Açıköğretim Ders Notları

Çalışma Sosyolojisi Dersi 6. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Çalışma Sosyolojisi Dersi 6. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Toplum Ve Çalışma Yaşamında Cinsiyet

Toplumsal Yaşamda Kadınların Karşılaştıkları Sorunlar

Çalışma ile toplum arasındaki etkileşim incelenirken, özellikle son dönemde üzerinde durulan konu başlıklarından biri de çalışma yaşamında cinsiyettir. Toplumsal yapı içerisinde büyük bir öneme sahip olan cinsiyet kavramı, toplum ilişkilerinden ayrı olarak düşünülemeyecek çalışma kavramı ile de etkileşim hâlindedir.

Cinsel İdeoloji

Bireylerin, toplum içindeki statülerinin ve sahip oldukları rollerin cinsiyetleri ile ilişkilendirilmesine cinsel ideoloji adı verilmektedir. Cinsel ideoloji, toplumsal cinsiyet kavramı ile yakından ilişkilidir. Çünkü “cinsel ideolojinin temel mekanizması toplumsal cinsiyetin doğallaştırılmasıdır”.

Yapılan araştırmalar cinsel ideolojinin bilinen tarih içerisinde cinsiyetin toplumsal ilişkilerde sürekli etkili olduğunu, değişik biçimlerde ortaya çıktığını ve cinsiyetler arasındaki güç dengesinin de değişik biçimlerinin olduğunu göstermektedir.

Toplumsal Cinsiyet

Cinsiyet kavramı temelde iki noktaya işaret etmektedir:

  • Biyolojik cinsiyet ve
  • Toplumsal cinsiyet.

Biyolojik cinsiyet, kadın ve erkek arasındaki bedensel farklılıkları vurgularken; toplumsal cinsiyet toplumsal yaşamda cinsiyetlerin sahip oldukları görev ve sorumlulukları ifade eden kavramdır.

Toplumsal cinsiyet, toplumsal açıdan kadın ve erkek rolleri ve yükümlülüklerini ortaya koymanın yanı sıra kadın ve erkek arasında bir hiyerarşi olduğunu da ifade eden bir kavramdır. Bununla birlikte, toplumsal cinsiyet kavramının kullanılması ile ilgili çeşitli sorunların bulunduğu da ifade edilmektedir. Bu eleştiriler iki temel noktada toplanabilir:

  • Toplumsal cinsiyet kavramı sürekli ve dinamik toplumsal yapı içerisinde dönüşüm geçiren cinsiyete bağlı kimlikleri tam olarak açıklayamamaktadır. Bu nedenle, toplumsal cinsiyet kavramının yeniden ele alınması gerekmektedir.
  • Toplumsal cinsiyet kavramı, anlam olarak daralma göstermiştir. Toplumsal cinsiyet kavramı kullanıldığında neredeyse tamamen kadınlar ve kadınların karşılaştıkları sorunlar ifade edilmektedir.

Cinsiyete Bağlı İş Gücü Eşitsizliği

Cinsiyete bağlı iş gücü eşitsizliği, cinsel ideoloji ve toplumsal cinsiyet nedeniyle kadın emeğinin sınırlandırılmasını ve değersizleştirilmesini ifade eden kavramdır. Kadın ve erkek arasındaki sosyolojik farklılık ve toplumsal cinsiyet kavramı dönemden döneme göre değişiklik göstermesine rağmen, son dönemdeki keskin ayrım ve kadının daha dezavantajlı konuma geçmesi güçlenen burjuvazinin ve buna bağlı olarak kapitalizmin bir sonucu olarak kabul edilmektedir. Gerçekten, kadın emeğinin tanımlanması için gerekli olan unsurlar, örneğin belirgin bir kadın kimliği, ev ve iş yerinin ayrılması ve sonuçta kadın emeğinin sınırlarının belirlenmesi, Endüstri Devrimi sonrasındaki dönemde ortaya çıkmıştır. Bu nedenle bugünkü anlamda kadın kimliği sadece 150-200 yıl öncesine dayanan bir olgudur ki bu durum sosyolojik açıdan oldukça yakın bir döneme işaret etmektedir.

