Açıköğretim Ders Notları

Eski Anadolu Tarihi Dersi 3. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Eski Anadolu Tarihi Dersi 3. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Hitit İmparatorluğu’nun Sonu:Geç Hititler

Giriş

MÖ ikinci binyılın ilk yarısında Kültepe’de başlayan ve daha sonra Kızılırmak Havzası’ndaki başkentleri Hattuşa kurulan Hitit Devleti, MÖ 1200 yıllarında ayrıntıları bilinmeyen nedenlerden ötürü son bulmuştur. Mimari, sanat ve yazı da yıkılışla birlikte son bulmuştur. Hitit çivi yazısı son bulmakla birlikte, MÖ ikinci binyıldan beri kullanılagelen, hiyeroglif ile yazılan Luwi Dili, MÖ birinci binyılda da kullanılmaya devam etmiştir. Bu durum yerel iktidarların devam ettiği anlamına gelmektedir.

Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra karşımıza iki “Büyük Kral” çıkmaktadır. III. Murşili’nin oğlu Hartapu, Tarhuntaşşa’da yaptırdığı bir yazıtta “Büyük Kral” olduğunu bildirmektedir. Kargamış’ta ise, Hitit kralı I. Şuppiluliuma’nın soyundan gelen “Büyük Kral” KuziTeşup vardır. Olasılıkla Geç Hitit Beylikleri de bu dönemde oluşmaya başlamıştır. (S:68, Resim 4.1)

Hitit Kralları zenginliğin kaynağının doğuda ve güneyde olduğunun farkındaydılar. Kuzey Suriye, Zagros Dağları ve Torosların sınırladığı “Bereketli Hilal” olarak adlandırılan bölge kuru tarım için elverişli geniş ovalara sahipti. Ayrıca bölge ahşap, maden işçiliği ve lüks tekstil üretimiyle de ileri düzeydedir. Suriye, doğudaki Mezopotamya, İran, Afganistan ve Hindistan’dan gelen malların deniz yoluyla batıya aktarılacağı son noktaydı. Ayrıca Anadolu’ya ulaşmak için de Suriye’den geçmek gerekiyordu.

Kuzey Suriye’ye güneyden yoğun bir Arami göçü olmuştur. Aramiler Sami bir halktır, MÖ birinci bin yılda Kuzey Mezopotamya ve Suriye civarında yaşamışlardır. Bu bölgedeki Hitit ve Hurri kültürel unsurları, bu etnik grubun kültürüyle karışmaya başlamıştır. Geç Hitit Devletleri’nin yayılım alanını Tuz Gölü’nden Akdeniz’e batı sınırını Kuzey sınırı ise, Tuz Gölü’nden Malatya’ya kadar doğu sınırı ise, Malatya’dan güneye, Kargamış’a Kargamış’ın daha güneyi ise, Arami etkisine daha çabuk girmiş olduğundan, Hitit’ten çok bir Arami bölgesi sayılabilir.

Güneydoğu Anadolu’da ve kısmen Kuzey Suriye’de kurulmuş Geç Hitit Krallıkları Beylikleri: Kargamış; Antakya ve Amuk Ovası dolaylarında Pattina (Unqi); Gaziantep ve güneyinde Sam’al; Kahramanmaraş ve dolaylarında Gurgum; Malatya ve çevresinde Melid; Adıyaman dolaylarında Kummuhu; Çukurova ve kuzeyinde Que ve Hilakku; Kayseri ve dolayları Tabal’dır.

Geç Hitit Devletleri

Geç Hitit Devletleri hakkında yazılı bilgi; doğal kayalar, steller ve mimari eserler üzerindeki hiyeroglifli yazıtlar ve Assurlu kralların yazdırdığı çivi yazılı tabletlerden sağlanmıştır. Kendilerine özgü mimari ve sanat anlayışlarını yansıtan kalıntılar oluşturur. Bunlardan bazıları şöyle sıralanabilir:

Geç Hititler, genellikle kabartmalarla süslü anıtsal kapıları olan surlarla çevrilmiş kentler kurdular. Sarayları ve tapınakları bit-hilani (sütunlu portico) denen plan tipindedir. Yönetici veya tanrılara ait heykeller, stel ve kaya kabartmaları yaygındır. Kabartmalarla birlikte Hiyeroglif Luwicesi ve Arami alfabesi ile yazılmış yazıtlar vardır. Doğu Akdeniz kıyısına yakın olan bölgede fildişi ve maden işçiliği de gelişmiştir.

