Açıköğretim Ders Notları

Aile Yapısı ve İlişkileri Dersi 3. Ünite Özet

Açıköğretim ders notları öğrenciler tarafından ders çalışma esnasında hazırlanmakta olup diğer ders çalışacak öğrenciler için paylaşılmaktadır. Sizlerde hazırladığınız ders notlarını paylaşmak istiyorsanız bizlere iletebilirsiniz.

Açıköğretim derslerinden Aile Yapısı ve İlişkileri Dersi 3. Ünite Özet için hazırlanan  ders çalışma dokümanına (ders özeti / sorularla öğrenelim) aşağıdan erişebilirsiniz. AÖF Ders Notları ile sınavlara çok daha etkili bir şekilde çalışabilirsiniz. Sınavlarınızda başarılar dileriz.

Ailede İletişim

Giriş

İletişim tüm canlılar, özellikle de insanlar arasında gerçekleşen temel bir olgudur. İletişim ve etkileşim sosyal hayatın ve bireyin çevre ile uyumunda gereklidir. Etkili bir iletişim ile aile üyelerinin duygu ve düşüncelerini birbirleriyle paylaşabilmeleri, birbirlerini anlayabilmeleri, olumlu davranışları sergilemeleri ve sorunlarını çözebilmeleri mümkündür. Bu sayede ailede iş birliği, yardımlaşma ve dayanışma sağlanarak çocukların gelişimine uygun bir ortam hazırlanır.

İletişimin Tanımı ve Özellikleri

İletişim katılanların, bilgi ya da sembol üreterek birbirine ilettikleri ve bu iletileri anlamaya yorumlamaya çalıştıkları bir süreçtir. İletişim, en az iki kişi arasında sözel ya da sözel olmayan iletilerin sunulması ve alınması sürecidir.

Genel olarak iletişim; bireyler, gruplar, kurumlar ve toplumlar arasında söz, yazı, görüntü, el ve kol hareketleri gibi semboller aracılığı ile duygu ve düşüncelerin karşılıklı olarak iletilmesini sağlayan bir etkileşim sürecidir. İletişim, insanların bir arada yaşamasının ve sosyal bir varlık olmasının gereğidir. Bireylerin birbirleriyle ilişkilerinin niteliği ve gücü iletişim yeterliği ve iletişim kurmadaki başarısı ile doğrudan ilişkilidir.

İletişim Sürecinin Temel Ögeleri

İletişimin altı ögesi bulunmaktadır. Bunlar:

  1. Kaynak (Gönderici): Kaynak mesajın oluştuğu yerdir. Eğer iletimi başlatan bir insan ise, bu insanın beyni, bilgi kaynağı sayılır. Gönderici, duygu düşünce ve isteğin aktarılmasında sözü söyleyen kişi veya topluluklara denir.
  2. İleti (Mesaj): İleti, gönderici ile alıcı arasında aktarılmakta olan duygu, düşünce ya da isteğe denmektedir.
  3. Bağlam (Ortam): Temel iletişimin gerçekleştiği ortama bağlam denir.
  4. Kanal (Araç): İletici ve hedef arasındaki iletişimi sağlayan bir araçtır.
  5. Hedef (Alıcı) : İletişim sürecinde alıcıdan iletilen işaretlerin yorumlandığı, anlamlandırıldığı yerdir. Alıcı ise kaynaktan gelen işaretleri hedefe ulaştıran yapıdır.
  6. Geribildirimdir (Dönüt): Eğer varsa iletiye verilen her türlü yanıt da geri bildirim olarak adlandırılmaktadır. Geri bildirim sayesinde kaynak, hedefin algılama ve anlama fonksiyonu hakkında bilgi edinmektedir. Ayrıca geribildirim iletişimde bulunanlar arasındaki anlaşmanın başarı durumu hakkında da bilgi vermektedir.

İletişim Çeşitleri

İletişim;

  • “Gönderilme biçimine” ve
  • “Birey üzerindeki etkilerine” göre iki grupta toplanabilir.

Gönderilme Özellikleri Bakımından İletişim Çeşitleri: Kişiler arası iletişimlerde, hem sözlü, hem de sözsüz iletiler aynı anda kullanılır. Bu tür iletişimlerde, ileti alışverişinin ancak küçük bir bölümünü sözlü iletiler oluşturur.

Gönderilme özellikleri bakımından iletişim çeşitleri;

  • Sözlü iletişim ve
  • Sözsüz iletişim olmak üzere ikiye ayrılır.

Sözlü İletişim: Konuşma dilindeki ortak seslerin yazı diline geçerken bu sesleri anlatan ortak işaret ve sembollere dönüşmesidir.

Sözsüz İletişim: Beden diliyle insanların duygularını, düşüncelerini isteklerini, ihtiyaçlarını ve ruhsal durumlarını başka insanlarla paylaşmasıdır. Sözsüz iletişim veya beden dili iletişimi sözlü iletişime göre daha etkilidir. Çünkü beden dilinin sözcüklerden çok daha kolay anlaşılma özelliği vardır.

Birey Üzerindeki Etkileri Bakımından İletişim Çeşitleri: Birey üzerindeki etkileri bakımından iletişim çeşitleri;

  • Etkili iletişim ve
  • Etkisiz iletişim olmak üzere ikiye ayrılır

Etkili İletişim Becerileri

  • Kabul Etme: Kabul etmek, bir kişiyi olumlu ve/veya olumsuz, iyi ve/veya kötü tüm yönleriyle kabul etmektir. Onaylamak farklı bir kavramdır. Kabul edilen şey bireyin kendisi, yani varlığıdır; onaylanan ya da onaylanmayan şey ise davranışlarıdır. Bir çocuğu kabul etme davranışları çeşitli şekillerde gösterilir.
  • Çocuğa Karışmama: Çocuğa kabul edildiğini göstermenin yollarından biri, onun eylemlerine ve etkinliklerine karışmamaktır.
  • Konuşmaya Özendirme: Bazen çocuklar duygularını ve sorunlarını açıklamada güçlük çekerler. Konuşmaya özendirici ya da kapı aralayıcı cümleler, iletişimi kolaylaştırır; çocukta kabul edildiği ve kendisine saygı duyulduğu düşüncesini oluşturur.
  • Edilgin Dinleme: Edilgin dinleme güçlü bir sözsüz iletidir ve konuşan kişinin kabul edildiğini hissetmesi amacıyla etkili bir şekilde kullanılabilir.
  • Etkin Dinleme: Geri bildirim kullanarak dinlemeye etkin dinleme denir. Etkin dinleme, alıcının, duyduğunu geri bildiriyi göndericiyi doğru anladığını ve söyleneni işittiğini göstermesi açısından edilgin dinlemeden ayrılır. Kısaca, sağlıklı bir iletişim ve etkileşimin kurulmasının ilk koşulu doğru ve empatik dinlemek, ikinci koşulu ise bu iletişim becerilerini geliştirmektir

Etkisiz İletişim Becerileri (Kabul Etmeme): Bir kimsenin kendi ölçülerimize uymayan kişilik özelliklerini, davranışlarını, duygu ve düşüncelerini kabul etmemektir.

