Açıköğretim Ders Notları

İslam Tarihi ve Medeniyeti 2 Dersi 7. Ünite Sorularla Öğrenelim

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden İslam Tarihi ve Medeniyeti 2 Dersi 7. Ünite Sorularla Öğrenelim için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Askeri Teşkilat

1. Soru

Gazve nedir?

Cevap

Çoğulu gazavât olan gazve, akın, saldırı ve din uğruna yapılan savaş demektir. Asker sayısı az veya çok olsun, savaş ya da başka amaçla hareket edilsin, çarpışma olsun veya olmasın Hz. Peygamber’in bütün seferlerine gazve denir. Hz. Peygamber’in bizzat yönettiği gazvelerin sayısı yirmi yedidir. Bunlardan yalnız dokuzunda savaş meydana gelmiştir. Gazvelerin ilki 2. yılın Safer ayındaki (Ağustos 623) Veddan Gazvesi, sonuncusu da 9. yılın Receb ayındaki (Ekim 630) Tebük Gazvesi’dir.


2. Soru

Seriyye nedir?

Cevap

Hz. Peygamber’in bizzat katılmayıp görevlendirdiği kumandanlarla sevk ve
idare ettiği seferlere askerî birlik, silahlı tim anlamında seriyye denir. Bu askerî
birlikler, görevleri icabı çok defa geceleyin yol almaları, gizli hareket etmeleri ve
baskın şeklinde harekât planı yürütmelerinden dolayı bu adı almışlardır. Harekât
planları, asker sayısı ve eylem biçimleri açısından gazve ile seriyye arasında fark
varsa da bu iki terim arasındaki en belirleyici unsur Hz. Peygamber’in bizzat kumanda edip etmemesidir.


3. Soru

Seriyyelerin amacı nedir?

Cevap

Hicretten kısa bir süre sonra başlayan fiilî mücadele döneminin en önemli faaliyetlerinden olan seriyyeler gerek strateji ve savaş taktikleri gerekse dinî ve siyasî sonuçları bakımından büyük önem taşır. Ayrıca seriyyeler kalıcı ve düzenli askerî gücün oluşumunda planlı tatbikat rolü oynamış, askerî ve idarî açıdan uygulamalı eğitim imkânı da sağlamıştır. Seriyyelerin amacı gazvelerle bütünlük içinde, İslâm’ın yayılmasına engel oluşturan unsurları bertaraf etmek, Müslümanları maddî ve manevî baskılardan kurtararak dinlerini özgürce yaşayabilecekleri bir ortam temin etmektir.


4. Soru

Seriyyeleri sebep ve sonuçları bakımından sınıflandırınız.

Cevap

1. Suriye ticaret yolunu kontrol altına almaya yönelik olarak Kureyş kervanlarının
takip edilerek ekonomik ve siyasal ambargo stratejisi uygulanması için gönderilenler.

2. Medine’nin iç ve dış güvenliğini sağlamaya yönelik olarak, Mekke müşriklerinden ve Medine civarındaki düşman kabilelerden gelen saldırıları karşılamak, yerinde bastırmak ya da gerçekleşen saldırılara cevap amacını taşıyanlar.

3. İstihbarat toplamak ve keşif yapmak amacıyla gönderilenler.

4. İslâm’a davet, İslâm düşmanlarını cezalandırmak ve Lât gibi putları yıkmak
gibi özel görevlerle gönderilenler.


5. Soru

Mancınık ve debbâbe nedir?

Cevap

Çinliler tarafından icad edilen mancınık topun olmadığı dönemlerde kale ve surlara çeşitli ebatta taş ve yanıcı madde atmak için kullanılırdı.

Debbâbe ise ilkel ve basit bir tür zırhlı araç sayılabilecek kuşatma silahıdır. Kalın ve sıkı ahşaptan tekerlekli olarak yapılırdı. Üzeri taşıdığı askerlerin surlardan atılan ateşten ve taşlardan korunması için kalaslarla örtülüp yanmaya karşı özel terbiye edilmiş deri ve köseleyle kaplanır ve Kale duvarlarına tırmanmak için kullanılırdı.


6. Soru

Hem kumandan hem vali olan sahabilere örnek veriniz.

