Açıköğretim Ders Notları

Engelli Mevzuatı ve Meslek Etiği Dersi 1. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Engelli Mevzuatı ve Meslek Etiği Dersi 1. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Engelli Mevzuatı Ve İlgili Hukuki Kavramlar

Toplumsal Düzen Kuralları

İnsanlar arasındaki sosyal ilişkileri düzenleyen kuralların tümüne genel olarak, toplumsal düzen (sosyal düzen/davranış) kuralları denilmektedir. Genel bir tanım vermek gerekirse, toplum hâlinde yaşayan insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen bütün kurallara toplumsal düzen kuralları demek mümkündür. Toplumsal düzen kuralları kişilerin yapmaları, yapmamaları ve uymaları gereken kurallardır. Bunlara uyulmaması hâlinde toplum tarafından gösterilen tepkiye de yaptırım (müeyyide) denir. Toplumsal düzen kuralları din, ahlak, görgü (nezaket), örf-âdet ve hukuk kurallarının tümüdür.

Din Kuralları

Din kurallarının en önemli özelliği, evreni ve insanı yarattığına inanılan üstün ilahi bir gücün emirleri olmasıdır. Din kurallarını koyan, bu kurallara uyulmasını isteyen ve ihlal edilmesi hâlinde öteki dünyada müeyyideyi uygulayacak olan ilahi iradedir.

Ahlak Kuralları

Ahlak kurallarının din kurallarından en önemli farkı insanlar tarafından belirlenmiş olmalarıdır. Bunlar kişilere belli davranışlarda bulunmayı ya da bulunmamayı emreder. Ahlak kuralları kişilerin vicdanına seslenir ve yazılı değildir. Bu nedenle ahlak kurallarının koruyucusu insanın kendi vicdanıdır ve bu kuralların yaptırımı vicdan azabıdır. Ahlak kuralları subjektif ve objektif olmak üzere ikiye ayrılır. Subjektif (öznel) ahlak kuralları kişinin kendi bireysel tutumları ve değer yargılarıdır. Objektif (nesnel) ahlak kuralları ise toplumun genelinde geçerli olan değerlerdir.

Görgü Kuralları

Bir diğer toplumsal düzen kuralı olan görgü kuralları ise insanların birlikteyken uymaları beklenen davranışlardır. Görgü kurallarına uyulmaması hâlinde sosyal baskı ve dışlama biçiminde bir yaptırım söz konusu olabilir. Ancak görgü kuralına uyulmaması hâlinde de ilgili devlet makamlarının bir yaptırımı olmaz.

Örf ve Âdetler

Örf ve âdetler uzun zamandır doğruluğuna inanılan ve herkesten uyması beklenen kurallardır. Ancak bu davranış kurallarına uyulmaması hâlinde de devlet organlarının harekete geçerek uymayanlar hakkında hukuki yollara gitmesi söz konusu olmaz. Özel hukukun kimi dallarında örf ve âdet kuralları hukuk düzeni tarafından da benimsenebilir.

Hukuk Kuralları

Hukuk kuralları da bütün toplumsal davranış kuralları gibi bireylerden belli davranışları yapmalarını ya da yapmamalarını ister. Hukuk kurallarını diğer toplumsal davranış kurallarından ayıran temel nokta hukuk düzenine uymanın devletin kamu gücüyle sağlanmasıdır. Diğer toplumsal düzen kurallarına uyulmaması hâlinde bireysel ya da toplumsal yaptırımlar söz konusuyken hukuk düzenine uyulmaması hâlinde devlet organlarının tarafından yaptırım uygulanır. Hukuk kurallarını diğer toplumsal düzen kurallarından ayıran bir diğer özellik ise bireylere sadece yükümlülük getirmesi değil, aynı zamanda talepte bulunma yetkisi de vermesidir. Hukuk kurallarının buyruklarına herkes uymak zorundadır.

Hukuk, Hukuk Düzeni Ve Hukukun Niteliği

Hukuk, Arapça kökenli bir sözcük olup “haklar” anlamındadır. Hukukun öz Türkçe karşılığı “tüze”dir. Hukuk kuralları da toplumsal düzen kurallarından biridir ancak diğerlerinden farkı, bunlara uyulmaması hâlinde devletin zorlayıcı gücünün söz konusu olmasıdır. Devletin hukuk kurallarına uymaya zorlayıcı gücü ve uygulamalarının tümü “hukuki yaptırım” (müeyyide) olarak adlandırılır. Bir diğer ifadeyle, bireylerin hukuk kurallarına uygun davranmamaları hâlinde karşılaşacakları devlet tepkisine yaptırım (müeyyide) denir. Hukuki ilişkinin türüne göre medeni yargı, ceza yargısı, idari yargı, anayasa yargısı gibi farklı yargı kolları ve mahkeme teşkilatları kurulmuştur. Anayasa ve uluslararası sözleşmelere dayanarak kanunlar, kanunlara dayanılarak Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve yönetmelikler, bunlara dayanılarak da genelge ve talimname gibi idarenin diğer düzenleyici işlemleri yapılır. Bu hukuk kuralları arasındaki etki gücü açısından bir alt üst ilişkisi (hiyerarşi) bulunmaktadır. Engelli Mevzuatı denildiğinde engelli bireylerin haklarını, engelli bireylere yönelik bakım ve eğitim merkezlerinin uyması gereken kuralları düzenleyen yazılı hukuk kurallarının tümü anlaşılır. Bu Mevzuat’ın başında gelenler Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi, Anayasa’mızın ilgili maddeleri. Engelliler Hakkında Kanun, bu Kanun’a dayanarak çıkarılan yönetmelik ve genelgelerdir.

