Açıköğretim Ders Notları

Anne Baba Eğitimi Ve Danışmanlık Hizmetleri Dersi 5. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Anne Baba Eğitimi Ve Danışmanlık Hizmetleri Dersi 5. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Aile Danışmanlığı

Aile Danışmalığının Kurumsal ve Tarihsel Temelleri

Sanayileşme, kentleşme, iç ve dış göç gibi etkenlere bağlı olarak yaşanan sosyal, ekonomik ve teknolojik değişimler her kurum gibi aileyi de etkilemekte ve zayıflatmaktadır. Ailenin üstlendiği işlevleri yerine getirmekte zorlanması ciddî sosyal sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Tarihsel açıdan bakıldığında, aile, zamanla pek çok işlevini başka sosyal kurumlara devretmiş olsa da bugün ailenin yerine getirdiği görevlerin tümüyle başka kurumlara devri olanaklı görünmemektedir. Bu bağlam içerisinde aile danışmanlığı hizmetlerine her geçen gün daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.

Aile Danışmanlığının Tanımı ve Amacı

Aile danışmanlığı ile ilgili olarak alan yazında birçok farklı tanım bulmak mümkündür. Kuzgun (1991) aile danışmanlığını “aile bireyleri arasındaki sağlıklı ortamın desteklenebilmesi için aile bireylerine sunulan psikolojik yardım” olarak tanımlamaktadır. Türkiye’de aile danışmanlığının nasıl anlaşıldığının gösterilmesi açısından aile danışmanlığı ile ilgili mevzuata bakmak yararlı olacaktır. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) tarafından 2007 yılında çıkartılan Aile Danışma Merkezleri Yönetmeliği’nde, aile danışmanlığı, “ailenin sınırları ve aile üyeleri arasındaki ilişkiler üzerinde çalışarak aile üyeleri arasındaki bozuk ilişkileri düzeltmeyi ve bu süreçte kazanılan yeni iletişim ve etkileşim kalıpları sayesinde, aile bireylerinin sorun çözme yeteneklerini güçlendirmeyi amaçlayan özel teknik ve stratejileri içeren hizmet” olarak tanımlanmıştır.

Aile danışmanlığı temel amaç olarak aile sisteminin yeniden yapılandırılmasını önüne koysa da boşanma ve boşanma sonrası süreçler aile danışmanlığının temel konularındandır. Aile danışmanları ölüm, hastalık, boşanma gibi güç koşullarla başa çıkmak ve ilişkilerini geliştirmek için ailelere yardım ederler. Danışmanlar ailelerin sorunlarını belirlemelerine, sorunlarına çözüm bulmalarına ve geleceğe dönük amaçlar oluşturmalarına yardım ederek danışma süreci ile ailelere rehberlik ederler.

Bu alanda sıkça kullanılan bir diğer kavram da aile terapisidir. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (2011), aile terapisini, “aile üyelerinin birbirleriyle karşılıklı etkileşim örüntülerini keşfetme ve bu yolla aile içerisinde meydana gelmiş olan patolojik ilişki sistemini anlamayı hedefleyen, aile bireylerinin uyumsuz etkileşim süreçlerini, ailenin sahip olduğu içsel gücünü ve fonksiyonel kaynaklarını harekete geçirme yoluyla yeniden yapılandırmaya çalışan ve ailenin sorun çözme yeteneğini geliştirmeyi hedefleyen bir süreç” olarak tanımlamaktadır.

Aile Danışmanlığının Tarihçesi

Aile danışmanlığının dünyadaki tarihçesi kabaca 1940 öncesi ve sonrası olarak iki dönem halinde ele alınabilir. 1940 yılından önceki ilk dönemde özellikle danışmanlık alanında başat kuramlardan olan davranışçı kuram ve psikanaliz doğrudan bireyle ilgilenmekte ve aileyi sürecin dışında bırakmaktaydı. Aileyi dışarda bırakan kuramsal yaklaşımlar 1940’lı yıllardan önce aile danışmanlığının gelişimini zorlaştıran en önemli etkenlerdendir.

1940’lı yıllarla başlayan ikinci dönemde ise özellikle Amerika ve Avrupa’da aile danışmanlığı açısından önemli gelişmeler olmuştur. Bu süreç içinde beş önemli gelişmenin, aile danışmanlığının ilerlemesinde dikkat çekici rolü olduğu görülebilir (Goldenberg &Goldenberg, 2000). Bunlar; sistemin bir parçasındaki değişimin tüm sistemi etkileyeceği varsayımı ile hareket eden sistem teorileri, işlevsel olmayan aile modellerinin şizofreninin ortaya çıkmasında önemli bir rolü olduğunu gösteren şizofreni aileleri ile yapılan çalışmalar, eşlerin birbirleri ile yaşadıkları sorunların çözümünde her iki kişiye birlikte odaklanan çift terapisinin gelişimi, çocuklara yapılacak rehberlikte tüm aileyi ele almanın gerekliliğini öne çıkaran çocuk rehberliği hareketi ve son olarak da grup dinamiklerini gözeten bir tedavi yöntemi olarak ortaya çıkan grup terapisidir.

