Açıköğretim Ders Notları

Kamu Ekonomisi 2 Dersi 1. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Kamu Ekonomisi 2 Dersi 1. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Kamu Tercihi İktisadına Giriş

Kamu Tercihi İktisadı: Tanımı ve Kapsamı

1950’lı yılların başından itibaren hem ekonomi hem de politika bilimine farklı bir bakış açısı getiren ve her iki bilim dalının bir sentezini oluşturan “Kamu Tercihi iktisadı” adı altında yeni bir araştırma alanının temelleri atılmıştır.

1963 yılında ABD’de Kamu Tercihi Araştırma Merkezi’nin kurulmasına neden olan bu araştırma alanı, bu merkez bünyesinde yapılan çalışmalarla meyvelerini vermiş ve 1986 yılında kurucu olarak kabul edilen James M. Buchanan’ın Nobel Ekonomi Ödülü’nü kazanmasıyla dikkatleri üzerine çekmiştir.

Kamu Tercihi, kelime anlamı olarak seçenekler arasında seçim yapma işlemini ifade eden “tercih” ve halkı ifade eden “kamu” kavramlarından oluşmakta ve “halkın tercihi” anlamına gelmektedir.

James M. Buchanan’ın deyimiyle Kamu Tercihi, “ekonomi bilimi ile politika bilimi arasındaki bağı oluşturur”. Bu tanıma göre Kamu Tercihi iktisadının ekonomi bilimi ile politika biliminin kesişim noktasında olduğu ifade edilebilir.

Kamu Tercihi Teorisi; piyasa dışı karar alma sürecinin ekonomik analizini yapan ve ekonomi teorisindeki araç ve metotları politik sürece, kamu sektörüne, politikaya ve kamu ekonomisine uygulayan bir teoridir.

Kamu Tercihi çalışmalarında tercih edilen araştırma yöntemi, politik kurumların pozitif analizidir ve amaç, bireysel tercihleri daha iyi karşılamaya yardım edecek kurumsal düzenlemeler için normatif öneriler üretmektir.

Kamu Tercihi teorisi, esas olarak ekonomi teorisinde oldukça ayrıntılı analizler için geliştirilmiş araç ve metotları almakta ve bu araç ve metotları politik sürece, kamu sektörüne, politikaya ve kamu ekonomisine uygulamaktadır.

Kamu Tercihi, siyaset bilimi, hukuk ve ekonomi disiplinlerinin kesişme noktasında yer alan bir yeni araştırma alanıdır.

Sosyal tercih ile kamu tercihi kavramları zaman zaman eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Oysa sosyal tercih ve kamu tercihi, kolektif tercihleri analiz eden iki farklı teoridir.

Kolektif tercih, bir toplumun üyeleri olan bireylerin tercihleri ile devlet tarafından yapılan kolektif tercihler arasındaki ilişkileri inceler.

Kolektif tercih sorununa ilişkin iki farklı inceleme alanı bulunmaktadır. Bunlardan;

  • Biri Sosyal Tercih teorisi,
  • Diğeri ise Kamu Tercihi teorisidir.

Sosyal Tercih teorisi; piyasa dışı karar alma sürecine ilişkin kurumsal yapıyı incelemez, sadece tercihler üzerine odaklanır. Kamu Tercihi teorisi ise tercihlerden ziyade politik sürece ilişkin kurumsal yapıyı inceler.

Sosyal Tercih ve Kamu Tercihi teorilerinin benimsediği varsayımlar da farklılık arz etmektedir. Sosyal tercih daha ziyade kamu çıkarı varsayımına dayalı iken, Kamu Tercihi kişisel çıkar varsayımını esas almaktadır.

Kolektif tercih teoremi; toplumda yer alan bireylerin siyasal süreçteki tercihlerinin nasıl toplanacağı ve böylece tutarlı toplumsal tercihlere nasıl ulaşılacağını inceleyen teoriye verilen addır.

Kamu Tercihi, sosyal çıkar yaklaşımında olduğu gibi bireyden bağımsız grup veya örgütlerin kararlaştırdığı objektif bir değerlendirme olmak yerine, bireysel sübjektif değerlendirmelerin bir sonucudur. Bir başka deyişle sosyal çıkar yaklaşımına göre, sosyal seçim sürecinde bireyin kendi faydasını değil, ‘sosyal çıkarı’ veya ‘genel iyiliği’ maksimize ettiği varsayılır.

Kamu Tercihi İktisadının Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

Kamu Tercihi iktisadının ortaya çıkışı 1950’li ve 60’li yıllara rastlamakla birlikte, felsefi kökenlerinin 18. yüzyıldaki düşünürlerin görüşlerine dayandığını söylemek mümkündür.

