Açıköğretim Ders Notları

Anadolu Arkeolojisi Dersi 1. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Anadolu Arkeolojisi Dersi 1. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Tarihöncesi Anadolu’Da Paleolitik Ve Neolitik Dönem

Giriş

Anadolu, coğrafi konumuyla Avrupa ve Asya gibi uygarlık tarihinin iki temel kıtası arasında doğal bir köprü konumundadır. Asya’dan Avrupa’ya uzanan bu büyük yarımada, boyutlarından beklenmeyecek kadar çok iklim ve bitki örtüsü çeşitliliğine sahiptir. Bu nedenle, iki kıta arasında uzanan Anadolu Yarımadası’nın göstermiş olduğu bu çeşitlilik tarih boyunca farklı hayat biçimleri (geçimlik, ticaret, sosyal hareketlilik vb.) ve dolayısı ile farklı gelişen kültürlere sahne olmuştur. Anadolu’nun sahip olduğu kültürel çeşitlilik bir anda oluşmamış, tarih boyunca farklı çağlarda gelişen çeşitli aşamalarla bu zenginliğe ulaşılmıştır. Anadolu’nun sosyal ve kültürel olarak edindiği bu zenginliği tam olarak anlamak için bir anlamda aynı arkeolojide olduğu gibi tarihin derinliklerine doğru bir kazı çalışması yapmak yerinde olacaktır.

İklim Koşulları ve Anadolu Coğrafyası

Anadolu, doğu-batı ekseninde uzanan büyük yarımadadır. Anadolu’nun Ege kıyısı, dağ sıraları ve kıyıdan iyice içeri giren koylarla sonlanan nehir yataklarının belirlediği girintili çıkıntılı bir toprak parçasıdır. Anadolu’nun kuzey kıyısı boyunca uzanan sıradağlar, iç bölgeyi Karadeniz kıyısından ayırır. Güneyde, Akdeniz kıyısı boyunca hareketli görünüme sahip Toros Dağları hâkimdir. Toroslar hafif bir yay çizerek Akdeniz’in kuzeydoğu köşesini aşıp doğuya uzanır ve Anadolu kütlesinin büyük bir kısmını, Kuzey Mezopotamya Ovası’nın hafif tepelik bölümünden ayırır.

Paleolitik Dönem ve Anadolu’da İlk İnsan İzleri

İnsanlık tarihinin başlangıç evresini oluşturan Paleolitik Çağ, (Yunanca palaios =eski ve lithos =taş – Eski Taş Çağı) yaklaşık 2 milyon yılı kapsayan çok uzun bir kültür sürecidir. Dördüncü Jeolojik Zaman’ın Pleistosen denen gelişen bu uzun döneminde ilk kez insanoğlu da ortaya çıkmıştır. İnsanın biyolojik ve kültürel evriminin önemli bir bölümünün gerçekleştiği bu dönem süresince gerek dünya jeomorfolojisi ve gerekse iklim, günümüzdekinden çok farklıydı. Bu dönem (Kuvaterner İklimsel Dönem) içinde buzul ( Glacier ) ve buzul arası ( Inter Glacier ) dönemler adı verilen uzun iklimsel dönemler söz konusudur.

Günümüzden yaklaşık 2 milyon yıl ile 10 bin yılları arasında yaşanan bu uzun dönemin ilk başlarında insanoğlu Pliosen dönemde ortaya çıkan hominid ( insansı ) ailesinden sıyrılarak, iki ayağı üzerinde dik durabilen ve ellerini kullanarak alet üretebilen bir insan hâline gelmiştir. Alet yapmasını bilen ve Homo habilis ( becerikli insan ) olarak adlandırılan ilk insan G.Ö. (Günümüzden Önce) yaklaşık 2 milyon yıl kadar önce Afrika’da oluşumunu tamamlamıştır. Bu türü takip eden hem zihinsel hem anatomik olarak daha gelişkin “Homo Erectus” yaklaşık G.Ö. 1,8 milyon yıl kadar önce Afrika’dan çıkarak çok hızlı bir şekilde Eski Dünya’nın ve Avrupa’nın buzul altında kalmayan güney kesimleri, Gürcistan üzerinden Kafkasya ve Endonezya (Java Adası), Uzakdoğu’da Çin’de olmak üzere birçok bölümüne hızlıca yayılmıştır.

İnsanoğlunun Anadolu Yarımadası’ndaki en erken yerleşmeleri Alt Paleolitik Çağ’a (Eski Taş Devri) kadar uzanır. Anadolu yarımadasında, en azından G.Ö. 900.000 yıl kadar önce Konya Dursunlu’daki bulgularla başlamış olduğunu anladığımız en eski insan türüne ait örnekler Afrika kökenli Homo Erectus’a aittir. En eski paleolitik yerleşimlerin Anadolu’daki varlığı, Oldowan endüstrilerinin ele geçtiği Dursunlu (Konya) ve Yarımburgaz (İstanbul) gibi sitlerin bulunmasıyla kanıtlanmıştır. Türkiye’de tarih öncesine ait izlerin çok sayıda olmasına karşın, fosil insan kalıntıları enderdir. Dolayısıyla, Kocabaş Köyü yakınındaki Denizli traverten yataklarında saptanmış olan kafatası parçası önemli bir buluntudur. G.Ö. 500.000 yıl civarına tarihlenmiş olan bu travertenin katmanları arasında göz çukurları üzerinde kalın bir kaş kemeri taşıyan bu kafatası, anatomik açıdan “ Homo Erectus ”a bağlanmaktadır. Homo erectuslar, ağaçlı bozkır ortamında geliştikleri Afrika kıtasında 1,9 milyon yıldan itibaren bilinmektedirler.

Neandertal insanı, Orta Paleolitik Dönem içinde günümüz insanıyla kıyaslanabilecek bir beyin kapasitesiyle ve net olarak ileriye fırlak bir yüzle nitelenen ancak anatomik olarak günümüz insanından ve Erectus’tan daha güçlü bir vücut yapısına sahiptir. Özellikle Avrupa’da Buzul Çağı’nın (Würm Buzulu) en güç koşullarına çok güçlü vücut yapısı ve anatomisi ile uyum sağlayan Neandertaller, 120 bin yıl öncesinden başlayarak Avrupa ve Yakındoğu’da gelişme gösterirler ve daha sonra G.Ö. 35 bin yıldan itibaren gitgide Homo Sapienslere bırakarak kaybolurlar. Anadolu’da bilinen tek Neandertal fosil kalıntısı Karain Mağarası’nda (Antalya) bulunan alt çene kemiğidir.

Üst Paleolitik Çağ, günümüzden yaklaşık 60 bin yıl öncesinde başlamıştır ve modern insanın hızla tüm dünyaya yayıldığı bir süreci temsil eder. Üst Paleolitik Çağ insanı dünya üzerindeki coğrafi dağılımını tamamlayıp günümüzdeki ırkların temelini oluşturur. 40 bin yıl öncesinden başlayarak günümüz insanının gerçek atası olan Homo sapiens, Anadolu’da Öküzini ve Karain Epi-paleolitik ve Üst Paleolitik mağaraları (Antalya yöresi) sayesinde iyi bir biçimde tanınmaktadır (G.Ö 31000-9000 yılları arası). Bu mağaralarda özellikle ortaya çıkarılan ocak kalıntıları, çok sayıda taş alet ve hayvan kemiği kalıntıları bölgede on binlerce yıl boyunca yerleşim olduğunu göstermiştir.

