Açıköğretim Ders Notları

Fiziksel Rehabilitasyon Dersi 2. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Fiziksel Rehabilitasyon Dersi 2. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Yaşlı Bireylerde Duyusal Değişiklikler Ve Çevresel Düzenlemeler

Giriş

Sağlık, İşlev ve Yetiyitiminin Uluslararası Sınıflandırmasına göre vücut yapı (örneğin göz) ve işlevlerindeki (örneğin görme) kayıplar bireylerin aktivite (örneğin öz bakım, yer değiştirme) ve katılım (örneğin gazete okuma) düzeyini sınırlandırmaktadır (Dünya Sağlık Örgütü, 2001). Dolaşım ve solunum sistemi, sinir sistemi, duyu organları, kas-iskelet sistemi gibi vücut yapı ve işlevlerindeki kayıplar yaşlanan bireylerin temel ve ileri günlük yaşam becerilerinde bağımsızlıklarını zamanla azaltmakta, sağlık hizmetleri ve bakım gereksinimlerini artırmaktadır.

65 yaş üstü bireylerde ortaya çıkan süreğen sağlık sorunları, aktivite ve katılım düzeyinde düşüşe yol açmakta ve yaşlının çevreye olan uyumunu azaltmaya başlamaktadır. Özellikle eklem romatizması yaşlanan kadınlar arasında en sık görülen süreğen sağlık sorunudur. Yine hipertansiyon (yüksek tansiyon) erkek yaşlılara kıyasla kadınlar arasında daha sık görülürken kalp hastalıklarının erkekler arasında daha yaygın görüldüğü, şeker (tip 2 diyabet) hastalığının ise her iki cinste eşit etkilenmeye neden olduğu bilinmektedir.

Yaşlılık dönemi kadınları için en büyük süreğen sağlık sorunlarının başında kemik kırılganlık hastalığı (osteoporoz) gelmekte olup erkeklere göre dört kat daha fazla görülmektedir. Yaşlılık döneminde özellikle duyu organlarından göz ve kulakta meydana gelen işlev kayıpları en sık süreğen sağlık sorunlarının başında gelmektedir. Duyu organlarındaki bu azalmalar, yaşlı bireylerin çevreleri ile olan sürekli etkileşimlerini olumsuz etkileyerek günlük yaşamda pek çok zorlukla karşılaşmalarına yol açmaktadır.

Yaşlı Bireylerde Görme ile İlgili Değişiklikler

Yaşam boyunca bireyler duyu organları vasıtasıyla vücudun içinden (örneğin hareket hissi) ve dışından (örneğin görsel, işitsel) gelen bilgileri toplar ve bu bilgileri beyinde işlemleme sürecinden geçirerek uygun yanıtlar (davranış, hareket) oluştururlar. Bireylerin yaşamları boyunca çevreyle olan etkileşimleri için duyusal ipuçlarına gereksinimleri vardır. Kişiler yaşlandıkça duyuları toplama, işlemleme ve uygun reaksiyon gösterme hızlarında yavaşlamalar başlamaktadır. Yaşlanma süreci ile bireylerin çevrede olup biteni yavaş ve yanlış yorumlama, bunun sonucunda da yaşam kalitesinde düşüş, temel ve ileri günlük yaşam becerilerinde bağımlılık gözlenmeye başlamaktadır. Bu nedenle, çevreyle olan bağlantı sağlayıcı duyu organlarının sağlıklı şekilde işlevlerini sürdürebilmesi ve yaşlı bireylerin bağımsızlıklarını olabildiğince sürdürebilmesi amaçlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda sağlık alanında çalışan uzmanların yaşlı bireylerde muhtemel duyusal değişiklikleri (görme, işitme, tat, koku, somatik duyular) düzenli değerlendirerek gereklilik hâlinde uygun müdahalelerle günlük yaşamda daha az bağımlı olmalarını sağlaması gerekmektedir.