Cevap

Vilâyetlerin idaresini yürüten valilerin çoğu fetihleri gerçekleştiren kumandanlar olup emîr veya âmil adıyla anılırdı. Hâlid b. Velîd, Ebû Ubeyde b. Cerrâh, Amr b. Âs, Ebû Mûsâ el-Eş’arî, Sa’d b. Ebû Vakkas, Umeyr b. Sa’d, Utbe b. Gazvân, İyâz b. Ganm gibi sahabeler hem kumandan hem de vali idiler.


7. Soru

Hz Ömer döneminde orduya ilişkin yapılan düzenlemeleri açıklayınız.

Cevap

Hz. Ömer, halifelik merkezinden uzak yeni fethedilen bölgelerde asayişi ve fetihlerin devamını sağlayabilmek için Basra, Kûfe ve Fustat gibi ordugâh şehirleri kurdurdu. Bu şehirlerle Suriye’de Şam (Dımaşk) Filistin’de Remle, Mısır’da İskenderiye gibi merkezlere çeşitli Arap kabilelerine mensup askerleri aileleriyle birlikte yerleştirilerek daimi garnizon haline getirildi. Bu şehirlere yerleştirilen Arap kabileleriyle bunlar vasıtasıyla İslâmiyet’i kabul eden mevâlî daimi silah altında kabul edilen savaşcı sınıfın ana kaynağını oluşturuyordu. Ayrıca askerî kışlalarda geniş kapasiteli ahırlar inşa edildi.
Hz. Ömer zamanında ordunun defterleri tutularak düzenli orduya geçişin temeli atıldı. Böylece orduyu bir kurum haline getiren ve maaşlı askerlerden düzenli bir ordu kuran Hz. Ömer, askerlerin ticaret veya ziraatla uğraşmasını yasakladı ve Ebü’d-Derdâ’yı Suriye’deki bir askerî birliğe kadılcünd tayin ederek askerî kadılık görevini de başlattı.


8. Soru

İslam devletlerinde zorunlu askerlik hangi dönemde başlamıştır?

Cevap

Hz. Ömer’in başlattığı askerî örgütlenmeyi oluşan yeni şartlara göre geliştiren
Emevî halifeleri zorunlu askerlik sistemini getirdiler. Emevîlerden itibaren
Dîvânü’l-cünd askerlik işlerine tahsis edildi ve kabilelere göre kayıt sistemi sürdürüldü. Bundan dolayı Emevî ordusunun esasını, mürtezika denilen düzenli ve sürekli statüdeki muvazzaf askerler oluşturdu. Devletten düzenli maaş alan muvazzaf askerlerden hastalananların maaşları da aksatmaksızın ödenir, öldürülen veya ölenlerin hakları vârislerine intikal ederdi. Bunun yanında cihadın faziletinden istifade etmek amacıyla kendi arzularıyla cepheye gidenler de vardı ki, bunlara mütetavvia adı verilirdi. Bunlar maaş almayıp, sadece ele geçirilen ganimetten pay alırlar ve çoğu sınır boylarında inşa edilen ribâtlarda yaşardı.


9. Soru

Sugûr ve Avâsım nedir?

Cevap

Ortaçağda Müslüman devletler ile gayri Müslim devletlerarasında sınır teşkil
eden askerî maksatlarla tahkim edilmiş şehir ve kalelerin bulunduğu uç bölgelere
ile geçiş noktalarına sugûr denilir. Emevîler zamanında iskân edilmeye ve müstahkem yerlere kurulmaya başlanan bu uç bölgeleri zaman içinde merkezi Maraş olan es-Sugûrü’ş-Şâmiyye ve merkezi Malatya olan es-Sugûrü’l-Cezîriyye olmak üzere ikiye ayrıldı. Bu bölgelerde askerî yolların birleştiği noktalarda ve geçitlerin girişlerinde oluşturulan şehirler idarî bakımdan Suriye’deki Cündikınnesrîn’e bağlıydı. Hârûnürreşîd 786 yılından itibaren sınır şehirlerini tahkim ettirdiği gibi bunlardan bir kısmını Cündikınnesrîn’den ayırarak Avâsım adıyla müstakil bir bölge haline getirdi. Tamamen askerî teşkilata bağlanan Avâsım’ın müstahkem noktalarına savaş birlikleri yerleştirildi. Bu bağlamda Sugûr Bizans İmparatorluğu sınırlarına en yakın bölgede yer alan kale ve şehirleri, Avâsım ise bu hattın güneyindeki müstahkem kale ve şehirleri kapsıyordu.


10. Soru

Abbasi ordusunda Türklerin yer alma sürecini açıklayınız.