Kamu Tercihi’nin habercileri, Kıta Avrupası bilim adamlarından Sax, Mazzola, Pantaleoni, De viti de Marco ve en önemlisi Knut Wicksell’dir.

Bununla birlikte 18. yüzyılda toplumsal tercih sorunu ile ilgilenen ve gerçekte birer matematikçi olan Jean-Charles Borda ve Marquis de Condorcet de Kamu Tercihi iktisadı açısından önemli bir yer tutar.

20. yüzyıla gelindiğinde ise sırasıyla Harold Hotelling, James M. Buchanan, Kenneth Arrow, Anthony Downs, Duncan Black, William Riker, James M. Buchanan ve Gordon Tulluck, Mancur Olson ve William Niskanen’in çalışmaları Kamu Tercihi yaklaşımının temellerinin atılmasında ve gelişmesinde öncü rol oynamıştır.

Bununla birlikte, Kamu Tercihi iktisadına ilişkin literatürde ön plana çıkan beş temel eser bulunmaktadır. Bunlar;

  • Duncan Black’in “Grupta Karar Almanın Rasyoneli Üzerine”,
  • Kenneth Arrow’un “Sosyal Tercih ve Bireysel Değerler”,
  • Anthony Downs’un “Demokrasinin Ekonomik Teorisi”,
  • James M. Buchanan ve Gordon Tullock’un “Oybirliğinin Hesabı: Anayasal Demokrasinin Mantıksal Temelleri” ve
  • Mancur Olson’un “Kolektif Faaliyetin Mantığı” başlıklı çalışmalardır.

Duncan Black’ın komitelerde karar alma süreciyle ilgili ilk araştırması, modern Kamu Tercihi iktisadının başlangıcı sayılır. Black, ilk kez Harold Hotelling tarafından savunulmuş olan ortanca seçmen teorisini ve seçimlerde adayların ve komitelerin davranışını araştırmaya yönelik bir analiz ortaya koymuştur.

Kamu Tercihi İktisadının Temel Varsayımları

Kamu Tercihi iktisadı, özünde iktisat biliminin bazı varsayımlarını benimsemekte ve bu varsayımlara dayalı olarak ekonominin araçlarını politika bilimine uyarlamaktadır. Bu bağlamda Kamu Tercihi yaklaşımı üç temel varsayımın kabulü üzerine kuruludur:

  • Metodolojik bireycilik
  • Politik mübadele ve
  • Rasyonalite.

Metodolojik Bireycilik

Metodolojik bireycilik varsayımın kabulü ile birlikte Kamu Tercihi iktisatçıları, politika bilimine ve özellikle de devlet kavramına farklı bir bakış açısı getirmişlerdir.

Bu döneme kadar, devlet bir karar alma birimi olarak görülmüş ve bireyden bağımsız bir unsur olarak düşünülmüştür. Kamu Tercihi teorisyenlerinin çalışmaları ile birlikte, devlet kavramı birey ile ilişkilendirilmiş ve bireylerin ortak çıkarları doğrultusunda oluşturdukları bir organ olarak nitelendirilmeye başlanmıştır.

Politik Mübadele

“Politik mübadele” süreci, zorunlu olarak ekonomik mübadeleden iki farklı neden dolayısıyla daha karmaşıktır.

  • İlk olarak, temel “politik mübadele”, yani kurulu anayasal düzen altında yatan anlaşma, herhangi bir anlamlı ekonomik etkileşimden önce gelmelidir. Özel mallar ve hizmetler konusundaki düzenli bir ticaret, yalnızca bireylerin mülkiyet ve kaynaklarının kontrolü haklarını garanti eden, özel sözleşmeleri yürüten ve devletin gücüne sınırlamalar getiren, çerçevesi belirlenmiş bir yasal yapı içerisinde uygulama alanı bulabilir.
  • İkinci olarak, iyi tanımlanmış ve işleyen yasal düzen içerisinde bile “politik mübadele” zorunlu olarak ekonomik mübadeleyi karakterize eden, karşılıklı alışveriş yapan iki kişiden ziyade, toplumun tüm üyelerini ilgilendirir.

Rasyonellik

Rasyonellik varsayımı temelde, bireylerin ekonomik faaliyetlerinde olduğu gibi, politik faaliyetlerinde de özel çıkarlarını artırma eğiliminde oldukları düşüncesine dayanır. Bu varsayımın kabulü, metodolojik bireycilik varsayımı ile de tutarlıdır.

Kamu Tercihi iktisadına göre; bireyler, rasyonel ve tutarlı tercihlere sahiptirler. Birey, kamu ekonomisinde karar alma sürecinde, özel ekonomideki davranış motivasyonunun bir benzerini rasyonel seçimler yaparak gösterir. Bireyler, rasyonel olmaları sonucu faydalarını maksimize edecek tercihlerde bulunurlar.

