Açıköğretim Ders Notları

İş Ortamında Protokol Ve Davranış Kuralları Dersi 1. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden İş Ortamında Protokol Ve Davranış Kuralları Dersi 1. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Görgü Ve Protokol Kavramı

Giriş

Görgü, nezaket ve terbiye insan ve toplum ilişkisiyle, kültürle, uygarlıkla ilintilidir ve toplumdaki etkileşimler çerçevesinde gözler önüne serilecek olanı betimleyen kavramlardır.

Kültür; gelenekler, atasözleri, efsaneler, masallar; inanç sistemleri; ideolojiler tek tek ve bir bütün olarak, yaşam tarzı ve yaşam tarzına yönelik düşünce, tutum, tavır ve eylem olarak tanımlamaktadır. İnsan toplumu, toplum ya da toplumlar da insanı; insanın yaşayışını, hareket alanını, davranış kalıplarını tasarlamaktadırlar.

Nezaket, terbiye, incelik, görgü, vb. tanımlamalar söz konusu tasarımın en temel araçlarıdır. Görgü kuralları toplumsallaşmayla öğretilir, öğretilenden öğrenilenler ve kabul edilenler, davranışa yansır ve benimsenir.

Bu ünitede, görgü ve nezaket kavramlarıyla, birlikte aynı anlamda kullanılan benzer kavramları, bunların toplum hayatında ve kişinin yaşayışındaki önemi ve toplumda görgülü bir insan olarak yer almanın gerekliliği hakkında bilgiler özetlenmiştir.

Protokol ve Görgü ile İlgili Temel Kavramlar

Toplumlar, insan gibi yaşayan, değişen ve dönüşen, birer canlı yapılardır. Her toplumun, algılama biçimi, düzeyi, yoğunluğu birbirinden farklıdır. Karamsarlık, şüphecilik; hoşgörülü olmak, kibirlilik, vb. çevreye, hem kişilere hem de toplumlara ilişkin, diğerlerinin onlara atfettikleri (kendi algılamalarına verdikleri) adlardır. İnsan bir algılama biçiminin egemen olduğu, kültürün içine doğar, toplumsallaşmayla kültürünü, dolayısıyla algılamasının sınırlarını öğrenir. İnsanın algılamasının sınırları davranışlarına da etki ederek, kültüre ait kalıplara dönüşür. Bir toplumun üyeleri, diğer toplumlarla kendi kültürünü paylaşır ve kuşaktan kuşağa aktarır. Her kültür, belirli bir döneme, duruma, yaşayışa ilişkin bir anlam içermektedir (semboliktir). İşte, o anlam için insanlar bir arada bulunmaktadırlar. Amaç, sadece yemek yemek, su içmek, uyumak, soğuktan ve sıcaktan korunmak, üremek, vb. gibi fizyolojik gereksinimlerin karşılanmasından ibaret olmadığı için, insan yaşayışı diğer canlılardan farklı şekilde gerçekleşmektedir. İnsan, kültür ve kültüre ait olanla birlikte fiziksel ve fiziksel olmayan gereksinimlerini, diğer insanlarla birlikte yaşayarak nasıl karşılaması gerektiği bilgisini öğrenmekte ve öğretmektedir.

Görgü kuralları insanın toplumdaki yaşayışının niteliğini belirleyen, bağlantı noktalarıdır. Görgü kurallarının tanımladığı davranışlar; başkalarının tehdit olarak görüldüğü yaşayışın değil; diğerinin bir kazanım olarak görüldüğü yaşayışın gerekleriyle örtüşmektedir. Toplum, görgü kurallarına uyan insanlar kanalıyla kendisini; diğer canlılardan farklılaştırmaktadır.

Kültür ve Görgü Kuralları

Kültür bir insan topluluğunu diğer bir topluluktan ayıran değerler, normlar, inançlar, varsayımlar ve davranış biçimlerinin bütünüdür; çok katmanlıdır, homojen ve durağan değil; değişkendir. Ayrıca kültür bireysel olamaz. Kültür toplumsala aittir; toplumdakilerin etkin ve edilgen etkileşimleriyle var edilmektedir. Toplumsallaşmada, görgü, terbiye, nezaket, kabalık, vb. kavramlarla anlatılagelen; o toplumun kültürüdür.

Kültür kalıtımsal değildir, öğrenilir ve insanın genlerinden değil, sosyal çevresindeki unsurlar aracılığıyla üretilmektedir. İnsan doğumuyla birlikte aile içindeki kültürle gelişmeye başlar. Daha sonra gerek okullardan gerekse içinde bulunduğu toplum yapısından yaşamı sonlanana kadar etkilenerek şekillenen kültürü o da sonraki kuşaklara aktarmakta olduğu kültürü şekillendirmektedir. Kültür, sözel, sözsüz ve yazılı biçimlerdeki iletişimle, toplumdaki diğerleri tarafından, toplumsallaşma sürecinde, bize aktarılmaktadır.

Kültür, bir toplulukta zihnin ortak programlanmasıdır. Doğumundan itibaren, insanın zihnine; bilgisayarın işlevini yerine getirmesi için yapıldığı gibi, belirli yazılımlar / programlar yüklenmektedir. Buna göre kültür, grupların veya toplulukların sahip oldukları değerler ve tutumlar doğrultusunda geliştirdikleri, paylaştıkları ve geleceğe taşıdıkları davranış biçimi veya bir şeyleri yapma yoludur.

İlk olarak 18. yy.da, Avrupa’da “barbar” kelimesine karşıt olarak “eğitimli” insan anlamında kullanılan, kültür; 1843’de Gustav Klemn tarafından yazılan “İnsanlığın Genel Kültür Tarihi” adlı kitabında, bir insan topluluğunun yetenek ve becerileri, sanatları ve gelenekleri; insanın yaşama biçimine dair ilişkin her şey olarak tanımlanmıştır. Kültür, insan topluluklarının özgünlüğünü görünür kılan, insan tarafından yaratılan ve aktarılan sembollerle ifade edilen düşünce, duygu ve davranış biçimleri olarak tanımlamaktadır.

Görgü, nezaket, protokol kavramları, kültürle birlikte anlam kazanmaktadırlar. Protokol kuralları; yaratılmak istenen kültüre ilişkin, öykünmeyi içermektedir. Protokolle algılanabilir kılınanların tümü, öykünülen kültürü işaret etmektedir. Kişilerin Ne zaman? Nasıl? davrandıkları, onların kültürünün göstergesi olarak kabul edilmektedir. Kişi kabul etse de etmese de, aynı topluma dâhil olan diğer kişilerin, davranışları; dolayısıyla o toplumdaki herkesi temsil eder hale gelmektedir. Ailemiz, arkadaşlarımız; vatandaşlık bağıyla bağlı olduğumuz diğer kişilerle aynı kültürün temsilcisi haline gelmiş oluruz. Görgü, protokol ve bunlara bağlı kurallar da, insan ve toplumun davranışlarında; kültürün görünür kılınan yanıyla ilişkilidir. Saygı, saygı duymak ve saygı göstermekle birlikte anlam kazanmaktadır. Saygı gösterme şeklimiz ve nelere saygı gösterdiğimiz, kültürümüzle ilgilidir. Dini, milli, örfi, felsefi; ailevi olarak, saygı gösterme şeklimiz tanımlanmıştır. Bu tanımlamaların her biri kültürdür; doğaya ait olanın insan tarafından yeniden düzenlenmiş bölümünü kapsamaktadır.