Cinsel ideoloji nedeniyle çalışma yaşamındaki iş bölümünün yanı sıra toplumsal yaşamdaki iş bölümü de “kadın işi” ve “erkek işi” olarak ikiye bölünmüş bulunmaktadır. Böylelikle bazı işler kadın işi olarak tanımlanmıştır. Örneğin, ev işleri ya da çocuk yetiştirme kadınların doğal görevleri olarak belirlenmiştir. Kadınlar, cinsel ideoloji ve toplumsal cinsiyet nedeniyle bunları doğal görevleri olarak algıladıklarından herhangi bir ücret talep etmeksizin bütün bu işleri yapmakta ve farkına bile varmadan aile ekonomisine katkıda bulunmaktadır. Bunun sonucunda kadınlar ailelerinin ücret almadan çalışan iş gücünü oluşturmaktadır.

Patriarka, erkek egemen toplum yapısını ifade eden kavramdır. Toplumsal düzen erkeklerin otoritesine bağlı olarak gerçekleştirilir ve soy ilişkilerinde erkek egemenliği vardır. Türkçe karşılığı olarak “ataerkillik” ve “pederşahilik” kavramları da kullanılmaktadır.

Kadınların Toplumsal Yaşamda Karşılaştıkları Sorunlara Sosyolojik Yaklaşımlar

Kadınların toplumsal yaşamda karşılaştıkları sorunlarla ilgili farklı sosyolojik yaklaşımlar bulunmaktadır.

Fonksiyonalist Kuramlar

Fonksiyonalistler, cinsiyetle ilgili konulara rol ve işlev açısından yaklaşmaktadır. Toplumdaki cinsiyete bağlı ayrımlarla ilgilenen fonksiyonalist yaklaşımlar iki ana gruba ayrılmaktadır:

  • Birinci grup yaklaşım, toplum yapısının ve düzenin sağlıklı bir biçimde oluşup işleyebilmesi için cinsiyete bağlı rollerin ve mevcut yapının sürdürülmesinin önemini vurgularken;
  • İkinci grup yaklaşım değişen mevcut koşullar içerisinde cinsiyete bağlı rollerin yeniden tanımlanması ve cinsiyetler arasındaki eşitsizliklerin mümkün olduğunca giderilmesi gerektiğini ileri sürmektedir.

Çatışmacı Kuram

Çatışmacı yaklaşım, toplumsal ilişkilerin uyum ve düzenden değil, tam aksine çıkarları birbirine zıt olan unsurlardan oluştuğu görüşünden hareket etmektedir. Bu nedenle, kadın sorunları konusunda çatışmacı yaklaşımın temel hareket noktasını toplumdaki kadın ve erkek rollerinin belirlenmesinde cinsiyetler arasındaki güç farklılaşmasının etkisi olduğu görüşü oluşturmaktadır.

Feminizm

Kadınların gerek toplumsal rol ve statüleri gerekse de çalışma yaşamında sırf kadın oldukları için karşılaştıkları sorunlar nedeniyle bu konuda çeşitli yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşımlara genel olarak feminizm adı verilmektedir. Yani feminizm, kadın sorunlarına eğilmiş yaklaşımların genel ismidir. Birden çok yaklaşım bulunmaktadır. Kadınların toplum içindeki eşitsiz durumlarının ve uğradıkları haksızlıkların ortaya konulmasının yanı sıra kadınların içinde bulundukları sorunların nasıl çözülebileceğine ilişkin yaklaşımlar temel inceleme konularını oluşturur.

Erken Dönem Feminist Yaklaşımlar

Erken dönem feminist yaklaşımlar, ana akım feminist yaklaşımlarını ifade etmektedir. Bu yaklaşımlar çok sayıda olmakla birlikte dört temel başlık altında incelenebilmektedir:

  • Kadınların toplum içindeki eşitliğinin inceleyen Liberal Feminist Kuram,
  • Kadınların yaşadıkları eşitsizliği kapitalizme değil ataerkilliğe bağlayan Radikal Feminist Kuram,
  • Sorunların kaynağını hem kapitalizm hem de ataerkillikte bulan Sosyalist Feminist Kuram ve
  • Kadınların sorunlarının mülkiyet ve emek ilişkilerinden kaynaklandığını savunan Marksist Feminist Kuram.