Cevap

Abbasî ordusuna Türklerin yer almasıyla ilgili asıl süreç Arap ve İranlı askerlere karşı güveni sarsılan Me’mûn döneminde başladı. Me’mûn Türk gençlerinden, kısa süre sonra yaygınlaşan memlük  asker sisteminin ilk örneği sayılabilecek özel birlikler kurdu. Onun zamanında Türk kumandanların emrindeki Türklerin sayısı 8.000-10.000 civarındaydı. Annesi Türk olan Mu’tasım-Billâh’ın ordunun büyük bölümünü Türk asıllı gençlerden oluşturması ve muhafız birliklerini onlardan kurmasıyla orduda Türk nüfuzu en yüksek seviyeye ulaştı. Bu süreçte halifelerin yanı sıra sultanlar ve valiler de memlük asker edinmeye başladılar. Memlüklerden oluşturulan askerî birlikler onların arasında yetişen kumandanlar tarafından yönetilirdi. Türk kumandanların yönetim üzerinde kurduğu nüfuz Büveyhîlerin Bağdat’ı işgaline kadar devam etti. Türk birliklerinin hilâfet ordusunun saflarına katılmasından sonra rütbelerde bazı değişiklikler oldu ve Türklerdeki onlu sistem esas alındı. Buna göre arîf 10 askeri, halife 50 askeri, nakib 100 askeri, kaid 1000 askeri, emîr 10.000 askeri komuta ediyordu. Abbâsîler’de kullanılan emîrü’l-ümerâ unvanı, başlangıçta yalnız askerî bir yetkiyi ifade ederken zamanla sivil idareyi de kapsayacak şekilde genişletilerek ülkenin idaresi bunlara teslim edildi. En üst rütbeli kumandanlar için kaidü’l-ceyş, reîsü’r-rüesâ, sipehsâlâr, atabekü’l-asker, atabekü’l-asâkir, mîri mîrân ve beylerbeyi unvanları kullanılıyordu.


11. Soru

İkta nedir?

Cevap

Devlet başkanı veya onun adına yetki kullanan merci tarafından arazi başta olmak üzere taşınmaz mallarla maden ocağı vb. doğal kaynakların mülkiyet, işletme veya faydalanma hak veya imtiyazlarının ya da bir bölgenin vergi gelirlerinin uygun görülen kimselere tahsisine iktâ denir.


12. Soru

Hz. Peygamber ve . Hulefâ-yi Râşidîn döneminde verilen iktaların amacını açıklayınız.

Cevap

Hz. Peygamber İslâmiyet’in yayılmasını hızlandırmak, fetihleri teşvik etmek ve ölü arazilerin canlandırılmasını sağlamak başta olmak üzere çeşitli sebeplerle çok sayıda kişiye iktâ vermiştir. Hz. Ömer iktâyı daha sonra Hz. Ali tarafından da benimsenen daha çok ölü arazilerin ihyasıyla sınırlı tutmuştur. Hz. Osman döneminde daha farklı bir yol izlenmiş ve benimsenen iktâ politikasıyla çok sayıda Arap kabilesinin Doğu Akdeniz sahil şeridi gibi fethedilen uç bölgelere iskânı sağlanmış, iç bölgelerde ise savaş ganimeti olarak ele geçirilen servetle ölü araziler canlandırılarak ülkenin tarıma uygun bölgelerini: ziraat alanında
kalkındırmak hedeflenmiştir. Hulefâ-yi Râşidîn devrinde verilen iktâları daha
sonrakilerden ayıran temel özellik, bunların öncelikle ölü arazilerin ihyasına yönelik olması ve İslâm’ın yayılmasını etkileyebilecek kimselere verilmesidir.


13. Soru

Kuran-ı Kerim’de geçen denizle ilgili ayetlerde nelerden bahsedildiğini açıklayınız.

Cevap

Kuran-ı Kerim ve hadislerde denize oldukça geniş yer verilir. Kur’an’da denizle ilgili kırktan fazla ayette, uzak mesafelere ulaşmaları için insanların hizmetine sunulan gemilerden, taze balık, inci ve mercan gibi deniz nimetlerinden bahsedilerek o dönemde çoğunluğunu bedevîlerin oluşturduğu ticaret veya ziraatla meşgul olan Arap toplumunun ufkunu genişletecek mesajlar yer alır. Hadislerde ise deniz seferlerine fikren hazırlanma, denizde gazâ konusu işlenerek buna katılma teşvik edilir.