Protokol

Fransızca “protocole” kelimesinin Türkçe karşılığı olan Protokol kavramı, Fransa’da ilk defa 1330 yılında “Resmî Evrak, Resmî Tutanak” anlamında; 1829 yılında da, “Resmî ilişkilerde ve törenlerde önde gelme hakkı ve biçimsel davranışlar konusunda uyulması gereken kurallar bütünü” anlamında kullanılmıştır.

Türkçede, devlet ve kamu kesiminde; gündelik hayatın devleti temsil eden kısmında, daha özel davranmayı içeren kısaca; resmiyet; resmi olmaya ilişkin esasların tamamı; “protokol” ile ifade edilmektedir. Protokol, bir kurallar manzumesidir. Kavramın özünde; toplumsal hayatın olmazsa olmazı, “saygı ve nezaket kuralları” ya da “görgü kuralları” bulunmaktadır. Günümüzde yer yer; resmî alanda “teşrifat” protokol ile, toplumsalda da “adab-ı muaşeret” görgü kuralları ile aynı anlamları belirtmek için kullanılan, farklı Osmanlıca sözcüklerdir.

Kamu Yönetimi Sözlüğü’nde Protokol, kimi kurumların ve o kurumların yöneticilerinin, özellikle yabancı kurumlar ve onların yöneticileriyle, resmî ilişkilerini ve törensel etkinliklerini düzenleme; törene katılanların öncelik ve sonralık durumuna göre yerlerini belirleme; törensel davranışları ve kuralları saptama olarak tanımlanmaktadır.

Görgü

Kişinin toplumsal hayatında; toplum tarafından kabul gören davranış şekillerini tanımlamak için kullanılan bir kavramdır. Görgü kuralları yerine Adabı-ı Muaşeret ifadesi, günümüzde de yaygın bir şekilde yaşama, insana yakışır şekilde toplumda varolmayı; bu varoluşa ilişkin unsurları tanımlayan, Osmanlıca bir terimdir.

Görgü kuralları yaşanılan yer, zaman, mekân; kültür çerçevesinde; terbiye, nezaket, incelik / kibarlık, zarafet / letafet, saygı, gibi “insana ait olduğu varsayılan”, erdemlerin davranışa nasıl yansıtılması gerektiğini açıklamaktadır. Görgü kuralları, kişilerin içinde bulundukları / bulunmaları muhtemel toplumsal katman ve yapılarda, “diğeri” ile; konuşma ve dinleme, tanıma ve tanıtma, anlama ve anlatmanın karşılıklı ve uyum içinde gerçekleştiği bir iletişimin kurularak; anlayış, kabul, bağlılık, sevgi, saygı, benimseme, farkında olma, koruma, korunma gibi farklı gereksinimlerin karşılandığı, bir bireysel ve toplumsal yaşantı ve bu yaşantıyı sürdürecek; insan ve toplumun var edilmesine de hizmet etmektedir.

Görgü kavramı, görgü kuralları da düşünülerek, aşağıdaki şekilde tanımlanabilmektedir:

  • Yaşamı iyi yönlendirme sanatı,
  • Toplumların tarihi süreç içerisinde geliştirdikleri saygı ve incelik kuralları,
  • Nezaket kuralları üzerinde bilgi sahibi olan ve onları uygulamasını bilen insanların sahip oldukları vasıflardır.

“Nezaket”, bir toplumda en iyi olarak algılanan davranışların bütünü ve bu davranışların sergilenmesidir. Bu yüzden nezaket bir düşünce değil, bir davranıştır. Görgü; görüntü, görünen, görmek istenilenle ilgilidir. Davranışta bulunurken; o anda ne yaptığımızı, nasıl göründüğümüzü; aklımızın aynasından görerek yapmak, görgülü olmaktır. Görgü kuralları, insanın farklı gereksinimlerini daha kolay karşılanması için idareten yapılan, davranışları belirleyen kurallar olarak algılanırsa; toplum, yaşanılamaz hale gelebilir.

Görgülü İnsan ve Toplum Düşüncesi

Görgü ve yaşam kurallarının, kanunlardan daha etkili bir yaptırım gücü vardır; o güç, insanlardaki beğenme ve beğenilme isteğidir. Kişi, ancak beğenildiği müddetçe toplum tarafından kabul görecek; dışlanmayacaktır. Kişiler toplum içinde, toplumsal kurallara uyarak var olurlar. Aile içi terbiye, dini kurallar, gelenekler, örf adetler ve görgü, nezaket kuralları toplumsallaşmayla var edilmektedir. Kişinin kendini beğenilir kılacak şekilde davranması; diğerlerinin onayını alarak toplumun içinde yaşayabilmesi içindir. Diğerlerinin içinde ve birlikte; onlardan onay alırken de beğenilme isteğini karşılamakta; kendine yönelik beğeniyi pekiştirmek ve tüm bunlara ilişkin “ben” duygusunun olumlu yönde etkilenmesini sağlamaktır. İnsan ben duygusunu destekleyerek, “benlik hazzı” elde etmektedir.

Yaşamın devam ettirilmesiyle ilgili, tüm canlılarda gözlenen, temel yaklaşımlar; insan söz konusu olduğunda karmaşık bir hal almaktadır. Karmaşıklığı yaratan, sadece hayatta kalmakla yetinmeyen, “hayatta kalmalıyım”dan “hayatta kalmam şu şekilde olmalı”yı üreten; farklılaşmayı, diğerlerinin farklılaşmalarının da ötesine taşıyacak şekilde gerçekleştirebilmiş ve de gerçekleştiriyor olan, “insan”dan ileri gelmektedir. Çünkü insan diğer canlılardan farklı olarak bütün yaşamı boyunca kendi kimliğini inşa etmek için uğraşmaktadır. Bu nedenle nasıl göründüğü, gerçekte nasıl olduğundan bile daha önemli olabilmektedir. İnsan, sadece bir şeyin gerçekleştiriliyor olmasıyla yetinememekte, “ben” demektedir. Oysa toplumu oluşturan fertler, diğer fertlerin “ben” duygusuna zarar verdiklerinde, kendilerine, toplum kanalıyla zarar veriyor olduklarını akıllarından çıkarmamaları gerekmektedir. Görgü, insanın kendine saygı duygusunu güçlendirir ve bu saygı, güçsüzleri ezmekten alıkoyduğu gibi, kişinin dengesiz davranışlarına da engel olur. Terbiyeli kişi, kendisine saygı duyduğu için başkalarına da saygı duyan kişidir.