Pozitif ve Normatif Kamu Tercihi Ayrımı

Kamu Tercihi yaklaşımının iki ayrı inceleme alanı bulunmaktadır:

  • Pozitif Kamu Tercihi ve
  • Normatif Kamu Tercihidir.

Pozitif Kamu Tercihi

Pozitif Kamu Tercihi, gerçek yaşamdaki politik kuralların yapısını ve politik karar almada rol alan kişilerin davranış motivasyonlarının ekonomik analizini yapmaktadır.

Oylama Kuralları Teorisi: Bireysel tercihlerden tutarlı toplumsal tercihlere ulaşmada oylama kurallarından yararlanılır. Bu kuralların başında oy birliği kuralı gelir. Bu kuralın geçerli olabilmesi için, oylama katılan seçmenlerin tüm tercihlerinin aynı olması yani görüş birliği içinde bulunmaları gerekir. Aksi takdirde, karar almak mümkün olmayacaktır.

Politik Rekabet ve Ortanca Seçmen Teorisi: Pozitif Kamu Tercihinin ele aldığı konulardan biri de siyasal partiler arasında ortaya çıkan politik rekabet (seçim rekabeti) ve bu rekabetin bir sonucu olan ortanca seçmene yönelik kamu politikalarının uygulanmasıdır. Politikanın içinde bulunduğu rekabet ortamı, politikacıyı devamlı olarak davranışlarını oy kaybı ve kazancı yönünden değerlendirmeye sürükler. Eğer bir politikacı, oy kazandırıcı politikaları ahlaki olmadıkları veya üretken olmadıkları gibi gerekçelerle desteklemekten kaçınırsa, bir başka politikacının bunları destekleyeceğini ve getireceği oyları elde edeceğini ve dolayısıyla kendisi yerine seçimi kazanacağını bilir. Bunun içindir ki politik rekabet, toplumsal değerlendirmelere yatkın bir politikacıyı dahi, karar alırken oy hesabı yapmaya zorlar. Ortanca seçmen teorisi, demokratik sürecin ortanca seçmen grubuna uygun politikalar üretme eğiliminde olduğunu ortaya koymaktadır. Partiler arasındaki seçim rekabetinin varlığı, bu seçmen grubunu memnun eden kararların alınmasına ve uygulanmasına olanak tanımaktadır.

Çıkar Grupları Teorisi: Çıkar grubu terimi, genel anlamıyla yasama organına yönelik lobicilik yapmaya ilişkin organizasyonel yapının oluşumunu ifade eder. Vatandaşlar, çeşitli nedenlerle örneğin bir kamusal malın üretimini, bir yasanın parlamento tarafından kabulünü sağlamak veya istemedikleri bir yasa tasarısının yasalaşmasını önlemek için bazı gruplar içerisinde hareket edebilirler.

Bürokrasinin Ekonomik Teorisi: Niskanen’e göre bürokratlar daha ziyade üç temel amaca sahiptirler: Maaş, güç ve prestijdir. Çünkü bürokratlar kendi çıkarlarına göre hareket eden rasyonel birimlerdir ve bütçe maksimizasyonunu amaçlarlar. Ancak kendilerine ayrılan bütçeyi maksimize etmek suretiyle maaş, güç ve prestijlerini artırabilirler.

Politik Konjoktür Dalgalanmaları Teorisi: Politik konjonktür dalgalanmaları, iktidardaki politikacıların seçimleri yeniden kazanabilmek için seçim öncesinde istihdamı artırmaları, seçimden sonra ise enflasyonla mücadele etmeleri şeklinde ekonomiyi yönlendirme hareketidir.

Oy Ticareti (Logrolling): Oy ticareti, çoğunluk kuralıyla karar alınması durumunda bir seçeneğin onaylanması için gerekli çoğunluğu sağlamak amacıyla yapılan oy değiş tokuşudur. Oy ticareti kolektif karar almayı kolaylaştıran bir unsur olmakla birlikte, çoğunluk kuralı altında alınan bu karar, gerçekte seçmenlerin çoğunun karşı olduğu politikaların onaylanmasına neden olabilir. Üstelik oy ticareti ekonomideki kaynakların israfına yol açabilir.

Seçmenlerin Davranışları: Seçmenlerin oy verme konusundaki davranışlarını belirleyen çeşitli faktörler bulunmaktadır. Kamu tercihi teorisyenlerinin üzerinde durduğu iki temel nokta; oylama sonucunda seçmenin elde etmeyi umduğu faydalar ile oylama nedeniyle katlanacağı maliyetler arasındaki fark ve seçmenin sahip olduğu enformasyon düzeyidir.