Bireyler yaşlandıkça gözde yapısal ve işlevsel değişiklikler nedeniyle görme becerilerinde azalma yaşanmaktadır. Gözdeki bu değişiklikler genellikle ani başlangıçlı olmayıp zaman içerisinde fark edilir ve bu zaman diliminde yaşlı bireyler ilgili değişikliklere uyum sağlamaya çalışır (örneğin göremediği yazı boyutuna karşı baş ve göz pozisyonunu değiştirme). Gözde meydana gelen değişikliklerin nedenleri yaşla ilişkili fizyolojik gerileme ile birlikte, sinir sistemi, algı ve hastalığa yol açan bozukluklar olarak sıralanabilir. Yaşlanma sürecinde görme işlevleriyle ilgili çeşitli değişiklikler gerçekleşmektedir. Bunlar;

  • Görme alanında azalma,
  • Görme keskinliğinde değişiklikler,
  • Gözde aydınlatma gereksiniminin artması,
  • Karanlık-aydınlık uyumunda gecikme,
  • Kontrastlığı artırma ihtiyacı,
  • Göz uyum gücünde azalma,
  • Renkli görme ve derinlik algısında değişiklikler.

Görme Alanı; yaşlanma süreciyle hem merkezî hem de periferik (merkezden uzak, dışa veya yanlara doğru) görme alanlarında azalma hızlanmaktadır. Yaşlılığın erken döneminde göz bebeği boyutunda azalma gözün merkezden uzak kısımlarının daha az ışık alması ile sonuçlanırken yaşlılığın ilerleyen döneminde ise retina metabolizmasında azalma ile sonuçlanmaktadır. Üst göz kapağında gevşeme ve göz küresinin arkasında yağ kaybı mekanik nedenlere bağlı olarak gelişmekte ve sonucunda yaşlanma ile birlikte yukarıya bakışta güçlük yaşanmaktadır. Yukarı bakışta güçlük, günlük yaşamda yaşlı bireylerin baş üstü görsel uyaranları takip etmesini zorlaştırmaktadır. Örneğin trafik ışıkları, yön levhaları, cadde ve sokak adres numaraları veya olası tehlikeler (örneğin ağaçtan veya yukarıdan sallanan nesneler) gibi baş üstü seviyeden gelen çevresel uyaranlar.

Yaşlı Bireylerde İşitme ile İlgili Değişiklikler

İnsanın çevreyle olan iletişiminde görme organı gözle birlikte işitme organı kulak önemli etkileşim araçlarıdır. Yaşla birlikte görme işlevlerinde meydana gelen değişiklikler dışında işitme ile ilgili işlevlerde gerilemeler, bireylerin çevreden gelen ipuçlarını fark etmesini ve iletişim becerilerini olumsuz etkilemektedir. Yaşlı bireylerin işitme, işittiğini anlamlandırma ve uygun davranışsal tepkiye dönüştürme becerilerinde zaman içerisinde yaşanan kayıp süreci sonunda sosyal olarak kendini geri çekme ve yalnızlığı tercih etmeye kadar ilerleyebilmektedir.

Yaşla birlikte işitme sisteminde işlevsel kayıplar meydana gelmeye başlamaktadır. Bu kayıplar periferal işitme sistemi, yani kulakta meydana gelen değişiklikler ve işitilenlerin ses olarak anlamlandırıldığı bölge olan merkezî işitme sisteminde yani beyinde ortaya çıkmaktadır. Yaşın ilerlemesine bağlı gelişen işitme kayıplarında bazı faktörler sorumlu tutulmaktadır. Bunlar;

  • İletimsel işitme kayıpları,
  • Duyu-sinir işitme kayıpları ve
  • Kombine işitme kayıpları (hem iletimsel hem de duyu-sinir işitme kayıpları) olarak belirtilmektedir.

Hem kulakta hem de sinir sisteminde meydana gelen fizyolojik gerilikler sonucu yaşlı bireylerde bazı işitme becerilerinde güçlükler oluşmaktadır. Bunlar;

  • Yüksek tonda işitme kayıpları,
  • Konuşulanları ayırt etme becerisinde azalma,
  • Arka plan gürültüyü uygun şekilde filtrelemede güçlük olarak sıralanabilir.