14. Soru

Müslümanların ilk büyük deniz zaferini açıklayınız.

Cevap

Mısır Valisi Abdullah b. Sa’d’ın kumandası altında yaklaşık 300 gemilik İslâm donanması Antalya’nın Finike ilçesi açıklarında Herakleios’un oğlu II. Kostans’ın kumandasındaki 500 parçadan oluşan Bizans donanmasını büyük bir yenilgiye uğrattı. Gemilerin çokluğu sebebiyle gemi direkleri anlamında Zâtü’s-savârî adıyla anılan ve Bizans’ın Doğu Akdeniz’deki hâkimiyeti sona erdiren bu savaş Müslümanların ilk büyük deniz zaferidir. Böylece Bizans’a üstün gelecek donanmayı oluşturan Müslümanlara İstanbul yolu açıldı.


15. Soru

İstanbul deniz yoluyla ilk olarak kimler tarfından kuşatılmıştır, açıklayınız.

Cevap

669 yılında İstanbul’u kuşatan Emeviler bir netice alamadılarsa da, Bizans başkentine deniz yoluyla ulaşabileceklerini gösterdiler. İslâm kaynaklarında dört, Bizans kaynaklarında ise yedi yıl sürdüğü ileri sürülen ikinci İstanbul kuşatması 679 yılında sona erdi. Birinci kuşatmaya göre daha hazırlıklı olan Bizanslılar İslâm donanmasına Grek ateşi adı verilen silahla büyük hasar verdirdiler. Muâviye’nin ölümünden sonra iç mücadeleler sebebiyle İslâm donanması geriledi.


16. Soru

İslam tarihinde denizcilik tarihinin başlangıcı olarak kabul edilen olayı açıklayınız.

Cevap

İslâm tarihinde denizden ilk defa Habeşistan’a hicret sırasında faydalanıldı. 630 yılı Temmuz ayında Mekke’nin limanı Şuaybe açıklarında görülen Habeşli korsanlar üzerine Alkame b. Mücezziz el-Müdlîcî kumandasında 300 kişiden oluşan bir kuvvetin gönderilmesi, İslâm denizcilik tarihinin başlangıcı olarak kabul edilebilir. 


17. Soru

Araplarda ordu düzenini açıklayınız.

Cevap

Ordunun sefer halindeki düzenini ifade eden ‘hamîs’ aynı zamanda beşli düzene karşılık geliyordu. Ordunun merkezinde başkumandanla onun muhafız kıtası bulunur ve bu kısma ‘kalbü’lceyş’ denirdi. Merkezin sağında yer alan birliklere ‘meymene’, solundaki birliklere ‘meysere’, önde bulunan zırhlı süvarilerden oluşan birliklere ‘talîa, mukaddeme, nezîre, pîşdar’, arkadaki birliklere ise ‘sâkatü’l-ceyş ve muahhira’ adları verilirdi.


18. Soru

Hz. Peygamber döneminde “arif” ifadesi kimler için kullanılırdı?

Cevap

Hz. Peygamber döneminde bu unvan kumandanlar ve kabile temsilcileri için de kullanılmıştır. Sonraki dönemlerde de komutan anlamında kullanımı sürmüştür. Endülüs’te kırk veya 100 kişilik birliği kumanda eden kimseye bu unvan verilirdi.


19. Soru

Memlük askerlerin sayısının artması ne gibi bir sonuç doğurmuştur?

Cevap

Memlük paralı asker demektir. Eyyûbîler döneminde memlûk asker sayısı sürekli artmıştır. Sonunda Bahrî Memlükleri Memlûk Devleti’ni kurmuşlardır.


20. Soru

Abbasiler dönemi donanmasının durumunu açıklayınız.

Cevap

Abbasîler ilk dönemlerinde denizciliğe önem vermediklerinden İslâm donanması bir duraklama dönemine girdi ve Bizanslılar Akdeniz’de üstünlüğü ele geçirdiler. Bizans ve Akdeniz siyasetinin ihmal edilmesi ve Endülüs Emevî Devleti’nin kurulması gibi çeşitli sebepler bunda temel etkendi. Abbasîler, Bizans’a karşı deniz savaşı yapmamayı esas alan bir politika izlemekle birlikte İskenderiye donanmasına önem verdiler ve ondan İfrîkıye ve Mağrib’deki isyanları bastırmak için yararlandılar. Hârûnürreşîd devrinde Doğu Akdeniz donanması güçlendiyse de, bu kalıcı bir üstünlüğe dönüşmedi.