İletişim Engelleri: Etkisiz iletişimler denilen iletişim engelleri on iki grupta toplanabilir:

  1. Emir vermek, yönlendirmek: Bu iletiler kişinin duygularının önemsiz olduğu mesajını verir. Kişi diğer kişinin istediğini yapma zorunluluğunu hisseder.
  2. Uyarmak, gözdağı vermek: Kişinin isteklerine saygı duyulmadığı mesajını verir. Bu durum kişide öfke düşmanlık ve küskünlük duygularını yaratır.
  3. Ahlak dersi vermek : Bu tür ilişkilerde otoritenin ve zorunlulukların gücü kişiye karşı kullanılır.
  4. Öğüt vermek ve çözüm önerileri getirmek: Kişinin sorunlarını kendi kendisine çözeceği yeteneğinin olmadığına inanıldığını gösterir.
  5. Öğretme, nutuk çekme, mantıklı düşünceler önermek: Mantıklı düşünceler önerme kişiye mantıksız ve bilgisiz olduğuna dair mesaj iletir.
  6. Yargılamak, eleştirmek, suçlamak, aynı düşüncede olmamak: Bu iletiler kişi üzerinde diğerlerinden daha fazla olumsuz etki yapar ve kendilerini yetersiz, değersiz, aşağılanmış ve kötü hissetmelerine neden olur.
  7. Övmek, aynı düşüncede olmak, olumlu değerlendirmeler yapmak: Genel olarak bu durumun kişiye zarar vereceği hiç düşünülmez. Kişinin kendilik algısına uymayan değerlendirmelerin yapılması kişide kızgınlık yaratır.
  8. Ad takmak, alay etmek, utandırmak: Bu tür iletiler, kendilik algısı üzerinde yıkıcı bir etki yapar. Onlarda kötü ve değersiz oldukları, sevilmedikleri duygusunu oluşturur.
  9. Yorumlamak, analiz etmek, tanı koymak: Kişilere sözlerini ve davranışlarını sık sık analiz eden ve yorumlayanlar, onlara kendilerinin daha akıllı, daha bilgili ve üstün oldukları iletisini verirler.
  10. Güven vermek, desteklemek, avutmak, duygularını paylaşmak: Bazen de kişilerin tutum ve davranışlarını, düşüncelerini desteklemek ya da duygularını paylaşmak iletişimi engelleyebilir.
  11. Soru sormak, sorgulamak, sınamak: Kişiyi sorgulamak kendisine güvenilmediğini iletir.
  12. Sözünden dönmek, oyalamak, alay etmek, şakacı davranmak, konuyu saptırmak: Kişilerin duygu ve düşünceleriyle alay etmek onları incitir.

İletişim ve Çatışma

Çatışma : En az iki taraf arasında, değer, fikir, inanç, ilgi, algı, kültürel faktörler, sosyal roller, ihtiyaçlar, iletişim becerileri yönünden farklılıklar olduğu durumlarda yaşanabilen, gerilim, engellenme, rekabet, değişiklik ve müdahaleler yaşanan durumlardır.

Kişilerarası İletişim: Karşılıklı iletişimde bulunan kişilerin, bilgi veya sembol üreterek, bunları birbirine aktararak ve yorumlayarak iletişimi sürdürmeleridir.

Kişilerarası Çatışma: İki kişinin aynı yolda ihtiyaçlarının karşılanmadığında oluşan bir mücadeledir. Kişilerarası çatışmalar; farklı biliş, algı, duygu, bilinçdışı ihtiyaçlar, iletişim becerileri gibi kişisel faktörlerden, kültürel faktörlerden, rol farklılıklarından, sosyal ve fiziksel çevreden kaynaklanır.

İletişim Becerileri ve Çatışmaların Etkili Yönetilmesi: Dinleme, empati, geri bildirimde bulunma, sözsüz iletişimi doğru kullanma, ben dilinin kullanımı gibi iletişim becerilerinde kullanılan yöntemlerin doğru kullanılması çatışmaların ortaya çıkmasını engellerken, var olan çatışmaların etkili bir şekilde yönetilmesine neden olur.

Dinleme etkili iletişimin kurulmasında ve sürdürülmesinde ön koşuldur. Dinleme ve empati becerileri çatışma sürecinde karşıdaki kişiyi anlamayı sağlar.

Empati; bir kişinin kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, o kişinin duygu ve düşüncelerini anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecidir.

Geribildirim; kaynaktan gelen iletiye karşı alıcının gönderdiği iletidir.

Ben dilinin kullanımı; bireyin karşılaştığı durum ya da davranış karsısında bireysel tepkisini duygu ve düşüncelerle açıklamayı sağlar. Kişi kendi duygu ve düşüncelerini ifade ettiğinden karşısındaki kendisinin suçlandığını yargılandığını hissetmez. Kişinin suçlanması ve yargılanması kişinin savunucu iletişime geçmesini sağlar.

Sözsüz iletişim; sözcüklerin ifadesi yüz ifadesi, el-ve/veya kol hareketleri, beden duruşu, ses tonuyla yani beden diliyle anlam kazanır.

Çatışma Yöntemi: Çatışmaya neden olan en önemli kişisel faktör algılamadır. Algılama kişilerin duygularını, davranışlarını ve fiziksel tepkilerini etkiler. Algılama sonucunda kişi inançları, değerleri, önceki deneyimleri sonucunda iç konuşmalar yapar ve otomatik düşünceler ortaya çıkar.

Kişiler verilen mesajı farklı bir şekilde yorumlar ve tepki verirler. Bu durum çatışmaların yaşanmasına neden olabilir. Mantık yanlışlıkları, kişilerin kuracakları kişilerarası iletişimler üzerinde etkili olup değişik iletişim çatışmalarına neden olabilir.

Mantık Yanlışlıkları (Bilişsel Hatalar): İletişim çatışmalarına neden olan mantık yanlışlıklarından ya da bilişsel hatalardan bazıları aşağıda kısaca açıklanmıştır.