İletimsel İşitme Kaybı; yaşlı bireylerde görülebilen iletimsel işitme kaybı dış kulak ve orta kulak veya her ikisinde gerçekleşen işlev kayıpları sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu bölgede, kulak kiri, kulak zarında delinme, orta kulakta serum ve kireçlenme gibi nedenler iletimsel işitme kaybını tetiklemektedir. Dışarıdan gelen seslerin yoğunluğu yeterli olmadığından dolayı iç kulağa ses ulaştığında işitme kaybı oluşur. Sinyal zayıf olsa dahi, iç kulağa gelen ses analiz edilmeye devam etmektedir. İç kulakta etkilenme olmaması nedeniyle dışarıdan gelen uyarının şiddeti fazla ise iç kulağa ses ulaşabilir. Bu nedenle, yüksek volümle konuşma, işitme cihazları ve mekanik ses yükselticiler iletimsel işitme kaybı sorunlarında duymaya yardımcı olabilirler.

Duyu-Sinir İşitme Kaybı; çevredeki ses dalgalarının kulakta elektriksel sinyallere dönüştülmesi veya beyine sinir uyarımlarının aktarılması sırasında gerçekleşen işlev kaybıdır. Yaşlılığa bağlı gelişen duyusal işitme kaybı; Cochlea organındaki duyusal saç hücrelerinin dejenerasyonu ve epithelial zayıflama sonucu yüksek frekanslı sesleri işitmede kayıp oluşur. Yaşlılığa bağlı gelişen sinirsel (nöral) işitme kaybı ise cochlea sinirindeki dejeneratif değişiklikler ve sinir yolağı boyunca bulunan sinir hücrelerindeki kayıplar sonucu gelişir. Yaşlılıkta gelişen sinirsel tür işitme kaybı sonucu yaşlı birey konuşulanları ayırt etmede kayıplar yaşar ancak sesin tonunu işitmede sorun yaşamaz. Yani sinirsel işitme kaybı yaşayan yaşlı bireyler konuşulan sesleri duyar ancak ne işittiğini anlayamaz. Bu nedenle, sinirsel işitme kaybı yaşayan yaşlılar için ses yükselten cihazlar pek işe yaramayabilir. Çünkü yaşlı sesi işitmede değil, işittiği sesleri anlamlandırmada sorun yaşamaktadır.

Yaşlı Bireylerde Tat ve Koku Duyusu ile İlgili Değişiklikler

Tat duyusu; yaşlanma sürecinde tat duyusunda azalmanın tam nedeni bilinmemesine rağmen tat tomurcuk sayısında yaşla birlikte azalma olmaktadır. 60 yaşındaki insanların pek çoğunda tat tomurcuklarının yaklaşık yarısı azalmaktadır. Tat tomurcuk sayısındaki bu azalma 70’li yaşlarda daha da hızlanmaktadır. Tat tomurcukları, dilin ön kısmında yer alıp tatlı ve tuzlu tatlardan sorumludur ve ilk önce bu duyular körelmeye başlar. Daha güçlü tatlar bu körelmeye başlayan tatları uyarabilir ve bu nedenle yaşlı bireyler yiyeceklere daha fazla tuz ve şeker ilavesi yaparlar. Ancak bu durum diğer yandan süreğen hastalıklar için tehlikeli olmaktadır. Örneğin hipertansiyon, diyabet, böbrek yetmezliği vb. Dilin arka bölümünde ise acı duyularını alan tomurcuklar bulunmaktadır.

Yaş ilerledikçe acıya olan hassasiyet artmakta, yaşlılık döneminde bireylerin acı yiyeceklerden ve yemeklerin lezzetsiz olduğundan şikayet ettikleri görülmektedir. Tat duyusunda ilerleyen yaşlarda azalmayla birlikte tat işlevleri gerilemekte ve buna paralel olarak beyinde tat duyusundan sorumlu merkezlerdeki sinir hücre sayısı da azalmaktadır. Yaşla birlikte tat duyusu ile ilgili olarak ağız ve çevresinde de değişiklikler meydana gelmektedir. Bunlar;

  • Ağız ve dudakların esnekliğinde azalma,
  • Tükürük akışında azalma,
  • Burun salgısı yapısında değişiklikler,
  • Ağız salgısında değişiklikler,
  • Diş eti iltihabı ve hastalıkları,
  • Takma diş kullanma,
  • Dilde yarıklar.