Hukuk Kurallarının Unsurları

Bir davranış kuralın hukuk kuralı olabilmesi için olması gereken üç unsur vardır. Bunlar; konu, irade (emir) ve yaptırımdır. Hukuk kuralının düzenlediği insan davranışları ve olaylar, hukuk kuralının konusunu oluşturur. Bir diğer ifadeyle, hukuk kurallarının konusu, söz konusu kuralın neyi düzenlediğidir. Hukuk kurallarının konusu esasen insan davranışları ve insanların irade açıklamalarıdır. Hukuk kuralının kişilere getirdiği yükümlülük, kişilerden uymasını beklediği davranış hukuk kuralının emridir. Hukuk kuralı kişilere belli davranışları emrettiği için buna hukuk kuralının iradesi ya da buyruğu da denilir. Bütün hukuk kuralları bir emir içermek zorundadır. Emir, olumlu bir davranışta bulunmak (yapmak) ya da belirli biçimde davranmamak (yapmamak) biçiminde olabilir. Emir unsuru, “hukuk kurallarının normatifliği” olarak da adlandırılır. Emrin muhatabı tarafından anlaşılabilmesi için açık ve kesin olması gerekir. Böylece ilgili kişiler söz konusu hukuk kuralı ile kendilerinden beklenen davranışın ne olduğunu bileceklerdir. Emre uyulmaması hâlinde uygulanacak yaptırım da hukuk kuralında açıkça gösterilir. Yaptırım (müeyyide) hukuk kuralının üçüncü unsuru olup emre uyulmaması, emrin ihlal edilmesi hâlinde bu kurala aykırı davranan kişiye uygulanacak zorlamayı gösterir. Emre uyulmaması hâlinde uygulanacak yaptırım hukuk kuralında açıkça gösterilir. Hukuk kurallarının yaptırımı, devletin yetkili makamlarınca uygulanır. Yaptırımsız hukuk kuralı olmaz. Aksi hâlde ortada hukuk kuralı olmaz. Diğer davranış kurallarında kişilerden kurala uyulması beklenir, uymayanlar kınanır, dışlanır ancak maddi bir yaptırım söz konusu olmaz. Oysa hukuk kuralına aykırı davrananlara devlet tarafından yaptırım uygulanarak söz konusu kurala uymaları zorla sağlanır. Yaptırım konusunda önemli bir istisna eksik borçlardır. Eksik borçlar, hukuk düzeninin herhangi bir yaptırıma bağlamadığı ilişkilerdir.

Hukuk Kurallarının Özellikleri

Hukuk kurallarının taşıdığı temel özellikler bunların soyut, genel ve sürekli olmalarıdır (Şekil 1.4). Çünkü hukuk kuralları aynı olaylarda uygulanacak, herkesin uymasını emreden düzenlemelerdir. Bir hukuk kuralı da mantıken, yetkili makam tarafından yürürlüğe konulduktan sonra düzenlediği bütün ilişkilere uygulanmalıdır. Hukuk kurallarının soyut olması demek, aynı ya da benzer sorunlarda ne yapılacağına dair aynı kuralın konulmasıdır. Buna göre hukuk kuralları tek bir olayı, belli bir somut durumu düzenlemez. Hukuk kuralları aynı özelliği gösteren bütün olaylara uygulanmak amacıyla konulurlar. Hukuk kurallarının soyut olması, hukuk kurallarının kesin olmasını ve aynı sorun bir daha yaşandığında nasıl bir çözüm izleneceğini ortaya koyması bakımından gereklidir. Hukuk kurallarının genel olması ise bir hukuk kuralının aynı durumda olan tüm kişilere uygulamasıdır. Genellik, hukuk kuralının muhatabı olan tüm kişilere uygulanması anlamına gelir. Son özellik ise hukuk kurallarının sürekli olmasıdır. Süreklilik, yürürlüğe giren bir hukuk kuralının yürürlükten kaldırılıncaya kadar uygulanması demektir. Yoksa süreklilik, hukuk kuralının sonsuza dek uygulanacağı anlamına gelmez. Buna göre yürürlüğe giren bir hukuk kuralı kendisini yürürlüğe koyan makam tarafından ortadan kaldırılmadıkça uygulanmaya devam eder.

Hukukun Kaynakları

Hukuk kurallarının kaynağı; yürürlükteki hukuk kurallarının nasıl oluştuğu, nasıl ortaya çıktığı, kim ya da hangi makam tarafından yapıldığı meselesidir. Hukukun kaynağı, ilgili hukuk kuralını yapan iradeyi, kuralı oluşturan ve belirleyen yeri gösterir. Hukukun kaynaklarını sınıflandırmanın amacı, bunların gücünü göstermek, hangisinin daha üstün ve bağlayıcı olduğunu ortaya koymaktır. Böylece bir uyuşmazlık söz konusu olduğunda mahkemeler olaya hangi kuralı uygulamak zorunda olduğunu, hangi kuralı uygulamak zorunda olmadığını görecektir. Hukuk kuralları kendisinden daha üstün bir kurala aykırı olamaz. Belirli bir ülkede, belli bir zamanda yürürlükte bulunan hukuk kurallarının tümü “yürürlükteki hukuk” olarak adlandırılır. Yürürlükteki hukuku karşılamak üzere “olan hukuk, pozitif hukuk, dogmatik hukuk” ifadeleri de kullanılır. Yürürlükteki hukuk, yazılı olan ve olmayan bütün hukuk kurallarıdır. Yürürlükteki hukukun kaynaklarının sınıflandırılması konusunda genel olarak benimsenen sistem kaynakları bağlayıcı ve yardımcı kaynak; yazılı ve yazılı olmayan kaynaklar biçiminde sınıflandırmaktır.

Bağlayıcı Kaynaklar

Bağlayıcı kaynaklara asıl kaynaklar da denir. Bağlayıcı kaynaklar adından da anlaşıldığı üzere, bir uyuşmazlığın çözümünde uyulması zorunlu olan, mahkemenin uymak zorunda olduğu hukuk kurallarıdır. Bağlayıcı kaynaklar yazılı olabileceği gibi yazılı olmayan kaynaklar da olabilir. Bağlayıcı yazılı kaynaklar uluslararası sözleşmeler, anayasa, yasa (kanun), Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, yönetmelik, genelgedir. Yazılı olmayan bağlayıcı kaynaklar ise örf ve âdet hukuku ile hukukun temel ilkeleridir.