Kargamış’ın iç şehir ve kalesi bugün Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde, Gaziantep ili, Nizip ilçesi, Barak (Karkamış) bucağı, Karkamış köyü yakınlarındadır. Dış şehir ise, büyük ölçüde Suriye’nin Jerablus/Jerabis (Hierapolis) Köyü sınırlarındadır.

Kazı çalışmaları sonucunda Kargamış krallarının ve yöneticilerinin hiyeroglif yazıtlı steller, çeşitli binaların duvarlarını süsleyen, üzerlerinde dini sahnelerin alçak kabartma tekniğiyle tasvir edildiği ortostat adı verilen işlenmiş taş bloklar elde edilmiştir. Ortostat, Geç Hitit kentlerinin anıtsal girişlerinde duvarların alt bölümlerine yerleştirilmiş, üzerinde çeşitli kabartmalar bulunan yassı taşlardır. Ekonomik ve politik olarak önemli bir merkez halini alması, ticaret sonucunda ortaya çıkmıştır.

MÖ 717 yılında Assur kralı II. Sargon’un Kargamış şehrini yağmalaması ve halkını Assur’a taşımasıyla, 700 yıl kadar yaşayan Kargamış artık bir Assur şehri olmuştur.

Malatya, Hitit kaynaklarında Maldiya, Assur yazıtlarında Melid adı ile anılan kent, modern Malatya ilinin yedi kilometre kuzeydoğusunda bulunan Arslantepe Höyüğü üzerinde kurulmuştur. Arslantepe Höyüğü’nde İkinci Dünya Savaşı’ndan önce 1932 yılında başlatılan kazılarda, Geç Hitit Melid Kalesi’nin kabartmalı kuzeydoğu kapısı açığa çıkartılır. Kısa yazıtları kabartma ya da kazıma olup Luwi hiyeroglişidir.

Tabal Sınırları, Kayseri, Niğde, Nevşehir ve Aksaray illerini kapsayacak şekilde, batıda Bor, doğuda ise Malatya’ya kadar uzanır. Tabal bölgesinde 24 Tabal kralından bahsedilir. Assur’a vergi ödemek zorunda kalmışlardır. Ancak Tabal, Friglerin komşusu olması nedeniyle, daha çok onlarla etkileşim içinde olmuştur. Örneğin İvriz’de yer alan kabartmada, betimlenen giysiler ve başlık Frig özelliklerini yansıtmaktadır. İvriz, Konya ilinin Ereğli ilçesinin güneydoğusunda yer alır.

Kızıldağ tepesi, Tuz Gölü’nün güney doğu ucunda, Karadağ’ın ise on iki kilometre kuzey batısında yer alır. Kızıldağ-Karadağ, Assur kaynaklarında Tabal olarak adlandırılan bölge içerisinde kalmaktadır. Tabal Bölgesi’nde bilgi veren yazılı kaynaklar batı, kuzey ve güney olarak gruplandırıldığında, Kızıldağ-Karadağ yazıtları batı grubunu teşkil eder. Kızıldağ’ın batı yamacında göze çarpan, bir “taht” yapısı vardır. Bu kaya yapısı üzerinde, Kızıldağ’ da bulunan yazıtlardan üçü yer alır. Söz konusu taht üzerine oturmuş olarak betimlenen bir kral figurü mevcuttur. Kral Hartapu sakalı, ensesinde toplanmış uzun saçları, başlığı, uzun ve püsküllü giysisi ile Geç Hitit Dönemi sanatının öğelerini yansıtır. Betimlenen kral sağ eliyle bir kâse, ileri uzattığı sol eliyle uzun bir asa tutmaktadır. Figürün hemen karşısında yer alan hiyeroglifli kartuşta, “Büyük Kral Hartapu” yazısı okunmaktadır. (S:72, Resim 4.3)