Yaşlı Bireylerde Dokunma Duyusu ile İlgili Değişiklikler

Dokunma ve Basınç; hafif dokunma ve basınç algısını derideki reseptörler (alıcılar) gerçekleştirmektedir. Dokunma yaşlı bireye çevresi hakkında önemli bilgiler sunar ve iletişim için gereklidir. Dokunma duyusu aynı zamanda kavrama becerileri için ise ön koşul bir özelliktir. Yaşla birlikte bu reseptörlerin sayısında azalma olmaktadır. Reseptörler ile iletişimde olan duyu sinirlerinin bilgi iletim hızı azalmakta ve bilgi işlemleme niteliği ve miktarında yaşla birlikte değişiklikler olmaktadır. Dokunma uyarısına azalan cevap sonucu daha fazla dokunma eşiği ile dokunma ve basınç saptama becerisinde azalma yaşlı bireylerde görülmektedir. Dokunma duyusundaki değişiklikler yaşlıların diğer duyu sistemlerine (örneğin görme) bağımlılığını artırır.

Ağrı; bu duyunun algılanması ilerleyen yaşlarda azalma eğilimi gösterebilmektedir, özellikle derin ağrının algılanması. Ancak pek çok faktör yaşlılarda ağrı duyusunun algılanmasını etkilemektedir. Bunlar;

  • 60 yaş sonrası miyelinli olmayan sinir liflerinin yoğunluğu azalmaktadır : 65-75 yaşlarında ağrı duyusunu alan miyelinsiz sinir liflerinde yaklaşık %50 azalma olur.
  • Miyelinli liflerin yoğunluğu azalır: 65-75 yaş arasındaki bireylerde miyelinli sinir lifleri yaklaşık %35 oranında azalır.
  • Yaşla birlikte uzuvlardaki sinir iletim hızı azalır.
  • Duyu sinirlerinde nörokimyasal değişiklikler görülür.
  • Üst beyin, orta beyin ve alt beyinde sinir hücre ölümleri, sinirlerin uyarıyı alan uzantılarında (dendirit) kayıplar.
  • Sinir hücreleri arasında uyarının geçişi için gerekli nörokimyasallarda azalma.

Duyusal Değişikliklere Yönelik Çevresel Düzenleme

Yaşlanma sürecinde gerçekleşen duyusal değişimlere karşı yaşam alanlarının yaşlı bireylerin aktivite düzeyini sınırlandırmadan ve katılım düzeyini koruyacak şekilde yeniden düzenlenerek temel ve ileri düzey günlük yaşam becerilerinde bağımsızlıklarını sürdürmeleri hedeflenmektedir. Yaşlanma sürecinde tüm duyusal ipuçlarından aşırı ve az kullanılmayacak şekilde yararlanmak, duyulara bağımlılık oluşmasını engellediği gibi, çevre ile yaşlı birey arasında yanlış bir eşleşme olmasını da engellemektedir.

Yaşlı bireyleri bulunduğu çevresel ortam yeterince desteklemez ise güvenlik, özfarkındalık ve diğer kişilerle etkileşim olumsuz etkilenebilir ve sonuç stresli ve başarısız olabilir. Özellikle yüksek işlev gereken fiziksel ortamda şayet kişinin beceri kapasitesi sınırlı ise o ortamda yaşlı birey uygun olmayan performans sergiler. Böyle bir durumda yaşlı bireyin zahmetli bir rehabilitasyon süreci ile işlev düzeyi artırılabilir veya daha kolay şekilde o yaşlı bireyin bulunduğu fiziksel ortamda değişiklikler yapılır. Örneğin yatak yüksekliğinin azaltılması, banyoda eşiğin kaldırılması, koridora yeterli aydınlatma, ses yankısını azaltacak duvara paneller yerleştirme veya televizyon ile kablolarının yerini değiştirme gibi basit iç veya dış ortamda yapılan çevresel değişiklikler, yaşlının o ortamda yaşamında anlamlı değişiklikler oluşmasını kolaylaştırır.