Mezolitik/ Epipaleolitik Çağ

Dördüncü Jeolojik Zaman’ın (Kuvaterner) son buzul (Würm) döneminin sonunda iklim sıcaklıklarının yükselmeye başlaması ile Pleistosen dönemi sona ermiş ve IV. Zaman’ın (Kuvaterner) ikinci bölümü, hâlen içinde olduğumuz Holosen dönem başlamıştır. MÖ 11-12 bin yıl kadar önce ortaya çıkmaya başlayan bu durum, yeni iklim koşullarının belirmesine ve iklimsel özellikleri Ön Asya’da günümüzdekini andıran bir bitki örtüsü ile hayvan türlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Mezolitik dönem Anadolu’nun aksine Avrupa, özellikle kuzey kesimlerinde yaklaşık MÖ 5000’e kadar süren uzun bir süreçtir. Bu dönem özellikle Ön Asya’da Üst Paleolitik Dönem’den çok farklı özellikler göstermemesi ve kısa oluşu ile Epi paleolitik olarak adlandırılmaktadır. Mezolitik Çağ’da izlenen önemli bir yenilik de beslenmenin çeşitlenmesi olmuştur. Daha önceleri protein ağırlıklı beslenme türü hâkimken bu dönemde çeşitli yemiş, bitki ve köklerin beslenme alışkanlığının bir parçası hâline geldiği görülmektedir.

Bu dönem içerisinde, Doğu Akdeniz kıyıları ve Güneydoğu Anadolu’da farklı bir yerleşme yaşandığı ve milimetrik boyutta silah ve aletleri oluşturan mikrolitik adı verilen bir yontma taş endüstri geliştirildiği görülür. Anadolu’nun Epipaleolitik Dönemi hakkında her bölgede ayrıntılı bilgi yoktur. Ancak, bu evreye ilişkin yerleşme yerlerinin çoğunun Toroslar’ın güneyi ile Marmara Bölgesi ve Batı Karadeniz’de yoğunlaştığı anlaşılmaktadır.

Neolitik Çağ

Neolitik Dönem ile birlikte karşımıza çıkan en önemli olgu hızlı ve köklü değişim sürecidir. Bu nedenle, genelde bu köklü değişimler “ Neolitik Devrim ” olarak adlandırılır. İnsanlığın tarihi gelişim sürecinde ilk önemli kırılma noktasını oluşturan bu yeni yaşam şekli, bölgedeki avcı ve toplayıcı toplumları giderek üretici konumuna getirmiş, göçebeliği terk etmelerine ve dolayısıyla yıl boyunca iskân edilen ilk sürekli yerleşmeler kurmalarına zemin hazırlamıştır. İlk olarak tarihçi H.J. Breasted tarafından “ Bereketli Hilal ” olarak adlandırılan yay şeklindeki batıda doğu Akdeniz kıyılarından başlayarak Kuzey Suriye ve Güneydoğu Anadolu üzerinden Zagroslar dağları boyunca Basra Körfezine kadar uzanan bu geniş coğrafyada, yaklaşık “Holosen” İklimsel Çağ ile başlayan küresel ısınmaya bağlı olarak hayvan türlerinin dağılımında etkili olmuştur. Neolitik Dönem’in uygarlık tarihi açısından taşıdığı önemi ilk ve en açık şekilde vurgulayan Gordon Childe olmuştur. Childe (1892-1957) tarafından ortaya atılan tez, bu görüşü sabitlemiş ve bu kuramcı arkeolog tarafından benimsenen “ Neolitik Devrim ” kavramı uzun yıllar kabul edilmiştir

Neolitik Dönem Kronolojisi

Neolitik Dönem Kronolojisi temelde seramik kullanımının bir belirtgeç olarak kullanılması sebebi ile erkenden geçe doğru;

  • Çanak Çömleksiz Neolitik ve
  • Çanak Çömlekli Neolitik olarak ikiye ayrılmaktadır.

Genellikle Çanak Çömleksiz Neolitik yine;

  • Çanak Çömleksiz Neolitik A (ÇÇNA),
  • Çanak Çömleksiz Neolitik B (ÇÇNB) şeklinde temelde iki aşamalı bir süreç olarak ele alınır.

Orta ve Batı Anadolu’da ise ÇÇNA dönemi evresine ait bulguların olmayışı ve daha çok ÇÇNB dönemi aşaması ile çağdaş bir kültürel süreç gösterdiği için bu evreye sadece “ Akeramik Neolitik ” adı verilmektedir.

Neolitik Dönem’de Üretim ve Evcilleştirme Süreci

Bitki örtüsünün çeşitlenmesi ve hayvan sürülerinin nehir boylarındaki ortamlara kaymasıyla birlikte önceleri göl kıyılarında yaşayan göçebe avcı-toplayıcı Mezolitik dönem toplulukları nehir boylarına taşınmaya başlamış ve ilk kez yerleşik düzene geçmeye başlamışlardır. Neolitik dönemin yerleşim seçimlerindeki en önemli özellikler, yakın çevrede içimi tatlı bir su kaynağının ya da pınarın var olması ve doğal dengesi kolay bozulmayan yerlerde toplanması olmuştur. Buna bağlı olarak, tarımın başlangıcında yabanıl emmer, einkorn buğdayları, çavdar, arpa ve büyük tohumlu baklagillerin evcilleştirmeye uygun özellikleri ve hızlı yayılmaları uygun doğa koşulları içinde avcı toplayıcı insan toplulukları tarafından hızlıca evcilleştirilmelerine olanak sağlamıştır. Zengin yabani tahıl alanlarının uzandığı Bereketli Hilal ovalarında EpiPaleolitik dönemden itibaren başlayan tahıl toplayıcılığı, belli bir süreçte ihtiyaç fazlası ürünün elde edilmesi ve bunun sonucunda depolama ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.

Yaklaşık MÖ 9. binde “ Bereketli Hilal ”in birçok bölgesinde, özellikle sulak alanlarda ilk yerleşik üretimci yerleşim birimleri olan köyleri genişletmiştir. Bu insanlık tarihinde artık dönülmez bir noktanın başlangıcını oluşturup devamlı genişleyen bir üretim iktisadının temellerini atmıştır. Bunun sonucunda artan nüfus, kaynakların daha yoğun ve kontrollü kullanımı zorunluluğu oluşmuştur. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi, yabani tahıl türlerinin doğal yayılım alanı içinde olması ve bu türlerin yerleşik topluluklar tarafından tarıma alınmasında birincil rol oynamıştır. Anadolu’da yapılan kazı çalışmaları, birçok yerleşmede yaklaşık MÖ 9. binlerden itibaren üretimciliğin başladığını gösterir. Bu tarih Anadolu’nun Neolitik dönem için ilklerin yaşandığı bir bölge olduğunu kanıtlar.