Devletin Başarısızlığı Teorisi: Bu teori, daha önce açıklanan ortanca seçmen, oy ticareti, özel çıkar gruplarının rant kollama faaliyetleri, seçmenin eksik enformasyon sorunu gibi unsurları bir devlet başarısızlığı olarak nitelendirmekte ve siyasal süreçteki etkinsizliklerin kaynakları ve sonuçları üzerinde durmaktadır.

Normatif Kamu Tercihi

Normatif Kamu Tercihi, pozitif kamu tercihi teorisine temel teşkil edecek “olması gereken” hususları incelemektedir. Örneğin; seçmenlerin gerçek tercihlerini yansıtmada çoğunluk kuralı mı yoksa diğer oylama kuralları mı daha iyidir? Politik karar almada daha iyi bir oylama kuralı var mıdır? Normatif Kamu Tercihi, politik kurumların nasıl daha iyi çalışabileceği konusunu ele almaktadır.

Kamu Tercihi iktisadının normatif boyutu açısından iktisat literatürüne yaptığı temel katkı, “Anayasal iktisat” ya da “Anayasal Politik iktisat” olarak adlandırılan ve devletin başarısızlığının yol açtığı sorunlara yönelik somut öneriler üreten yaklaşımdır. Buradan hareketle normatif kamu tercihini “ Optimum Oylama Kuralı” ve “ Anayasal Yeniden Yapılanma: Anayasal iktisat ” başlığı altında incelemek mümkündür.

Optimum Oylama Kuralı: Oylama kuralları teorisi Kamu Tercihi iktisadının pozitif inceleme alanı içerisinde yer alırken, optimum oylama kuralının belirlenmesi sorunu kamu tercihinin normatif yönünü oluşturmaktadır. Uygulamada yaygın olan oylama yönetimi olan basit çoğunluk kuralı her zaman için optimal sonuçlar vermemektedir. İki alternatifin oylamaya katıldığı bir süreçte çoğunluk kuralı, seçmen tercihleriyle uyumludur. Fakat ikiden fazla alternatif oylamaya katıldığında, çoğunluk kuralı her zaman seçmen tercihlerini yansıtmayabilir. Bu nedenle aynı anda ikiden fazla aday oylandığında, basit çoğunluk kuralından daha iyi bir oylama kuralının bulunması gerekir. İşte bu noktada Buchanan ve Tullock, Pareto optimal bir sonuca ulaşmak için gerekli ve kararı onaylayacak olan seçmen sayısının belirlenmesi ile ideal oylama kuralına ulaşılabileceğini savunmaktadırlar. Bu seçmen sayısını da “optimal çoğunluk” olarak nitelendirmektedirler.

Anayasal Yeniden Yapılanma: Anayasal İktisat: Anayasal-kurumsal yeniden yapılanma devletin sınırlarının anayasal düzeyde belirlenmesini ifade eder ve Anayasal iktisat teorisinin temelini oluşturur.

Anayasal kuralların belirlenmesi konusundaki görüşlerle bağlantılı olarak Anayasal iktisat teorisinin en önemli katkısı bir “Ekonomik Anayasa” oluşturulmasına ilişkin önerileridir. Ekonomik anayasa ile devletin ekonomik alandaki güç ve yetkilerinin çerçevesi yani “oyunun kuralları” belirlenecektir. Ekonomik anayasanın iki temel köşe taşı bulunmaktadır: Mali anayasa ve parasal anayasa. Mali anayasa; vergileme, kamu harcamaları, borçlanma, bütçe ve idareler arası mali ilişkiler alanındaki devletin yetkilerini sınırlamaya yönelik anayasal kuralları; parasal anayasa ise anayasal para rejimini yani anayasal kurallarla düzenlenecek para sistemini içermektedir.

Ekonomik Anayasa; siyasal iktidarların ekonomik alandaki güç ve yetkilerinin çerçevesinin ülke anayasalarında belirlenmesini içeren ve bu kuralları temelde mali anayasa ve parasal anayasa olarak iki ayıran yaklaşıma verilen addır.

Teorik Kamu Tercihi, Ampirik Kamu Tercihi ve Deneysel Kamu Tercihi Ayrımı

Kamu Tercihi alanındaki temel literatürü oluşturan ilk çalışmalar teorik bir nitelik taşımaktadır.

Deneysel Kamu Tercihi, laboratuvara dayalı deneylerin, N (N>1) sayıdaki bireyden oluşan kolektif bir grubun her bir üyesi için ortak sonuçlara ulaşılmasını sağlayacak şekilde, grup karar alma mekanizmalarına uygulanmasını içeren Kamu Tercihi Teorisi’nin yeni bir inceleme alanıdır.

Kamu Tercihi literatürüne ilişkin ampirik katkılar;

  • Seçmenlerin oylama davranışı ve oy ticareti,
  • Politik konjonktür dalgalanmaları,
  • Rant kollama,
  • Koalisyonların oluşumu,
  • Bürokratik davranış ve
  • Devletin büyümesi konuları üzerinde yoğunlaşmaktadır.