Çağdaş toplumlarda içinde yer alan insanın son derece güçlü bir kendini başkalarına beğendirme, sevilme, sayılma, itibar görme isteği vardır İşte bu istek, kişiyi görgülü olmaya yöneltir. Bunun nedeni de toplum içinde “ben” ile uyumlu bir şekilde yaşamaktır.

Görgülü olmak ya da görgüsüzlük sadece kişinin kendisini etkilemez; ailesini ve hatta gelecek kuşakları da etkiler.

Terbiye

Dilimize Arapça’dan geçmiş olan terbiye kavramı, eğitim, görgü, bir şeyin kıvamını arttırmak, koyulaştırmak, sertleştirmek suretiyle sağlamlaştırmak; (bir şeyi) belirli işlemlerden geçirerek arzu edilir hale getirmek anlamlarında kullanılmaktadır.

Kişiler, terbiyeli, tanımına uymak için hal ve tavırlarını, yaşayışlarını yeniden düzenlemektedirler. Öyleyse, bir yerdeki görgü kuralları aynı zamanda, terbiyeli insan için referans olabilmektedir. Halk dilinde, binek hayvanlarının dizginlerine de terbiye denilmesi; hızlanmak yerine, yavaşlamak; bağırmak yerine, sessizleşmek; konuşmak yerine, susmak şeklinde gerçekleştiğini; kendinden ödün vermek, alçakgönüllü olabilmek, ukalalık yapmamak, vb. tanımlamaların da terbiyeli olmakla ilişkilendirildiğini belirtebiliriz. Terbiye ya da edep kavramı; ahlak ve dini inançla bağlantılı olarak sıkça kullanılmaktadır. Kişinin ahlaklı olması için ahlak kurallarına; görgülü olması için görgü kurallarına uyması gerekmektedir.

Kibarlığın, inceliğin, zarafetin en değerlisi yürekten, içten gelenidir. Bununla beraber, sosyal ilişkilerde çoğu kez iyi niyetimiz ve sezgilerimiz, ne türlü davranmamız gerektiğini belirlemeye yetmez. İşte o zaman görgü kurallarına başvurmamız gerekecektir. Bunun için de tek yol, görgü kurallarını öğrenmektir. Çünkü nezaket ve terbiye, her yaştaki insana yakışan, onu sevimli ve saygılı kılan sihirli bir özelliğe sahiptir. Ailede, mahallede, okulda, çarşı-pazarda, toplu taşıma araçlarında, her zaman ve her yerde nazik ve terbiyeli insanlar ilgi odağı haline gelir, derhal fark edilirler.

Nezaket

İnsanların birbirlerine zariflik, incelik ve ölçülülük çerçevesinde davranmaları veya birbirlerini incitmemek için gerekli özeni göstermeleri; nazik olmaları, anlamında kullanılan bir kavramdır. Nezaketen davranışta bulunmak, bir arada yaşamak adına, diğeri ile aramızda kurmuş olduğumuz köprü ya da uzlaşma noktasıdır.

Nezaket kavramının diğer bir tanımı da, “toplumda bireylerin birbirleriyle olan gündelik ilişkilerinde uymaları gereken ölçülü davranış kuralları”dır. Görgü ise, bir topluma veya kuruma ait uyulması gerekli kurallar bütünüdür. İnsanlar ancak birbirlerine görgü kurallarına göre davranmaları durumunda nazik olabilirler. Nazik olmadan, görgü kurallarına uymak olanaklı olmadığı gibi, görgü kurallarına uymayan bir kişinin de nazik olarak değerlendirilmesi söz konusu olmayacaktır. Buna göre, nezaket ve görgüyü birbirinden ayırma olanağı yoktur. Görgülü bir insan aynı zamanda nazik bir insandır. Ancak, nezaket gösteren her insan; aynı zamanda da görgülü bir insan olmayabilecektir.

Nezaket kavramı; naziklik, zariflik, incelik, terbiye (edep) kavramlarıyla benzer nitelikte bir anlama sahiptir. Nezaket gösterilmesine ilişkin kurallar, karşılıklı saygı ve anlayış temelinden gelişmektedir. Çükü nezaket ve incelik, insanın ömür boyu özenle hem uygulaması hem de koruması gereken özelliğidir.

Nezaket kuralları yaşama bir estetik ve incelik kazandırır. Bu kurallar bize zorla kabul ettirilmek istenen, laf olsun diye konulmuş, yaradılışımıza ters düşen kurallar değillerdir. Aksine, toplum içinde yaşamayı kolaylaştıran, hemen hepsi de akla yakın bir sebebe dayanan kurallardır.

Görgüsüz Davranışların Temeli

Görgüsüz davranışların temelinde, kişinin bilinçsizliği ya da sadece kendisinin farkında olması hali; bencilliği yer almaktadır.

Bilinçsiz kişi, akıllıdır, duygusaldır ancak bunun farkında değildir. Bilgisi vardır ama bilgiyi kullandığı yer uygun değildir. Kime, neyin, nasıl söyleneceğini insanlar toplumsallaşmayla öğrenmektedirler. Farkındalık, bilmenin, deneyimlemenin de üstünde bir kavramdır. Sosyal ilişkilerde örnek kişilerin davranış ve sözlerine dikkat çekmek, bu tecrübe ve duyarlılığı kazandırmaya yardımcı olabilir. Kişinin bilincini, kontrol ederek, onu davranışa yönlendirmek, doğru değildir. Kişinin sahip olduğu bilinç, eğer onun isteğiyle uyarılırsa, devamlılığı olan davranışlar edinebilir.

Bencillik, çevreyi sadece, kendini yüceltecek şekilde algılayan ve bunun için toplumun dışında da kalmak istemeyen kişi, “egoist” olarak tanımlanmaktadır. Bencil ya da egoist yapıdaki kişiler; toplumdaki diğerini; kendi kişiliğini parlatacak şekilde ve aynı zamanda da diğerleri tarafından, beğenilen, önemsenen, desteklenen olacak şekilde toplum içinde varlık göstermektedirler. Toplumda, bencil kişilere, “bencil” tanımlaması yapmak güçtür. Çünkü kişiliği parlatan ve de kişiliği alkışlayan, destekleyen, onay verenler ayrı noktalarda kişiye hizmet etmektedir. Yaşadığımız çağda, insanlardaki, bencilliğin üst noktalara vardığını belirten yorumların varlığıyla; güncel olaylar da birbiriyle örtüşmektedir. Kibir (hor görmek, aşağılamak), açgözlülük, zevk düşkünlüğü, hasetlik (kıskançlık), öfke (yıkıcılık), üşengeçlik (ertelemek) bencillikle bağdaştırılabilecek özelliklerdir.

