Açıköğretim Ders Notları

Alternatif Turizm Dersi 5. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Alternatif Turizm Dersi 5. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Sağlık Turizmi

Giriş

Dünya Sağlık Örgütü sağlık kavramını, “Sakatlık ve hastalığın yokluğu, fiziksel, ruhsal ve sosyal bakımdan iyi olma hâli” olarak tanımlamaktadır. Hasta olma ve yeti yitirimi hem bireyleri, hem de bireylere olan etkilerinin yansımasıyla toplumu etkilemektedir. Sağlığı koruma, daha iyi olma ya da tekrar kazanma adına seyahatler söz konusudur. Sağlık turizmi diğer turizm türlerinden farklı olarak zorunlu bir ihtiyaç da olabilmektedir.

Sağlık Turizminin Tanımı ve Özellikleri

Sağlık Bakanlığı sağlık turizmini, “tedavi amaçlı olarak kaplıca veya sağlık merkezlerine seyahat eden kişinin fiziksel iyilik halini geliştirmek amacıyla veya estetik cerrahi operasyonlar, organ nakli, diş tedavisi, fizik tedavi, rehabilitasyon gibi gereksinimi olanlarla birlikte uluslararası hasta potansiyelini kullanarak sağlık kuruşlarının büyümesine olanak sağlayan bir turizm türü ve ikamet edilen yerden başka bir yere (yurt içi ve yurt dışı) herhangi bir sağlık sebebiyle hizmet almak için yapılan seyahatler” olarak tanımlamıştır. Sağlık amacıyla seyahat eden ya da seyahat hâlinde sağlık hizmetlerinden yararlanan herkes sağlık turizmi kapsamındadır. Seyahatlerinde sağlık hizmetinden yararlanma durumuna göre sağlık turistlerini kendi içinde dört gruba ayırabiliriz: Tatilde tedavi edilen turistler, tatil ve tedavi amaçlı turistler, tatil yapan hastalar ve yalnızca hastalar.

Sağlık turizmi antik çağlarda şifalı suların bulunduğu kaplıcalara seyahatle başlamıştır. Günümüzde gelişmiş ülkelerin vatandaşları gerek termal turizm, gerekse tıp turizmi, hatta yaşlı ve engelli turizmi kapsamında gelişmekte olan ülkelere seyahat etmeye başlamışlardır. Sağlık turistinin, turizme katılım nedenleri söyle sıralanabilir: Uzun süren hasta bekleme listelerinden kurtulmak; daha kaliteli ve daha kısa zamanda hizmet almak; yüksek sağlık teknolojilerine ulaşmak; sağlık hizmeti maliyetini düşürmek; kronik hastaların, yaşlıların ve engellilerin başka ortamlara gitme ve tedavi olma isteklerinin oluşması; uyuşturucu ve farklı bağımlılıkları olan kişilerin farklı veya daha uygun ortamlarda olma istekleri; tedavi olmanın yanı sıra gezme ve kültür ziyaretlerinde bulunma isteği; kişinin hayata tutunma ve yaşam isteği.

Sağlık turizmi; kaplıca turizmi (SPA) ve wellness, medikal turizm ile yaşlı ve engelli bakımı olmak üzere üç ana bileşene ayrılmaktadır.

Kaplıca Turizmi (SPA) ve Wellness (EsenlikSağlamlık)

Hidromineral veya termomineral suların ve şifalı çamurların doğal olarak bulundukları yerlerde insan sağlığını korumak amacı ile doktor denetiminde çeşitli yöntemlerin uygulandığı sağlık tesislerine kaplıca denilmektedir. Kaplıca turizmi ise tedavi olmak veya dinlenmek amacı ile doğal şifalı unsurların bulunduğu yerlere seyahat edilmesi olarak adlandırılır. Doğal şifalı unsurlar (balneoterapötik ajanlar) su, toprak, neft ve iklim olabilmektedir. Spa, Latince suyla gelen sağlık anlamındaki “Salus Per Aquam” kelimelerinin baş harflerinden oluşturulmuş bir kısaltmadır. Spa kelimesi kaplıca ile eşleştirilebilir. Ancak detaylı incelendiğinde kaplıca tanımı daha geniştir, suların yanı sıra neft, çamur ve iklim gibi diğer şifaları unsurları da kapsamaktadır. Ülkemizde şifalı sular kaplıca, ılıca, çermik, girme, içme ve içmece gibi isimler almaktadır. Bu sular doğal olarak ya da sondaj ile yeryüzüne çıkarılarak kullanılmaktadır. Şifalı sular mineral açısından zengindir. Bir litresinde en az bir gram çözünmüş mineral veya karbondioksit gazı bulunduran bu sulara maden suyu ya da hidromineral su da denilmektedir. Alman Kaplıcalar Birliği’nin sınıflandırmasına göre doğal sıcaklıkları 20°C’nin üzerinde olan sulara termal sular, litresinde 1 gr’ın üzerinde çözünmüş mineral bulundurulan sulara mineralli sular, bu iki özelliği bir arada bulunduran sulara ise termomineral sular denilmektedir.

Wellness, ruh, beden ve zihin esenliği olarak tanımlanabilir. İlk olarak 1959 yılında “beden, ruh ve zihin sağlıklarını bütüncül olarak yüksek seviyeye ulaştırmayı amaçlayan bir yaşam felsefesi olarak” Dr. Dunn tarafından ortaya atılmıştır. Sağlık turizminin altında bir alan olarak wellness turizmi; beden, ruh ve zihin sağlıklarını canlandıran ve gevşetme amaçlı uygulamaların özel olarak hazırlandığı ortamlarda ve tesislerde bütüncül olarak sunulması olarak değerlendirilebilir. Wellness müşterilerinin genel özellikleri; sağlıklı tüketim bilincine sahip, sağlıklarını korumak için sağlık hizmeti almayı düşünen, iyi eğitimli, yüksek gelire sahip kişiler şeklinde genellenebilir. Nüfusun yaş gruplarına dağılımında yaşlı nüfusun oranının artması, sağlıklı yaşam ve esenlik arayışları konusunda toplumsal farkındalık düzeyinin yükselmesi, iş yaşamında bedensel ve psikolojik dayanıklılığa duyulan gereksinimin fazlalaşması şeklindeki gelişmeler sonucunda günümüzde wellness turizmi, tedavi amaçlı kaplıca turizmini de etkisi altına almış durumdadır.

Tedavi Amaçlı Kaplıca Turizmi

Kaplıca turizminde, termomineral su ve çamurlar, tedavi edici özelliklerinden yararlanılmak için kullanılan banyo, içme, buhar soluma (inhalasyon) gibi yöntemlerle kullanılırlar. Çağdaş anlamda termal turizmde belirtilen geleneksel yöntemler, iklim tedavisi, fizik tedavi, iyileştirme (rehabilitasyon), egzersiz, psikoterapi ve diyet gibi konvansiyonel, alternatif tedaviler ve ayrıca sosyal tıp uygulamaları ile bütünleştirilerek kullanılır.

Kaplıca Tedavileri ve Kas Tedavileri (Fizyoterapiler): Kaplıca tedavisi, termomineral suların doğal olarak yeryüzüne ulaştıkları yerlerde tedavi amaçlı olarak kullanılmasıdır. Başlıca tedavi yöntemleri; banyolar ve içmeler şeklinde olmuştur. Günümüzde balneoterapi, klimaterapi hatta balneoklimaterapi olacak şekilde verilen hizmetlerle genişletilmiştir.