Giriş

Sağlık, İşlev ve Yetiyitiminin Uluslararası Sınıflandırmasına göre vücut yapı (örneğin göz) ve işlevlerindeki (örneğin görme) kayıplar bireylerin aktivite (örneğin öz bakım, yer değiştirme) ve katılım (örneğin gazete okuma) düzeyini sınırlandırmaktadır (Dünya Sağlık Örgütü, 2001). Dolaşım ve solunum sistemi, sinir sistemi, duyu organları, kas-iskelet sistemi gibi vücut yapı ve işlevlerindeki kayıplar yaşlanan bireylerin temel ve ileri günlük yaşam becerilerinde bağımsızlıklarını zamanla azaltmakta, sağlık hizmetleri ve bakım gereksinimlerini artırmaktadır.

65 yaş üstü bireylerde ortaya çıkan süreğen sağlık sorunları, aktivite ve katılım düzeyinde düşüşe yol açmakta ve yaşlının çevreye olan uyumunu azaltmaya başlamaktadır. Özellikle eklem romatizması yaşlanan kadınlar arasında en sık görülen süreğen sağlık sorunudur. Yine hipertansiyon (yüksek tansiyon) erkek yaşlılara kıyasla kadınlar arasında daha sık görülürken kalp hastalıklarının erkekler arasında daha yaygın görüldüğü, şeker (tip 2 diyabet) hastalığının ise her iki cinste eşit etkilenmeye neden olduğu bilinmektedir.

Yaşlılık dönemi kadınları için en büyük süreğen sağlık sorunlarının başında kemik kırılganlık hastalığı (osteoporoz) gelmekte olup erkeklere göre dört kat daha fazla görülmektedir. Yaşlılık döneminde özellikle duyu organlarından göz ve kulakta meydana gelen işlev kayıpları en sık süreğen sağlık sorunlarının başında gelmektedir. Duyu organlarındaki bu azalmalar, yaşlı bireylerin çevreleri ile olan sürekli etkileşimlerini olumsuz etkileyerek günlük yaşamda pek çok zorlukla karşılaşmalarına yol açmaktadır.

Yaşlı Bireylerde Görme ile İlgili Değişiklikler

Yaşam boyunca bireyler duyu organları vasıtasıyla vücudun içinden (örneğin hareket hissi) ve dışından (örneğin görsel, işitsel) gelen bilgileri toplar ve bu bilgileri beyinde işlemleme sürecinden geçirerek uygun yanıtlar (davranış, hareket) oluştururlar. Bireylerin yaşamları boyunca çevreyle olan etkileşimleri için duyusal ipuçlarına gereksinimleri vardır. Kişiler yaşlandıkça duyuları toplama, işlemleme ve uygun reaksiyon gösterme hızlarında yavaşlamalar başlamaktadır. Yaşlanma süreci ile bireylerin çevrede olup biteni yavaş ve yanlış yorumlama, bunun sonucunda da yaşam kalitesinde düşüş, temel ve ileri günlük yaşam becerilerinde bağımlılık gözlenmeye başlamaktadır. Bu nedenle, çevreyle olan bağlantı sağlayıcı duyu organlarının sağlıklı şekilde işlevlerini sürdürebilmesi ve yaşlı bireylerin bağımsızlıklarını olabildiğince sürdürebilmesi amaçlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda sağlık alanında çalışan uzmanların yaşlı bireylerde muhtemel duyusal değişiklikleri (görme, işitme, tat, koku, somatik duyular) düzenli değerlendirerek gereklilik hâlinde uygun müdahalelerle günlük yaşamda daha az bağımlı olmalarını sağlaması gerekmektedir.