Ölçüsüzlük, gösteriş, şatafat gibi davranışlar nezaketin karşıtıdır. Oysa nezaketi, dolayısıyla görgüyü oluşturan, varlığını belli eden unsurlar çoktur. Zarafet ve incelik bunların başında gelir. Yine tevazu, hoşgörü, dikkat nezaketin oluşmasına katkıda bulunan bir unsurlardır.

Tevazu, alçak gönüllülük, demektir. Sosyal ve kültürel olarak kendisinden daha alt düzeyde olan yoksun kişilere saygı ve anlayış göstermek olan tevazu, Doğu toplumlarında olumlu bir özellikken, Batılı toplumlarda, olumsuz algılanabilmektedir. İltifatı kabul etmemek ayıp karşılanmaktadır. Kişiye söylenmiş güzel bir sözü yani iltifatı kabul edip değerini bilmek, nezaketen gereklidir.

Hoşgörü, hiç bir uygarlığın veya bir ırkın diğerlerinden üstün olmadığı, insanlar arasında var olan ulus, din, inanç ve ahlaki değerler farklılıklarına karşın insanoğlunun özünde aynı olduğu ve bu nedenle insanların kültürel farklılıklarının hoşgörü ile karşılanması gerektiği, şeklinde açıklanabilir.

Dikkat, nezaketin oluşmasına katkıda bulunan bir unsurdur. Dikkat, bir taraftan, etrafına, dünyaya, gelişmelere ilgi duymayı, bunlara başka gözle bakmayı, diğer taraftan, bundan sonuç çıkartarak davranış ve düşüncelere yeni anlamlar kazandırmayı sağlar. Temelde nazik bir ruhsal yapıya sahip bir insanın dahi kendi dışından edineceği çok şey vardır. Bunları görmenin yolu da dikkatli ve gözlemci olmaktan geçer. Görgü dış dünyadan soyutlanamaz. Çünkü çağın değişen yaşamın görgüyü etkilediği bir gerçektir; bu da dikkati gerektirir. Bu öğrenmenin sağlanması için de kurallara ilgi duyması gerekir. Bir başka deyişle, öğrenme isteğiyle dolu olmalıdır. Kişinin dikkatsiz olması onun gaflet içinde olması sonucunu yaratabilir. Dikkatsizliği alışkanlık halini almış kişiliklerin, konuşurken gaf yapma olasılığı daha yüksektir. Gaf, yersiz, beceriksiz, zamansız söz veya davranış, patavatsızlık, pot, gaflet, aymazlık içinde bulunmak anlamındadır. Yeteri derecede dikkat edilmezse, dalgın olunursa; gaflet içinde olmak kaçınılmaz bir hale gelecektir. Kişinin, dikkatini yöneltmemesinin nedenini, anlaması; gaf yapmanın önüne geçilmesini sağlayacaktır.

İncelik kavramı, başkalarının hoşlarına gidecek davranışı yapmak anlamına gelen nezaketten, daha üstün bir davranış örneğidir. Nezaket iyi temiz erdemli ve soylu bir düşüncenin sonucunda ortaya çıkan medeni bir davranıştır. İnceliğe gelince iyi, temiz ve insancıl düşüncelerin yanında, kültür, bilgi ve zekâya da gereksinim duyan bir kavramdır. Nazik olan birinin incelik gösterebilmesi, yeterli bilgi ve pratik zekâyı gerektirmektedir.

Görgü Kuralları

Görgü kuralları, toplumda benimsenme, toplumda bulunurluk sağlayıp sağlamamaya ilişkin, insan ilgi ve gereksinimlerinden kurulan etkileşimden beslenmektedir. Kişilerle yüz yüze ve farklı araçlarla gerçekleştirilen iletişimlerde; görgülü davranarak, sağlıklı ilişkiler kurabilmesine katkı sağlanabilir. Görgü kuralları; insanın, insanca yaşayabilmesini mümkün kılmak içindir. Görgü kuralları, başka bir ifadeyle “yaşam kuralları”; insanın, insan olmayı öğrenmesi için konulmuş kurallardır. Görgü kurallarını, yaratılmak istenilen yapı, etki, amaç ekseninde değerlendirmek gerekmektedir.

Görgü kuralları, selamlaşma, konuşma/dilin kullanımı; kısaca toplumsal hayattaki pek çok şey gibi içinde bulunulan kültürden etkilenmektedir.

Görgü kuralları, insanların birbirleriyle; bir parçası oldukları doğayla, içinde bulundukları çevreleriyle sağlıklı ve huzurlu bir biçimde yaşayabilmeleri için, uygulanması gereken kurallardır.

İğneleme, kinaye alay; küçük düşürmek, hor görmek, utandırmak; kusurlara odaklanmak ve kusur bulmak, gaf yaparak ifşa etmek ve dedikodu yapmak; görgüsüzlüktür.

Elektrik Teknolojisi, Sanal Ortamda ve Görgü Kuralları İnternetteki iletişimde; protokol tanımları yapılmakta; ancak bunlar, daha çok eğer teknik özelliklerle sınırlandırılmamışsa; kullanıcıların görgü ve görgüyle ilişkilendirilen, ahlaki, dini duyarlılıklarıyla; o anda kullanırken şekillendirilmektedir. Bu da hem görgülü bir düzenin temellenmesi için fırsat hem de her şeyin tamamen kullanıcıya, o kişinin görgüsüne bağlı olduğundan; kullanıcılar dikkat etmezlerse; görgüsüzlüğün egemen olabileceği boş bir alandır; çünkü; diğer kuralları izleyen mekanizmalar yapı itibariyle burada yoktur. Kişinin sınırsız özgürlüğü ve kişinin sınırının kendisinin çizdiği bir alan, fırsat ve tehditleri birlikte barındırmaktadır.

E-Posta ve Görgü Kurallarına İlişkin Konular

İnternet ve ona bağlı olarak hızla gelişen, sosyal ağlardaki iletişimdeki, görgü kuralları ve protokol ile ilgili, dikkat çekici noktaları, daha köklü olduğu için, e-posta alımı, gönderimi özelinde açıklanmaktadır.

  • E-postalarınızı düzenleyiniz
  • Mutlaka konu satırı ekleyiniz
  • İnternet dilindeki kuralları öğreniniz
  • Kısaltma kullanmaktan kaçınınız
  • Kişi/adres bölümlerindeki özel kuralları uygulayınız
  • Çok renkli ve göz yoran sayfa düzeni, kullanmayınız.
  • Size gönderilen bir e-postada, sizden talep edileni, o anda yapamayacaksanız, meşgulseniz; iletiyi okuduğunuzu ve özrünüzü belirten bir yanıt göndermeyi ihmal etmeyiniz.