Postmodern Feminist Kuramlar

Erken dönem feminist kuramların yeterince kapsayıcı olmadığı görüşüyle ortaya atılmış düşüncelerin bir sonucu olarak gündeme gelmiştir. Bu kuramları savunanlar, erken dönem feminist kuramların kadın sorunlarını standartlaştırdığını, çünkü bu kuramların sadece orta ve üst sınıf beyaz kadınların deneyimlerinden yola çıkarak ortaya konulmuş düşüncelerden hareket ettikleri görüşünü savunmaktadırlar.

Irk, Cinsiyet ve Sınıf Yaklaşımı

Irk, cinsiyet ve sınıf yaklaşımı savunucularına göre, kadınların uğradıkları haksızlıklarının asıl kaynağını, bu üç kavramın kesişme noktasında aramak gerekmektedir.

Çokırklı Feminizm

Çokırklı feminizm tek bir kurama dayanmamakta, daha çok disiplinler arası bir yaklaşım olarak ifade edilmektedir. Aynı zamanda, çokırklı feminizm yaklaşımı yöntemsel olarak da çok çeşitli bir yaklaşım kümesini ifade etmektedir.

Materyalist Feminizm

Materyalist feminizm, ana hatlarıyla incelendiğinde ilk bakışta Marksist feminizme benzemektedir. Bu yaklaşımın Marksist feminizmden ayrıldığı esas nokta, incelemelerini maddilik üzerinde temellendiriliyor olmasıdır.

Materyalist feminizm yaklaşımının iki önemli dayanağı bulunmaktadır. Bunlar;

  • Yapısökümcü feminizm ve
  • Marksist feminizmdir.

Materyalist feminizm, Marksist feminizmi esas almakla beraber yapısökümcü analiz nedeniyle Marksist feminizminden bir noktada ayrılmaktır.

Yapısökümcü feminizm, toplumsal cinsiyetin kültürel bir olgu olduğunu ve dil tarafından biçimlendirildiğini savunan görüştür.

Toplumsal İnşa Feminizmi

Toplumsal inşacı feminist kuram köken itibarıyla etnometodolojiye dayanmaktadır. Etnometodoloji , toplumsal incelemelerin sistemin bütünü yerine bireylerin deneyimleri üzerinden yapılması gerektiğini ileri süren görüştür.

Çalışma Yaşamında Kadınların Karşılaştıkları Sorunlar ve Nedenleri

Kadınlar gerek iş gücü piyasasına girişte gerekse de iş gücü piyasasının içinde erkeklere kıyasla çok sayıda ve farklı sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Bu sorunların başında;

  • Yeterli eğitim seviyesine sahip olmama,
  • Yeterli iş tecrübesine sahip olmama,
  • Aile sorumlulukları nedeniyle çalışma yaşamına tam olarak dâhil olamama,
  • İş ve meslek ayrımcılığına tabi tutulmaları ile işverenler tarafından ayrımcılığa uğrama,
  • Aynı vasıf düzeyine sahip olunsa da erkeklerden daha düşük ücret alma,
  • Cam tavan sendromu,
  • Çifte vardiya yükümlülüğü,
  • Yedek iş gücü ordusu olarak konumlandırılma ve
  • Örgütlenme ile ilgili sıkıntılar sayılabilir.

Kadınlar çalışma yaşamına girişte ve çalışma yaşamının içinde, toplumsal cinsiyet, cinsel ideoloji ve cinsiyete bağlı iş gücü eşitsizliği nedeni ile birçok sorunla karşılaşmaktadırlar. Kadınların karşılaştıkları sorunlar birçok nedenden kaynaklanmaktadır. Bu nedenlerin birbirleri ile ilişkisi olduğu da görülmektedir. Kadınların eğitim fırsatlarından erkekler kadar yararlanamaması, düşük vasıflı ve çoğunlukla kayıt dışı olarak çalışmalarına neden olmaktadır. Ayrıca, cinsel ideoloji ve toplumsal cinsiyet de kadınların ücretli olarak çalışıp çalışmayacakları konusunda belirleyici olmaktadır. Kadınlar çalışma yaşamına girseler bile, yine cinsel ideoloji ve toplumsal cinsiyetten kaynaklanan engellerle karşılaşmaktadırlar.