Bireyler yaşlandıkça gözde yapısal ve işlevsel değişiklikler nedeniyle görme becerilerinde azalma yaşanmaktadır. Gözdeki bu değişiklikler genellikle ani başlangıçlı olmayıp zaman içerisinde fark edilir ve bu zaman diliminde yaşlı bireyler ilgili değişikliklere uyum sağlamaya çalışır (örneğin göremediği yazı boyutuna karşı baş ve göz pozisyonunu değiştirme). Gözde meydana gelen değişikliklerin nedenleri yaşla ilişkili fizyolojik gerileme ile birlikte, sinir sistemi, algı ve hastalığa yol açan bozukluklar olarak sıralanabilir. Yaşlanma sürecinde görme işlevleriyle ilgili çeşitli değişiklikler gerçekleşmektedir. Bunlar;

  • Görme alanında azalma,
  • Görme keskinliğinde değişiklikler,
  • Gözde aydınlatma gereksiniminin artması,
  • Karanlık-aydınlık uyumunda gecikme,
  • Kontrastlığı artırma ihtiyacı,
  • Göz uyum gücünde azalma,
  • Renkli görme ve derinlik algısında değişiklikler.

Görme Alanı; yaşlanma süreciyle hem merkezî hem de periferik (merkezden uzak, dışa veya yanlara doğru) görme alanlarında azalma hızlanmaktadır. Yaşlılığın erken döneminde göz bebeği boyutunda azalma gözün merkezden uzak kısımlarının daha az ışık alması ile sonuçlanırken yaşlılığın ilerleyen döneminde ise retina metabolizmasında azalma ile sonuçlanmaktadır. Üst göz kapağında gevşeme ve göz küresinin arkasında yağ kaybı mekanik nedenlere bağlı olarak gelişmekte ve sonucunda yaşlanma ile birlikte yukarıya bakışta güçlük yaşanmaktadır. Yukarı bakışta güçlük, günlük yaşamda yaşlı bireylerin baş üstü görsel uyaranları takip etmesini zorlaştırmaktadır. Örneğin trafik ışıkları, yön levhaları, cadde ve sokak adres numaraları veya olası tehlikeler (örneğin ağaçtan veya yukarıdan sallanan nesneler) gibi baş üstü seviyeden gelen çevresel uyaranlar.

Yaşlı Bireylerde İşitme ile İlgili Değişiklikler

İnsanın çevreyle olan iletişiminde görme organı gözle birlikte işitme organı kulak önemli etkileşim araçlarıdır. Yaşla birlikte görme işlevlerinde meydana gelen değişiklikler dışında işitme ile ilgili işlevlerde gerilemeler, bireylerin çevreden gelen ipuçlarını fark etmesini ve iletişim becerilerini olumsuz etkilemektedir. Yaşlı bireylerin işitme, işittiğini anlamlandırma ve uygun davranışsal tepkiye dönüştürme becerilerinde zaman içerisinde yaşanan kayıp süreci sonunda sosyal olarak kendini geri çekme ve yalnızlığı tercih etmeye kadar ilerleyebilmektedir.

Yaşla birlikte işitme sisteminde işlevsel kayıplar meydana gelmeye başlamaktadır. Bu kayıplar periferal işitme sistemi, yani kulakta meydana gelen değişiklikler ve işitilenlerin ses olarak anlamlandırıldığı bölge olan merkezî işitme sisteminde yani beyinde ortaya çıkmaktadır. Yaşın ilerlemesine bağlı gelişen işitme kayıplarında bazı faktörler sorumlu tutulmaktadır. Bunlar;

  • İletimsel işitme kayıpları,
  • Duyu-sinir işitme kayıpları ve
  • Kombine işitme kayıpları (hem iletimsel hem de duyu-sinir işitme kayıpları) olarak belirtilmektedir.

Hem kulakta hem de sinir sisteminde meydana gelen fizyolojik gerilikler sonucu yaşlı bireylerde bazı işitme becerilerinde güçlükler oluşmaktadır. Bunlar;

  • Yüksek tonda işitme kayıpları,
  • Konuşulanları ayırt etme becerisinde azalma,
  • Arka plan gürültüyü uygun şekilde filtrelemede güçlük olarak sıralanabilir.

