Açıköğretim Ders Notları

Kamu Yönetimi Dersi 1. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Kamu Yönetimi Dersi 1. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Temel Kavramlar

Yönetim Nedir?

Kamu yönetimi, insanoğlunun ortak amaçlar için bir araya geldiği, örgütlendiği, iş birliği yaptığı ve çeşitli faaliyetler yürüttüğü çağlardan beri var olagelmiştir. İnsanlar, tarihin ilk dönemlerinden beri modern devletlerin özelliklerini taşımamakla beraber, çeşitli idari sistemler ve örgütler kurmuşlar ve bunları yönetmişlerdir. Genel olarak yönetim insanların birlikte yasamalarının doğal bir sonucudur. Çünkü insan, sosyal bir varlıktır ve tek başına hayatını sürdüremez, mutlaka başka insanlarla mal, hizmet, çalışma, yardımlaşma, güvenlik, bilgi ve benzeri konularda karşılıklı ilişkiler içinde olur. Bunun için çeşitli örgütler ve faaliyetler ortaya çıkar. Aslında insan yaşamı, başkalarına bağımlı bir olgudur. Belirli amaç veya amaçları gerçekleştirmek için iş birliği içinde yürütülen bir grup faaliyetidir.

Yönetim Kavramı

Yönetim, literatürde ve halkın dilinde çeşitli tanımlara konu olmaktadır. Yönetim kavramı, faaliyet/sevk ve idare, örgüt ve idari sistem gibi çeşitli anlamlarda kullanılmaktadır. Yönetim kavramının, bazen faaliyet bazen örgüt bazen de idari sistem yönüne vurgu yapılması, onun çok yönlü bir olgu olmasından kaynaklanmaktadır. Yönetim, belirli amaç¸ veya amaçları gerçekleştirmek için is¸ birliği içinde yürütülen bir grup faaliyetidir. Yönetim, bir kişinin tek başına yerinden kaldıramayacağı bir kayayı hareket ettirmek için iki veya daha fazla kişinin is¸ birliği yapması halidir. Burada yönetiminin temel ögeleri ortaya çıkar. Bu ögeler, insan-grup, etkileme ve iş birliği eylemi ve amaç veya amaçlardır. Yönetimin birinci ögesi, insan ve grup unsurudur. Yönetim olgusunun olabilmesi için olaya insan unsurunun dahil edilmesi, iki veya daha fazla kişinin bir araya gelmesi, yani grup ögesinin bulunması söz konusudur. Bu kişilerin (grubun) aynı anda iş birliği içinde hareket etmesi gerekir. Etkileme ve iş birliği eylemi, yönetimin ikinci unsurudur. Üçüncü unsur amaçtır. İki veya daha fazla kişinin kayaya sadece bakması yönetim olgusunu ortaya çıkarmaz, onu bir yere doğru hareket ettirmek gibi bir amaçlarının olması gerekir. Yönetim, kaynakların (fiziki/maddi ve insan), belirli bir amacın gerçekleştirilmesi için düzenlenmesi ve kullanılması faaliyeti ya da süreci olarak da tanımlanabilir. Yönetim kavramı, ikinci olarak belli bir örgütü ya da kurulusu/kurumu anlatır. Yönetim olgusu, küçük büyük tüm gruplarda söz konusu olmaktadır. Yönetim, en küçük sosyal birim olan aile den başlayarak en büyük siyasi otorite olan devlete kadar, çeşitli aşama ve düzeylerde yürütülen faaliyetler bütününden oluşmaktadır. Yönetim;

  1. Yönetim, birden fazla kişinin yer aldığı bir grup içinde söz konusu olmaktadır. Bir insan, tek başına yapabileceği bir işi, kendine göre planlar ve bunu kendi yöntemiyle yürütmeye çalışır. Ancak işin hacmi büyünce, birden fazla kişinin ortak cabasını gerekli olur ve buda planlama, is¸ bölümü otorite hiyerarşisi, koordinasyon ve denetim gibi birtakım işlemleri gerekli hâle getirir.
  2. Bir süreç¸ olarak yönetim, yapılacak işleri belirleme ve planlama, örgütleme, gerekli kaynakları sağlama ve düzenleme, yönlendirme, koordinasyon ve denetim gibi faaliyet ya da ögelerden meydana gelir. Bu faaliyet ya da ögeler, her çeşit işte az ya da çok söz konusu olur. Planlama, amaçların tanımlanması, politikaların saptanması, bunların gerçekleştirilmesinde izlenecek yöntem ve işlemlerin (stratejilerin) kararlaştırılmasıdır.
  3. Yönetim, biçimsel örgütlerde hiyerarşik bir düzen içinde meydana gelir. Biçimsel örgüt, bir faaliyete katılanların, söz konusu işte yerine getirecekleri rollerin önceden belirtildiği ve düzenlendiği bir yapıdır. Hiyerarşi, örgütte çalışanların, en üst yöneticiden başlayarak en alt düzeydeki is¸ görene kadar yetki ve görevler bakımından ast- üst biçiminde derecelenmesidir. Hiyerarşide üstlerin rolü genellikle haklarla/yetkilerle astların rolü de ödevlerle tanımlanmaktadır. Üstler, karar alma, politikalar belirleme, yönlendirme ve denetleme yetkisine sahiptirler. Astlar ise verilen görevleri yerine getirmekle yükümlüdür. Yönetim, sosyolojik olarak statü ve rollere göre işleyen bir sistemdir. Statü kişilerin, haklarını, yetki ve ödevlerini belirtir. Roller ise statü ile ortaya çıkan haklara ve ödevlere uygun davranışların gösterilmesidir.
  4. Yönetim, düzeni faaliyetlerden meydana gelen bir olgudur. Buradaki düzen kavramı, faaliyetlerin uyumlu ve sistemli olmasını ifade eder.
  5. Yönetim, belirli bir amacın veya amaçların gerçekleştirilmesine yönelmiş çeşitli faaliyetler bütününden oluşur.

Kamu Yönetiminin Tanımı

Toplumlar, hacim ve ilişkilerdeki yoğunluk bakımından genişledikçe devletler de yapı ve işlevleri itibariyle büyümekte kurumlar uzmanlaşmakta ve farklılaşmaktadır. Buna bağlı olarak yönetim faaliyetlerini yürüten kamu kurumları da yapısal görünüm ve isleyiş¸ bakımından daha kamu Türkçede, hep, bütün, bir ülkedeki halkın bütünü halk, amme gibi anlamlara gelmektedir. Kamu düzeni, toplumun bütününü ilgilendiren düzeni, kamu sektörü , devlet eliyle yürütülen ekonomik faaliyetlerin bütününü kamu personeli , devlet hizmetinde çalışan görevlileri, kamuoyu , belli bir konuda toplumun büyük bir kesimince benimsenen görüş tavır ve inançların toplamını, kamu tüzel kişileri , kamu yararı amacına dönük insan ve mal topluluklarını, kamu hukuku , devletin kuruluş ve isleyişini, öteki devletlerle kamu tüzel kişileri ve özel kişilerle olan ilişkilerini düzenleyen kuralların bütününü anlatmaktadır. Kamu kavramı, bu örneklerde olduğu gibi resmiyeti ve genelliği anlattır ve özelin, gizlinin ve kapalılığın zıddı olarak açıklığı, halka ait oluşu ve görülebilirliği de ifade etmektedir.