Balneoterapi: Balneoterapi; şifalı suların, peloidlerin (çamurların) ve gazların, yöntem ve dozları belirlenmiş olarak, banyo, içme, buhar soluma (inhalasyon) ve paket şeklinde belirli bir zaman içinde, düzenli aralıklarla ve seri olarak kullanılmasıdır. Banyolarda soğuk (hipotermal), ılık (izotermal), sıcak (termal) ve aşırı sıcak (hipertermal) sular kullanılmaktadır. Banyoların yapıldığı sular, tuzlu, kükürtlü, radonlu (radyoaktif) ve karbondioksitli olabilmektedir. Naftalan banyosunda ise 37°-38°C’ye su buharı ile ısıtılmış olan neft kullanılmaktadır. Banyo süresi 8-10 dakika arasında değişmektedir. İçme kürleri, doğal mineralli suların belirli bir sürede, gün içinde bölünmüş miktarlarda içilmesidir. Kürün süresi suyun kompozisyonuna ve beklenen etkiye göre değişir. Peloid uygulamaları nda bitimünoz veya mineralli bataklar, deniz ve delta balçıkları ve termomineral suyla karıştırılmış şifalı topraklar, banyo, paket veya tampon şeklinde kullanılmaktadır. İnhalasyonlar, mineralli su içinde bulunan aerosol adı verilen, çapları 0,001 ile 100 mikron arasında değişen gazların solunmasıdır. Hidroterapi uygulamaları ise termomineral suların ağız ve diş eti hastalıklarında oral olarak, mide, bağırsak ve vajinal, burun ve yutak bölgelerinin yıkanmasında (irrigasyonlar- lavajlar) yıkama, duş ve dökme şeklinde kullanılmasıdır.

Klimaterapi (İklim Tedavisi): İklim tedavisi, kaplıca kürünün etkili olduğu durumlarda, özel bir takım yerel iklim özelliklerinden tedavi edici olarak yararlanılmasıdır. İklim özelliklerinin olumlu etkilerinin, organizmayı sürekli ve tekrarlayan tarzda etkilemesi sonucunda iyileşme olmasıdır. Klimaterapinin yapıldığı kaplıca yöresi deniz iklimi, orta dağ orman iklimi ya da yüksek dağ iklimi gibi farklı iklimsel özelliklere sahip olabilir. Klimaterapide deniz iklimi hem sedatif hem uyarıcı, orta dağ orman iklimi sedatif, yüksek dağ iklimi ise uyarıcı olarak kullanılmaktadır. Deniz ikliminin özellikleri incelendiğinde, küresel gün radyasyonu bol ve şiddetlidir; meltemler serinletici etki yapar, rüzgârsız zamanlarda bunaltıcıdır, denizelliğin etkisiyle gece-gündüz ile yaz-kış arasındaki sıcaklık farkları azdır ve kış mevsiminde donlu günlerin sayısı azdır; deniz meltemlerinde atmosferde alerjen polenler azdır, atmosferde NaCl ve iyot gibi deniz ortamından kaynaklanan aerosol yoğunluğu fazladır. Ormanların hâkim olduğu 1000-1500 m. yükseklikteki klimaterapi kaplıca merkezlerindeki iklim, ortadağ orman iklimi olarak adlandırılır. İklim tedavisinde açık hava kürleri, güneş banyosu (helioterapi) ve deniz ve güneş banyosu (talassoterapi), hava banyosu ve klimatik arazi kürleri kullanılan tedavi yöntemleridir.

Deniz Termal Kürleri (Thalassotherapy): Deniz suyunun kür amaçlı olarak kullanımıdır. Thalassa kelimesi Latincede deniz anlamındadır. Deniz suyu, içeriğindeki magnezyum, potasyum, kalsiyum, sodyum ve iyotlar ile bir çeşit maden suyudur. Bu minarallerin deri tarafından emildiğine inanılmaktadır. Deniz suyu ısıtıldığında ya da sıcaklığı doğal olarak 20°C’ye ve üzerine ulaştığında, kaplıca suyu niteliği kazanmaktadır. Deniz suyu ile yapılan kürler de çeşitlidir. Düzenli aralıklarla banyolar yapılmaktadır. Deniz çamurları, deniz yosunlarından yapılan macunların vücuda sürülmesiyle kullanıldığı gibi, deniz sisinin solunması, deniz suyunun içilmesi de söz konusudur.

Mağaralar: Mağaralar, bağıl nem ve sıcaklıkları ile özgün iklimlere sahiptir. Mağaraların kendilerine özgün havaları sağlık turizmi amaçlı olarak kullanılmaktadır. Bu özellikleriyle astım hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir. Kireç taşı arazilerde oluşan mağaralardaki bazı yeraltı göl ve kaynak suları mide, bağırsak ve şeker hastalıklarına iyi geldiği bilinmekte ve içilmektedir.

Dünya’da ve Türkiye’de Kaplıca Turizmi

Dünyadaki jeotermal sistemler levhaların çarpışması sonucunda kıta kenarlarında, okyanus ortası sırtlarında, aktif kıta yarıklarında ve volkanik adalar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Kuzey ve Güney Amerika’nın batı kıyılarında yer alan ABD, Meksika, El Salvador, Nikaragua, Kosta Rika, Arjantin; Akdeniz ülkelerinden Türkiye, Yunanistan, İtalya; Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerinden Çin, Tayland, Filipinler, Endonezya; Avusturalya ve Pasifik ülkelerinden Yeni Zelanda, Japonya; Afrika Kıtası’nda, Kenya, Etiyopya ve Atlas Okyanusu’nda Portekiz’in Azor adaları ve Avrupa’nın kuzeyinde İzlanda sıcak su kaynaklarına sahip ülkelerdir. Yerel kaynaklar temelinde bölgesel inisiyatiflerin geliştirilebilmesi için kaplıca ve wellness turizminin tarihi kadar coğrafyasının da göz önünde bulundurulması gereklidir. Çünkü sosyal ve kültürel gelenekler köklerini, tarihi gelenekler kadar coğrafi konumdan da almaktadır.

Avrupa Kıtası’nda Termal Turizm: Avrupa Kıtası’nda 1200 adet tıbbi açıdan tanınmış termal merkez olarak kabul edilen spa ve sağlık amaçlı dinlenme yeri bulunmaktadır. Batı Avrupa’da Avusturya, wellness turizmi endüstrisi açısından son derece gelişmiştir. 2009 yılında 892 adet yüksek kaliteye sahip termal banyoları ve wellness otelleri bulunmaktadır. Sağlık amaçlı olarak tatile gelen turistlerin yaklaşık %12’sini çeken Avusturya, bu özelliği ile Avrupa Kıtası’nda lider konumdadır. Diğer taraftan Avusturya ve Almanya’da wellness otelleri ve kaplıcaları doyum noktasına ulaşmıştır. Polonya, sıcak suları, tuz mağaraları, tıbbi çamurları ile 13. yy’dan bu yana sağlık amaçlı olarak seyahat edenleri çekmiştir. Balkan Yarımadası’nda yer alan Slovenya, Hırvatistan, Sırbistan, Makedonya, Bosna Hersek ve Bulgaristan sıcak su kaynakları, iyileştirici iklimleri ve mağaralardan oluşan doğal tedavi edici kaynaklara sahiptir. İskandinav ülkelerinde doğal tedavi edici unsurlar bulunmamaktadır ve tabi buna yönelik gelenekler de söz konusu değildir. Baltık ülkeleri olan Estonya, Letonya ve Litvanya, Orta Avrupa ve Rusya’ya İskandinav ülkelerine göre daha yakın olmaları nedeniyle uzun bir geçmişi olan geleneksel sağlık ve wellness turizmine sahiptir.

Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da Termal Turizm: Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın temel doğal kaynakları çöl ve denizdir. MÖ 3000’de göz rahatsızlıkları olanlar mucize olacağına inanarak Suriye’nin Tell Brak şehrinde hac yolculuğuna çıkmaktaydı. En özel hamam otelleri Fas’tadır. Talassoterapi Fas, Tunus, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde bulunmaktadır. Büyük sayıda yüksek kalitede spa otelleri ile bölge gelişme kaydetmektedir. Özellikle Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman yerel mimarisi ile dikkat çeker. Ölü Deniz wellness turistleri için bölgenin temel çekiciliğidir. İsrail’in kuzeyinde yer alan Ada Barak Güzellik Spa’sının yılan masajı dünyaca ünlüdür. İran, termal spa potansiyeline sahiptir ve gelişme kaydetmektedir.

Afrika’da Termal Turizm: Afrika’daki lüks kaplıcaların çoğu Güney Afrika Cumhuriyeti’nde, Seyşel Adalarında ve Mauritius Adasında bulunmaktadır. Kaplıca turizmi açısından dağları, denizi ve çalılıkları ile Afrika’nın lider turizm merkezi Güney Afrika Cumhuriyeti’dir. Bu ülkede çok sayıda safariye giden ziyaretçiler için, Ulusal Parkların yakınında yer alan lüks safari ve çalılık spa’ları geliştirilmiştir. Kenya safari ve spa bütünleşmesine ilişkin seçeneklere sahiptir. Katılımcıların kum tepelerinde hızlı yürüyüşler yaptığı, derelerde yüzdüğü, ormanlarda koştuğu ve doğal hayatı kullanarak daha zinde olmayı hedefledikleri Vahşizindelik (Wildfitness) merkezleri bu ülkede yer almaktadır.

Asya’da Termal Turizm: Lüks kaplıca ve spa otellerinin çoğu dünyanın en güzel bölgesi olarak kabul edilen Bali, Phuket, Langkawi ve Maldiv adalarında inşa edilmiştir. Daha az ziyaret edilen Laos, Kamboçya ve Vietnam da spa endüstrisine sahiptir. Sıcak su kaynaklarına Japonca onsen denilmektedir. Onsen kelimesi sıcak sular yakınındaki kaplıca veya mağara tesisleri anlamında da kullanılmaktadır. Asya Kıtası’ının Thai masajı, Çin tıbbı, yoga ve ayurveda gibi geleneksel sağlık yaklaşımları ve teknikleri tüm dünyada uygulanabilmektedir. Filipinler doğal kaynaklar açısından zengindir, Hilot masajı tanınmaktadır. Kırgızistan ise tuz mineralleri örneğinde olduğu gibi doğal varlığa dayalı şifa hizmetleri ile tıp turizminde özelleşmeye çalışmaktadır.

Avusturalya ve Güney Pasifik’te Termal Turizm: Avusturalya’da Melbourne’deki Hot Springs (sıcak su kaynakları) Yarımadası’ndaki wellness tesislerindeki su temelli tedavileri içeren güzellik spaları; zindelik, beslenme, danışmanlık ile kilo ve stresle baş etme yöntemleri hizmeti veren yaşam tarzı çözümleri; meditasyon, yoga, Tai Chi ya da reiki gibi ruhsal inzivaya çekilme yöntemleri içeren tesisler son on yıl içinde hızla çoğalmaktadır. Yeni Zelanda’nın temel çekicilikleri banyo yapmakta kullanılan doğal sıcak su varlığına dayanmaktadır. Jeotermal arazi, zengin volkanik coğrafi görünüm içinde fışkıran sular, buhar fumarolleri (yeryüzünde buhar fışkıran delikler), kaynar çamur havuzları, Güney Yarım Küre’nin en büyük sıcak su şelaleleri ve erişilebir volkanik çamurları ile kültürel, sağlık ve spa deneyimi bir arada sunulmaktadır.

Amerika ve Karayipler’de Termal Turizm: Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’da çok sayıda günlük spa işletmesi bulunmaktadır. Bu tesisler özellikle rahatlamak isteyen, kendini şımartan, stres atmayı amaçlayan şehir sakinleri için düşünülmüştür. Meksika ve Peru’da spa ve dinlenme merkezlerinde Amerikan yerlilerinin gelenekleri kullanılmaktadır. Peru’da yerli şamanlar tarafından ziyaretçilere, şamanlara ait ilaçların içimini de içeren, bilinci genişletmek adını verdikleri danışmanlık sunulmaktadır. Karayip ülkeleri kumsallar, dağlar, yağmur ormanları ve soğuk olmayan iklimi ile doğasının ve dinlendirici çevrelerin avantajlarını kullanmaktadırlar.

Türkiye’de Termal Turizm: Türkiye’de şifalı suların sağlık amaçlı olarak kullanımı binlerce yıl öncesine dayanmaktadır. Kaplıcalar antik dönemlerden günümüze kullanılagelmiştir. Pamukkale Hierapolis, Bergama Paşa Ilıcası, Allanoi, Balçova, Agemennion, Roma döneminde şifalı sıcak suların yakınında kurulmuş antik şehirlere örnek olarak verilebilir. Selçuklu döneminde İpek Yolu üzerinde dünyanın ilk konaklama tesisleri olan kervansaraylar yapılmış ve içinde özel yıkanma mekânları olan hamamlar geliştirilmiştir.

Türkiye’de başta Ege Bölgesi, Kuzey Batı Anadolu, Orta Anadolu, Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde sıcaklığı 20 ilâ 110°C arasında değişen yaklaşık 1500’ün üzerinde termal su kaynağı bulunmaktadır. Türkiye jeotermal potansiyel açısından Dünya’da 7. Avrupa’da ise ilk sırada yer almaktadır. Mevcut durumda, Türkiye için sağlık turizmi açısından en büyük pazar Avrupa ülkeleridir. Çünkü 3. kuşak olarak tanımlanan 50 yaş üstü insanlar, alım güçlerinin yüksek olması nedeniyle zinde kalma ve önleyici sağlık hizmetlerine dolayısıyla sağlık turizmine talep yaratmaktadır. Avrupa ülkelerinde 65 yaş üstündeki kişilerin oranı %17 civarındadır ve 2025 yılında bu oranın %20’ye ulaşması beklenmektedir. 2010 yılı itibariyle Sağlık Bakanlığında kür merkezi olmaya uygun görülen ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan termal amacına yönelik olarak yatırım belgesi almış 15 tesis bulunmaktadır. Bu tesislerde toplam yatak sayısı 7757’dir. Turizm belgeli 50 tesis 15.796 yatak kapasitelidir. Belediye belgeli 35 tesisin yatak kapasitesi ise 6174’tür. Bursa, Nevşehir, Ankara, Afyon, Balıkesir en çok kaplıca tesisine sahip olan iller olarak dikkat çekmektedir. Bu iller, aktif fayların bulunduğu illerdir.