Seçici Soyutlama: Kişinin belirli bir bütünün içindeki önemsiz bir ayrıntıdan yola çıkarak bütünü göz ardı etmesi ya da önemsiz ayrıntıya seçici bir körlük geliştirerek değerlendirmesidir.

Aşırı Genelleme: Birey karşılaştığı olumsuz bir durumu ya da olayı aşırı derecede genellemeye yönelir. Belli bir özelliğin, her yerde, herkes için geçerli olduğunu düşünmek genelleme yapmaktır.

Kişiselleştirme : Kişinin, aslında hiç bir etkisi olmadığı halde, başkalarının uğradığı sıkıntılardan, ortaya çıkan sorunlardan kendisini sorumlu tutması kişiselleştirmesidir.

Kutuplaşmış Düşünce: Olaylara ve insanlara yönelik tutumlar sadece uç noktadadır. Durumlara, olaylara ya hep ya hiç veya her şey siyah ya da beyaz gibi yaklaşırlar.

Akıl Okuma: Birey karşısındaki kişiyi dinlemek ve söylediklerini onun ifade ettiği biçimde anlamak yerine önyargılarla onun davranışlarını varsayımlarla açıklar ve buna göre hareket eder.

Mutlakacılık (“Meli”, “Malı” Düşünme) : Kuralların mutlak olduğu, yere ve zamana göre değişemeyeceğini düşünen bu kişiler en doğru davranışları kendisinin gösterdiğine inanır.

Büyütme, Küçültme: Küçük bir başarısızlığı büyüterek algılama ya da tam tersi olumlu bir durumun kişi tarafından olumsuz değerlendirilmesidir.

Çatışma Biçimleri ve Çözümleri: Çatışma ortaya çıktığında çeşitli yollarla çözülmeye çalışılır. Etkili ya da etkisiz çatışma çözümü beş ayrı biçimde olur

Hükmetme: “Ben Kazanayım, Sen Kaybet” Yaklaşımı: Temel amaçları kazanmak, hükmetmek, baskın olmak, zorlamak diğer insanlardan daha güçlü olmaktır. Bu nedenle suçlayıcı, reddedici, emredici, sorgulayıcı, önyargılı ve sorumluluğu kabul etmeyen bir dil kullanırlar.

Uyma: “Ben Kaybedeyim, Sen Kazan” Yaklaşımı: Bu kişiler için ilişkileri kendilerinden ve kendi ihtiyaçlarından daha çok önem taşır. Onlar eğer çatışma devam ederse birisinin zarar göreceğinden ve bunun ilişkiyi yıkacağından korkarlar. Bu nedenle çatışmalardan kaçınırlar, hayır demekte zorlanırlar.

Kaçınma: “Ben Kaybedeyim, Sen Kaybet” Yaklaşımı: Çatışma yaratacak kişi ve konulardan fiziksel ve psikolojik olarak uzak durarak kaçınma biçimidir. Bu tepkilerle birlikte konuyu değiştirmeye çalışan, sorunların varlığını reddeden, sorunu hafife alan ifadeler kullanabilirler.

Uzlaşma: “Biz Birlikte Kazanalım, Birlikte Kaybedelim” Yaklaşımı: Bu kişiler kendi amaçlarına ve başkalarıyla ilişkilerine karşı ılımlıdır ve uzlaşma yolu ararlar, taviz verirler ve karşı tarafı da kendi amaçlarından taviz vermeleri için ikna ederler. İki tarafında bir şeyler kazanacağı bir çözüm yolu ararlar.

Bütünleştirme: “Ben Kazanayım, Sen Kazan” Yaklaşımı: Bu kişiler çatışmayı bir sorun olarak görürler, her iki tarafı da memnun edecek çözümlere ulaşmadan, gerilimi ve olumsuz duyguları tümüyle çözmeden tatmin olamazlar. Kendine ve başkalarına saygılıdır. Duygu ve düşüncelerini rahatça ifade eder. Diğerlerinin gereksinim ve beklentilerine duyarlıdır. Bu yaklaşım analitik, bütünleştirici ve uzlaştırıcı bir dil kullanımını içerir. Analitik bir dilin kullanımı; problemin tanımlanması açıklanması, sınırlarının ve niteliğinin belirlenmesine yönelik ifadelerin kullanılması ve karsı tarafın nezaket kuralları çerçevesinde çözüme katkısının istenmesi demektir.

Yıkıcı ve Yapıcı Çatışma : Hükmetme, kaçınma ve uyma gibi yöntemler genel olarak çatışmanın yıkıcı sonuçlanmasına; uzlaşma ve bütünleştirme yaklaşımı ise çatışma durumunda yapıcı çatışma çözme yaklaşımları olarak değerlendirilmektedir.

İletişim ve Kişilik

Ailede iletişimin niteliğinde rol oynayan etkenlerin başında aile üyelerinin kişilik özellikleri gelmektedir. Kişilik: Bireyin kendine özgü olan ve başkalarından ayırt ettiren uyum özelliklerini içerir. Günümüzde kişiliğin;

  • Karakter ve
  • Huy (mizaç) olmak üzere iki bileşeni vardır.

Kişilik, genellikle bir kişinin objektif (nesnel) olarak gözlemlenebilen davranışlarıyla onun bildirdiği subjektif (öznel) iç yaşantılarından oluşmaktadır.

Bir insanın kişiliğini dört alanda incelemek gerekir.

  1. Dürtü kontrolü alanı: Dürtülerini, isteklerini, içinden gelen zorlamaları nasıl kontrol ettiğini gösterir.
  2. Duygusal alan: Duygusal tepkilerin görülme sıklığı, yoğunluğu, değişkenliği ve duruma uygun olup olmadığını değerlendirir.
  3. Bilişsel (düşünce tarzı) alan: İnsanın kendisini, başka insanları, olayları algılama ve yorumlama yollarını değerlendirir.
  4. Kişiler arası ilişki alanı: Dürtü kontrolü, duygularını ortaya koyma biçimi ile düşünce tarzının kişiler arası alana, insan ilişkilerine nasıl yansıdığı kişiliği değerlendirmede önemlidir

Kişiliği Oluşturan Temel Faktörler: Kişiliğin oluşumunda etkili olan faktörler kısaca şöyle açıklanabilir:

  1. Bedensel (biyolojik) Faktörler: Bireyin cinsiyeti, yaşı, bedensel yapısı ile kişiliği arasında ilişki olduğu ileri sürülmektedir.
  2. Kültürel Faktörler: Kültürel yapı tarafından şekillendirilen idealler ve ilgiler kişiliğin oluşumunda önemlidir. Bazı davranışsal özellikler ise kültürel yapıyla birlikte değişir ve gelişir.
  3. Aile ve Kalıtım Faktörü: Bireyin yetiştiği aile ortamı, aile bireyleri ile olan ilişkileri kişiliğin oluşmasında çok önemli bir role sahiptir. Aile bireyleri, çocuğa çeşitli yollarla deneyimlerini aktardıklarından dolayı ailenin yetiştirme biçimi de kişiliği belirleyici bir unsurdur.
  4. Sosyalleşme Faktörü: Bireyin çevresindeki kişiler, gruplar ve özellikle organizasyonlar kişiliğin oluşumunda büyük etkiye sahiptirler. Bu tüm yaşamı içine alan bir süreci kapsar.
  5. Durumsallık Faktörü: Bazı durumlar çalışanların kişilik ve davranışlarını etkilenmektedir.
  6. Kitle İletişimi ile İlgili Faktörler: Kişiliğin oluşumunda kitle ile ilişkili yayın organları, kitaplar, dergiler, genel anlamda medyanın giderek önemi artmaktadır.

Kişilik Özelliği ve Kişilik Tipi: Her birey kendine özgü kişilik özelliklerine sahiptir. Bazı benzer kişilik yapılarına sahip olan kişilik özelliklerinin bir kalıp oluşturmasına kişilik tipi denilmektedir. Kişilik tipi ile kişilik bozukluğu arasındaki en önemli farklar; mesleki alanda işlevsellikte ve insan ilişkilerinde bir bozulma, sorunların farkında olmama ve insanları kendi istekleri doğrultusunda değiştirmeye kalkmasıdır.

İçe kapanık, az konuşan, toplumsal açıdan çekinik az arkadaşı olan, daha çok laboratuvarında çalışan bir bilim adamı için şizoid kişilik özellikleri gösterdiği söylenebilir. Fakat bu özellikler şizoid kişilik bozukluğu tanısı için yeterli olmayabilir.

Kişilik Bozuklukları ve Sınıflandırılması: Kişilik bozuklukları, çocukluk döneminde başlayan, zamanla sabitleşen, mutsuzluğa veya bozulmaya yol açan, katı ve yaygın nitelikteki öznel yaşantılar veya kültürel normlardan sapma olarak tanımlanmaktadır. Kişilik bozuklukları, her kişinin kendine özel belirtiler göstermesi yanında bazı belirtilerinde ortak olması nedeniyle üç gruba (A kümesi, B kümesi ve C kümesi) ayrılabilir. Bunlar aşağıda kısaca açıklanmıştır.

A kümesi Kişilik Bozuklukları (Garip ya da Eksantirik Kişilik Bozuklukları): Paranoid, şizoid ve şizotipal kişilik bozukluklarını içerir. Bu bozuklukları olan kişiler sıklıkla şüpheci, içe çekilmiş, garip ve tuhaf kişilerdir.

Paranoid Kişilik Bozukluğu (Şüpheciler): Genç erişkinlik döneminde başlayan ve yaşam olayları ile ortaya çıkan, başkalarının davranışlarını art niyetli olarak yorumlayarak sürekli bir güvensizlik ve kuşkuculuk gösterme eğilimidir.

Şizoid Kişilik Bozukluğu (İçe çekilmişler): Kişinin yaşamı boyunca sosyal içe çekilmesi vardır. Sosyal ilişkilerde ve duyguların ifadesinde sürekli bir kısıtlılık vardır.

Şizotipal Kişilik Bozukluğu (Acayipler): Bu kişiler dışarıdan dikkat çekecek derecede tuhaf, garip ve acayiptirler. Olağandışı algısal yaşantıları vardır.

B kümesi Kişilik Bozuklukları (Dramatik, Coşkusal Kişilik Bozuklukları): Antisosyal, borderline, histrionik ve narsistik kişilik bozukluklarını içerir. Bu bozuklukları olan kişiler sıklıkla heyecanlı, duygusal ve kararsız olarak görünürler.

Antisosyal Kişilik Bozukluğu (Psikopatlar, Sosyopatlar): Bu kişiler toplumsal kurallar uygun davranışlar göstermezler. Suç işleyenlerin %75’inden fazlasında bu bozukluk vardır. Başkalarının haklarını önemsemezler. Dürtüsellik, sinirlilik, saldırganlık, kendisinin ya da başkasının güvenliği konusunda umursamazlık, sürekli bir sorumsuzluk, pişmanlık duymama ve yaptığı kötü davranışlara karşı kendince mantıklı açıklamalar getirme gibi durumların görüldüğü bir bozukluktur.

Borderline Kişilik Bozukluğu (Sınırda olanlar ya da Dengesizler): Bu kişilik bozukluğu kararsız duygulanım, huy, davranış ve ilişkilerinde tutarsızlıklar ve belirgin dürtüsellikle karakterizedir. Madde kötüye kullanımı, cinsellik, para harcama, tehlikeli araba kullanma gibi kendine zarar verme olasılığı yüksek olan dürtüsel davranışlar gösterirler.

Histrionik Kişilik Bozukluğu (Oyuncular): Bu kişilerin duyguları hızlı değişim gösterir ve duygularını abartılı bir şekilde ifade ederler. Konuşma biçimleri başkalarını etkilemeye yöneliktir. Aşırı duygusallık ve sürekli kendisi ile ilgilenilmeyi bekler ve isterler. İlgi odağı olmadığı durumlarda rahatsız olur.

Narsistik Kişilik Bozukluğu (Kendini Beğenmişler): Bu kişiler kendini aşırı derecede önemserler ve benzerinin olmadığı ile ilgili büyüklük hislerine kapılırlar. Çok beğenilmek isterler. Kişiler arası ilişkilerinde bencildirler.

C kümesi Kişilik Bozuklukları (Korkulu, Bunaltılı Kişilik Bozuklukları): Kaçınan (avoidant, çekingen), bağımlı, obsesif-kompulsif kişilik bozuklukları olan kişiler sıklıkla anksiyeteli, bunaltılı ve korkulu görünürler.

Kaçınan (Avoidant) Kişilik Bozukluğu (Çekingenler, Utangaçlar): Bu bozukluğu olan kişiler sosyal ortamlarda alay edileceği kaygısıyla yakın ilişkiler kurmaktan ve eleştirilmekten korkarlar.

Bağımlı Kişilik Bozukluğu (Bağımlılar): Bu kişiler yalnız kaldıklarında kendilerini rahatsız ve çaresiz hissederler, iş yapamazlar. Yakın bir ilişki sonlandığında, bakım ve destek kaynağı olarak derhal başka bir ilişki arayışına girerler.