  1. Kamu yönetimi, halkın temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik mal ve hizmetlerin üretimidir.
  2. Kamu yönetimi, kamu politikalarının oluşturulması ve yürütülmesiyle ilgili tüm faaliyetleri ifade eder.
  3. Kamu yönetimi, kamu hizmetlerinin sunumuna ilişkin mevzuatın öngördüğü işler ile idari kararları yerine getirmek üzere yönetim, siyaset ve hukuk teorilerinin ve prosedürlerin uygulanmasıdır.
  4. Kamu yönetimi, yasaları ve idari düzenlemeleri uygulamakla ilgili süreçler, organizasyonlar, kamu personelinin eylem ve işlemleri olarak da tanımlanır.

Geleneksel kamu yönetimi, 1980’den sonra özel işletmelerde uygulanan bazı yöntem ve anlayışların etkisi altında kalmış¸, yapısal ve işlevsel olarak önemli bir paradigma değişikliği içine girmiştir. Yönetim, içinde işlevsel olarak işletmecilik unsurunun da olduğu yeni kamu yönetimi anlayışını ifade etmektedir. Yapısal bir kavram olarak kamu yönetimi ise devletin yürütmeye ilişkin kolunun örgütsel görünümünü yansıtır. Her devlet, yasalarla belirlenen görevlerini yerine getirmek için ulusal ve yerel düzeyde çeşitli örgütlenmelere gider. Bu kamu örgütleri, hükûmetlerin yönetiminde kamu politikası kararlarını ve yasaları uygulamakla görevlidir. Bu anlamda kamu yönetimi siyasi organların yürütmeye ilişkin koludur; devlet ve toplum düzeninin temel dayanağıdır. Devlet ve toplum düzeninin varlığı ve sürekliliği her şeyden önce kamu yönetiminin kesintisiz islemesine bağlıdır. Demokratik ülkelerde secimler, bir hükûmeti iktidardan indirip diğerini işbaşına getirmekte ya da mevcut iktidara tekrar görev vermektedir. Anayasal dengelerini kuramamış¸ ülkelerde secimler yalnız hükûmetleri değil, aynı zamanda rejimleri de değiştirebilmektedir. Kamu yönetimi işliyorsa devlet ve toplum düzeni az çok devam eder. Nitekim siyasi rejimlerdeki ve hükûmetlerdeki değişikliklere rağmen kamu yönetimi örgütleri büyük bir aksama olmadan faaliyetlerini kesintisiz sürdürebilmektedir. Kamu yönetimi, disiplinler arası köprü görevini yapan ve böylece çeşitli disiplinlerden gerekli olan kısımları alan, bunları kamusal sorunların çözümüne ve kamu hizmetlerinin yürütülmesine uygulayan bir disiplindir. Kamu yönetimi disiplini, kamu sektörüyle ilgili yönetim düşünceleri, yapıları, politikaları ve tekniklerini inceler. Kamu politikalarını oluşturma ve bunları uygulama, planlama, örgütleme, yönlendirme, koordinasyon, denetim, sevk ve idare gibi eylem ve işlemler içinde idareci olarak görev yapan mühendis, iktisatçı, planlamacı ve maliyeci gibi kişiler de kamu yöneticisi olarak nitelendirilirler ve kamu yönetimi mesleğinin elemanlarıdırlar.

Geleneksel Kamu Yönetimi ve Yeni Kamu Yönetimi

Geleneksel kamu yönetimi, 19. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak 20. yüzyılın son çeyreğine kadar kamu yönetiminde geçerli olan hakim paradigmanın adıdır. Geleneksel kamu yönetimi anlayışının entelektüel temelleri, büyük ölçüde Woodrow Wilson, Max Weber ve Frederick Taylor’ın düşüncelerine dayanır. Wilson, 19. yüzyılın son çeyreğinde yazdığı makalesinde kamu yönetimini, siyaset biliminden bağımsız bir disiplin hâline getirmek için siyaset/yönetim ayrılığı ilkesini savunmuştur. Max Weber’inde formüle ettiği ideal tip bürokrasi modelinin, en rasyonel ve etkili bir örgütlenme biçimi olduğuna ilişkin düşüncesini geliştirmiştir. 20. yüzyılın başlarında F. Taylor’un Bilimsel Yönetim olarak adlandırılan yaklaşımı da bilimsel yöntemler kullanılmak suretiyle her iş için en iyi tek bir yöntemin bulunabileceğini vurgulamış¸ ve geleneksel kamu yönetimi anlayışının gelişmesini etkilemiştir. Geleneksel anlayışın dayandığı temel ilke ve düşünceleri dört grupta toplamak mümkündür. Birinci ilke, kamu yönetiminin yapısı ile ilgilidir. Geleneksel kamu yönetimi, büyük ölçüde Alman sosyolog Max Weber’in kavramlaştırdığı bürokrasi modeline göre örgütlenmeyi esas alır. Bu model, ayrıntılı kurallara ve biçimselliğe dayalı, gayrişahsi, katı hiyerarşi, kariyeri esas alan ve büyük ölçüde merkeziyetçi nitelikler taşımaktadır. İkincisi, devletin kamusal mal ve hizmetlerin üretim ve dağıtımında kendi örgütleri (bürokrasi) vasıtasıyla doğrudan görev alması gerektiği düşüncesidir. Devlet, refah devletinin ya da başka düşüncelerin etkisiyle bu alandaki rolünü artırmış¸ büyümüş, birçok mal ve hizmetin üreticisi olarak ekonomide önemli bir ağırlık kazanmıştır. Üçüncü ilke, siyasi ve idari konuların birbirinden ayrılabileceği görüşüdür. İdarenin ya da kamu yönetiminin görevi, talimatları ve kuralları uygulamaktan ibarettir. Siyasa ya da stratejileri belirleme yetkisi, siyasi liderliğe aittir. Kamu yönetimine siyasi kurumlara ve yöneticilere kesin bir itaat görevi verilmiştir. Böylece kamu yönetimi, denetim altına alınmış¸ ve sorumluluğu da temin edilmiş¸ olacaktır. Dördüncü ilke ise, kamu yönetimi, yönetimin özel bir biçimidir. Özel sektörün yönetiminden oldukça faklıdır. Kamu yönetiminin, profesyonel bir bürokrasi ve çalışanların hayat boyu istihdamına göre düzenlenmesi önem kazanır. Bu yönetim aygıtı, her siyasi iktidara eşit olarak hizmet etmek gibi bir siyasi tarafsızlığa sahip olmak durumundadır.