  • Uluslararası sözleşme: Sözleşme, iki ya da daha fazla kişi arasında yapılan karşılıklı ve birbirine uygun, bağlayıcı irade açıklamalarıdır. Sözleşmeler daha çok özel hukuk alanında söz konudur. Sözleşmeler sadece kendilerini imzalayan devletler için geçerlidir. Devletlerin, “söze bağlılık” (ahde vefa) ilkesi nedeniyle imzaladıkları sözleşmelere uymaları beklenir.
  • Anayasa: Anayasa devletlerin temel kurucu ve üstün belgeleridir. Anayasalar devletin kuruluşunu, yasama, yürütme ve yargı kuvvetleri arasındaki ilişkileri düzenler. Anayasalar devletlerin temel kuruluş belgesi olduğu için geçmişte anayasayı karşılamak için “Esas Teşkilat Kanunu” da denilmiştir. Anayasa’mızın “Temel Haklar” başlıklı ikinci kısmında m.12-76 arasında kişilerin temel hakları ve bunların içerikleri düzenlenmiştir. Anayasa’mızın değiştirilmesi için kanunlardan daha fazla milletvekili sayısı gerekir ve devletin şeklini düzenleyen ilk üç maddesi değiştirilemez. Anayasa maddelerinin değiştirilmesi, TBMM üye tamsayısının en az 1/3’ü tarafından yazılı teklif edilir. Anayasa değişikliği, TBMM Genel Kurulu’nda iki kez görüşülür ve oylanır. Değiştirme teklifinin kabulü, TBMM üye tamsayısının en az 3/5 çoğunluğunun gizli oyu ile mümkündür. Kimi hâllerde anayasa değişiklik teklifleri Cumhurbaşkanı tarafından referanduma sunulur. Türkiye’de Anayasa değişikliklerinin anayasaya uygunluğunu denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevidir.
  • Kanun Kanun (yasa) milletin temsilcisi olan meclislerin yaptıkları hukuk kuralıdır. Kanunlar anayasada gösterilen genel esasları, devletin görev ve yetkilerini hayata geçirmeye yönelik ayrıntılı düzenlemeler içerir. Kanunları yapmak, yasama organlarının görevidir. Yasama organı bir ülkedeki meclistir. Meclisler halk tarafından seçilen milletvekillerindenoluşur. Meclisin kanun yapmak yetkisini ve kanunu yapan iradeyi göstermek için “kanun koyucu” ifadesi de kullanılır. Anayasa’mıza göre (m.87) “kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak” Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkisindedir. Kanunların yapılması süreci kanunun önerilmesi, Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmesi, kanunların Genel Kurul’da kabul edilmesi ve Resmî Gazete’de yayımlanması aşamalarından geçer. Anayasa’mıza göre kanun teklif etmeye Bakanlar Kurulu ve milletvekilleri yetkilidir. Bakanlar Kurulunca yapılan kanun önerisine “kanun tasarısı”, milletvekilleri tarafından yapılan kanun önerisine “kanun teklifi” denir. Genel Kurul’da kabul edilen bir kanun, yayımlanmak üzere Cumhurbaşkanı’na gönderilir. Cumhurbaşkanının kanunu incelemek için 15 gün süresi vardır. Cumhurbaşkanının yayımlanmasını uygun gördüğü kanunlar Resmî Gazete’de yayımlanır.
  • Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi: 2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçimi ile yürürlüğe giren Anayasa değişiklikleriyle (Anayasa m. 104) Cumhurbaşkanina, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilme yetkisi verilmiştir. Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez. Anayasa m. 119’a göre ise olağanüstü hallerde Cumhurbaşkanı, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, 104 üncü maddenin onyedinci fıkrasının ikinci cümlesinde belirtilen sınırlamalara tabi olmaksızın Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. Buna göre, olağanüstü hallerde, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenebilir. Kanun hükmündeki bu kararnameler Resmî Gazete’de yayımlanır, aynı gün Meclis onayına sunulur.
  • Yönetmelik: Anayasaya göre (m.104/18) Cumhurbaşkanı, kanunların uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilir. Anayasanın “Yönetmelikler” baslikli 124. maddesine göre, Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler.
  • Genelge: Eskiden tamim olarak da adlandırılan genelgeler kanun ve yönetmeliklerin uygulanmasında bunların içeriklerini açıklamak, idari makamlara yol göstermek için idari amirler ve kurumlar tarafından yazı ve talimatlardır. Genelgeler, kendisinden daha yukarıda yer alan bir hukuk kuralındaki bir konunun nasıl uygulanacağını ilgili makam ve kişiye daha açıklayıcı biçimde gösterir.

Yedek Kaynaklar

Yedek kaynaklar, hukukun bağlayıcı olmayan kaynakları olarak da adlandırılır. Bu kaynaklar hâkime uyuşmazlığın çözümünde yol gösterirler ancak hâkim bunları uygulamak zorunda değildir. Yedek kaynaklar, bağlayıcı kaynakların anlaşılmasında hâkime yol gösterir. Bunların başlıcaları mahkeme kararlarıdır. Genel olarak mahkeme kararlarına içtihat denir.

Yazılı ve Yazılı Olmayan Kaynaklar

Bir ülkede belli bir zamanda yürürlükte bulunan yazılı hukuk kurallarının tümüne yazılı hukuk kuralları anlamında “mevzu hukuk” denir. Mevzuat Arapça bir ifade olup yürürlükteki “yazılı hukuk kuralları” demektir. Mevzu hukuk, yetkili makamlar tarafından konulmuş tüm yazılı hukuk kurallarıdır. Bunlar uluslararası sözleşmeler, kanunlar, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve yönetmelikler, genelgelerdir. Yürürlükteki yazılı hukuk kurallarının tümüne birden “mevzuat” denir. Ülkemizde mevzuat hükümlerine ulaşmanın en kolay ve güvenilir yolu Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan (www.mevzuat. gov.tr) adresidir. Hukukun yazılı olmayan kaynakları ise örf âdet hukuku ile hukukun genel ilkeleridir. Örf ve âdet hukuku, hukukun genel ilkeleri, yazılı olmadığından mevzu hukuka dâhil değildir. Örf ve âdet hukuku toplumda uzun zamandır uygulanan, uyulması gerektiğine inanılan kurallardan oluşur. Hukuk kurallarına aykırı olan örf ve âdet kuralları uygulanmaz. Sadece hukuk kurallarıyla çatışmayan, hukuka aykırı olmayan örf âdet kuralları geçerlidir.