Kamu Tercihi İktisadı: Tanımı ve Kapsamı

1950’lı yılların başından itibaren hem ekonomi hem de politika bilimine farklı bir bakış açısı getiren ve her iki bilim dalının bir sentezini oluşturan “Kamu Tercihi iktisadı” adı altında yeni bir araştırma alanının temelleri atılmıştır.

1963 yılında ABD’de Kamu Tercihi Araştırma Merkezi’nin kurulmasına neden olan bu araştırma alanı, bu merkez bünyesinde yapılan çalışmalarla meyvelerini vermiş ve 1986 yılında kurucu olarak kabul edilen James M. Buchanan’ın Nobel Ekonomi Ödülü’nü kazanmasıyla dikkatleri üzerine çekmiştir.

Kamu Tercihi, kelime anlamı olarak seçenekler arasında seçim yapma işlemini ifade eden “tercih” ve halkı ifade eden “kamu” kavramlarından oluşmakta ve “halkın tercihi” anlamına gelmektedir.

James M. Buchanan’ın deyimiyle Kamu Tercihi, “ekonomi bilimi ile politika bilimi arasındaki bağı oluşturur”. Bu tanıma göre Kamu Tercihi iktisadının ekonomi bilimi ile politika biliminin kesişim noktasında olduğu ifade edilebilir.

Kamu Tercihi Teorisi; piyasa dışı karar alma sürecinin ekonomik analizini yapan ve ekonomi teorisindeki araç ve metotları politik sürece, kamu sektörüne, politikaya ve kamu ekonomisine uygulayan bir teoridir.

Kamu Tercihi çalışmalarında tercih edilen araştırma yöntemi, politik kurumların pozitif analizidir ve amaç, bireysel tercihleri daha iyi karşılamaya yardım edecek kurumsal düzenlemeler için normatif öneriler üretmektir.

Kamu Tercihi teorisi, esas olarak ekonomi teorisinde oldukça ayrıntılı analizler için geliştirilmiş araç ve metotları almakta ve bu araç ve metotları politik sürece, kamu sektörüne, politikaya ve kamu ekonomisine uygulamaktadır.

Kamu Tercihi, siyaset bilimi, hukuk ve ekonomi disiplinlerinin kesişme noktasında yer alan bir yeni araştırma alanıdır.

Sosyal tercih ile kamu tercihi kavramları zaman zaman eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Oysa sosyal tercih ve kamu tercihi, kolektif tercihleri analiz eden iki farklı teoridir.

Kolektif tercih, bir toplumun üyeleri olan bireylerin tercihleri ile devlet tarafından yapılan kolektif tercihler arasındaki ilişkileri inceler.

Kolektif tercih sorununa ilişkin iki farklı inceleme alanı bulunmaktadır. Bunlardan;

  • Biri Sosyal Tercih teorisi,
  • Diğeri ise Kamu Tercihi teorisidir.

Sosyal Tercih teorisi; piyasa dışı karar alma sürecine ilişkin kurumsal yapıyı incelemez, sadece tercihler üzerine odaklanır. Kamu Tercihi teorisi ise tercihlerden ziyade politik sürece ilişkin kurumsal yapıyı inceler.

Sosyal Tercih ve Kamu Tercihi teorilerinin benimsediği varsayımlar da farklılık arz etmektedir. Sosyal tercih daha ziyade kamu çıkarı varsayımına dayalı iken, Kamu Tercihi kişisel çıkar varsayımını esas almaktadır.

Kolektif tercih teoremi; toplumda yer alan bireylerin siyasal süreçteki tercihlerinin nasıl toplanacağı ve böylece tutarlı toplumsal tercihlere nasıl ulaşılacağını inceleyen teoriye verilen addır.

Kamu Tercihi, sosyal çıkar yaklaşımında olduğu gibi bireyden bağımsız grup veya örgütlerin kararlaştırdığı objektif bir değerlendirme olmak yerine, bireysel sübjektif değerlendirmelerin bir sonucudur. Bir başka deyişle sosyal çıkar yaklaşımına göre, sosyal seçim sürecinde bireyin kendi faydasını değil, ‘sosyal çıkarı’ veya ‘genel iyiliği’ maksimize ettiği varsayılır.

Kamu Tercihi İktisadının Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

Kamu Tercihi iktisadının ortaya çıkışı 1950’li ve 60’li yıllara rastlamakla birlikte, felsefi kökenlerinin 18. yüzyıldaki düşünürlerin görüşlerine dayandığını söylemek mümkündür.

Kamu Tercihi’nin habercileri, Kıta Avrupası bilim adamlarından Sax, Mazzola, Pantaleoni, De viti de Marco ve en önemlisi Knut Wicksell’dir.

