Açıköğretim Ders Notları

Çevre Sosyolojisi Dersi 2. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Çevre Sosyolojisi Dersi 2. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Çevreciliğin Teorik Temelleri

Çevreciliğin Tanımı

Çevrecilik, çevreci eylemi, çevreci hareketleri, çevre politikalarını ve çevreci tutumları da içeren geniş bir anlamda değerlendirilebilir. Çevrecilik hem bir eylem, hem de bir ideoloji olarak değerlendirilmektedir.

Çevrecilik bir toplumsal hareket ve politik ideoloji olarak insan merkezlilikten doğa merkezliliğe doğru evrilmeyi ifade eder. İnsan merkezli çevrecilik (anhtropocentrism) çevrenin ve çevreciliğin sonuç olarak insan mutluluğu için önemli olduğunu söyler. Doğa merkezli çevrecilik (ecocentrism) ise doğanın, insan varlığı ve refahından bağımsız olarak varolma hakkı olduğunu kabul eder.

Hayvan özgürlüğü hareketi ve doğa merkezcilik hareketi insan merkezli çevreci hareketler değildirler. Hayvan özgürlüğü hareketi, hayvanların, yaşam hakları bakımından insanlarla eşit olduğunu savunur.

Derin ekoloji akımı, doğal çevrenin tüm yaşayan organizmalar ve hatta yaşamayan varlıklar için bütünsel bir yaşam alanı olduğunu ve bu anlamıyla tüm yaşayan organizmaların eşit düzeyde var olma hakkına sahip olduğunu öne sürer. Evrensel bağlamda eşitliği savunur.

İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşü ve Yeni Ekolojik Paradigma

Catton Overshoot “Yanlış Hedef” (1982) kitabında, batılı endüstri toplumları doğal çevrenin kontrol altına alınması, yönlendirilmesi ve doğal kaynakların sömürülmesi temeline dayalı bir tüketim kültürü yaratıldığından bahsetmektedir. Catton Batı toplumlarında ortaya çıkmış olan endüstrileşmenin, insan refahını hedeflemiş olmasına rağmen, bunun yerine doğal çevreyi “vurduğunu” belirterek, bu olguyu; “Yanlış Hedef” (Overshoot) şeklinde adlandırmıştır.

Catton ve Dunlap insan merkezli Egemen Batılı Dünya görüşünü endüstriyel toplumun Egemen Toplumsal Paradigması olarak tanımlamışlar ve bu paradigmaya bir alternatif paradigma olarak Ye n i Ekolojik Paradigma geliştirmişlerdir.

Batı toplumlarının Egemen Toplumsal Paradigması (ETP) olan İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşü (ÜDG) çevresel süreçlere karşı insan çıkarını merkeze alırken; Yeni Ekolojik Paradigma (YEP) insan çıkarına karşı ekolojik ekolojik süreçlere odaklanır.

Egemen Batılı Dünya Görüşü batılı toplumların temel yol göstericisi olan genel ve felsefi kavramsallaştırmadır ve dört temel ilkesi vardır;

  1. İnsanlar dünya üzerinde var olan tüm varlıklardan temelde farklı ve onlar üzerinde belirleyici bir konuma sahiptir.
  2. İnsanlar kendi kaderlerinin hakimidirler; onlar kendi hedeflerini kendileri belirlerler ve bu hedeflere ulaşmak için ne gerekiyorsa yaparlar.
  3. Dünya sınırsız kaynaklara sahiptir, dolayısıyla insanlar için sınırsız olanaklar sunar.
  4. İnsanlık tarihi, gelişmenin tarihidir; her sorunun bir çözümü vardır, bundan dolayı gelişme kesintisiz sürer.

Sosyal Darwinizm; Darwin’in doğal evrim düşüncesinin sosyal bilimlere indirgenmesidir. Doğada nasıl bir evrim var ise toplumda da, benzer bir evrim vardır. Doğa bilimleri nasıl doğal evrimin ilke ve kurallarını ortaya koyuyorsa, sosyal bilimler de toplumsal evrimin, toplumsal değişimin yasalarını ortaya koyabilir. Buna Sosyal Darwinizm denir.

Yeni Ekolojik Paradigma , toplum ile doğal çevresi arasındaki ilişkiyi, tek yönlü hegemonik bir ilişki olarak değil, karşılıklılık ve kısmen eşitlik temeline dayalı bir ilişki olarak tarif eder.

Modern toplumda kapitalist ekonominin temelini, karın makzimizasyonu ya da faydanın ençoklaştırılması bu da doğal kaynakların (hatta insani kaynakların da) sınırsız bir sömürüsünü öngörür. Bu da aslen ekolojik ilkeler ile önemli ölçüde çelişmektedir.

