Açıköğretim Ders Notları

Genel Dilbilim 1 Dersi 6. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Genel Dilbilim 1 Dersi 6. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Biçimbilim-Iıı: Çekimsel Biçimbilim

Sözcük Sınıflandırma

Bir sözcük sınıfı, ( sözlüksel ulam veya sözcük türü de denir ), kendisinin ayırt edici özelliklerini paylaşan sözcüklerden oluşur. Her sınıf için merkez ve merkez dışı üyelerin olabileceği, sınıflandırmanın mutlak değil dereceli olduğunu gösterir. Bu bağlamda, merkez üyeler sınıfın tüm özelliklerini taşıyan, merkez dışı üyeler ise kimi zaman merkez üyeler gibi hareket edemeyen sözcüklerdir. Sözcük sınıflarına ilişkin, aynı sözcüğün farklı sözcük sınıflarına atanabilirliği söz konusudur. Örneğin ara sözcüğü bağlam içerisinde ad, sıfat, zarf ve ilgeç olarak sınıflandırılabilir.

Her sözcük sınıfının ayırıcı özelliklerinin tümünü taşıyan üyesi, o sınıfı temsil etme niteliği yüksek olan merkez üyedir. Merkez dışı üye ise temsil niteliği düşük olan üyedir.

Sınıflandırma ölçütleri : Sözcük sınıflandırmalarında üç ölçüte değinilir: Biçimbilimsel ölçüt, dağılımsal ölçüt ve anlamsal ölçüt. Anlamsal sınıflandırmalarda adlar kişi, yer ve nesnelere işaret eden sözcükler olarak tanımlanmaktadır. Biçimbilimsel ölçüt, sözcükleri aldıkları ekleri gözeterek sınıflandırır. Dağılımsal ölçüt ise, sözcükleri öbek ve tümce içindeki dağılımlarını gözeterek sınıflandırır. Buna göre, bir bağlam içinde aynı konumda kullanılabilen sözcükler aynı sözcük sınıfının üyeleri olarak kabul edilir. Nesnel sınıflandırılmalarda, dağılımsal ölçüt, sözcükleri tümce ve öbek içinde sıralanışlarına ve yüklendikleri işlevlere göre, biçimbilimsel ölçüt ise, bunların içyapısındaki eklerin kullanılma olasılıklarına göre sınıflandırmak için kullanılır.

Çekim , bir dilde sözlükbirimlere bulundukları sözdizimsel konuma uygun bir biçim vermek üzere çekim ekleriyle gerçekleştirilen ve bitiminde de bir dizi sözcükbiçim üreten bir süreçtir.

Sözcük sınıfları : Dildeki her bir sözcük en az bir sözcük sınıfına atanır ve bu da o sözcüğün daha büyük dil yapıları içindeki görevlerini ve aynı sözcük sınıfı içindeki diğer sözcüklerle olan benzerliklerini belirler. Sözcükler, sözlüksel (içerik) ve dilbilgisel (işlevsel) olmak üzere iki gruba ayrılır. İçerik sözcükleri sözcelerin iletişimsel değerini ve etkisini artıran, biçimleri girdikleri çekimler sebebiyle değişken olan anlamlı sözcüklerdir. Bu sözcüklerin oluşturduğu sınıflar, yeni üye katılımına elverişli olduğu için üretken açık kümelerdir . Tipik örnekleri ad, eylem, sıfat ve belirteçlerdir. Bunların arasında, adlar ve eylemler bütün dillerde birincil (major) sözlüksel sınıflardır. İşlevsel (görevli) sözcükler sözcelere anlamsal katkılarda bulunmazlar ve bu yüzden bir iletişimsel değer taşımazlar. Bunun yerine tümce parçaları arasında ilişkiler kurarak bazı dilbilgisel görevleri yerine getirirler. Çoğunluğu çekim almayan bu sözcüklerin değişken biçimleri yoktur ve oluşturdukları sınıflar yeni üye katılımına elverişli olmadığı için kapalı kümelerdir . İkincil (minor) sözcük sınıfları olarak da adlandırılırlar.

Tipik örnekleri adıl, ilgeç, bağlaç ve belirleyicilerdir. Açık küme , üye sayısı fazla olan ve kolaylıkla yeni üyeler kabul eden, kapalı küme ise çok nadiren yeni ögeler kabul eden ve üye sayısı sınırlı ya da değişmez olan bir sözcük sınıfıdır.

Açık Küme Sözcükleri: Ad

Adlar, çekimsel ölçüte göre sayı, cins ve durum çekimlerine giren sözcükler olarak sınıflandırılırlar. Dağılımsal ölçüte göre ise, eylemlerin temel üyesi olarak ad öbeklerinin başı olurlar ve bazen de eylem öbekleri içinde yüklemcil olarak işlev görürler. Anlamsal ölçüte göre de kişi, yer ve nesneleri, yanı sıra da soyut kavramları gösteren sözcüklerdir.

Adsıl çekim , ad ve ad soylu sözcüklerin taşıdığı, durum, sayı, cins bilgisini kodlayan bir dilbilgisel ulamdır.

Sayı : Adların niceliğini, tekil, çoğul, ikil, üçül gibi karşıtlıklar etrafında kodlayan dilbilgisel ulamdır. Bazı dillerde sayı çekiminde tekil-çoğul karşıtlığının yanı sıra ‘iki adet’ anlamı taşıyan ikil ve ‘üç adet’ anlamı taşıyan, üçül karşıtlıkları da kullanılır. Dillerde sayı bilgisi tipik olarak çekim ekleriyle kodlanmakla birlikte bundan sapmalar da olabilir (S:126, Tablo 6.2).