Neolitik dönem topluluklarının yaptıkları gözlem ve deneyimler sonucu evcilleştirmek için koyun, keçi ve sığır gibi uysal olan hayvanları seçtikleri, üremelerini kontrol altına aldıkları ve çiftleşmelerine müdahale ederek yararlı türlere ulaşmalarını sağladıkları düşünülmektedir. Bununla beraber, Güneydoğu Anadolu’da Çayönü ve özellikle Göbekli Tepe, İç Anadolu’da Pınarbaşı ve Aşıklı Höyük gibi Akeramik Neolitik yerleşmelerinde yaşamış insan topluluklarının yoğun avcı karakterlerini tarımsal üretimin bilinmesine rağmen uzun süre sürdürmüş olması, ÇÇNB döneminin geç evrelerine kadar (MÖ 8 binin ikinci yarısı) bu toplulukların tümü ile tarıma dayanmayan, çevreye uyarlanmış yerleşik topluluklar olduğunu göstermiştir.

Neolitik Dönem Mimarisi ve İlk Yerleşim Birimleri

Neolitik dönemde sürekli yerleşme olgusu ile günümüz mimarisinin temelleri atılmıştır. Ön Asya’da Jericho (Eriha, Filistin), Mureybet, Jerf el Ahmar (Kuzey Suriye), Nemrik (Kuzey Irak) yerleşmeleri ile Anadolu’da ÇÇNA döneminde Hallan Çemi ve Çayönü kazılarında, barınak niteliğindeki kulübenin, gelişmiş bir konuta nasıl dönüştüğü, yuvarlak planlı bir yapının köşeleri, temelleri, düz damı, çatısı ve iç donanımları (destek direkleri, ocaklar, platformlar, depo alanları) olan bir yapı hâline geliş sürecini tüm aşamalarıyla adım adım görebilmekteyiz.

MÖ 9. binde en erken yapı örneği olarak Hallan Çemi’de görülen oval planlı, çukur tabanlı kulübeler ortaya çıkar. MÖ 8. binde ÇÇNB döneminde ise bu planların hızla terk edilerek artık yerine dörtgen plan üzerinde yükselen dik duvarlı, birbirine koşut yerleştirilmiş ahşap kalaslı (kiriş) dam sistemi ile kapatılmış yapılar almıştır. Fırat havzasında Nevali Çori (Urfa) ve Cafer Höyük (Malatya) yerleşmelerinde, Çayönü’deki “ Kanallı yapılar ” ve “ Hücre planlı ” yapılarda görülen konut yapı anlayışının sürdürülmesi, mimarideki benzeşen ortak değişimlerin geniş bir bölgede gerçekleştiğini göstermektedir. Çayönü’nde saptanan bu toplumsal yapılaşma, yerleşim alanının büyük bir meydan ile biri doğuda, diğeri batıda bulunan iki yerleşim bölgesine ayrılması ile belirginleşmektedir. Nevali Çori’de de, dinî ögelerin günlük hayatın geçtiği bölgeden belirgin olarak ayrılmış olduğu anlaşılmaktadır. Dicle ve Fırat kıyısında yer alan Çayönü, Nevali Çori gibi yerleşmelerde konutların yanı sıra tapınak olarak adlandırabileceğimiz özel yapılara da sahip oldukları görülmektedir.

Orta Anadolu’da ise Güneydoğu Anadolu’dan daha farklı bir mimari ve yerleşim anlayışı geleneğinin olduğu ve MÖ 6. bin sonuna kadar Erken Kalkolitik Çağın sonuna kadar gelişerek devam ettiği görülmektedir. Orta Anadolu mimarisi, Güneydoğu’daki çağdaşlarına göre çok daha eşitçil ve tekdüze bir görünüm sergiler. Aşıklı Höyük’le birlikte karşımıza çıkan yerleşme düzeni Doğu Anadolu’daki çağdaşlarından tümüyle farklıdır. Yakındoğu’da serpiştirilmiş, birbirinden bağımsız yapı birimlerinin yerine Orta Anadolu’da bütün yapıların bitişik düzende, birbirine eklenmiş, dar yollarla ayrılmış kalabalık mahalleler görülür. Bu döneme ait bir diğer önemli yerleşme olan Çatalhöyük Erken Neolitik dönem konutları, Aşıklıhöyük’teki gibi tek katlı ve düz damlıdır. Doğu Marmara Bölgesinde, Menteşe ve Barçın (Bursa, İznik) Höyüklerinde tespit edilen en erken mimari gelenek, kerpiç kalıplarla inşa edilmiş dörtgen planlı yapılardır. Daha sonraki evrelerde ise mimari gelenek Orta Anadolu mimari geleneğinin aksine yerini dal örgü adı verilen bölgenin yağışlı iklimi ve ormanlık alana uyarlanan bir yapı tipine dönmüştür. MÖ 6. binyılın ikinci yarısı için kullanılan Geç Neolitik Dönemi mimari bulguların izlerine Batı Anadolu’da Burdur ve Hacılar yerleşmesinde rastlanmaktadır.

İnanç Dünyası ve Neolitik Dönem Tasvir Sanatı

Neolitik Dönem’de gelişen inanç sisteminin en çarpıcı göstergelerinden biri, ölü gömme ile ilgili uygulamalardır. Neolitik dönem boyunca, Anadolu’da ve Ön Asya’da görüldüğü gibi bütün ölülerin genellikle ev tabanlarının altına (hocker pozisyonda) gömülmekteydi Hocker ; ölülerin, bacakları karna çekili olarak, bebeğin anne karnında duruşuna benzer biçimde yatırılarak gömülmesidir. Bazı yerleşmelerde ise, “ Kafatası Kültü ” olarak adlandırılan, kimi bireylerin kafataslarının alındığı ve hatta bunların alçı ile sıvanıp etlendirilerek canlandırıldığı bir uygulama söz konusudur.

Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’e tarihlenen Çayönü, Nevali Çori ve Göbekli Tepe’deki bulgular, ilk Neolitik toplulukların, konutların yanı sıra tapınak olarak adlandırabilecek özel yapılara da sahip olduklarını ortaya koymuştur. Bu döneme (MÖ 9-8 bin) tarihlenen Göbekli Tepe tapınak yapılarında, özellikle boyu 3 m. ila 5 m.’ye ulaşan payeler üzerindeki kabartmalar ve yapı içlerinde ortaya çıkartılan yontu sanatı örnekleri, MÖ 3. binin sonuna doğru ne ön Asya’da ne de Mezopotamya’da örneğine rastlanmayan tasvir sanatının örneklerini ortaya koyar.

Çayönü, Nevali Çori ve Göbekli Tepe başta olmak üzere birçok anıtsal kült yapısının doldurularak gömüldüğü görülmektedir. Yapıların bilinçli bir şekilde, birçok yerleşmede benzer özelliklerle gömülmesi işleminin benzer bir töreyle bağlantılı olduğunu düşündürmektedir. Çanak çömlekli Neolitik Dönem’de (MÖ 7 bin) Orta Anadolu yaylasında inanç dünyasını en iyi yansıtan örneklerden biri, sıra dışı duvar resimleri, kabartmalar, figürinler ve ölü gömme adetleri ile Çatalhöyük yerleşmesidir. İlk örnekleri Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem Nevali Çori ve Çayönü yerleşmelerinde görülen kilden veya daha nadir olarak taştan yapılmış heykelcikler (figürinler) yerleşik tarımcı hayatın gelişmesi ile değişen sosyal ve dinsel inançların sonucunda ortaya çıkmıştır. Ancak, MÖ 7 binde Çanak Çömlekli Neolitik Dönem’de, özellikle Çatalhöyük, Bademağacı, Hacılar gibi tarımcı yerleşmelerde kadınlık uzuvları vurgulanmış şişman kadın heykelciklerinin yansıttığı inanç sisteminin binlerce yıl boyunca gelişerek Anadolu’da Demir Çağında Friglere kadar Kubaba/Kibele ana tanrıça inancının temelini oluşturduğu düşünülmektedir