Ekonomik adalet ile çevresel adalet arasındaki ilişkiye bakıldığında, ekonomik olarak daha iyi olanaklara sahip olanlar; daha iyi ve sağlıklı bir çevresel ortamda yaşamak gibi çevresel açıdan da daha iyi olanaklara sahiptirler. Dolayısıyla çevresel adalet için öncelikle ekonomik adaletin sağlanmış olması gerekir.

Nüfus (tüm organik ve inorganik varlıklar) toplumsal organizasyon, çevre ve teknoloji arasındaki karşılıklı bağımlılık kavramı ilk kez Amerikalı sosyolog Duncan tarafından kullanılmıştır. Daha sonra bu değişkenler “ POET ” değişkenleri olarak Dunlap ve Catton (1983) tarafından formüle edilmişlerdir.

POET değişkenleri İngilizce population (nüfus), organization (organizasyon), environment (çevre) ve technology (teknoloji) sözcüklerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır.

Yeni Ekolojik Paradigmanın argümanlarının toplumsal düzeyde çok fazla etkin olduğu ve kabul gördüğü söylenemez. Dolayısıyla insan merkezli bir doğa anlayışından doğa merkezli bir doğa anlayışına geçiş henüz tamamlanmıştır.

Modernleşme ve Çevre

Modernleşme düşüncesinin temel özelliği positivist felsefeden kaynaklanmış, insan merkezli ve insani üstün gören bir niteliğe sahip olmasıdır.

Marksist sosyalist model ya da kapitalist model başta olmak üzere farklı modernleşme modellerinin metodolojik temel ve doğal çevre ile olan ilişkiler açısından aslında birbirinden farkı yoktur. Çünkü var ve uygulamada olan hemen hemen tüm modernleşme modelleri metodolojik olarak pozitivizmin temel varsayımlarına dayalı olan gelişme ve kalkınma düşüncesini, dolayısıyla da doğal kaynakların sömürülmesini temel ilke olarak benimserler.

Modernleşme projesi olarak adlandırılan toplumsal değişim projesinin temel ekonomik ve politik sistemi kapitalizmdir . Öte yandan bağımlılık modelleri , Marksist sosyalist model ve az gelişmişlik modeli kapitalist modernleşme modeline alternatif olarak ortaya çıkmıştır. Bir gelişme modeli olarak modernleşme modeli Egemen Batı Düşüncesinin tüm dünyaya yayılmasını sağlamıştır.

Ekolojik Modernleşme

Ekolojik modernleşme düşüncesine göre, modernleşme sürecinde doğal çevrenin göz ardı edilmesi değil, ekonomik ilkelerin ekolojik ilkelere uyumlu hale getirilmesi savunulur.

Batı ülkelerinde endüstrileşme ile birlikte ortaya çıkan çevre sorunlarının Batılı olmayan ülkelere doğru yayılmasında modernleşmenin ve endüstrileşmenin büyük etkisi olduğunu görmek gerekir.

Bu bağlamda ekolojik modernleşme, klasik modernleşmenin çevresel etkilerine engel olmak amacıyla, bir alternatif olarak ortaya çıkması, modernleşmenin yönü ve geleceği açısından bir umudun doğmasına yol açmıştır.

Toplumsal Kurgusalcı Perspektif

Toplumsal kurgusalcı perspektife göre toplumsal gerçeklik, toplumsal ve kültürel bağlamda kurgulanmıştır. Başka bir deyişle, toplumdaki her grup kendi gerçekliğini kurgular. Bu bağlamda çevresel olay ve ilişkiler de kurgulanmıştır.

Bir çevresel durum toplum ya da toplum içindeki gruplar tarafından nasıl kurgulanmışsa o şekilde varlık alanı bulabilir. Bu çevresel olayların özellikle çevresel sorunların toplum tarafından bilinip tanınması varlık alan bulabilir, bilinir, farkına varılabilir hale gelebilir.

Toplumsal kurgusalcı perspektife göre “ toplumsal durumun nesnel ve öznel tanımları” ile “gerçekliğin toplumsal kurgusu ” toplumsal gerçekliği anlamanın önemli unsurlarıdır. Toplumsal ve çevresel sorunlar;

  • nesnel olarak,
  • öznel olarak ve
  • durumsal olarak tanımlanabilir.

Özellikle doğal bilimciler ve “nesnel” toplum bilimciler, bilimin nesnel bilginin üretimine olanak vereceğini savunurlar. Buna karşın toplumsal kurgusalcı perspektife göre bir mutlak ilke olarak nesnellik bilim için olanaklı değildir.