Giriş

Görgü, nezaket ve terbiye insan ve toplum ilişkisiyle, kültürle, uygarlıkla ilintilidir ve toplumdaki etkileşimler çerçevesinde gözler önüne serilecek olanı betimleyen kavramlardır.

Kültür; gelenekler, atasözleri, efsaneler, masallar; inanç sistemleri; ideolojiler tek tek ve bir bütün olarak, yaşam tarzı ve yaşam tarzına yönelik düşünce, tutum, tavır ve eylem olarak tanımlamaktadır. İnsan toplumu, toplum ya da toplumlar da insanı; insanın yaşayışını, hareket alanını, davranış kalıplarını tasarlamaktadırlar.

Nezaket, terbiye, incelik, görgü, vb. tanımlamalar söz konusu tasarımın en temel araçlarıdır. Görgü kuralları toplumsallaşmayla öğretilir, öğretilenden öğrenilenler ve kabul edilenler, davranışa yansır ve benimsenir.

Bu ünitede, görgü ve nezaket kavramlarıyla, birlikte aynı anlamda kullanılan benzer kavramları, bunların toplum hayatında ve kişinin yaşayışındaki önemi ve toplumda görgülü bir insan olarak yer almanın gerekliliği hakkında bilgiler özetlenmiştir.

Protokol ve Görgü ile İlgili Temel Kavramlar

Toplumlar, insan gibi yaşayan, değişen ve dönüşen, birer canlı yapılardır. Her toplumun, algılama biçimi, düzeyi, yoğunluğu birbirinden farklıdır. Karamsarlık, şüphecilik; hoşgörülü olmak, kibirlilik, vb. çevreye, hem kişilere hem de toplumlara ilişkin, diğerlerinin onlara atfettikleri (kendi algılamalarına verdikleri) adlardır. İnsan bir algılama biçiminin egemen olduğu, kültürün içine doğar, toplumsallaşmayla kültürünü, dolayısıyla algılamasının sınırlarını öğrenir. İnsanın algılamasının sınırları davranışlarına da etki ederek, kültüre ait kalıplara dönüşür. Bir toplumun üyeleri, diğer toplumlarla kendi kültürünü paylaşır ve kuşaktan kuşağa aktarır. Her kültür, belirli bir döneme, duruma, yaşayışa ilişkin bir anlam içermektedir (semboliktir). İşte, o anlam için insanlar bir arada bulunmaktadırlar. Amaç, sadece yemek yemek, su içmek, uyumak, soğuktan ve sıcaktan korunmak, üremek, vb. gibi fizyolojik gereksinimlerin karşılanmasından ibaret olmadığı için, insan yaşayışı diğer canlılardan farklı şekilde gerçekleşmektedir. İnsan, kültür ve kültüre ait olanla birlikte fiziksel ve fiziksel olmayan gereksinimlerini, diğer insanlarla birlikte yaşayarak nasıl karşılaması gerektiği bilgisini öğrenmekte ve öğretmektedir.

Görgü kuralları insanın toplumdaki yaşayışının niteliğini belirleyen, bağlantı noktalarıdır. Görgü kurallarının tanımladığı davranışlar; başkalarının tehdit olarak görüldüğü yaşayışın değil; diğerinin bir kazanım olarak görüldüğü yaşayışın gerekleriyle örtüşmektedir. Toplum, görgü kurallarına uyan insanlar kanalıyla kendisini; diğer canlılardan farklılaştırmaktadır.

Kültür ve Görgü Kuralları

Kültür bir insan topluluğunu diğer bir topluluktan ayıran değerler, normlar, inançlar, varsayımlar ve davranış biçimlerinin bütünüdür; çok katmanlıdır, homojen ve durağan değil; değişkendir. Ayrıca kültür bireysel olamaz. Kültür toplumsala aittir; toplumdakilerin etkin ve edilgen etkileşimleriyle var edilmektedir. Toplumsallaşmada, görgü, terbiye, nezaket, kabalık, vb. kavramlarla anlatılagelen; o toplumun kültürüdür.

Kültür kalıtımsal değildir, öğrenilir ve insanın genlerinden değil, sosyal çevresindeki unsurlar aracılığıyla üretilmektedir. İnsan doğumuyla birlikte aile içindeki kültürle gelişmeye başlar. Daha sonra gerek okullardan gerekse içinde bulunduğu toplum yapısından yaşamı sonlanana kadar etkilenerek şekillenen kültürü o da sonraki kuşaklara aktarmakta olduğu kültürü şekillendirmektedir. Kültür, sözel, sözsüz ve yazılı biçimlerdeki iletişimle, toplumdaki diğerleri tarafından, toplumsallaşma sürecinde, bize aktarılmaktadır.

Kültür, bir toplulukta zihnin ortak programlanmasıdır. Doğumundan itibaren, insanın zihnine; bilgisayarın işlevini yerine getirmesi için yapıldığı gibi, belirli yazılımlar / programlar yüklenmektedir. Buna göre kültür, grupların veya toplulukların sahip oldukları değerler ve tutumlar doğrultusunda geliştirdikleri, paylaştıkları ve geleceğe taşıdıkları davranış biçimi veya bir şeyleri yapma yoludur.

İlk olarak 18. yy.da, Avrupa’da “barbar” kelimesine karşıt olarak “eğitimli” insan anlamında kullanılan, kültür; 1843’de Gustav Klemn tarafından yazılan “İnsanlığın Genel Kültür Tarihi” adlı kitabında, bir insan topluluğunun yetenek ve becerileri, sanatları ve gelenekleri; insanın yaşama biçimine dair ilişkin her şey olarak tanımlanmıştır. Kültür, insan topluluklarının özgünlüğünü görünür kılan, insan tarafından yaratılan ve aktarılan sembollerle ifade edilen düşünce, duygu ve davranış biçimleri olarak tanımlamaktadır.

Görgü, nezaket, protokol kavramları, kültürle birlikte anlam kazanmaktadırlar. Protokol kuralları; yaratılmak istenen kültüre ilişkin, öykünmeyi içermektedir. Protokolle algılanabilir kılınanların tümü, öykünülen kültürü işaret etmektedir. Kişilerin Ne zaman? Nasıl? davrandıkları, onların kültürünün göstergesi olarak kabul edilmektedir. Kişi kabul etse de etmese de, aynı topluma dâhil olan diğer kişilerin, davranışları; dolayısıyla o toplumdaki herkesi temsil eder hale gelmektedir. Ailemiz, arkadaşlarımız; vatandaşlık bağıyla bağlı olduğumuz diğer kişilerle aynı kültürün temsilcisi haline gelmiş oluruz. Görgü, protokol ve bunlara bağlı kurallar da, insan ve toplumun davranışlarında; kültürün görünür kılınan yanıyla ilişkilidir. Saygı, saygı duymak ve saygı göstermekle birlikte anlam kazanmaktadır. Saygı gösterme şeklimiz ve nelere saygı gösterdiğimiz, kültürümüzle ilgilidir. Dini, milli, örfi, felsefi; ailevi olarak, saygı gösterme şeklimiz tanımlanmıştır. Bu tanımlamaların her biri kültürdür; doğaya ait olanın insan tarafından yeniden düzenlenmiş bölümünü kapsamaktadır.