Neolitik Dönem Anadolu Sosyal Yapı ve Gelişimi

Neolitik Dönem’de Ön Asya’da ve özellikle Anadolu’da yerleşik köy yaşamına geçiş, artık yerleşik ve büyüyen topluluklar arasındaki anlaşmazlıkların çözümlenmesi ve topluluğun bir bütün olarak hareket edebileceği bir ortam sağlanması için yeni toplumsal kurumların geliştirilmesini gerektirmekteydi. Özellikle Hallan Çemi’de en erken örneklerini gördüğümüz ortak kamu yapılarının, yerleşik köy yaşamının başlamasıyla bu erken dönem sosyo-politik yapıların fiziksel unsurları olarak işlev gördükleri düşünülebilir. Birçok bölgede saptanan çeşitli merkezlerin geçim stratejilerinin birbirinden farklılaşması, yerleşim türü ve toplumsal örgütlenme açısından farklı olduğunu ortaya koymaktadır. Neolitik dönemde Güneydoğu Anadolu’da ortaya çıkan anıtsal boyutlarda kült yapıları ve yontularında gözlemlenen zengin simgeselci dünyası, basit avcı-toplayıcı topluluklardan çok, gelişkin dinî kurumlara sahip ve barınağın ötesinde yerleşim modelleri sunan gelişkin ve hiyerarşik bir toplum yapısı olduğunu göstermektedir. Bununla beraber, ÇÇNB dönemin sonunda bu yerleşmelerin ve beraberindeki bu gelişmiş maddi kültür birikimi ve inanca ait anıtsal merkezlerinin MÖ 5. binde Güney Mezopotamya Bölgesi’nde ortaya çıkana değin ortadan kalkar.

Neolitik Dönem Batı Anadolu ve Trakya, Neolitikleşme Süreci

Orta Anadolu’da olgunlaşan tarımcı yerleşik toplumlara ait çanak çömlek, figürinler, damga mühürler, kemik aletler, yassı baltalar, evcilleşmiş tahıllar, evcilleşmiş hayvanlar gibi belirgin maddesel öğelerin, bilginin ve inanç unsurlarının oluşturduğu Neolitik yaşam dalgası, Batı Anadolu ve hemen ertesinde MÖ 7. binin ikinci yarısında Doğu Trakya ve Balkanlar’a hızla yayılır.

Anadolu’da ilk köy topluluklarının ortaya çıkıp geliştiği Neolitik dönemin büyük bir kısmı boyunca Marmara bölgesinde geçimini hala avcılık, balıkçılık ve toplayıcılıkla sürdüren Mezolitik karakterli insanlar yaşamaktaydı. Marmara Bölgesinin bilinen ilk Çanak Çömlekli Neolitik dönem topluluğu İstanbul’un Kadıköy tarafındaki Fikirtepe’de saptanmıştır. Bursa İznik Gölü civarında yapılan çalışmalarda bölgenin en erken köyü olan (MÖ 6500/6400) Menteşe Höyük başta olmak üzere, yine aynı bölgede Bursa’da Ilıpınar ve Aktopraklık yerleşmeleri Doğu Marmara Bölgesi’nin ilk aşamalarındaki Fikirtepe kültürünün etkisinde gelişen kendine özgü kültürlerini yansıtır. Geç Neolitik dönemin sonlarında Konya Ovası ve Göller Yöresi’ndeki yerleşme yerleri yıkıcı sonuçlara yol açan ve nedenleri bilinmeyen bir dizi gelişmeden olumsuz yönde etkilenmişlerdir. Son dönemleri Çatalhöyük ile görünen Hacılar VI. yerleşmesi büyük bir yangın felaketine sahne olmuş, Kuruçay’ın 11. yapı katındaki kale görünümlü yerleşme de kullanılmaz hâle gelmiştir.

Neolitik Dönem Teknolojik Gelişimi ve Ticaret

MÖ 9. binde başlayan Çayönü, Nevali Çöri, Aşıklı Höyük’te (toplam 49 parça) bulunan çeşitli bakır boncuklar ve kakmaların bazılarının sıcakken çekiçlendiği (tavlandığı), bazılarının da soğukken çekiçlenerek işlendiği anlaşılmıştır. Ateşin kontrollü kullanımı (Pyroteknoloji) konusunda bir diğer önemli gelişme de kirecin yakılarak işlenmiş hâle getirilmesidir. En eski dönemlerden beri, insanlar arasında belli eşya ya da ürün gibi metâların değiş tokuş olduğunu bilinmektedir. Volkanik bir kayaç olan obsidyenin Ön Asya bölgesindeki en zengin kaynakları Anadolu’dadır. Genel olarak Kapadokya ve Doğu Anadolu olmak üzere iki bölgede yoğunlaşan bu kaynakların Neolitik dönemin başından itibaren kullanıldığı ve 900 km. mesafedeki Eriha (Jericho) yerleşmesinde dahi (Filistin) uzak mesafelere kadar taşındığı bilinmektedir.

Neolitik Dönem’de ilk kez tahılların ezilerek un hâline getirilmesi işini yapan ve günümüzdeki değirmenlerin öncüsü sayılabilecek ögeler, özellikle işlemesi kolay olan püskürük bir kayaç olan bazalttan öğütme taşları, havanlar ve dibeklerdir. Özellikle ilk örnekleri Gusir Höyük (Siirt), Körtik Tepe ve Hallan Çemi´de (Batman) görülen, kaliteli ancak işlenmesi oldukça güç olan bu taşların (gabro, serpentin, mermer, granit vb.) öncelikle çanaklar ve havanellerinde, daha sonraki aşamada bilezikler ve boncukların işlenmesinde kullanıldığı görülmektedir. Çatalhöyük’te saptanan dünyanın bilinen en eski keten dokuma örnekleri Orta Anadolu’da Çanak çömlekli Neolitik Dönem’den itibaren dokumaların üretildiğini göstermiştir.

Sonuç

Neolitik Dönem, günümüz yaşamının temellerinin atıldığı birçok devrimsel nitelikteki gelişimlerin yaşandığı bir dönem olmuştur. İnsanlık kültürünün maddi ve manevi boyutlarını oluşturan bu gelişmeler tarımdan mimariye, sosyal ve sanatsal yaşamdan tinsel düşünceye kadar birçok alanda görülmektedir. Yerleşik hayata geçişle beraber hem mimari atılımları beraberinde getirmiş hem de toprağın işlenip, hayvancılığa başlanması, besin üretimine geçilmesine ve dolayısı ile artı değerin oluşmasına neden olmuş ve böylece yeni bir sosyal yapı kurulmuştur.

Neolitik dönemde yaşanan tüm bu gelişmelerin önemli bir oluşum bölgesi de Anadolu’dur. Özellikle Halan Çemi, Çayönü, Çatalhöyük, Aşıklı Höyük ve Göbekli Tepe gibi yerleşmeler, Anadolu’daki Neolitik yaşam bölgelerinin anahtar yerleşimleri niteliğindedir. Anadolu’da oluşum gösteren bu Neolitik yaşam biçiminin Kalkolitik döneme uzanan süreçte anlaşılması, günümüz yaşamına ışık tutacak birçok olgunun da açığa kavuşmasında önemli bir rol oynayacaktır.