Cins : Adın eril-dişil-yansız, canlı-cansız, insan-hayvan gibi özellikleri temelinde niteleyicileriyle uyum gerektiren bir ulamdır. Yaygınlıkla kullanılan türleri, cinsiyete bağlı olarak eril-dişil-yansız; canlı olup olmamalarına bağlı olarak canlı-cansız, insan-hayvan karşıtlıklarını kodlayan çekimdir. Uyum kodlamasını tipik olarak niteleyiciler taşır. Bu sınıflandırmalar Kuzey Kafkasya dillerinden Bagvalal (göndergesi insan ve erkek olan eril, insan ve kadın olan dişil, bunların dışında kalanlar işe yansız olarak nitelendirilir) ve birçok Avrupa dillerinde olduğu gibi anlamsal temellendirmelere dayandırılır. İspanyolca, Fransızca, Portekizce ve İtalyanca gibi bazı Av rupa dillerinde ise bu ayırım her zaman doğal cinse göre belirlenmez. Belirleme koşulu çoğunlukla nedensizlik ilkesine göre gerçekleşmektedir. Türkçe ve İngilizcede doğal cinsi yansıtan sözlüksel biçimler ( kadın-erkek, horoz-tavuk ) ve cinsiyeti kodlayan türetim ekleriyle yapılan türemiş sözcükler ( waiter ‘garson’, waitress ‘kadın garson, host ‘ev sahibi’, hostess ‘kadın ev sahibi’) dışında dilbilgisel cins ulamı yoktur.

Durum : Durum , bir adın tümce içinde bağımlı olduğu baş işlevini üstlenmiş öğe ile ilişkisini gösteren bir çekimsel süreçtir. Tümce düzeyinde, adın eylemle, öbek düzeyinde bir başka adla ya da ilgeçle ilişkisini belirler. Dilbilgisel durum , sözdizimsel özellikler taşır ve adın konumuna göre bağımlı olduğu ögeden aldığı çekim türünü gösterir. Eğik durum ise anlamsal özellikler taşır.

  • Dilbilgisel durum : Özne, nesne ve dolaylı tümleç olmak üzere temel dilbilgisel işlevleri yerine getiren adları belirlemek üzere kullanılır. Dünya dillerinde özne ve nesne belirleme biçimlerinden en yaygın olanları yalın-belirtme ve özegeçişli-yalın sistemleridir (S:127, Tablo 6.3). Temel dilbilgisel konumlardan üçüncüsünü oluşturan dolaylı tümleç konumundaki adlar, İngilizce gibi dillerde ilgeçlerle, Türkçe gibi dillerde ise durum ekleriyle gösterilirler. Dilbilgisel durumlardan bir diğeri tamlayan durumudur. İki ad arasında ilişki kurmak üzere kullanıldığında, temel işlevi iyelik bildirmek olan bu ek, başka anlamsal ilişkileri de gösterebilir.
  • Eğik durum : Eğik durumlar, bir tümce içinde özne, nesne ve dolaylı tümleç dışındaki adların eylemlerle anlamsal bağını gösteren durumlardır. Dilbilgisel durum ekleri, zaman zaman eğik durum işlevini yerine getirmek üzere de kullanılabilmektedir. Örneğin, Türkçede denize gittik tümcesindeki deniz adı üzerindeki -e durum eki gitmek eyleminin gösterdiği oluşun hedefini göstermektedir. Denizde yüzdük, denizden geldik tümcelerindeki -de ve -den durum ekleri de eylemlerinin gösterdiği hareketin yeri ve kaynağını belirtmek için kullanılmıştır. Eğik durumların bu yer/yön bildirme işlevleri genişletilerek zaman ve yararlanan bilgisi aktarımlarında da kullanılır: saat iki-de (zaman) uyudu, annem-e (yararlanan) temizlik yaptı . Araç durumu ve parçacıl durum diğer eğik anlamlar taşıyan durumlardır. Sırasıyla, eylemin gösterdiği işin hangi araçla/yolla yapıldığını ( şiş-le örülüyor, tükenmez kalem-le yazıyor ) ve ‘AD’ın bir kısmı’ anlamını ( pasta-dan yedi, sınıftan biri ) kodlamaktadırlar.

Uyum : Uyum , tümcede iki ögenin taşıdığı yapısal ve anlamsal özellikler arasındaki uyuşmayı gösteren bir ulamdır. Adsıl uyum, adlarda sahiplik/iyelik ilişkisini gösteren iyelik ekleri biçiminde ortaya çıkar. İyelik (adsıl uyum), tamlanan adın tamlayan adla kişi ve sayı uyumunu sağlayan ulamdır (S:129, Tablo 6.5).

Açık Küme Sözcükleri: Eylem

Eylemler de, biçimbilimsel özelliklerine göre ayrı bir sınıf oluştururlar. Dağılımsal ölçüte göre, eylem öbeklerinin başı olarak işlev görürler. Anlamsal ölçüte göre, eylemler çoğunlukla hareket, süreç ve durum bildiren sözcüklerdir. Ancak, anlamsal özellikleri bakımından sınıflandırmanın ortaya çıkardığı belirsizlik vardır.

Eylemcil çekim eylem kök ve gövdesinin taşıdığı zaman, görünüm, kip, olumsuzluk ve kişi, sayı, cins belirten uyum bilgisini kodlayan bir dilbilgisel ulamdır.

Zaman : Dilbilgisel zaman , eylemin belirttiği hareket, olay ya da oluşun evrensel zamanda konumlandırılmasını gösteren bir ulamdır. Eylem zamanının dilbilgiselleşmesi olarak da tanımlanır. İngilizce ve Türkçe’yi de içine alan birçok dilde geçmiş-geçmiş dışı karşıtlığını kullanan iki değerli zaman sistemleri görülmektedir. Bu dillerde geçmiş ulamı ‘dünü’, geçmiş dışı ulamı ‘bugün’ ve ‘yarını’ gösterecek biçimde kullanılır (S:132, Tablo 6.7). Bazı dillerde de bu ikili bölümleme gelecek-gelecek dışı karşıtlığını kullanır. Bu sistemlerde bugün ve dün aynı belirticiyle, yarın ise farklı bir belirticiyle gösterilir. Birçok Amerika ve Avustralya yerli dilinde kullanılan bu bölümleme gerçekle gerçek olmayanı ayırt etme işlevini yerine getiren kip bilgisini önceleyen ve zamanı buna göre bölümleyen bir bakışı yansıtır. Buna göre ‘bugün’ ve ‘dün’ yaşanmıştır, bu yüzden olgusaldır ve birlikte sınıflandırılmalıdır. Oysa ‘yarın’ daha yaşanmamıştır, olgusal değildir ve birinci grupla karşıtlık ilişkisi içindedir. Yalın zaman gönderim noktası konuşma anı olan, görece zaman ise gönderim zamanı konuşma anından önce ya da sonra başka bir eylemin zamanı olan ulamdır.