Protokol

Fransızca “protocole” kelimesinin Türkçe karşılığı olan Protokol kavramı, Fransa’da ilk defa 1330 yılında “Resmî Evrak, Resmî Tutanak” anlamında; 1829 yılında da, “Resmî ilişkilerde ve törenlerde önde gelme hakkı ve biçimsel davranışlar konusunda uyulması gereken kurallar bütünü” anlamında kullanılmıştır.

Türkçede, devlet ve kamu kesiminde; gündelik hayatın devleti temsil eden kısmında, daha özel davranmayı içeren kısaca; resmiyet; resmi olmaya ilişkin esasların tamamı; “protokol” ile ifade edilmektedir. Protokol, bir kurallar manzumesidir. Kavramın özünde; toplumsal hayatın olmazsa olmazı, “saygı ve nezaket kuralları” ya da “görgü kuralları” bulunmaktadır. Günümüzde yer yer; resmî alanda “teşrifat” protokol ile, toplumsalda da “adab-ı muaşeret” görgü kuralları ile aynı anlamları belirtmek için kullanılan, farklı Osmanlıca sözcüklerdir.

Kamu Yönetimi Sözlüğü’nde Protokol, kimi kurumların ve o kurumların yöneticilerinin, özellikle yabancı kurumlar ve onların yöneticileriyle, resmî ilişkilerini ve törensel etkinliklerini düzenleme; törene katılanların öncelik ve sonralık durumuna göre yerlerini belirleme; törensel davranışları ve kuralları saptama olarak tanımlanmaktadır.

Görgü

Kişinin toplumsal hayatında; toplum tarafından kabul gören davranış şekillerini tanımlamak için kullanılan bir kavramdır. Görgü kuralları yerine Adabı-ı Muaşeret ifadesi, günümüzde de yaygın bir şekilde yaşama, insana yakışır şekilde toplumda varolmayı; bu varoluşa ilişkin unsurları tanımlayan, Osmanlıca bir terimdir.

Görgü kuralları yaşanılan yer, zaman, mekân; kültür çerçevesinde; terbiye, nezaket, incelik / kibarlık, zarafet / letafet, saygı, gibi “insana ait olduğu varsayılan”, erdemlerin davranışa nasıl yansıtılması gerektiğini açıklamaktadır. Görgü kuralları, kişilerin içinde bulundukları / bulunmaları muhtemel toplumsal katman ve yapılarda, “diğeri” ile; konuşma ve dinleme, tanıma ve tanıtma, anlama ve anlatmanın karşılıklı ve uyum içinde gerçekleştiği bir iletişimin kurularak; anlayış, kabul, bağlılık, sevgi, saygı, benimseme, farkında olma, koruma, korunma gibi farklı gereksinimlerin karşılandığı, bir bireysel ve toplumsal yaşantı ve bu yaşantıyı sürdürecek; insan ve toplumun var edilmesine de hizmet etmektedir.

Görgü kavramı, görgü kuralları da düşünülerek, aşağıdaki şekilde tanımlanabilmektedir:

  • Yaşamı iyi yönlendirme sanatı,
  • Toplumların tarihi süreç içerisinde geliştirdikleri saygı ve incelik kuralları,
  • Nezaket kuralları üzerinde bilgi sahibi olan ve onları uygulamasını bilen insanların sahip oldukları vasıflardır.

“Nezaket”, bir toplumda en iyi olarak algılanan davranışların bütünü ve bu davranışların sergilenmesidir. Bu yüzden nezaket bir düşünce değil, bir davranıştır. Görgü; görüntü, görünen, görmek istenilenle ilgilidir. Davranışta bulunurken; o anda ne yaptığımızı, nasıl göründüğümüzü; aklımızın aynasından görerek yapmak, görgülü olmaktır. Görgü kuralları, insanın farklı gereksinimlerini daha kolay karşılanması için idareten yapılan, davranışları belirleyen kurallar olarak algılanırsa; toplum, yaşanılamaz hale gelebilir.

Görgülü İnsan ve Toplum Düşüncesi

Görgü ve yaşam kurallarının, kanunlardan daha etkili bir yaptırım gücü vardır; o güç, insanlardaki beğenme ve beğenilme isteğidir. Kişi, ancak beğenildiği müddetçe toplum tarafından kabul görecek; dışlanmayacaktır. Kişiler toplum içinde, toplumsal kurallara uyarak var olurlar. Aile içi terbiye, dini kurallar, gelenekler, örf adetler ve görgü, nezaket kuralları toplumsallaşmayla var edilmektedir. Kişinin kendini beğenilir kılacak şekilde davranması; diğerlerinin onayını alarak toplumun içinde yaşayabilmesi içindir. Diğerlerinin içinde ve birlikte; onlardan onay alırken de beğenilme isteğini karşılamakta; kendine yönelik beğeniyi pekiştirmek ve tüm bunlara ilişkin “ben” duygusunun olumlu yönde etkilenmesini sağlamaktır. İnsan ben duygusunu destekleyerek, “benlik hazzı” elde etmektedir.

Yaşamın devam ettirilmesiyle ilgili, tüm canlılarda gözlenen, temel yaklaşımlar; insan söz konusu olduğunda karmaşık bir hal almaktadır. Karmaşıklığı yaratan, sadece hayatta kalmakla yetinmeyen, “hayatta kalmalıyım”dan “hayatta kalmam şu şekilde olmalı”yı üreten; farklılaşmayı, diğerlerinin farklılaşmalarının da ötesine taşıyacak şekilde gerçekleştirebilmiş ve de gerçekleştiriyor olan, “insan”dan ileri gelmektedir. Çünkü insan diğer canlılardan farklı olarak bütün yaşamı boyunca kendi kimliğini inşa etmek için uğraşmaktadır. Bu nedenle nasıl göründüğü, gerçekte nasıl olduğundan bile daha önemli olabilmektedir. İnsan, sadece bir şeyin gerçekleştiriliyor olmasıyla yetinememekte, “ben” demektedir. Oysa toplumu oluşturan fertler, diğer fertlerin “ben” duygusuna zarar verdiklerinde, kendilerine, toplum kanalıyla zarar veriyor olduklarını akıllarından çıkarmamaları gerekmektedir. Görgü, insanın kendine saygı duygusunu güçlendirir ve bu saygı, güçsüzleri ezmekten alıkoyduğu gibi, kişinin dengesiz davranışlarına da engel olur. Terbiyeli kişi, kendisine saygı duyduğu için başkalarına da saygı duyan kişidir.