Haklar

Haklar, doğdukları hukuk alanına göre kamu hakları ve özel haklar olmak üzere ikiye ayrılırlar. Kamu hakları kamu hukukundan doğar ve muhatabı devlettir. Kişiler kamu haklarını doğuştan kazanırlar. Özel haklar ise kişilerin diğer kişilerle kurdukları hukuki ilişkilerinden doğar. Örneğin, seçme ve seçilme hakkı kamu hakkıdır. Evlenme ve mirasçılık ise özel haklardandır. Anayasada haklar kendi arasında özel haklar ve kamu hakları diye sınıflandırılmaz. Bu ayrım hakların içeriklerine ve niteliklerine bakılarak doktrin tarafından yapılmaktadır. Anayasa’mızın “Temel Haklar” başlıklı ikinci kısmında (m.12 – 76) kamu ve özel haklar ve bunların içerikleri yer almaktadır. “Temel hak ve hürriyetlerin niteliği” başlıklı 12. madde hakların niteliği açısından çok önemlidir. Buna göre, “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.”

Kamu Hukukundan Kaynaklanan Haklar

Kamu hukukundan kaynaklanan haklar, bireyin devletten olan beklentilerine göre negatif, pozitif ve aktif statü hakları olmak üzere üç türlüdür. Negatif statü haklarının özelliği, devletin karışamayacağı, ortadan kaldıramayacağı haklar olmalarıdır. Adından da anlaşılacağı gibi, devletin negatif bir tutum içinde olması, bireylerin haklarına karışmaması gereken haklar söz konusudur. Pozitif statü hakları ise devlete belli olumlu davranışlarda bulunma görevi veren haklardır. Anayasa’mızda yer alan çalışma, eğitim, konut, ulaşım, sağlık hakları bu niteliktedir. Aktif statü hakları ise daha yakın zamanda gelişmiş olan ve bireylerin devlet yönetimine katılmasını sağlayan haklardır. Anayasa’mızda yer alan dernek, sendika, siyasi parti kurma hakkı bu niteliktedir.

Özel Hukuktan Kaynaklanan Haklar

Özel haklar, kısaca özel hukuktan kaynaklanırlar. Özel hukuk ilişkisinden doğan bu haklar bireylere sağladıkları hakkın karşılığında yükümlülükler de yüklerler.

  • Mal Varlığı ve Şahıs Varlığı Hakları : Özel haklar açısından söz konusu olan bir sınıflandırma bunların konularına, yani parayla ölçülüp ölçülememelerine göre yapılan mal varlığı ve şahıs varlığı haklarıdır. Mal varlığı hakları para ile ölçülebilen, alınıp satılabilen varlıklar üzerindeki haklardır. Şahıs varlığı hakları ise parayla ölçülemeyen haklardır. Bunlar kişinin onur ve şerefi, vücut bütünlüğü gibi değerleridir.
  • Devredilebilen ve Devredilemeyen Haklar: Devredilebilen haklar, kişilerin sahip olup da başkalarına devredebildikleri haklarıdır. Devredilemeyen haklar ise kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardır. Bunlar çoğunlukla kişinin kendisinden başkası tarafından kullanılamayacak haklardır.
  • Mutlak ve Nispi Haklar: Mutlak haklar, herkese karşı ileri sürülebilen haklardır. Bu haklar mallar ya da kişiler üzerinde mallar üzerinde söz konusu olabilir. Nispi haklar ise sadece belli kişilere karşı ileri sürülebilen haklardır. Alacak hakları bunların başlıcalarıdır.

Hakların Kazanılması, Kaybedilmesi ve Korunması

Özel haklar aslen ya da devren (halefiyet yoluyla) kazanılır. Aslen kazanma daha önce mevcut olmayan bir hakkın ilk sahibi tarafından kazanılması demektir. Hakların kaybı da hak sahibinin hakkını tamamen kaybedip kaybetmemesine göre hakkın nispi ve mutlak kaybı şeklinde sınıflandırılır. Hakların korunması ise hem kamu hem de özel hakların başkaları tarafından ihlal edilmesi hâlinde nasıl korunacağı konusudur. Hakların korunması genel olarak talep, dava ve kendi hakkını bizzat koruma biçiminde olur. Talep, hakkı ihlal edilen kişinin ihlalde bulunan kişiye yazılı ya da sözlü başvuruda bulunarak hakkının ihlal edilmemesini istemesidir.

Hukuk Kurallarının Uygulanması

Hukuk kurallarının uygulanması, hukuk kurallarının geçerli olduğu zaman ve yerin belirlenmesi ve kuralda ne denildiğinin anlaşılmasıyla ilgilidir. Yer yönünden uygulanmada asıl kural, mülkilik (ülkesellik) ilkesidir. Bütün hukuk kuralları, devletin iradesini yansıtır ve ilgili devletin egemenlik alanında (ülkesinde) o devletin hukuk kuralları geçerli olur. Zaman yönünden uygulanmada ise hukuk kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren geçerli olurlar. Bir hukuk kuralının içeriğinin ne olduğunun anlaşılması ise hukuk kuralının yorumlanmasıyla mümkündür. Yorum, hukuk kuralında geçen ifadelerin anlaşılması için yapılan akıl yürütmedir. Yorum yapılırken farklı yöntemler ve yorum araçları kullanılır. Yöntemlerin başlıcaları amaçsal (gai) yorum, dil bilgisel (gramatik) yorum ve tarihsel yorumdur. Amaçsal yorumda kuralın amacı belirlenmeye çalışılır. Dil bilgisel yorumda ise kuralın cümle dizinindeki kelimelerle neyin kastedildiği; tarihsel yorumda ise hukuk kuralının yapıldığı zaman yasa koyucunun neyi amaçladığı, o zamanki şartlardan yola çıkılarak kuralın neden konulduğu anlaşılmaya çalışır. Yorum araçları ise kıyas, aksi ile kanıt ve evleviyettir. Kıyas (analoji), benzetme demektir. Kanunda belli bir durum için konulmuş olan bir kuraldan yola çıkılarak bu kuralı düzenleme yapılmayan olaya da benzeterek uygulamaktır. Aksi ile kanıt kuralına göre kuralın düzenleme dışında tuttuğu hukuki konuların bu kuralın dışında kaldığı anlaşılabilir. Evleviyet kuralına göre ise bir hukuk kuralının çoğu daha azını da içerir. Bir şeyin çoğuna izin ve yetki verilmiş ise daha azına da izin ve yetki verilmiş; bir şeyin azı yasaklanmışsa çoğu da yasaklanmıştır.