Yeni kamu yönetimi anlayışının gelişimini, hakim özellik ve eğilimler olarak üç aşamada ele almak mümkündür. Birinci aşama, 1979 yılından başlayarak 1980’li yılların ortalarına kadar süren, kamuda yasal-yapısal serbestleşme (deregülasyon), kamu mal ve hizmetlerinde sübvansiyonların kaldırılması ve diğer tasarruf önlemleridir. İkinci aşama, 1985 yılından itibaren yoğunlaşan kamu iktisadi girişimlerinin özelleştirilmesi, İngilizce kavramların baş harflerinden oluşan 3-E (Ekonomi- tutumluluk, Efficiency- verimlilik, Effectiveness- etkinlik) politikalarıdır. Nihayet üçüncü aşamayı ise 1990’lardan itibaren, kamu hizmetlerinde kalite, vatandaş¸ odaklılık, yönetişim, katılım, hesap verebilirlik, saydamlık ve performansa dayalı yönetim gibi ilke ve değerlerin öne çıktığı politikalar oluşturur. Ülkeler bakımından fark yaratacak olan husus, her bir ülkenin veya yönetim biriminin bu alanda kaydedeceği gelişme düzeyidir. Yeni kamu yönetimi, geleneksel yönetimden farklı olarak yönetimin organizasyonu ve isleyişinde piyasalar ve toplumla ilişkilerinde yeni bir yapılanma öngörür. Yeni kamu yönetiminin temel unsurları konusunda çeşitli sınıflandırmalar yapılmıştır. C. Hood yeni kamu yönetiminin unsurlarını yedi grupta toplamıştır.

  1. Kamu sektöründe yöneticiye geniş¸ yönetme serbestliğinin tanınması,
  2. Performans ölçümü yapılması,
  3. Sonuçlara, prosedürlerden daha çok önem verilmesi,
  4. Kaynakların kullanımında disiplin ve tutumluluk,
  5. Kamu sektöründe rekabetin artırılması, 6. Büyük yapılı organizasyonların, optimal büyüklükte yeni yapılara dönüştürülmesi,
  6. Kamuda, özel sektör yönetim tekniklerinin uygulanması.

Birinci olarak yeni yönetim anlayışı, Max Weber’in bürokrasi modeline dayalı örgütlenme anlayışına karşı çıkar. Bu örgüt modeli Batı’da refahın ve demokrasinin gelişmesine çok önemli katkılar sağlamışsa da artık değişen şartlar karşısında verimsizliğin, hantallığın ve kırtasiyeciliğin nedeni hâline gelmiştir. İkinci olarak devletin faaliyet alanı daraltılmalıdır. Devletin faaliyet alanının daraltılması konusunda geniş¸ bir görüş¸ birliği bulunmaktadır. Kamu kesimince yerine getirilen birçok faaliyetin devlet dışında alternatiflerinin var olduğu, devlet müdahalelerinin artan enflasyon ve yükselen maliyet ile kırtasiyeciliğe neden olduğu vurgulanarak minimal devlet anlayışı savunulur. Üçüncü olarak yeni yönetim anlayışı, kamu yönetiminin siyasi yöneticiler ve toplumla ilişkileri konusunda farklı bir yaklaşım sergiler. Kamu yönetiminin yalnızca siyasi liderliğe değil, aynı zamanda da kamuya karşı sorumlu olması gerektiğini vurgular. Dördüncü olarak, piyasa yönelimlidir, işletme yönetim ilke ve yöntemlerinin kamu yönetiminde uygulanmasından yanadır. Yeni kamu yönetimi anlayışı, serbest piyasa mekanizmasının, kaynakların kullanımında hizmetlerin üretilmesi ve sunumunda daha verimli ve etkin bir yöntem olduğunu vurgular.

    Kamu Yönetiminin Elemanları

    Her sistemde olduğ u gibi kamu Yö n etimi sistemi de ç e şi t li elemanlardan meydana gelir. Kamu yö n etiminin birinci elemanı insanlardır, yani halktır. Halk, bir ü l kede yaş a yan tü m bireylerden, ç e şi t li ü r etici ve tü k etici gruplarından, siyasi liderler, yasama organı üyeleri ve baskı gruplarından oluş u r. Kamu yö n etiminin ikinci elemanı örgüttür. Örgüt kamu mal ve hizmetlerinin ü r etilmesi ve halka sunulmasında temel araç t ır. Kamu yö n etiminin üçüncü elemanı, kamu politikasıdır. Kamu politikası, toplumsal sorunları tanımlama ve bunların çözümlemelerini belirlemedir. Bu da kanun yapma idari dü z enlemeleri gerç e kleşt i rme, alternatif çözüm ö n erileri arasında seç i m yapma ve sorunları ç ö z e cek en uygun yö n temleri belirleme iş l eriyle ilgilidir. Kamu yö n etiminin dö r dün c ü ¨ elemanı, norm dü z enidir. Norm dü z eni, bir ü l kede, anayasa, kanunlar, tü z ük l er, yö n etmelikler ve idari kararlar ile bunlara iliş k in yargı makamlarının kararları ve iç t ihatlarından meydana gelir. Bü y ük küçük tüm normatif dü z enlemeler ve kararlar, değerlere bağlıdır ya da ona ihtiyaç gö s terir. Kamu yö n etiminin beş i nci elemanı mali kaynaktır. Hizmetlerin dü z eyi ve miktarı, eldeki mali kaynaklara bağ l ıdır. Kamu yö n etiminin altıncı elemanı, ö r güt ü¨ harekete geç i ren ve iş l eten kamu gö r evlileridir. Kamu kurumlarında ç e şi t li statü l er altında gö r ev yapan tü m personel, geniş ¸ anlamda kamu gö r evlisi olarak nitelendirilir.

    Yönetişim

    Yönetişim, kamu Yönetimi, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarını içine alan kompleks bir sistem ve bunların kendi aralarındaki ilişkiler ağı ve karşılıklı etkileşimlerini ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Burada, merkezî yönetim ve yerel yönetim kuruluşlarından başka, sivil toplum örgütleri, özel girişimciler ve kâr amacı gütmeyen kuruluşları kapsayan geniş bir katılımcısı vardır ve bunların yönetim sistemine dahil edilmesi söz konusu olmaktadır. Kamuda iyi yönetişimin ilkeleri denildiğinde “saydamlık ve dürüstlük, katılım, verimlilik ve etkinlik, hesap verme sorumluluğu, uygun yöntemlerle halkla ilişki kurmak, yönetimin kendi kendini geliştirme ve öğrenme kapasitesi, iyi işleyen bir hukuk devleti, güçlü bir sivil toplum ve yerinden yönetim koşullarının gelişmiş¸ olması gibi ilkelerdir.

    Kamu Yönetim Ve Özel Yönetim

    Kamu Yönetimi kavramı, yönetimin kamu kurumlarıyla ilgili dalını, özel yönetim ise kamu kurumları dışındaki özel işletmelerde uygulanan yönünü anlatmak için kullanılır.

    Benzerlikler; özel sektör kuruluşlarında yapılan araştırmalardan kamu Yönetimi de bu araştırmalardan büyük ölçüde yararlanmaktadır. Her iki kesimde de kurallar sistemi, örgüt, personel, mali kaynak ve dış çevre gibi ortak ögeler ve sorunlar bulunmaktadır. Esas itibarıyla bütün yönetimler, insan kaynakları, mali yönetim, örgütün yapı ve isleyişini idare etme, siyasa, program ve yöntem geliştirme gibi dört temel işlev yürütürler. Günümüzde kamu yönetimi, işletme yönetimi anlayışından etkilenmektedir, ancak tamamıyla de bazı temel ilkelerden vazgeçilmiş¸ değildir. Uygulamada tarafsızlık, hesap verebilirlik, kamu yararı gibi demokratik değerlere vurgu yapılmakla beraber, risk almak, esneklik, performans ölçümü, stratejik yönetim, sonuç ¸ odaklılık ve amaçların başarılması gibi yeni değerler devreye girmektedir.