Giriş

Anadolu, coğrafi konumuyla Avrupa ve Asya gibi uygarlık tarihinin iki temel kıtası arasında doğal bir köprü konumundadır. Asya’dan Avrupa’ya uzanan bu büyük yarımada, boyutlarından beklenmeyecek kadar çok iklim ve bitki örtüsü çeşitliliğine sahiptir. Bu nedenle, iki kıta arasında uzanan Anadolu Yarımadası’nın göstermiş olduğu bu çeşitlilik tarih boyunca farklı hayat biçimleri (geçimlik, ticaret, sosyal hareketlilik vb.) ve dolayısı ile farklı gelişen kültürlere sahne olmuştur. Anadolu’nun sahip olduğu kültürel çeşitlilik bir anda oluşmamış, tarih boyunca farklı çağlarda gelişen çeşitli aşamalarla bu zenginliğe ulaşılmıştır. Anadolu’nun sosyal ve kültürel olarak edindiği bu zenginliği tam olarak anlamak için bir anlamda aynı arkeolojide olduğu gibi tarihin derinliklerine doğru bir kazı çalışması yapmak yerinde olacaktır.

İklim Koşulları ve Anadolu Coğrafyası

Anadolu, doğu-batı ekseninde uzanan büyük yarımadadır. Anadolu’nun Ege kıyısı, dağ sıraları ve kıyıdan iyice içeri giren koylarla sonlanan nehir yataklarının belirlediği girintili çıkıntılı bir toprak parçasıdır. Anadolu’nun kuzey kıyısı boyunca uzanan sıradağlar, iç bölgeyi Karadeniz kıyısından ayırır. Güneyde, Akdeniz kıyısı boyunca hareketli görünüme sahip Toros Dağları hâkimdir. Toroslar hafif bir yay çizerek Akdeniz’in kuzeydoğu köşesini aşıp doğuya uzanır ve Anadolu kütlesinin büyük bir kısmını, Kuzey Mezopotamya Ovası’nın hafif tepelik bölümünden ayırır.

Paleolitik Dönem ve Anadolu’da İlk İnsan İzleri

İnsanlık tarihinin başlangıç evresini oluşturan Paleolitik Çağ, (Yunanca palaios =eski ve lithos =taş – Eski Taş Çağı) yaklaşık 2 milyon yılı kapsayan çok uzun bir kültür sürecidir. Dördüncü Jeolojik Zaman’ın Pleistosen denen gelişen bu uzun döneminde ilk kez insanoğlu da ortaya çıkmıştır. İnsanın biyolojik ve kültürel evriminin önemli bir bölümünün gerçekleştiği bu dönem süresince gerek dünya jeomorfolojisi ve gerekse iklim, günümüzdekinden çok farklıydı. Bu dönem (Kuvaterner İklimsel Dönem) içinde buzul ( Glacier ) ve buzul arası ( Inter Glacier ) dönemler adı verilen uzun iklimsel dönemler söz konusudur.

Günümüzden yaklaşık 2 milyon yıl ile 10 bin yılları arasında yaşanan bu uzun dönemin ilk başlarında insanoğlu Pliosen dönemde ortaya çıkan hominid ( insansı ) ailesinden sıyrılarak, iki ayağı üzerinde dik durabilen ve ellerini kullanarak alet üretebilen bir insan hâline gelmiştir. Alet yapmasını bilen ve Homo habilis ( becerikli insan ) olarak adlandırılan ilk insan G.Ö. (Günümüzden Önce) yaklaşık 2 milyon yıl kadar önce Afrika’da oluşumunu tamamlamıştır. Bu türü takip eden hem zihinsel hem anatomik olarak daha gelişkin “Homo Erectus” yaklaşık G.Ö. 1,8 milyon yıl kadar önce Afrika’dan çıkarak çok hızlı bir şekilde Eski Dünya’nın ve Avrupa’nın buzul altında kalmayan güney kesimleri, Gürcistan üzerinden Kafkasya ve Endonezya (Java Adası), Uzakdoğu’da Çin’de olmak üzere birçok bölümüne hızlıca yayılmıştır.

İnsanoğlunun Anadolu Yarımadası’ndaki en erken yerleşmeleri Alt Paleolitik Çağ’a (Eski Taş Devri) kadar uzanır. Anadolu yarımadasında, en azından G.Ö. 900.000 yıl kadar önce Konya Dursunlu’daki bulgularla başlamış olduğunu anladığımız en eski insan türüne ait örnekler Afrika kökenli Homo Erectus’a aittir. En eski paleolitik yerleşimlerin Anadolu’daki varlığı, Oldowan endüstrilerinin ele geçtiği Dursunlu (Konya) ve Yarımburgaz (İstanbul) gibi sitlerin bulunmasıyla kanıtlanmıştır. Türkiye’de tarih öncesine ait izlerin çok sayıda olmasına karşın, fosil insan kalıntıları enderdir. Dolayısıyla, Kocabaş Köyü yakınındaki Denizli traverten yataklarında saptanmış olan kafatası parçası önemli bir buluntudur. G.Ö. 500.000 yıl civarına tarihlenmiş olan bu travertenin katmanları arasında göz çukurları üzerinde kalın bir kaş kemeri taşıyan bu kafatası, anatomik açıdan “ Homo Erectus ”a bağlanmaktadır. Homo erectuslar, ağaçlı bozkır ortamında geliştikleri Afrika kıtasında 1,9 milyon yıldan itibaren bilinmektedirler.

Neandertal insanı, Orta Paleolitik Dönem içinde günümüz insanıyla kıyaslanabilecek bir beyin kapasitesiyle ve net olarak ileriye fırlak bir yüzle nitelenen ancak anatomik olarak günümüz insanından ve Erectus’tan daha güçlü bir vücut yapısına sahiptir. Özellikle Avrupa’da Buzul Çağı’nın (Würm Buzulu) en güç koşullarına çok güçlü vücut yapısı ve anatomisi ile uyum sağlayan Neandertaller, 120 bin yıl öncesinden başlayarak Avrupa ve Yakındoğu’da gelişme gösterirler ve daha sonra G.Ö. 35 bin yıldan itibaren gitgide Homo Sapienslere bırakarak kaybolurlar. Anadolu’da bilinen tek Neandertal fosil kalıntısı Karain Mağarası’nda (Antalya) bulunan alt çene kemiğidir.

Üst Paleolitik Çağ, günümüzden yaklaşık 60 bin yıl öncesinde başlamıştır ve modern insanın hızla tüm dünyaya yayıldığı bir süreci temsil eder. Üst Paleolitik Çağ insanı dünya üzerindeki coğrafi dağılımını tamamlayıp günümüzdeki ırkların temelini oluşturur. 40 bin yıl öncesinden başlayarak günümüz insanının gerçek atası olan Homo sapiens, Anadolu’da Öküzini ve Karain Epi-paleolitik ve Üst Paleolitik mağaraları (Antalya yöresi) sayesinde iyi bir biçimde tanınmaktadır (G.Ö 31000-9000 yılları arası). Bu mağaralarda özellikle ortaya çıkarılan ocak kalıntıları, çok sayıda taş alet ve hayvan kemiği kalıntıları bölgede on binlerce yıl boyunca yerleşim olduğunu göstermiştir.