Görünüş : Görünüş , eylem süreminin iç düzenlemesini gösteren bir dilbilgisel ulamdır. Eylemin iki farklı görüş noktasından aktarılmasına olanak sağlayan bu ulam, bitmişlik-bitmemişlik adı altında iki ana grupta incelenen dilbilgisel görünüş ulamıdır. Bitmişlik , durum ya da olayların bütünlüğünü, bir kez olduğunu ve tamlığını; bitmemişlik ise durum ya da olayların parçalandığını ve yalnızca bir bölümünün devam etmekte ya da sık sık yinelenmekte olduğunu gösteren bakış açısının dilbilgisel karşılığıdır. Bitmemişlik görüntüsünün bu iki alt ulamı sırasıyla ilerlemeli görünüş ve alışkanlık görünüşü olarak adlandırılır. Bu bağlamda, olayların ya da durumların ele alınmasında başvurulan ve çoğu dilde eylem çekim ekleriyle gösterilen bu ayırımların nesnel bir dayanağı yoktur. Tamamlık , geçmişin bugündeki izleriyle ilgili bir ulamdır. Sonuçlu tamamlık bugünkü bir durumun geçmiş bir olayın sonucu olduğunu, deneyimsel tamamlık bir durumun geçmişte deneyimlendiğini gösterir. Türkçede uygun belirteçlerle birlikte -DI biçimbirimi bu işlevi yerine getirir. Tümel tamamlık eylemin geçmişte başlayıp bugüne kadar gelmiş olduğunu belirtir. Türkçede -(I)yor biçimbirimi ve yine uygun belirteçler eşliğinde geçmişte başlayıp şimdiye kadar gelen durumları gösterir. Yakın geçmiş tamamlık ise eylemin yakında gerçekleştiğini vurgular. Türkçede de bu ulam, yeni, şimdi, yakında, henüz gibi belirteçler eşliğinde -DI eki ile kullanım alanı bulur.

Kip : Kip konuşucunun eylemin gerçekliği ya da gerçekleştirilmesine ilişkin düşünce ve tutumunu yansıtan bir dilbilgisel ulamdır. Eylem dünyası dış dünya ile örtüştüğünde eylem gerçek, başkalaştığında ise gerçek dışı olarak sınıflandırılır. Kipler, bilgisellik kipi ve yükümlülük kipi olarak iki ana anlamsal sınıfı kapsar.

  1. kipi : Aktarılan olayların gerçekliğine ilişkin konuşmacıdaki kesinlik algısının derecesini aktaran kip bilgisellik kipi olarak adlandırılır. Olay ya da durumların gerçekliğinin bir kaynağa göre değerlendirilmesi de bilgisellik kipinin alt ulamı olan kanıtlanabilirlik altında incelenir. Doğrudan ve dolaylı kanıtlanabilirlik, dile sırasıyla birinci el ve ikinci el bilgi aktarımı biçiminde yansır. Bilgisellik kipi kaynağa dayalı olmayan aktarımlar yapmak için kullanıldığında mantıksal gereklilik ve olasılık kiplerini dile yansıtır. Mars’ta hayat olmalı tümcesinde, olmak eylemine eklenerek kullanılan – mAlI biçimbirimi böyle bir işlev üstlenmiştir. Bazen de aktarılan önerme bütün olası dünyalardan yalnızca birine ait olabilir. Böyle durumlarda da olasılık kipi ifadesini bulur. Mars’ta hayat ol-abil-ir tümcesindeki olasılık bildiren -(y)Abil ve beraberindeki -(A/I)r eki konuşucunun önermenin doğruluğuna ilişkin tutumunun daha zayıflamış olduğunu göstermektedir.
  2. Yükümlülük kipi: Bilgisellik kipi önermelerin olasılığı ve gerekliliği ile konuşmacı tarafından dinleyiciye yüklenen yükümlülük kipi ise eylemlerin olasılığı ve gerekliliği ile ilgilidir. Yükümlülük kipi, yaptırım gücü olan bir kaynaktan çıkışlıdır. Bir konuşucunun yaptırımını kabul ettiği bir kurum; kişi; yasal, ahlaki, sosyal bir kural; ya da daha öznel içsel bir itki sebebiyle belli bir biçimde tutum takındığı durumların dildeki ifadesidir. Zorunluluk ve izin alt ulamlarının yanı sıra niyet, istek, gönüllükle de bağlantısı vardır (S:137, Tablo 6.10).

Kip anlatımı gerçek dünyada olmayan ve belki de hiç olmayacak olan olay ve durumları ifade etmemizi sağlar. Bilgisellik kipi erişilebilir kanıtlara dayalı çıkarımların gerekliliği ve olasılığından, yükümlülük kipi kılıcıların eylemlerinin gerekliliği ve olasılığından söz eder. Gerçek dünya eylemleri ise özne-odaklı devinimsel kip tarafından kodlanır.

Çatı : Eylemin gerçekleşmesinde bir takım işlevleri bulunan katılımcıların eylemle ilişkisini belirleyen bir süreçtir. Çatı anlamıyla donatılan eylemler, yalın biçimleriyle etken-edilgen, etken-işteş, etken-dönüşlü ve etken-ettirgen karşıtlığını yansıtırlar.

Yüklemin belirttiği işin özne tarafından yapıldığını gösteren, ek almamış, yalın eylemler etken çatıyı oluştururlar. Edilgen çatı geçişli bir eylemin nesne görevindeki tümleç veya tümleçlerinin, özne konumuna geçmesi ve bu işlemin de eylemin yapısı üzerinde bazı dilsel değişiklerle yol açmasıyla kendini gösteren bir süreçtir. Edilgen çatı iki başlık altında sınıflandırılır:

  • Geçişli eylemlerle yapılan ve öznesinin bir göndergesi olan edenli edilgen.
  • Geçişsiz eylemlerle yapılan ancak öznesinin göndergesi olmayan edensiz (kişisiz) edilgen.

İşteşlik, geçişli bir eylemin ögelerinin birbirlerini etkilemesiyle bunlara hem eylemi yapan hem de eyleme maruz kalan özelliği yükleyen bir ulamdır. Eylem katılımcılarının aynı hareketi karşılıklı olarak biri birlerine aktarması, etken tümcenin özne ve nesnesinin işteş yapıda tek bir özneye indirgenmesi biçiminde dile yansır. İşteş çatı, eylemin temel üyelerini azaltan, öznelerinin karşılıklı ya da toplu hareketini kodlayan bir süreçtir.