Öte yandan bir toplumsal durumun öznel tanımı her bireyin o durum ya da sorunu kendi ölçeğinde tanımlamasıdır.

Toplumsal kurgusalcı perspektif, çevresel sorunların temel toplumsal sorunlardan olduğunu varsayar. Her toplum belirli çevre sorunlarına karşı kendine özgü tepki ve refleks biçimleri geliştirir.

Bu perspektife göre sera etkisi, küresel ısınma, hava ve su kirlenmesi ve doğal isleyişin öneminin küçümsenmesi toplumsal sorunlardır. Bu sorunlar toplumların sağlığını, refahını ve günlük yaşantısını etkiler.

Çevresel sorunların birçoğu egemen toplumsal paradigma ile ilgilidir. Modern toplumlar bunları temel sorunlar olarak görmez oysa ki üretim biçimi, özellikle modernitenin üretim teknolojileri, çevre sorunlarının temel kaynağını oluşturur.

Toplumsal kurgusalcı perspektifin çevresel ilişkilere uyarlanması ile nesnel bilimsel verilerce tanımlanmamış olan birçok çevresel sorunun bilinir ve tanınır kılınması mümkün olabilmiştir. Bu bağlamda Toplumsal kurgusalcı perspektif bilimsel verilerin yanı sıra ve bundan ayr› olarak kamuoyu bilgisine ve kamuoyunun çevre sorunları konusundaki kaygısının da çevre sorunlarının tanımlanmasında dikkate alınması gerektiğini ifade eder.

Sonuç

Çevre toplum ilişkileri, çevresel olaylar ve çevresel ilişkiler üzerine birçok teorilefltirme girişimleri olmuştur. Çevre konusunda insan merkezcilikten, doğa merkezciliğe kadar değişik teorik yaklaşımlar söz konusudur.

Başlıca çevresel teorik yaklaşımlar olarak, Catton ve Dunlap’ın ortaya koyduğu Yeni Ekolojik Paradigma perspektifi, toplumsal kurgusalcılık ve ekolojik modernleşme perspektifinden söz edilebilir.

Çevre toplum ilişkilerini açıklamaya yönelik olarak ortaya çıkmış olan teorik yaklaşımlar, çevre toplum ilişkileri konusunda farklı yaklaşımlar ve perspektifler ortaya koymuşlardır.

Çevreciliğin Tanımı

Çevrecilik, çevreci eylemi, çevreci hareketleri, çevre politikalarını ve çevreci tutumları da içeren geniş bir anlamda değerlendirilebilir. Çevrecilik hem bir eylem, hem de bir ideoloji olarak değerlendirilmektedir.

Çevrecilik bir toplumsal hareket ve politik ideoloji olarak insan merkezlilikten doğa merkezliliğe doğru evrilmeyi ifade eder. İnsan merkezli çevrecilik (anhtropocentrism) çevrenin ve çevreciliğin sonuç olarak insan mutluluğu için önemli olduğunu söyler. Doğa merkezli çevrecilik (ecocentrism) ise doğanın, insan varlığı ve refahından bağımsız olarak varolma hakkı olduğunu kabul eder.

Hayvan özgürlüğü hareketi ve doğa merkezcilik hareketi insan merkezli çevreci hareketler değildirler. Hayvan özgürlüğü hareketi, hayvanların, yaşam hakları bakımından insanlarla eşit olduğunu savunur.

Derin ekoloji akımı, doğal çevrenin tüm yaşayan organizmalar ve hatta yaşamayan varlıklar için bütünsel bir yaşam alanı olduğunu ve bu anlamıyla tüm yaşayan organizmaların eşit düzeyde var olma hakkına sahip olduğunu öne sürer. Evrensel bağlamda eşitliği savunur.

İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşü ve Yeni Ekolojik Paradigma

Catton Overshoot “Yanlış Hedef” (1982) kitabında, batılı endüstri toplumları doğal çevrenin kontrol altına alınması, yönlendirilmesi ve doğal kaynakların sömürülmesi temeline dayalı bir tüketim kültürü yaratıldığından bahsetmektedir. Catton Batı toplumlarında ortaya çıkmış olan endüstrileşmenin, insan refahını hedeflemiş olmasına rağmen, bunun yerine doğal çevreyi “vurduğunu” belirterek, bu olguyu; “Yanlış Hedef” (Overshoot) şeklinde adlandırmıştır.

Catton ve Dunlap insan merkezli Egemen Batılı Dünya görüşünü endüstriyel toplumun Egemen Toplumsal Paradigması olarak tanımlamışlar ve bu paradigmaya bir alternatif paradigma olarak Ye n i Ekolojik Paradigma geliştirmişlerdir.