Mezolitik/ Epipaleolitik Çağ

Dördüncü Jeolojik Zaman’ın (Kuvaterner) son buzul (Würm) döneminin sonunda iklim sıcaklıklarının yükselmeye başlaması ile Pleistosen dönemi sona ermiş ve IV. Zaman’ın (Kuvaterner) ikinci bölümü, hâlen içinde olduğumuz Holosen dönem başlamıştır. MÖ 11-12 bin yıl kadar önce ortaya çıkmaya başlayan bu durum, yeni iklim koşullarının belirmesine ve iklimsel özellikleri Ön Asya’da günümüzdekini andıran bir bitki örtüsü ile hayvan türlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Mezolitik dönem Anadolu’nun aksine Avrupa, özellikle kuzey kesimlerinde yaklaşık MÖ 5000’e kadar süren uzun bir süreçtir. Bu dönem özellikle Ön Asya’da Üst Paleolitik Dönem’den çok farklı özellikler göstermemesi ve kısa oluşu ile Epi paleolitik olarak adlandırılmaktadır. Mezolitik Çağ’da izlenen önemli bir yenilik de beslenmenin çeşitlenmesi olmuştur. Daha önceleri protein ağırlıklı beslenme türü hâkimken bu dönemde çeşitli yemiş, bitki ve köklerin beslenme alışkanlığının bir parçası hâline geldiği görülmektedir.

Bu dönem içerisinde, Doğu Akdeniz kıyıları ve Güneydoğu Anadolu’da farklı bir yerleşme yaşandığı ve milimetrik boyutta silah ve aletleri oluşturan mikrolitik adı verilen bir yontma taş endüstri geliştirildiği görülür. Anadolu’nun Epipaleolitik Dönemi hakkında her bölgede ayrıntılı bilgi yoktur. Ancak, bu evreye ilişkin yerleşme yerlerinin çoğunun Toroslar’ın güneyi ile Marmara Bölgesi ve Batı Karadeniz’de yoğunlaştığı anlaşılmaktadır.

Neolitik Çağ

Neolitik Dönem ile birlikte karşımıza çıkan en önemli olgu hızlı ve köklü değişim sürecidir. Bu nedenle, genelde bu köklü değişimler “ Neolitik Devrim ” olarak adlandırılır. İnsanlığın tarihi gelişim sürecinde ilk önemli kırılma noktasını oluşturan bu yeni yaşam şekli, bölgedeki avcı ve toplayıcı toplumları giderek üretici konumuna getirmiş, göçebeliği terk etmelerine ve dolayısıyla yıl boyunca iskân edilen ilk sürekli yerleşmeler kurmalarına zemin hazırlamıştır. İlk olarak tarihçi H.J. Breasted tarafından “ Bereketli Hilal ” olarak adlandırılan yay şeklindeki batıda doğu Akdeniz kıyılarından başlayarak Kuzey Suriye ve Güneydoğu Anadolu üzerinden Zagroslar dağları boyunca Basra Körfezine kadar uzanan bu geniş coğrafyada, yaklaşık “Holosen” İklimsel Çağ ile başlayan küresel ısınmaya bağlı olarak hayvan türlerinin dağılımında etkili olmuştur. Neolitik Dönem’in uygarlık tarihi açısından taşıdığı önemi ilk ve en açık şekilde vurgulayan Gordon Childe olmuştur. Childe (1892-1957) tarafından ortaya atılan tez, bu görüşü sabitlemiş ve bu kuramcı arkeolog tarafından benimsenen “ Neolitik Devrim ” kavramı uzun yıllar kabul edilmiştir

Neolitik Dönem Kronolojisi

Neolitik Dönem Kronolojisi temelde seramik kullanımının bir belirtgeç olarak kullanılması sebebi ile erkenden geçe doğru;

  • Çanak Çömleksiz Neolitik ve
  • Çanak Çömlekli Neolitik olarak ikiye ayrılmaktadır.

Genellikle Çanak Çömleksiz Neolitik yine;

  • Çanak Çömleksiz Neolitik A (ÇÇNA),
  • Çanak Çömleksiz Neolitik B (ÇÇNB) şeklinde temelde iki aşamalı bir süreç olarak ele alınır.

Orta ve Batı Anadolu’da ise ÇÇNA dönemi evresine ait bulguların olmayışı ve daha çok ÇÇNB dönemi aşaması ile çağdaş bir kültürel süreç gösterdiği için bu evreye sadece “ Akeramik Neolitik ” adı verilmektedir.

Neolitik Dönem’de Üretim ve Evcilleştirme Süreci

Bitki örtüsünün çeşitlenmesi ve hayvan sürülerinin nehir boylarındaki ortamlara kaymasıyla birlikte önceleri göl kıyılarında yaşayan göçebe avcı-toplayıcı Mezolitik dönem toplulukları nehir boylarına taşınmaya başlamış ve ilk kez yerleşik düzene geçmeye başlamışlardır. Neolitik dönemin yerleşim seçimlerindeki en önemli özellikler, yakın çevrede içimi tatlı bir su kaynağının ya da pınarın var olması ve doğal dengesi kolay bozulmayan yerlerde toplanması olmuştur. Buna bağlı olarak, tarımın başlangıcında yabanıl emmer, einkorn buğdayları, çavdar, arpa ve büyük tohumlu baklagillerin evcilleştirmeye uygun özellikleri ve hızlı yayılmaları uygun doğa koşulları içinde avcı toplayıcı insan toplulukları tarafından hızlıca evcilleştirilmelerine olanak sağlamıştır. Zengin yabani tahıl alanlarının uzandığı Bereketli Hilal ovalarında EpiPaleolitik dönemden itibaren başlayan tahıl toplayıcılığı, belli bir süreçte ihtiyaç fazlası ürünün elde edilmesi ve bunun sonucunda depolama ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.

Yaklaşık MÖ 9. binde “ Bereketli Hilal ”in birçok bölgesinde, özellikle sulak alanlarda ilk yerleşik üretimci yerleşim birimleri olan köyleri genişletmiştir. Bu insanlık tarihinde artık dönülmez bir noktanın başlangıcını oluşturup devamlı genişleyen bir üretim iktisadının temellerini atmıştır. Bunun sonucunda artan nüfus, kaynakların daha yoğun ve kontrollü kullanımı zorunluluğu oluşmuştur. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi, yabani tahıl türlerinin doğal yayılım alanı içinde olması ve bu türlerin yerleşik topluluklar tarafından tarıma alınmasında birincil rol oynamıştır. Anadolu’da yapılan kazı çalışmaları, birçok yerleşmede yaklaşık MÖ 9. binlerden itibaren üretimciliğin başladığını gösterir. Bu tarih Anadolu’nun Neolitik dönem için ilklerin yaşandığı bir bölge olduğunu kanıtlar.

Neolitik dönem topluluklarının yaptıkları gözlem ve deneyimler sonucu evcilleştirmek için koyun, keçi ve sığır gibi uysal olan hayvanları seçtikleri, üremelerini kontrol altına aldıkları ve çiftleşmelerine müdahale ederek yararlı türlere ulaşmalarını sağladıkları düşünülmektedir. Bununla beraber, Güneydoğu Anadolu’da Çayönü ve özellikle Göbekli Tepe, İç Anadolu’da Pınarbaşı ve Aşıklı Höyük gibi Akeramik Neolitik yerleşmelerinde yaşamış insan topluluklarının yoğun avcı karakterlerini tarımsal üretimin bilinmesine rağmen uzun süre sürdürmüş olması, ÇÇNB döneminin geç evrelerine kadar (MÖ 8 binin ikinci yarısı) bu toplulukların tümü ile tarıma dayanmayan, çevreye uyarlanmış yerleşik topluluklar olduğunu göstermiştir.