Dönüşlü çatı, eylemin temel üyelerini azaltan, öznesi ve nesnesi özdeş olan eylemleri kodlayan bir süreçtir. Tıpkı edilgen çatı gibi dönüşlü çatı da genellikle tümleç alan geçişli eylemlerle kullanılır. Eylem özne tarafından nesneye aktarılır.

Ettirgen çatı diğer çatı ulamlarından farklı olarak eylemin temel üye sayısını artıran bir süreçtir. Türkçede -DIR, -t, – It, -Ir, -Ar biçimbirimleriyle kodlanır. Ettirgen çatı, eylemin temel üyelerini artıran, sebep olma, yardım etme ve izin verme temel anlamlarını gerekirse yinelemeli olarak kodlayan bir süreçtir.

Uyum : Bir ögenin dilbilgisel ulam özelliklerinin bir başka ögeyi biçimbilimsel olarak etkilemesi durumudur. Tümcede iki ögenin taşıdığı yapısal ve anlamsal özellikler arasındaki uyuşmayı gösterir (S:144, Tablo 6.14).

Olumsuzluk : Tümcenin anlamının tümünü ya da bir bölümünü yadsımayı anlatan süreçtir. Olumsuzluk ögelerinin biçimi ve kapsamı diller arası ve dil içi değişiklikler gösterir.

Açık Küme Sözcükleri: Sıfat ve Belirteç

Sıfatlar : Bazı dillerde niteledikleri adlarla uyum ilişkisine giren, çoğu dilde de derecelendirme çekimi alan açık küme sözcükleridir. Sıfatlar, ad ve eylemlere göre daha sınırlı sayıda çekime girerler. Türkçede ise çekim eki almazlar. Dünya dillerinde rastlanan en belirgin niteleyici çekim ulamı derecelendirme içeren karşılaştırma sürecidir. Bu çekim, geleneksel olarak yalın-üstün-daha üstün karşıtlıklarını kodlar. Dilbilgisel ve dağılımsal ölçüte göre ise, ad öbekleri içinde adın niteleyicisi: [ büyük] oda, [kare] oda, [mavi] oda, [eski] oda, [acı] biber, [burcu] koku, [kalın] kumaş, [güzel] oda ; eylem öbekleri içinde de yüklemcil olarak işlev görürler: oda [büyük], oda [kare], oda [mavi], oda [eski], biber [acı], koku [burcu], kumaş [kalın], oda [güzel]. Bunların eylemcil konumda koşaçlı (ekeylem) kullanımları, Türkçedeki gibi seçime bağlıyken, İngilizcedeki gibi zorunlu The room is big ‘oda büyük-tür’, Filipinlerde konuşulan İlocano’da oldu ğu gibi zorunlu değildir. Anlamsal ölçüte göre de sıfatlar, boyut, şekil, renk, yaş, tat, koku, doku, nitelik gibi derecelendirilebilir özellikleri belirten sözcüklerdir.

Belirteçler : Derecelenme özellikleri bakımından sıfatlara benzeyen açık küme sözcükleridir. Tümce, eylem, eylem öbeği, sıfat ve belirteçleri nitelerler. Anlamları niteledikleri kuruculara göre değişim gösterir. Tümceleri niteleyen belirteçler (maalesef, iyi ki, belki, açıkçası), genellikle konuşucunun olay hakkında tutumunu yansıtır.

Kapalı Küme Sözcükleri

Kapalı kümeler, sınırlı üye barındıran, üyelerinin pek çoğu çekime girmeyen, üye sayıları ve üyeleri kişiden kişiye ve zamandan zamana değişmeyen sınıflardır. Bağlaç, ilgeç, belirleyici ve adıllardan oluşurlar.

Bağlaçlar : Sözdizimsel olarak eşdeğer konumda olan kurucuları sıralayan sözcüklerdir. Türkçedeki bazı örnekleri ve, ile, ama, hem … hem de, ya … ya da olan sıralama bağlaçları, çekime girmedikleri için farklı sözcük biçimleri de yoktur.

İlgeçler : İlgeçler yalnız başlarına kullanılmayan, tümleç alan, tümleçleriyle eylem arasında ilgi kuran ve anlamları bu ilgiye göre belirlenen sözcüklerdir. Önilgeçler tümleçlerinin önünde: ( İngilizce: for you, to you, from you ), sonilgeçler ise ardında yer alır: ( Türkçe: senin için , sana göre , senin gibi ).

Belirleyiciler : Belirleyiciler şu ulamları içerir: tanımlıklar ( Türkçe bir, İngilizce a/n, the gibi ), gösterimsel belirleyiciler ( Türkçe bu, şu, o, benim, senin onun; İngilizce this ‘bu’, that ‘şu’, my ‘benim’, your ‘senin’, his/her ‘onun’, gibi ), niceleyiciler ( biraz, birkaç, bazı, her, bütün gibi .)

Adıllar : En yalın tanımıyla ad yerine geçebilen sözcükler olan adıllar, ad gibi işlev gördüklerinden adsıl çekimlere girerler (S:149, Tablo 6.15). Adlar tümcelerin konularını, eylemler de bu konulara ilişkin yorumları yansıtan parçalarıdır. Varlıkları göstermek için kullanılan adlar, bunu yaparken de onların sayıları (tekil-çoğul), bir takım özellikleri (eril-dişil-yansız, canlı-cansız, insan-hayvan) ve nasıl bir hareket içinde oldukları (eylemi yapan, eylemden etkilenen, eylemi birisi için yapan, bir yere giden, bir yerden gelen vb) bilgisini de verir. İşte bütün bunlar sayı, cins, durum olarak sınıflandırdığımız adsıl çekimlerle yapılır ve bir sözcüğün ad olarak sınıflandırılmasının biçimbilimsel ölçütlerini yansıtır.

Eylemler konuşmanın konusunu oluşturan adlara ilişkin bir yorum yapmak üzere kullanıldıklarından, adın hareketi ya da oluşuna dair bilgiler verir: zamanı (zaman), nasıl gerçekleştiği (görünüş: hareketli mi, durağan mı, bitti mi, ortasın da mı vb.), yalnız mı, başka kişiler ya da nesneler beraberinde mi (çatı: geçişli-geçişsiz), yorumun güvenilirliği (kip: olgusal, tahmin, olasılık, vb.), eylemin kaç kişi ve hangi kişiler tarafından yapıldığı (uyum).