    Farklılıklar; Kamu yönetimi ve özel yönetim arasında yapı ve isleyişten kaynaklanan temel bazı farklılıklar bulunmaktadır.

    Siyasal çevre: Kamu yönetimi, siyasal sistemin yürütmeye ilişkin kolunu oluşturmaktadır. Bu nedenle kamu yönetimi, siyasal sistem içinde alınan kamu politikası kararlarını uygulamakla ilgilenir. Kamu yöneticileri, yürüttükleri faaliyetler konusunda siyasal yönetici ve organlara karşı sorumludurlar ve kararlar alırlarken ve bunları uygularken bu sorumluluğu göstermek zorundadır. Kamu kurumları, içinde seçmenler, politikacılar, üretici ve tüketici çıkar gruplarıyla gönüllü kuruluşlardan oluşan siyasi bir ortamda faaliyet gösterirler.

    Kamu yararı: Kamu yönetimi, kâr amacına göre değil, esas itibarıyla kamu yararına yönelik olarak hizmetlerini yürütür. Kamu kesiminin ürettiği mal ve hizmetlerin büyük bir kısmı “kamusal” niteliktedir. Kamu kurumlarında karın yerini sosyal fayda kavramı alır. Yoksulların, yaşlıların, engellilerin ve kimsesizlerin korunması, evi olmayanlara uygun fiyatlarla konut verilmesi, çiftçilerin çeşitli şekillerde desteklenmesi, üretimi artırmak için devlet tarafından verilen teşvikler, hep sosyal fayda ve sosyal politika kavramları içinde değerlendirilebilecek hususlardır.

    Yasallık, tarafsızlık ve süreklilik: Kamu yönetimi, devletin bir parçasıdır, kuruluşu, görev ve yetkileri ile bunların nasıl kullanılacağına ilişkin çeşitli yasal düzenlemelere tabidir. Kamu yönetimi, genel olarak kanunla kurulur, kanunla sınırları belirlenir ve kanunları uygulamakla görevlidir. Kamu yönetimi ve hizmetleri devamlıdır; kamu örgütleri, yöneticilerinin kararıyla faaliyetlerine son veremezler, hizmetlerini tarafsızlık içinde yerine getirirler, vatandaşların yasa önünde eşitlikleri söz konusudur. Özel sektörde ise işletmenin yönetimi piyasa koşullarına göre işler, gerektiğinde faaliyetlerine son verebilir, iş türünü¨ değiştirebilir, elemanlarını işten çıkarabilir ve firmayı kapatabilir.

    Hesap verme sorumluluğu: Kamu yöneticileri, kamu kaynaklarının ve yetkilerin kullanımı konusunda siyasi organ ve kişilere, idari üstlerine, mali denetim biri mine (Sayıştay), yargı organlarına, kamuoyu, ombudsman ve başka kamusal denetim birimlerine karşı hesap vermek zorundadır.

    Yönetimin esnekliği: Yasalar ve planlar, ya da başka düzenleyici işlemler, yargı kararları, çoğu kere kamu yöneticilerinin hareket özgürlüğünün sınırlarını çizerler ve bu durum yöneticilerin karar ve eylemlerini kısıtlayıcı nitelikte olabilir.

    Olumsuz dışsallıklarla mücadele: Kamu yönetimi, özel kesimden farklı olarak hava, su kirliliği gibi olumsuz dışsallıklarla mücadele etmek zorundadır.

    Hakemlik: Kamu yönetimi, çelişen ekonomik ve sosyal çıkarlar arasında düzenleme yaparak bir arabulucu/hakem niteliğinde işlev yapmak durumundadır.

    Kamu gücü: Özel kişi ve kuruluşlar arasındaki ilişkiler, tarafların eşitliği esasına dayanır. Karşı tarafın istemediği bir şeyi yaptırma olanağı yoktur, dolayısıyla karşılıklı ilişkilerde anlaşma esastır.

    Yöneticilerin Motivasyonu: Kamu yönetiminin ürettiği mal ve hizmetler genelde tekeldir ve başka kuruluşların rekabetine kapalıdır. Kamudaki bürokratların faaliyetlerini, piyasa sisteminde söz konusu olan rekabet etkeni motive etmez.

    Strateji Yönetim; Stratejik yönetim, günlük kararların alınmasında ve islerin yürütülmesinde stratejik plana bağlı bir yönetim yaklaşımıdır. Stratejik plan ise bir örgütün ulaşmak istediği amaçları, bunlarla ilgili yol ve yöntemleri ifade eden resmî belgedir. Bu bakımdan, gelecekte ulaşılmak istenen amaçların belirtilesi, söz konusu amaçlar için bir zaman planlamasının yapılması, mevcut durumun ve kapasitenin incelemesi, bugün ve gelecek için plan yapılması, bunlar için alternatiflerin kontrolü ve kurumu bir stratejinin etrafından bütünleştirmesi gerekir.

    Devletin Niteliği ve Dönüşümü

    Devlet; toplumun birliğini, düzenini, meşru otoritesini temsil eder ve ortak hizmetlerini yürütür. Her şeyden önce devletlerin fonksiyonları büyük bir değişime uğramış karmaşık hale gelmiş çeşitlenmiş ve artmıştır. Dış güvenliği ve iç düzeni sağlamak gibi klasik devlet anlayışından zamanla “müdahaleci”, “planlayıcı”, “sosyal” ve nihayet “arabulucu/hakem” devlet kavramına doğru bir gelişme dikkati çekmektedir. Devletin, kaynakları harekete geçirici fonksiyonu ise tarım, sanayi ve ulaştırma gibi belirli bazı sektörlere mali teşviklerle yardım etmesi, destek olmasıdır. Bu amaçla devlet, çoğu kere vergi politikası araçlarını kullanır. Devlet çeşitli faktörlerin etkisiyle zamanla üstlenmiş¸ olduğu ekonomikticari fonksiyonlarını ve oluşturduğu işletmelerini, 1980’li yılların başından itibaren, “devletin küçültülmesi” ve “özelleştirme” politikaları sonucu piyasaya, özel sektör firmalarına devretmek durumunda kalmıştır. Devlet, ekonomik ve ticari alanları piyasa aktörlerine bırakırken bu alanlarda düzenleyici ve denetleyici aktör olarak yeni fonksiyonlar üstlenmiş¸, piyasaların rekabet koşulları içinde düzenle islemesini sağlamak için oyunun kurallarını koymak ve bunların uygulamasını izlemek için “bağımsız idari otoriteler”, “üst kurullar” veya “düzenleyici ve denetleyici kurullar” adı altında yeni yapılar meydana getirmiştir.

    Devletin üçüncü fonksiyonu, toplumdaki bazı gruplara yaşlılar, engelliler, öğrenciler, çocuklar, yoksullar gibi doğrudan veya dolaylı olarak yaptığı sosyal yardımlardır. Bu fonksiyon, “sosyal devlet” anlayışının etkisiyle son elli yılda önemli bir gelişme göstermiştir.