Toplumsal Yaşamda Kadınların Karşılaştıkları Sorunlar

Çalışma ile toplum arasındaki etkileşim incelenirken, özellikle son dönemde üzerinde durulan konu başlıklarından biri de çalışma yaşamında cinsiyettir. Toplumsal yapı içerisinde büyük bir öneme sahip olan cinsiyet kavramı, toplum ilişkilerinden ayrı olarak düşünülemeyecek çalışma kavramı ile de etkileşim hâlindedir.

Cinsel İdeoloji

Bireylerin, toplum içindeki statülerinin ve sahip oldukları rollerin cinsiyetleri ile ilişkilendirilmesine cinsel ideoloji adı verilmektedir. Cinsel ideoloji, toplumsal cinsiyet kavramı ile yakından ilişkilidir. Çünkü “cinsel ideolojinin temel mekanizması toplumsal cinsiyetin doğallaştırılmasıdır”.

Yapılan araştırmalar cinsel ideolojinin bilinen tarih içerisinde cinsiyetin toplumsal ilişkilerde sürekli etkili olduğunu, değişik biçimlerde ortaya çıktığını ve cinsiyetler arasındaki güç dengesinin de değişik biçimlerinin olduğunu göstermektedir.

Toplumsal Cinsiyet

Cinsiyet kavramı temelde iki noktaya işaret etmektedir:

  • Biyolojik cinsiyet ve
  • Toplumsal cinsiyet.

Biyolojik cinsiyet, kadın ve erkek arasındaki bedensel farklılıkları vurgularken; toplumsal cinsiyet toplumsal yaşamda cinsiyetlerin sahip oldukları görev ve sorumlulukları ifade eden kavramdır.

Toplumsal cinsiyet, toplumsal açıdan kadın ve erkek rolleri ve yükümlülüklerini ortaya koymanın yanı sıra kadın ve erkek arasında bir hiyerarşi olduğunu da ifade eden bir kavramdır. Bununla birlikte, toplumsal cinsiyet kavramının kullanılması ile ilgili çeşitli sorunların bulunduğu da ifade edilmektedir. Bu eleştiriler iki temel noktada toplanabilir:

  • Toplumsal cinsiyet kavramı sürekli ve dinamik toplumsal yapı içerisinde dönüşüm geçiren cinsiyete bağlı kimlikleri tam olarak açıklayamamaktadır. Bu nedenle, toplumsal cinsiyet kavramının yeniden ele alınması gerekmektedir.
  • Toplumsal cinsiyet kavramı, anlam olarak daralma göstermiştir. Toplumsal cinsiyet kavramı kullanıldığında neredeyse tamamen kadınlar ve kadınların karşılaştıkları sorunlar ifade edilmektedir.

Cinsiyete Bağlı İş Gücü Eşitsizliği

Cinsiyete bağlı iş gücü eşitsizliği, cinsel ideoloji ve toplumsal cinsiyet nedeniyle kadın emeğinin sınırlandırılmasını ve değersizleştirilmesini ifade eden kavramdır. Kadın ve erkek arasındaki sosyolojik farklılık ve toplumsal cinsiyet kavramı dönemden döneme göre değişiklik göstermesine rağmen, son dönemdeki keskin ayrım ve kadının daha dezavantajlı konuma geçmesi güçlenen burjuvazinin ve buna bağlı olarak kapitalizmin bir sonucu olarak kabul edilmektedir. Gerçekten, kadın emeğinin tanımlanması için gerekli olan unsurlar, örneğin belirgin bir kadın kimliği, ev ve iş yerinin ayrılması ve sonuçta kadın emeğinin sınırlarının belirlenmesi, Endüstri Devrimi sonrasındaki dönemde ortaya çıkmıştır. Bu nedenle bugünkü anlamda kadın kimliği sadece 150-200 yıl öncesine dayanan bir olgudur ki bu durum sosyolojik açıdan oldukça yakın bir döneme işaret etmektedir.