Kızıldağ’da bulunmuş diğer bir yazıt, düşmüş bir stel üzerinde tespit edilmiştir. Yazıtta okunabilen sadece beş hiyeroglif işaretidir. Bir diğer kaya, Kızıldağ’da keşfedilenler içerisinde en uzun metni içerir. Karadağ’ın en yüksek noktasının adı Milahıç Tepesi’dir. Bu dağda bulunan iki yazıttan ilki, yine Hartapu’ya ait krali kartuşlar vardır. İkinci yazıtta ise sadece “Büyük Kral Hartapu” krali lejantı mevcuttur. (S:73, Resim 4.5)

Gurgum, bugünkü Kahramanmaraş ve çevresi olarak lokalize edilebilir. Gurgum Devleti’nin adı, Assur kaynaklarında ilk kez II. Aşurnasirpal (MÖ 883-859) döneminde geçer. Assur kralı II. Sargon MÖ 711 yılında Mutal-lu’yu tahttan indirip, Gurgum Devleti’ni Assur’un bir eyaleti haline getirir. Eyaletin adını da Marqas olarak değiştirir.

Pattin Krallığı, bugünkü Antakya ve Amuk Ovası’nı kapsar. Pattin Ülkesi’nin başkenti, yazılı kaynaklarda Kunalua olarak geçer. Pattin Krallığı’nın Assur’a vergi ödediği bilinmektedir. Sonraki belgelerde, Ülkenin Arami etkisi altına girdiği görülmektedir. Assurluların ünlü Balavat Kapısı’nın kabartmalı tunç kaplamaları üzerinde vergilerini öderken betimlenmiştir. MÖ 829’da Assur belgeleri Pattin Ülkesi’nde taht kavgaları olduğundan bahseder. Sonraki belgelerde, ülkenin adı Unqi (=Aramca Amq, bugünkü Amuk) olarak geçer. Ülkenin Arami etkisi altına girdiği açıkça görülmektedir. Bugün Türkiye ve Suriye sınırları içerisinde yer alan Tel Tayinat, Tüleyl, Cisr el-Hedid, Ain Dara, Azaz, Afrin, Antakya, Kirçoğlu ve son yıllarda İskenderun-Arsus’da bulunan hiyeroglifli yazıtlar sayesinde, bölge hakkında bilgi edinmek mümkün olabilmektedir.

Kummuh Krallığı’nın sınırları, bugün hemen hemen Adıyaman ili sınırları ile örtüşür. Kummuh, Assur’a vergi ödeyip karşılığında korunma edinen sayısız küçük krallıktan sadece biridir. Kummuh, Assur yıkıldığı zaman gözden kaybolmuştur. Assur başkenti Ninive’nin MÖ 612’de düşmesinin ardından Assur ordusundan ve onların Mısırlı yandaşlarından geriye kalan gruplar ilk olarak Harran’a, daha sonra da Fırat’ın batı kıyısına çekilir. Bunları Babilliler izler ve Kummuh’u, yani Samsat’ı, ele geçirirler.

Que Çukurova’ya lokalize edilirken Hilakku bunun batısında yer alan dağlık kesim ile eşitlenir. Assur egemenliğine girdiklerine dair kesin bir kayıt bulunmamaktadır. Bu bölgede bulunan en önemli yazılı belgeler, Adana’nın Kadirli ilçesindeki Aslantaş Karatepe’de bulunan Fenikece ve Luwi hiyeroglif olmak üzere çift dilde yazılmış olan yazıtlardır. Ayrıca Karatepe’de keşfedilen bazalt taşından blok taşları ve üzerindeki betimler, siyasi gelişmeleri hakkında bilgi vermektedir.

Sam’al, yönetim merkezi Gaziantep’in güneyinde, Fevzipaşa İstasyonu yakınındaki Zincirli Höyüğü’dür. Bu kentte bulunan yazıtlar, Batı Semitik dillerden olan Fenikece ve Aramcadır. Semitik, Orta Doğu’da yaygın olan ve günümüzde konuşulan Arapça, Süryanice ve İbranice Semitik dillerdir. Zincirli’deki en eskiye tarihlenen belgeleri Haya oğlu Kilamuwa yazdırtmıştır. Bu yazıtta Kilamuwa, kendinden önceki kralları da saymaktadır. Zincirli yakınındaki Gerçin mevkiinde bulunmuş olan bir stel ise, Ya’idi kralları olarak Qaral ve oğlu Panamuwa’nun adları geçmektedir. MÖ 8. yüzyıl’a ait olan stelin Aramca yazılmış yazıtında, Kuttamuwa adlı yüksek statülü bir görevliden bahsedilmektedir.