Sözcük Sınıflandırma

Bir sözcük sınıfı, ( sözlüksel ulam veya sözcük türü de denir ), kendisinin ayırt edici özelliklerini paylaşan sözcüklerden oluşur. Her sınıf için merkez ve merkez dışı üyelerin olabileceği, sınıflandırmanın mutlak değil dereceli olduğunu gösterir. Bu bağlamda, merkez üyeler sınıfın tüm özelliklerini taşıyan, merkez dışı üyeler ise kimi zaman merkez üyeler gibi hareket edemeyen sözcüklerdir. Sözcük sınıflarına ilişkin, aynı sözcüğün farklı sözcük sınıflarına atanabilirliği söz konusudur. Örneğin ara sözcüğü bağlam içerisinde ad, sıfat, zarf ve ilgeç olarak sınıflandırılabilir.

Her sözcük sınıfının ayırıcı özelliklerinin tümünü taşıyan üyesi, o sınıfı temsil etme niteliği yüksek olan merkez üyedir. Merkez dışı üye ise temsil niteliği düşük olan üyedir.

Sınıflandırma ölçütleri : Sözcük sınıflandırmalarında üç ölçüte değinilir: Biçimbilimsel ölçüt, dağılımsal ölçüt ve anlamsal ölçüt. Anlamsal sınıflandırmalarda adlar kişi, yer ve nesnelere işaret eden sözcükler olarak tanımlanmaktadır. Biçimbilimsel ölçüt, sözcükleri aldıkları ekleri gözeterek sınıflandırır. Dağılımsal ölçüt ise, sözcükleri öbek ve tümce içindeki dağılımlarını gözeterek sınıflandırır. Buna göre, bir bağlam içinde aynı konumda kullanılabilen sözcükler aynı sözcük sınıfının üyeleri olarak kabul edilir. Nesnel sınıflandırılmalarda, dağılımsal ölçüt, sözcükleri tümce ve öbek içinde sıralanışlarına ve yüklendikleri işlevlere göre, biçimbilimsel ölçüt ise, bunların içyapısındaki eklerin kullanılma olasılıklarına göre sınıflandırmak için kullanılır.

Çekim , bir dilde sözlükbirimlere bulundukları sözdizimsel konuma uygun bir biçim vermek üzere çekim ekleriyle gerçekleştirilen ve bitiminde de bir dizi sözcükbiçim üreten bir süreçtir.

Sözcük sınıfları : Dildeki her bir sözcük en az bir sözcük sınıfına atanır ve bu da o sözcüğün daha büyük dil yapıları içindeki görevlerini ve aynı sözcük sınıfı içindeki diğer sözcüklerle olan benzerliklerini belirler. Sözcükler, sözlüksel (içerik) ve dilbilgisel (işlevsel) olmak üzere iki gruba ayrılır. İçerik sözcükleri sözcelerin iletişimsel değerini ve etkisini artıran, biçimleri girdikleri çekimler sebebiyle değişken olan anlamlı sözcüklerdir. Bu sözcüklerin oluşturduğu sınıflar, yeni üye katılımına elverişli olduğu için üretken açık kümelerdir . Tipik örnekleri ad, eylem, sıfat ve belirteçlerdir. Bunların arasında, adlar ve eylemler bütün dillerde birincil (major) sözlüksel sınıflardır. İşlevsel (görevli) sözcükler sözcelere anlamsal katkılarda bulunmazlar ve bu yüzden bir iletişimsel değer taşımazlar. Bunun yerine tümce parçaları arasında ilişkiler kurarak bazı dilbilgisel görevleri yerine getirirler. Çoğunluğu çekim almayan bu sözcüklerin değişken biçimleri yoktur ve oluşturdukları sınıflar yeni üye katılımına elverişli olmadığı için kapalı kümelerdir . İkincil (minor) sözcük sınıfları olarak da adlandırılırlar.

Tipik örnekleri adıl, ilgeç, bağlaç ve belirleyicilerdir. Açık küme , üye sayısı fazla olan ve kolaylıkla yeni üyeler kabul eden, kapalı küme ise çok nadiren yeni ögeler kabul eden ve üye sayısı sınırlı ya da değişmez olan bir sözcük sınıfıdır.

Açık Küme Sözcükleri: Ad

Adlar, çekimsel ölçüte göre sayı, cins ve durum çekimlerine giren sözcükler olarak sınıflandırılırlar. Dağılımsal ölçüte göre ise, eylemlerin temel üyesi olarak ad öbeklerinin başı olurlar ve bazen de eylem öbekleri içinde yüklemcil olarak işlev görürler. Anlamsal ölçüte göre de kişi, yer ve nesneleri, yanı sıra da soyut kavramları gösteren sözcüklerdir.

Adsıl çekim , ad ve ad soylu sözcüklerin taşıdığı, durum, sayı, cins bilgisini kodlayan bir dilbilgisel ulamdır.

Sayı : Adların niceliğini, tekil, çoğul, ikil, üçül gibi karşıtlıklar etrafında kodlayan dilbilgisel ulamdır. Bazı dillerde sayı çekiminde tekil-çoğul karşıtlığının yanı sıra ‘iki adet’ anlamı taşıyan ikil ve ‘üç adet’ anlamı taşıyan, üçül karşıtlıkları da kullanılır. Dillerde sayı bilgisi tipik olarak çekim ekleriyle kodlanmakla birlikte bundan sapmalar da olabilir (S:126, Tablo 6.2).

Cins : Adın eril-dişil-yansız, canlı-cansız, insan-hayvan gibi özellikleri temelinde niteleyicileriyle uyum gerektiren bir ulamdır. Yaygınlıkla kullanılan türleri, cinsiyete bağlı olarak eril-dişil-yansız; canlı olup olmamalarına bağlı olarak canlı-cansız, insan-hayvan karşıtlıklarını kodlayan çekimdir. Uyum kodlamasını tipik olarak niteleyiciler taşır. Bu sınıflandırmalar Kuzey Kafkasya dillerinden Bagvalal (göndergesi insan ve erkek olan eril, insan ve kadın olan dişil, bunların dışında kalanlar işe yansız olarak nitelendirilir) ve birçok Avrupa dillerinde olduğu gibi anlamsal temellendirmelere dayandırılır. İspanyolca, Fransızca, Portekizce ve İtalyanca gibi bazı Av rupa dillerinde ise bu ayırım her zaman doğal cinse göre belirlenmez. Belirleme koşulu çoğunlukla nedensizlik ilkesine göre gerçekleşmektedir. Türkçe ve İngilizcede doğal cinsi yansıtan sözlüksel biçimler ( kadın-erkek, horoz-tavuk ) ve cinsiyeti kodlayan türetim ekleriyle yapılan türemiş sözcükler ( waiter ‘garson’, waitress ‘kadın garson, host ‘ev sahibi’, hostess ‘kadın ev sahibi’) dışında dilbilgisel cins ulamı yoktur.