Batı toplumlarının Egemen Toplumsal Paradigması (ETP) olan İnsanı Üstün Gören Dünya Görüşü (ÜDG) çevresel süreçlere karşı insan çıkarını merkeze alırken; Yeni Ekolojik Paradigma (YEP) insan çıkarına karşı ekolojik ekolojik süreçlere odaklanır.

Egemen Batılı Dünya Görüşü batılı toplumların temel yol göstericisi olan genel ve felsefi kavramsallaştırmadır ve dört temel ilkesi vardır;

  1. İnsanlar dünya üzerinde var olan tüm varlıklardan temelde farklı ve onlar üzerinde belirleyici bir konuma sahiptir.
  2. İnsanlar kendi kaderlerinin hakimidirler; onlar kendi hedeflerini kendileri belirlerler ve bu hedeflere ulaşmak için ne gerekiyorsa yaparlar.
  3. Dünya sınırsız kaynaklara sahiptir, dolayısıyla insanlar için sınırsız olanaklar sunar.
  4. İnsanlık tarihi, gelişmenin tarihidir; her sorunun bir çözümü vardır, bundan dolayı gelişme kesintisiz sürer.

Sosyal Darwinizm; Darwin’in doğal evrim düşüncesinin sosyal bilimlere indirgenmesidir. Doğada nasıl bir evrim var ise toplumda da, benzer bir evrim vardır. Doğa bilimleri nasıl doğal evrimin ilke ve kurallarını ortaya koyuyorsa, sosyal bilimler de toplumsal evrimin, toplumsal değişimin yasalarını ortaya koyabilir. Buna Sosyal Darwinizm denir.

Yeni Ekolojik Paradigma , toplum ile doğal çevresi arasındaki ilişkiyi, tek yönlü hegemonik bir ilişki olarak değil, karşılıklılık ve kısmen eşitlik temeline dayalı bir ilişki olarak tarif eder.

Modern toplumda kapitalist ekonominin temelini, karın makzimizasyonu ya da faydanın ençoklaştırılması bu da doğal kaynakların (hatta insani kaynakların da) sınırsız bir sömürüsünü öngörür. Bu da aslen ekolojik ilkeler ile önemli ölçüde çelişmektedir.

Ekonomik adalet ile çevresel adalet arasındaki ilişkiye bakıldığında, ekonomik olarak daha iyi olanaklara sahip olanlar; daha iyi ve sağlıklı bir çevresel ortamda yaşamak gibi çevresel açıdan da daha iyi olanaklara sahiptirler. Dolayısıyla çevresel adalet için öncelikle ekonomik adaletin sağlanmış olması gerekir.

Nüfus (tüm organik ve inorganik varlıklar) toplumsal organizasyon, çevre ve teknoloji arasındaki karşılıklı bağımlılık kavramı ilk kez Amerikalı sosyolog Duncan tarafından kullanılmıştır. Daha sonra bu değişkenler “ POET ” değişkenleri olarak Dunlap ve Catton (1983) tarafından formüle edilmişlerdir.

POET değişkenleri İngilizce population (nüfus), organization (organizasyon), environment (çevre) ve technology (teknoloji) sözcüklerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır.

Yeni Ekolojik Paradigmanın argümanlarının toplumsal düzeyde çok fazla etkin olduğu ve kabul gördüğü söylenemez. Dolayısıyla insan merkezli bir doğa anlayışından doğa merkezli bir doğa anlayışına geçiş henüz tamamlanmıştır.

Modernleşme ve Çevre

Modernleşme düşüncesinin temel özelliği positivist felsefeden kaynaklanmış, insan merkezli ve insani üstün gören bir niteliğe sahip olmasıdır.

Marksist sosyalist model ya da kapitalist model başta olmak üzere farklı modernleşme modellerinin metodolojik temel ve doğal çevre ile olan ilişkiler açısından aslında birbirinden farkı yoktur. Çünkü var ve uygulamada olan hemen hemen tüm modernleşme modelleri metodolojik olarak pozitivizmin temel varsayımlarına dayalı olan gelişme ve kalkınma düşüncesini, dolayısıyla da doğal kaynakların sömürülmesini temel ilke olarak benimserler.

Modernleşme projesi olarak adlandırılan toplumsal değişim projesinin temel ekonomik ve politik sistemi kapitalizmdir . Öte yandan bağımlılık modelleri , Marksist sosyalist model ve az gelişmişlik modeli kapitalist modernleşme modeline alternatif olarak ortaya çıkmıştır. Bir gelişme modeli olarak modernleşme modeli Egemen Batı Düşüncesinin tüm dünyaya yayılmasını sağlamıştır.