Geç Hitit Devletlerinin yönetimleri birbirinden bağımsız idi. Bu nedenle de ayrı ayrı krallar tarafından yönetilmekteydi. Bu devletlerin karakteri ve yönetim biçimi, merkezi bir otorite yerine küçük kentler ve dar alanlar içinde kaldığından, Hitit İmparatorluk Dönemi yönetim sisteminden ister istemez ayrılmaktadır. Bu küçük devletlerin başında bulunan kralları Savaşlarda ordunun idaresi görevini üstlendikleri, yargıçlık görevi yaptıkları, barış dönemlerinde rahiplik görevini yerine getirdikleri bilinmektedir. Kabartmalar üzerinde yer alan sahnelerden Geç Hitit askeri gücü içerisinde süvarilerin bulunduğunu öğrenmekteyiz.

Geç Hitit Sanatı

Geç Hitit sanatı, kent surları, anıtsal girişlere yerleştirilmiş kabartmalarla bezeli ortostatlar, heykeller ve mezar stelleri gibi eserler yardımıyla tanımlanabilmektedir. Kabartmalar üzerinde ilahi varlıklar, krallar, savaş sahneleri ve kutsal ziyafet sahneleri işlenmiştir.

Hitit İmparatorluk Dönemi’ndeki resmi kayıtlardan anlaşıldığı kadarıyla, sanat eserleri belli kurallara tabiydi ve zanaatkârlar merkezi bir güç tarafından denetim altında tutuluyorlardı. Geç Hitit Dönemi’nin başlaması ile bu durum değişmiş gibi görünmektedir. Geç Hitit sanatı, ortak bir kökenden geldiğini gösteren benzerlikler yanında farklı kentlerde, çevre kültürlerden izler de taşıyan farklı üslupları da bünyesinde barındırır. Ayrıca, bu sanat dalı sivil halkın ihtiyaçlarını karşılamak üzere de hizmet vermektedir. Ayrıca çocukların tasvir edildiği kabartmalar da mevcuttur.

Hitit Dönemi’nde kabartmalar dini törenler ya da mitolojik olaylarla ilgili iken, Geç Hitit Dönemi’nde dünyevi konular da betimlenmeye başlanmış, özellikle savaş sahnelerine ağırlık verilmiştir. Geç Hitit sanatı, Hurri kültürü etkisinde gelişmiştir. Arami nüfusunun yoğun olduğu kentlerde ise Sami özellikleri ağır basan, kıyafetlerde ve başlıklarda Arami özellikleri gösteren figürler yapılmıştır. Bu nedenle başlangıçta Hitit sanatının devamı niteliğinde olan Geç Hitit sanatı MÖ dokuzuncu yüzyıldan itibaren hem Anadolulu hem de Mezopotamyalı özellikleri bir arada barınmaya başlar.

Geç Hitit sanatını en iyi şekilde anlamamızı sağlayan buluntulardan bir grubu Kargamış’ta ortaya çıkarılmıştır. Bugün Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenen ve Kargamış’ın Uzun Duvar, Kral Burcu, Kahramanlar Duvarı ve Su Kapısı olarak adlandırılan kabartmaları orijinal durumlarına uygun olarak yerleştirilmiştir. Kabartmalar üzerinde Tanrıça Kubaba için yapılan dinsel törenler, Kargamış kralı Araras’ın en büyük oğlu Kamanas’ın veliahtlığa atanması sahneleri, savaş arabaları, Assurlular ile yapılan savaşın zafer sahneleri, tanrı ve tanrıçalar, karışık varlıklar betimlenmiştir. Kabartmalarda Hititli ve Assurlu özelliklerin bir arada kullanıldığı görülmektedir. Mimari öğe dışında Kargamış, Kartepe-Aslantaş, Zincirli ve Malatya’da Geç Hitit Dönemi’ne ait çoğunlukla tanrı, tanrıça ve kralların tasvir edildiği ebatlı heykeller de bulunmuştur.