1. Soru

Gazve nedir?

Cevap

Çoğulu gazavât olan gazve, akın, saldırı ve din uğruna yapılan savaş demektir. Asker sayısı az veya çok olsun, savaş ya da başka amaçla hareket edilsin, çarpışma olsun veya olmasın Hz. Peygamber’in bütün seferlerine gazve denir. Hz. Peygamber’in bizzat yönettiği gazvelerin sayısı yirmi yedidir. Bunlardan yalnız dokuzunda savaş meydana gelmiştir. Gazvelerin ilki 2. yılın Safer ayındaki (Ağustos 623) Veddan Gazvesi, sonuncusu da 9. yılın Receb ayındaki (Ekim 630) Tebük Gazvesi’dir.

2. Soru

Seriyye nedir?

Cevap

Hz. Peygamber’in bizzat katılmayıp görevlendirdiği kumandanlarla sevk ve
idare ettiği seferlere askerî birlik, silahlı tim anlamında seriyye denir. Bu askerî
birlikler, görevleri icabı çok defa geceleyin yol almaları, gizli hareket etmeleri ve
baskın şeklinde harekât planı yürütmelerinden dolayı bu adı almışlardır. Harekât
planları, asker sayısı ve eylem biçimleri açısından gazve ile seriyye arasında fark
varsa da bu iki terim arasındaki en belirleyici unsur Hz. Peygamber’in bizzat kumanda edip etmemesidir.

3. Soru

Seriyyelerin amacı nedir?

Cevap

Hicretten kısa bir süre sonra başlayan fiilî mücadele döneminin en önemli faaliyetlerinden olan seriyyeler gerek strateji ve savaş taktikleri gerekse dinî ve siyasî sonuçları bakımından büyük önem taşır. Ayrıca seriyyeler kalıcı ve düzenli askerî gücün oluşumunda planlı tatbikat rolü oynamış, askerî ve idarî açıdan uygulamalı eğitim imkânı da sağlamıştır. Seriyyelerin amacı gazvelerle bütünlük içinde, İslâm’ın yayılmasına engel oluşturan unsurları bertaraf etmek, Müslümanları maddî ve manevî baskılardan kurtararak dinlerini özgürce yaşayabilecekleri bir ortam temin etmektir.

4. Soru

Seriyyeleri sebep ve sonuçları bakımından sınıflandırınız.

Cevap

1. Suriye ticaret yolunu kontrol altına almaya yönelik olarak Kureyş kervanlarının
takip edilerek ekonomik ve siyasal ambargo stratejisi uygulanması için gönderilenler.

2. Medine’nin iç ve dış güvenliğini sağlamaya yönelik olarak, Mekke müşriklerinden ve Medine civarındaki düşman kabilelerden gelen saldırıları karşılamak, yerinde bastırmak ya da gerçekleşen saldırılara cevap amacını taşıyanlar.

3. İstihbarat toplamak ve keşif yapmak amacıyla gönderilenler.

4. İslâm’a davet, İslâm düşmanlarını cezalandırmak ve Lât gibi putları yıkmak
gibi özel görevlerle gönderilenler.

5. Soru

Mancınık ve debbâbe nedir?

Cevap

Çinliler tarafından icad edilen mancınık topun olmadığı dönemlerde kale ve surlara çeşitli ebatta taş ve yanıcı madde atmak için kullanılırdı.

Debbâbe ise ilkel ve basit bir tür zırhlı araç sayılabilecek kuşatma silahıdır. Kalın ve sıkı ahşaptan tekerlekli olarak yapılırdı. Üzeri taşıdığı askerlerin surlardan atılan ateşten ve taşlardan korunması için kalaslarla örtülüp yanmaya karşı özel terbiye edilmiş deri ve köseleyle kaplanır ve Kale duvarlarına tırmanmak için kullanılırdı.

6. Soru

Hem kumandan hem vali olan sahabilere örnek veriniz.

Cevap

Vilâyetlerin idaresini yürüten valilerin çoğu fetihleri gerçekleştiren kumandanlar olup emîr veya âmil adıyla anılırdı. Hâlid b. Velîd, Ebû Ubeyde b. Cerrâh, Amr b. Âs, Ebû Mûsâ el-Eş’arî, Sa’d b. Ebû Vakkas, Umeyr b. Sa’d, Utbe b. Gazvân, İyâz b. Ganm gibi sahabeler hem kumandan hem de vali idiler.