    Yönetim Nedir?

    Kamu yönetimi, insanoğlunun ortak amaçlar için bir araya geldiği, örgütlendiği, iş birliği yaptığı ve çeşitli faaliyetler yürüttüğü çağlardan beri var olagelmiştir. İnsanlar, tarihin ilk dönemlerinden beri modern devletlerin özelliklerini taşımamakla beraber, çeşitli idari sistemler ve örgütler kurmuşlar ve bunları yönetmişlerdir. Genel olarak yönetim insanların birlikte yasamalarının doğal bir sonucudur. Çünkü insan, sosyal bir varlıktır ve tek başına hayatını sürdüremez, mutlaka başka insanlarla mal, hizmet, çalışma, yardımlaşma, güvenlik, bilgi ve benzeri konularda karşılıklı ilişkiler içinde olur. Bunun için çeşitli örgütler ve faaliyetler ortaya çıkar. Aslında insan yaşamı, başkalarına bağımlı bir olgudur. Belirli amaç veya amaçları gerçekleştirmek için iş birliği içinde yürütülen bir grup faaliyetidir.

    Yönetim Kavramı

    Yönetim, literatürde ve halkın dilinde çeşitli tanımlara konu olmaktadır. Yönetim kavramı, faaliyet/sevk ve idare, örgüt ve idari sistem gibi çeşitli anlamlarda kullanılmaktadır. Yönetim kavramının, bazen faaliyet bazen örgüt bazen de idari sistem yönüne vurgu yapılması, onun çok yönlü bir olgu olmasından kaynaklanmaktadır. Yönetim, belirli amaç¸ veya amaçları gerçekleştirmek için is¸ birliği içinde yürütülen bir grup faaliyetidir. Yönetim, bir kişinin tek başına yerinden kaldıramayacağı bir kayayı hareket ettirmek için iki veya daha fazla kişinin is¸ birliği yapması halidir. Burada yönetiminin temel ögeleri ortaya çıkar. Bu ögeler, insan-grup, etkileme ve iş birliği eylemi ve amaç veya amaçlardır. Yönetimin birinci ögesi, insan ve grup unsurudur. Yönetim olgusunun olabilmesi için olaya insan unsurunun dahil edilmesi, iki veya daha fazla kişinin bir araya gelmesi, yani grup ögesinin bulunması söz konusudur. Bu kişilerin (grubun) aynı anda iş birliği içinde hareket etmesi gerekir. Etkileme ve iş birliği eylemi, yönetimin ikinci unsurudur. Üçüncü unsur amaçtır. İki veya daha fazla kişinin kayaya sadece bakması yönetim olgusunu ortaya çıkarmaz, onu bir yere doğru hareket ettirmek gibi bir amaçlarının olması gerekir. Yönetim, kaynakların (fiziki/maddi ve insan), belirli bir amacın gerçekleştirilmesi için düzenlenmesi ve kullanılması faaliyeti ya da süreci olarak da tanımlanabilir. Yönetim kavramı, ikinci olarak belli bir örgütü ya da kurulusu/kurumu anlatır. Yönetim olgusu, küçük büyük tüm gruplarda söz konusu olmaktadır. Yönetim, en küçük sosyal birim olan aile den başlayarak en büyük siyasi otorite olan devlete kadar, çeşitli aşama ve düzeylerde yürütülen faaliyetler bütününden oluşmaktadır. Yönetim;

    1. Yönetim, birden fazla kişinin yer aldığı bir grup içinde söz konusu olmaktadır. Bir insan, tek başına yapabileceği bir işi, kendine göre planlar ve bunu kendi yöntemiyle yürütmeye çalışır. Ancak işin hacmi büyünce, birden fazla kişinin ortak cabasını gerekli olur ve buda planlama, is¸ bölümü otorite hiyerarşisi, koordinasyon ve denetim gibi birtakım işlemleri gerekli hâle getirir.
    2. Bir süreç¸ olarak yönetim, yapılacak işleri belirleme ve planlama, örgütleme, gerekli kaynakları sağlama ve düzenleme, yönlendirme, koordinasyon ve denetim gibi faaliyet ya da ögelerden meydana gelir. Bu faaliyet ya da ögeler, her çeşit işte az ya da çok söz konusu olur. Planlama, amaçların tanımlanması, politikaların saptanması, bunların gerçekleştirilmesinde izlenecek yöntem ve işlemlerin (stratejilerin) kararlaştırılmasıdır.
    3. Yönetim, biçimsel örgütlerde hiyerarşik bir düzen içinde meydana gelir. Biçimsel örgüt, bir faaliyete katılanların, söz konusu işte yerine getirecekleri rollerin önceden belirtildiği ve düzenlendiği bir yapıdır. Hiyerarşi, örgütte çalışanların, en üst yöneticiden başlayarak en alt düzeydeki is¸ görene kadar yetki ve görevler bakımından ast- üst biçiminde derecelenmesidir. Hiyerarşide üstlerin rolü genellikle haklarla/yetkilerle astların rolü de ödevlerle tanımlanmaktadır. Üstler, karar alma, politikalar belirleme, yönlendirme ve denetleme yetkisine sahiptirler. Astlar ise verilen görevleri yerine getirmekle yükümlüdür. Yönetim, sosyolojik olarak statü ve rollere göre işleyen bir sistemdir. Statü kişilerin, haklarını, yetki ve ödevlerini belirtir. Roller ise statü ile ortaya çıkan haklara ve ödevlere uygun davranışların gösterilmesidir.
    4. Yönetim, düzeni faaliyetlerden meydana gelen bir olgudur. Buradaki düzen kavramı, faaliyetlerin uyumlu ve sistemli olmasını ifade eder.
    5. Yönetim, belirli bir amacın veya amaçların gerçekleştirilmesine yönelmiş çeşitli faaliyetler bütününden oluşur.

    Kamu Yönetiminin Tanımı

    Toplumlar, hacim ve ilişkilerdeki yoğunluk bakımından genişledikçe devletler de yapı ve işlevleri itibariyle büyümekte kurumlar uzmanlaşmakta ve farklılaşmaktadır. Buna bağlı olarak yönetim faaliyetlerini yürüten kamu kurumları da yapısal görünüm ve isleyiş¸ bakımından daha kamu Türkçede, hep, bütün, bir ülkedeki halkın bütünü halk, amme gibi anlamlara gelmektedir. Kamu düzeni, toplumun bütününü ilgilendiren düzeni, kamu sektörü , devlet eliyle yürütülen ekonomik faaliyetlerin bütününü kamu personeli , devlet hizmetinde çalışan görevlileri, kamuoyu , belli bir konuda toplumun büyük bir kesimince benimsenen görüş tavır ve inançların toplamını, kamu tüzel kişileri , kamu yararı amacına dönük insan ve mal topluluklarını, kamu hukuku , devletin kuruluş ve isleyişini, öteki devletlerle kamu tüzel kişileri ve özel kişilerle olan ilişkilerini düzenleyen kuralların bütününü anlatmaktadır. Kamu kavramı, bu örneklerde olduğu gibi resmiyeti ve genelliği anlattır ve özelin, gizlinin ve kapalılığın zıddı olarak açıklığı, halka ait oluşu ve görülebilirliği de ifade etmektedir.