Giriş

MÖ ikinci binyılın ilk yarısında Kültepe’de başlayan ve daha sonra Kızılırmak Havzası’ndaki başkentleri Hattuşa kurulan Hitit Devleti, MÖ 1200 yıllarında ayrıntıları bilinmeyen nedenlerden ötürü son bulmuştur. Mimari, sanat ve yazı da yıkılışla birlikte son bulmuştur. Hitit çivi yazısı son bulmakla birlikte, MÖ ikinci binyıldan beri kullanılagelen, hiyeroglif ile yazılan Luwi Dili, MÖ birinci binyılda da kullanılmaya devam etmiştir. Bu durum yerel iktidarların devam ettiği anlamına gelmektedir.

Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra karşımıza iki “Büyük Kral” çıkmaktadır. III. Murşili’nin oğlu Hartapu, Tarhuntaşşa’da yaptırdığı bir yazıtta “Büyük Kral” olduğunu bildirmektedir. Kargamış’ta ise, Hitit kralı I. Şuppiluliuma’nın soyundan gelen “Büyük Kral” KuziTeşup vardır. Olasılıkla Geç Hitit Beylikleri de bu dönemde oluşmaya başlamıştır. (S:68, Resim 4.1)

Hitit Kralları zenginliğin kaynağının doğuda ve güneyde olduğunun farkındaydılar. Kuzey Suriye, Zagros Dağları ve Torosların sınırladığı “Bereketli Hilal” olarak adlandırılan bölge kuru tarım için elverişli geniş ovalara sahipti. Ayrıca bölge ahşap, maden işçiliği ve lüks tekstil üretimiyle de ileri düzeydedir. Suriye, doğudaki Mezopotamya, İran, Afganistan ve Hindistan’dan gelen malların deniz yoluyla batıya aktarılacağı son noktaydı. Ayrıca Anadolu’ya ulaşmak için de Suriye’den geçmek gerekiyordu.

Kuzey Suriye’ye güneyden yoğun bir Arami göçü olmuştur. Aramiler Sami bir halktır, MÖ birinci bin yılda Kuzey Mezopotamya ve Suriye civarında yaşamışlardır. Bu bölgedeki Hitit ve Hurri kültürel unsurları, bu etnik grubun kültürüyle karışmaya başlamıştır. Geç Hitit Devletleri’nin yayılım alanını Tuz Gölü’nden Akdeniz’e batı sınırını Kuzey sınırı ise, Tuz Gölü’nden Malatya’ya kadar doğu sınırı ise, Malatya’dan güneye, Kargamış’a Kargamış’ın daha güneyi ise, Arami etkisine daha çabuk girmiş olduğundan, Hitit’ten çok bir Arami bölgesi sayılabilir.

Güneydoğu Anadolu’da ve kısmen Kuzey Suriye’de kurulmuş Geç Hitit Krallıkları Beylikleri: Kargamış; Antakya ve Amuk Ovası dolaylarında Pattina (Unqi); Gaziantep ve güneyinde Sam’al; Kahramanmaraş ve dolaylarında Gurgum; Malatya ve çevresinde Melid; Adıyaman dolaylarında Kummuhu; Çukurova ve kuzeyinde Que ve Hilakku; Kayseri ve dolayları Tabal’dır.

Geç Hitit Devletleri

Geç Hitit Devletleri hakkında yazılı bilgi; doğal kayalar, steller ve mimari eserler üzerindeki hiyeroglifli yazıtlar ve Assurlu kralların yazdırdığı çivi yazılı tabletlerden sağlanmıştır. Kendilerine özgü mimari ve sanat anlayışlarını yansıtan kalıntılar oluşturur. Bunlardan bazıları şöyle sıralanabilir:

Geç Hititler, genellikle kabartmalarla süslü anıtsal kapıları olan surlarla çevrilmiş kentler kurdular. Sarayları ve tapınakları bit-hilani (sütunlu portico) denen plan tipindedir. Yönetici veya tanrılara ait heykeller, stel ve kaya kabartmaları yaygındır. Kabartmalarla birlikte Hiyeroglif Luwicesi ve Arami alfabesi ile yazılmış yazıtlar vardır. Doğu Akdeniz kıyısına yakın olan bölgede fildişi ve maden işçiliği de gelişmiştir.