Bununla birlikte 18. yüzyılda toplumsal tercih sorunu ile ilgilenen ve gerçekte birer matematikçi olan Jean-Charles Borda ve Marquis de Condorcet de Kamu Tercihi iktisadı açısından önemli bir yer tutar.

20. yüzyıla gelindiğinde ise sırasıyla Harold Hotelling, James M. Buchanan, Kenneth Arrow, Anthony Downs, Duncan Black, William Riker, James M. Buchanan ve Gordon Tulluck, Mancur Olson ve William Niskanen’in çalışmaları Kamu Tercihi yaklaşımının temellerinin atılmasında ve gelişmesinde öncü rol oynamıştır.

Bununla birlikte, Kamu Tercihi iktisadına ilişkin literatürde ön plana çıkan beş temel eser bulunmaktadır. Bunlar;

  • Duncan Black’in “Grupta Karar Almanın Rasyoneli Üzerine”,
  • Kenneth Arrow’un “Sosyal Tercih ve Bireysel Değerler”,
  • Anthony Downs’un “Demokrasinin Ekonomik Teorisi”,
  • James M. Buchanan ve Gordon Tullock’un “Oybirliğinin Hesabı: Anayasal Demokrasinin Mantıksal Temelleri” ve
  • Mancur Olson’un “Kolektif Faaliyetin Mantığı” başlıklı çalışmalardır.

Duncan Black’ın komitelerde karar alma süreciyle ilgili ilk araştırması, modern Kamu Tercihi iktisadının başlangıcı sayılır. Black, ilk kez Harold Hotelling tarafından savunulmuş olan ortanca seçmen teorisini ve seçimlerde adayların ve komitelerin davranışını araştırmaya yönelik bir analiz ortaya koymuştur.

Kamu Tercihi İktisadının Temel Varsayımları

Kamu Tercihi iktisadı, özünde iktisat biliminin bazı varsayımlarını benimsemekte ve bu varsayımlara dayalı olarak ekonominin araçlarını politika bilimine uyarlamaktadır. Bu bağlamda Kamu Tercihi yaklaşımı üç temel varsayımın kabulü üzerine kuruludur:

  • Metodolojik bireycilik
  • Politik mübadele ve
  • Rasyonalite.

Metodolojik Bireycilik

Metodolojik bireycilik varsayımın kabulü ile birlikte Kamu Tercihi iktisatçıları, politika bilimine ve özellikle de devlet kavramına farklı bir bakış açısı getirmişlerdir.

Bu döneme kadar, devlet bir karar alma birimi olarak görülmüş ve bireyden bağımsız bir unsur olarak düşünülmüştür. Kamu Tercihi teorisyenlerinin çalışmaları ile birlikte, devlet kavramı birey ile ilişkilendirilmiş ve bireylerin ortak çıkarları doğrultusunda oluşturdukları bir organ olarak nitelendirilmeye başlanmıştır.

Politik Mübadele

“Politik mübadele” süreci, zorunlu olarak ekonomik mübadeleden iki farklı neden dolayısıyla daha karmaşıktır.

  • İlk olarak, temel “politik mübadele”, yani kurulu anayasal düzen altında yatan anlaşma, herhangi bir anlamlı ekonomik etkileşimden önce gelmelidir. Özel mallar ve hizmetler konusundaki düzenli bir ticaret, yalnızca bireylerin mülkiyet ve kaynaklarının kontrolü haklarını garanti eden, özel sözleşmeleri yürüten ve devletin gücüne sınırlamalar getiren, çerçevesi belirlenmiş bir yasal yapı içerisinde uygulama alanı bulabilir.
  • İkinci olarak, iyi tanımlanmış ve işleyen yasal düzen içerisinde bile “politik mübadele” zorunlu olarak ekonomik mübadeleyi karakterize eden, karşılıklı alışveriş yapan iki kişiden ziyade, toplumun tüm üyelerini ilgilendirir.

Rasyonellik

Rasyonellik varsayımı temelde, bireylerin ekonomik faaliyetlerinde olduğu gibi, politik faaliyetlerinde de özel çıkarlarını artırma eğiliminde oldukları düşüncesine dayanır. Bu varsayımın kabulü, metodolojik bireycilik varsayımı ile de tutarlıdır.

Kamu Tercihi iktisadına göre; bireyler, rasyonel ve tutarlı tercihlere sahiptirler. Birey, kamu ekonomisinde karar alma sürecinde, özel ekonomideki davranış motivasyonunun bir benzerini rasyonel seçimler yaparak gösterir. Bireyler, rasyonel olmaları sonucu faydalarını maksimize edecek tercihlerde bulunurlar.