Çağdaş toplumlarda içinde yer alan insanın son derece güçlü bir kendini başkalarına beğendirme, sevilme, sayılma, itibar görme isteği vardır İşte bu istek, kişiyi görgülü olmaya yöneltir. Bunun nedeni de toplum içinde “ben” ile uyumlu bir şekilde yaşamaktır.

Görgülü olmak ya da görgüsüzlük sadece kişinin kendisini etkilemez; ailesini ve hatta gelecek kuşakları da etkiler.

Terbiye

Dilimize Arapça’dan geçmiş olan terbiye kavramı, eğitim, görgü, bir şeyin kıvamını arttırmak, koyulaştırmak, sertleştirmek suretiyle sağlamlaştırmak; (bir şeyi) belirli işlemlerden geçirerek arzu edilir hale getirmek anlamlarında kullanılmaktadır.

Kişiler, terbiyeli, tanımına uymak için hal ve tavırlarını, yaşayışlarını yeniden düzenlemektedirler. Öyleyse, bir yerdeki görgü kuralları aynı zamanda, terbiyeli insan için referans olabilmektedir. Halk dilinde, binek hayvanlarının dizginlerine de terbiye denilmesi; hızlanmak yerine, yavaşlamak; bağırmak yerine, sessizleşmek; konuşmak yerine, susmak şeklinde gerçekleştiğini; kendinden ödün vermek, alçakgönüllü olabilmek, ukalalık yapmamak, vb. tanımlamaların da terbiyeli olmakla ilişkilendirildiğini belirtebiliriz. Terbiye ya da edep kavramı; ahlak ve dini inançla bağlantılı olarak sıkça kullanılmaktadır. Kişinin ahlaklı olması için ahlak kurallarına; görgülü olması için görgü kurallarına uyması gerekmektedir.

Kibarlığın, inceliğin, zarafetin en değerlisi yürekten, içten gelenidir. Bununla beraber, sosyal ilişkilerde çoğu kez iyi niyetimiz ve sezgilerimiz, ne türlü davranmamız gerektiğini belirlemeye yetmez. İşte o zaman görgü kurallarına başvurmamız gerekecektir. Bunun için de tek yol, görgü kurallarını öğrenmektir. Çünkü nezaket ve terbiye, her yaştaki insana yakışan, onu sevimli ve saygılı kılan sihirli bir özelliğe sahiptir. Ailede, mahallede, okulda, çarşı-pazarda, toplu taşıma araçlarında, her zaman ve her yerde nazik ve terbiyeli insanlar ilgi odağı haline gelir, derhal fark edilirler.

Nezaket

İnsanların birbirlerine zariflik, incelik ve ölçülülük çerçevesinde davranmaları veya birbirlerini incitmemek için gerekli özeni göstermeleri; nazik olmaları, anlamında kullanılan bir kavramdır. Nezaketen davranışta bulunmak, bir arada yaşamak adına, diğeri ile aramızda kurmuş olduğumuz köprü ya da uzlaşma noktasıdır.

Nezaket kavramının diğer bir tanımı da, “toplumda bireylerin birbirleriyle olan gündelik ilişkilerinde uymaları gereken ölçülü davranış kuralları”dır. Görgü ise, bir topluma veya kuruma ait uyulması gerekli kurallar bütünüdür. İnsanlar ancak birbirlerine görgü kurallarına göre davranmaları durumunda nazik olabilirler. Nazik olmadan, görgü kurallarına uymak olanaklı olmadığı gibi, görgü kurallarına uymayan bir kişinin de nazik olarak değerlendirilmesi söz konusu olmayacaktır. Buna göre, nezaket ve görgüyü birbirinden ayırma olanağı yoktur. Görgülü bir insan aynı zamanda nazik bir insandır. Ancak, nezaket gösteren her insan; aynı zamanda da görgülü bir insan olmayabilecektir.

Nezaket kavramı; naziklik, zariflik, incelik, terbiye (edep) kavramlarıyla benzer nitelikte bir anlama sahiptir. Nezaket gösterilmesine ilişkin kurallar, karşılıklı saygı ve anlayış temelinden gelişmektedir. Çükü nezaket ve incelik, insanın ömür boyu özenle hem uygulaması hem de koruması gereken özelliğidir.

Nezaket kuralları yaşama bir estetik ve incelik kazandırır. Bu kurallar bize zorla kabul ettirilmek istenen, laf olsun diye konulmuş, yaradılışımıza ters düşen kurallar değillerdir. Aksine, toplum içinde yaşamayı kolaylaştıran, hemen hepsi de akla yakın bir sebebe dayanan kurallardır.

Görgüsüz Davranışların Temeli

Görgüsüz davranışların temelinde, kişinin bilinçsizliği ya da sadece kendisinin farkında olması hali; bencilliği yer almaktadır.

Bilinçsiz kişi, akıllıdır, duygusaldır ancak bunun farkında değildir. Bilgisi vardır ama bilgiyi kullandığı yer uygun değildir. Kime, neyin, nasıl söyleneceğini insanlar toplumsallaşmayla öğrenmektedirler. Farkındalık, bilmenin, deneyimlemenin de üstünde bir kavramdır. Sosyal ilişkilerde örnek kişilerin davranış ve sözlerine dikkat çekmek, bu tecrübe ve duyarlılığı kazandırmaya yardımcı olabilir. Kişinin bilincini, kontrol ederek, onu davranışa yönlendirmek, doğru değildir. Kişinin sahip olduğu bilinç, eğer onun isteğiyle uyarılırsa, devamlılığı olan davranışlar edinebilir.

Bencillik, çevreyi sadece, kendini yüceltecek şekilde algılayan ve bunun için toplumun dışında da kalmak istemeyen kişi, “egoist” olarak tanımlanmaktadır. Bencil ya da egoist yapıdaki kişiler; toplumdaki diğerini; kendi kişiliğini parlatacak şekilde ve aynı zamanda da diğerleri tarafından, beğenilen, önemsenen, desteklenen olacak şekilde toplum içinde varlık göstermektedirler. Toplumda, bencil kişilere, “bencil” tanımlaması yapmak güçtür. Çünkü kişiliği parlatan ve de kişiliği alkışlayan, destekleyen, onay verenler ayrı noktalarda kişiye hizmet etmektedir. Yaşadığımız çağda, insanlardaki, bencilliğin üst noktalara vardığını belirten yorumların varlığıyla; güncel olaylar da birbiriyle örtüşmektedir. Kibir (hor görmek, aşağılamak), açgözlülük, zevk düşkünlüğü, hasetlik (kıskançlık), öfke (yıkıcılık), üşengeçlik (ertelemek) bencillikle bağdaştırılabilecek özelliklerdir.