Neolitik Dönem Mimarisi ve İlk Yerleşim Birimleri

Neolitik dönemde sürekli yerleşme olgusu ile günümüz mimarisinin temelleri atılmıştır. Ön Asya’da Jericho (Eriha, Filistin), Mureybet, Jerf el Ahmar (Kuzey Suriye), Nemrik (Kuzey Irak) yerleşmeleri ile Anadolu’da ÇÇNA döneminde Hallan Çemi ve Çayönü kazılarında, barınak niteliğindeki kulübenin, gelişmiş bir konuta nasıl dönüştüğü, yuvarlak planlı bir yapının köşeleri, temelleri, düz damı, çatısı ve iç donanımları (destek direkleri, ocaklar, platformlar, depo alanları) olan bir yapı hâline geliş sürecini tüm aşamalarıyla adım adım görebilmekteyiz.

MÖ 9. binde en erken yapı örneği olarak Hallan Çemi’de görülen oval planlı, çukur tabanlı kulübeler ortaya çıkar. MÖ 8. binde ÇÇNB döneminde ise bu planların hızla terk edilerek artık yerine dörtgen plan üzerinde yükselen dik duvarlı, birbirine koşut yerleştirilmiş ahşap kalaslı (kiriş) dam sistemi ile kapatılmış yapılar almıştır. Fırat havzasında Nevali Çori (Urfa) ve Cafer Höyük (Malatya) yerleşmelerinde, Çayönü’deki “ Kanallı yapılar ” ve “ Hücre planlı ” yapılarda görülen konut yapı anlayışının sürdürülmesi, mimarideki benzeşen ortak değişimlerin geniş bir bölgede gerçekleştiğini göstermektedir. Çayönü’nde saptanan bu toplumsal yapılaşma, yerleşim alanının büyük bir meydan ile biri doğuda, diğeri batıda bulunan iki yerleşim bölgesine ayrılması ile belirginleşmektedir. Nevali Çori’de de, dinî ögelerin günlük hayatın geçtiği bölgeden belirgin olarak ayrılmış olduğu anlaşılmaktadır. Dicle ve Fırat kıyısında yer alan Çayönü, Nevali Çori gibi yerleşmelerde konutların yanı sıra tapınak olarak adlandırabileceğimiz özel yapılara da sahip oldukları görülmektedir.

Orta Anadolu’da ise Güneydoğu Anadolu’dan daha farklı bir mimari ve yerleşim anlayışı geleneğinin olduğu ve MÖ 6. bin sonuna kadar Erken Kalkolitik Çağın sonuna kadar gelişerek devam ettiği görülmektedir. Orta Anadolu mimarisi, Güneydoğu’daki çağdaşlarına göre çok daha eşitçil ve tekdüze bir görünüm sergiler. Aşıklı Höyük’le birlikte karşımıza çıkan yerleşme düzeni Doğu Anadolu’daki çağdaşlarından tümüyle farklıdır. Yakındoğu’da serpiştirilmiş, birbirinden bağımsız yapı birimlerinin yerine Orta Anadolu’da bütün yapıların bitişik düzende, birbirine eklenmiş, dar yollarla ayrılmış kalabalık mahalleler görülür. Bu döneme ait bir diğer önemli yerleşme olan Çatalhöyük Erken Neolitik dönem konutları, Aşıklıhöyük’teki gibi tek katlı ve düz damlıdır. Doğu Marmara Bölgesinde, Menteşe ve Barçın (Bursa, İznik) Höyüklerinde tespit edilen en erken mimari gelenek, kerpiç kalıplarla inşa edilmiş dörtgen planlı yapılardır. Daha sonraki evrelerde ise mimari gelenek Orta Anadolu mimari geleneğinin aksine yerini dal örgü adı verilen bölgenin yağışlı iklimi ve ormanlık alana uyarlanan bir yapı tipine dönmüştür. MÖ 6. binyılın ikinci yarısı için kullanılan Geç Neolitik Dönemi mimari bulguların izlerine Batı Anadolu’da Burdur ve Hacılar yerleşmesinde rastlanmaktadır.

İnanç Dünyası ve Neolitik Dönem Tasvir Sanatı

Neolitik Dönem’de gelişen inanç sisteminin en çarpıcı göstergelerinden biri, ölü gömme ile ilgili uygulamalardır. Neolitik dönem boyunca, Anadolu’da ve Ön Asya’da görüldüğü gibi bütün ölülerin genellikle ev tabanlarının altına (hocker pozisyonda) gömülmekteydi Hocker ; ölülerin, bacakları karna çekili olarak, bebeğin anne karnında duruşuna benzer biçimde yatırılarak gömülmesidir. Bazı yerleşmelerde ise, “ Kafatası Kültü ” olarak adlandırılan, kimi bireylerin kafataslarının alındığı ve hatta bunların alçı ile sıvanıp etlendirilerek canlandırıldığı bir uygulama söz konusudur.

Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’e tarihlenen Çayönü, Nevali Çori ve Göbekli Tepe’deki bulgular, ilk Neolitik toplulukların, konutların yanı sıra tapınak olarak adlandırabilecek özel yapılara da sahip olduklarını ortaya koymuştur. Bu döneme (MÖ 9-8 bin) tarihlenen Göbekli Tepe tapınak yapılarında, özellikle boyu 3 m. ila 5 m.’ye ulaşan payeler üzerindeki kabartmalar ve yapı içlerinde ortaya çıkartılan yontu sanatı örnekleri, MÖ 3. binin sonuna doğru ne ön Asya’da ne de Mezopotamya’da örneğine rastlanmayan tasvir sanatının örneklerini ortaya koyar.

Çayönü, Nevali Çori ve Göbekli Tepe başta olmak üzere birçok anıtsal kült yapısının doldurularak gömüldüğü görülmektedir. Yapıların bilinçli bir şekilde, birçok yerleşmede benzer özelliklerle gömülmesi işleminin benzer bir töreyle bağlantılı olduğunu düşündürmektedir. Çanak çömlekli Neolitik Dönem’de (MÖ 7 bin) Orta Anadolu yaylasında inanç dünyasını en iyi yansıtan örneklerden biri, sıra dışı duvar resimleri, kabartmalar, figürinler ve ölü gömme adetleri ile Çatalhöyük yerleşmesidir. İlk örnekleri Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem Nevali Çori ve Çayönü yerleşmelerinde görülen kilden veya daha nadir olarak taştan yapılmış heykelcikler (figürinler) yerleşik tarımcı hayatın gelişmesi ile değişen sosyal ve dinsel inançların sonucunda ortaya çıkmıştır. Ancak, MÖ 7 binde Çanak Çömlekli Neolitik Dönem’de, özellikle Çatalhöyük, Bademağacı, Hacılar gibi tarımcı yerleşmelerde kadınlık uzuvları vurgulanmış şişman kadın heykelciklerinin yansıttığı inanç sisteminin binlerce yıl boyunca gelişerek Anadolu’da Demir Çağında Friglere kadar Kubaba/Kibele ana tanrıça inancının temelini oluşturduğu düşünülmektedir