Ekolojik Modernleşme

Ekolojik modernleşme düşüncesine göre, modernleşme sürecinde doğal çevrenin göz ardı edilmesi değil, ekonomik ilkelerin ekolojik ilkelere uyumlu hale getirilmesi savunulur.

Batı ülkelerinde endüstrileşme ile birlikte ortaya çıkan çevre sorunlarının Batılı olmayan ülkelere doğru yayılmasında modernleşmenin ve endüstrileşmenin büyük etkisi olduğunu görmek gerekir.

Bu bağlamda ekolojik modernleşme, klasik modernleşmenin çevresel etkilerine engel olmak amacıyla, bir alternatif olarak ortaya çıkması, modernleşmenin yönü ve geleceği açısından bir umudun doğmasına yol açmıştır.

Toplumsal Kurgusalcı Perspektif

Toplumsal kurgusalcı perspektife göre toplumsal gerçeklik, toplumsal ve kültürel bağlamda kurgulanmıştır. Başka bir deyişle, toplumdaki her grup kendi gerçekliğini kurgular. Bu bağlamda çevresel olay ve ilişkiler de kurgulanmıştır.

Bir çevresel durum toplum ya da toplum içindeki gruplar tarafından nasıl kurgulanmışsa o şekilde varlık alanı bulabilir. Bu çevresel olayların özellikle çevresel sorunların toplum tarafından bilinip tanınması varlık alan bulabilir, bilinir, farkına varılabilir hale gelebilir.

Toplumsal kurgusalcı perspektife göre “ toplumsal durumun nesnel ve öznel tanımları” ile “gerçekliğin toplumsal kurgusu ” toplumsal gerçekliği anlamanın önemli unsurlarıdır. Toplumsal ve çevresel sorunlar;

  • nesnel olarak,
  • öznel olarak ve
  • durumsal olarak tanımlanabilir.

Özellikle doğal bilimciler ve “nesnel” toplum bilimciler, bilimin nesnel bilginin üretimine olanak vereceğini savunurlar. Buna karşın toplumsal kurgusalcı perspektife göre bir mutlak ilke olarak nesnellik bilim için olanaklı değildir.

Öte yandan bir toplumsal durumun öznel tanımı her bireyin o durum ya da sorunu kendi ölçeğinde tanımlamasıdır.

Toplumsal kurgusalcı perspektif, çevresel sorunların temel toplumsal sorunlardan olduğunu varsayar. Her toplum belirli çevre sorunlarına karşı kendine özgü tepki ve refleks biçimleri geliştirir.

Bu perspektife göre sera etkisi, küresel ısınma, hava ve su kirlenmesi ve doğal isleyişin öneminin küçümsenmesi toplumsal sorunlardır. Bu sorunlar toplumların sağlığını, refahını ve günlük yaşantısını etkiler.

Çevresel sorunların birçoğu egemen toplumsal paradigma ile ilgilidir. Modern toplumlar bunları temel sorunlar olarak görmez oysa ki üretim biçimi, özellikle modernitenin üretim teknolojileri, çevre sorunlarının temel kaynağını oluşturur.

Toplumsal kurgusalcı perspektifin çevresel ilişkilere uyarlanması ile nesnel bilimsel verilerce tanımlanmamış olan birçok çevresel sorunun bilinir ve tanınır kılınması mümkün olabilmiştir. Bu bağlamda Toplumsal kurgusalcı perspektif bilimsel verilerin yanı sıra ve bundan ayr› olarak kamuoyu bilgisine ve kamuoyunun çevre sorunları konusundaki kaygısının da çevre sorunlarının tanımlanmasında dikkate alınması gerektiğini ifade eder.

Sonuç

Çevre toplum ilişkileri, çevresel olaylar ve çevresel ilişkiler üzerine birçok teorilefltirme girişimleri olmuştur. Çevre konusunda insan merkezcilikten, doğa merkezciliğe kadar değişik teorik yaklaşımlar söz konusudur.

Başlıca çevresel teorik yaklaşımlar olarak, Catton ve Dunlap’ın ortaya koyduğu Yeni Ekolojik Paradigma perspektifi, toplumsal kurgusalcılık ve ekolojik modernleşme perspektifinden söz edilebilir.

Çevre toplum ilişkilerini açıklamaya yönelik olarak ortaya çıkmış olan teorik yaklaşımlar, çevre toplum ilişkileri konusunda farklı yaklaşımlar ve perspektifler ortaya koymuşlardır.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.