1980’li ve 1990’lı yıllarda, aile danışmanlığı Amerikan Psikoloji Derneği tarafından da bir alan olarak tanınmış ve birçok yerel ve uluslararası örgüt kurulmuştur. Bu yıllarda aile danışmanlığı alanındaki araştırmalar ve yayınlar da hızla artmıştır. Son olarak 2000 yılından bu yana artık aile danışmanlığının çok disiplinli doğasının tartışılmadığı, tüm dünyada aile danışmanlığı yapabilmenin ölçütlerinin yerleştiği, “öyküsel” ve “işbirlikçi” terapiler gibi çeşitli postmodern yaklaşımların da devreye girdiği bir dönemden bahsedilebilir (Gladding, 2012).

Türkiye’de Aile Danışmanlığı Hizmetlerinin Gelişimi

Dünyada 1970’li yıllarda örgütlülüğünü tamamlayan aile danışmanlığı / aile terapisi alanının Türkiye’deki gelişimi 1980’li yıllarda hızlanmıştır. Ancak, bu alandaki çalışmaların henüz emekleme döneminde olduğu söylenebilir. Bu anlamda, Türkiye’de ilk derneğin (Aile ve Evlilik Terapileri Derneği) 1997 yılında kurulmuş olması önemli bir adımdır. 2000’li yılların başına kadar aile danışmanlığı alanında Türkçe yayımlanmış kitap veya konu ile ilgili bilimsel araştırma sayısı oldukça azdır. 2000’li yıllarla birlikte gerek aile danışmanlığı alanında açılan eğitim sayılarının artması, gerekse de ailelerden gelen danışmanlık taleplerindeki artış, aile danışmanlığı alanında gözle görülür bir genişleme yaratmıştır.

Türkiye’deki aile danışmanlığı mevzuat çalışmaları açısından önemli bir gelişme de 2013 yılında gerçekleştirilen Aile Danışmanlığı Meslek Standartları çalışmasıdır. Süleyman Demirel Üniversitesi ile Mesleki Yeterlilik Kurumunun işbirliğinde gerçekleştirilen bu çalışmada aile danışmanlığı meslek standartları belirlenmiş ve 18. 4. 2014 – 28976 tarih ve sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

Aile Danışmalığı Temel Kuramlar

Aile danışmanlığı tarihçesi içerisinde birçok önemli kuramcı ve kuramdan bahsedilebilir. Bu bölümde özellikle günümüz aile danışmanlığı hizmetlerinde önemli yeri olan aile sistemleri teorisi, yapısal aile terapisi, yaşantısal aile terapisi ve bilişsel-davranışçı aile terapisi olmak üzere dört temel kuramdan ve bu temel kuramların kimi temel kavramlarından bahsedilecektir.

Aile Sistemleri Kuramı

Aile danışmanlığında psikanalitik yaklaşımlardan sonra ortaya çıkmış, psikanalitik yaklaşımdan derinlemesine etkilenmiş sistem kuramlarından ilki Murray Bowen’ın Aile Sistemleri Kuramıdır. Bowen, aile terapileri kuramları arasında aileleri en detaylı ve sistemik bir biçimde ele alan kuramcılardan birisi olarak kabul edilebilir. Aile sistemleri teorisinde ailelerin ilişkilerine odaklanılmakta fakat bunu yaparken aile geçmişlerine de büyük önem verilmektedir.

Aile sistemleri kuramı büyük oranda benliğin farklılaşması kavramı üzerinde durmaktadır. Benliliğin farklılaşması kişinin kendisini ailesinden duygusal ve bilişsel olarak bağımsız bir biçimde ifade edebilmesi, bağımsız bir biçimde var olabilmesi şeklinde tanımlamaktadır. Benliğin farklılaşması doğumdan ölüme kadar bir süreç içerisinde gerçekleşmekte, ömür boyu sürmektedir.

Yapısal Aile Terapisi

Aile terapileri arasında aileye bir sistem olarak bakan önemli terapi modellerinden biri de Salvador Minuchin’in yapısal aile terapisi modelidir. Özellikle suça sürüklenen ve yoksul çocuklarla yaptığı çalışmalarla, Minuchin ailedeki bir semptomu çözmek için sadece bireyle çalışmanın yetmeyeceğini ve ailedeki iletişim örüntülerine bakmak gerektiğini fark etmiştir. Bu model, aile yapısını aile üyelerinin birbirleri ile nasıl etkileşim kuracaklarını düzenleyen, görünmeyen veya saklı bir dizi işlevsel talep olarak tanımlamaktadır (1974, Akt. Goldenberg & Goldenberg, 2000).

Yapısal aile terapisinde amaç işlevsel olmayan davranış ve iletişim örüntülerinin ortaya çıkarılması ve işlevsel hale getirilmesidir. Münuchin bu noktada özellikle yeniden çerçeveleme ve canlandırma gibi temel terapi tekniklerini çokça kullanmaktadır. Yapısal aile terapisi oldukça çok yönlü çalışma alanı (suça sürüklenen çocuklardan, eşler arası sorunlara kadar) ile iyi yapılandırılmış bir süreç yönetimi olarak diğer kuramlar arasında öne çıkmaktadır.