Neolitik Dönem Anadolu Sosyal Yapı ve Gelişimi

Neolitik Dönem’de Ön Asya’da ve özellikle Anadolu’da yerleşik köy yaşamına geçiş, artık yerleşik ve büyüyen topluluklar arasındaki anlaşmazlıkların çözümlenmesi ve topluluğun bir bütün olarak hareket edebileceği bir ortam sağlanması için yeni toplumsal kurumların geliştirilmesini gerektirmekteydi. Özellikle Hallan Çemi’de en erken örneklerini gördüğümüz ortak kamu yapılarının, yerleşik köy yaşamının başlamasıyla bu erken dönem sosyo-politik yapıların fiziksel unsurları olarak işlev gördükleri düşünülebilir. Birçok bölgede saptanan çeşitli merkezlerin geçim stratejilerinin birbirinden farklılaşması, yerleşim türü ve toplumsal örgütlenme açısından farklı olduğunu ortaya koymaktadır. Neolitik dönemde Güneydoğu Anadolu’da ortaya çıkan anıtsal boyutlarda kült yapıları ve yontularında gözlemlenen zengin simgeselci dünyası, basit avcı-toplayıcı topluluklardan çok, gelişkin dinî kurumlara sahip ve barınağın ötesinde yerleşim modelleri sunan gelişkin ve hiyerarşik bir toplum yapısı olduğunu göstermektedir. Bununla beraber, ÇÇNB dönemin sonunda bu yerleşmelerin ve beraberindeki bu gelişmiş maddi kültür birikimi ve inanca ait anıtsal merkezlerinin MÖ 5. binde Güney Mezopotamya Bölgesi’nde ortaya çıkana değin ortadan kalkar.

Neolitik Dönem Batı Anadolu ve Trakya, Neolitikleşme Süreci

Orta Anadolu’da olgunlaşan tarımcı yerleşik toplumlara ait çanak çömlek, figürinler, damga mühürler, kemik aletler, yassı baltalar, evcilleşmiş tahıllar, evcilleşmiş hayvanlar gibi belirgin maddesel öğelerin, bilginin ve inanç unsurlarının oluşturduğu Neolitik yaşam dalgası, Batı Anadolu ve hemen ertesinde MÖ 7. binin ikinci yarısında Doğu Trakya ve Balkanlar’a hızla yayılır.

Anadolu’da ilk köy topluluklarının ortaya çıkıp geliştiği Neolitik dönemin büyük bir kısmı boyunca Marmara bölgesinde geçimini hala avcılık, balıkçılık ve toplayıcılıkla sürdüren Mezolitik karakterli insanlar yaşamaktaydı. Marmara Bölgesinin bilinen ilk Çanak Çömlekli Neolitik dönem topluluğu İstanbul’un Kadıköy tarafındaki Fikirtepe’de saptanmıştır. Bursa İznik Gölü civarında yapılan çalışmalarda bölgenin en erken köyü olan (MÖ 6500/6400) Menteşe Höyük başta olmak üzere, yine aynı bölgede Bursa’da Ilıpınar ve Aktopraklık yerleşmeleri Doğu Marmara Bölgesi’nin ilk aşamalarındaki Fikirtepe kültürünün etkisinde gelişen kendine özgü kültürlerini yansıtır. Geç Neolitik dönemin sonlarında Konya Ovası ve Göller Yöresi’ndeki yerleşme yerleri yıkıcı sonuçlara yol açan ve nedenleri bilinmeyen bir dizi gelişmeden olumsuz yönde etkilenmişlerdir. Son dönemleri Çatalhöyük ile görünen Hacılar VI. yerleşmesi büyük bir yangın felaketine sahne olmuş, Kuruçay’ın 11. yapı katındaki kale görünümlü yerleşme de kullanılmaz hâle gelmiştir.

Neolitik Dönem Teknolojik Gelişimi ve Ticaret

MÖ 9. binde başlayan Çayönü, Nevali Çöri, Aşıklı Höyük’te (toplam 49 parça) bulunan çeşitli bakır boncuklar ve kakmaların bazılarının sıcakken çekiçlendiği (tavlandığı), bazılarının da soğukken çekiçlenerek işlendiği anlaşılmıştır. Ateşin kontrollü kullanımı (Pyroteknoloji) konusunda bir diğer önemli gelişme de kirecin yakılarak işlenmiş hâle getirilmesidir. En eski dönemlerden beri, insanlar arasında belli eşya ya da ürün gibi metâların değiş tokuş olduğunu bilinmektedir. Volkanik bir kayaç olan obsidyenin Ön Asya bölgesindeki en zengin kaynakları Anadolu’dadır. Genel olarak Kapadokya ve Doğu Anadolu olmak üzere iki bölgede yoğunlaşan bu kaynakların Neolitik dönemin başından itibaren kullanıldığı ve 900 km. mesafedeki Eriha (Jericho) yerleşmesinde dahi (Filistin) uzak mesafelere kadar taşındığı bilinmektedir.

Neolitik Dönem’de ilk kez tahılların ezilerek un hâline getirilmesi işini yapan ve günümüzdeki değirmenlerin öncüsü sayılabilecek ögeler, özellikle işlemesi kolay olan püskürük bir kayaç olan bazalttan öğütme taşları, havanlar ve dibeklerdir. Özellikle ilk örnekleri Gusir Höyük (Siirt), Körtik Tepe ve Hallan Çemi´de (Batman) görülen, kaliteli ancak işlenmesi oldukça güç olan bu taşların (gabro, serpentin, mermer, granit vb.) öncelikle çanaklar ve havanellerinde, daha sonraki aşamada bilezikler ve boncukların işlenmesinde kullanıldığı görülmektedir. Çatalhöyük’te saptanan dünyanın bilinen en eski keten dokuma örnekleri Orta Anadolu’da Çanak çömlekli Neolitik Dönem’den itibaren dokumaların üretildiğini göstermiştir.

Sonuç

Neolitik Dönem, günümüz yaşamının temellerinin atıldığı birçok devrimsel nitelikteki gelişimlerin yaşandığı bir dönem olmuştur. İnsanlık kültürünün maddi ve manevi boyutlarını oluşturan bu gelişmeler tarımdan mimariye, sosyal ve sanatsal yaşamdan tinsel düşünceye kadar birçok alanda görülmektedir. Yerleşik hayata geçişle beraber hem mimari atılımları beraberinde getirmiş hem de toprağın işlenip, hayvancılığa başlanması, besin üretimine geçilmesine ve dolayısı ile artı değerin oluşmasına neden olmuş ve böylece yeni bir sosyal yapı kurulmuştur.

Neolitik dönemde yaşanan tüm bu gelişmelerin önemli bir oluşum bölgesi de Anadolu’dur. Özellikle Halan Çemi, Çayönü, Çatalhöyük, Aşıklı Höyük ve Göbekli Tepe gibi yerleşmeler, Anadolu’daki Neolitik yaşam bölgelerinin anahtar yerleşimleri niteliğindedir. Anadolu’da oluşum gösteren bu Neolitik yaşam biçiminin Kalkolitik döneme uzanan süreçte anlaşılması, günümüz yaşamına ışık tutacak birçok olgunun da açığa kavuşmasında önemli bir rol oynayacaktır.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.