Tıp Turizmi

Tıp (medikal) turizmi “belirli bir hastalığı olan turistlere, genellikle 2. ve 3. basamak sağlık kurum ve kuruluşlarında hekimler tarafından planlı olarak yapılan tedavi amaçlı uygulamalardır”. Tıp turizmi dört ana başlıkta incelenmektedir. Bunlar; tıp turizmi kapsamındaki hastalar, turistin sağlığı kapsamındaki hastalar, sağlık alanında ikili anlaşma yapılan ülkelerden gelen hastalar ve sosyal güvenlik kurumu kapsamında gelen hastalardır. Tıp turistleri , tıbbi tedavi almak amacıyla gelen turistlerdir. Turistik amaçlarla gelen turistlerin acil ve plansız olarak sağlık hizmeti almak zorunda kalması ise turistin sağlığı kapsamına girmektedir. Diğer taraftan Türkiye’ye Sudan, Afganistan, Yemen, Arnavutluk, KKTC, Kosova ve Azerbaycan’dan sağlık alanında uluslararası ikili anlaşmalar kapsamında tedavi amaçlı olarak gelenler olmaktadır. Protokol maddelerinde belirlenen belirli sayıda hasta gelebilmektedir ve bu tür hastalar kamu ve üniversite hastanelerinden tedavi alabilmektedirler. Dördüncü bileşen ise; sosyal güvenlik kuruluşları arasında anlaşmalar kapsamında tedavi edilen hastalardır.

Dünya’da ve Türkiye’de Tıp Turizmi

Bulunduğu konum itibariyle Türkiye’nin en önemli pazarı Avrupa, Orta Doğu ve Afrika ülkeleri olarak görülmektedir. Fransa, Belçika, Norveç, Bulgaristan, Letonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Slovakya, Malta, Türkiye’nin en önemli rakipleri durumundadır. Hindistan, Malezya, Singapur 1990’lı yıllardan itibaren tıp turizmi konusunda aktif olmuşlardır.

Avrupa Kıtası’nda Tıp Turizmi: İsviçre Berlin Sağlık Hizmetleri Şehri’ni, Almanya Bavyera Eyaleti’ni özellikle Rusça konuşan ülkeler ve Arap ülkeleri için son derece yüksek kalitede ve pahalı cerrahi girişimlerin yapıldığı turizm merkezleri olarak konumlandırmışlardır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Malta gibi adalar ise İngilizce hizmetleri ve yüksek kalite tıbbi tesisleri ile kendilerini tıbbi turizm merkezi olarak konumlandırmaya çalışmaktadırlar. Orta ve Doğu Avrupa’da Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya ve Rusya geleneksel tıp turizmi tesislerini geliştirmekte ve yenilemektedir.

Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da Tıp Turizmi: Özellikle Birleşik Arap Emirliklerinden Dubai ve Ürdün kendilerini Orta Doğu’da tıp turizminin merkezi olarak kabul ettirmeye çalışmaktadır. İran, çok başarılı doktorları, yüksek kalitede sağlık tesisleri ve ucuz sağlık hizmetleri ile övünmektedir.

Afrika’da Tıp Turizmi: Güney Afrika Cumhuriyeti’nde tıp turizmi özellikle kozmetik cerrahi büyük bir endüstridir. Kenya kardiyoloji, diş hekimliği, cildiye, endoskopik, genel ve spinal cerrahi ve kadın doğum alanlarında tıp turizmi hizmeti vermektedir. Tıbbi amaçlı olarak ülkeyi ziyaret eden turistlerin büyük çoğunluğu Uganda, Tanzanya, Ruanda, Burundi ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nden gelmektedir.

Asya’da Tıp Turizmi: Hindistan, Tayland ve Singapur tıp turizmi açısından Asya Kıtası’nın en önemli ülkelerdir. Tayland, dünya tıp turizmi pazarının %38’ini çekmektedir. Malezya da dünyanın en hızlı büyüyen medikal turist çekim alanlarından biridir. Geleneksel Çin tıbbı ile Çin ve geleneksel Kore tıbbı ile Güney Kore tıp turizmi seçeneklerini genişletmeye çalışmaktadır.

Amerika ve Karayipler’de Tıp Turizmi: Amerika Birleşik Devletleri’nin tıbbi hizmetleri Orta ve Güney Amerika’nın varlıklı hastalarını çekmektedir ve bu ülkeye tıbbi seyahat hızla yükselmektedir. Plastik cerrahi ve diğer kozmetik turizm, Orta ve Güney Amerika’da özellikle Arjantin, Kolombiya, Brezilya ve Bolivya son derece hızla popüler olmaktadır.

Türkiye’de Tıp Turizmi: Türkiye’nin dünya tıp turizmi pazarından daha büyük bir pay alması mümkün görünmektedir. Türkiye’de tıp turizmi geliştirmek için bir takım düzenlemeler yapılmıştır. 2011 yılı itibariyle 53 ülke ile sağlık alanında ikili işbirliği anlaşması imzalanmıştır. 2011 yılında 18 ilde toplam 40 hastanede yurt dışı hasta birimi bulunmaktadır. Uluslararası hasta sayısı 2010 yılında 110 bin kişi iken, 2013’te 300 bin kişiye ulaşmıştır. Milliyete göre kliniklere başvuru incelendiğinde, Almanlar, Azerbaycanlılar, Bulgarlar, Hollandalılar, İngilizler, Iraklılar, Libyalılar, Norveçliler, Romanyalılar ve Rusların yoğun olduğu görülmektedir. Türkiye 2012 yılında toplam 261.999 uluslararası turiste tıbbi tedavi hizmeti vermiştir. Sağlık turisti ve medikal turist olarak gelenlerin en çok tercih ettiği il İstanbul iken, Antalya, turist sağlığı başvurularında diğer bir ifade ile tatil amaçlı olarak gelmiş iken tıbbi hizmet almak zorunda kalan turist sayısı açısından İstanbul’u geçmiştir.

Yaşlı ve Engelli Turizmi

Dünyada yaşlı nüfus ciddi oranda yükselme eğilimi içerisindedir. Bu durum üzerine Birleşmiş Milletler Örgütü tarafından Dünya Yaşlanma Asambleleri düzenlenmiştir. İleri yaşlı turizmi 65 yaş üstü bireylerin bakım gerektiren tedavilerini de kapsayan bir çeşit sağlık turizmi türüdür. Engellilik fiziksel veya zihinsel bir rahatsızlık ya da yetersizlik nedeniyle bazı hareket, duyu ve işlevler açısından sınırlılıkların olması hâlidir. İleri yaşlı ve engelli turistlerin bakımı ve/veya iyileştirilmesi amacıyla kliniklerde, geriatrik tedavi merkezlerinde, bakım evlerinde, konukevlerinde ya da konaklama işletmelerinde özel eğitim almış personel tarafından bakımı, gezdirilmesi, meşguliyet ve engelli aktivitelerinin düzenlenerek ağırlanmasına yaşlı ve engelli turizmi denilmektedir. Sağlık Bakanlığı, sağlık turizmi koordinatörlüğü verilerine göre Türkiye’ye tedavi amacıyla gelen yabancı turistlerin ve Türkiye’de tedavi olan Türk asıllı yurt dışı çalışanların çoğunluğunu yaşlılar oluşturmaktadır. Klinik oteller, rehabilitasyon merkezleri, yaşlı ve engellilere uygun olarak tasarlanmış oteller ve tatil köylerinde, bu konuda donanımlı personel tarafından belirtilen hizmetler sunulmaktadır. Bu açılardan bakıldığında ileri yaşlılar için tatil ve dinlence, sosyal etkinlikler, eğlendinlen etkinlikleri ile tamamlayıcı ve destekleyici faaliyetlerin düzenlemesi ve bunlara uygun alt yapının oluşturulması gerekmektedir. Turizm Bakanlığı işletme belgeli tesislerde engellilerin kullanımına uygun 1176 oda bulunmaktadır. Engelliler açısından en çok oda sayısı Antalya ilindedir.