Yaşantısal Aile Terapisi

Yaşantısal aile terapisi 1960’lı yılların hümanistik psikoloji akımı ve varoluşçuluğun etkisi ile ortaya çıkan aile terapisi yaklaşımlarından biridir. Bu yaklaşımın en önemli özelliği bundan önce bahsedilen yaklaşımlar gibi aile geçmişi ile çok fazla ilgilenmemesi bunun tam tersi “şimdi ve burada” yaklaşımını benimsemesidir. Bu yaklaşımın en önemli temsilcisi ve kurucusu olan Virginia Satir’in kişiliği, yaklaşımın gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Virginia Satir insanı anlamaya çalışırken buz dağı metaforunu kullanmaktadır. Ona göre buzdağının hemen üzerinde görülenler sadece davranışlarımızdır. Fakat sırası ile baş etme stratejilerimiz, duygularımız, duygularımız hakkındaki duygularımız, algılarımız, beklentilerimiz, özlemlerimiz ve benliğimiz sırası ile buz dağının altında bulunmaktadır.

Üçgen, diğer kuramlar gibi yaşantısal aile terapisinin de önemli kavramlarındandır. Fakat Satir üçgeni olumsuz bir çağrışım ile ele almaz. Özellikle temel üçgen dediği anne baba çocuk üçgenini oldukça önemser ve çocukların öğrendikleri hemen her şeyi bu üçgenden öğrendiklerini ifade eder. Yaşantısal aile terapisi için önemli bir diğer kavram ise aile kurallarıdır. Aile kuralları her ne kadar aileler için önemli olsalar da bu kuralların uygulanabilir, esnek ve yaşa uygun olması Satir için önemlidir. Satir diğer birçok sistem kuramcısı gibi aileleri açık ve kapalı sistemler olarak ele alır. Açık sistemlerde bireylerin öz değerleri önceliklidir, kişinin eylemleri aynı zamanda inançlarını yansıtır; değişim korkulur bir şey olmaktan çok istenen bir şeydir, iletişim, sistem ve kurallar birbirine bağlıdır. Kapalı sistemlerde ise insanları temelde kötü oldukları, ilişkilerin güçle veya cezalandırma ile yönetilebileceği, en güçlünün dediğinin hayata geçeceği bir sistem tanımlanmaktadır. Burada asıl olan öz değer değil, güçtür, eylemler en güçlünün isteğine göre belirlenir ve değişim kabul edilebilir bir şey değildir. Satir, içinde yaşamak zorunda kalanların kapalı sistemlerde sadece yaşayabileceklerini, fakat bu sistemlerde gelişimden söz etmenin mümkün olmayacağını ifade etmektedir (Satir, 2001).

Aile Danışmalığı Sürecinde Temel Aşamalar

Aile Danışmanlığına ilişkin tarihçe bölümüne bakıldığında aile danışmanlığının tarihte yerini almaya başladığı 1940’lı yıllardan bu yana oldukça fazla sayıda kuramın ortaya çıktığı ve her kuramın etkililiği açısından ciddi bilimsel bilginin olduğu görülebilir. Kuramlar arasındaki bakış açısı farklılıkları her ne kadar tekniklere yansısa da aile danışmanlığının temel aşamaları (telefonla ilk irtibat kurmaktan sonlandırmaya kadar geçen süreçler dikkate alındığında) her kuramda benzer özellikler göstermektedir.

Başlangıç Aşaması

İnsanlar kendi durumlarının bir aile danışmanına gitmek için uygun olup olmadığını bazen kestiremeyebilirler. Aslında insanların içinde bulunduğu durumlar da bireylerin kendisine özgüdür ve birbirinden farklılık gösterir. Eğer bireyler bir danışmana gittiğinde kendisini daha iyi hissedeceğini düşünürler ve sorunlarının çözümünde bunun katkısı olacağına inanırlarsa, danışmana gitmek iyi bir seçim olabilir. Genelde ilk oturum kişilere bir fikir verecektir. İstediği zaman danışmayı bırakmak olanaklıdır. Aile danışmanlığı karşılıklı rıza ile başlayan ve sürdürülen bir süreçtir.

Aile danışmanlığı sürecinin aile ile ilk karşılaşma anı ile (Gladding, 2012) başladığı kabul edilse de bu ilk karşılaşma aile danışmanı ile ailenin fiziksel olarak ilk karşılaşmasından daha öte anlamlar da taşımaktadır.