Pozitif ve Normatif Kamu Tercihi Ayrımı

Kamu Tercihi yaklaşımının iki ayrı inceleme alanı bulunmaktadır:

  • Pozitif Kamu Tercihi ve
  • Normatif Kamu Tercihidir.

Pozitif Kamu Tercihi

Pozitif Kamu Tercihi, gerçek yaşamdaki politik kuralların yapısını ve politik karar almada rol alan kişilerin davranış motivasyonlarının ekonomik analizini yapmaktadır.

Oylama Kuralları Teorisi: Bireysel tercihlerden tutarlı toplumsal tercihlere ulaşmada oylama kurallarından yararlanılır. Bu kuralların başında oy birliği kuralı gelir. Bu kuralın geçerli olabilmesi için, oylama katılan seçmenlerin tüm tercihlerinin aynı olması yani görüş birliği içinde bulunmaları gerekir. Aksi takdirde, karar almak mümkün olmayacaktır.

Politik Rekabet ve Ortanca Seçmen Teorisi: Pozitif Kamu Tercihinin ele aldığı konulardan biri de siyasal partiler arasında ortaya çıkan politik rekabet (seçim rekabeti) ve bu rekabetin bir sonucu olan ortanca seçmene yönelik kamu politikalarının uygulanmasıdır. Politikanın içinde bulunduğu rekabet ortamı, politikacıyı devamlı olarak davranışlarını oy kaybı ve kazancı yönünden değerlendirmeye sürükler. Eğer bir politikacı, oy kazandırıcı politikaları ahlaki olmadıkları veya üretken olmadıkları gibi gerekçelerle desteklemekten kaçınırsa, bir başka politikacının bunları destekleyeceğini ve getireceği oyları elde edeceğini ve dolayısıyla kendisi yerine seçimi kazanacağını bilir. Bunun içindir ki politik rekabet, toplumsal değerlendirmelere yatkın bir politikacıyı dahi, karar alırken oy hesabı yapmaya zorlar. Ortanca seçmen teorisi, demokratik sürecin ortanca seçmen grubuna uygun politikalar üretme eğiliminde olduğunu ortaya koymaktadır. Partiler arasındaki seçim rekabetinin varlığı, bu seçmen grubunu memnun eden kararların alınmasına ve uygulanmasına olanak tanımaktadır.

Çıkar Grupları Teorisi: Çıkar grubu terimi, genel anlamıyla yasama organına yönelik lobicilik yapmaya ilişkin organizasyonel yapının oluşumunu ifade eder. Vatandaşlar, çeşitli nedenlerle örneğin bir kamusal malın üretimini, bir yasanın parlamento tarafından kabulünü sağlamak veya istemedikleri bir yasa tasarısının yasalaşmasını önlemek için bazı gruplar içerisinde hareket edebilirler.

Bürokrasinin Ekonomik Teorisi: Niskanen’e göre bürokratlar daha ziyade üç temel amaca sahiptirler: Maaş, güç ve prestijdir. Çünkü bürokratlar kendi çıkarlarına göre hareket eden rasyonel birimlerdir ve bütçe maksimizasyonunu amaçlarlar. Ancak kendilerine ayrılan bütçeyi maksimize etmek suretiyle maaş, güç ve prestijlerini artırabilirler.

Politik Konjoktür Dalgalanmaları Teorisi: Politik konjonktür dalgalanmaları, iktidardaki politikacıların seçimleri yeniden kazanabilmek için seçim öncesinde istihdamı artırmaları, seçimden sonra ise enflasyonla mücadele etmeleri şeklinde ekonomiyi yönlendirme hareketidir.

Oy Ticareti (Logrolling): Oy ticareti, çoğunluk kuralıyla karar alınması durumunda bir seçeneğin onaylanması için gerekli çoğunluğu sağlamak amacıyla yapılan oy değiş tokuşudur. Oy ticareti kolektif karar almayı kolaylaştıran bir unsur olmakla birlikte, çoğunluk kuralı altında alınan bu karar, gerçekte seçmenlerin çoğunun karşı olduğu politikaların onaylanmasına neden olabilir. Üstelik oy ticareti ekonomideki kaynakların israfına yol açabilir.

Seçmenlerin Davranışları: Seçmenlerin oy verme konusundaki davranışlarını belirleyen çeşitli faktörler bulunmaktadır. Kamu tercihi teorisyenlerinin üzerinde durduğu iki temel nokta; oylama sonucunda seçmenin elde etmeyi umduğu faydalar ile oylama nedeniyle katlanacağı maliyetler arasındaki fark ve seçmenin sahip olduğu enformasyon düzeyidir.

Devletin Başarısızlığı Teorisi: Bu teori, daha önce açıklanan ortanca seçmen, oy ticareti, özel çıkar gruplarının rant kollama faaliyetleri, seçmenin eksik enformasyon sorunu gibi unsurları bir devlet başarısızlığı olarak nitelendirmekte ve siyasal süreçteki etkinsizliklerin kaynakları ve sonuçları üzerinde durmaktadır.