Kargamış’ın iç şehir ve kalesi bugün Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde, Gaziantep ili, Nizip ilçesi, Barak (Karkamış) bucağı, Karkamış köyü yakınlarındadır. Dış şehir ise, büyük ölçüde Suriye’nin Jerablus/Jerabis (Hierapolis) Köyü sınırlarındadır.

Kazı çalışmaları sonucunda Kargamış krallarının ve yöneticilerinin hiyeroglif yazıtlı steller, çeşitli binaların duvarlarını süsleyen, üzerlerinde dini sahnelerin alçak kabartma tekniğiyle tasvir edildiği ortostat adı verilen işlenmiş taş bloklar elde edilmiştir. Ortostat, Geç Hitit kentlerinin anıtsal girişlerinde duvarların alt bölümlerine yerleştirilmiş, üzerinde çeşitli kabartmalar bulunan yassı taşlardır. Ekonomik ve politik olarak önemli bir merkez halini alması, ticaret sonucunda ortaya çıkmıştır.

MÖ 717 yılında Assur kralı II. Sargon’un Kargamış şehrini yağmalaması ve halkını Assur’a taşımasıyla, 700 yıl kadar yaşayan Kargamış artık bir Assur şehri olmuştur.

Malatya, Hitit kaynaklarında Maldiya, Assur yazıtlarında Melid adı ile anılan kent, modern Malatya ilinin yedi kilometre kuzeydoğusunda bulunan Arslantepe Höyüğü üzerinde kurulmuştur. Arslantepe Höyüğü’nde İkinci Dünya Savaşı’ndan önce 1932 yılında başlatılan kazılarda, Geç Hitit Melid Kalesi’nin kabartmalı kuzeydoğu kapısı açığa çıkartılır. Kısa yazıtları kabartma ya da kazıma olup Luwi hiyeroglişidir.

Tabal Sınırları, Kayseri, Niğde, Nevşehir ve Aksaray illerini kapsayacak şekilde, batıda Bor, doğuda ise Malatya’ya kadar uzanır. Tabal bölgesinde 24 Tabal kralından bahsedilir. Assur’a vergi ödemek zorunda kalmışlardır. Ancak Tabal, Friglerin komşusu olması nedeniyle, daha çok onlarla etkileşim içinde olmuştur. Örneğin İvriz’de yer alan kabartmada, betimlenen giysiler ve başlık Frig özelliklerini yansıtmaktadır. İvriz, Konya ilinin Ereğli ilçesinin güneydoğusunda yer alır.

Kızıldağ tepesi, Tuz Gölü’nün güney doğu ucunda, Karadağ’ın ise on iki kilometre kuzey batısında yer alır. Kızıldağ-Karadağ, Assur kaynaklarında Tabal olarak adlandırılan bölge içerisinde kalmaktadır. Tabal Bölgesi’nde bilgi veren yazılı kaynaklar batı, kuzey ve güney olarak gruplandırıldığında, Kızıldağ-Karadağ yazıtları batı grubunu teşkil eder. Kızıldağ’ın batı yamacında göze çarpan, bir “taht” yapısı vardır. Bu kaya yapısı üzerinde, Kızıldağ’ da bulunan yazıtlardan üçü yer alır. Söz konusu taht üzerine oturmuş olarak betimlenen bir kral figurü mevcuttur. Kral Hartapu sakalı, ensesinde toplanmış uzun saçları, başlığı, uzun ve püsküllü giysisi ile Geç Hitit Dönemi sanatının öğelerini yansıtır. Betimlenen kral sağ eliyle bir kâse, ileri uzattığı sol eliyle uzun bir asa tutmaktadır. Figürün hemen karşısında yer alan hiyeroglifli kartuşta, “Büyük Kral Hartapu” yazısı okunmaktadır. (S:72, Resim 4.3)