7. Soru

Hz Ömer döneminde orduya ilişkin yapılan düzenlemeleri açıklayınız.

Cevap

Hz. Ömer, halifelik merkezinden uzak yeni fethedilen bölgelerde asayişi ve fetihlerin devamını sağlayabilmek için Basra, Kûfe ve Fustat gibi ordugâh şehirleri kurdurdu. Bu şehirlerle Suriye’de Şam (Dımaşk) Filistin’de Remle, Mısır’da İskenderiye gibi merkezlere çeşitli Arap kabilelerine mensup askerleri aileleriyle birlikte yerleştirilerek daimi garnizon haline getirildi. Bu şehirlere yerleştirilen Arap kabileleriyle bunlar vasıtasıyla İslâmiyet’i kabul eden mevâlî daimi silah altında kabul edilen savaşcı sınıfın ana kaynağını oluşturuyordu. Ayrıca askerî kışlalarda geniş kapasiteli ahırlar inşa edildi.
Hz. Ömer zamanında ordunun defterleri tutularak düzenli orduya geçişin temeli atıldı. Böylece orduyu bir kurum haline getiren ve maaşlı askerlerden düzenli bir ordu kuran Hz. Ömer, askerlerin ticaret veya ziraatla uğraşmasını yasakladı ve Ebü’d-Derdâ’yı Suriye’deki bir askerî birliğe kadılcünd tayin ederek askerî kadılık görevini de başlattı.

8. Soru

İslam devletlerinde zorunlu askerlik hangi dönemde başlamıştır?

Cevap

Hz. Ömer’in başlattığı askerî örgütlenmeyi oluşan yeni şartlara göre geliştiren
Emevî halifeleri zorunlu askerlik sistemini getirdiler. Emevîlerden itibaren
Dîvânü’l-cünd askerlik işlerine tahsis edildi ve kabilelere göre kayıt sistemi sürdürüldü. Bundan dolayı Emevî ordusunun esasını, mürtezika denilen düzenli ve sürekli statüdeki muvazzaf askerler oluşturdu. Devletten düzenli maaş alan muvazzaf askerlerden hastalananların maaşları da aksatmaksızın ödenir, öldürülen veya ölenlerin hakları vârislerine intikal ederdi. Bunun yanında cihadın faziletinden istifade etmek amacıyla kendi arzularıyla cepheye gidenler de vardı ki, bunlara mütetavvia adı verilirdi. Bunlar maaş almayıp, sadece ele geçirilen ganimetten pay alırlar ve çoğu sınır boylarında inşa edilen ribâtlarda yaşardı.

9. Soru

Sugûr ve Avâsım nedir?

Cevap

Ortaçağda Müslüman devletler ile gayri Müslim devletlerarasında sınır teşkil
eden askerî maksatlarla tahkim edilmiş şehir ve kalelerin bulunduğu uç bölgelere
ile geçiş noktalarına sugûr denilir. Emevîler zamanında iskân edilmeye ve müstahkem yerlere kurulmaya başlanan bu uç bölgeleri zaman içinde merkezi Maraş olan es-Sugûrü’ş-Şâmiyye ve merkezi Malatya olan es-Sugûrü’l-Cezîriyye olmak üzere ikiye ayrıldı. Bu bölgelerde askerî yolların birleştiği noktalarda ve geçitlerin girişlerinde oluşturulan şehirler idarî bakımdan Suriye’deki Cündikınnesrîn’e bağlıydı. Hârûnürreşîd 786 yılından itibaren sınır şehirlerini tahkim ettirdiği gibi bunlardan bir kısmını Cündikınnesrîn’den ayırarak Avâsım adıyla müstakil bir bölge haline getirdi. Tamamen askerî teşkilata bağlanan Avâsım’ın müstahkem noktalarına savaş birlikleri yerleştirildi. Bu bağlamda Sugûr Bizans İmparatorluğu sınırlarına en yakın bölgede yer alan kale ve şehirleri, Avâsım ise bu hattın güneyindeki müstahkem kale ve şehirleri kapsıyordu.

10. Soru

Abbasi ordusunda Türklerin yer alma sürecini açıklayınız.