Toplumsal Düzen Kuralları

İnsanlar arasındaki sosyal ilişkileri düzenleyen kuralların tümüne genel olarak, toplumsal düzen (sosyal düzen/davranış) kuralları denilmektedir. Genel bir tanım vermek gerekirse, toplum hâlinde yaşayan insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen bütün kurallara toplumsal düzen kuralları demek mümkündür. Toplumsal düzen kuralları kişilerin yapmaları, yapmamaları ve uymaları gereken kurallardır. Bunlara uyulmaması hâlinde toplum tarafından gösterilen tepkiye de yaptırım (müeyyide) denir. Toplumsal düzen kuralları din, ahlak, görgü (nezaket), örf-âdet ve hukuk kurallarının tümüdür.

Din Kuralları

Din kurallarının en önemli özelliği, evreni ve insanı yarattığına inanılan üstün ilahi bir gücün emirleri olmasıdır. Din kurallarını koyan, bu kurallara uyulmasını isteyen ve ihlal edilmesi hâlinde öteki dünyada müeyyideyi uygulayacak olan ilahi iradedir.

Ahlak Kuralları

Ahlak kurallarının din kurallarından en önemli farkı insanlar tarafından belirlenmiş olmalarıdır. Bunlar kişilere belli davranışlarda bulunmayı ya da bulunmamayı emreder. Ahlak kuralları kişilerin vicdanına seslenir ve yazılı değildir. Bu nedenle ahlak kurallarının koruyucusu insanın kendi vicdanıdır ve bu kuralların yaptırımı vicdan azabıdır. Ahlak kuralları subjektif ve objektif olmak üzere ikiye ayrılır. Subjektif (öznel) ahlak kuralları kişinin kendi bireysel tutumları ve değer yargılarıdır. Objektif (nesnel) ahlak kuralları ise toplumun genelinde geçerli olan değerlerdir.

Görgü Kuralları

Bir diğer toplumsal düzen kuralı olan görgü kuralları ise insanların birlikteyken uymaları beklenen davranışlardır. Görgü kurallarına uyulmaması hâlinde sosyal baskı ve dışlama biçiminde bir yaptırım söz konusu olabilir. Ancak görgü kuralına uyulmaması hâlinde de ilgili devlet makamlarının bir yaptırımı olmaz.

Örf ve Âdetler

Örf ve âdetler uzun zamandır doğruluğuna inanılan ve herkesten uyması beklenen kurallardır. Ancak bu davranış kurallarına uyulmaması hâlinde de devlet organlarının harekete geçerek uymayanlar hakkında hukuki yollara gitmesi söz konusu olmaz. Özel hukukun kimi dallarında örf ve âdet kuralları hukuk düzeni tarafından da benimsenebilir.

Hukuk Kuralları

Hukuk kuralları da bütün toplumsal davranış kuralları gibi bireylerden belli davranışları yapmalarını ya da yapmamalarını ister. Hukuk kurallarını diğer toplumsal davranış kurallarından ayıran temel nokta hukuk düzenine uymanın devletin kamu gücüyle sağlanmasıdır. Diğer toplumsal düzen kurallarına uyulmaması hâlinde bireysel ya da toplumsal yaptırımlar söz konusuyken hukuk düzenine uyulmaması hâlinde devlet organlarının tarafından yaptırım uygulanır. Hukuk kurallarını diğer toplumsal düzen kurallarından ayıran bir diğer özellik ise bireylere sadece yükümlülük getirmesi değil, aynı zamanda talepte bulunma yetkisi de vermesidir. Hukuk kurallarının buyruklarına herkes uymak zorundadır.

Hukuk, Hukuk Düzeni Ve Hukukun Niteliği

Hukuk, Arapça kökenli bir sözcük olup “haklar” anlamındadır. Hukukun öz Türkçe karşılığı “tüze”dir. Hukuk kuralları da toplumsal düzen kurallarından biridir ancak diğerlerinden farkı, bunlara uyulmaması hâlinde devletin zorlayıcı gücünün söz konusu olmasıdır. Devletin hukuk kurallarına uymaya zorlayıcı gücü ve uygulamalarının tümü “hukuki yaptırım” (müeyyide) olarak adlandırılır. Bir diğer ifadeyle, bireylerin hukuk kurallarına uygun davranmamaları hâlinde karşılaşacakları devlet tepkisine yaptırım (müeyyide) denir. Hukuki ilişkinin türüne göre medeni yargı, ceza yargısı, idari yargı, anayasa yargısı gibi farklı yargı kolları ve mahkeme teşkilatları kurulmuştur. Anayasa ve uluslararası sözleşmelere dayanarak kanunlar, kanunlara dayanılarak Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve yönetmelikler, bunlara dayanılarak da genelge ve talimname gibi idarenin diğer düzenleyici işlemleri yapılır. Bu hukuk kuralları arasındaki etki gücü açısından bir alt üst ilişkisi (hiyerarşi) bulunmaktadır. Engelli Mevzuatı denildiğinde engelli bireylerin haklarını, engelli bireylere yönelik bakım ve eğitim merkezlerinin uyması gereken kuralları düzenleyen yazılı hukuk kurallarının tümü anlaşılır. Bu Mevzuat’ın başında gelenler Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi, Anayasa’mızın ilgili maddeleri. Engelliler Hakkında Kanun, bu Kanun’a dayanarak çıkarılan yönetmelik ve genelgelerdir.