Giriş

Dünya Sağlık Örgütü sağlık kavramını, “Sakatlık ve hastalığın yokluğu, fiziksel, ruhsal ve sosyal bakımdan iyi olma hâli” olarak tanımlamaktadır. Hasta olma ve yeti yitirimi hem bireyleri, hem de bireylere olan etkilerinin yansımasıyla toplumu etkilemektedir. Sağlığı koruma, daha iyi olma ya da tekrar kazanma adına seyahatler söz konusudur. Sağlık turizmi diğer turizm türlerinden farklı olarak zorunlu bir ihtiyaç da olabilmektedir.

Sağlık Turizminin Tanımı ve Özellikleri

Sağlık Bakanlığı sağlık turizmini, “tedavi amaçlı olarak kaplıca veya sağlık merkezlerine seyahat eden kişinin fiziksel iyilik halini geliştirmek amacıyla veya estetik cerrahi operasyonlar, organ nakli, diş tedavisi, fizik tedavi, rehabilitasyon gibi gereksinimi olanlarla birlikte uluslararası hasta potansiyelini kullanarak sağlık kuruşlarının büyümesine olanak sağlayan bir turizm türü ve ikamet edilen yerden başka bir yere (yurt içi ve yurt dışı) herhangi bir sağlık sebebiyle hizmet almak için yapılan seyahatler” olarak tanımlamıştır. Sağlık amacıyla seyahat eden ya da seyahat hâlinde sağlık hizmetlerinden yararlanan herkes sağlık turizmi kapsamındadır. Seyahatlerinde sağlık hizmetinden yararlanma durumuna göre sağlık turistlerini kendi içinde dört gruba ayırabiliriz: Tatilde tedavi edilen turistler, tatil ve tedavi amaçlı turistler, tatil yapan hastalar ve yalnızca hastalar.

Sağlık turizmi antik çağlarda şifalı suların bulunduğu kaplıcalara seyahatle başlamıştır. Günümüzde gelişmiş ülkelerin vatandaşları gerek termal turizm, gerekse tıp turizmi, hatta yaşlı ve engelli turizmi kapsamında gelişmekte olan ülkelere seyahat etmeye başlamışlardır. Sağlık turistinin, turizme katılım nedenleri söyle sıralanabilir: Uzun süren hasta bekleme listelerinden kurtulmak; daha kaliteli ve daha kısa zamanda hizmet almak; yüksek sağlık teknolojilerine ulaşmak; sağlık hizmeti maliyetini düşürmek; kronik hastaların, yaşlıların ve engellilerin başka ortamlara gitme ve tedavi olma isteklerinin oluşması; uyuşturucu ve farklı bağımlılıkları olan kişilerin farklı veya daha uygun ortamlarda olma istekleri; tedavi olmanın yanı sıra gezme ve kültür ziyaretlerinde bulunma isteği; kişinin hayata tutunma ve yaşam isteği.

Sağlık turizmi; kaplıca turizmi (SPA) ve wellness, medikal turizm ile yaşlı ve engelli bakımı olmak üzere üç ana bileşene ayrılmaktadır.

Kaplıca Turizmi (SPA) ve Wellness (EsenlikSağlamlık)

Hidromineral veya termomineral suların ve şifalı çamurların doğal olarak bulundukları yerlerde insan sağlığını korumak amacı ile doktor denetiminde çeşitli yöntemlerin uygulandığı sağlık tesislerine kaplıca denilmektedir. Kaplıca turizmi ise tedavi olmak veya dinlenmek amacı ile doğal şifalı unsurların bulunduğu yerlere seyahat edilmesi olarak adlandırılır. Doğal şifalı unsurlar (balneoterapötik ajanlar) su, toprak, neft ve iklim olabilmektedir. Spa, Latince suyla gelen sağlık anlamındaki “Salus Per Aquam” kelimelerinin baş harflerinden oluşturulmuş bir kısaltmadır. Spa kelimesi kaplıca ile eşleştirilebilir. Ancak detaylı incelendiğinde kaplıca tanımı daha geniştir, suların yanı sıra neft, çamur ve iklim gibi diğer şifaları unsurları da kapsamaktadır. Ülkemizde şifalı sular kaplıca, ılıca, çermik, girme, içme ve içmece gibi isimler almaktadır. Bu sular doğal olarak ya da sondaj ile yeryüzüne çıkarılarak kullanılmaktadır. Şifalı sular mineral açısından zengindir. Bir litresinde en az bir gram çözünmüş mineral veya karbondioksit gazı bulunduran bu sulara maden suyu ya da hidromineral su da denilmektedir. Alman Kaplıcalar Birliği’nin sınıflandırmasına göre doğal sıcaklıkları 20°C’nin üzerinde olan sulara termal sular, litresinde 1 gr’ın üzerinde çözünmüş mineral bulundurulan sulara mineralli sular, bu iki özelliği bir arada bulunduran sulara ise termomineral sular denilmektedir.

Wellness, ruh, beden ve zihin esenliği olarak tanımlanabilir. İlk olarak 1959 yılında “beden, ruh ve zihin sağlıklarını bütüncül olarak yüksek seviyeye ulaştırmayı amaçlayan bir yaşam felsefesi olarak” Dr. Dunn tarafından ortaya atılmıştır. Sağlık turizminin altında bir alan olarak wellness turizmi; beden, ruh ve zihin sağlıklarını canlandıran ve gevşetme amaçlı uygulamaların özel olarak hazırlandığı ortamlarda ve tesislerde bütüncül olarak sunulması olarak değerlendirilebilir. Wellness müşterilerinin genel özellikleri; sağlıklı tüketim bilincine sahip, sağlıklarını korumak için sağlık hizmeti almayı düşünen, iyi eğitimli, yüksek gelire sahip kişiler şeklinde genellenebilir. Nüfusun yaş gruplarına dağılımında yaşlı nüfusun oranının artması, sağlıklı yaşam ve esenlik arayışları konusunda toplumsal farkındalık düzeyinin yükselmesi, iş yaşamında bedensel ve psikolojik dayanıklılığa duyulan gereksinimin fazlalaşması şeklindeki gelişmeler sonucunda günümüzde wellness turizmi, tedavi amaçlı kaplıca turizmini de etkisi altına almış durumdadır.

Tedavi Amaçlı Kaplıca Turizmi

Kaplıca turizminde, termomineral su ve çamurlar, tedavi edici özelliklerinden yararlanılmak için kullanılan banyo, içme, buhar soluma (inhalasyon) gibi yöntemlerle kullanılırlar. Çağdaş anlamda termal turizmde belirtilen geleneksel yöntemler, iklim tedavisi, fizik tedavi, iyileştirme (rehabilitasyon), egzersiz, psikoterapi ve diyet gibi konvansiyonel, alternatif tedaviler ve ayrıca sosyal tıp uygulamaları ile bütünleştirilerek kullanılır.

Kaplıca Tedavileri ve Kas Tedavileri (Fizyoterapiler): Kaplıca tedavisi, termomineral suların doğal olarak yeryüzüne ulaştıkları yerlerde tedavi amaçlı olarak kullanılmasıdır. Başlıca tedavi yöntemleri; banyolar ve içmeler şeklinde olmuştur. Günümüzde balneoterapi, klimaterapi hatta balneoklimaterapi olacak şekilde verilen hizmetlerle genişletilmiştir.

