreli olarak kabul eder. Kapsamlı kent planlaması, kentin fiziki gelişmesini önemli ölçüde etkileyen faktörleri dikkate alarak gelecekte ulaşılacak olan boyutlarla ilgili hedefleri tespit eden planlama faaliyetidir.

Modern yaklaşımda kentler bir sistem anlayışı içinde incelenir. Sistem, düzenli olarak birbirini etkileyen ve birbirlerine bağımlı birimlerden oluşan grubun meydana getirdiği uyumlu bir bütündür. Kent yönetim sistemi bir bütün olarak düşünülürse, sistem içinde işleyen farklı şube müdürlükleri birer alt sistem oluştururlar ve bunlar arasındaki koordinasyon da alt-üst sistem planlamasıyla sağlanır. Sistem yaklaşımının, kent planlamasında kullanılmasının dayandığı sebepler şu noktalarda toplanabilir.

  • Kentçilik, fiziki plan çizimi haricinde iktisadi, sosyal, kültürel ve siyasi değişkenlerin etkisindedir.
  • Kent planlaması, kısa dönemli konuların planlamasını kapsayacak şekle dönüşmektedir.
  • Gelişmekte olan ülkelerde kent planlamasında merkezi otorite karar verici konumda olduğundan sistem -alt sistem yaklaşımı en uygun çözüm şeklidir.
  • Kentçilikle ilgili politika belirleme sorunlarında, yeni çözümleme tekniklerinin geliştirilmesi kent planlamasına sistem kavramını dahil etmiştir.

Kent Planlamasının Evreleri

Kent planlama evreleri bilgi toplama, planın formüle edilmesi ve planın uygulanması ve denetlenmesi evrelerinden oluşur.

Bilgi toplama evresinde, planlamanın başarısı için, fiziki, ekonomik, sosyal ve mekan ile ilgili problemlerin doğru tespit edilmesi gerekir. Toplanacak bilgiler beş noktada gruplandırılabilir.

  • Fiziki
  • Ekonomik
  • Sosyal
  • Hukuki
  • Mali

Planın formüle edilmesi evresinde, bilgi toplama evresine dayanılarak planın şekillendirilmesi ve kesinlik kazanması sağlanır. Planın içeriği;

  • Çeşitli amaçlar için ayrılan imar bölgelerini,
  • Birinci, ikinci, üçüncü derecede ulaştırma sistemlerini, kamuya ait bina ve alanları,
  • Alt yapı tesislerini,
  • Sosyal ve kültürel ihtiyaçların karşılanacağı yerleri, göstermelidir.

Planın uygulanması ve denetimi evresinde planların hazırlanması kadar uygulanması ve denetlenmesi de önem taşır. Uygulama sırasında hedeflere ulaşılmaya çalışılır. Mahalli otoritelerin hedeflere ulaşabilmesi için çeşitli açılardan-mali, personel, malzeme ve tesis gibi-yeterli kaynaklara sahip olması gerekir. Kent planları ile bölge ve iktisadi kalkınma planları arasında bir hiyerarşi bulunur. Bu hiyerarşi, hem kalkınma planlarının gerçekleşme şansını artıracağı için vardır; hem de bütün planlama faaliyetlerinin geleceğe dönük olması sebebiyle vardır.

Türkiye’de Kent Planlaması

Avrupa’da 1848 yılından önce kent planlaması kavramı başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğuna oldukça sınırlı bir şekilde gelmiştir. 1842 yılında Moltke, kentle ilgili imar kararlarında bulunduğu İstanbul’un ilk imar planını tamamlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk imar mevzuatı 1848 tarihli “Ebniye Nizamnamesi” Moltke’ye öncülük etmiştir. 1882 tarihli “ Ebniye Kanunu” tarafından yürürlükten kaldırılmıştır. Ebniye Kanunu, Osmanlı İmparatorluğunun ilk imar kanunu olup, belediyelerin imar faaliyetleriyle ilgili düzenlemelere yer verdiği gibi imara yeni açılacak arazi sahiplerinin mükellefiyetlerini de belirtmekteydi. Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul’un imarı için komisyonlar kurulmuştur. Cumhuriyet ilanından sonra Kurtuluş savaşının hasarları giderilmeye çalışılmış fakat kent imar planları kanun olarak yürürlüğe girmemiştir. Bu dönem kent planlamasında “plansız dönem 1923- 1928”olarak kabul edilmiştir.1928 den sonra bütün belediyelerin imar planı yapma zorunluluğu getirilmiştir.1958 de kent planlamasını yönlendirecek merkezi bir örgüt oluşturulmaya başlandı. En son olarak 3 Mayıs 1985 tarihinde 3194 sayılı İmar Kanunu çıkarılmıştır.