Cinsel ideoloji nedeniyle çalışma yaşamındaki iş bölümünün yanı sıra toplumsal yaşamdaki iş bölümü de “kadın işi” ve “erkek işi” olarak ikiye bölünmüş bulunmaktadır. Böylelikle bazı işler kadın işi olarak tanımlanmıştır. Örneğin, ev işleri ya da çocuk yetiştirme kadınların doğal görevleri olarak belirlenmiştir. Kadınlar, cinsel ideoloji ve toplumsal cinsiyet nedeniyle bunları doğal görevleri olarak algıladıklarından herhangi bir ücret talep etmeksizin bütün bu işleri yapmakta ve farkına bile varmadan aile ekonomisine katkıda bulunmaktadır. Bunun sonucunda kadınlar ailelerinin ücret almadan çalışan iş gücünü oluşturmaktadır.

Patriarka, erkek egemen toplum yapısını ifade eden kavramdır. Toplumsal düzen erkeklerin otoritesine bağlı olarak gerçekleştirilir ve soy ilişkilerinde erkek egemenliği vardır. Türkçe karşılığı olarak “ataerkillik” ve “pederşahilik” kavramları da kullanılmaktadır.

Kadınların Toplumsal Yaşamda Karşılaştıkları Sorunlara Sosyolojik Yaklaşımlar

Kadınların toplumsal yaşamda karşılaştıkları sorunlarla ilgili farklı sosyolojik yaklaşımlar bulunmaktadır.

Fonksiyonalist Kuramlar

Fonksiyonalistler, cinsiyetle ilgili konulara rol ve işlev açısından yaklaşmaktadır. Toplumdaki cinsiyete bağlı ayrımlarla ilgilenen fonksiyonalist yaklaşımlar iki ana gruba ayrılmaktadır:

  • Birinci grup yaklaşım, toplum yapısının ve düzenin sağlıklı bir biçimde oluşup işleyebilmesi için cinsiyete bağlı rollerin ve mevcut yapının sürdürülmesinin önemini vurgularken;
  • İkinci grup yaklaşım değişen mevcut koşullar içerisinde cinsiyete bağlı rollerin yeniden tanımlanması ve cinsiyetler arasındaki eşitsizliklerin mümkün olduğunca giderilmesi gerektiğini ileri sürmektedir.

Çatışmacı Kuram

Çatışmacı yaklaşım, toplumsal ilişkilerin uyum ve düzenden değil, tam aksine çıkarları birbirine zıt olan unsurlardan oluştuğu görüşünden hareket etmektedir. Bu nedenle, kadın sorunları konusunda çatışmacı yaklaşımın temel hareket noktasını toplumdaki kadın ve erkek rollerinin belirlenmesinde cinsiyetler arasındaki güç farklılaşmasının etkisi olduğu görüşü oluşturmaktadır.

Feminizm

Kadınların gerek toplumsal rol ve statüleri gerekse de çalışma yaşamında sırf kadın oldukları için karşılaştıkları sorunlar nedeniyle bu konuda çeşitli yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşımlara genel olarak feminizm adı verilmektedir. Yani feminizm, kadın sorunlarına eğilmiş yaklaşımların genel ismidir. Birden çok yaklaşım bulunmaktadır. Kadınların toplum içindeki eşitsiz durumlarının ve uğradıkları haksızlıkların ortaya konulmasının yanı sıra kadınların içinde bulundukları sorunların nasıl çözülebileceğine ilişkin yaklaşımlar temel inceleme konularını oluşturur.

Erken Dönem Feminist Yaklaşımlar

Erken dönem feminist yaklaşımlar, ana akım feminist yaklaşımlarını ifade etmektedir. Bu yaklaşımlar çok sayıda olmakla birlikte dört temel başlık altında incelenebilmektedir:

  • Kadınların toplum içindeki eşitliğinin inceleyen Liberal Feminist Kuram,
  • Kadınların yaşadıkları eşitsizliği kapitalizme değil ataerkilliğe bağlayan Radikal Feminist Kuram,
  • Sorunların kaynağını hem kapitalizm hem de ataerkillikte bulan Sosyalist Feminist Kuram ve
  • Kadınların sorunlarının mülkiyet ve emek ilişkilerinden kaynaklandığını savunan Marksist Feminist Kuram.