Cevap

Abbasî ordusuna Türklerin yer almasıyla ilgili asıl süreç Arap ve İranlı askerlere karşı güveni sarsılan Me’mûn döneminde başladı. Me’mûn Türk gençlerinden, kısa süre sonra yaygınlaşan memlük  asker sisteminin ilk örneği sayılabilecek özel birlikler kurdu. Onun zamanında Türk kumandanların emrindeki Türklerin sayısı 8.000-10.000 civarındaydı. Annesi Türk olan Mu’tasım-Billâh’ın ordunun büyük bölümünü Türk asıllı gençlerden oluşturması ve muhafız birliklerini onlardan kurmasıyla orduda Türk nüfuzu en yüksek seviyeye ulaştı. Bu süreçte halifelerin yanı sıra sultanlar ve valiler de memlük asker edinmeye başladılar. Memlüklerden oluşturulan askerî birlikler onların arasında yetişen kumandanlar tarafından yönetilirdi. Türk kumandanların yönetim üzerinde kurduğu nüfuz Büveyhîlerin Bağdat’ı işgaline kadar devam etti. Türk birliklerinin hilâfet ordusunun saflarına katılmasından sonra rütbelerde bazı değişiklikler oldu ve Türklerdeki onlu sistem esas alındı. Buna göre arîf 10 askeri, halife 50 askeri, nakib 100 askeri, kaid 1000 askeri, emîr 10.000 askeri komuta ediyordu. Abbâsîler’de kullanılan emîrü’l-ümerâ unvanı, başlangıçta yalnız askerî bir yetkiyi ifade ederken zamanla sivil idareyi de kapsayacak şekilde genişletilerek ülkenin idaresi bunlara teslim edildi. En üst rütbeli kumandanlar için kaidü’l-ceyş, reîsü’r-rüesâ, sipehsâlâr, atabekü’l-asker, atabekü’l-asâkir, mîri mîrân ve beylerbeyi unvanları kullanılıyordu.

11. Soru

İkta nedir?

Cevap

Devlet başkanı veya onun adına yetki kullanan merci tarafından arazi başta olmak üzere taşınmaz mallarla maden ocağı vb. doğal kaynakların mülkiyet, işletme veya faydalanma hak veya imtiyazlarının ya da bir bölgenin vergi gelirlerinin uygun görülen kimselere tahsisine iktâ denir.

12. Soru

Hz. Peygamber ve . Hulefâ-yi Râşidîn döneminde verilen iktaların amacını açıklayınız.

Cevap

Hz. Peygamber İslâmiyet’in yayılmasını hızlandırmak, fetihleri teşvik etmek ve ölü arazilerin canlandırılmasını sağlamak başta olmak üzere çeşitli sebeplerle çok sayıda kişiye iktâ vermiştir. Hz. Ömer iktâyı daha sonra Hz. Ali tarafından da benimsenen daha çok ölü arazilerin ihyasıyla sınırlı tutmuştur. Hz. Osman döneminde daha farklı bir yol izlenmiş ve benimsenen iktâ politikasıyla çok sayıda Arap kabilesinin Doğu Akdeniz sahil şeridi gibi fethedilen uç bölgelere iskânı sağlanmış, iç bölgelerde ise savaş ganimeti olarak ele geçirilen servetle ölü araziler canlandırılarak ülkenin tarıma uygun bölgelerini: ziraat alanında
kalkındırmak hedeflenmiştir. Hulefâ-yi Râşidîn devrinde verilen iktâları daha
sonrakilerden ayıran temel özellik, bunların öncelikle ölü arazilerin ihyasına yönelik olması ve İslâm’ın yayılmasını etkileyebilecek kimselere verilmesidir.

13. Soru

Kuran-ı Kerim’de geçen denizle ilgili ayetlerde nelerden bahsedildiğini açıklayınız.

Cevap

Kuran-ı Kerim ve hadislerde denize oldukça geniş yer verilir. Kur’an’da denizle ilgili kırktan fazla ayette, uzak mesafelere ulaşmaları için insanların hizmetine sunulan gemilerden, taze balık, inci ve mercan gibi deniz nimetlerinden bahsedilerek o dönemde çoğunluğunu bedevîlerin oluşturduğu ticaret veya ziraatla meşgul olan Arap toplumunun ufkunu genişletecek mesajlar yer alır. Hadislerde ise deniz seferlerine fikren hazırlanma, denizde gazâ konusu işlenerek buna katılma teşvik edilir.

14. Soru

Müslümanların ilk büyük deniz zaferini açıklayınız.