Obsessif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu (Saplantılılar, Mükemmelliyetçiler, Takıntılılar): Bu kişilik bozukluğun temel özelliği mükemmeliyetçilik ve esnek olamamadır. Duygusal katılık, düzenlilik, ısrarcılık, inatçılık ve kararsızlık temel karakteristik özellikleridir.

Giriş

İletişim tüm canlılar, özellikle de insanlar arasında gerçekleşen temel bir olgudur. İletişim ve etkileşim sosyal hayatın ve bireyin çevre ile uyumunda gereklidir. Etkili bir iletişim ile aile üyelerinin duygu ve düşüncelerini birbirleriyle paylaşabilmeleri, birbirlerini anlayabilmeleri, olumlu davranışları sergilemeleri ve sorunlarını çözebilmeleri mümkündür. Bu sayede ailede iş birliği, yardımlaşma ve dayanışma sağlanarak çocukların gelişimine uygun bir ortam hazırlanır.

İletişimin Tanımı ve Özellikleri

İletişim katılanların, bilgi ya da sembol üreterek birbirine ilettikleri ve bu iletileri anlamaya yorumlamaya çalıştıkları bir süreçtir. İletişim, en az iki kişi arasında sözel ya da sözel olmayan iletilerin sunulması ve alınması sürecidir.

Genel olarak iletişim; bireyler, gruplar, kurumlar ve toplumlar arasında söz, yazı, görüntü, el ve kol hareketleri gibi semboller aracılığı ile duygu ve düşüncelerin karşılıklı olarak iletilmesini sağlayan bir etkileşim sürecidir. İletişim, insanların bir arada yaşamasının ve sosyal bir varlık olmasının gereğidir. Bireylerin birbirleriyle ilişkilerinin niteliği ve gücü iletişim yeterliği ve iletişim kurmadaki başarısı ile doğrudan ilişkilidir.

İletişim Sürecinin Temel Ögeleri

İletişimin altı ögesi bulunmaktadır. Bunlar:

  1. Kaynak (Gönderici): Kaynak mesajın oluştuğu yerdir. Eğer iletimi başlatan bir insan ise, bu insanın beyni, bilgi kaynağı sayılır. Gönderici, duygu düşünce ve isteğin aktarılmasında sözü söyleyen kişi veya topluluklara denir.
  2. İleti (Mesaj): İleti, gönderici ile alıcı arasında aktarılmakta olan duygu, düşünce ya da isteğe denmektedir.
  3. Bağlam (Ortam): Temel iletişimin gerçekleştiği ortama bağlam denir.
  4. Kanal (Araç): İletici ve hedef arasındaki iletişimi sağlayan bir araçtır.
  5. Hedef (Alıcı) : İletişim sürecinde alıcıdan iletilen işaretlerin yorumlandığı, anlamlandırıldığı yerdir. Alıcı ise kaynaktan gelen işaretleri hedefe ulaştıran yapıdır.
  6. Geribildirimdir (Dönüt): Eğer varsa iletiye verilen her türlü yanıt da geri bildirim olarak adlandırılmaktadır. Geri bildirim sayesinde kaynak, hedefin algılama ve anlama fonksiyonu hakkında bilgi edinmektedir. Ayrıca geribildirim iletişimde bulunanlar arasındaki anlaşmanın başarı durumu hakkında da bilgi vermektedir.

İletişim Çeşitleri

İletişim;

  • “Gönderilme biçimine” ve
  • “Birey üzerindeki etkilerine” göre iki grupta toplanabilir.

Gönderilme Özellikleri Bakımından İletişim Çeşitleri: Kişiler arası iletişimlerde, hem sözlü, hem de sözsüz iletiler aynı anda kullanılır. Bu tür iletişimlerde, ileti alışverişinin ancak küçük bir bölümünü sözlü iletiler oluşturur.

Gönderilme özellikleri bakımından iletişim çeşitleri;

  • Sözlü iletişim ve
  • Sözsüz iletişim olmak üzere ikiye ayrılır.

Sözlü İletişim: Konuşma dilindeki ortak seslerin yazı diline geçerken bu sesleri anlatan ortak işaret ve sembollere dönüşmesidir.

Sözsüz İletişim: Beden diliyle insanların duygularını, düşüncelerini isteklerini, ihtiyaçlarını ve ruhsal durumlarını başka insanlarla paylaşmasıdır. Sözsüz iletişim veya beden dili iletişimi sözlü iletişime göre daha etkilidir. Çünkü beden dilinin sözcüklerden çok daha kolay anlaşılma özelliği vardır.

Birey Üzerindeki Etkileri Bakımından İletişim Çeşitleri: Birey üzerindeki etkileri bakımından iletişim çeşitleri;

  • Etkili iletişim ve
  • Etkisiz iletişim olmak üzere ikiye ayrılır

Etkili İletişim Becerileri

  • Kabul Etme: Kabul etmek, bir kişiyi olumlu ve/veya olumsuz, iyi ve/veya kötü tüm yönleriyle kabul etmektir. Onaylamak farklı bir kavramdır. Kabul edilen şey bireyin kendisi, yani varlığıdır; onaylanan ya da onaylanmayan şey ise davranışlarıdır. Bir çocuğu kabul etme davranışları çeşitli şekillerde gösterilir.
  • Çocuğa Karışmama: Çocuğa kabul edildiğini göstermenin yollarından biri, onun eylemlerine ve etkinliklerine karışmamaktır.
  • Konuşmaya Özendirme: Bazen çocuklar duygularını ve sorunlarını açıklamada güçlük çekerler. Konuşmaya özendirici ya da kapı aralayıcı cümleler, iletişimi kolaylaştırır; çocukta kabul edildiği ve kendisine saygı duyulduğu düşüncesini oluşturur.
  • Edilgin Dinleme: Edilgin dinleme güçlü bir sözsüz iletidir ve konuşan kişinin kabul edildiğini hissetmesi amacıyla etkili bir şekilde kullanılabilir.
  • Etkin Dinleme: Geri bildirim kullanarak dinlemeye etkin dinleme denir. Etkin dinleme, alıcının, duyduğunu geri bildiriyi göndericiyi doğru anladığını ve söyleneni işittiğini göstermesi açısından edilgin dinlemeden ayrılır. Kısaca, sağlıklı bir iletişim ve etkileşimin kurulmasının ilk koşulu doğru ve empatik dinlemek, ikinci koşulu ise bu iletişim becerilerini geliştirmektir

Etkisiz İletişim Becerileri (Kabul Etmeme): Bir kimsenin kendi ölçülerimize uymayan kişilik özelliklerini, davranışlarını, duygu ve düşüncelerini kabul etmemektir.