Kızıldağ’da bulunmuş diğer bir yazıt, düşmüş bir stel üzerinde tespit edilmiştir. Yazıtta okunabilen sadece beş hiyeroglif işaretidir. Bir diğer kaya, Kızıldağ’da keşfedilenler içerisinde en uzun metni içerir. Karadağ’ın en yüksek noktasının adı Milahıç Tepesi’dir. Bu dağda bulunan iki yazıttan ilki, yine Hartapu’ya ait krali kartuşlar vardır. İkinci yazıtta ise sadece “Büyük Kral Hartapu” krali lejantı mevcuttur. (S:73, Resim 4.5)

Gurgum, bugünkü Kahramanmaraş ve çevresi olarak lokalize edilebilir. Gurgum Devleti’nin adı, Assur kaynaklarında ilk kez II. Aşurnasirpal (MÖ 883-859) döneminde geçer. Assur kralı II. Sargon MÖ 711 yılında Mutal-lu’yu tahttan indirip, Gurgum Devleti’ni Assur’un bir eyaleti haline getirir. Eyaletin adını da Marqas olarak değiştirir.

Pattin Krallığı, bugünkü Antakya ve Amuk Ovası’nı kapsar. Pattin Ülkesi’nin başkenti, yazılı kaynaklarda Kunalua olarak geçer. Pattin Krallığı’nın Assur’a vergi ödediği bilinmektedir. Sonraki belgelerde, Ülkenin Arami etkisi altına girdiği görülmektedir. Assurluların ünlü Balavat Kapısı’nın kabartmalı tunç kaplamaları üzerinde vergilerini öderken betimlenmiştir. MÖ 829’da Assur belgeleri Pattin Ülkesi’nde taht kavgaları olduğundan bahseder. Sonraki belgelerde, ülkenin adı Unqi (=Aramca Amq, bugünkü Amuk) olarak geçer. Ülkenin Arami etkisi altına girdiği açıkça görülmektedir. Bugün Türkiye ve Suriye sınırları içerisinde yer alan Tel Tayinat, Tüleyl, Cisr el-Hedid, Ain Dara, Azaz, Afrin, Antakya, Kirçoğlu ve son yıllarda İskenderun-Arsus’da bulunan hiyeroglifli yazıtlar sayesinde, bölge hakkında bilgi edinmek mümkün olabilmektedir.

Kummuh Krallığı’nın sınırları, bugün hemen hemen Adıyaman ili sınırları ile örtüşür. Kummuh, Assur’a vergi ödeyip karşılığında korunma edinen sayısız küçük krallıktan sadece biridir. Kummuh, Assur yıkıldığı zaman gözden kaybolmuştur. Assur başkenti Ninive’nin MÖ 612’de düşmesinin ardından Assur ordusundan ve onların Mısırlı yandaşlarından geriye kalan gruplar ilk olarak Harran’a, daha sonra da Fırat’ın batı kıyısına çekilir. Bunları Babilliler izler ve Kummuh’u, yani Samsat’ı, ele geçirirler.

Que Çukurova’ya lokalize edilirken Hilakku bunun batısında yer alan dağlık kesim ile eşitlenir. Assur egemenliğine girdiklerine dair kesin bir kayıt bulunmamaktadır. Bu bölgede bulunan en önemli yazılı belgeler, Adana’nın Kadirli ilçesindeki Aslantaş Karatepe’de bulunan Fenikece ve Luwi hiyeroglif olmak üzere çift dilde yazılmış olan yazıtlardır. Ayrıca Karatepe’de keşfedilen bazalt taşından blok taşları ve üzerindeki betimler, siyasi gelişmeleri hakkında bilgi vermektedir.

Sam’al, yönetim merkezi Gaziantep’in güneyinde, Fevzipaşa İstasyonu yakınındaki Zincirli Höyüğü’dür. Bu kentte bulunan yazıtlar, Batı Semitik dillerden olan Fenikece ve Aramcadır. Semitik, Orta Doğu’da yaygın olan ve günümüzde konuşulan Arapça, Süryanice ve İbranice Semitik dillerdir. Zincirli’deki en eskiye tarihlenen belgeleri Haya oğlu Kilamuwa yazdırtmıştır. Bu yazıtta Kilamuwa, kendinden önceki kralları da saymaktadır. Zincirli yakınındaki Gerçin mevkiinde bulunmuş olan bir stel ise, Ya’idi kralları olarak Qaral ve oğlu Panamuwa’nun adları geçmektedir. MÖ 8. yüzyıl’a ait olan stelin Aramca yazılmış yazıtında, Kuttamuwa adlı yüksek statülü bir görevliden bahsedilmektedir.