İlk görüşmenin temel hedefleri, özellikle bütün aile birlikte görülüyorsa, herkesin yaşanan soruna ilişkin bakış açısının ayrı ayrı alınması, beklentilerinin ifade edilmesi için kişilere zaman tanınması, ailenin içinde bulunduğu yaşam döngüsü ile ailenin yaşadığı süreçlerin birlikte değerlendirilmesi ve bir çalışma planı yapılmasıdır. Eğer ailenin yaşadığı sorunlar, danışmanın çalışma alanı içerisinde değilse, gerekli görülen yönlendirmeler de bu aşamada yapılmalıdır. Başlangıç aşamasında yapılan ilk görüşmeden sonra tedavinin de ilk evresi diyebileceğimiz bölüm gelecektir. Bu bölümde aile ile güven ilişkisini kurmak oldukça önemlidir. Bu evrede çoğu aile, danışmanlık hizmetine devam edip etmeyeceğine karar verecektir (Gladding, 2012).

Müdahale Aşaması

Danışman çoğu zaman işe, aile üyelerini birbirleriyle iletişim için teşvik etmekle başlar. Danışma süreci başladığında kimi zaman aile üyelerinin uzun zamandır çok az konuştukları, birbirleri ile çok az iletişime geçtikleri görülür. Tarafsız üçüncü kişi olarak görev yapan danışman, aile üyelerinin korkularını, ilgilerini ve hayal kırıklıklarını paylaşmalarına yardım eder. Sorunların altında yatan nedenleri keşfetmeleri için aile üyelerine sıklıkla önceden tasarlanmış sorular sorarlar.

Sonlandırma Aşaması

Sonlandırma aşamasına gelindiğinde üç nokta önemlidir:

  1. Sonlandırma kararının aile ile birlikte alınması
  2. Sonlandırma sürecinin ve sonrasının aile ile tartışılması
  3. Bir sonlandırma seansının yapılması Kimi özel durumlarda danışman belli bir süre geçtikten sonra bir izleme seansı ile ailedeki değişimin sürekliliğini değerlendirebilir. Fakat aile danışmanlığı içerisinde bunun sık görülen bir durum olmadığı da açıktır.

Aile Danışmalığında Kullanılan Yöntem ve Teknikler

Canlandırma

Canlandırma aile danışmanlığı içerisinde bir yandan sosyal beceri kazandırma amacı ile kullanılabilirken diğer yandan son yıllarda ortaya çıkan postmodern terapiler de dâhil olmak üzere birçok ekol tarafından bir müdahale tekniği olarak da uygulanmaktadır (Fışıloğlu, 2001).

Yeniden Çerçeveleme

Aile danışmanlığında başta sistem yaklaşımları olmak üzere birçok yaklaşımın ortak olarak kullandığı bir diğer teknik ise yeniden çerçeveleme tekniğidir. Yeniden çerçeveleme aslında var olan gerçekliği (olayı) değiştirmeden, dilin kullanımı yolu ile aile üyelerinin bakış açılarını, algılarını değiştirme anlamına gelmektedir (Gladding, 2012).

Ev Ödevleri

Aile danışmanlığı ekollerinden birçoğu, ailedeki değişimi seansların dışında da sürdürmek amacı ile ev ödevlerini kullanırlar. Kuşaklar arası aile terapisi, yapısal aile terapisi, stratejik terapi veya davranışçı terapi bu ekollere örnek gösterilebilir. Yakın dönem post modern terapiler arasında da ödev verme oldukça yaygın kullanılan bir tekniktir.

Genogram/Aile Haritası

Genogram bireyin aile ağacının veya haritasının çeşitli evrensel şekillerle resmedilmesidir. Bugün genogramlar birçok farklı kuramda farklı adlar (aile haritası) altında kullanılsa da aile terapileri arasında hem bir değerlendirme hem de bir müdahale tekniği olarak en fazla önemi Bowen’ın aile sistemleri teorisinde görmektedir. Bowen’e göre genogramlar en az üç kuşağı kapsamalıdır. Genogramlarda ailede şu anda yaşanan veya geçmişte kalan her türlü olay resmedilmeli, tarihlere, kültürel değişimlere, aile sırlarına, kayıplara özel olarak bakılmalıdır.

Hikayeler ve Filmlerin Kullanımı

Aile danışmanlığının içerisinde hikâyelerin kullanımı çok da eskiye gitmeyen bir tekniktir. Buna rağmen, son yıllarda hikâyeler hem aile danışmanlığının hem de aile eğitimlerinin içerisinde sıklıkla kullanılmaktadır. Örneğin, Peseschkian (2014) Doğu Hikâyeleri ile Psikoterapi adlı kitabında danışmanlık sürecinde bireylere ve ailelere aktarılabilecek birçok hikâyeden bahsetmektedir. Aile danışmanlığı içerisinde hikâyelerin kullanımının işlevleri şu şekilde ifade edilebilir: Terapist bu şekilde vermek istediği mesajı kendisinden alarak bir hikâye kahramanına atfeder. Böylece danışan ile karşı karşıya kalmak yerine, danışan ile masal kahramanı karşı karşıya bırakılır. Yine hikâyelerin kullanımı ile danışanın anlatıdan model almasını sağlamak mümkün olabilmektedir. Sisteme giren ve benimsenen hikâye bundan sonrası için de danışanın kullanılabileceği bir kaynağa dönüşürken aynı zamanda geçmişin doğrusunu bugüne taşıyabilmektedir (Fışıloğlu, 2001).