Durum : Durum , bir adın tümce içinde bağımlı olduğu baş işlevini üstlenmiş öğe ile ilişkisini gösteren bir çekimsel süreçtir. Tümce düzeyinde, adın eylemle, öbek düzeyinde bir başka adla ya da ilgeçle ilişkisini belirler. Dilbilgisel durum , sözdizimsel özellikler taşır ve adın konumuna göre bağımlı olduğu ögeden aldığı çekim türünü gösterir. Eğik durum ise anlamsal özellikler taşır.

  • Dilbilgisel durum : Özne, nesne ve dolaylı tümleç olmak üzere temel dilbilgisel işlevleri yerine getiren adları belirlemek üzere kullanılır. Dünya dillerinde özne ve nesne belirleme biçimlerinden en yaygın olanları yalın-belirtme ve özegeçişli-yalın sistemleridir (S:127, Tablo 6.3). Temel dilbilgisel konumlardan üçüncüsünü oluşturan dolaylı tümleç konumundaki adlar, İngilizce gibi dillerde ilgeçlerle, Türkçe gibi dillerde ise durum ekleriyle gösterilirler. Dilbilgisel durumlardan bir diğeri tamlayan durumudur. İki ad arasında ilişki kurmak üzere kullanıldığında, temel işlevi iyelik bildirmek olan bu ek, başka anlamsal ilişkileri de gösterebilir.
  • Eğik durum : Eğik durumlar, bir tümce içinde özne, nesne ve dolaylı tümleç dışındaki adların eylemlerle anlamsal bağını gösteren durumlardır. Dilbilgisel durum ekleri, zaman zaman eğik durum işlevini yerine getirmek üzere de kullanılabilmektedir. Örneğin, Türkçede denize gittik tümcesindeki deniz adı üzerindeki -e durum eki gitmek eyleminin gösterdiği oluşun hedefini göstermektedir. Denizde yüzdük, denizden geldik tümcelerindeki -de ve -den durum ekleri de eylemlerinin gösterdiği hareketin yeri ve kaynağını belirtmek için kullanılmıştır. Eğik durumların bu yer/yön bildirme işlevleri genişletilerek zaman ve yararlanan bilgisi aktarımlarında da kullanılır: saat iki-de (zaman) uyudu, annem-e (yararlanan) temizlik yaptı . Araç durumu ve parçacıl durum diğer eğik anlamlar taşıyan durumlardır. Sırasıyla, eylemin gösterdiği işin hangi araçla/yolla yapıldığını ( şiş-le örülüyor, tükenmez kalem-le yazıyor ) ve ‘AD’ın bir kısmı’ anlamını ( pasta-dan yedi, sınıftan biri ) kodlamaktadırlar.

Uyum : Uyum , tümcede iki ögenin taşıdığı yapısal ve anlamsal özellikler arasındaki uyuşmayı gösteren bir ulamdır. Adsıl uyum, adlarda sahiplik/iyelik ilişkisini gösteren iyelik ekleri biçiminde ortaya çıkar. İyelik (adsıl uyum), tamlanan adın tamlayan adla kişi ve sayı uyumunu sağlayan ulamdır (S:129, Tablo 6.5).

Açık Küme Sözcükleri: Eylem

Eylemler de, biçimbilimsel özelliklerine göre ayrı bir sınıf oluştururlar. Dağılımsal ölçüte göre, eylem öbeklerinin başı olarak işlev görürler. Anlamsal ölçüte göre, eylemler çoğunlukla hareket, süreç ve durum bildiren sözcüklerdir. Ancak, anlamsal özellikleri bakımından sınıflandırmanın ortaya çıkardığı belirsizlik vardır.

Eylemcil çekim eylem kök ve gövdesinin taşıdığı zaman, görünüm, kip, olumsuzluk ve kişi, sayı, cins belirten uyum bilgisini kodlayan bir dilbilgisel ulamdır.

Zaman : Dilbilgisel zaman , eylemin belirttiği hareket, olay ya da oluşun evrensel zamanda konumlandırılmasını gösteren bir ulamdır. Eylem zamanının dilbilgiselleşmesi olarak da tanımlanır. İngilizce ve Türkçe’yi de içine alan birçok dilde geçmiş-geçmiş dışı karşıtlığını kullanan iki değerli zaman sistemleri görülmektedir. Bu dillerde geçmiş ulamı ‘dünü’, geçmiş dışı ulamı ‘bugün’ ve ‘yarını’ gösterecek biçimde kullanılır (S:132, Tablo 6.7). Bazı dillerde de bu ikili bölümleme gelecek-gelecek dışı karşıtlığını kullanır. Bu sistemlerde bugün ve dün aynı belirticiyle, yarın ise farklı bir belirticiyle gösterilir. Birçok Amerika ve Avustralya yerli dilinde kullanılan bu bölümleme gerçekle gerçek olmayanı ayırt etme işlevini yerine getiren kip bilgisini önceleyen ve zamanı buna göre bölümleyen bir bakışı yansıtır. Buna göre ‘bugün’ ve ‘dün’ yaşanmıştır, bu yüzden olgusaldır ve birlikte sınıflandırılmalıdır. Oysa ‘yarın’ daha yaşanmamıştır, olgusal değildir ve birinci grupla karşıtlık ilişkisi içindedir. Yalın zaman gönderim noktası konuşma anı olan, görece zaman ise gönderim zamanı konuşma anından önce ya da sonra başka bir eylemin zamanı olan ulamdır.