Ölçüsüzlük, gösteriş, şatafat gibi davranışlar nezaketin karşıtıdır. Oysa nezaketi, dolayısıyla görgüyü oluşturan, varlığını belli eden unsurlar çoktur. Zarafet ve incelik bunların başında gelir. Yine tevazu, hoşgörü, dikkat nezaketin oluşmasına katkıda bulunan bir unsurlardır.

Tevazu, alçak gönüllülük, demektir. Sosyal ve kültürel olarak kendisinden daha alt düzeyde olan yoksun kişilere saygı ve anlayış göstermek olan tevazu, Doğu toplumlarında olumlu bir özellikken, Batılı toplumlarda, olumsuz algılanabilmektedir. İltifatı kabul etmemek ayıp karşılanmaktadır. Kişiye söylenmiş güzel bir sözü yani iltifatı kabul edip değerini bilmek, nezaketen gereklidir.

Hoşgörü, hiç bir uygarlığın veya bir ırkın diğerlerinden üstün olmadığı, insanlar arasında var olan ulus, din, inanç ve ahlaki değerler farklılıklarına karşın insanoğlunun özünde aynı olduğu ve bu nedenle insanların kültürel farklılıklarının hoşgörü ile karşılanması gerektiği, şeklinde açıklanabilir.

Dikkat, nezaketin oluşmasına katkıda bulunan bir unsurdur. Dikkat, bir taraftan, etrafına, dünyaya, gelişmelere ilgi duymayı, bunlara başka gözle bakmayı, diğer taraftan, bundan sonuç çıkartarak davranış ve düşüncelere yeni anlamlar kazandırmayı sağlar. Temelde nazik bir ruhsal yapıya sahip bir insanın dahi kendi dışından edineceği çok şey vardır. Bunları görmenin yolu da dikkatli ve gözlemci olmaktan geçer. Görgü dış dünyadan soyutlanamaz. Çünkü çağın değişen yaşamın görgüyü etkilediği bir gerçektir; bu da dikkati gerektirir. Bu öğrenmenin sağlanması için de kurallara ilgi duyması gerekir. Bir başka deyişle, öğrenme isteğiyle dolu olmalıdır. Kişinin dikkatsiz olması onun gaflet içinde olması sonucunu yaratabilir. Dikkatsizliği alışkanlık halini almış kişiliklerin, konuşurken gaf yapma olasılığı daha yüksektir. Gaf, yersiz, beceriksiz, zamansız söz veya davranış, patavatsızlık, pot, gaflet, aymazlık içinde bulunmak anlamındadır. Yeteri derecede dikkat edilmezse, dalgın olunursa; gaflet içinde olmak kaçınılmaz bir hale gelecektir. Kişinin, dikkatini yöneltmemesinin nedenini, anlaması; gaf yapmanın önüne geçilmesini sağlayacaktır.

İncelik kavramı, başkalarının hoşlarına gidecek davranışı yapmak anlamına gelen nezaketten, daha üstün bir davranış örneğidir. Nezaket iyi temiz erdemli ve soylu bir düşüncenin sonucunda ortaya çıkan medeni bir davranıştır. İnceliğe gelince iyi, temiz ve insancıl düşüncelerin yanında, kültür, bilgi ve zekâya da gereksinim duyan bir kavramdır. Nazik olan birinin incelik gösterebilmesi, yeterli bilgi ve pratik zekâyı gerektirmektedir.

Görgü Kuralları

Görgü kuralları, toplumda benimsenme, toplumda bulunurluk sağlayıp sağlamamaya ilişkin, insan ilgi ve gereksinimlerinden kurulan etkileşimden beslenmektedir. Kişilerle yüz yüze ve farklı araçlarla gerçekleştirilen iletişimlerde; görgülü davranarak, sağlıklı ilişkiler kurabilmesine katkı sağlanabilir. Görgü kuralları; insanın, insanca yaşayabilmesini mümkün kılmak içindir. Görgü kuralları, başka bir ifadeyle “yaşam kuralları”; insanın, insan olmayı öğrenmesi için konulmuş kurallardır. Görgü kurallarını, yaratılmak istenilen yapı, etki, amaç ekseninde değerlendirmek gerekmektedir.

Görgü kuralları, selamlaşma, konuşma/dilin kullanımı; kısaca toplumsal hayattaki pek çok şey gibi içinde bulunulan kültürden etkilenmektedir.

Görgü kuralları, insanların birbirleriyle; bir parçası oldukları doğayla, içinde bulundukları çevreleriyle sağlıklı ve huzurlu bir biçimde yaşayabilmeleri için, uygulanması gereken kurallardır.

İğneleme, kinaye alay; küçük düşürmek, hor görmek, utandırmak; kusurlara odaklanmak ve kusur bulmak, gaf yaparak ifşa etmek ve dedikodu yapmak; görgüsüzlüktür.

Elektrik Teknolojisi, Sanal Ortamda ve Görgü Kuralları İnternetteki iletişimde; protokol tanımları yapılmakta; ancak bunlar, daha çok eğer teknik özelliklerle sınırlandırılmamışsa; kullanıcıların görgü ve görgüyle ilişkilendirilen, ahlaki, dini duyarlılıklarıyla; o anda kullanırken şekillendirilmektedir. Bu da hem görgülü bir düzenin temellenmesi için fırsat hem de her şeyin tamamen kullanıcıya, o kişinin görgüsüne bağlı olduğundan; kullanıcılar dikkat etmezlerse; görgüsüzlüğün egemen olabileceği boş bir alandır; çünkü; diğer kuralları izleyen mekanizmalar yapı itibariyle burada yoktur. Kişinin sınırsız özgürlüğü ve kişinin sınırının kendisinin çizdiği bir alan, fırsat ve tehditleri birlikte barındırmaktadır.

E-Posta ve Görgü Kurallarına İlişkin Konular

İnternet ve ona bağlı olarak hızla gelişen, sosyal ağlardaki iletişimdeki, görgü kuralları ve protokol ile ilgili, dikkat çekici noktaları, daha köklü olduğu için, e-posta alımı, gönderimi özelinde açıklanmaktadır.

  • E-postalarınızı düzenleyiniz
  • Mutlaka konu satırı ekleyiniz
  • İnternet dilindeki kuralları öğreniniz
  • Kısaltma kullanmaktan kaçınınız
  • Kişi/adres bölümlerindeki özel kuralları uygulayınız
  • Çok renkli ve göz yoran sayfa düzeni, kullanmayınız.
  • Size gönderilen bir e-postada, sizden talep edileni, o anda yapamayacaksanız, meşgulseniz; iletiyi okuduğunuzu ve özrünüzü belirten bir yanıt göndermeyi ihmal etmeyiniz.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.