Geç Hitit Devletlerinin yönetimleri birbirinden bağımsız idi. Bu nedenle de ayrı ayrı krallar tarafından yönetilmekteydi. Bu devletlerin karakteri ve yönetim biçimi, merkezi bir otorite yerine küçük kentler ve dar alanlar içinde kaldığından, Hitit İmparatorluk Dönemi yönetim sisteminden ister istemez ayrılmaktadır. Bu küçük devletlerin başında bulunan kralları Savaşlarda ordunun idaresi görevini üstlendikleri, yargıçlık görevi yaptıkları, barış dönemlerinde rahiplik görevini yerine getirdikleri bilinmektedir. Kabartmalar üzerinde yer alan sahnelerden Geç Hitit askeri gücü içerisinde süvarilerin bulunduğunu öğrenmekteyiz.

Geç Hitit Sanatı

Geç Hitit sanatı, kent surları, anıtsal girişlere yerleştirilmiş kabartmalarla bezeli ortostatlar, heykeller ve mezar stelleri gibi eserler yardımıyla tanımlanabilmektedir. Kabartmalar üzerinde ilahi varlıklar, krallar, savaş sahneleri ve kutsal ziyafet sahneleri işlenmiştir.

Hitit İmparatorluk Dönemi’ndeki resmi kayıtlardan anlaşıldığı kadarıyla, sanat eserleri belli kurallara tabiydi ve zanaatkârlar merkezi bir güç tarafından denetim altında tutuluyorlardı. Geç Hitit Dönemi’nin başlaması ile bu durum değişmiş gibi görünmektedir. Geç Hitit sanatı, ortak bir kökenden geldiğini gösteren benzerlikler yanında farklı kentlerde, çevre kültürlerden izler de taşıyan farklı üslupları da bünyesinde barındırır. Ayrıca, bu sanat dalı sivil halkın ihtiyaçlarını karşılamak üzere de hizmet vermektedir. Ayrıca çocukların tasvir edildiği kabartmalar da mevcuttur.

Hitit Dönemi’nde kabartmalar dini törenler ya da mitolojik olaylarla ilgili iken, Geç Hitit Dönemi’nde dünyevi konular da betimlenmeye başlanmış, özellikle savaş sahnelerine ağırlık verilmiştir. Geç Hitit sanatı, Hurri kültürü etkisinde gelişmiştir. Arami nüfusunun yoğun olduğu kentlerde ise Sami özellikleri ağır basan, kıyafetlerde ve başlıklarda Arami özellikleri gösteren figürler yapılmıştır. Bu nedenle başlangıçta Hitit sanatının devamı niteliğinde olan Geç Hitit sanatı MÖ dokuzuncu yüzyıldan itibaren hem Anadolulu hem de Mezopotamyalı özellikleri bir arada barınmaya başlar.

Geç Hitit sanatını en iyi şekilde anlamamızı sağlayan buluntulardan bir grubu Kargamış’ta ortaya çıkarılmıştır. Bugün Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenen ve Kargamış’ın Uzun Duvar, Kral Burcu, Kahramanlar Duvarı ve Su Kapısı olarak adlandırılan kabartmaları orijinal durumlarına uygun olarak yerleştirilmiştir. Kabartmalar üzerinde Tanrıça Kubaba için yapılan dinsel törenler, Kargamış kralı Araras’ın en büyük oğlu Kamanas’ın veliahtlığa atanması sahneleri, savaş arabaları, Assurlular ile yapılan savaşın zafer sahneleri, tanrı ve tanrıçalar, karışık varlıklar betimlenmiştir. Kabartmalarda Hititli ve Assurlu özelliklerin bir arada kullanıldığı görülmektedir. Mimari öğe dışında Kargamış, Kartepe-Aslantaş, Zincirli ve Malatya’da Geç Hitit Dönemi’ne ait çoğunlukla tanrı, tanrıça ve kralların tasvir edildiği ebatlı heykeller de bulunmuştur.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.