Hukuk Kurallarının Unsurları

Bir davranış kuralın hukuk kuralı olabilmesi için olması gereken üç unsur vardır. Bunlar; konu, irade (emir) ve yaptırımdır. Hukuk kuralının düzenlediği insan davranışları ve olaylar, hukuk kuralının konusunu oluşturur. Bir diğer ifadeyle, hukuk kurallarının konusu, söz konusu kuralın neyi düzenlediğidir. Hukuk kurallarının konusu esasen insan davranışları ve insanların irade açıklamalarıdır. Hukuk kuralının kişilere getirdiği yükümlülük, kişilerden uymasını beklediği davranış hukuk kuralının emridir. Hukuk kuralı kişilere belli davranışları emrettiği için buna hukuk kuralının iradesi ya da buyruğu da denilir. Bütün hukuk kuralları bir emir içermek zorundadır. Emir, olumlu bir davranışta bulunmak (yapmak) ya da belirli biçimde davranmamak (yapmamak) biçiminde olabilir. Emir unsuru, “hukuk kurallarının normatifliği” olarak da adlandırılır. Emrin muhatabı tarafından anlaşılabilmesi için açık ve kesin olması gerekir. Böylece ilgili kişiler söz konusu hukuk kuralı ile kendilerinden beklenen davranışın ne olduğunu bileceklerdir. Emre uyulmaması hâlinde uygulanacak yaptırım da hukuk kuralında açıkça gösterilir. Yaptırım (müeyyide) hukuk kuralının üçüncü unsuru olup emre uyulmaması, emrin ihlal edilmesi hâlinde bu kurala aykırı davranan kişiye uygulanacak zorlamayı gösterir. Emre uyulmaması hâlinde uygulanacak yaptırım hukuk kuralında açıkça gösterilir. Hukuk kurallarının yaptırımı, devletin yetkili makamlarınca uygulanır. Yaptırımsız hukuk kuralı olmaz. Aksi hâlde ortada hukuk kuralı olmaz. Diğer davranış kurallarında kişilerden kurala uyulması beklenir, uymayanlar kınanır, dışlanır ancak maddi bir yaptırım söz konusu olmaz. Oysa hukuk kuralına aykırı davrananlara devlet tarafından yaptırım uygulanarak söz konusu kurala uymaları zorla sağlanır. Yaptırım konusunda önemli bir istisna eksik borçlardır. Eksik borçlar, hukuk düzeninin herhangi bir yaptırıma bağlamadığı ilişkilerdir.

Hukuk Kurallarının Özellikleri

Hukuk kurallarının taşıdığı temel özellikler bunların soyut, genel ve sürekli olmalarıdır (Şekil 1.4). Çünkü hukuk kuralları aynı olaylarda uygulanacak, herkesin uymasını emreden düzenlemelerdir. Bir hukuk kuralı da mantıken, yetkili makam tarafından yürürlüğe konulduktan sonra düzenlediği bütün ilişkilere uygulanmalıdır. Hukuk kurallarının soyut olması demek, aynı ya da benzer sorunlarda ne yapılacağına dair aynı kuralın konulmasıdır. Buna göre hukuk kuralları tek bir olayı, belli bir somut durumu düzenlemez. Hukuk kuralları aynı özelliği gösteren bütün olaylara uygulanmak amacıyla konulurlar. Hukuk kurallarının soyut olması, hukuk kurallarının kesin olmasını ve aynı sorun bir daha yaşandığında nasıl bir çözüm izleneceğini ortaya koyması bakımından gereklidir. Hukuk kurallarının genel olması ise bir hukuk kuralının aynı durumda olan tüm kişilere uygulamasıdır. Genellik, hukuk kuralının muhatabı olan tüm kişilere uygulanması anlamına gelir. Son özellik ise hukuk kurallarının sürekli olmasıdır. Süreklilik, yürürlüğe giren bir hukuk kuralının yürürlükten kaldırılıncaya kadar uygulanması demektir. Yoksa süreklilik, hukuk kuralının sonsuza dek uygulanacağı anlamına gelmez. Buna göre yürürlüğe giren bir hukuk kuralı kendisini yürürlüğe koyan makam tarafından ortadan kaldırılmadıkça uygulanmaya devam eder.

Hukukun Kaynakları

Hukuk kurallarının kaynağı; yürürlükteki hukuk kurallarının nasıl oluştuğu, nasıl ortaya çıktığı, kim ya da hangi makam tarafından yapıldığı meselesidir. Hukukun kaynağı, ilgili hukuk kuralını yapan iradeyi, kuralı oluşturan ve belirleyen yeri gösterir. Hukukun kaynaklarını sınıflandırmanın amacı, bunların gücünü göstermek, hangisinin daha üstün ve bağlayıcı olduğunu ortaya koymaktır. Böylece bir uyuşmazlık söz konusu olduğunda mahkemeler olaya hangi kuralı uygulamak zorunda olduğunu, hangi kuralı uygulamak zorunda olmadığını görecektir. Hukuk kuralları kendisinden daha üstün bir kurala aykırı olamaz. Belirli bir ülkede, belli bir zamanda yürürlükte bulunan hukuk kurallarının tümü “yürürlükteki hukuk” olarak adlandırılır. Yürürlükteki hukuku karşılamak üzere “olan hukuk, pozitif hukuk, dogmatik hukuk” ifadeleri de kullanılır. Yürürlükteki hukuk, yazılı olan ve olmayan bütün hukuk kurallarıdır. Yürürlükteki hukukun kaynaklarının sınıflandırılması konusunda genel olarak benimsenen sistem kaynakları bağlayıcı ve yardımcı kaynak; yazılı ve yazılı olmayan kaynaklar biçiminde sınıflandırmaktır.

Bağlayıcı Kaynaklar

Bağlayıcı kaynaklara asıl kaynaklar da denir. Bağlayıcı kaynaklar adından da anlaşıldığı üzere, bir uyuşmazlığın çözümünde uyulması zorunlu olan, mahkemenin uymak zorunda olduğu hukuk kurallarıdır. Bağlayıcı kaynaklar yazılı olabileceği gibi yazılı olmayan kaynaklar da olabilir. Bağlayıcı yazılı kaynaklar uluslararası sözleşmeler, anayasa, yasa (kanun), Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, yönetmelik, genelgedir. Yazılı olmayan bağlayıcı kaynaklar ise örf ve âdet hukuku ile hukukun temel ilkeleridir.