İletişim Engelleri: Etkisiz iletişimler denilen iletişim engelleri on iki grupta toplanabilir:

  1. Emir vermek, yönlendirmek: Bu iletiler kişinin duygularının önemsiz olduğu mesajını verir. Kişi diğer kişinin istediğini yapma zorunluluğunu hisseder.
  2. Uyarmak, gözdağı vermek: Kişinin isteklerine saygı duyulmadığı mesajını verir. Bu durum kişide öfke düşmanlık ve küskünlük duygularını yaratır.
  3. Ahlak dersi vermek : Bu tür ilişkilerde otoritenin ve zorunlulukların gücü kişiye karşı kullanılır.
  4. Öğüt vermek ve çözüm önerileri getirmek: Kişinin sorunlarını kendi kendisine çözeceği yeteneğinin olmadığına inanıldığını gösterir.
  5. Öğretme, nutuk çekme, mantıklı düşünceler önermek: Mantıklı düşünceler önerme kişiye mantıksız ve bilgisiz olduğuna dair mesaj iletir.
  6. Yargılamak, eleştirmek, suçlamak, aynı düşüncede olmamak: Bu iletiler kişi üzerinde diğerlerinden daha fazla olumsuz etki yapar ve kendilerini yetersiz, değersiz, aşağılanmış ve kötü hissetmelerine neden olur.
  7. Övmek, aynı düşüncede olmak, olumlu değerlendirmeler yapmak: Genel olarak bu durumun kişiye zarar vereceği hiç düşünülmez. Kişinin kendilik algısına uymayan değerlendirmelerin yapılması kişide kızgınlık yaratır.
  8. Ad takmak, alay etmek, utandırmak: Bu tür iletiler, kendilik algısı üzerinde yıkıcı bir etki yapar. Onlarda kötü ve değersiz oldukları, sevilmedikleri duygusunu oluşturur.
  9. Yorumlamak, analiz etmek, tanı koymak: Kişilere sözlerini ve davranışlarını sık sık analiz eden ve yorumlayanlar, onlara kendilerinin daha akıllı, daha bilgili ve üstün oldukları iletisini verirler.
  10. Güven vermek, desteklemek, avutmak, duygularını paylaşmak: Bazen de kişilerin tutum ve davranışlarını, düşüncelerini desteklemek ya da duygularını paylaşmak iletişimi engelleyebilir.
  11. Soru sormak, sorgulamak, sınamak: Kişiyi sorgulamak kendisine güvenilmediğini iletir.
  12. Sözünden dönmek, oyalamak, alay etmek, şakacı davranmak, konuyu saptırmak: Kişilerin duygu ve düşünceleriyle alay etmek onları incitir.

İletişim ve Çatışma

Çatışma : En az iki taraf arasında, değer, fikir, inanç, ilgi, algı, kültürel faktörler, sosyal roller, ihtiyaçlar, iletişim becerileri yönünden farklılıklar olduğu durumlarda yaşanabilen, gerilim, engellenme, rekabet, değişiklik ve müdahaleler yaşanan durumlardır.

Kişilerarası İletişim: Karşılıklı iletişimde bulunan kişilerin, bilgi veya sembol üreterek, bunları birbirine aktararak ve yorumlayarak iletişimi sürdürmeleridir.

Kişilerarası Çatışma: İki kişinin aynı yolda ihtiyaçlarının karşılanmadığında oluşan bir mücadeledir. Kişilerarası çatışmalar; farklı biliş, algı, duygu, bilinçdışı ihtiyaçlar, iletişim becerileri gibi kişisel faktörlerden, kültürel faktörlerden, rol farklılıklarından, sosyal ve fiziksel çevreden kaynaklanır.

İletişim Becerileri ve Çatışmaların Etkili Yönetilmesi: Dinleme, empati, geri bildirimde bulunma, sözsüz iletişimi doğru kullanma, ben dilinin kullanımı gibi iletişim becerilerinde kullanılan yöntemlerin doğru kullanılması çatışmaların ortaya çıkmasını engellerken, var olan çatışmaların etkili bir şekilde yönetilmesine neden olur.

Dinleme etkili iletişimin kurulmasında ve sürdürülmesinde ön koşuldur. Dinleme ve empati becerileri çatışma sürecinde karşıdaki kişiyi anlamayı sağlar.

Empati; bir kişinin kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, o kişinin duygu ve düşüncelerini anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecidir.

Geribildirim; kaynaktan gelen iletiye karşı alıcının gönderdiği iletidir.

Ben dilinin kullanımı; bireyin karşılaştığı durum ya da davranış karsısında bireysel tepkisini duygu ve düşüncelerle açıklamayı sağlar. Kişi kendi duygu ve düşüncelerini ifade ettiğinden karşısındaki kendisinin suçlandığını yargılandığını hissetmez. Kişinin suçlanması ve yargılanması kişinin savunucu iletişime geçmesini sağlar.

Sözsüz iletişim; sözcüklerin ifadesi yüz ifadesi, el-ve/veya kol hareketleri, beden duruşu, ses tonuyla yani beden diliyle anlam kazanır.

Çatışma Yöntemi: Çatışmaya neden olan en önemli kişisel faktör algılamadır. Algılama kişilerin duygularını, davranışlarını ve fiziksel tepkilerini etkiler. Algılama sonucunda kişi inançları, değerleri, önceki deneyimleri sonucunda iç konuşmalar yapar ve otomatik düşünceler ortaya çıkar.

Kişiler verilen mesajı farklı bir şekilde yorumlar ve tepki verirler. Bu durum çatışmaların yaşanmasına neden olabilir. Mantık yanlışlıkları, kişilerin kuracakları kişilerarası iletişimler üzerinde etkili olup değişik iletişim çatışmalarına neden olabilir.

Mantık Yanlışlıkları (Bilişsel Hatalar): İletişim çatışmalarına neden olan mantık yanlışlıklarından ya da bilişsel hatalardan bazıları aşağıda kısaca açıklanmıştır.

Seçici Soyutlama: Kişinin belirli bir bütünün içindeki önemsiz bir ayrıntıdan yola çıkarak bütünü göz ardı etmesi ya da önemsiz ayrıntıya seçici bir körlük geliştirerek değerlendirmesidir.

Aşırı Genelleme: Birey karşılaştığı olumsuz bir durumu ya da olayı aşırı derecede genellemeye yönelir. Belli bir özelliğin, her yerde, herkes için geçerli olduğunu düşünmek genelleme yapmaktır.