İletimsel İşitme Kaybı; yaşlı bireylerde görülebilen iletimsel işitme kaybı dış kulak ve orta kulak veya her ikisinde gerçekleşen işlev kayıpları sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu bölgede, kulak kiri, kulak zarında delinme, orta kulakta serum ve kireçlenme gibi nedenler iletimsel işitme kaybını tetiklemektedir. Dışarıdan gelen seslerin yoğunluğu yeterli olmadığından dolayı iç kulağa ses ulaştığında işitme kaybı oluşur. Sinyal zayıf olsa dahi, iç kulağa gelen ses analiz edilmeye devam etmektedir. İç kulakta etkilenme olmaması nedeniyle dışarıdan gelen uyarının şiddeti fazla ise iç kulağa ses ulaşabilir. Bu nedenle, yüksek volümle konuşma, işitme cihazları ve mekanik ses yükselticiler iletimsel işitme kaybı sorunlarında duymaya yardımcı olabilirler.

Duyu-Sinir İşitme Kaybı; çevredeki ses dalgalarının kulakta elektriksel sinyallere dönüştülmesi veya beyine sinir uyarımlarının aktarılması sırasında gerçekleşen işlev kaybıdır. Yaşlılığa bağlı gelişen duyusal işitme kaybı; Cochlea organındaki duyusal saç hücrelerinin dejenerasyonu ve epithelial zayıflama sonucu yüksek frekanslı sesleri işitmede kayıp oluşur. Yaşlılığa bağlı gelişen sinirsel (nöral) işitme kaybı ise cochlea sinirindeki dejeneratif değişiklikler ve sinir yolağı boyunca bulunan sinir hücrelerindeki kayıplar sonucu gelişir. Yaşlılıkta gelişen sinirsel tür işitme kaybı sonucu yaşlı birey konuşulanları ayırt etmede kayıplar yaşar ancak sesin tonunu işitmede sorun yaşamaz. Yani sinirsel işitme kaybı yaşayan yaşlı bireyler konuşulan sesleri duyar ancak ne işittiğini anlayamaz. Bu nedenle, sinirsel işitme kaybı yaşayan yaşlılar için ses yükselten cihazlar pek işe yaramayabilir. Çünkü yaşlı sesi işitmede değil, işittiği sesleri anlamlandırmada sorun yaşamaktadır.

Yaşlı Bireylerde Tat ve Koku Duyusu ile İlgili Değişiklikler

Tat duyusu; yaşlanma sürecinde tat duyusunda azalmanın tam nedeni bilinmemesine rağmen tat tomurcuk sayısında yaşla birlikte azalma olmaktadır. 60 yaşındaki insanların pek çoğunda tat tomurcuklarının yaklaşık yarısı azalmaktadır. Tat tomurcuk sayısındaki bu azalma 70’li yaşlarda daha da hızlanmaktadır. Tat tomurcukları, dilin ön kısmında yer alıp tatlı ve tuzlu tatlardan sorumludur ve ilk önce bu duyular körelmeye başlar. Daha güçlü tatlar bu körelmeye başlayan tatları uyarabilir ve bu nedenle yaşlı bireyler yiyeceklere daha fazla tuz ve şeker ilavesi yaparlar. Ancak bu durum diğer yandan süreğen hastalıklar için tehlikeli olmaktadır. Örneğin hipertansiyon, diyabet, böbrek yetmezliği vb. Dilin arka bölümünde ise acı duyularını alan tomurcuklar bulunmaktadır.

Yaş ilerledikçe acıya olan hassasiyet artmakta, yaşlılık döneminde bireylerin acı yiyeceklerden ve yemeklerin lezzetsiz olduğundan şikayet ettikleri görülmektedir. Tat duyusunda ilerleyen yaşlarda azalmayla birlikte tat işlevleri gerilemekte ve buna paralel olarak beyinde tat duyusundan sorumlu merkezlerdeki sinir hücre sayısı da azalmaktadır. Yaşla birlikte tat duyusu ile ilgili olarak ağız ve çevresinde de değişiklikler meydana gelmektedir. Bunlar;

  • Ağız ve dudakların esnekliğinde azalma,
  • Tükürük akışında azalma,
  • Burun salgısı yapısında değişiklikler,
  • Ağız salgısında değişiklikler,
  • Diş eti iltihabı ve hastalıkları,
  • Takma diş kullanma,
  • Dilde yarıklar.