Görünüş : Görünüş , eylem süreminin iç düzenlemesini gösteren bir dilbilgisel ulamdır. Eylemin iki farklı görüş noktasından aktarılmasına olanak sağlayan bu ulam, bitmişlik-bitmemişlik adı altında iki ana grupta incelenen dilbilgisel görünüş ulamıdır. Bitmişlik , durum ya da olayların bütünlüğünü, bir kez olduğunu ve tamlığını; bitmemişlik ise durum ya da olayların parçalandığını ve yalnızca bir bölümünün devam etmekte ya da sık sık yinelenmekte olduğunu gösteren bakış açısının dilbilgisel karşılığıdır. Bitmemişlik görüntüsünün bu iki alt ulamı sırasıyla ilerlemeli görünüş ve alışkanlık görünüşü olarak adlandırılır. Bu bağlamda, olayların ya da durumların ele alınmasında başvurulan ve çoğu dilde eylem çekim ekleriyle gösterilen bu ayırımların nesnel bir dayanağı yoktur. Tamamlık , geçmişin bugündeki izleriyle ilgili bir ulamdır. Sonuçlu tamamlık bugünkü bir durumun geçmiş bir olayın sonucu olduğunu, deneyimsel tamamlık bir durumun geçmişte deneyimlendiğini gösterir. Türkçede uygun belirteçlerle birlikte -DI biçimbirimi bu işlevi yerine getirir. Tümel tamamlık eylemin geçmişte başlayıp bugüne kadar gelmiş olduğunu belirtir. Türkçede -(I)yor biçimbirimi ve yine uygun belirteçler eşliğinde geçmişte başlayıp şimdiye kadar gelen durumları gösterir. Yakın geçmiş tamamlık ise eylemin yakında gerçekleştiğini vurgular. Türkçede de bu ulam, yeni, şimdi, yakında, henüz gibi belirteçler eşliğinde -DI eki ile kullanım alanı bulur.

Kip : Kip konuşucunun eylemin gerçekliği ya da gerçekleştirilmesine ilişkin düşünce ve tutumunu yansıtan bir dilbilgisel ulamdır. Eylem dünyası dış dünya ile örtüştüğünde eylem gerçek, başkalaştığında ise gerçek dışı olarak sınıflandırılır. Kipler, bilgisellik kipi ve yükümlülük kipi olarak iki ana anlamsal sınıfı kapsar.

  1. kipi : Aktarılan olayların gerçekliğine ilişkin konuşmacıdaki kesinlik algısının derecesini aktaran kip bilgisellik kipi olarak adlandırılır. Olay ya da durumların gerçekliğinin bir kaynağa göre değerlendirilmesi de bilgisellik kipinin alt ulamı olan kanıtlanabilirlik altında incelenir. Doğrudan ve dolaylı kanıtlanabilirlik, dile sırasıyla birinci el ve ikinci el bilgi aktarımı biçiminde yansır. Bilgisellik kipi kaynağa dayalı olmayan aktarımlar yapmak için kullanıldığında mantıksal gereklilik ve olasılık kiplerini dile yansıtır. Mars’ta hayat olmalı tümcesinde, olmak eylemine eklenerek kullanılan – mAlI biçimbirimi böyle bir işlev üstlenmiştir. Bazen de aktarılan önerme bütün olası dünyalardan yalnızca birine ait olabilir. Böyle durumlarda da olasılık kipi ifadesini bulur. Mars’ta hayat ol-abil-ir tümcesindeki olasılık bildiren -(y)Abil ve beraberindeki -(A/I)r eki konuşucunun önermenin doğruluğuna ilişkin tutumunun daha zayıflamış olduğunu göstermektedir.
  2. Yükümlülük kipi: Bilgisellik kipi önermelerin olasılığı ve gerekliliği ile konuşmacı tarafından dinleyiciye yüklenen yükümlülük kipi ise eylemlerin olasılığı ve gerekliliği ile ilgilidir. Yükümlülük kipi, yaptırım gücü olan bir kaynaktan çıkışlıdır. Bir konuşucunun yaptırımını kabul ettiği bir kurum; kişi; yasal, ahlaki, sosyal bir kural; ya da daha öznel içsel bir itki sebebiyle belli bir biçimde tutum takındığı durumların dildeki ifadesidir. Zorunluluk ve izin alt ulamlarının yanı sıra niyet, istek, gönüllükle de bağlantısı vardır (S:137, Tablo 6.10).

Kip anlatımı gerçek dünyada olmayan ve belki de hiç olmayacak olan olay ve durumları ifade etmemizi sağlar. Bilgisellik kipi erişilebilir kanıtlara dayalı çıkarımların gerekliliği ve olasılığından, yükümlülük kipi kılıcıların eylemlerinin gerekliliği ve olasılığından söz eder. Gerçek dünya eylemleri ise özne-odaklı devinimsel kip tarafından kodlanır.

Çatı : Eylemin gerçekleşmesinde bir takım işlevleri bulunan katılımcıların eylemle ilişkisini belirleyen bir süreçtir. Çatı anlamıyla donatılan eylemler, yalın biçimleriyle etken-edilgen, etken-işteş, etken-dönüşlü ve etken-ettirgen karşıtlığını yansıtırlar.

Yüklemin belirttiği işin özne tarafından yapıldığını gösteren, ek almamış, yalın eylemler etken çatıyı oluştururlar. Edilgen çatı geçişli bir eylemin nesne görevindeki tümleç veya tümleçlerinin, özne konumuna geçmesi ve bu işlemin de eylemin yapısı üzerinde bazı dilsel değişiklerle yol açmasıyla kendini gösteren bir süreçtir. Edilgen çatı iki başlık altında sınıflandırılır:

  • Geçişli eylemlerle yapılan ve öznesinin bir göndergesi olan edenli edilgen.
  • Geçişsiz eylemlerle yapılan ancak öznesinin göndergesi olmayan edensiz (kişisiz) edilgen.

İşteşlik, geçişli bir eylemin ögelerinin birbirlerini etkilemesiyle bunlara hem eylemi yapan hem de eyleme maruz kalan özelliği yükleyen bir ulamdır. Eylem katılımcılarının aynı hareketi karşılıklı olarak biri birlerine aktarması, etken tümcenin özne ve nesnesinin işteş yapıda tek bir özneye indirgenmesi biçiminde dile yansır. İşteş çatı, eylemin temel üyelerini azaltan, öznelerinin karşılıklı ya da toplu hareketini kodlayan bir süreçtir.