Kişiselleştirme : Kişinin, aslında hiç bir etkisi olmadığı halde, başkalarının uğradığı sıkıntılardan, ortaya çıkan sorunlardan kendisini sorumlu tutması kişiselleştirmesidir.

Kutuplaşmış Düşünce: Olaylara ve insanlara yönelik tutumlar sadece uç noktadadır. Durumlara, olaylara ya hep ya hiç veya her şey siyah ya da beyaz gibi yaklaşırlar.

Akıl Okuma: Birey karşısındaki kişiyi dinlemek ve söylediklerini onun ifade ettiği biçimde anlamak yerine önyargılarla onun davranışlarını varsayımlarla açıklar ve buna göre hareket eder.

Mutlakacılık (“Meli”, “Malı” Düşünme) : Kuralların mutlak olduğu, yere ve zamana göre değişemeyeceğini düşünen bu kişiler en doğru davranışları kendisinin gösterdiğine inanır.

Büyütme, Küçültme: Küçük bir başarısızlığı büyüterek algılama ya da tam tersi olumlu bir durumun kişi tarafından olumsuz değerlendirilmesidir.

Çatışma Biçimleri ve Çözümleri: Çatışma ortaya çıktığında çeşitli yollarla çözülmeye çalışılır. Etkili ya da etkisiz çatışma çözümü beş ayrı biçimde olur

Hükmetme: “Ben Kazanayım, Sen Kaybet” Yaklaşımı: Temel amaçları kazanmak, hükmetmek, baskın olmak, zorlamak diğer insanlardan daha güçlü olmaktır. Bu nedenle suçlayıcı, reddedici, emredici, sorgulayıcı, önyargılı ve sorumluluğu kabul etmeyen bir dil kullanırlar.

Uyma: “Ben Kaybedeyim, Sen Kazan” Yaklaşımı: Bu kişiler için ilişkileri kendilerinden ve kendi ihtiyaçlarından daha çok önem taşır. Onlar eğer çatışma devam ederse birisinin zarar göreceğinden ve bunun ilişkiyi yıkacağından korkarlar. Bu nedenle çatışmalardan kaçınırlar, hayır demekte zorlanırlar.

Kaçınma: “Ben Kaybedeyim, Sen Kaybet” Yaklaşımı: Çatışma yaratacak kişi ve konulardan fiziksel ve psikolojik olarak uzak durarak kaçınma biçimidir. Bu tepkilerle birlikte konuyu değiştirmeye çalışan, sorunların varlığını reddeden, sorunu hafife alan ifadeler kullanabilirler.

Uzlaşma: “Biz Birlikte Kazanalım, Birlikte Kaybedelim” Yaklaşımı: Bu kişiler kendi amaçlarına ve başkalarıyla ilişkilerine karşı ılımlıdır ve uzlaşma yolu ararlar, taviz verirler ve karşı tarafı da kendi amaçlarından taviz vermeleri için ikna ederler. İki tarafında bir şeyler kazanacağı bir çözüm yolu ararlar.

Bütünleştirme: “Ben Kazanayım, Sen Kazan” Yaklaşımı: Bu kişiler çatışmayı bir sorun olarak görürler, her iki tarafı da memnun edecek çözümlere ulaşmadan, gerilimi ve olumsuz duyguları tümüyle çözmeden tatmin olamazlar. Kendine ve başkalarına saygılıdır. Duygu ve düşüncelerini rahatça ifade eder. Diğerlerinin gereksinim ve beklentilerine duyarlıdır. Bu yaklaşım analitik, bütünleştirici ve uzlaştırıcı bir dil kullanımını içerir. Analitik bir dilin kullanımı; problemin tanımlanması açıklanması, sınırlarının ve niteliğinin belirlenmesine yönelik ifadelerin kullanılması ve karsı tarafın nezaket kuralları çerçevesinde çözüme katkısının istenmesi demektir.

Yıkıcı ve Yapıcı Çatışma : Hükmetme, kaçınma ve uyma gibi yöntemler genel olarak çatışmanın yıkıcı sonuçlanmasına; uzlaşma ve bütünleştirme yaklaşımı ise çatışma durumunda yapıcı çatışma çözme yaklaşımları olarak değerlendirilmektedir.

İletişim ve Kişilik

Ailede iletişimin niteliğinde rol oynayan etkenlerin başında aile üyelerinin kişilik özellikleri gelmektedir. Kişilik: Bireyin kendine özgü olan ve başkalarından ayırt ettiren uyum özelliklerini içerir. Günümüzde kişiliğin;

  • Karakter ve
  • Huy (mizaç) olmak üzere iki bileşeni vardır.

Kişilik, genellikle bir kişinin objektif (nesnel) olarak gözlemlenebilen davranışlarıyla onun bildirdiği subjektif (öznel) iç yaşantılarından oluşmaktadır.

Bir insanın kişiliğini dört alanda incelemek gerekir.

  1. Dürtü kontrolü alanı: Dürtülerini, isteklerini, içinden gelen zorlamaları nasıl kontrol ettiğini gösterir.
  2. Duygusal alan: Duygusal tepkilerin görülme sıklığı, yoğunluğu, değişkenliği ve duruma uygun olup olmadığını değerlendirir.
  3. Bilişsel (düşünce tarzı) alan: İnsanın kendisini, başka insanları, olayları algılama ve yorumlama yollarını değerlendirir.
  4. Kişiler arası ilişki alanı: Dürtü kontrolü, duygularını ortaya koyma biçimi ile düşünce tarzının kişiler arası alana, insan ilişkilerine nasıl yansıdığı kişiliği değerlendirmede önemlidir

Kişiliği Oluşturan Temel Faktörler: Kişiliğin oluşumunda etkili olan faktörler kısaca şöyle açıklanabilir:

  1. Bedensel (biyolojik) Faktörler: Bireyin cinsiyeti, yaşı, bedensel yapısı ile kişiliği arasında ilişki olduğu ileri sürülmektedir.
  2. Kültürel Faktörler: Kültürel yapı tarafından şekillendirilen idealler ve ilgiler kişiliğin oluşumunda önemlidir. Bazı davranışsal özellikler ise kültürel yapıyla birlikte değişir ve gelişir.
  3. Aile ve Kalıtım Faktörü: Bireyin yetiştiği aile ortamı, aile bireyleri ile olan ilişkileri kişiliğin oluşmasında çok önemli bir role sahiptir. Aile bireyleri, çocuğa çeşitli yollarla deneyimlerini aktardıklarından dolayı ailenin yetiştirme biçimi de kişiliği belirleyici bir unsurdur.
  4. Sosyalleşme Faktörü: Bireyin çevresindeki kişiler, gruplar ve özellikle organizasyonlar kişiliğin oluşumunda büyük etkiye sahiptirler. Bu tüm yaşamı içine alan bir süreci kapsar.
  5. Durumsallık Faktörü: Bazı durumlar çalışanların kişilik ve davranışlarını etkilenmektedir.
  6. Kitle İletişimi ile İlgili Faktörler: Kişiliğin oluşumunda kitle ile ilişkili yayın organları, kitaplar, dergiler, genel anlamda medyanın giderek önemi artmaktadır.