Balneoterapi: Balneoterapi; şifalı suların, peloidlerin (çamurların) ve gazların, yöntem ve dozları belirlenmiş olarak, banyo, içme, buhar soluma (inhalasyon) ve paket şeklinde belirli bir zaman içinde, düzenli aralıklarla ve seri olarak kullanılmasıdır. Banyolarda soğuk (hipotermal), ılık (izotermal), sıcak (termal) ve aşırı sıcak (hipertermal) sular kullanılmaktadır. Banyoların yapıldığı sular, tuzlu, kükürtlü, radonlu (radyoaktif) ve karbondioksitli olabilmektedir. Naftalan banyosunda ise 37°-38°C’ye su buharı ile ısıtılmış olan neft kullanılmaktadır. Banyo süresi 8-10 dakika arasında değişmektedir. İçme kürleri, doğal mineralli suların belirli bir sürede, gün içinde bölünmüş miktarlarda içilmesidir. Kürün süresi suyun kompozisyonuna ve beklenen etkiye göre değişir. Peloid uygulamaları nda bitimünoz veya mineralli bataklar, deniz ve delta balçıkları ve termomineral suyla karıştırılmış şifalı topraklar, banyo, paket veya tampon şeklinde kullanılmaktadır. İnhalasyonlar, mineralli su içinde bulunan aerosol adı verilen, çapları 0,001 ile 100 mikron arasında değişen gazların solunmasıdır. Hidroterapi uygulamaları ise termomineral suların ağız ve diş eti hastalıklarında oral olarak, mide, bağırsak ve vajinal, burun ve yutak bölgelerinin yıkanmasında (irrigasyonlar- lavajlar) yıkama, duş ve dökme şeklinde kullanılmasıdır.

Klimaterapi (İklim Tedavisi): İklim tedavisi, kaplıca kürünün etkili olduğu durumlarda, özel bir takım yerel iklim özelliklerinden tedavi edici olarak yararlanılmasıdır. İklim özelliklerinin olumlu etkilerinin, organizmayı sürekli ve tekrarlayan tarzda etkilemesi sonucunda iyileşme olmasıdır. Klimaterapinin yapıldığı kaplıca yöresi deniz iklimi, orta dağ orman iklimi ya da yüksek dağ iklimi gibi farklı iklimsel özelliklere sahip olabilir. Klimaterapide deniz iklimi hem sedatif hem uyarıcı, orta dağ orman iklimi sedatif, yüksek dağ iklimi ise uyarıcı olarak kullanılmaktadır. Deniz ikliminin özellikleri incelendiğinde, küresel gün radyasyonu bol ve şiddetlidir; meltemler serinletici etki yapar, rüzgârsız zamanlarda bunaltıcıdır, denizelliğin etkisiyle gece-gündüz ile yaz-kış arasındaki sıcaklık farkları azdır ve kış mevsiminde donlu günlerin sayısı azdır; deniz meltemlerinde atmosferde alerjen polenler azdır, atmosferde NaCl ve iyot gibi deniz ortamından kaynaklanan aerosol yoğunluğu fazladır. Ormanların hâkim olduğu 1000-1500 m. yükseklikteki klimaterapi kaplıca merkezlerindeki iklim, ortadağ orman iklimi olarak adlandırılır. İklim tedavisinde açık hava kürleri, güneş banyosu (helioterapi) ve deniz ve güneş banyosu (talassoterapi), hava banyosu ve klimatik arazi kürleri kullanılan tedavi yöntemleridir.

Deniz Termal Kürleri (Thalassotherapy): Deniz suyunun kür amaçlı olarak kullanımıdır. Thalassa kelimesi Latincede deniz anlamındadır. Deniz suyu, içeriğindeki magnezyum, potasyum, kalsiyum, sodyum ve iyotlar ile bir çeşit maden suyudur. Bu minarallerin deri tarafından emildiğine inanılmaktadır. Deniz suyu ısıtıldığında ya da sıcaklığı doğal olarak 20°C’ye ve üzerine ulaştığında, kaplıca suyu niteliği kazanmaktadır. Deniz suyu ile yapılan kürler de çeşitlidir. Düzenli aralıklarla banyolar yapılmaktadır. Deniz çamurları, deniz yosunlarından yapılan macunların vücuda sürülmesiyle kullanıldığı gibi, deniz sisinin solunması, deniz suyunun içilmesi de söz konusudur.

Mağaralar: Mağaralar, bağıl nem ve sıcaklıkları ile özgün iklimlere sahiptir. Mağaraların kendilerine özgün havaları sağlık turizmi amaçlı olarak kullanılmaktadır. Bu özellikleriyle astım hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir. Kireç taşı arazilerde oluşan mağaralardaki bazı yeraltı göl ve kaynak suları mide, bağırsak ve şeker hastalıklarına iyi geldiği bilinmekte ve içilmektedir.

Dünya’da ve Türkiye’de Kaplıca Turizmi

Dünyadaki jeotermal sistemler levhaların çarpışması sonucunda kıta kenarlarında, okyanus ortası sırtlarında, aktif kıta yarıklarında ve volkanik adalar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Kuzey ve Güney Amerika’nın batı kıyılarında yer alan ABD, Meksika, El Salvador, Nikaragua, Kosta Rika, Arjantin; Akdeniz ülkelerinden Türkiye, Yunanistan, İtalya; Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerinden Çin, Tayland, Filipinler, Endonezya; Avusturalya ve Pasifik ülkelerinden Yeni Zelanda, Japonya; Afrika Kıtası’nda, Kenya, Etiyopya ve Atlas Okyanusu’nda Portekiz’in Azor adaları ve Avrupa’nın kuzeyinde İzlanda sıcak su kaynaklarına sahip ülkelerdir. Yerel kaynaklar temelinde bölgesel inisiyatiflerin geliştirilebilmesi için kaplıca ve wellness turizminin tarihi kadar coğrafyasının da göz önünde bulundurulması gereklidir. Çünkü sosyal ve kültürel gelenekler köklerini, tarihi gelenekler kadar coğrafi konumdan da almaktadır.

Avrupa Kıtası’nda Termal Turizm: Avrupa Kıtası’nda 1200 adet tıbbi açıdan tanınmış termal merkez olarak kabul edilen spa ve sağlık amaçlı dinlenme yeri bulunmaktadır. Batı Avrupa’da Avusturya, wellness turizmi endüstrisi açısından son derece gelişmiştir. 2009 yılında 892 adet yüksek kaliteye sahip termal banyoları ve wellness otelleri bulunmaktadır. Sağlık amaçlı olarak tatile gelen turistlerin yaklaşık %12’sini çeken Avusturya, bu özelliği ile Avrupa Kıtası’nda lider konumdadır. Diğer taraftan Avusturya ve Almanya’da wellness otelleri ve kaplıcaları doyum noktasına ulaşmıştır. Polonya, sıcak suları, tuz mağaraları, tıbbi çamurları ile 13. yy’dan bu yana sağlık amaçlı olarak seyahat edenleri çekmiştir. Balkan Yarımadası’nda yer alan Slovenya, Hırvatistan, Sırbistan, Makedonya, Bosna Hersek ve Bulgaristan sıcak su kaynakları, iyileştirici iklimleri ve mağaralardan oluşan doğal tedavi edici kaynaklara sahiptir. İskandinav ülkelerinde doğal tedavi edici unsurlar bulunmamaktadır ve tabi buna yönelik gelenekler de söz konusu değildir. Baltık ülkeleri olan Estonya, Letonya ve Litvanya, Orta Avrupa ve Rusya’ya İskandinav ülkelerine göre daha yakın olmaları nedeniyle uzun bir geçmişi olan geleneksel sağlık ve wellness turizmine sahiptir.

Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da Termal Turizm: Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın temel doğal kaynakları çöl ve denizdir. MÖ 3000’de göz rahatsızlıkları olanlar mucize olacağına inanarak Suriye’nin Tell Brak şehrinde hac yolculuğuna çıkmaktaydı. En özel hamam otelleri Fas’tadır. Talassoterapi Fas, Tunus, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde bulunmaktadır. Büyük sayıda yüksek kalitede spa otelleri ile bölge gelişme kaydetmektedir. Özellikle Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman yerel mimarisi ile dikkat çeker. Ölü Deniz wellness turistleri için bölgenin temel çekiciliğidir. İsrail’in kuzeyinde yer alan Ada Barak Güzellik Spa’sının yılan masajı dünyaca ünlüdür. İran, termal spa potansiyeline sahiptir ve gelişme kaydetmektedir.

Afrika’da Termal Turizm: Afrika’daki lüks kaplıcaların çoğu Güney Afrika Cumhuriyeti’nde, Seyşel Adalarında ve Mauritius Adasında bulunmaktadır. Kaplıca turizmi açısından dağları, denizi ve çalılıkları ile Afrika’nın lider turizm merkezi Güney Afrika Cumhuriyeti’dir. Bu ülkede çok sayıda safariye giden ziyaretçiler için, Ulusal Parkların yakınında yer alan lüks safari ve çalılık spa’ları geliştirilmiştir. Kenya safari ve spa bütünleşmesine ilişkin seçeneklere sahiptir. Katılımcıların kum tepelerinde hızlı yürüyüşler yaptığı, derelerde yüzdüğü, ormanlarda koştuğu ve doğal hayatı kullanarak daha zinde olmayı hedefledikleri Vahşizindelik (Wildfitness) merkezleri bu ülkede yer almaktadır.

Asya’da Termal Turizm: Lüks kaplıca ve spa otellerinin çoğu dünyanın en güzel bölgesi olarak kabul edilen Bali, Phuket, Langkawi ve Maldiv adalarında inşa edilmiştir. Daha az ziyaret edilen Laos, Kamboçya ve Vietnam da spa endüstrisine sahiptir. Sıcak su kaynaklarına Japonca onsen denilmektedir. Onsen kelimesi sıcak sular yakınındaki kaplıca veya mağara tesisleri anlamında da kullanılmaktadır. Asya Kıtası’ının Thai masajı, Çin tıbbı, yoga ve ayurveda gibi geleneksel sağlık yaklaşımları ve teknikleri tüm dünyada uygulanabilmektedir. Filipinler doğal kaynaklar açısından zengindir, Hilot masajı tanınmaktadır. Kırgızistan ise tuz mineralleri örneğinde olduğu gibi doğal varlığa dayalı şifa hizmetleri ile tıp turizminde özelleşmeye çalışmaktadır.

Avusturalya ve Güney Pasifik’te Termal Turizm: Avusturalya’da Melbourne’deki Hot Springs (sıcak su kaynakları) Yarımadası’ndaki wellness tesislerindeki su temelli tedavileri içeren güzellik spaları; zindelik, beslenme, danışmanlık ile kilo ve stresle baş etme yöntemleri hizmeti veren yaşam tarzı çözümleri; meditasyon, yoga, Tai Chi ya da reiki gibi ruhsal inzivaya çekilme yöntemleri içeren tesisler son on yıl içinde hızla çoğalmaktadır. Yeni Zelanda’nın temel çekicilikleri banyo yapmakta kullanılan doğal sıcak su varlığına dayanmaktadır. Jeotermal arazi, zengin volkanik coğrafi görünüm içinde fışkıran sular, buhar fumarolleri (yeryüzünde buhar fışkıran delikler), kaynar çamur havuzları, Güney Yarım Küre’nin en büyük sıcak su şelaleleri ve erişilebir volkanik çamurları ile kültürel, sağlık ve spa deneyimi bir arada sunulmaktadır.

Amerika ve Karayipler’de Termal Turizm: Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’da çok sayıda günlük spa işletmesi bulunmaktadır. Bu tesisler özellikle rahatlamak isteyen, kendini şımartan, stres atmayı amaçlayan şehir sakinleri için düşünülmüştür. Meksika ve Peru’da spa ve dinlenme merkezlerinde Amerikan yerlilerinin gelenekleri kullanılmaktadır. Peru’da yerli şamanlar tarafından ziyaretçilere, şamanlara ait ilaçların içimini de içeren, bilinci genişletmek adını verdikleri danışmanlık sunulmaktadır. Karayip ülkeleri kumsallar, dağlar, yağmur ormanları ve soğuk olmayan iklimi ile doğasının ve dinlendirici çevrelerin avantajlarını kullanmaktadırlar.

Türkiye’de Termal Turizm: Türkiye’de şifalı suların sağlık amaçlı olarak kullanımı binlerce yıl öncesine dayanmaktadır. Kaplıcalar antik dönemlerden günümüze kullanılagelmiştir. Pamukkale Hierapolis, Bergama Paşa Ilıcası, Allanoi, Balçova, Agemennion, Roma döneminde şifalı sıcak suların yakınında kurulmuş antik şehirlere örnek olarak verilebilir. Selçuklu döneminde İpek Yolu üzerinde dünyanın ilk konaklama tesisleri olan kervansaraylar yapılmış ve içinde özel yıkanma mekânları olan hamamlar geliştirilmiştir.

Türkiye’de başta Ege Bölgesi, Kuzey Batı Anadolu, Orta Anadolu, Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde sıcaklığı 20 ilâ 110°C arasında değişen yaklaşık 1500’ün üzerinde termal su kaynağı bulunmaktadır. Türkiye jeotermal potansiyel açısından Dünya’da 7. Avrupa’da ise ilk sırada yer almaktadır. Mevcut durumda, Türkiye için sağlık turizmi açısından en büyük pazar Avrupa ülkeleridir. Çünkü 3. kuşak olarak tanımlanan 50 yaş üstü insanlar, alım güçlerinin yüksek olması nedeniyle zinde kalma ve önleyici sağlık hizmetlerine dolayısıyla sağlık turizmine talep yaratmaktadır. Avrupa ülkelerinde 65 yaş üstündeki kişilerin oranı %17 civarındadır ve 2025 yılında bu oranın %20’ye ulaşması beklenmektedir. 2010 yılı itibariyle Sağlık Bakanlığında kür merkezi olmaya uygun görülen ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan termal amacına yönelik olarak yatırım belgesi almış 15 tesis bulunmaktadır. Bu tesislerde toplam yatak sayısı 7757’dir. Turizm belgeli 50 tesis 15.796 yatak kapasitelidir. Belediye belgeli 35 tesisin yatak kapasitesi ise 6174’tür. Bursa, Nevşehir, Ankara, Afyon, Balıkesir en çok kaplıca tesisine sahip olan iller olarak dikkat çekmektedir. Bu iller, aktif fayların bulunduğu illerdir.