Dönüşlü çatı, eylemin temel üyelerini azaltan, öznesi ve nesnesi özdeş olan eylemleri kodlayan bir süreçtir. Tıpkı edilgen çatı gibi dönüşlü çatı da genellikle tümleç alan geçişli eylemlerle kullanılır. Eylem özne tarafından nesneye aktarılır.

Ettirgen çatı diğer çatı ulamlarından farklı olarak eylemin temel üye sayısını artıran bir süreçtir. Türkçede -DIR, -t, – It, -Ir, -Ar biçimbirimleriyle kodlanır. Ettirgen çatı, eylemin temel üyelerini artıran, sebep olma, yardım etme ve izin verme temel anlamlarını gerekirse yinelemeli olarak kodlayan bir süreçtir.

Uyum : Bir ögenin dilbilgisel ulam özelliklerinin bir başka ögeyi biçimbilimsel olarak etkilemesi durumudur. Tümcede iki ögenin taşıdığı yapısal ve anlamsal özellikler arasındaki uyuşmayı gösterir (S:144, Tablo 6.14).

Olumsuzluk : Tümcenin anlamının tümünü ya da bir bölümünü yadsımayı anlatan süreçtir. Olumsuzluk ögelerinin biçimi ve kapsamı diller arası ve dil içi değişiklikler gösterir.

Açık Küme Sözcükleri: Sıfat ve Belirteç

Sıfatlar : Bazı dillerde niteledikleri adlarla uyum ilişkisine giren, çoğu dilde de derecelendirme çekimi alan açık küme sözcükleridir. Sıfatlar, ad ve eylemlere göre daha sınırlı sayıda çekime girerler. Türkçede ise çekim eki almazlar. Dünya dillerinde rastlanan en belirgin niteleyici çekim ulamı derecelendirme içeren karşılaştırma sürecidir. Bu çekim, geleneksel olarak yalın-üstün-daha üstün karşıtlıklarını kodlar. Dilbilgisel ve dağılımsal ölçüte göre ise, ad öbekleri içinde adın niteleyicisi: [ büyük] oda, [kare] oda, [mavi] oda, [eski] oda, [acı] biber, [burcu] koku, [kalın] kumaş, [güzel] oda ; eylem öbekleri içinde de yüklemcil olarak işlev görürler: oda [büyük], oda [kare], oda [mavi], oda [eski], biber [acı], koku [burcu], kumaş [kalın], oda [güzel]. Bunların eylemcil konumda koşaçlı (ekeylem) kullanımları, Türkçedeki gibi seçime bağlıyken, İngilizcedeki gibi zorunlu The room is big ‘oda büyük-tür’, Filipinlerde konuşulan İlocano’da oldu ğu gibi zorunlu değildir. Anlamsal ölçüte göre de sıfatlar, boyut, şekil, renk, yaş, tat, koku, doku, nitelik gibi derecelendirilebilir özellikleri belirten sözcüklerdir.

Belirteçler : Derecelenme özellikleri bakımından sıfatlara benzeyen açık küme sözcükleridir. Tümce, eylem, eylem öbeği, sıfat ve belirteçleri nitelerler. Anlamları niteledikleri kuruculara göre değişim gösterir. Tümceleri niteleyen belirteçler (maalesef, iyi ki, belki, açıkçası), genellikle konuşucunun olay hakkında tutumunu yansıtır.

Kapalı Küme Sözcükleri

Kapalı kümeler, sınırlı üye barındıran, üyelerinin pek çoğu çekime girmeyen, üye sayıları ve üyeleri kişiden kişiye ve zamandan zamana değişmeyen sınıflardır. Bağlaç, ilgeç, belirleyici ve adıllardan oluşurlar.

Bağlaçlar : Sözdizimsel olarak eşdeğer konumda olan kurucuları sıralayan sözcüklerdir. Türkçedeki bazı örnekleri ve, ile, ama, hem … hem de, ya … ya da olan sıralama bağlaçları, çekime girmedikleri için farklı sözcük biçimleri de yoktur.

İlgeçler : İlgeçler yalnız başlarına kullanılmayan, tümleç alan, tümleçleriyle eylem arasında ilgi kuran ve anlamları bu ilgiye göre belirlenen sözcüklerdir. Önilgeçler tümleçlerinin önünde: ( İngilizce: for you, to you, from you ), sonilgeçler ise ardında yer alır: ( Türkçe: senin için , sana göre , senin gibi ).

Belirleyiciler : Belirleyiciler şu ulamları içerir: tanımlıklar ( Türkçe bir, İngilizce a/n, the gibi ), gösterimsel belirleyiciler ( Türkçe bu, şu, o, benim, senin onun; İngilizce this ‘bu’, that ‘şu’, my ‘benim’, your ‘senin’, his/her ‘onun’, gibi ), niceleyiciler ( biraz, birkaç, bazı, her, bütün gibi .)

Adıllar : En yalın tanımıyla ad yerine geçebilen sözcükler olan adıllar, ad gibi işlev gördüklerinden adsıl çekimlere girerler (S:149, Tablo 6.15). Adlar tümcelerin konularını, eylemler de bu konulara ilişkin yorumları yansıtan parçalarıdır. Varlıkları göstermek için kullanılan adlar, bunu yaparken de onların sayıları (tekil-çoğul), bir takım özellikleri (eril-dişil-yansız, canlı-cansız, insan-hayvan) ve nasıl bir hareket içinde oldukları (eylemi yapan, eylemden etkilenen, eylemi birisi için yapan, bir yere giden, bir yerden gelen vb) bilgisini de verir. İşte bütün bunlar sayı, cins, durum olarak sınıflandırdığımız adsıl çekimlerle yapılır ve bir sözcüğün ad olarak sınıflandırılmasının biçimbilimsel ölçütlerini yansıtır.

Eylemler konuşmanın konusunu oluşturan adlara ilişkin bir yorum yapmak üzere kullanıldıklarından, adın hareketi ya da oluşuna dair bilgiler verir: zamanı (zaman), nasıl gerçekleştiği (görünüş: hareketli mi, durağan mı, bitti mi, ortasın da mı vb.), yalnız mı, başka kişiler ya da nesneler beraberinde mi (çatı: geçişli-geçişsiz), yorumun güvenilirliği (kip: olgusal, tahmin, olasılık, vb.), eylemin kaç kişi ve hangi kişiler tarafından yapıldığı (uyum).

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.