Aile Danışmalığının Kurumsal ve Tarihsel Temelleri

Sanayileşme, kentleşme, iç ve dış göç gibi etkenlere bağlı olarak yaşanan sosyal, ekonomik ve teknolojik değişimler her kurum gibi aileyi de etkilemekte ve zayıflatmaktadır. Ailenin üstlendiği işlevleri yerine getirmekte zorlanması ciddî sosyal sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Tarihsel açıdan bakıldığında, aile, zamanla pek çok işlevini başka sosyal kurumlara devretmiş olsa da bugün ailenin yerine getirdiği görevlerin tümüyle başka kurumlara devri olanaklı görünmemektedir. Bu bağlam içerisinde aile danışmanlığı hizmetlerine her geçen gün daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.

Aile Danışmanlığının Tanımı ve Amacı

Aile danışmanlığı ile ilgili olarak alan yazında birçok farklı tanım bulmak mümkündür. Kuzgun (1991) aile danışmanlığını “aile bireyleri arasındaki sağlıklı ortamın desteklenebilmesi için aile bireylerine sunulan psikolojik yardım” olarak tanımlamaktadır. Türkiye’de aile danışmanlığının nasıl anlaşıldığının gösterilmesi açısından aile danışmanlığı ile ilgili mevzuata bakmak yararlı olacaktır. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) tarafından 2007 yılında çıkartılan Aile Danışma Merkezleri Yönetmeliği’nde, aile danışmanlığı, “ailenin sınırları ve aile üyeleri arasındaki ilişkiler üzerinde çalışarak aile üyeleri arasındaki bozuk ilişkileri düzeltmeyi ve bu süreçte kazanılan yeni iletişim ve etkileşim kalıpları sayesinde, aile bireylerinin sorun çözme yeteneklerini güçlendirmeyi amaçlayan özel teknik ve stratejileri içeren hizmet” olarak tanımlanmıştır.

Aile danışmanlığı temel amaç olarak aile sisteminin yeniden yapılandırılmasını önüne koysa da boşanma ve boşanma sonrası süreçler aile danışmanlığının temel konularındandır. Aile danışmanları ölüm, hastalık, boşanma gibi güç koşullarla başa çıkmak ve ilişkilerini geliştirmek için ailelere yardım ederler. Danışmanlar ailelerin sorunlarını belirlemelerine, sorunlarına çözüm bulmalarına ve geleceğe dönük amaçlar oluşturmalarına yardım ederek danışma süreci ile ailelere rehberlik ederler.

Bu alanda sıkça kullanılan bir diğer kavram da aile terapisidir. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (2011), aile terapisini, “aile üyelerinin birbirleriyle karşılıklı etkileşim örüntülerini keşfetme ve bu yolla aile içerisinde meydana gelmiş olan patolojik ilişki sistemini anlamayı hedefleyen, aile bireylerinin uyumsuz etkileşim süreçlerini, ailenin sahip olduğu içsel gücünü ve fonksiyonel kaynaklarını harekete geçirme yoluyla yeniden yapılandırmaya çalışan ve ailenin sorun çözme yeteneğini geliştirmeyi hedefleyen bir süreç” olarak tanımlamaktadır.

Aile Danışmanlığının Tarihçesi

Aile danışmanlığının dünyadaki tarihçesi kabaca 1940 öncesi ve sonrası olarak iki dönem halinde ele alınabilir. 1940 yılından önceki ilk dönemde özellikle danışmanlık alanında başat kuramlardan olan davranışçı kuram ve psikanaliz doğrudan bireyle ilgilenmekte ve aileyi sürecin dışında bırakmaktaydı. Aileyi dışarda bırakan kuramsal yaklaşımlar 1940’lı yıllardan önce aile danışmanlığının gelişimini zorlaştıran en önemli etkenlerdendir.

1940’lı yıllarla başlayan ikinci dönemde ise özellikle Amerika ve Avrupa’da aile danışmanlığı açısından önemli gelişmeler olmuştur. Bu süreç içinde beş önemli gelişmenin, aile danışmanlığının ilerlemesinde dikkat çekici rolü olduğu görülebilir (Goldenberg &Goldenberg, 2000). Bunlar; sistemin bir parçasındaki değişimin tüm sistemi etkileyeceği varsayımı ile hareket eden sistem teorileri, işlevsel olmayan aile modellerinin şizofreninin ortaya çıkmasında önemli bir rolü olduğunu gösteren şizofreni aileleri ile yapılan çalışmalar, eşlerin birbirleri ile yaşadıkları sorunların çözümünde her iki kişiye birlikte odaklanan çift terapisinin gelişimi, çocuklara yapılacak rehberlikte tüm aileyi ele almanın gerekliliğini öne çıkaran çocuk rehberliği hareketi ve son olarak da grup dinamiklerini gözeten bir tedavi yöntemi olarak ortaya çıkan grup terapisidir.