Yaşlı Bireylerde Dokunma Duyusu ile İlgili Değişiklikler

Dokunma ve Basınç; hafif dokunma ve basınç algısını derideki reseptörler (alıcılar) gerçekleştirmektedir. Dokunma yaşlı bireye çevresi hakkında önemli bilgiler sunar ve iletişim için gereklidir. Dokunma duyusu aynı zamanda kavrama becerileri için ise ön koşul bir özelliktir. Yaşla birlikte bu reseptörlerin sayısında azalma olmaktadır. Reseptörler ile iletişimde olan duyu sinirlerinin bilgi iletim hızı azalmakta ve bilgi işlemleme niteliği ve miktarında yaşla birlikte değişiklikler olmaktadır. Dokunma uyarısına azalan cevap sonucu daha fazla dokunma eşiği ile dokunma ve basınç saptama becerisinde azalma yaşlı bireylerde görülmektedir. Dokunma duyusundaki değişiklikler yaşlıların diğer duyu sistemlerine (örneğin görme) bağımlılığını artırır.

Ağrı; bu duyunun algılanması ilerleyen yaşlarda azalma eğilimi gösterebilmektedir, özellikle derin ağrının algılanması. Ancak pek çok faktör yaşlılarda ağrı duyusunun algılanmasını etkilemektedir. Bunlar;

  • 60 yaş sonrası miyelinli olmayan sinir liflerinin yoğunluğu azalmaktadır : 65-75 yaşlarında ağrı duyusunu alan miyelinsiz sinir liflerinde yaklaşık %50 azalma olur.
  • Miyelinli liflerin yoğunluğu azalır: 65-75 yaş arasındaki bireylerde miyelinli sinir lifleri yaklaşık %35 oranında azalır.
  • Yaşla birlikte uzuvlardaki sinir iletim hızı azalır.
  • Duyu sinirlerinde nörokimyasal değişiklikler görülür.
  • Üst beyin, orta beyin ve alt beyinde sinir hücre ölümleri, sinirlerin uyarıyı alan uzantılarında (dendirit) kayıplar.
  • Sinir hücreleri arasında uyarının geçişi için gerekli nörokimyasallarda azalma.

Duyusal Değişikliklere Yönelik Çevresel Düzenleme

Yaşlanma sürecinde gerçekleşen duyusal değişimlere karşı yaşam alanlarının yaşlı bireylerin aktivite düzeyini sınırlandırmadan ve katılım düzeyini koruyacak şekilde yeniden düzenlenerek temel ve ileri düzey günlük yaşam becerilerinde bağımsızlıklarını sürdürmeleri hedeflenmektedir. Yaşlanma sürecinde tüm duyusal ipuçlarından aşırı ve az kullanılmayacak şekilde yararlanmak, duyulara bağımlılık oluşmasını engellediği gibi, çevre ile yaşlı birey arasında yanlış bir eşleşme olmasını da engellemektedir.

Yaşlı bireyleri bulunduğu çevresel ortam yeterince desteklemez ise güvenlik, özfarkındalık ve diğer kişilerle etkileşim olumsuz etkilenebilir ve sonuç stresli ve başarısız olabilir. Özellikle yüksek işlev gereken fiziksel ortamda şayet kişinin beceri kapasitesi sınırlı ise o ortamda yaşlı birey uygun olmayan performans sergiler. Böyle bir durumda yaşlı bireyin zahmetli bir rehabilitasyon süreci ile işlev düzeyi artırılabilir veya daha kolay şekilde o yaşlı bireyin bulunduğu fiziksel ortamda değişiklikler yapılır. Örneğin yatak yüksekliğinin azaltılması, banyoda eşiğin kaldırılması, koridora yeterli aydınlatma, ses yankısını azaltacak duvara paneller yerleştirme veya televizyon ile kablolarının yerini değiştirme gibi basit iç veya dış ortamda yapılan çevresel değişiklikler, yaşlının o ortamda yaşamında anlamlı değişiklikler oluşmasını kolaylaştırır.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.