Tıp Turizmi

Tıp (medikal) turizmi “belirli bir hastalığı olan turistlere, genellikle 2. ve 3. basamak sağlık kurum ve kuruluşlarında hekimler tarafından planlı olarak yapılan tedavi amaçlı uygulamalardır”. Tıp turizmi dört ana başlıkta incelenmektedir. Bunlar; tıp turizmi kapsamındaki hastalar, turistin sağlığı kapsamındaki hastalar, sağlık alanında ikili anlaşma yapılan ülkelerden gelen hastalar ve sosyal güvenlik kurumu kapsamında gelen hastalardır. Tıp turistleri , tıbbi tedavi almak amacıyla gelen turistlerdir. Turistik amaçlarla gelen turistlerin acil ve plansız olarak sağlık hizmeti almak zorunda kalması ise turistin sağlığı kapsamına girmektedir. Diğer taraftan Türkiye’ye Sudan, Afganistan, Yemen, Arnavutluk, KKTC, Kosova ve Azerbaycan’dan sağlık alanında uluslararası ikili anlaşmalar kapsamında tedavi amaçlı olarak gelenler olmaktadır. Protokol maddelerinde belirlenen belirli sayıda hasta gelebilmektedir ve bu tür hastalar kamu ve üniversite hastanelerinden tedavi alabilmektedirler. Dördüncü bileşen ise; sosyal güvenlik kuruluşları arasında anlaşmalar kapsamında tedavi edilen hastalardır.

Dünya’da ve Türkiye’de Tıp Turizmi

Bulunduğu konum itibariyle Türkiye’nin en önemli pazarı Avrupa, Orta Doğu ve Afrika ülkeleri olarak görülmektedir. Fransa, Belçika, Norveç, Bulgaristan, Letonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Slovakya, Malta, Türkiye’nin en önemli rakipleri durumundadır. Hindistan, Malezya, Singapur 1990’lı yıllardan itibaren tıp turizmi konusunda aktif olmuşlardır.

Avrupa Kıtası’nda Tıp Turizmi: İsviçre Berlin Sağlık Hizmetleri Şehri’ni, Almanya Bavyera Eyaleti’ni özellikle Rusça konuşan ülkeler ve Arap ülkeleri için son derece yüksek kalitede ve pahalı cerrahi girişimlerin yapıldığı turizm merkezleri olarak konumlandırmışlardır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Malta gibi adalar ise İngilizce hizmetleri ve yüksek kalite tıbbi tesisleri ile kendilerini tıbbi turizm merkezi olarak konumlandırmaya çalışmaktadırlar. Orta ve Doğu Avrupa’da Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya ve Rusya geleneksel tıp turizmi tesislerini geliştirmekte ve yenilemektedir.

Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da Tıp Turizmi: Özellikle Birleşik Arap Emirliklerinden Dubai ve Ürdün kendilerini Orta Doğu’da tıp turizminin merkezi olarak kabul ettirmeye çalışmaktadır. İran, çok başarılı doktorları, yüksek kalitede sağlık tesisleri ve ucuz sağlık hizmetleri ile övünmektedir.

Afrika’da Tıp Turizmi: Güney Afrika Cumhuriyeti’nde tıp turizmi özellikle kozmetik cerrahi büyük bir endüstridir. Kenya kardiyoloji, diş hekimliği, cildiye, endoskopik, genel ve spinal cerrahi ve kadın doğum alanlarında tıp turizmi hizmeti vermektedir. Tıbbi amaçlı olarak ülkeyi ziyaret eden turistlerin büyük çoğunluğu Uganda, Tanzanya, Ruanda, Burundi ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nden gelmektedir.

Asya’da Tıp Turizmi: Hindistan, Tayland ve Singapur tıp turizmi açısından Asya Kıtası’nın en önemli ülkelerdir. Tayland, dünya tıp turizmi pazarının %38’ini çekmektedir. Malezya da dünyanın en hızlı büyüyen medikal turist çekim alanlarından biridir. Geleneksel Çin tıbbı ile Çin ve geleneksel Kore tıbbı ile Güney Kore tıp turizmi seçeneklerini genişletmeye çalışmaktadır.

Amerika ve Karayipler’de Tıp Turizmi: Amerika Birleşik Devletleri’nin tıbbi hizmetleri Orta ve Güney Amerika’nın varlıklı hastalarını çekmektedir ve bu ülkeye tıbbi seyahat hızla yükselmektedir. Plastik cerrahi ve diğer kozmetik turizm, Orta ve Güney Amerika’da özellikle Arjantin, Kolombiya, Brezilya ve Bolivya son derece hızla popüler olmaktadır.

Türkiye’de Tıp Turizmi: Türkiye’nin dünya tıp turizmi pazarından daha büyük bir pay alması mümkün görünmektedir. Türkiye’de tıp turizmi geliştirmek için bir takım düzenlemeler yapılmıştır. 2011 yılı itibariyle 53 ülke ile sağlık alanında ikili işbirliği anlaşması imzalanmıştır. 2011 yılında 18 ilde toplam 40 hastanede yurt dışı hasta birimi bulunmaktadır. Uluslararası hasta sayısı 2010 yılında 110 bin kişi iken, 2013’te 300 bin kişiye ulaşmıştır. Milliyete göre kliniklere başvuru incelendiğinde, Almanlar, Azerbaycanlılar, Bulgarlar, Hollandalılar, İngilizler, Iraklılar, Libyalılar, Norveçliler, Romanyalılar ve Rusların yoğun olduğu görülmektedir. Türkiye 2012 yılında toplam 261.999 uluslararası turiste tıbbi tedavi hizmeti vermiştir. Sağlık turisti ve medikal turist olarak gelenlerin en çok tercih ettiği il İstanbul iken, Antalya, turist sağlığı başvurularında diğer bir ifade ile tatil amaçlı olarak gelmiş iken tıbbi hizmet almak zorunda kalan turist sayısı açısından İstanbul’u geçmiştir.

Yaşlı ve Engelli Turizmi

Dünyada yaşlı nüfus ciddi oranda yükselme eğilimi içerisindedir. Bu durum üzerine Birleşmiş Milletler Örgütü tarafından Dünya Yaşlanma Asambleleri düzenlenmiştir. İleri yaşlı turizmi 65 yaş üstü bireylerin bakım gerektiren tedavilerini de kapsayan bir çeşit sağlık turizmi türüdür. Engellilik fiziksel veya zihinsel bir rahatsızlık ya da yetersizlik nedeniyle bazı hareket, duyu ve işlevler açısından sınırlılıkların olması hâlidir. İleri yaşlı ve engelli turistlerin bakımı ve/veya iyileştirilmesi amacıyla kliniklerde, geriatrik tedavi merkezlerinde, bakım evlerinde, konukevlerinde ya da konaklama işletmelerinde özel eğitim almış personel tarafından bakımı, gezdirilmesi, meşguliyet ve engelli aktivitelerinin düzenlenerek ağırlanmasına yaşlı ve engelli turizmi denilmektedir. Sağlık Bakanlığı, sağlık turizmi koordinatörlüğü verilerine göre Türkiye’ye tedavi amacıyla gelen yabancı turistlerin ve Türkiye’de tedavi olan Türk asıllı yurt dışı çalışanların çoğunluğunu yaşlılar oluşturmaktadır. Klinik oteller, rehabilitasyon merkezleri, yaşlı ve engellilere uygun olarak tasarlanmış oteller ve tatil köylerinde, bu konuda donanımlı personel tarafından belirtilen hizmetler sunulmaktadır. Bu açılardan bakıldığında ileri yaşlılar için tatil ve dinlence, sosyal etkinlikler, eğlendinlen etkinlikleri ile tamamlayıcı ve destekleyici faaliyetlerin düzenlemesi ve bunlara uygun alt yapının oluşturulması gerekmektedir. Turizm Bakanlığı işletme belgeli tesislerde engellilerin kullanımına uygun 1176 oda bulunmaktadır. Engelliler açısından en çok oda sayısı Antalya ilindedir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.