Normatif Kamu Tercihi

Normatif Kamu Tercihi, pozitif kamu tercihi teorisine temel teşkil edecek “olması gereken” hususları incelemektedir. Örneğin; seçmenlerin gerçek tercihlerini yansıtmada çoğunluk kuralı mı yoksa diğer oylama kuralları mı daha iyidir? Politik karar almada daha iyi bir oylama kuralı var mıdır? Normatif Kamu Tercihi, politik kurumların nasıl daha iyi çalışabileceği konusunu ele almaktadır.

Kamu Tercihi iktisadının normatif boyutu açısından iktisat literatürüne yaptığı temel katkı, “Anayasal iktisat” ya da “Anayasal Politik iktisat” olarak adlandırılan ve devletin başarısızlığının yol açtığı sorunlara yönelik somut öneriler üreten yaklaşımdır. Buradan hareketle normatif kamu tercihini “ Optimum Oylama Kuralı” ve “ Anayasal Yeniden Yapılanma: Anayasal iktisat ” başlığı altında incelemek mümkündür.

Optimum Oylama Kuralı: Oylama kuralları teorisi Kamu Tercihi iktisadının pozitif inceleme alanı içerisinde yer alırken, optimum oylama kuralının belirlenmesi sorunu kamu tercihinin normatif yönünü oluşturmaktadır. Uygulamada yaygın olan oylama yönetimi olan basit çoğunluk kuralı her zaman için optimal sonuçlar vermemektedir. İki alternatifin oylamaya katıldığı bir süreçte çoğunluk kuralı, seçmen tercihleriyle uyumludur. Fakat ikiden fazla alternatif oylamaya katıldığında, çoğunluk kuralı her zaman seçmen tercihlerini yansıtmayabilir. Bu nedenle aynı anda ikiden fazla aday oylandığında, basit çoğunluk kuralından daha iyi bir oylama kuralının bulunması gerekir. İşte bu noktada Buchanan ve Tullock, Pareto optimal bir sonuca ulaşmak için gerekli ve kararı onaylayacak olan seçmen sayısının belirlenmesi ile ideal oylama kuralına ulaşılabileceğini savunmaktadırlar. Bu seçmen sayısını da “optimal çoğunluk” olarak nitelendirmektedirler.

Anayasal Yeniden Yapılanma: Anayasal İktisat: Anayasal-kurumsal yeniden yapılanma devletin sınırlarının anayasal düzeyde belirlenmesini ifade eder ve Anayasal iktisat teorisinin temelini oluşturur.

Anayasal kuralların belirlenmesi konusundaki görüşlerle bağlantılı olarak Anayasal iktisat teorisinin en önemli katkısı bir “Ekonomik Anayasa” oluşturulmasına ilişkin önerileridir. Ekonomik anayasa ile devletin ekonomik alandaki güç ve yetkilerinin çerçevesi yani “oyunun kuralları” belirlenecektir. Ekonomik anayasanın iki temel köşe taşı bulunmaktadır: Mali anayasa ve parasal anayasa. Mali anayasa; vergileme, kamu harcamaları, borçlanma, bütçe ve idareler arası mali ilişkiler alanındaki devletin yetkilerini sınırlamaya yönelik anayasal kuralları; parasal anayasa ise anayasal para rejimini yani anayasal kurallarla düzenlenecek para sistemini içermektedir.

Ekonomik Anayasa; siyasal iktidarların ekonomik alandaki güç ve yetkilerinin çerçevesinin ülke anayasalarında belirlenmesini içeren ve bu kuralları temelde mali anayasa ve parasal anayasa olarak iki ayıran yaklaşıma verilen addır.

Teorik Kamu Tercihi, Ampirik Kamu Tercihi ve Deneysel Kamu Tercihi Ayrımı

Kamu Tercihi alanındaki temel literatürü oluşturan ilk çalışmalar teorik bir nitelik taşımaktadır.

Deneysel Kamu Tercihi, laboratuvara dayalı deneylerin, N (N>1) sayıdaki bireyden oluşan kolektif bir grubun her bir üyesi için ortak sonuçlara ulaşılmasını sağlayacak şekilde, grup karar alma mekanizmalarına uygulanmasını içeren Kamu Tercihi Teorisi’nin yeni bir inceleme alanıdır.

Kamu Tercihi literatürüne ilişkin ampirik katkılar;

  • Seçmenlerin oylama davranışı ve oy ticareti,
  • Politik konjonktür dalgalanmaları,
  • Rant kollama,
  • Koalisyonların oluşumu,
  • Bürokratik davranış ve
  • Devletin büyümesi konuları üzerinde yoğunlaşmaktadır.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.