Cevap

Mısır Valisi Abdullah b. Sa’d’ın kumandası altında yaklaşık 300 gemilik İslâm donanması Antalya’nın Finike ilçesi açıklarında Herakleios’un oğlu II. Kostans’ın kumandasındaki 500 parçadan oluşan Bizans donanmasını büyük bir yenilgiye uğrattı. Gemilerin çokluğu sebebiyle gemi direkleri anlamında Zâtü’s-savârî adıyla anılan ve Bizans’ın Doğu Akdeniz’deki hâkimiyeti sona erdiren bu savaş Müslümanların ilk büyük deniz zaferidir. Böylece Bizans’a üstün gelecek donanmayı oluşturan Müslümanlara İstanbul yolu açıldı.

15. Soru

İstanbul deniz yoluyla ilk olarak kimler tarfından kuşatılmıştır, açıklayınız.

Cevap

669 yılında İstanbul’u kuşatan Emeviler bir netice alamadılarsa da, Bizans başkentine deniz yoluyla ulaşabileceklerini gösterdiler. İslâm kaynaklarında dört, Bizans kaynaklarında ise yedi yıl sürdüğü ileri sürülen ikinci İstanbul kuşatması 679 yılında sona erdi. Birinci kuşatmaya göre daha hazırlıklı olan Bizanslılar İslâm donanmasına Grek ateşi adı verilen silahla büyük hasar verdirdiler. Muâviye’nin ölümünden sonra iç mücadeleler sebebiyle İslâm donanması geriledi.

16. Soru

İslam tarihinde denizcilik tarihinin başlangıcı olarak kabul edilen olayı açıklayınız.

Cevap

İslâm tarihinde denizden ilk defa Habeşistan’a hicret sırasında faydalanıldı. 630 yılı Temmuz ayında Mekke’nin limanı Şuaybe açıklarında görülen Habeşli korsanlar üzerine Alkame b. Mücezziz el-Müdlîcî kumandasında 300 kişiden oluşan bir kuvvetin gönderilmesi, İslâm denizcilik tarihinin başlangıcı olarak kabul edilebilir. 

17. Soru

Araplarda ordu düzenini açıklayınız.

Cevap

Ordunun sefer halindeki düzenini ifade eden ‘hamîs’ aynı zamanda beşli düzene karşılık geliyordu. Ordunun merkezinde başkumandanla onun muhafız kıtası bulunur ve bu kısma ‘kalbü’lceyş’ denirdi. Merkezin sağında yer alan birliklere ‘meymene’, solundaki birliklere ‘meysere’, önde bulunan zırhlı süvarilerden oluşan birliklere ‘talîa, mukaddeme, nezîre, pîşdar’, arkadaki birliklere ise ‘sâkatü’l-ceyş ve muahhira’ adları verilirdi.

18. Soru

Hz. Peygamber döneminde “arif” ifadesi kimler için kullanılırdı?

Cevap

Hz. Peygamber döneminde bu unvan kumandanlar ve kabile temsilcileri için de kullanılmıştır. Sonraki dönemlerde de komutan anlamında kullanımı sürmüştür. Endülüs’te kırk veya 100 kişilik birliği kumanda eden kimseye bu unvan verilirdi.

19. Soru

Memlük askerlerin sayısının artması ne gibi bir sonuç doğurmuştur?

Cevap

Memlük paralı asker demektir. Eyyûbîler döneminde memlûk asker sayısı sürekli artmıştır. Sonunda Bahrî Memlükleri Memlûk Devleti’ni kurmuşlardır.

20. Soru

Abbasiler dönemi donanmasının durumunu açıklayınız.

Cevap

Abbasîler ilk dönemlerinde denizciliğe önem vermediklerinden İslâm donanması bir duraklama dönemine girdi ve Bizanslılar Akdeniz’de üstünlüğü ele geçirdiler. Bizans ve Akdeniz siyasetinin ihmal edilmesi ve Endülüs Emevî Devleti’nin kurulması gibi çeşitli sebepler bunda temel etkendi. Abbasîler, Bizans’a karşı deniz savaşı yapmamayı esas alan bir politika izlemekle birlikte İskenderiye donanmasına önem verdiler ve ondan İfrîkıye ve Mağrib’deki isyanları bastırmak için yararlandılar. Hârûnürreşîd devrinde Doğu Akdeniz donanması güçlendiyse de, bu kalıcı bir üstünlüğe dönüşmedi.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.