1980’li ve 1990’lı yıllarda, aile danışmanlığı Amerikan Psikoloji Derneği tarafından da bir alan olarak tanınmış ve birçok yerel ve uluslararası örgüt kurulmuştur. Bu yıllarda aile danışmanlığı alanındaki araştırmalar ve yayınlar da hızla artmıştır. Son olarak 2000 yılından bu yana artık aile danışmanlığının çok disiplinli doğasının tartışılmadığı, tüm dünyada aile danışmanlığı yapabilmenin ölçütlerinin yerleştiği, “öyküsel” ve “işbirlikçi” terapiler gibi çeşitli postmodern yaklaşımların da devreye girdiği bir dönemden bahsedilebilir (Gladding, 2012).

Türkiye’de Aile Danışmanlığı Hizmetlerinin Gelişimi

Dünyada 1970’li yıllarda örgütlülüğünü tamamlayan aile danışmanlığı / aile terapisi alanının Türkiye’deki gelişimi 1980’li yıllarda hızlanmıştır. Ancak, bu alandaki çalışmaların henüz emekleme döneminde olduğu söylenebilir. Bu anlamda, Türkiye’de ilk derneğin (Aile ve Evlilik Terapileri Derneği) 1997 yılında kurulmuş olması önemli bir adımdır. 2000’li yılların başına kadar aile danışmanlığı alanında Türkçe yayımlanmış kitap veya konu ile ilgili bilimsel araştırma sayısı oldukça azdır. 2000’li yıllarla birlikte gerek aile danışmanlığı alanında açılan eğitim sayılarının artması, gerekse de ailelerden gelen danışmanlık taleplerindeki artış, aile danışmanlığı alanında gözle görülür bir genişleme yaratmıştır.

Türkiye’deki aile danışmanlığı mevzuat çalışmaları açısından önemli bir gelişme de 2013 yılında gerçekleştirilen Aile Danışmanlığı Meslek Standartları çalışmasıdır. Süleyman Demirel Üniversitesi ile Mesleki Yeterlilik Kurumunun işbirliğinde gerçekleştirilen bu çalışmada aile danışmanlığı meslek standartları belirlenmiş ve 18. 4. 2014 – 28976 tarih ve sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

Aile Danışmalığı Temel Kuramlar

Aile danışmanlığı tarihçesi içerisinde birçok önemli kuramcı ve kuramdan bahsedilebilir. Bu bölümde özellikle günümüz aile danışmanlığı hizmetlerinde önemli yeri olan aile sistemleri teorisi, yapısal aile terapisi, yaşantısal aile terapisi ve bilişsel-davranışçı aile terapisi olmak üzere dört temel kuramdan ve bu temel kuramların kimi temel kavramlarından bahsedilecektir.

Aile Sistemleri Kuramı

Aile danışmanlığında psikanalitik yaklaşımlardan sonra ortaya çıkmış, psikanalitik yaklaşımdan derinlemesine etkilenmiş sistem kuramlarından ilki Murray Bowen’ın Aile Sistemleri Kuramıdır. Bowen, aile terapileri kuramları arasında aileleri en detaylı ve sistemik bir biçimde ele alan kuramcılardan birisi olarak kabul edilebilir. Aile sistemleri teorisinde ailelerin ilişkilerine odaklanılmakta fakat bunu yaparken aile geçmişlerine de büyük önem verilmektedir.

Aile sistemleri kuramı büyük oranda benliğin farklılaşması kavramı üzerinde durmaktadır. Benliliğin farklılaşması kişinin kendisini ailesinden duygusal ve bilişsel olarak bağımsız bir biçimde ifade edebilmesi, bağımsız bir biçimde var olabilmesi şeklinde tanımlamaktadır. Benliğin farklılaşması doğumdan ölüme kadar bir süreç içerisinde gerçekleşmekte, ömür boyu sürmektedir.

Yapısal Aile Terapisi

Aile terapileri arasında aileye bir sistem olarak bakan önemli terapi modellerinden biri de Salvador Minuchin’in yapısal aile terapisi modelidir. Özellikle suça sürüklenen ve yoksul çocuklarla yaptığı çalışmalarla, Minuchin ailedeki bir semptomu çözmek için sadece bireyle çalışmanın yetmeyeceğini ve ailedeki iletişim örüntülerine bakmak gerektiğini fark etmiştir. Bu model, aile yapısını aile üyelerinin birbirleri ile nasıl etkileşim kuracaklarını düzenleyen, görünmeyen veya saklı bir dizi işlevsel talep olarak tanımlamaktadır (1974, Akt. Goldenberg & Goldenberg, 2000).

Yapısal aile terapisinde amaç işlevsel olmayan davranış ve iletişim örüntülerinin ortaya çıkarılması ve işlevsel hale getirilmesidir. Münuchin bu noktada özellikle yeniden çerçeveleme ve canlandırma gibi temel terapi tekniklerini çokça kullanmaktadır. Yapısal aile terapisi oldukça çok yönlü çalışma alanı (suça sürüklenen çocuklardan, eşler arası sorunlara kadar) ile iyi yapılandırılmış bir süreç yönetimi olarak diğer kuramlar arasında öne çıkmaktadır.