    1. Kamu yönetimi, halkın temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik mal ve hizmetlerin üretimidir.
    2. Kamu yönetimi, kamu politikalarının oluşturulması ve yürütülmesiyle ilgili tüm faaliyetleri ifade eder.
    3. Kamu yönetimi, kamu hizmetlerinin sunumuna ilişkin mevzuatın öngördüğü işler ile idari kararları yerine getirmek üzere yönetim, siyaset ve hukuk teorilerinin ve prosedürlerin uygulanmasıdır.
    4. Kamu yönetimi, yasaları ve idari düzenlemeleri uygulamakla ilgili süreçler, organizasyonlar, kamu personelinin eylem ve işlemleri olarak da tanımlanır.

    Geleneksel kamu yönetimi, 1980’den sonra özel işletmelerde uygulanan bazı yöntem ve anlayışların etkisi altında kalmış¸, yapısal ve işlevsel olarak önemli bir paradigma değişikliği içine girmiştir. Yönetim, içinde işlevsel olarak işletmecilik unsurunun da olduğu yeni kamu yönetimi anlayışını ifade etmektedir. Yapısal bir kavram olarak kamu yönetimi ise devletin yürütmeye ilişkin kolunun örgütsel görünümünü yansıtır. Her devlet, yasalarla belirlenen görevlerini yerine getirmek için ulusal ve yerel düzeyde çeşitli örgütlenmelere gider. Bu kamu örgütleri, hükûmetlerin yönetiminde kamu politikası kararlarını ve yasaları uygulamakla görevlidir. Bu anlamda kamu yönetimi siyasi organların yürütmeye ilişkin koludur; devlet ve toplum düzeninin temel dayanağıdır. Devlet ve toplum düzeninin varlığı ve sürekliliği her şeyden önce kamu yönetiminin kesintisiz islemesine bağlıdır. Demokratik ülkelerde secimler, bir hükûmeti iktidardan indirip diğerini işbaşına getirmekte ya da mevcut iktidara tekrar görev vermektedir. Anayasal dengelerini kuramamış¸ ülkelerde secimler yalnız hükûmetleri değil, aynı zamanda rejimleri de değiştirebilmektedir. Kamu yönetimi işliyorsa devlet ve toplum düzeni az çok devam eder. Nitekim siyasi rejimlerdeki ve hükûmetlerdeki değişikliklere rağmen kamu yönetimi örgütleri büyük bir aksama olmadan faaliyetlerini kesintisiz sürdürebilmektedir. Kamu yönetimi, disiplinler arası köprü görevini yapan ve böylece çeşitli disiplinlerden gerekli olan kısımları alan, bunları kamusal sorunların çözümüne ve kamu hizmetlerinin yürütülmesine uygulayan bir disiplindir. Kamu yönetimi disiplini, kamu sektörüyle ilgili yönetim düşünceleri, yapıları, politikaları ve tekniklerini inceler. Kamu politikalarını oluşturma ve bunları uygulama, planlama, örgütleme, yönlendirme, koordinasyon, denetim, sevk ve idare gibi eylem ve işlemler içinde idareci olarak görev yapan mühendis, iktisatçı, planlamacı ve maliyeci gibi kişiler de kamu yöneticisi olarak nitelendirilirler ve kamu yönetimi mesleğinin elemanlarıdırlar.

    Geleneksel Kamu Yönetimi ve Yeni Kamu Yönetimi

    Geleneksel kamu yönetimi, 19. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak 20. yüzyılın son çeyreğine kadar kamu yönetiminde geçerli olan hakim paradigmanın adıdır. Geleneksel kamu yönetimi anlayışının entelektüel temelleri, büyük ölçüde Woodrow Wilson, Max Weber ve Frederick Taylor’ın düşüncelerine dayanır. Wilson, 19. yüzyılın son çeyreğinde yazdığı makalesinde kamu yönetimini, siyaset biliminden bağımsız bir disiplin hâline getirmek için siyaset/yönetim ayrılığı ilkesini savunmuştur. Max Weber’inde formüle ettiği ideal tip bürokrasi modelinin, en rasyonel ve etkili bir örgütlenme biçimi olduğuna ilişkin düşüncesini geliştirmiştir. 20. yüzyılın başlarında F. Taylor’un Bilimsel Yönetim olarak adlandırılan yaklaşımı da bilimsel yöntemler kullanılmak suretiyle her iş için en iyi tek bir yöntemin bulunabileceğini vurgulamış¸ ve geleneksel kamu yönetimi anlayışının gelişmesini etkilemiştir. Geleneksel anlayışın dayandığı temel ilke ve düşünceleri dört grupta toplamak mümkündür. Birinci ilke, kamu yönetiminin yapısı ile ilgilidir. Geleneksel kamu yönetimi, büyük ölçüde Alman sosyolog Max Weber’in kavramlaştırdığı bürokrasi modeline göre örgütlenmeyi esas alır. Bu model, ayrıntılı kurallara ve biçimselliğe dayalı, gayrişahsi, katı hiyerarşi, kariyeri esas alan ve büyük ölçüde merkeziyetçi nitelikler taşımaktadır. İkincisi, devletin kamusal mal ve hizmetlerin üretim ve dağıtımında kendi örgütleri (bürokrasi) vasıtasıyla doğrudan görev alması gerektiği düşüncesidir. Devlet, refah devletinin ya da başka düşüncelerin etkisiyle bu alandaki rolünü artırmış¸ büyümüş, birçok mal ve hizmetin üreticisi olarak ekonomide önemli bir ağırlık kazanmıştır. Üçüncü ilke, siyasi ve idari konuların birbirinden ayrılabileceği görüşüdür. İdarenin ya da kamu yönetiminin görevi, talimatları ve kuralları uygulamaktan ibarettir. Siyasa ya da stratejileri belirleme yetkisi, siyasi liderliğe aittir. Kamu yönetimine siyasi kurumlara ve yöneticilere kesin bir itaat görevi verilmiştir. Böylece kamu yönetimi, denetim altına alınmış¸ ve sorumluluğu da temin edilmiş¸ olacaktır. Dördüncü ilke ise, kamu yönetimi, yönetimin özel bir biçimidir. Özel sektörün yönetiminden oldukça faklıdır. Kamu yönetiminin, profesyonel bir bürokrasi ve çalışanların hayat boyu istihdamına göre düzenlenmesi önem kazanır. Bu yönetim aygıtı, her siyasi iktidara eşit olarak hizmet etmek gibi bir siyasi tarafsızlığa sahip olmak durumundadır.