  • Uluslararası sözleşme: Sözleşme, iki ya da daha fazla kişi arasında yapılan karşılıklı ve birbirine uygun, bağlayıcı irade açıklamalarıdır. Sözleşmeler daha çok özel hukuk alanında söz konudur. Sözleşmeler sadece kendilerini imzalayan devletler için geçerlidir. Devletlerin, “söze bağlılık” (ahde vefa) ilkesi nedeniyle imzaladıkları sözleşmelere uymaları beklenir.
  • Anayasa: Anayasa devletlerin temel kurucu ve üstün belgeleridir. Anayasalar devletin kuruluşunu, yasama, yürütme ve yargı kuvvetleri arasındaki ilişkileri düzenler. Anayasalar devletlerin temel kuruluş belgesi olduğu için geçmişte anayasayı karşılamak için “Esas Teşkilat Kanunu” da denilmiştir. Anayasa’mızın “Temel Haklar” başlıklı ikinci kısmında m.12-76 arasında kişilerin temel hakları ve bunların içerikleri düzenlenmiştir. Anayasa’mızın değiştirilmesi için kanunlardan daha fazla milletvekili sayısı gerekir ve devletin şeklini düzenleyen ilk üç maddesi değiştirilemez. Anayasa maddelerinin değiştirilmesi, TBMM üye tamsayısının en az 1/3’ü tarafından yazılı teklif edilir. Anayasa değişikliği, TBMM Genel Kurulu’nda iki kez görüşülür ve oylanır. Değiştirme teklifinin kabulü, TBMM üye tamsayısının en az 3/5 çoğunluğunun gizli oyu ile mümkündür. Kimi hâllerde anayasa değişiklik teklifleri Cumhurbaşkanı tarafından referanduma sunulur. Türkiye’de Anayasa değişikliklerinin anayasaya uygunluğunu denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevidir.
  • Kanun Kanun (yasa) milletin temsilcisi olan meclislerin yaptıkları hukuk kuralıdır. Kanunlar anayasada gösterilen genel esasları, devletin görev ve yetkilerini hayata geçirmeye yönelik ayrıntılı düzenlemeler içerir. Kanunları yapmak, yasama organlarının görevidir. Yasama organı bir ülkedeki meclistir. Meclisler halk tarafından seçilen milletvekillerindenoluşur. Meclisin kanun yapmak yetkisini ve kanunu yapan iradeyi göstermek için “kanun koyucu” ifadesi de kullanılır. Anayasa’mıza göre (m.87) “kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak” Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkisindedir. Kanunların yapılması süreci kanunun önerilmesi, Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmesi, kanunların Genel Kurul’da kabul edilmesi ve Resmî Gazete’de yayımlanması aşamalarından geçer. Anayasa’mıza göre kanun teklif etmeye Bakanlar Kurulu ve milletvekilleri yetkilidir. Bakanlar Kurulunca yapılan kanun önerisine “kanun tasarısı”, milletvekilleri tarafından yapılan kanun önerisine “kanun teklifi” denir. Genel Kurul’da kabul edilen bir kanun, yayımlanmak üzere Cumhurbaşkanı’na gönderilir. Cumhurbaşkanının kanunu incelemek için 15 gün süresi vardır. Cumhurbaşkanının yayımlanmasını uygun gördüğü kanunlar Resmî Gazete’de yayımlanır.
  • Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi: 2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçimi ile yürürlüğe giren Anayasa değişiklikleriyle (Anayasa m. 104) Cumhurbaşkanina, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilme yetkisi verilmiştir. Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez. Anayasa m. 119’a göre ise olağanüstü hallerde Cumhurbaşkanı, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, 104 üncü maddenin onyedinci fıkrasının ikinci cümlesinde belirtilen sınırlamalara tabi olmaksızın Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. Buna göre, olağanüstü hallerde, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenebilir. Kanun hükmündeki bu kararnameler Resmî Gazete’de yayımlanır, aynı gün Meclis onayına sunulur.
  • Yönetmelik: Anayasaya göre (m.104/18) Cumhurbaşkanı, kanunların uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilir. Anayasanın “Yönetmelikler” baslikli 124. maddesine göre, Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler.
  • Genelge: Eskiden tamim olarak da adlandırılan genelgeler kanun ve yönetmeliklerin uygulanmasında bunların içeriklerini açıklamak, idari makamlara yol göstermek için idari amirler ve kurumlar tarafından yazı ve talimatlardır. Genelgeler, kendisinden daha yukarıda yer alan bir hukuk kuralındaki bir konunun nasıl uygulanacağını ilgili makam ve kişiye daha açıklayıcı biçimde gösterir.

Yedek Kaynaklar

Yedek kaynaklar, hukukun bağlayıcı olmayan kaynakları olarak da adlandırılır. Bu kaynaklar hâkime uyuşmazlığın çözümünde yol gösterirler ancak hâkim bunları uygulamak zorunda değildir. Yedek kaynaklar, bağlayıcı kaynakların anlaşılmasında hâkime yol gösterir. Bunların başlıcaları mahkeme kararlarıdır. Genel olarak mahkeme kararlarına içtihat denir.

Yazılı ve Yazılı Olmayan Kaynaklar

Bir ülkede belli bir zamanda yürürlükte bulunan yazılı hukuk kurallarının tümüne yazılı hukuk kuralları anlamında “mevzu hukuk” denir. Mevzuat Arapça bir ifade olup yürürlükteki “yazılı hukuk kuralları” demektir. Mevzu hukuk, yetkili makamlar tarafından konulmuş tüm yazılı hukuk kurallarıdır. Bunlar uluslararası sözleşmeler, kanunlar, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve yönetmelikler, genelgelerdir. Yürürlükteki yazılı hukuk kurallarının tümüne birden “mevzuat” denir. Ülkemizde mevzuat hükümlerine ulaşmanın en kolay ve güvenilir yolu Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan (www.mevzuat. gov.tr) adresidir. Hukukun yazılı olmayan kaynakları ise örf âdet hukuku ile hukukun genel ilkeleridir. Örf ve âdet hukuku, hukukun genel ilkeleri, yazılı olmadığından mevzu hukuka dâhil değildir. Örf ve âdet hukuku toplumda uzun zamandır uygulanan, uyulması gerektiğine inanılan kurallardan oluşur. Hukuk kurallarına aykırı olan örf ve âdet kuralları uygulanmaz. Sadece hukuk kurallarıyla çatışmayan, hukuka aykırı olmayan örf âdet kuralları geçerlidir.