Yaşantısal Aile Terapisi

Yaşantısal aile terapisi 1960’lı yılların hümanistik psikoloji akımı ve varoluşçuluğun etkisi ile ortaya çıkan aile terapisi yaklaşımlarından biridir. Bu yaklaşımın en önemli özelliği bundan önce bahsedilen yaklaşımlar gibi aile geçmişi ile çok fazla ilgilenmemesi bunun tam tersi “şimdi ve burada” yaklaşımını benimsemesidir. Bu yaklaşımın en önemli temsilcisi ve kurucusu olan Virginia Satir’in kişiliği, yaklaşımın gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Virginia Satir insanı anlamaya çalışırken buz dağı metaforunu kullanmaktadır. Ona göre buzdağının hemen üzerinde görülenler sadece davranışlarımızdır. Fakat sırası ile baş etme stratejilerimiz, duygularımız, duygularımız hakkındaki duygularımız, algılarımız, beklentilerimiz, özlemlerimiz ve benliğimiz sırası ile buz dağının altında bulunmaktadır.

Üçgen, diğer kuramlar gibi yaşantısal aile terapisinin de önemli kavramlarındandır. Fakat Satir üçgeni olumsuz bir çağrışım ile ele almaz. Özellikle temel üçgen dediği anne baba çocuk üçgenini oldukça önemser ve çocukların öğrendikleri hemen her şeyi bu üçgenden öğrendiklerini ifade eder. Yaşantısal aile terapisi için önemli bir diğer kavram ise aile kurallarıdır. Aile kuralları her ne kadar aileler için önemli olsalar da bu kuralların uygulanabilir, esnek ve yaşa uygun olması Satir için önemlidir. Satir diğer birçok sistem kuramcısı gibi aileleri açık ve kapalı sistemler olarak ele alır. Açık sistemlerde bireylerin öz değerleri önceliklidir, kişinin eylemleri aynı zamanda inançlarını yansıtır; değişim korkulur bir şey olmaktan çok istenen bir şeydir, iletişim, sistem ve kurallar birbirine bağlıdır. Kapalı sistemlerde ise insanları temelde kötü oldukları, ilişkilerin güçle veya cezalandırma ile yönetilebileceği, en güçlünün dediğinin hayata geçeceği bir sistem tanımlanmaktadır. Burada asıl olan öz değer değil, güçtür, eylemler en güçlünün isteğine göre belirlenir ve değişim kabul edilebilir bir şey değildir. Satir, içinde yaşamak zorunda kalanların kapalı sistemlerde sadece yaşayabileceklerini, fakat bu sistemlerde gelişimden söz etmenin mümkün olmayacağını ifade etmektedir (Satir, 2001).

Aile Danışmalığı Sürecinde Temel Aşamalar

Aile Danışmanlığına ilişkin tarihçe bölümüne bakıldığında aile danışmanlığının tarihte yerini almaya başladığı 1940’lı yıllardan bu yana oldukça fazla sayıda kuramın ortaya çıktığı ve her kuramın etkililiği açısından ciddi bilimsel bilginin olduğu görülebilir. Kuramlar arasındaki bakış açısı farklılıkları her ne kadar tekniklere yansısa da aile danışmanlığının temel aşamaları (telefonla ilk irtibat kurmaktan sonlandırmaya kadar geçen süreçler dikkate alındığında) her kuramda benzer özellikler göstermektedir.

Başlangıç Aşaması

İnsanlar kendi durumlarının bir aile danışmanına gitmek için uygun olup olmadığını bazen kestiremeyebilirler. Aslında insanların içinde bulunduğu durumlar da bireylerin kendisine özgüdür ve birbirinden farklılık gösterir. Eğer bireyler bir danışmana gittiğinde kendisini daha iyi hissedeceğini düşünürler ve sorunlarının çözümünde bunun katkısı olacağına inanırlarsa, danışmana gitmek iyi bir seçim olabilir. Genelde ilk oturum kişilere bir fikir verecektir. İstediği zaman danışmayı bırakmak olanaklıdır. Aile danışmanlığı karşılıklı rıza ile başlayan ve sürdürülen bir süreçtir.

Aile danışmanlığı sürecinin aile ile ilk karşılaşma anı ile (Gladding, 2012) başladığı kabul edilse de bu ilk karşılaşma aile danışmanı ile ailenin fiziksel olarak ilk karşılaşmasından daha öte anlamlar da taşımaktadır.