Kişilik Özelliği ve Kişilik Tipi: Her birey kendine özgü kişilik özelliklerine sahiptir. Bazı benzer kişilik yapılarına sahip olan kişilik özelliklerinin bir kalıp oluşturmasına kişilik tipi denilmektedir. Kişilik tipi ile kişilik bozukluğu arasındaki en önemli farklar; mesleki alanda işlevsellikte ve insan ilişkilerinde bir bozulma, sorunların farkında olmama ve insanları kendi istekleri doğrultusunda değiştirmeye kalkmasıdır.

İçe kapanık, az konuşan, toplumsal açıdan çekinik az arkadaşı olan, daha çok laboratuvarında çalışan bir bilim adamı için şizoid kişilik özellikleri gösterdiği söylenebilir. Fakat bu özellikler şizoid kişilik bozukluğu tanısı için yeterli olmayabilir.

Kişilik Bozuklukları ve Sınıflandırılması: Kişilik bozuklukları, çocukluk döneminde başlayan, zamanla sabitleşen, mutsuzluğa veya bozulmaya yol açan, katı ve yaygın nitelikteki öznel yaşantılar veya kültürel normlardan sapma olarak tanımlanmaktadır. Kişilik bozuklukları, her kişinin kendine özel belirtiler göstermesi yanında bazı belirtilerinde ortak olması nedeniyle üç gruba (A kümesi, B kümesi ve C kümesi) ayrılabilir. Bunlar aşağıda kısaca açıklanmıştır.

A kümesi Kişilik Bozuklukları (Garip ya da Eksantirik Kişilik Bozuklukları): Paranoid, şizoid ve şizotipal kişilik bozukluklarını içerir. Bu bozuklukları olan kişiler sıklıkla şüpheci, içe çekilmiş, garip ve tuhaf kişilerdir.

Paranoid Kişilik Bozukluğu (Şüpheciler): Genç erişkinlik döneminde başlayan ve yaşam olayları ile ortaya çıkan, başkalarının davranışlarını art niyetli olarak yorumlayarak sürekli bir güvensizlik ve kuşkuculuk gösterme eğilimidir.

Şizoid Kişilik Bozukluğu (İçe çekilmişler): Kişinin yaşamı boyunca sosyal içe çekilmesi vardır. Sosyal ilişkilerde ve duyguların ifadesinde sürekli bir kısıtlılık vardır.

Şizotipal Kişilik Bozukluğu (Acayipler): Bu kişiler dışarıdan dikkat çekecek derecede tuhaf, garip ve acayiptirler. Olağandışı algısal yaşantıları vardır.

B kümesi Kişilik Bozuklukları (Dramatik, Coşkusal Kişilik Bozuklukları): Antisosyal, borderline, histrionik ve narsistik kişilik bozukluklarını içerir. Bu bozuklukları olan kişiler sıklıkla heyecanlı, duygusal ve kararsız olarak görünürler.

Antisosyal Kişilik Bozukluğu (Psikopatlar, Sosyopatlar): Bu kişiler toplumsal kurallar uygun davranışlar göstermezler. Suç işleyenlerin %75’inden fazlasında bu bozukluk vardır. Başkalarının haklarını önemsemezler. Dürtüsellik, sinirlilik, saldırganlık, kendisinin ya da başkasının güvenliği konusunda umursamazlık, sürekli bir sorumsuzluk, pişmanlık duymama ve yaptığı kötü davranışlara karşı kendince mantıklı açıklamalar getirme gibi durumların görüldüğü bir bozukluktur.

Borderline Kişilik Bozukluğu (Sınırda olanlar ya da Dengesizler): Bu kişilik bozukluğu kararsız duygulanım, huy, davranış ve ilişkilerinde tutarsızlıklar ve belirgin dürtüsellikle karakterizedir. Madde kötüye kullanımı, cinsellik, para harcama, tehlikeli araba kullanma gibi kendine zarar verme olasılığı yüksek olan dürtüsel davranışlar gösterirler.

Histrionik Kişilik Bozukluğu (Oyuncular): Bu kişilerin duyguları hızlı değişim gösterir ve duygularını abartılı bir şekilde ifade ederler. Konuşma biçimleri başkalarını etkilemeye yöneliktir. Aşırı duygusallık ve sürekli kendisi ile ilgilenilmeyi bekler ve isterler. İlgi odağı olmadığı durumlarda rahatsız olur.

Narsistik Kişilik Bozukluğu (Kendini Beğenmişler): Bu kişiler kendini aşırı derecede önemserler ve benzerinin olmadığı ile ilgili büyüklük hislerine kapılırlar. Çok beğenilmek isterler. Kişiler arası ilişkilerinde bencildirler.

C kümesi Kişilik Bozuklukları (Korkulu, Bunaltılı Kişilik Bozuklukları): Kaçınan (avoidant, çekingen), bağımlı, obsesif-kompulsif kişilik bozuklukları olan kişiler sıklıkla anksiyeteli, bunaltılı ve korkulu görünürler.

Kaçınan (Avoidant) Kişilik Bozukluğu (Çekingenler, Utangaçlar): Bu bozukluğu olan kişiler sosyal ortamlarda alay edileceği kaygısıyla yakın ilişkiler kurmaktan ve eleştirilmekten korkarlar.

Bağımlı Kişilik Bozukluğu (Bağımlılar): Bu kişiler yalnız kaldıklarında kendilerini rahatsız ve çaresiz hissederler, iş yapamazlar. Yakın bir ilişki sonlandığında, bakım ve destek kaynağı olarak derhal başka bir ilişki arayışına girerler.

Obsessif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu (Saplantılılar, Mükemmelliyetçiler, Takıntılılar): Bu kişilik bozukluğun temel özelliği mükemmeliyetçilik ve esnek olamamadır. Duygusal katılık, düzenlilik, ısrarcılık, inatçılık ve kararsızlık temel karakteristik özellikleridir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.