Haklar

Haklar, doğdukları hukuk alanına göre kamu hakları ve özel haklar olmak üzere ikiye ayrılırlar. Kamu hakları kamu hukukundan doğar ve muhatabı devlettir. Kişiler kamu haklarını doğuştan kazanırlar. Özel haklar ise kişilerin diğer kişilerle kurdukları hukuki ilişkilerinden doğar. Örneğin, seçme ve seçilme hakkı kamu hakkıdır. Evlenme ve mirasçılık ise özel haklardandır. Anayasada haklar kendi arasında özel haklar ve kamu hakları diye sınıflandırılmaz. Bu ayrım hakların içeriklerine ve niteliklerine bakılarak doktrin tarafından yapılmaktadır. Anayasa’mızın “Temel Haklar” başlıklı ikinci kısmında (m.12 – 76) kamu ve özel haklar ve bunların içerikleri yer almaktadır. “Temel hak ve hürriyetlerin niteliği” başlıklı 12. madde hakların niteliği açısından çok önemlidir. Buna göre, “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.”

Kamu Hukukundan Kaynaklanan Haklar

Kamu hukukundan kaynaklanan haklar, bireyin devletten olan beklentilerine göre negatif, pozitif ve aktif statü hakları olmak üzere üç türlüdür. Negatif statü haklarının özelliği, devletin karışamayacağı, ortadan kaldıramayacağı haklar olmalarıdır. Adından da anlaşılacağı gibi, devletin negatif bir tutum içinde olması, bireylerin haklarına karışmaması gereken haklar söz konusudur. Pozitif statü hakları ise devlete belli olumlu davranışlarda bulunma görevi veren haklardır. Anayasa’mızda yer alan çalışma, eğitim, konut, ulaşım, sağlık hakları bu niteliktedir. Aktif statü hakları ise daha yakın zamanda gelişmiş olan ve bireylerin devlet yönetimine katılmasını sağlayan haklardır. Anayasa’mızda yer alan dernek, sendika, siyasi parti kurma hakkı bu niteliktedir.

Özel Hukuktan Kaynaklanan Haklar

Özel haklar, kısaca özel hukuktan kaynaklanırlar. Özel hukuk ilişkisinden doğan bu haklar bireylere sağladıkları hakkın karşılığında yükümlülükler de yüklerler.

  • Mal Varlığı ve Şahıs Varlığı Hakları : Özel haklar açısından söz konusu olan bir sınıflandırma bunların konularına, yani parayla ölçülüp ölçülememelerine göre yapılan mal varlığı ve şahıs varlığı haklarıdır. Mal varlığı hakları para ile ölçülebilen, alınıp satılabilen varlıklar üzerindeki haklardır. Şahıs varlığı hakları ise parayla ölçülemeyen haklardır. Bunlar kişinin onur ve şerefi, vücut bütünlüğü gibi değerleridir.
  • Devredilebilen ve Devredilemeyen Haklar: Devredilebilen haklar, kişilerin sahip olup da başkalarına devredebildikleri haklarıdır. Devredilemeyen haklar ise kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardır. Bunlar çoğunlukla kişinin kendisinden başkası tarafından kullanılamayacak haklardır.
  • Mutlak ve Nispi Haklar: Mutlak haklar, herkese karşı ileri sürülebilen haklardır. Bu haklar mallar ya da kişiler üzerinde mallar üzerinde söz konusu olabilir. Nispi haklar ise sadece belli kişilere karşı ileri sürülebilen haklardır. Alacak hakları bunların başlıcalarıdır.

Hakların Kazanılması, Kaybedilmesi ve Korunması

Özel haklar aslen ya da devren (halefiyet yoluyla) kazanılır. Aslen kazanma daha önce mevcut olmayan bir hakkın ilk sahibi tarafından kazanılması demektir. Hakların kaybı da hak sahibinin hakkını tamamen kaybedip kaybetmemesine göre hakkın nispi ve mutlak kaybı şeklinde sınıflandırılır. Hakların korunması ise hem kamu hem de özel hakların başkaları tarafından ihlal edilmesi hâlinde nasıl korunacağı konusudur. Hakların korunması genel olarak talep, dava ve kendi hakkını bizzat koruma biçiminde olur. Talep, hakkı ihlal edilen kişinin ihlalde bulunan kişiye yazılı ya da sözlü başvuruda bulunarak hakkının ihlal edilmemesini istemesidir.

Hukuk Kurallarının Uygulanması

Hukuk kurallarının uygulanması, hukuk kurallarının geçerli olduğu zaman ve yerin belirlenmesi ve kuralda ne denildiğinin anlaşılmasıyla ilgilidir. Yer yönünden uygulanmada asıl kural, mülkilik (ülkesellik) ilkesidir. Bütün hukuk kuralları, devletin iradesini yansıtır ve ilgili devletin egemenlik alanında (ülkesinde) o devletin hukuk kuralları geçerli olur. Zaman yönünden uygulanmada ise hukuk kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren geçerli olurlar. Bir hukuk kuralının içeriğinin ne olduğunun anlaşılması ise hukuk kuralının yorumlanmasıyla mümkündür. Yorum, hukuk kuralında geçen ifadelerin anlaşılması için yapılan akıl yürütmedir. Yorum yapılırken farklı yöntemler ve yorum araçları kullanılır. Yöntemlerin başlıcaları amaçsal (gai) yorum, dil bilgisel (gramatik) yorum ve tarihsel yorumdur. Amaçsal yorumda kuralın amacı belirlenmeye çalışılır. Dil bilgisel yorumda ise kuralın cümle dizinindeki kelimelerle neyin kastedildiği; tarihsel yorumda ise hukuk kuralının yapıldığı zaman yasa koyucunun neyi amaçladığı, o zamanki şartlardan yola çıkılarak kuralın neden konulduğu anlaşılmaya çalışır. Yorum araçları ise kıyas, aksi ile kanıt ve evleviyettir. Kıyas (analoji), benzetme demektir. Kanunda belli bir durum için konulmuş olan bir kuraldan yola çıkılarak bu kuralı düzenleme yapılmayan olaya da benzeterek uygulamaktır. Aksi ile kanıt kuralına göre kuralın düzenleme dışında tuttuğu hukuki konuların bu kuralın dışında kaldığı anlaşılabilir. Evleviyet kuralına göre ise bir hukuk kuralının çoğu daha azını da içerir. Bir şeyin çoğuna izin ve yetki verilmiş ise daha azına da izin ve yetki verilmiş; bir şeyin azı yasaklanmışsa çoğu da yasaklanmıştır.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.