    Yeni kamu yönetimi anlayışının gelişimini, hakim özellik ve eğilimler olarak üç aşamada ele almak mümkündür. Birinci aşama, 1979 yılından başlayarak 1980’li yılların ortalarına kadar süren, kamuda yasal-yapısal serbestleşme (deregülasyon), kamu mal ve hizmetlerinde sübvansiyonların kaldırılması ve diğer tasarruf önlemleridir. İkinci aşama, 1985 yılından itibaren yoğunlaşan kamu iktisadi girişimlerinin özelleştirilmesi, İngilizce kavramların baş harflerinden oluşan 3-E (Ekonomi- tutumluluk, Efficiency- verimlilik, Effectiveness- etkinlik) politikalarıdır. Nihayet üçüncü aşamayı ise 1990’lardan itibaren, kamu hizmetlerinde kalite, vatandaş¸ odaklılık, yönetişim, katılım, hesap verebilirlik, saydamlık ve performansa dayalı yönetim gibi ilke ve değerlerin öne çıktığı politikalar oluşturur. Ülkeler bakımından fark yaratacak olan husus, her bir ülkenin veya yönetim biriminin bu alanda kaydedeceği gelişme düzeyidir. Yeni kamu yönetimi, geleneksel yönetimden farklı olarak yönetimin organizasyonu ve isleyişinde piyasalar ve toplumla ilişkilerinde yeni bir yapılanma öngörür. Yeni kamu yönetiminin temel unsurları konusunda çeşitli sınıflandırmalar yapılmıştır. C. Hood yeni kamu yönetiminin unsurlarını yedi grupta toplamıştır.

    1. Kamu sektöründe yöneticiye geniş¸ yönetme serbestliğinin tanınması,
    2. Performans ölçümü yapılması,
    3. Sonuçlara, prosedürlerden daha çok önem verilmesi,
    4. Kaynakların kullanımında disiplin ve tutumluluk,
    5. Kamu sektöründe rekabetin artırılması, 6. Büyük yapılı organizasyonların, optimal büyüklükte yeni yapılara dönüştürülmesi,
    6. Kamuda, özel sektör yönetim tekniklerinin uygulanması.

    Birinci olarak yeni yönetim anlayışı, Max Weber’in bürokrasi modeline dayalı örgütlenme anlayışına karşı çıkar. Bu örgüt modeli Batı’da refahın ve demokrasinin gelişmesine çok önemli katkılar sağlamışsa da artık değişen şartlar karşısında verimsizliğin, hantallığın ve kırtasiyeciliğin nedeni hâline gelmiştir. İkinci olarak devletin faaliyet alanı daraltılmalıdır. Devletin faaliyet alanının daraltılması konusunda geniş¸ bir görüş¸ birliği bulunmaktadır. Kamu kesimince yerine getirilen birçok faaliyetin devlet dışında alternatiflerinin var olduğu, devlet müdahalelerinin artan enflasyon ve yükselen maliyet ile kırtasiyeciliğe neden olduğu vurgulanarak minimal devlet anlayışı savunulur. Üçüncü olarak yeni yönetim anlayışı, kamu yönetiminin siyasi yöneticiler ve toplumla ilişkileri konusunda farklı bir yaklaşım sergiler. Kamu yönetiminin yalnızca siyasi liderliğe değil, aynı zamanda da kamuya karşı sorumlu olması gerektiğini vurgular. Dördüncü olarak, piyasa yönelimlidir, işletme yönetim ilke ve yöntemlerinin kamu yönetiminde uygulanmasından yanadır. Yeni kamu yönetimi anlayışı, serbest piyasa mekanizmasının, kaynakların kullanımında hizmetlerin üretilmesi ve sunumunda daha verimli ve etkin bir yöntem olduğunu vurgular.

      Kamu Yönetiminin Elemanları

      Her sistemde olduğ u gibi kamu Yö n etimi sistemi de ç e şi t li elemanlardan meydana gelir. Kamu yö n etiminin birinci elemanı insanlardır, yani halktır. Halk, bir ü l kede yaş a yan tü m bireylerden, ç e şi t li ü r etici ve tü k etici gruplarından, siyasi liderler, yasama organı üyeleri ve baskı gruplarından oluş u r. Kamu yö n etiminin ikinci elemanı örgüttür. Örgüt kamu mal ve hizmetlerinin ü r etilmesi ve halka sunulmasında temel araç t ır. Kamu yö n etiminin üçüncü elemanı, kamu politikasıdır. Kamu politikası, toplumsal sorunları tanımlama ve bunların çözümlemelerini belirlemedir. Bu da kanun yapma idari dü z enlemeleri gerç e kleşt i rme, alternatif çözüm ö n erileri arasında seç i m yapma ve sorunları ç ö z e cek en uygun yö n temleri belirleme iş l eriyle ilgilidir. Kamu yö n etiminin dö r dün c ü ¨ elemanı, norm dü z enidir. Norm dü z eni, bir ü l kede, anayasa, kanunlar, tü z ük l er, yö n etmelikler ve idari kararlar ile bunlara iliş k in yargı makamlarının kararları ve iç t ihatlarından meydana gelir. Bü y ük küçük tüm normatif dü z enlemeler ve kararlar, değerlere bağlıdır ya da ona ihtiyaç gö s terir. Kamu yö n etiminin beş i nci elemanı mali kaynaktır. Hizmetlerin dü z eyi ve miktarı, eldeki mali kaynaklara bağ l ıdır. Kamu yö n etiminin altıncı elemanı, ö r güt ü¨ harekete geç i ren ve iş l eten kamu gö r evlileridir. Kamu kurumlarında ç e şi t li statü l er altında gö r ev yapan tü m personel, geniş ¸ anlamda kamu gö r evlisi olarak nitelendirilir.

      Yönetişim

      Yönetişim, kamu Yönetimi, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarını içine alan kompleks bir sistem ve bunların kendi aralarındaki ilişkiler ağı ve karşılıklı etkileşimlerini ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Burada, merkezî yönetim ve yerel yönetim kuruluşlarından başka, sivil toplum örgütleri, özel girişimciler ve kâr amacı gütmeyen kuruluşları kapsayan geniş bir katılımcısı vardır ve bunların yönetim sistemine dahil edilmesi söz konusu olmaktadır. Kamuda iyi yönetişimin ilkeleri denildiğinde “saydamlık ve dürüstlük, katılım, verimlilik ve etkinlik, hesap verme sorumluluğu, uygun yöntemlerle halkla ilişki kurmak, yönetimin kendi kendini geliştirme ve öğrenme kapasitesi, iyi işleyen bir hukuk devleti, güçlü bir sivil toplum ve yerinden yönetim koşullarının gelişmiş¸ olması gibi ilkelerdir.

      Kamu Yönetim Ve Özel Yönetim

      Kamu Yönetimi kavramı, yönetimin kamu kurumlarıyla ilgili dalını, özel yönetim ise kamu kurumları dışındaki özel işletmelerde uygulanan yönünü anlatmak için kullanılır.

      Benzerlikler; özel sektör kuruluşlarında yapılan araştırmalardan kamu Yönetimi de bu araştırmalardan büyük ölçüde yararlanmaktadır. Her iki kesimde de kurallar sistemi, örgüt, personel, mali kaynak ve dış çevre gibi ortak ögeler ve sorunlar bulunmaktadır. Esas itibarıyla bütün yönetimler, insan kaynakları, mali yönetim, örgütün yapı ve isleyişini idare etme, siyasa, program ve yöntem geliştirme gibi dört temel işlev yürütürler. Günümüzde kamu yönetimi, işletme yönetimi anlayışından etkilenmektedir, ancak tamamıyla de bazı temel ilkelerden vazgeçilmiş¸ değildir. Uygulamada tarafsızlık, hesap verebilirlik, kamu yararı gibi demokratik değerlere vurgu yapılmakla beraber, risk almak, esneklik, performans ölçümü, stratejik yönetim, sonuç ¸ odaklılık ve amaçların başarılması gibi yeni değerler devreye girmektedir.