İlk görüşmenin temel hedefleri, özellikle bütün aile birlikte görülüyorsa, herkesin yaşanan soruna ilişkin bakış açısının ayrı ayrı alınması, beklentilerinin ifade edilmesi için kişilere zaman tanınması, ailenin içinde bulunduğu yaşam döngüsü ile ailenin yaşadığı süreçlerin birlikte değerlendirilmesi ve bir çalışma planı yapılmasıdır. Eğer ailenin yaşadığı sorunlar, danışmanın çalışma alanı içerisinde değilse, gerekli görülen yönlendirmeler de bu aşamada yapılmalıdır. Başlangıç aşamasında yapılan ilk görüşmeden sonra tedavinin de ilk evresi diyebileceğimiz bölüm gelecektir. Bu bölümde aile ile güven ilişkisini kurmak oldukça önemlidir. Bu evrede çoğu aile, danışmanlık hizmetine devam edip etmeyeceğine karar verecektir (Gladding, 2012).

Müdahale Aşaması

Danışman çoğu zaman işe, aile üyelerini birbirleriyle iletişim için teşvik etmekle başlar. Danışma süreci başladığında kimi zaman aile üyelerinin uzun zamandır çok az konuştukları, birbirleri ile çok az iletişime geçtikleri görülür. Tarafsız üçüncü kişi olarak görev yapan danışman, aile üyelerinin korkularını, ilgilerini ve hayal kırıklıklarını paylaşmalarına yardım eder. Sorunların altında yatan nedenleri keşfetmeleri için aile üyelerine sıklıkla önceden tasarlanmış sorular sorarlar.

Sonlandırma Aşaması

Sonlandırma aşamasına gelindiğinde üç nokta önemlidir:

  1. Sonlandırma kararının aile ile birlikte alınması
  2. Sonlandırma sürecinin ve sonrasının aile ile tartışılması
  3. Bir sonlandırma seansının yapılması Kimi özel durumlarda danışman belli bir süre geçtikten sonra bir izleme seansı ile ailedeki değişimin sürekliliğini değerlendirebilir. Fakat aile danışmanlığı içerisinde bunun sık görülen bir durum olmadığı da açıktır.

Aile Danışmalığında Kullanılan Yöntem ve Teknikler

Canlandırma

Canlandırma aile danışmanlığı içerisinde bir yandan sosyal beceri kazandırma amacı ile kullanılabilirken diğer yandan son yıllarda ortaya çıkan postmodern terapiler de dâhil olmak üzere birçok ekol tarafından bir müdahale tekniği olarak da uygulanmaktadır (Fışıloğlu, 2001).

Yeniden Çerçeveleme

Aile danışmanlığında başta sistem yaklaşımları olmak üzere birçok yaklaşımın ortak olarak kullandığı bir diğer teknik ise yeniden çerçeveleme tekniğidir. Yeniden çerçeveleme aslında var olan gerçekliği (olayı) değiştirmeden, dilin kullanımı yolu ile aile üyelerinin bakış açılarını, algılarını değiştirme anlamına gelmektedir (Gladding, 2012).

Ev Ödevleri

Aile danışmanlığı ekollerinden birçoğu, ailedeki değişimi seansların dışında da sürdürmek amacı ile ev ödevlerini kullanırlar. Kuşaklar arası aile terapisi, yapısal aile terapisi, stratejik terapi veya davranışçı terapi bu ekollere örnek gösterilebilir. Yakın dönem post modern terapiler arasında da ödev verme oldukça yaygın kullanılan bir tekniktir.

Genogram/Aile Haritası

Genogram bireyin aile ağacının veya haritasının çeşitli evrensel şekillerle resmedilmesidir. Bugün genogramlar birçok farklı kuramda farklı adlar (aile haritası) altında kullanılsa da aile terapileri arasında hem bir değerlendirme hem de bir müdahale tekniği olarak en fazla önemi Bowen’ın aile sistemleri teorisinde görmektedir. Bowen’e göre genogramlar en az üç kuşağı kapsamalıdır. Genogramlarda ailede şu anda yaşanan veya geçmişte kalan her türlü olay resmedilmeli, tarihlere, kültürel değişimlere, aile sırlarına, kayıplara özel olarak bakılmalıdır.

Hikayeler ve Filmlerin Kullanımı

Aile danışmanlığının içerisinde hikâyelerin kullanımı çok da eskiye gitmeyen bir tekniktir. Buna rağmen, son yıllarda hikâyeler hem aile danışmanlığının hem de aile eğitimlerinin içerisinde sıklıkla kullanılmaktadır. Örneğin, Peseschkian (2014) Doğu Hikâyeleri ile Psikoterapi adlı kitabında danışmanlık sürecinde bireylere ve ailelere aktarılabilecek birçok hikâyeden bahsetmektedir. Aile danışmanlığı içerisinde hikâyelerin kullanımının işlevleri şu şekilde ifade edilebilir: Terapist bu şekilde vermek istediği mesajı kendisinden alarak bir hikâye kahramanına atfeder. Böylece danışan ile karşı karşıya kalmak yerine, danışan ile masal kahramanı karşı karşıya bırakılır. Yine hikâyelerin kullanımı ile danışanın anlatıdan model almasını sağlamak mümkün olabilmektedir. Sisteme giren ve benimsenen hikâye bundan sonrası için de danışanın kullanılabileceği bir kaynağa dönüşürken aynı zamanda geçmişin doğrusunu bugüne taşıyabilmektedir (Fışıloğlu, 2001).

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.