3 Mayıs 1985 tarihinde kabul edilen İmar Kanunu ile planların hazırlanması ve kabulü yetkisi belediyelere devredilmiştir.

Kanunda amaçları düzenleyen bir hüküm yoktur. Ancak 1. Maddeye bağlı kalınarak, planlamanın yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun oluşumun amaçlandığı söylenebilir. Türkiye planlama yönünden sekiz bölgeye ayrılmıştır.

Bu bölgeler şunlardır:

  • Marmara Bölgesi
  • Ege Bölgesi
  • Orta Anadolu Bölgesi
  • Antalya Bölgesi
  • Çukurova Bölgesi
  • Batı Karadeniz Bölgesi
  • Doğu Karadeniz Bölgesi
  • Doğu Anadolu Bölgesi

İmar Planı; yöre halkının yaşam ve çalışma koşullarını, mevcut ve sağlanabilecek olanaklar ölçüsünde en iyi çözüm yollarını bulmak için nazım ve uygulama planı olarak düzenlenip onaylanmış planlara denir.

Nazım İmar Planı; Bölge ve çevre düzeni planlarına uygun olarak mevcut haritalar üzerine, varsa kadastral durumu işlenmiş çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme ve yön büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi konuları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporda açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan planıdır.

Uygulama İmar Planı; Tasdikli haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır.

Çevre Düzeni Planı; ülke ve bölge plan kararlarına uygun olarak konut, sanayi, tarım, turizm, ulaşım gibi yerleşme ve arazi kullanılması kararlarını belirleyen planlardır.

İmar Kanunu, nüfusu 10.000’i aşan yerleşmelerin imar planlarını yaptırmalarını zorunlu kılmıştır. Nüfusu 10.000’i aşmayan yerleşmelerde belediye meclisi buna karar verir. İmar kanunu ve ilgili yönetmeliklere uygun olarak hazırlanan imar planları, belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. Plan onay tarihinden itibaren bir ay ilan edilir. Bu süre içinde itiraz edilebilir. Belediye meclisi itirazları 15 gün içinde inceleyip kesin karara bağlar. Kesinleşen imar planlarının bir kopyası Çevre ve Şehircilik Bakanlığına (Bayındırlık ve İskan Bakanlığı) gönderilir.

İmar planlarında zorunlu hallerde bir değişiklik yapılabilmesi için:

  1. İmar planındaki durumu değişecek olan sosyal ve teknik altyapı alanlarındaki tesisi gerçekleştirecek ilgili yatırımcı Bakanlık ve kuruluşların görüşü alınacaktır.
  2. İmar planındaki bir sosyal ve teknik altyapı alanının kaldırılabilmesi ancak bu tesisin hizmet götürdüğü bölge içinde eşdeğer yeni bir alanın ayrılması suretiyle yapılır.

Bir kamu hizmetinin görülmesi amacı ile resmi bina ve tesisler için imar planlarında yer ayrılması veya bu amaçla değişiklik yapılması gerektiği takdirde, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, valilik kanalı ile ilgili belediyeye talimat verebilir veya gerekirse imar planının resmi bina ve tesislerle ilgili kısmını re’sen yapar ve onaylar. İmar Kanununa 20.6.1987 tarihinde eklenen bir hükümle İmar Planı konusunda belediyelere verilen bütün yetkilerin, Başbakanın onayı ile geçici olarak Bayındırlık ve İskan Bakanına verilmesi kabul edilmiştir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.