Postmodern Feminist Kuramlar

Erken dönem feminist kuramların yeterince kapsayıcı olmadığı görüşüyle ortaya atılmış düşüncelerin bir sonucu olarak gündeme gelmiştir. Bu kuramları savunanlar, erken dönem feminist kuramların kadın sorunlarını standartlaştırdığını, çünkü bu kuramların sadece orta ve üst sınıf beyaz kadınların deneyimlerinden yola çıkarak ortaya konulmuş düşüncelerden hareket ettikleri görüşünü savunmaktadırlar.

Irk, Cinsiyet ve Sınıf Yaklaşımı

Irk, cinsiyet ve sınıf yaklaşımı savunucularına göre, kadınların uğradıkları haksızlıklarının asıl kaynağını, bu üç kavramın kesişme noktasında aramak gerekmektedir.

Çokırklı Feminizm

Çokırklı feminizm tek bir kurama dayanmamakta, daha çok disiplinler arası bir yaklaşım olarak ifade edilmektedir. Aynı zamanda, çokırklı feminizm yaklaşımı yöntemsel olarak da çok çeşitli bir yaklaşım kümesini ifade etmektedir.

Materyalist Feminizm

Materyalist feminizm, ana hatlarıyla incelendiğinde ilk bakışta Marksist feminizme benzemektedir. Bu yaklaşımın Marksist feminizmden ayrıldığı esas nokta, incelemelerini maddilik üzerinde temellendiriliyor olmasıdır.

Materyalist feminizm yaklaşımının iki önemli dayanağı bulunmaktadır. Bunlar;

  • Yapısökümcü feminizm ve
  • Marksist feminizmdir.

Materyalist feminizm, Marksist feminizmi esas almakla beraber yapısökümcü analiz nedeniyle Marksist feminizminden bir noktada ayrılmaktır.

Yapısökümcü feminizm, toplumsal cinsiyetin kültürel bir olgu olduğunu ve dil tarafından biçimlendirildiğini savunan görüştür.

Toplumsal İnşa Feminizmi

Toplumsal inşacı feminist kuram köken itibarıyla etnometodolojiye dayanmaktadır. Etnometodoloji , toplumsal incelemelerin sistemin bütünü yerine bireylerin deneyimleri üzerinden yapılması gerektiğini ileri süren görüştür.

Çalışma Yaşamında Kadınların Karşılaştıkları Sorunlar ve Nedenleri

Kadınlar gerek iş gücü piyasasına girişte gerekse de iş gücü piyasasının içinde erkeklere kıyasla çok sayıda ve farklı sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Bu sorunların başında;

  • Yeterli eğitim seviyesine sahip olmama,
  • Yeterli iş tecrübesine sahip olmama,
  • Aile sorumlulukları nedeniyle çalışma yaşamına tam olarak dâhil olamama,
  • İş ve meslek ayrımcılığına tabi tutulmaları ile işverenler tarafından ayrımcılığa uğrama,
  • Aynı vasıf düzeyine sahip olunsa da erkeklerden daha düşük ücret alma,
  • Cam tavan sendromu,
  • Çifte vardiya yükümlülüğü,
  • Yedek iş gücü ordusu olarak konumlandırılma ve
  • Örgütlenme ile ilgili sıkıntılar sayılabilir.

Kadınlar çalışma yaşamına girişte ve çalışma yaşamının içinde, toplumsal cinsiyet, cinsel ideoloji ve cinsiyete bağlı iş gücü eşitsizliği nedeni ile birçok sorunla karşılaşmaktadırlar. Kadınların karşılaştıkları sorunlar birçok nedenden kaynaklanmaktadır. Bu nedenlerin birbirleri ile ilişkisi olduğu da görülmektedir. Kadınların eğitim fırsatlarından erkekler kadar yararlanamaması, düşük vasıflı ve çoğunlukla kayıt dışı olarak çalışmalarına neden olmaktadır. Ayrıca, cinsel ideoloji ve toplumsal cinsiyet de kadınların ücretli olarak çalışıp çalışmayacakları konusunda belirleyici olmaktadır. Kadınlar çalışma yaşamına girseler bile, yine cinsel ideoloji ve toplumsal cinsiyetten kaynaklanan engellerle karşılaşmaktadırlar.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.