      Farklılıklar; Kamu yönetimi ve özel yönetim arasında yapı ve isleyişten kaynaklanan temel bazı farklılıklar bulunmaktadır.

      Siyasal çevre: Kamu yönetimi, siyasal sistemin yürütmeye ilişkin kolunu oluşturmaktadır. Bu nedenle kamu yönetimi, siyasal sistem içinde alınan kamu politikası kararlarını uygulamakla ilgilenir. Kamu yöneticileri, yürüttükleri faaliyetler konusunda siyasal yönetici ve organlara karşı sorumludurlar ve kararlar alırlarken ve bunları uygularken bu sorumluluğu göstermek zorundadır. Kamu kurumları, içinde seçmenler, politikacılar, üretici ve tüketici çıkar gruplarıyla gönüllü kuruluşlardan oluşan siyasi bir ortamda faaliyet gösterirler.

      Kamu yararı: Kamu yönetimi, kâr amacına göre değil, esas itibarıyla kamu yararına yönelik olarak hizmetlerini yürütür. Kamu kesiminin ürettiği mal ve hizmetlerin büyük bir kısmı “kamusal” niteliktedir. Kamu kurumlarında karın yerini sosyal fayda kavramı alır. Yoksulların, yaşlıların, engellilerin ve kimsesizlerin korunması, evi olmayanlara uygun fiyatlarla konut verilmesi, çiftçilerin çeşitli şekillerde desteklenmesi, üretimi artırmak için devlet tarafından verilen teşvikler, hep sosyal fayda ve sosyal politika kavramları içinde değerlendirilebilecek hususlardır.

      Yasallık, tarafsızlık ve süreklilik: Kamu yönetimi, devletin bir parçasıdır, kuruluşu, görev ve yetkileri ile bunların nasıl kullanılacağına ilişkin çeşitli yasal düzenlemelere tabidir. Kamu yönetimi, genel olarak kanunla kurulur, kanunla sınırları belirlenir ve kanunları uygulamakla görevlidir. Kamu yönetimi ve hizmetleri devamlıdır; kamu örgütleri, yöneticilerinin kararıyla faaliyetlerine son veremezler, hizmetlerini tarafsızlık içinde yerine getirirler, vatandaşların yasa önünde eşitlikleri söz konusudur. Özel sektörde ise işletmenin yönetimi piyasa koşullarına göre işler, gerektiğinde faaliyetlerine son verebilir, iş türünü¨ değiştirebilir, elemanlarını işten çıkarabilir ve firmayı kapatabilir.

      Hesap verme sorumluluğu: Kamu yöneticileri, kamu kaynaklarının ve yetkilerin kullanımı konusunda siyasi organ ve kişilere, idari üstlerine, mali denetim biri mine (Sayıştay), yargı organlarına, kamuoyu, ombudsman ve başka kamusal denetim birimlerine karşı hesap vermek zorundadır.

      Yönetimin esnekliği: Yasalar ve planlar, ya da başka düzenleyici işlemler, yargı kararları, çoğu kere kamu yöneticilerinin hareket özgürlüğünün sınırlarını çizerler ve bu durum yöneticilerin karar ve eylemlerini kısıtlayıcı nitelikte olabilir.

      Olumsuz dışsallıklarla mücadele: Kamu yönetimi, özel kesimden farklı olarak hava, su kirliliği gibi olumsuz dışsallıklarla mücadele etmek zorundadır.

      Hakemlik: Kamu yönetimi, çelişen ekonomik ve sosyal çıkarlar arasında düzenleme yaparak bir arabulucu/hakem niteliğinde işlev yapmak durumundadır.

      Kamu gücü: Özel kişi ve kuruluşlar arasındaki ilişkiler, tarafların eşitliği esasına dayanır. Karşı tarafın istemediği bir şeyi yaptırma olanağı yoktur, dolayısıyla karşılıklı ilişkilerde anlaşma esastır.

      Yöneticilerin Motivasyonu: Kamu yönetiminin ürettiği mal ve hizmetler genelde tekeldir ve başka kuruluşların rekabetine kapalıdır. Kamudaki bürokratların faaliyetlerini, piyasa sisteminde söz konusu olan rekabet etkeni motive etmez.

      Strateji Yönetim; Stratejik yönetim, günlük kararların alınmasında ve islerin yürütülmesinde stratejik plana bağlı bir yönetim yaklaşımıdır. Stratejik plan ise bir örgütün ulaşmak istediği amaçları, bunlarla ilgili yol ve yöntemleri ifade eden resmî belgedir. Bu bakımdan, gelecekte ulaşılmak istenen amaçların belirtilesi, söz konusu amaçlar için bir zaman planlamasının yapılması, mevcut durumun ve kapasitenin incelemesi, bugün ve gelecek için plan yapılması, bunlar için alternatiflerin kontrolü ve kurumu bir stratejinin etrafından bütünleştirmesi gerekir.

      Devletin Niteliği ve Dönüşümü

      Devlet; toplumun birliğini, düzenini, meşru otoritesini temsil eder ve ortak hizmetlerini yürütür. Her şeyden önce devletlerin fonksiyonları büyük bir değişime uğramış karmaşık hale gelmiş çeşitlenmiş ve artmıştır. Dış güvenliği ve iç düzeni sağlamak gibi klasik devlet anlayışından zamanla “müdahaleci”, “planlayıcı”, “sosyal” ve nihayet “arabulucu/hakem” devlet kavramına doğru bir gelişme dikkati çekmektedir. Devletin, kaynakları harekete geçirici fonksiyonu ise tarım, sanayi ve ulaştırma gibi belirli bazı sektörlere mali teşviklerle yardım etmesi, destek olmasıdır. Bu amaçla devlet, çoğu kere vergi politikası araçlarını kullanır. Devlet çeşitli faktörlerin etkisiyle zamanla üstlenmiş¸ olduğu ekonomikticari fonksiyonlarını ve oluşturduğu işletmelerini, 1980’li yılların başından itibaren, “devletin küçültülmesi” ve “özelleştirme” politikaları sonucu piyasaya, özel sektör firmalarına devretmek durumunda kalmıştır. Devlet, ekonomik ve ticari alanları piyasa aktörlerine bırakırken bu alanlarda düzenleyici ve denetleyici aktör olarak yeni fonksiyonlar üstlenmiş¸, piyasaların rekabet koşulları içinde düzenle islemesini sağlamak için oyunun kurallarını koymak ve bunların uygulamasını izlemek için “bağımsız idari otoriteler”, “üst kurullar” veya “düzenleyici ve denetleyici kurullar” adı altında yeni yapılar meydana getirmiştir.

      Devletin üçüncü fonksiyonu, toplumdaki bazı gruplara yaşlılar, engelliler, öğrenciler, çocuklar, yoksullar gibi doğrudan veya dolaylı olarak yaptığı sosyal yardımlardır. Bu fonksiyon, “sosyal devlet” anlayışının etkisiyle son elli yılda önemli bir gelişme göstermiştir.

      İlgili Makaleler

      Bir cevap yazın

      E-posta hesabınız yayımlanmayacak.